23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MART 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA E K O N O M I D E K R I Z / ekonomKg cumhuriyet.com.tr 13 Halk Bankası Genel MüdürÜ Ansen, usulsüz kredileri araştıran DENETDE hakkında dava açtı Batılv kredüer 'devlet sırrı'• Hakkında usulsüz kredi ıçma ve yargı kararlanna ııymama iddialan bulunan Halk Bankası Genel Müdürü Ansen, kendisine batık kredilerle ilgili soru yönelten ve görevi usulsüz kredileri araştırmak olan Devlet Denetim Elemanlan Derneği hakkında "devlet sırnnı açığa vurduğu" gerekçesiyle dava açtı. FATMAKOŞAR "~ Hakkında usulsüz kredi açma ve yargı kararlanna uymama iddialan bulunan Halk Bankası Genel Müdü- rü Yenal Ansen, katıldığı bir televiz- yon programında "baûk kredilerie" ilgili kendisine soru yöneltmek iste- yen Devlet Denetim Elemanlan Der- neği (DENETDE) yöneticileri hak- kında "devlet sımnı açığa vurdukla- n" gerekçesiyle dava açtı. Yenal Ansen DENETDE'nin, canlı bir televizyon programına katılan Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen'e yöneltilmek ri- casıyla faksladığı sorular şöyle: 1-Bankanızuı Levent şubesinden, batık bir banka patronu- nun sahip olduğu şirketlere (52,71,94 ve 95 sabit no.lu) 120 milyon dolar kredi verilmemiş midir? 2-Başkabir batık banka patronunun sahibi oldu- ğu şirkete, bankamz tstanbul Salıpazan şubesinden 15 milyon dolar kredi verilmemiş midir? 3-En son el konulan iki bankadan birisinin patronunun sa- hibi olduğu şirkete Mecidiyeköy. diğer bankanın patronunun d ı r a n holdinginin bir şirketine de Ankara Köroğlu şubenizce 26 milyon mark kredi verilmemiş midir? 4-Bu sayılan ve baük banka sahiplerinin şirketierine veril- diği için üzerinde durulan kredilerin hepsi batmamış mıdrr? 5-1998 yılı Başbakanhk Yüksek Denetleme Kurulu ra- poruna göre, takipteki ve akıbeti şüpheli olan (bat- ması muhtemel) krediler toplamı 747 milyon dolar, 225 milyon mark ve 26 trilyon lira olmak üzere yak- laşık 600 trilyon lira değil midir? 6-Şu anda açtığmız usulsüz krediler nedeniyle sanık olarak yargılanmıyor musunuz? Canlı yayında sorulan yamtlayan Ansen'e DENETDE'nin faksla yö- nelttiği 6 soru, programda gündeme getirilmediği halde Halk Bankası, görevi usulsüz kredileri araştırmak olan dernek hakkında mahkemeye başvurdu. Sorulmayan sorular nedeniyle DE- NETDE hakkında önce soruşturma, sonra dava açan Ansen ile birlikte Halk Bankası'nm 1995-1998 döne- mindeki üst düzey yöneticilerinin verdiği "şaibelikrediler* Yüksek De- netleme Kurulu'mın raporlanna ko- nu ohnuştu. Kriz ortamrnda, Türkiye'nin bel- kemiğini oluşturan KOBİ'leri ve es- nafi da yüksek faiz tehdidiyle karşı karşıya bırakmasıyla eleştirilen Halk Bankası yönetimi, "baük banka sa- bipterineaçılankndüerin" ise günde- me getinlmesını ıstemiyor. "Baük banka patronlannınşirketierine'' açı- lan kredilerle ilgili olarak yöneltilen, ancak program yöneticisi taraftndan canlı yaymda Ansen'e sorulmayan sorulann davası, Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi'nde sürüyor. Duruşma 2 Nisan'da Duruşması 2 Nisan 2001'de yapı- lacak davada, söz konusu tarihte DE- NETDE Başkanı olan Fazh Köksal ile Genel Sekreter Atday Ergûven yargılanıyor. "Devlet sımnı açığa vurmakla" suçlanan ve DENETDE Başkanlığı görevini sürdüren Atılay Ergüven, Ansen tarafindan aynı so- rular nedeniyle Dernekler Kanu- nu'na muhalefetten de suçlandıklan- nı, ancak Cumhuriyet Savcısı'nın ta- kipsizlik karan verdiğini bildirdi. Bu arada, Ansen, Halk Bankası'nm haksız yere yıpratılmak istendiğini öne sürdü. Ansen, "Bankanın görev- lendirme zararlan içinde, baünlmış ya da zararyazdmış berhangi bir kre- di alacağı oİmadığuu" iddia ettı. HALK BANKASI'NIN KREDİ VE GECİKME FAİZ ORANLARINI YÜKSELTMESİNE TEPKİ YAĞIYOR Esnaf, Ecevit'ten randevu istediYurt Haberleri Servisi - Halk Bankası'nın kredi ile gecikme faiz oranlanm arttrrmasına esnafın tepkisi sürüyor. Yaşanan ekonomik krizin en çok esnafi vurduğunu ve kredi borçlannı yüksek faizlerle ödemek zorunda bıraktığını belirten esnaf kesimi "kepenk ve kontak kapatmayı" gündeme getinrken Esnaf Kefalet Odalan'nm yurt genelindeki birlik başkanlan, Başbakan Bülent Ecevit'e mektupla başvurdular. . • Acilen randevu talebinin yapıldığı s mektupta, yaklaşık 4 aydrr kefalet kooperatiflerinin plasman alamadığı ifade edildi. Iflaslar ve işyeri kapamalann kaçınılmaz olduğunu belirten Adana Esnaf ve Sanatkârlar Odalan Birliği 2. Başkanı Selahartin Çırak, "Bizi daha fazia zortamasınlar. Öyie bir kepenk ve kontak kapaünz ki yer yerinden oynar" dedi. Kayseri Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi de Halk Bankası'ndan kredi alan esnaflan, borçlannı vadesinden önce ödemeleri konusunda uyardı. Bayram öncesi esnaf kurban seçildi Van Esnaf ve Sanatkâr Odalan Birliği Başkanı İdris Karael ise "Halkbank, miryariarca liralık görev zaran diye adlandırdığı zarannı kapatmak için, esnaf ve sanatkân Kurban Bayramı öncesi kurban olarak seçmiştir" dedi. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün de, vadesi geldiği halde ödenmeyen kredi alacaklan için yüzde 500 temerrüt faizi uygulayan Halkbank'ı, "kriz firsatçüığT yaparak esnaf ve tüccan "kıskaca'' almakla suçladı. Iğrıçden ipliğe zam beklentisi• TEKEL zammının ardından akaryakıt, doğalgaz ve elektrik fiyatının yüzde 10 arttınlması, zam furyasının sinyali olarak değerlendirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümetin kurlan serbest bırakma- sıyla düzeltici aşınmanın ötesine ge- çerek yaşanan devalüasyon, ilk enf- lasyon etkisini akaryakıt ve sigaray- la başlattı. TEKEL zammırun ardın- dan dün de yabancı sigaralann fiyat- lan artarken akaryakıta da yüzde 10 zam yapılması zam furyasının sinya- li olarak değerlendirildi. Doğalgaza ve elektriğe de dün ak- şam saatlerinde bugünden geçerli ol- mak üzere yüzde 10 oranında zam ya- pıldı. Uygulanan özelleştirme politi- kalan sonucu mali darboğaza giren TEAŞ ve TEDAŞ'ın geçen yıldan bu yana yapmak istedikleri zamlar tutu- luyordu. Ancak, bu son gelişmelerle elektriğe yüzde 20'lere ulaşacak zam Elektrik, akaryakıt, doğalgaz gjbi temel girdflere gden zamlar, ulaşnndan ekmeğe kadar tüm ürünlerde zamma yol açacak. bekleniyor. Elektrik, akaryakıt, do- ğalgaz gibi temel girdilere gelen zam- lar ise ulaşım başta olmak üzere ek- meğe kadar uzanan tüm ürünlerin fi- yatlannda artışa yol açacak. Devalüasyonun ilk etkisi dışandan gelen karabiber, neskate gibi ürünler üzerinde oldu. Bu ürünlerin satış fi- yatlan dolardaki artışa koşut olarak yükselirken henüz piyasalara yansı- mayan zam furyasının bayram sonra- sında yoğunlaşması bekleniyor. Özellikle bayramdan önce akaryakı- ta yapılan yüzde 10 zam, tüm ürün- lerin fiyatlannda artışaneden olacak. Dalgalı kur sistemi ANKARA (AA) - Tanm ve Köyişleri Bakanı Hüsnü YusufGökalp. dövizde dal- gah kur sistemine geçilme- sinin ardından gübre fiyat- lannda yüzde 30'luk artış meydana geldini belirtti. Gökalp, köylünün büyük bir gübre sıkıntısı ile karşı karşıya bulunduğunu, güb- re üreticilerine Hazine ta- rafindan üretim avansının ödenmesine karşın hâlâ çiftçiye gübre ulaşönlama- dığını bildirdi. Gökalp, özelleştirme kapsamındaki fabrikalann fiyat artışı bek- lentisi nedeniyle depolann- daki gübreyı köylüye ulaş- tırmadığı duyumlannı al- dıklannı söyledi. Destekleme konusunda işlemlerde hata bulunan firmalan savcılığa verdik- lerini kaydeden Gökalp, 8 aydır gübre fabrikalannm doğalgaz alamadığını, bu- nun da üretimi olumsuz et- kilediğini, özelleştirme kapsamındaki fabrikalann ise depolanndaki gübrenin köylüye ulaşönlmadığuun söylendiğini ifade etti. Gökalp, şöyle devam et- î kötü çarptı vansryon datgalanmalan, gübre desteklemelerinde hatalar oiduğunu bize gös- teriyor. 2 yıi önce bir dağı- om fîrmasuun bir hatası, bugünkü değerierie 9 tril- yon liradır. Bunlar sumen altmda kahnayacak." Gökalp, IMF ile uyuş- mazlık konusu olan 5 mad- dede, kendilerinin önerileri doğrultusundauzlaşma nok- tasına gelindiğini bildirdi. ti: "2001'de gübre sübvan- siyonuiçin aynian para 105 trilyon lira. Cübrede yüzde lTükKDV yüzde l'eindi- riküğinde, elektrik, doğal- gaz gibidiğergirdilerde dü- şürüldüğündeHazinedaha kâriı durumageçer. Burada 40trilyonliralıkkârmevzu- bahisür. Gübre, lüks tüke- tim maddesi değUdir. Çiftçi ile tüm topluma yansya- caktn*. Geçen yıüarda süb- GöRÜS/ERHANBÎLGlNIktisatçı Temel girdi maddesi olarak görülen akaryakıt fıyatlanndaki artışlann başta ulaşım fiyatlannı yükseltmesi bekleniyor. Elektrik faturalannın da, dolarda- ki yükselişle birlikte kabarması bek- leniyor. Uygulanan politikalar sonu- cu açmaza düşürülen TEAŞ ve TE- DAŞ'ın mali yapılan için zaten zam- ma gereksinimleri olduğu dikkate alındığında elektrik fiyatlannda da yüzde 20'lere ulaşan artış bekleni- yor. Ancak hükümet, dün ilk aşama- da doğalgaz ve elektriğe yüzde 10 oranında zam yaptı. Doğalgaza yüzde 10 zam Konutlara gaz veren dağıtım şir- ketleri ile sanayi sektörüne yönelik doğalgazm metreküp fiyatı yüzde 10 artışla, konutlara gaz veren dağıtım şirketlerine doğalgazm metreküpü 108 bin 25 lira yerine 118 bin 828 li- radan satılacak. Yeni fiyatlara bele- diyelerce en fazla yüzde 45 zam ya- pılarak tüketiciye yansıtılabileceği belirtildi. Aynca, metreküp fıyatı 117 bin 463 lira olan otoprodüktörlere uygulanan tarife de 129 bin 210 lira- ya yükseldi. Buhar proses kullanıcılanna 130 bin 545 lira olarak uygulanan doğal- gaz metreküp fıyatı da 143 bin 600 liraya çıkanldı. Otoprodüktörler ve doğalgazla çahşan santrallardan üre- tilecek elektrik bu zamdan doğrudan etkilenirken elektriğe de bugünden geçerli olmak üzere yüzde 10 zam yapıldı. Ancak bu artışın da yeterli görühnediği, bayramdan sonra yeni fiyat artışlannın planlandığı öğrenil- di. THY biletlerine de zam yapılaca- ğına dikkat çekiliyor. Bu arada, Arçelik ürünlerine de yüzde 11 zam yapıldı. tSÇÎNİN EVRENtNDEN ŞÜKRAN SONER Kel Göpündü Önceki gün Taksim'in göbeğinde, Komser Şekspir'in binayı kaplayan dev ilanıyla alay eder- cesine soyunmuş bir insan, ilanın tepesindeki ışı- ğın etrafında dolanıp duruyor, kendi yaşamı ile kumaroynuyordu. Aşağıdan, aşk derdinden çok geçim derdi, gi- bi yorumlandı. Insanlar yaşamlannı altüst eden krizin etkisinde, "Işten atılmıştır", "Çaresizlikten delirmiştir" türünden yorumlar yaptılar. Ama ak- şamın en kalabalık saatinde, olayın sonunu; so- yunmuş intihar etmeye, el kol hareketleriyle ba- ğırıp çağırarak derdini anlatmaya çalışan adamın sonunu, itfaiye tarafindan kurtarılıp kurtanlama- yacağını merak eden de pek yoktu. Ürkütücü olanı, "Atlasana ib.., sıkar. Ne artis- lik yapıyorsun?.." türünden acıma duygusunun değil, öfkenin yönlendirdiği tepkilerin ağırlıklı ol- masıydı. Hele meydanda nöbet tutan polislerin çoğunluğu küîrediyorlardı. Yoksa delilik yapma- yacak kadar bile çok sindiğimiz, ezildiğimiz, her şeye boyun eğdiğimiz için kendi kendimize mi kı- zıyorduk? • * • Otobüsün şoförü, ite kaka binmeye çalışan ka- labalığı, "Duydunuz mu dolar bini geçmiş" söz- leri ile karşılıyor, herkesi kriz sohbetinin, daha doğrusu paylaşmak istediği öfkesinin içine alma- ya çalışıyordu. Ön sıralarda oturan başörtülü ti- pik bir güngörmüş, ama yoksul Anadolu kadını, öfkeli şoför ve onun paniğiyle özdeşleşen kala- balığı teselli etmek gereğini duydu: "Hiç korkma- yın, düşer düşer. Ûyle bir düşer ki. Halkta dolar alacak, yükseltecek can mı kaldı ki. Vurgun vur- mak isteyenlerin bu kez hevesleri kursağında ka- lacak." • • • Mahallenin tanıdık taksi şoförü, trafikte olup bi- tenlere, insanlara her zamankinden farklı bir öf- ke içinde söylenip duruyor. Hükümetin, partilerin başındakilerin, medyanın, sıra kime geldiyse, kü- fürlerden nasıl pay aldıklannı tahmin edersiniz. Konuştukça açılıyor, açıldıkça öfkesi kabarıyor: "Ne hakla, yıllann emeğimizi silip süpürdüler. Utanmadan, pişmiş kelle gibi karşımızda duru- yorlar. Çalıp çırpmıyorsan açsın. Bugün kızın okulundan bir milyon istemişler, onu bile vere- medim. Yerin dibine geçtim..." • • * Krizin odağında bankalar var ya, sabah onlar- la ilgili gelişmelerle kalkıp onlarla yatıyoruz. Ne acıdır ki, hangi bankanın hangi ödeme sıkışıklığı- nı yaşadığı, para toplamak için neler yaptığı ko- nusunda en ayrıntılı bilgileri almaya çalışırken bankalann bir de çalışanlan olduğu hiç aklımıza gelmiyor. Ayıp değil ya, varsa bankadaki üç beş kuruşumuzun kaybının derdine düşmüşüz. Ban- ka çalışanlan da kendi derdinde. Son krizden önce, daha doğrusu kriz banka- larda içten içe yaşanmaya başlamışken bir ka- lemde işten atılan bankacı sayısı 130 bini bulmuş- tu. Şimdi yeni birleşmeler, şube kapatmalar, zo- runlu emekliliklerie ilk aşamada işini kaybedecek bankacı sayısının 300 bini bulabileceği hesapla- nıyor. Kriz, toptan tüm bankalan kapsadığı için bir başka bankada iş bulma şansı da yok. Banka çalışanlan topluma dönüp "Banka sek- töründe yaşanan krizin sommlusu olmadığı, asıl mağduru olan banka çalışanlan, bugün yapılan düzenlemelerde, bankalan doğrudan veya do- laylı soyanlarkadarbile dikkate alınmamaktadır- lar" diye sitem ettiklerinde söyleyebilecek sözü- müz var mı ki? • • • Krizin ateşinde, yüz binlerie kamu işçisinin söz- leşmelerini beklediği kimsenin aklına gelmiyor. Yalan, aslında ücret artışlanyla enflasyonu körük- leyecekleri savı ile hep gündemdeler. Hükümet kamu ürünlerinde yaptığı aylık zamlar oranını ka- mu işçilerinde yıllık sözleşmelerde geçerli kılmak eğiliminde. Emek karşıtı politikalardan vazgeç- meyenler, son krizde de emeğe ne kadar daha çok vurulursa kendi paylanna düşeni düşürme- nin hesabındalar. Bu kafalara göre, kamu işçisi zaten hak edilmemiş yüksek ücretler alıyor. Şim- di işsizlik, kriz, işyeri kapatmaları varken ücret ar- tışı mı olurmuş? Yatıp kalkıp işleri olduğuna şük- retmeliler değil mi? • • • Bugüne kadar bizim kesemizden hovardalık yapanlar, kamu bankalarından en büyük payları kapanlar, özelleştirme ihalelerinde pay üstüne pay alanlar, siyasi iktidarları avuçlarının içinde oy- natanlar; yasal, yasadışı vurgunları vuranlar.. iş- ler sıkıştığında, binlerie insanı sokağa atarak iş- yerlerini ya küçültüyor ya da kapatıyoriar. Dün akşama kadar yine medyada ünlüsü ün- süzü işten atılan gazeteciler, medya çalışanlan lis- telerinin peşindeydik. Uzaktan, atılan işçiler için içinin sızlaması başka; yıllarla birlikte çalıştığın insanlann bir kalemde sokağa atılışını izlemek, et- rafının binlerie işsizle sarılışını yaşamak çok da- ha başka. Gazeteciliği gazetecilik ölçüleri içinde asla düşünmeyen, holding çıkariannın aracı ola- rak algılamış tekelci yapı, şimdi umarsız çalışan- lann yükünden kurtulmayı seçiyor. Elbette kendi ölçüleri ile.. kriz bahane, bir taşla birçok kuş vu- ruluyor. Bağımsız, onurlu kalemler de özenle kı- nlıyor... sukransoner(« yahoo.com MGKtoplantısında cereyan eden tar- tışmanın, siyasi bir krize dönüşereK pı- yasalarda epeydir beklenen sarsıntı için ateşleyici olması, krizin ne kadar derin olduğunu gözler önüne sererken, IMF politikalannın45gün içindeyenidensı- nanmasını da sağladı; ve IMF politika- lannın çok açık biçimde iflas ettiğinj «- yit etmiş oldu. Bu iflas karşısında 'IMF muhipleri" dışında IMF politikalannın kriz ürettiğini, sanıyoruz, görmeyen kal- mamıştır. "IMF muhipleri" hayıflanabi- lirier, ama emek-karşıtı bu politikalann kriz ürettiği gerçeğini değiştiremezlef- IMF politikalannın ne menem bir şey olduğu Türkiye'de bilinmeyen bir şey değildi. IMF politikalannailişkin küçüm- senmeyecek bir literatür var; geçm'Şte uygulanan bu politikalar belki toplı/nurı hafızasında kuvvetli izlerbırakmış (&3"< ama işçi sınıfının öncülerinin, sendika- lann, demokratik kitle örgütlerinin, üni- versitenin, aydınlann hafızasında kuv- vetli izlerinin olduğu muhakkak. Kaldı ki 14 ay önce ekonomi dolaysız olarak IMF idaresine geçtiğinde, sendikalann, üniversitenin ve aydınlann bugünkü fî- yaskoyu tahmin etmiş olarak çok yerin- de uyanlar yaptıklan da bir gerçek. Ama demokratik alanın daraltıldığı birortam- da, tek yanlı bir ideolojik bombardıman- la topluma IMF elbisesi giydirebilmek uğruna bu uyanlar dikkate alınmamış, medyada yeterince yer bulamamıştır. IMF politikalan Türkiye büyükserma- yesinin çıkarlanna büyük ölçüde de uy- gundu; ve politikalann başansı büyük sermaye kesiminin yalnızca çalışanlar üzerinde değil, diğer sermaye gruplan üzerindeki hegemonyasının da tesis İflas Eden Emek Karşıtı Politikalar -1 edilmesini ya da kuvvetlendirilmesini sağlayacaktı. Dolayısıyla bu program "yeniden yapılanma adı altında" ide- olojik bir hâkimiyet savaşı idi; ve daha önceki dönüşüm aşamalannda olduğu gibi büyük sermaye kesimi IMF vb. gi- bi yardımcılar olmaksızın harekete ge- çememişti. İdeolojik tutkal işlevi gören medya ve üniversitedeki "IMF muhibi" çığırtkanlann, uygulanan programı eleş- tirenleri koro halinde lanetiemesinin asıl nedenlerinden biri de buydu. O kadar ki Aralık 2000 mali krizinde, IMF direk- tiflerini uygulamak için "cansiperane" biçimde gayret gösteren hükümeti gü- nah keçisi olarak ilan etmekten bile çe- kinmediler. Ne yazık ki bu sürece, toplumsal mu- halefet bölünmüş olarak girdi; yapay gerilimlerie bölünmüşlük arttınldı. Emek-eksenli politikalartemelinde, ye- terince güçlü, birieşik birtoplumsal mu- halefet oluşturulamadı. Bu süreçte de- mokratik mücadele alanı daraltılırken, büyük medya objektif değerlendirmele- re büyük ölçüde yer vermeyip, progra- mın ne pahasına olursa olsun selameti için çaba gösterdi. Böylece, tek yanlı ideolojik bombar- dıman altında toplumun hafızası silin- meye başlandı ve IMF politikalan kaçı- nılmaz bir program olarak dayatıldı. Böylece toplumun büyük çoğunluğu umutsuzluk seçeneğine terk edildi. Ancak toplumsal muhalefetin, umut- suzluk girdabına bütünüyle kapıldığını söyleyemeyiz. Izlenen politikalara kar- şı en önemli toplumsal muhalefeti gös- teren sendikalar, programın faturasını tam olarak üstlenmeyerek, sermaye he- gemonyasının toplumda hâkim hale gelmesine büyük bir darbe vurdu. IMF politikalan analiz edilirken üzerinde du- rulmayan en önemli konulardan birisi, budur. Istikrar politikasına ilişkin med- yada ve akademik çevrelerde tartışma- lann, sorunun üretim süreci ve dolayı- sıyla çalışanlar ile doğrudan ilgisi yok- muş gibi bir yanılsamaya neden olma- sı da kuşkusuz işçi sınıfının ve sendika- lann rolü üzerinde durulmamasında çok etkili olmuştur. Oysa piyasalarda yapılması amaçla- nan düzenlemeleri üretim sürecinden bağımsız olarak yapabilmek mümkün değildi; programın nihai amacı üretim sürecindeki sermaye birikiminintıkanık- lıklannı gidermeyeyönelikti. Butıkanık- lığın genel göruntüsü nasıldı? Bunu aşağıda kısaca inceleyelim. Sermaye birikimi, 1998'den itibaren yavaşlamıştı ve işçi sınıfının örgütlenme kapasitesi daraltılmadan, reel ücretler düşürülmeden, çalışma koşullan ağır- laştırılmadan hızlandınlması mümkün değildi. 1994 yılındaki ekonomik çökü- şün ardından toparlanma 1997 yılına kadarsürmüştü. 1998'in son dönemin- de üretim sürecinde elde edilen karlar gerilemeye başlamış, sermaye biriki- minde tıkanıklık başlamıştı. En büyük 450 özel sermaye grubunun kâr hacmi 1998'de yüzde 12, 1999'da yüzde 26 oranında azalmıştı. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle