16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ O ^îyi insanlardanbiriDün Alyon Sokağı'na gittim. Ilk gençlik anılanmı tazelemek için de- ğil salt.. Kemal DemireTi görmekti düşüncem. Bu sokağa girmem, onu görmek istemem biraz da o anılara /an'lara dönmekti benim için. tnsanlar Üzerine'nin yazanyla sö- ze durmam, yeniden Yankı Yayınla- n'yla da yüzleşmem demekti hem. Bir bakıma da çocukluk yurdumun şenliğine uzanarak o günleri adım- lamak istiyordum. Yankı Yayınlan'nın bendeki anla- mından nasıl söz etsem, bilmem ki! Cep kitabı boyutunda, her birinin kapağını bir ressamın resminin süs- lediği kitaplann albenili görünü- müydü ilkten sizi çeken. Sonra adı- nı bilmediğiniz birçok yazarla yüz- leşme... Dünyaya açılan bu eşsiz pencere- den hayatın öte yakasına bakabil- meyi dert edinme yolculuğunun düş- lerine kapılma... Taşra kitabevleri öyledir; yeni, farklı bir kitap o daracık vitrinlerde yer bulmuşsa, hemen kendini fark et- tirir... Yankı Yayınlan'nınkileri he- mence ayırabilmeniz için başka ne- denler de vardı: Boyutlan, renkli ka- paklan, adlanyla ilk kez karşılaştı- ğınız yazarlanyla sizin gözünüzü alırlardı: John Whiting,GabrielGar- cia Martjuez, Hermann Hesse, A. de Saint-Erupery,Ingeborg Bachmann, Marguerite Duras, Heinrich Böll, JJeter Jacopsen, Georges Duhamd, E. Kazakheviç, Rainer Maria Rilke, Saroyan, Istrati, Van Gogh, Erich Maria Remarque, Hans Erich Nos- sack, \\ ladimir Tendrjakmv, Ham- sun, Camus ve daha birçok adla bi- zi buluşturan Yankı Yayınlan 'nın bu seçkinci yanını keşfedebilmek için kitaplarla okuma yolculuğuna çık- mak yeterliydi. Yankı Yaymlan'nı keşfetmek Çocukluk kentimin iki-üç kitabe- vinden biri olan Üniversite Kitabe- vi'nin önünden her geçişimde dura- lar, vitrindeki kitaplann seyrine da- lar, Yankı Yayınlan'ndan yeni bir şey var mı diye bakardım. Düşünün ki karlı bir kış günü, ki- tabevının sahıbi OsmanKıızuhıgfl'in sıcak bakışlan sizi içeri çekelemiş, Çefaov'un 'Bir Taşrahnın Öyküsü' ile J.Peter Jacopsen'ın 'SisteBirSes'ine 11 lira ödemiş, bir an önce o kitap- lann dünyasına dönebilmek, karlı yollardan eve ulaşabilmek için ük ne- fes yol almışsınız.. Okunulup bitirilen her kitap bir yenisini getiriyordu. Varlık Yayınla- n'nı keşfetmek gibi bir duyguyu ya- şatmıştı bana Yankı Yayınlan.. Zamanla edinebildiğim birçok ki- tabını okumuş, biriktirmiştirn..Tah- sin Yücel, lonna Kuçuradi, MeBh Cevdet Anday, Adakt Ağaoğlu, Ce- vat Çapan, Güner Ener, Mehmet Karabulut, Kemal Demirerin de ki- taplanna kavuşmuştum burada. Dayımın Istanbul'dan gelirken ge- tirdiği bir bavul dolusu kitabın ben- zerlerinı artık ben de edinmiş, kitap- lığımı kurmaya yönelmenin sevin- cini yaşamaya başlamıştım. Bir zaman sonra, üniversite öğ- rencisi olarak geldiğim kentte, ken- dime verdiğim görevlerden biri de Alyon Sokağı'na gidip Yankı Ya- yınlan'nı bulmaktı. Yayınevini bir 'insan' gibi düşünmüştûm. Bir ya- ymevi değil de adı 'Yankı' olan bi- risi beni karşılayacaktı sanki! 200'e yakm zengin bir kjtaphk Açılan kapıda yüz yüze geldiğim bayamn, birinin yanına götûrmek ıstercesıne bakan bakışlannı unuta- mıyorum. Süzülerek içeri girdiğim- de karşıma çıkan kışınin, "Buyu- run, ben Kemal Demirel _" sözleny- le karşılaşmam nasıl da şaşırtıcı gel- mişti, anlatamam size! O 'insan', o iyi insan' demek ki buydu, diyordum içimden. tnsanlar Üzerine'deki ya- zılanmn altını çize çize okuduğum Kemal Demirel karşımdaydı. Bir sü- re sonra, benim 'Yankı' diye tasar- ladığım 'Idşi'nin o olduğunu anlaya- caktrm. Yayınevinin sahibiydi. Za- manla, onun bize sunduklanyla al- dığım yol, Demirerin artık nesli tü- kenen o iyi insanlardan biri olduğu- nu gösterecekti. O buluşma, söyleşme an'ı çok uzun gibi gehnişti bana. Ozd Ceza- evi'ni imzalamış, arkadaki depova- ri bir odayı birlikte geçerek bana bir kucak, evet bir kucak kitap vermiş- ti. O bir kucak dolusu kitapla geçen şenlikli günlerimi her dem anmış olmam, beni yıllar sonra yaklaşık 26 yıl sonra, Alyon Sokağı'na dön- dürdü.. Bu duygularla adımladım o soka- 'P A. a ara getirmez, ama kendisi çok önemli ne varsa onlan bastım. Her birinin ikinci bir baskısını yapmamak kaydıyla. Ülkemin en zor insanlannı mutlu ettim. Benim çok garibime giden insanlarla konuşurken biz hep yaşanz, derim. Çiinkü bir saatte dünyanın en büyük hümanistlik dersi verilebilir. Ve biz onu bir ömür boyu taşınz, her yerde yineleyerek.' ğı. O ipilnleri içimde hissettim. Emek Sinemasf nın önündeki taşlı yolun bir ucundan öte ucuna giderken öm- rümden gün alıp gün verdiğimi san- dım. Sevincimi yokladım, bir de hüznümü. Kemal Demirel orada yoktu, biliyordum; Yankı Yayınlan da... Bize 200'e yakın kitapla zengin bir kitaplık sunan Demirel'i gidip bul- mak onunla söz söze durmak istiyor- dum. Sanki onun bıraktığı izlerdea. yürüyerek dönüp gittim... Sonra se- sine ulaştım.. O, Beyoğlu'ndan kopamamıştı. Bu sokağın karşı yakasındaki Erol Dernek Sokağı'na taşınmıştı. Gidip onu bulduğumda, sözûn çadınnı kur- duğumuzda; duyguda da düşünce- de de o günkü canlılıkla yaşadığını gördüm. Sevincım kat kat arttı. Rosa Lu- xemburg'un Hapishane Mektupla- n'nı sundu bana. Siste Bir Ses'tekı 'Bergamo'da Veda' öyküsünün ru- huma sinmiş satırlannı anımsaya- rak baktım yûzüne. Ezberimde olan şu sözleri fısıldadım ona: "Gölgele- ri seçiyorunu-/ Dışanda saranp so- luyoriâr,/ Ehşanda. orada, geriye çe- kÜryorlar, / Yurdundan kaçmış dü- şünceler,/ Benim acıta günlerim,/Siz gölgeler, yaldaşm, getin bana,/ Benim en yaknum olmalısuuz her zaman, / Alün kadehten içmelisiniz." Tütkulu yazı serüveni .Ve sözün ummaoına açıldık saat- lerce. Onunbu tutkulu yazı serüve- nini, Yankı Yayınlan'nın kuruluş ve yaşayış öyküsünü dinlemek istedim. O, içimdeki bu sesi anlarcasına ha- yattan, insan sıcaklığından, felsefe- den söz etti. Senai Abi'den, NailEr- soy'dan, TaldyetânMengüşoğhı'ndan, Aziz Nesin'den ve daha birçok dos- tundan, yol arkadaşlanndan. Jean-Jacques Rousseau'nun Ter- biye Felsefesi kitabından. yetiştiği ortamdan... Yankı Yayınlan'nın ku- ruluş öyküsüne yönelirken sözleri- nin dokunaklılığına kapılıp gittim: "Para getirmez, ama kendisi çok önemli ne varsa onlan basüm. Her birinin ikinci bir baskısını >apmamak kaydıyia. İçimdeki tannya teşekkür ediyorum. Çiinkü onu aklımla güzel kuDanryorum. Yani muthüuk.. Yüz- lerce insanla çok güzel bağlar kur- dum. Ülkemin en zor insanlannı mutlu ettim. Benim çok garibime gi- den insanlarla konuşurken biz hep yaşanz, derim. Çiinkü bir saatte dün- yanın en büyük Jıümanistlik dersi verilebilir. Ve biz onu bir ömür boyu taşınz, her yerde yineleyerek. BOim alanında olsun, felsefe, cdcbiyat ala- nında okun~Tanpınar, yanağımı ok- şayarak 'Siz şiir yazsanıza' dedL Sanki beddua eder gibi. Ben şiirden başka her şe> yazdım.. Yetmişi aşkın yaşamın içinde inamlmaz onurlu, in- san onunınu koruyarak yaşadım-" Denemelerinin tümünü topladığı kitaba Tannmn Onunı tnsan adını vermesınin boşuna olmadığını bili- yorum. Her bir denemesınde döne döne insanı, insan sıcaklığını anlat- OKUMA ÖNERİLERİ * Kemal Demirel, Tarmnın Onuru İnsan, 1977, YapıKredi Yay., 177 s. * Kemal Demirel, Gençlik Yıllan, 1994,CanYay.,99s. * Kemal Demirel, Piano Piano Bacaksız/ "Evimizin lnsanlan ", 1999, Can Yay., 112 s. * Kemal JDemirel, Özel Cezaevi, 1975,YanhYay.,119s. OKURKEN ALTI ÇÎZtLENLER "Dostluk, ancak kendilerine bağımsız birer dünya yaratmış kişiler arasında gerçekleşebilir. Dostluk gücünü kişilerin bu dünyalarından alır." Kemal Demirel "Her şeyin insan için var olduğu dünyada yaratıcı gücü harekete getiren se\'gidir. Hırsların, tutkuların, çıkarların olanca gücüyle çatıştığı bu dünyada en büyük yokluk sevginin yokluğudur." Kemal Demirel BELLEK KUTUSU "Insana se\'gi gerek, hepimiz sevmeliyiz, ö'yle değil mi? Sevgisiz hayat da olmazdı. Sevgiden korkup kaçanlar hür değildir." Çehov. masmın boşuna olmadığını da... İnsanlar Üzerine'deki denemele- riyle de yıllarca yol arkadaşhğı yap- tığım Kemal Demirel'in her bir sö- zünü saklımda tutarak yaşadım. Bi- ze sunduğu her bir kitapla yolumu- zun tek tek aydınlandığını hisset- tim. 'Çehov öykûsfi okumalı' Bana her gün bir Çehov öyküsü pkuma duygusunu veren Bir Taşra- hnın Öyküsü'nü, Theo'ya Mekrup- lar'ı. Rodin'i. Yaprak Fuiınası'nı, Dünyamn Bir Oğle Sonrası'nı, Ko- din'i. İnsanlann Dünyası'nı nasıl unutabılinm?.. Kemal Demirel'in bizleri zengin- leştiren dünyasına, Yankı Yayınla- n'yla sunduİdanna dönünce, 'iyiin- san'lann şarkılannın bizleri her dem nasıl kuşattığını görüyorum. Bir baş- ka yazıda onunla gelinen yerdeki bu duyguyu anlatmalıyım. 'Her gün bir Çehov öyküsü okunıaü' dıyerek de başlamahyım söze, belki de! Günümüzün en önemli saksofoncularından David Murray, dörtlüsüyle birlikte Babylon'da Popüler müziğe karşı David Murray'in konseri bu akşam saat 23.00'te. ŞULEUSLUTEKtN Garanti Caz Yeşili sponsorluğunda her ay caz dünyasının önemli konuklannı ağırlayan Babylon, bu kapsamda avangart cazın önem- li temsilcisi tenor saks-bas klarnet ustası ve kompozitör David Murray ve dörtlûsünü ağırlıyor. Avantgart cazı geleneksel unsurlarla bir- leştiren neo-klasik cazcılardan biri olarak kabul edilen Murray. müzik yaşamına Cecfl Taylor ve Antony Braxton gıbı free cazın öncü müzisyenlenyle başlar. 80'lerde bu çiz- giden uzaklaşıp gerçek yaratıcıhğını, lider- liği altındaki trio, quartet, quintet, octet ve big band çalışmalannda gösterdi. Tenor sak- sofonu ve bas klarneti çalış stiliyle kimi za- man Cokman Havvkins ve Ben NVebster gi- bi klasik isimleri, kimi zaman ise Sonny Rol- lins, John Coltrane ve Albert Taylor gibi gü- nümüz cazının yaratıcılannı andıran Murray. etkilenimlerini (gospel, rhythm&blues ve cazı) bir bütüne dönüştürerek kendi tarzını yaratmıştır. 1988'de Blues for Coltrane: A Tribute to John Coltrane adlı yapıtı ile Grammy ödülü kazanan müzisyen adûu 80'li yıllarm caz müziğine alnn harflerle yazdır- dı. Tenor saksofon ve klarnet gibi enstrüman- lann 8O'lerden iribaren caz müziğindeki en başanlı temsilcderinden sayılan Amerikalı müzisyen David Murray'i, trio, octet, quar- tet, big band gibi zor konfigürasyonlarda veya kuruculanndan olduğu " VVorİd Saxop- honeQuartet" ile birkaç defa ülkemizde ko- nuk etmiştik. Murray, son albümü "Hays 1hme''de (Jus- tin Time- 2000). D.D. Jackson, Cnüg Har- ris, HughRagin. Rand> VVeston, RasulSid- dick, James Spaulding, Jaribu Shahid ve Marc Jahnson gibi müzisyenlerle çalışmış. Dâhi müzisyen Murray, kariyeri boyunca 80'li yıllardanbugüne BiDyBang, AmiriBa- raka, Curtis Clark. Jack De Johnette. Steve Coleman. EKin Jones. Bül Cosby, Don Pul- len, Lawrence 'Butch' Morris, Ron Carter, RoyHaynes, VMffiam Hooker. EdBlackwefl, Jamaaladeen Tacuma. Mc Co> T\ner, Bran- fbrd MarsaBs. JamesBlood LTmer gibi önem- li müzisyenler ile çahşmalar yaptı, yüzlerce kayıt gerçekleştirdi. Değişik ülkelerden öğrenmeye meraklı gençlerle vvorkshop ve benzeri çalışmalar yapmaktan büyük heyecan duyan Murray, müzığini besleyen en önemli unsur olarak sü- rekli farkh ülkelerden müzisyenlerle sıradı- şı projelere imza atmaya önem vermekte. 70'li yıllardan bugüne kadar kariyerine birçok albüm sığdırmayı başaran müzisyen, aynı zamandakurucuüyesi olduğu ve caz dün- yasuun saygın ve özgün prpjelerinden kabul edilen VVbrld Saxophone Quartet ile de çok sayıda albüm gerçekleştirdi. Bu grubu (WSQ) ile 2000'de en son 'Requem for Julies' (Ju- lies Hemphül anısına) albümünü kaydetmiş. Günümüz popülermüziğini her zaman eleş- tiren David Murray. John Coltrane gibi caz müziğinde devrim yaratan müzisyenlerin Norrh Carolina, New Orleans gibi yerler- den değil daha çok Dakar, Nijerya, Guade- loupe veya Martinik ya da Iskandınav ülke- leri gibi yerlerden çıkacağına inanmakta. Murray, MTV gibi müzik kanallannın in- sanlan hep aynı tür kopya müzüder dinlete- rek beyinlerini yıkadığını ve aynı tür kişilik- siz müziklerin gençleri kalitesiz bir müziğe alışurdığına ve bağımlılığa dönüştürdüğüne, bunun da müziğin gelişimi ve yaratıcılığını yok etmeyeyöneKkçokönemli birtehdit oluş- turduğuna inanmakta. David Murray'e Garanti Caz Yeşili kap- samında gerçekleştirilecek konserde Mare Johnson (davul), Dave Burrell (piyano), Ja- ribu Shahid (akusük kontrabas) eşlik ediyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Balzac, Bîzi mi Yazmıştı? 1799-1850 yıllan arasında yaşayan ve modern roman sanatının kuruculan arasında sayılan Fran- sız yazar Honore de Balzac'ın "Kibar Fahişele- rin Ihtişamı ve Sefaleti" adlı romanı, 1838-1847 yıllan arasında dört bölüm olarak yayımlanmıştı. Ro- man, bugün Balzac'ın "Insanlık Komedyası" baş- lığı altında planlamış olduğu bütünde, "Paris Ya- şamından Sahneler"e dahil edilmektedir. Emest Hemingway'in "Klasikler, herkesin öv- düğü ama kimsenin okumadığı eserierdir" tarzın- daki tanımı biraz abartılı gelse bile kesin olan nok- ta, bu tanımın hepimizin yaşadığı bir gerçeğe de atrfta bulunduğudur. Özellikle orta ve yükseköğ- renim dönemlerinde dünya edebiyatının klasikle- ri, biraz da "okunması gereken" niteliğiyle ele alı- nır. Bunlar içerisinde bizi çeşitli yönleriyle hayran bırakanlarda vardır. Buna karşılık, özellikle yaban- cı yazarlann romanlan söz konusu olduğunda, içe- rikleri biraz da "oralarda geçmiş" tavnyla paylaşı- nz. Hatta kimi zaman yazılmış olanlan öylesine sı- radan sayanz ki,Stefan Zvveig'ın o eşsiz "Mon- taigne" denemesinde, özgürlük kavramına değ- gin olarak söylediği gibi, içimizden: "Bunu, buka- daraynnblıyazmayavevurgulamaya gerek var mıy- dı" diye sorduğumuz bile olur. Ama ilk okuyuşu- muzdan belki yıllar sonra aynı romana tekrar dön- düğümüzde, aradan geçen zaman içerisinde es- kiden variığını çok doğal saydığımız bazı şeyleri yi- tirmiş ya da bazı olaylan da kendi ortamımızda bi- re bir yaşamış olmamız nedeniyle, bu kez eserie aramızda farklı bir bağın kurulduğunu algılarız. Balzac'ın, yazının girişinde andığım romanını sa- nınm ilk kez lise son sınıftayken okumuştum. Ge- çenlerde -belki de tuhaf bir içgüdüyle- kitabı ye- niden okumaya başladım. Ve romanın, Baron Nu- cingen'i betimleyen şu satırlan bu kez adeta bey- nime çakıldı: "...böylesine büyük servetler zama- nımızın bûtûn politik ve endüstriyel devrimleri içe- risinde, bir başka yerde dev sermaye yitimleri ger- çekleşmeden ya da başka deyişle kişilerin mal variıklanna büyük külfetler yüklenmeden arttınla- maz ve korunamaz. Artık dünyadaki toplam ser- vete eklenen yeni sermayelerin sayısı çok az. Ye- ni edinilen herservet, mülkiyet dağılımındaki den- geyi bozmakta. Devlet, aldığını yine geri verir. Nu- cıngen 'in ki gibi işletmeler ise bir kezyağmaladık- lannı bir daha geri vermiyoriar. Yasalar, büyüksuç- lara dokunamıyor..." Balzac'ın, 19. yüzyılın ilkyansındaki Fransa'yı an- latan bu satırlanndan, 21. yüzyılın başındaki bir in- san olarak neden bu denli etkilenmiştim? Türki- ye'nin yaklaşık son yirmi yılında yazılı basında, te- levizyonda, hemen her hafta yeni Nucingen'lerie karşılaştığım için mi? Son bir iki yıl boyunca yağ- ma ve hırsızlık ürünü yeni servetler ile kendi yok- sullaşmam arasında artık neredeyse irade dışı bir biçimde ilinti kurmaya başladığım için mi? Ya da -Balzac'ın yazdıklanndan farklı olan tek nokta- aJ- dığını geri verme âdetinde pek olmayan, dahası, elini benim cebimden hiç çekmeyen, alın teri ge- lirimin değerini sürekli dibe çeken bir devlette ya- şayan, altmışına merdiven dayamış biri olarak son ekonomik deprem sonucu önümüzdeki yıl artık şimdi oturduğum kira evinde bile oturma olanağı- nı belki yitirecek bir üniversite hocası, çevirmen ve yazar sifatıyla, tümüyle belirsiz bir ekonomik ge- leceğe kaymamdan örürü mü? Üstelik Balzac, yukandaki alıntıda söyledikle- nyledeyetinmemişti:"...Gene/de/\/uc/ngenfürt/n- den adamlann kendi uygulamalanyla yol açtıkla- n yıkım konusunda pek gürültü kopanlmaz. Aşın- ya kaçmış bir spekülasyoncu kendini vurabilir, bir banker iflas edebilir... Yüzlerce ailenin parasını iç edebilir. Bütün bunlar, Paris'te birkaç ayda unu- tuluveren ve bu büyük kentin dalgalannca yutu- lan yıkımlardır..." Yinelemek gerek: Balzac, romanlannda 19. yüz- yılın ilkyansındaki Fransa'yı anlatmıştı. Bir de Karl Manc'ın ünlü sözünü anımsayalım: "Ben, on do- kuzuncu yüzyıl Fransız buriuva sınıfı hakkında Bal- zac'ın romanlanndan edindiğim bilgileri, değme bilim adamlannın eserierinde bulamadım..." Yüz elli yıl önce bir roman dehasının bir başka ülkeyi betjmtemek için kateme aldıklannı bugün ken- di ülkemde bire bir yaşamam, nasıl bir yazgıdır? Ya da şöyle soralım: On yıllardır daha çok oku- saydık ve okuduklanmız üzerinde çok daha fazla düşünmesini öğrenseydik, bunun sonucunda da yaşama salt bakmakla yetinmeyip yeterince gö- rebilseydik, iki binli yıllann başındaki birTürkiye'de Balzac, güncelliğini bunca koruyabilir miydi? e-posta: ahmetcemal(a superonline.com [email protected] Tayland'da Fransız Rlmlem Festivafl yarın başlıyor • BANGKOK(AFP)- Tayland'da 4 Fraısız Filmleri Festivali yann başlıyor. 11 Mart'a dek sürecek olan festival. Bangkok'taki Franaz elçiliği ve Fransız Kültür Merkezi tarafından düzenleniyor. Bangkok'taki yeni multiplex sinemalarda 17 Fransız filmi gösterilecek Festivalde gösterilecek filmler arasında Fegis Wagnier'in 'Doğu-Batı'sı, Patrice Lecont'un 'Saint-Pierre'in Dulu', Cidric Klapisch'iı 'Maybe'si ve Claude Zidi'nin 'Asterix ve Obelix Sezar'a Karşı'ı bulunuyor. Taylard'daki sinema salonlannı çoğunluğu Hollyvvoodun düşük kaliteli ürünleri olan yüzlerce Amoikan filmi işgal ediyor. Festivalin düzenleyiciltri ise bazı Taylandlı eleştirmenlerce Hollywooc'a alternatif olarak görülen Fransız filmleriıin bu ülkedeki sinema salonlannda gösteriminiı yaygnılaşmasmı amaçhyorlar. BUGUN • BORUSAN'da saat 18.30'da Emre Ana'\la 'Kınm Savaşı ve Müzik' başhklı bir söylqi gerçekleşecek. (292 06 55) • Pl ARTVVORKS'te 12.30 ve 18.00 saatlerinde iki tekrar seans olarak Sarvacfrr DaK ve Max Ernst'in yaşamlannı konu alan br video film gösterilecek. (236 68 5J/
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle