Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 MART2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
O ^îyi insanlardanbiriDün Alyon Sokağı'na gittim. Ilk
gençlik anılanmı tazelemek için de-
ğil salt.. Kemal DemireTi görmekti
düşüncem.
Bu sokağa girmem, onu görmek
istemem biraz da o anılara /an'lara
dönmekti benim için.
tnsanlar Üzerine'nin yazanyla sö-
ze durmam, yeniden Yankı Yayınla-
n'yla da yüzleşmem demekti hem.
Bir bakıma da çocukluk yurdumun
şenliğine uzanarak o günleri adım-
lamak istiyordum.
Yankı Yayınlan'nın bendeki anla-
mından nasıl söz etsem, bilmem ki!
Cep kitabı boyutunda, her birinin
kapağını bir ressamın resminin süs-
lediği kitaplann albenili görünü-
müydü ilkten sizi çeken. Sonra adı-
nı bilmediğiniz birçok yazarla yüz-
leşme...
Dünyaya açılan bu eşsiz pencere-
den hayatın öte yakasına bakabil-
meyi dert edinme yolculuğunun düş-
lerine kapılma...
Taşra kitabevleri öyledir; yeni,
farklı bir kitap o daracık vitrinlerde
yer bulmuşsa, hemen kendini fark et-
tirir... Yankı Yayınlan'nınkileri he-
mence ayırabilmeniz için başka ne-
denler de vardı: Boyutlan, renkli ka-
paklan, adlanyla ilk kez karşılaştı-
ğınız yazarlanyla sizin gözünüzü
alırlardı: John Whiting,GabrielGar-
cia Martjuez, Hermann Hesse, A. de
Saint-Erupery,Ingeborg Bachmann,
Marguerite Duras, Heinrich Böll,
JJeter Jacopsen, Georges Duhamd,
E. Kazakheviç, Rainer Maria Rilke,
Saroyan, Istrati, Van Gogh, Erich
Maria Remarque, Hans Erich Nos-
sack, \\ ladimir Tendrjakmv, Ham-
sun, Camus ve daha birçok adla bi-
zi buluşturan Yankı Yayınlan 'nın bu
seçkinci yanını keşfedebilmek için
kitaplarla okuma yolculuğuna çık-
mak yeterliydi.
Yankı Yaymlan'nı keşfetmek
Çocukluk kentimin iki-üç kitabe-
vinden biri olan Üniversite Kitabe-
vi'nin önünden her geçişimde dura-
lar, vitrindeki kitaplann seyrine da-
lar, Yankı Yayınlan'ndan yeni bir
şey var mı diye bakardım.
Düşünün ki karlı bir kış günü, ki-
tabevının sahıbi OsmanKıızuhıgfl'in
sıcak bakışlan sizi içeri çekelemiş,
Çefaov'un 'Bir Taşrahnın Öyküsü' ile
J.Peter Jacopsen'ın 'SisteBirSes'ine
11 lira ödemiş, bir an önce o kitap-
lann dünyasına dönebilmek, karlı
yollardan eve ulaşabilmek için ük ne-
fes yol almışsınız..
Okunulup bitirilen her kitap bir
yenisini getiriyordu. Varlık Yayınla-
n'nı keşfetmek gibi bir duyguyu ya-
şatmıştı bana Yankı Yayınlan..
Zamanla edinebildiğim birçok ki-
tabını okumuş, biriktirmiştirn..Tah-
sin Yücel, lonna Kuçuradi, MeBh
Cevdet Anday, Adakt Ağaoğlu, Ce-
vat Çapan, Güner Ener, Mehmet
Karabulut, Kemal Demirerin de ki-
taplanna kavuşmuştum burada.
Dayımın Istanbul'dan gelirken ge-
tirdiği bir bavul dolusu kitabın ben-
zerlerinı artık ben de edinmiş, kitap-
lığımı kurmaya yönelmenin sevin-
cini yaşamaya başlamıştım.
Bir zaman sonra, üniversite öğ-
rencisi olarak geldiğim kentte, ken-
dime verdiğim görevlerden biri de
Alyon Sokağı'na gidip Yankı Ya-
yınlan'nı bulmaktı. Yayınevini bir
'insan' gibi düşünmüştûm. Bir ya-
ymevi değil de adı 'Yankı' olan bi-
risi beni karşılayacaktı sanki!
200'e yakm zengin bir kjtaphk
Açılan kapıda yüz yüze geldiğim
bayamn, birinin yanına götûrmek
ıstercesıne bakan bakışlannı unuta-
mıyorum. Süzülerek içeri girdiğim-
de karşıma çıkan kışınin, "Buyu-
run, ben Kemal Demirel _" sözleny-
le karşılaşmam nasıl da şaşırtıcı gel-
mişti, anlatamam size! O 'insan', o
iyi insan' demek ki buydu, diyordum
içimden. tnsanlar Üzerine'deki ya-
zılanmn altını çize çize okuduğum
Kemal Demirel karşımdaydı. Bir sü-
re sonra, benim 'Yankı' diye tasar-
ladığım 'Idşi'nin o olduğunu anlaya-
caktrm. Yayınevinin sahibiydi. Za-
manla, onun bize sunduklanyla al-
dığım yol, Demirerin artık nesli tü-
kenen o iyi insanlardan biri olduğu-
nu gösterecekti.
O buluşma, söyleşme an'ı çok
uzun gibi gehnişti bana. Ozd Ceza-
evi'ni imzalamış, arkadaki depova-
ri bir odayı birlikte geçerek bana bir
kucak, evet bir kucak kitap vermiş-
ti. O bir kucak dolusu kitapla geçen
şenlikli günlerimi her dem anmış
olmam, beni yıllar sonra yaklaşık
26 yıl sonra, Alyon Sokağı'na dön-
dürdü..
Bu duygularla adımladım o soka-
'P
A. a
ara getirmez, ama kendisi çok önemli ne varsa onlan bastım. Her birinin
ikinci bir baskısını yapmamak kaydıyla. Ülkemin en zor insanlannı mutlu ettim.
Benim çok garibime giden insanlarla konuşurken biz hep yaşanz, derim.
Çiinkü bir saatte dünyanın en büyük hümanistlik dersi verilebilir.
Ve biz onu bir ömür boyu taşınz, her yerde yineleyerek.'
ğı. O ipilnleri içimde hissettim. Emek
Sinemasf nın önündeki taşlı yolun
bir ucundan öte ucuna giderken öm-
rümden gün alıp gün verdiğimi san-
dım. Sevincimi yokladım, bir de
hüznümü. Kemal Demirel orada
yoktu, biliyordum; Yankı Yayınlan
da...
Bize 200'e yakın kitapla zengin bir
kitaplık sunan Demirel'i gidip bul-
mak onunla söz söze durmak istiyor-
dum. Sanki onun bıraktığı izlerdea.
yürüyerek dönüp gittim... Sonra se-
sine ulaştım..
O, Beyoğlu'ndan kopamamıştı.
Bu sokağın karşı yakasındaki Erol
Dernek Sokağı'na taşınmıştı. Gidip
onu bulduğumda, sözûn çadınnı kur-
duğumuzda; duyguda da düşünce-
de de o günkü canlılıkla yaşadığını
gördüm.
Sevincım kat kat arttı. Rosa Lu-
xemburg'un Hapishane Mektupla-
n'nı sundu bana. Siste Bir Ses'tekı
'Bergamo'da Veda' öyküsünün ru-
huma sinmiş satırlannı anımsaya-
rak baktım yûzüne. Ezberimde olan
şu sözleri fısıldadım ona: "Gölgele-
ri seçiyorunu-/ Dışanda saranp so-
luyoriâr,/ Ehşanda. orada, geriye çe-
kÜryorlar, / Yurdundan kaçmış dü-
şünceler,/ Benim acıta günlerim,/Siz
gölgeler, yaldaşm, getin bana,/ Benim
en yaknum olmalısuuz her zaman, /
Alün kadehten içmelisiniz."
Tütkulu yazı serüveni
.Ve sözün ummaoına açıldık saat-
lerce. Onunbu tutkulu yazı serüve-
nini, Yankı Yayınlan'nın kuruluş ve
yaşayış öyküsünü dinlemek istedim.
O, içimdeki bu sesi anlarcasına ha-
yattan, insan sıcaklığından, felsefe-
den söz etti. Senai Abi'den, NailEr-
soy'dan, TaldyetânMengüşoğhı'ndan,
Aziz Nesin'den ve daha birçok dos-
tundan, yol arkadaşlanndan.
Jean-Jacques Rousseau'nun Ter-
biye Felsefesi kitabından. yetiştiği
ortamdan... Yankı Yayınlan'nın ku-
ruluş öyküsüne yönelirken sözleri-
nin dokunaklılığına kapılıp gittim:
"Para getirmez, ama kendisi çok
önemli ne varsa onlan basüm. Her
birinin ikinci bir baskısını >apmamak
kaydıyia. İçimdeki tannya teşekkür
ediyorum. Çiinkü onu aklımla güzel
kuDanryorum. Yani muthüuk.. Yüz-
lerce insanla çok güzel bağlar kur-
dum. Ülkemin en zor insanlannı
mutlu ettim. Benim çok garibime gi-
den insanlarla konuşurken biz hep
yaşanz, derim. Çiinkü bir saatte dün-
yanın en büyük Jıümanistlik dersi
verilebilir. Ve biz onu bir ömür boyu
taşınz, her yerde yineleyerek. BOim
alanında olsun, felsefe, cdcbiyat ala-
nında okun~Tanpınar, yanağımı ok-
şayarak 'Siz şiir yazsanıza' dedL
Sanki beddua eder gibi. Ben şiirden
başka her şe> yazdım.. Yetmişi aşkın
yaşamın içinde inamlmaz onurlu, in-
san onunınu koruyarak yaşadım-"
Denemelerinin tümünü topladığı
kitaba Tannmn Onunı tnsan adını
vermesınin boşuna olmadığını bili-
yorum. Her bir denemesınde döne
döne insanı, insan sıcaklığını anlat-
OKUMA ÖNERİLERİ
* Kemal Demirel, Tarmnın Onuru
İnsan, 1977, YapıKredi Yay., 177 s.
* Kemal Demirel, Gençlik Yıllan,
1994,CanYay.,99s.
* Kemal Demirel, Piano Piano
Bacaksız/ "Evimizin lnsanlan ",
1999, Can Yay., 112 s.
* Kemal JDemirel, Özel Cezaevi,
1975,YanhYay.,119s.
OKURKEN ALTI
ÇÎZtLENLER
"Dostluk, ancak kendilerine
bağımsız birer dünya yaratmış
kişiler arasında gerçekleşebilir.
Dostluk gücünü kişilerin bu
dünyalarından alır."
Kemal Demirel
"Her şeyin insan için var olduğu
dünyada yaratıcı gücü harekete
getiren se\'gidir. Hırsların,
tutkuların, çıkarların olanca
gücüyle çatıştığı bu dünyada en
büyük yokluk sevginin
yokluğudur."
Kemal Demirel
BELLEK KUTUSU
"Insana se\'gi gerek, hepimiz
sevmeliyiz, ö'yle değil mi? Sevgisiz
hayat da olmazdı. Sevgiden korkup
kaçanlar hür değildir." Çehov.
masmın boşuna olmadığını da...
İnsanlar Üzerine'deki denemele-
riyle de yıllarca yol arkadaşhğı yap-
tığım Kemal Demirel'in her bir sö-
zünü saklımda tutarak yaşadım. Bi-
ze sunduğu her bir kitapla yolumu-
zun tek tek aydınlandığını hisset-
tim.
'Çehov öykûsfi okumalı'
Bana her gün bir Çehov öyküsü
pkuma duygusunu veren Bir Taşra-
hnın Öyküsü'nü, Theo'ya Mekrup-
lar'ı. Rodin'i. Yaprak Fuiınası'nı,
Dünyamn Bir Oğle Sonrası'nı, Ko-
din'i. İnsanlann Dünyası'nı nasıl
unutabılinm?..
Kemal Demirel'in bizleri zengin-
leştiren dünyasına, Yankı Yayınla-
n'yla sunduİdanna dönünce, 'iyiin-
san'lann şarkılannın bizleri her dem
nasıl kuşattığını görüyorum. Bir baş-
ka yazıda onunla gelinen yerdeki bu
duyguyu anlatmalıyım. 'Her gün bir
Çehov öyküsü okunıaü' dıyerek de
başlamahyım söze, belki de!
Günümüzün en önemli saksofoncularından David Murray, dörtlüsüyle birlikte Babylon'da
Popüler müziğe karşı
David Murray'in konseri bu akşam saat 23.00'te.
ŞULEUSLUTEKtN
Garanti Caz Yeşili sponsorluğunda her ay
caz dünyasının önemli konuklannı ağırlayan
Babylon, bu kapsamda avangart cazın önem-
li temsilcisi tenor saks-bas klarnet ustası ve
kompozitör David Murray ve dörtlûsünü
ağırlıyor.
Avantgart cazı geleneksel unsurlarla bir-
leştiren neo-klasik cazcılardan biri olarak
kabul edilen Murray. müzik yaşamına Cecfl
Taylor ve Antony Braxton gıbı free cazın
öncü müzisyenlenyle başlar. 80'lerde bu çiz-
giden uzaklaşıp gerçek yaratıcıhğını, lider-
liği altındaki trio, quartet, quintet, octet ve
big band çalışmalannda gösterdi. Tenor sak-
sofonu ve bas klarneti çalış stiliyle kimi za-
man Cokman Havvkins ve Ben NVebster gi-
bi klasik isimleri, kimi zaman ise Sonny Rol-
lins, John Coltrane ve Albert Taylor gibi gü-
nümüz cazının yaratıcılannı andıran Murray.
etkilenimlerini (gospel, rhythm&blues ve
cazı) bir bütüne dönüştürerek kendi tarzını
yaratmıştır. 1988'de Blues for Coltrane: A
Tribute to John Coltrane adlı yapıtı ile
Grammy ödülü kazanan müzisyen adûu 80'li
yıllarm caz müziğine alnn harflerle yazdır-
dı.
Tenor saksofon ve klarnet gibi enstrüman-
lann 8O'lerden iribaren caz müziğindeki en
başanlı temsilcderinden sayılan Amerikalı
müzisyen David Murray'i, trio, octet, quar-
tet, big band gibi zor konfigürasyonlarda
veya kuruculanndan olduğu " VVorİd Saxop-
honeQuartet" ile birkaç defa ülkemizde ko-
nuk etmiştik.
Murray, son albümü "Hays 1hme''de (Jus-
tin Time- 2000). D.D. Jackson, Cnüg Har-
ris, HughRagin. Rand> VVeston, RasulSid-
dick, James Spaulding, Jaribu Shahid ve
Marc Jahnson gibi müzisyenlerle çalışmış.
Dâhi müzisyen Murray, kariyeri boyunca
80'li yıllardanbugüne BiDyBang, AmiriBa-
raka, Curtis Clark. Jack De Johnette. Steve
Coleman. EKin Jones. Bül Cosby, Don Pul-
len, Lawrence 'Butch' Morris, Ron Carter,
RoyHaynes, VMffiam Hooker. EdBlackwefl,
Jamaaladeen Tacuma. Mc Co> T\ner, Bran-
fbrd MarsaBs. JamesBlood LTmer gibi önem-
li müzisyenler ile çahşmalar yaptı, yüzlerce
kayıt gerçekleştirdi.
Değişik ülkelerden öğrenmeye meraklı
gençlerle vvorkshop ve benzeri çalışmalar
yapmaktan büyük heyecan duyan Murray,
müzığini besleyen en önemli unsur olarak sü-
rekli farkh ülkelerden müzisyenlerle sıradı-
şı projelere imza atmaya önem vermekte.
70'li yıllardan bugüne kadar kariyerine
birçok albüm sığdırmayı başaran müzisyen,
aynı zamandakurucuüyesi olduğu ve caz dün-
yasuun saygın ve özgün prpjelerinden kabul
edilen VVbrld Saxophone Quartet ile de çok
sayıda albüm gerçekleştirdi. Bu grubu (WSQ)
ile 2000'de en son 'Requem for Julies' (Ju-
lies Hemphül anısına) albümünü kaydetmiş.
Günümüz popülermüziğini her zaman eleş-
tiren David Murray. John Coltrane gibi caz
müziğinde devrim yaratan müzisyenlerin
Norrh Carolina, New Orleans gibi yerler-
den değil daha çok Dakar, Nijerya, Guade-
loupe veya Martinik ya da Iskandınav ülke-
leri gibi yerlerden çıkacağına inanmakta.
Murray, MTV gibi müzik kanallannın in-
sanlan hep aynı tür kopya müzüder dinlete-
rek beyinlerini yıkadığını ve aynı tür kişilik-
siz müziklerin gençleri kalitesiz bir müziğe
alışurdığına ve bağımlılığa dönüştürdüğüne,
bunun da müziğin gelişimi ve yaratıcılığını
yok etmeyeyöneKkçokönemli birtehdit oluş-
turduğuna inanmakta.
David Murray'e Garanti Caz Yeşili kap-
samında gerçekleştirilecek konserde Mare
Johnson (davul), Dave Burrell (piyano), Ja-
ribu Shahid (akusük kontrabas) eşlik ediyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Balzac, Bîzi mi
Yazmıştı?
1799-1850 yıllan arasında yaşayan ve modern
roman sanatının kuruculan arasında sayılan Fran-
sız yazar Honore de Balzac'ın "Kibar Fahişele-
rin Ihtişamı ve Sefaleti" adlı romanı, 1838-1847
yıllan arasında dört bölüm olarak yayımlanmıştı. Ro-
man, bugün Balzac'ın "Insanlık Komedyası" baş-
lığı altında planlamış olduğu bütünde, "Paris Ya-
şamından Sahneler"e dahil edilmektedir.
Emest Hemingway'in "Klasikler, herkesin öv-
düğü ama kimsenin okumadığı eserierdir" tarzın-
daki tanımı biraz abartılı gelse bile kesin olan nok-
ta, bu tanımın hepimizin yaşadığı bir gerçeğe de
atrfta bulunduğudur. Özellikle orta ve yükseköğ-
renim dönemlerinde dünya edebiyatının klasikle-
ri, biraz da "okunması gereken" niteliğiyle ele alı-
nır. Bunlar içerisinde bizi çeşitli yönleriyle hayran
bırakanlarda vardır. Buna karşılık, özellikle yaban-
cı yazarlann romanlan söz konusu olduğunda, içe-
rikleri biraz da "oralarda geçmiş" tavnyla paylaşı-
nz. Hatta kimi zaman yazılmış olanlan öylesine sı-
radan sayanz ki,Stefan Zvveig'ın o eşsiz "Mon-
taigne" denemesinde, özgürlük kavramına değ-
gin olarak söylediği gibi, içimizden: "Bunu, buka-
daraynnblıyazmayavevurgulamaya gerek var mıy-
dı" diye sorduğumuz bile olur. Ama ilk okuyuşu-
muzdan belki yıllar sonra aynı romana tekrar dön-
düğümüzde, aradan geçen zaman içerisinde es-
kiden variığını çok doğal saydığımız bazı şeyleri yi-
tirmiş ya da bazı olaylan da kendi ortamımızda bi-
re bir yaşamış olmamız nedeniyle, bu kez eserie
aramızda farklı bir bağın kurulduğunu algılarız.
Balzac'ın, yazının girişinde andığım romanını sa-
nınm ilk kez lise son sınıftayken okumuştum. Ge-
çenlerde -belki de tuhaf bir içgüdüyle- kitabı ye-
niden okumaya başladım. Ve romanın, Baron Nu-
cingen'i betimleyen şu satırlan bu kez adeta bey-
nime çakıldı: "...böylesine büyük servetler zama-
nımızın bûtûn politik ve endüstriyel devrimleri içe-
risinde, bir başka yerde dev sermaye yitimleri ger-
çekleşmeden ya da başka deyişle kişilerin mal
variıklanna büyük külfetler yüklenmeden arttınla-
maz ve korunamaz. Artık dünyadaki toplam ser-
vete eklenen yeni sermayelerin sayısı çok az. Ye-
ni edinilen herservet, mülkiyet dağılımındaki den-
geyi bozmakta. Devlet, aldığını yine geri verir. Nu-
cıngen 'in ki gibi işletmeler ise bir kezyağmaladık-
lannı bir daha geri vermiyoriar. Yasalar, büyüksuç-
lara dokunamıyor..."
Balzac'ın, 19. yüzyılın ilkyansındaki Fransa'yı an-
latan bu satırlanndan, 21. yüzyılın başındaki bir in-
san olarak neden bu denli etkilenmiştim? Türki-
ye'nin yaklaşık son yirmi yılında yazılı basında, te-
levizyonda, hemen her hafta yeni Nucingen'lerie
karşılaştığım için mi? Son bir iki yıl boyunca yağ-
ma ve hırsızlık ürünü yeni servetler ile kendi yok-
sullaşmam arasında artık neredeyse irade dışı bir
biçimde ilinti kurmaya başladığım için mi? Ya da
-Balzac'ın yazdıklanndan farklı olan tek nokta- aJ-
dığını geri verme âdetinde pek olmayan, dahası,
elini benim cebimden hiç çekmeyen, alın teri ge-
lirimin değerini sürekli dibe çeken bir devlette ya-
şayan, altmışına merdiven dayamış biri olarak son
ekonomik deprem sonucu önümüzdeki yıl artık
şimdi oturduğum kira evinde bile oturma olanağı-
nı belki yitirecek bir üniversite hocası, çevirmen ve
yazar sifatıyla, tümüyle belirsiz bir ekonomik ge-
leceğe kaymamdan örürü mü?
Üstelik Balzac, yukandaki alıntıda söyledikle-
nyledeyetinmemişti:"...Gene/de/\/uc/ngenfürt/n-
den adamlann kendi uygulamalanyla yol açtıkla-
n yıkım konusunda pek gürültü kopanlmaz. Aşın-
ya kaçmış bir spekülasyoncu kendini vurabilir, bir
banker iflas edebilir... Yüzlerce ailenin parasını iç
edebilir. Bütün bunlar, Paris'te birkaç ayda unu-
tuluveren ve bu büyük kentin dalgalannca yutu-
lan yıkımlardır..."
Yinelemek gerek: Balzac, romanlannda 19. yüz-
yılın ilkyansındaki Fransa'yı anlatmıştı. Bir de Karl
Manc'ın ünlü sözünü anımsayalım: "Ben, on do-
kuzuncu yüzyıl Fransız buriuva sınıfı hakkında Bal-
zac'ın romanlanndan edindiğim bilgileri, değme
bilim adamlannın eserierinde bulamadım..."
Yüz elli yıl önce bir roman dehasının bir başka
ülkeyi betjmtemek için kateme aldıklannı bugün ken-
di ülkemde bire bir yaşamam, nasıl bir yazgıdır?
Ya da şöyle soralım: On yıllardır daha çok oku-
saydık ve okuduklanmız üzerinde çok daha fazla
düşünmesini öğrenseydik, bunun sonucunda da
yaşama salt bakmakla yetinmeyip yeterince gö-
rebilseydik, iki binli yıllann başındaki birTürkiye'de
Balzac, güncelliğini bunca koruyabilir miydi?
e-posta: ahmetcemal(a superonline.com
acem20@hotmail.com
Tayland'da Fransız Rlmlem
Festivafl yarın başlıyor
• BANGKOK(AFP)- Tayland'da 4 Fraısız
Filmleri Festivali yann başlıyor. 11 Mart'a dek
sürecek olan festival. Bangkok'taki Franaz
elçiliği ve Fransız Kültür Merkezi tarafından
düzenleniyor. Bangkok'taki yeni multiplex
sinemalarda 17 Fransız filmi gösterilecek
Festivalde gösterilecek filmler arasında Fegis
Wagnier'in 'Doğu-Batı'sı, Patrice Lecont'un
'Saint-Pierre'in Dulu', Cidric Klapisch'iı
'Maybe'si ve Claude Zidi'nin 'Asterix ve
Obelix Sezar'a Karşı'ı bulunuyor. Taylard'daki
sinema salonlannı çoğunluğu Hollyvvoodun
düşük kaliteli ürünleri olan yüzlerce Amoikan
filmi işgal ediyor. Festivalin düzenleyiciltri ise
bazı Taylandlı eleştirmenlerce Hollywooc'a
alternatif olarak görülen Fransız filmleriıin bu
ülkedeki sinema salonlannda gösteriminiı
yaygnılaşmasmı amaçhyorlar.
BUGUN
• BORUSAN'da saat 18.30'da Emre Ana'\la
'Kınm Savaşı ve Müzik' başhklı bir söylqi
gerçekleşecek. (292 06 55)
• Pl ARTVVORKS'te 12.30 ve 18.00
saatlerinde iki tekrar seans olarak Sarvacfrr DaK
ve Max Ernst'in yaşamlannı konu alan br
video film gösterilecek. (236 68 5J/