Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 ŞUBAT 2001 PAZABTESİ CUMHURİYET
SAYFA
17
•••
Şu elektrik
Iaturası var ya
Şu gidişle "Şu iktidar, şu yurtta-
şını, şu kadarcık düşünen şu, şu iş-
leri yaptı" diyemeyeceğiz.
Şu, Elektrik Piyasası Kurulu Ya-
saTasansı örneğin. Tasanya göre şu
elektrik santralını, şu kadar elektrik
üretsin diye, şu özel şirkete verdim
denilecek. Eh, doğası gereği şu üre-
tim şirketi, şu kadar kâr edebi|me|<
için ürettiği elektriğin fiyatını şu <JÜ_
zeyden şu iletim şirketine sat^ak
Şu iletişim şirketi de, şu kadj^- ^a'T
elde edebilmek için üretim şirketi-
nin beliriediği şu fiyatın üstühe şu
kadar kâr payı koyarak elektrik fi-
yatını şu dağrtım şirketine bırakacak.
Şu dağıtım şirketinin de elleri armut
toplamayacağından, şu iletişim şir-
ketinin fiyatının üstüne kendi kânnı
koyup elektriği tüketiciye, yani biz
yurttaşlara satacak. Sistemin bü-
tünlüğü bozularak araya sokuşturu-
lan "toptan satış", "perakende sa-
tış" şirketleri de, onlann kârlan da
işin cabası. Kısacası, bugün şu dü-
zeyde olan elektrik fiyatı, araya şu-
bu şirketin kâr hırsı girdiği için epey
şuh bir noktaya ulaşıverecek.
Şu yapılanlann şuuruna varamaz-
sak vay halimize...
MKKÂNSU
ankcum@ttnet.net.tr.
Siyasal ve yönetsel saydamlık gerek
Halkın milyar dolariannı yutan ban-
kalan büyüteç altına alan Bankacı-
lık Düzenleme ve Denetleme Kuru-
lu Başkanı Zekeriya Temizel,
MESS'in "Mercek" dergisinin ocak
ayı sayısında toplum-devlet ilişkisi-
ni ele almış.
Temsili demokrasiterde ortak sorun-
lan çözmenin devletin görevi olduğu-
na değinen Temizel, vatandaşlann, be-
lirii kurallar altında kamu poiitikalan
üretmek üzere polrtikacılara ve bürok-
rattara "siyasal ve yönetsel" olarak yet-
ki devrettiğini anımsatıyon
"lyiyönetim sisteminde, siyasal ve
yönetsel sorumluluk mekanizmalan
ahenk içinde ve sağlıklı olarak çalış-
tığı için, üretilen ve uygulanan poli-
tikalar vatandaş tercihlerine uygun
düşmekte, hizmet sunumunda ma-
liyet verimliliği sağlanmakta, oluşma-
sı doğal olan kolektifaçmazlar uzlaş-
ma ile çözülmekte, çok daha önem-
lisi kullanılan yetkinin hesabı toplu-
ma açık olarak verilebilmektedir.
Saydam olmayan politik ve eko-
nomik yönetim ortamı, siyasal ve
yönetsel sorumluluk yüklenenlere
zamanzaman 'dışsal yükümlülükler'
yüklenebilmesine fırsat verebilmek-
te, bu ise kamu kaynaklannın kolek-
tif taleplerin karşılanması şeklinde
kullanılması yerine, kamu gücünün
istismar edilmesi yoluyla rant dağı-
tım mekanizmalannı ortaya çıkar-
maktadır."
Temizel'in söylediklerinden yola
çıkarsak, bize göre düpedüz say-
dam olmayan politik ve ekonomik
yönetim ortamındayız. Siyasal ve yö-
netsel yetkilerimizi devrettiğimiz kad-
rolann ortalıkta görünen çoğunluğu
"kamu gücünü istismar" ediyor, et-
meye de kararlı.
"N'aber adamım?
Nasıl gidiyor?"
"Adamım!"; kardeşliği, dostluğu,
dayanışmayı, Cumhuriyet ilkelerin-
de kol kola yürümeyi, adam gibi
adamlığı içinde banndınyor.
"Nasıl gidiyor?'; yurtseveriiği, olup
biteni algılama istemini, yaşananla-
n sorgulamayı, ters giden bir şeyler
varsa birlikte düzeltmenin yöntemi-
ni bulma arayışını simgeliyor. Prof.
Dr. Anıl Çeçen'e göre o, "güvenilir-
TTaber adamım?' di, dosttu, her an
eyleme hazırdı, en-
telektüeldi, Atatürkçüydü, çalışkan-
dı, yalnız kalmayı sevmezdi, örgût-
çüydü."
Insan sıcağı yüreği; bir eylemde,
Atatürkçü düşünceyi, o düşünce uğ-
runa yaşamını yitirmiş Uğur Mum-
cu'yu anlatırken duruverdi.
Durmadık llhan Baş, hep soraca-
ğız:
"Naber adamım? Nasıl gidiyor?"
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'in, Prof. Dr. Tiirkan Saytan ile
Prof. Dr. AJpaslan IşıkJı'yı YÖK üye-
liklerine ataması Cumhuriyet devri-
minden yana toplum kesimlerinde ve
bilim çevrelerinde büyük bir sevinç ya-
rattı.
Uzun süredir bıkmadan usanmadan
Türkiye'yi kanş kanş dolaşarak Ana-
dolu aydınlanmasına katkıda bulu-
nan Prof. Işıklı'nın telefondaki sesi, Tür-
kiye'nin dört biryanından aldığı olum-
lu yankıları yansıtıyordu. YÖK'te ses-
YÖK, yok sayamayacak
lendireceği sorunları da kafasında
kurgulamıştı:
"Türkiye'de bilimin kalitesine, nite-
liğine, düzeyine indirilen en ağıhıklı
darbe ekonomik alandan geliyor. Asıl
bilime zarar veren olgu, bilimi bir me-
ta haline getirme eğilimlerinin doru-
ğa ulaşmasıdır. Ülkemizdeki özel üni-
versite merakı, dünyadaki gidişin de
kabul edemeyeceği bir tavır. Öme-
ğin, vakıf üniversitelehni vakıfsözcü-
ğü ile bağdaştırmak olası değil. Vakıf,
bireyin zenginliklerinin topluma vak-
fedilmesinin aracıdır. Oysa, vakıfüni-
versiteleri, toplumun zenginliklerinin
bireye kanalize edilmesinin, bilimin
metalaştınlmasının aracı haline geldi.
Devlet, kendi üniversitelerini ve ora-
da çalışan öğretim üyelerini yokluklar
içinde bırakırken, özel vakıf üniversi-
teleri adı altndaki özel üniversitelerin
masraflannın yüzde 50'sini hiçbirkay-
da tabi olmaksızın karşılıyor. Bilimin fi-
danlığını oluşturan araştırma görevli-
lerinin yetiştirilme ortamı da tahrip
edilirken, devlet ûniversitelerinin ye-
tiştirdiği değerierin vakjf üniversite-
lerinde alışveriş konusu haline gel-
mesine neden olunuyor. Bu, bilim adı-
na çok büyük bir tahribattır."
Anlaşılıyor ki, YÖK'ün yıllardır yok
saydıklan, YÖK'te gündeme gelebi-
lecek. Yaşasın!
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞÎPAL
Emekli Sandığı'nda
Emeklilik Haklarmııı Düşmesi
ya da Geri Alıııması
Soru: Emekli Sandığı'nda emeklilik haklarımn geri alın-
masını veya düşmesini gerektiren nedenler var mı-
dır? Varsa bu nedenler nelerdir? (A.A.)
YANIT: Anayasanın 60. maddesı "sosyal güvenlik hakkı"
ile ilgilidir.
"Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir..
Devlet, bu güvenliği saflayacakgerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar."
Bugün ülkemizde sosyal güvenliği sağlayan kurumlar:
a) Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı,
b) Sosyal Sigortalar Kurumu,
c) Bağ-Kur,
d) Yasayla kurulu özel emekli sindıklandır. (Sosyal Sigor-
talar Yasasf nın geçici 20. maddesıne göre kurulmuş.)
Ülkemizde en sık değişikliğe uğrayan yasaların başmda sos-
yal güvenlik yasalan gelmektedir. Bu yasalardan biri de 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasası'dır.
TC Emekli Sandığı Yasası, 8 Haziran 1949 tarihinde kabul
edilmiş ve 17 Haziran 1949 (bindokuzyüzkırkdokuz) günlü ve
7235 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
"Emeklilik Haklarımn Düşmesini, Bağlanan Aylıklann
Devamlı Olarak Kesilmesini Gerektiren Sebepler", Emek-
li Sandığı Yasası'nın 92. maddesinde yer almıştır.
Yasanın 1949'daki ilk şekJinde, emeklilik haklannın düşme-
sini gerektiren oldukça kısıtlayıcı koşullar vardır. Günümüz Türk-
çesiyle 92. maddenin ilk şekli:
"a) Kusurlu olmaksızın ya da kışkırtma sonucu oluşan
eylemler dışında kalan diğer eylemlerden, bir yıldan fazla
ağır hapis ya da beş yıldan fazla hapis cezaları ile ya da hır-
sızlık, güveni kötüye kullanma, sahtecilik, dolandırıcüık,
yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, iftira,
rüşvet, zimmet, çalma suçlannın birinden dolayı altı aydan
fazla hapis cezası ile ya da en az bir yıldan az olmamak üze-
re yenilenen hapis cezalarını gerektiren suç ile ya da Aske-
ri Ceza Yasası hükümlerine göre ve bir başka ceza ile bir-
likte ya da yalnız olarak verilmiş bulunan askerlikten çı-
karma cezası ile hükümlü duruma girenlerin,
b) Türk vatandaşüğından çıkarüan, Türk vatandaşhğı-
nı bırakan. yabancı ülke uyruğuna giren, hükümetten izin
almaksızın >abancı ülkede görev alanların emeklilik hak-
lan düşer."
30.5.1963 tarihli, 241 sayılı yasa ile 92. maddedeki kısıtla-
yıcı hükümlerin büyük bölümü kaldmlmış ve günümüzdeki
uygulamaya çok yakın bir konuma getirilmiştir.
"Iştirakçilerden, Türk vatandaşlığından çıkanlan, Türk
vatandaşhğını bırakan, yabancı memleket uyruğuna gi-
ren, hükümetten izin almaksızın yabancı memlekette va-
zife kabul edenlerin emeklilik hakları düşer"
EmekJi Sandığı Yasası'nın emeklilik haklannı düşüren 92.
maddesi 7 Mayıs 1986 tarihli ve 3284 sayılı yasa ile bir kez
daha değiştirilmiş ve bugün uygulanan şeklini almıştır. Günü-
müzde geçerli bu uygulama ile;
"Iştirakçilerden, Türk vatandaşlığından çıkanlan, Türk
vatandaşhğını bırakan, yabancı memleket uyruğuna gi-
renlerin" her türlü emeklilik haklan düşmektedir. Ancak, bir
başka ülke uyruğuna girmekle birlikte Türk vatandaşhğını ko-
ruyanlann (çifte pasaportlular) emeklilik haklan da korun-
maktadır.
Türk vatandaşhğını yitirdikleri için emeklilik hakkı düşenler,
yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildiklerinde, Emekli San-
dığı'na yapacaklan başvuruyu izleyen ay başından geçerli ola-
rak emeklilik haklanndan da yeniden yararlandınlırlar.
Özet olarak, emeklilik haklannın düşmesinin ya da geri alın-
masının nedeni, Türk vatandaşlığından çıkanlmak ya da çık-
maktır.
Serbestin zarifi,
neyin tarifi?
Yabancı sermaye gelecek di-
ye ulusal yargı erkimizden vazgeç-
tiğimizi, uluslararası tahkimi ka-
bul ettigimizi altın harflerle ana-
yasamıza yazmıştk. Sıra geldi, ya-
bancı sermaye için toprak mül-
kiyeti devrine ve ulusal yasalan-
mızdan vazgeçmeye...
Serbest bölgelerin daha zarif
ifadesi olan "endüstn bölgeleri"
kurulmasına ilişkin yasa taslağı,
yabancı sermayeye cennet vaat
ediyor... Taslağa göre Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşları ve ku-
rumlan için geçerli olan aşağıda-
ki yasalar "endüstn bö/geferi"nde
birer kâğıt parçasına dönüşuyor,
yani uygulanmıyor: "ImarKanu-
nu, Kültür ve Tabiat Vahıklannı
Koruma Kanunu, Çevre Kanunu,
Köy Hizmetleri Genel Müdüıiüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun, Maden Kanunu, Beledi-
ye Kanunu'nun kimi maddeleri."
Gelelim toprak mülkiyeti dev-
rine... Bu bölgeler içindeki Türki-
ye Cumhuriyeti yurttaşlarına ait
araziler, Yabancı Sermaye Genel
Müdüriüğü'nce "ace/e" kamu-
laştınhp "yatınm tahsisı"r\e ayn-
labilecek. Yani, kamulaştırılan
araziler uygun koşullarda yaban-
cı şirketlere altın tepsi içinde su-
nulabilecek. Uluslararası tahki-
mi anayasallaştırmadan önce,
başta Enerji Bakanı Cumhur Er-
sümer olmak uzere. etkilı ve yet-
kililerimiz, "Uluslararası tahkimi
kabul edersek Türkiye'ye 30 mil-
yar dolara yakın kaynak akacak"
demişlerdi. Aradan yakiaşık 1.5
yıl geçti, bu işten ülkemiz 30 ku-
ruşluk yarar bile elde edemedi.
Olan, ulusal egemenlik ilkesıne ol-
du. Endüstn bölgeleri taslağı da
yasalaşırsa, üstüne tuz, biber
ekeceğiz.
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
KİM KlME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakin turk.net
HARBl SEMİH POROY semihporoy(âyahoo.com
' ;
TARİHTE RUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Şubat
ST-2S1OX AJU moJJe *J Vti
ilt kaplanan re k*p- Jf
Imnmauan comlar.
KIRILAN CAM DAGILMİYOR!
1973 TE ailSÜH,K/&L4AI CAMLARtN
£N6£U£YSN 8'g İMStUZ ÜGÜNÜrLE ILSIC/
L£ P£tJCEB£ CAML4KI
uy-
SÖZ *Z>*/£/S-/J U&ÜN, iUCE,
BİR T4gAKAYDI. *Ut-O HALİNDE SA77U1N PO£./y£S-
7E# MAP&&, MHA ÇOK, PATLAMA
OLA/V, KİMrASAL C/K£T/M
ÖHE&tM£KrEYDİ. ÇÜfJKÜ,
LAMA I/EYA BAS/NÇLA K/KtLAN P£NC££E CAM
LARt, PAİttAGAK, CrDpî
öLüMtee£ yoLAÇAS/lyroepu BU
i yAP/fr/g/ıcvĞr CAtoiAG fSE, &KfLSA S/ce
ANKARA 16. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1999/515 Vasiyetname
Hâkim: Yılmaz Iğrek 20588 . . . - ' . .
Kâtip- Metin Yurdakul
MahJcememizde görülmekte bulunan müteveffa Ahmet Işıkay'a ait vasiyetname davasının yapılan açık yargılama-
smda verilen ara karan gereğınce,
Müteveffa Ahmet Işıkay tarafından el yazısı ile düzenlenen vasiyetnamesi ile Eser Sitesi C Blok 2/10 Bahçelievler
adresindeki taşınmazını eşi Gülten Işıkay ile kızı Nesrin Işıkay'a vasiyet ettigi, müteveffanın mirasçılanndan Nedret
Fehmi Işıkay'ın yapılan tüm araşnrmalara rağmen adresı tespit edilemediğinden, adına ilanen tebligat yapıhnasına ka-
rar verilmiş olup, duruşma gûnü olan 24.3.2001 günü saat 10'da duruşmaya katılarak vasiyetnameye karşı beyanda bu-
lunmanız duruşmaya gehnediğrnız ve beyanda bulunmadığınız takdirde vasiyetaameyi aynen kabul etmiş sayılacağı-
tuz gibı yokluğunuzda karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 12.12.2000 Basın: 5708
ELAZIĞ SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/642 Karar No: 2000/1768
Davacı Adnan Seyrek vekili tarafından davalılar Fatma Onur ve arkadaşlan aleyhı-
ne mahkememize açılan izaleyi şüyu davasında taraflann hissedar olduklan Elazığ
Harput Meydan Mahallesi'nde kain 79 ada, 12 parsel sayılı taşınmaz üzenndeki pay-
daşlığın satış suretıyle gidenhnesıne karar verilmiş olup işbu karar da\alılar Fatma
Onur, Hediye Oğuz, Naıme Özger, Habibe Ertürk, Bedriye Ertürk, Vefık Ertürk, Faıze
Ertürk, Niyazi Eke, Nevnye Eke, Emıne Eke, Mehmet Alı Bakıoğlu \e Yılmaz Er-
türk'e adresleri tespit edilemediğinden tebliğ edilememiş olup mahkememizce ilanen
tebligat yapılmasına karar verildiğinden yukanda adı geçenlerin ilanın teblığınden iti-
baren 8 gün içerisinde mahkememize müracaat etmeleri, etmediklen takdirde karann
kesınleşeceğı ilanen tebliğ olunur. Basın: 4852
GORUŞ
Dr. ENGİN UNSAL
Anayasa Mahkemesi
ve Siyasi Partiler
ismet Inönü, "Birınsan ömrüne sığan olaylan şaş-
kınlıkla hatıriıyorum" demişti. Bugün ülkemizde de-
mokrasi adına yaşadığımız olaylan aynı şaşkınlık-
la izlememek olanaksız.
Anayasamıza göre demokratik düzenimiz kuv-
vetler ayrılığı ilkesine dayanmaktadır. Yasama, yü-
rütme ve yargı birbirinden bağımsızdır ve birbirine
müdahale edemez.
TBMM bir anayasa değişikliği paketi hazıriığını
müzakere edecekken en yüksek yargı olan Anaya-
sa Mahkemesi bir bildiri yayımlayarak değiştirile-
cek69. maddenin değiştirilmesine karşı çıkıyorve
TBMM'nin bu değişikliği yapamaması yolunda gö-
rüş belirtiyor. Yüca mahkemenin önünde bir parti
kapatma davası vardır. Bu bildiri aynı zamanda
mahkemenin ihsas-ı reyde bulunması (görüşünü bel-
li etmesi) anlamına da gelmektedir.
Anayasayı korumakla görevli bir makam anaya-
sayı ihlal edebilir mi? Yargı, yasama organına na-
sıl davranması konusunda müdahale edebilir mi?
Yargıç ihsas-ı reyde bulunabilir mi? Bu sorulara
yasalar hayır diyor. Anayasa Mahkemesi bir hukuk-
sal darbe yapmıştır ve anayasa ihlalinde bulun-
muştur. Buna karşın pariamento içinde temsil edi-
len ya da ülkede mevcut siyasal partilerden hiçbi-
risi anayasaya aykın bu müdahale karşısında birtu-
tum sergilememişlerdir. Demokrasiyi ve anayasa-
yı savunamayanlar ülkeyi nasıl yönetecek ve nasıl
savunacaklardır.
Türkiye'de demokrasi özümsenmediği ve an-
cak ucundan tutulduğu için Avrupa kapılannda sü-
rünüyoruz.
Ikinci bir vahim örnek, Anayasa Mahkemesi'nin
sergilediği bir başka tutumdur. Anayasa Mahke-
mesi hak doğuran yasaları iptal ettiği zaman ana-
yasanın 153. maddesinin 5. fıkrasını ihlal ederek "Yok-
lukla malul bir yasanın müktesep hak doğura-
mayacağını" kararlarında ifade ederek iptal karar-
larının doğmuş haklan ortadan kaldırdığı, yani iptal
kararını geriye yürüttüğünü kamuoyu bilmektedir.
Anayasa Mahkemesi'nde Özal dönemınde bir olay
yaşandı. Hukukçu olmayan, Iktisadi ve Ticari ilim-
ler Akademisi'ni bitirmiş birisinin Anayasa Mahke-
mesi üyesi seçilebileceğine ılışkin bir yasa çıkarıl-
dı ve bu yasaya dayanarak Sayın Haşim Kılıç Ana-
yasa Mahkemesi üyeliğine seçildi. Yüksek mahke-
me sonradan Haşim Kılıç'ın üye seçilmesine ola-
nak tanıyan yasayı iptal etti ama Sayın Kılıç üyeli-
ğini muhafaza etti.
Sayın Kılıç'ın seçimine olanak tanıyan yasa yok-
lukla malul bir yasa olduğu için iptal edildi? Yüce
mahkemenin emsal karariarına dayanarak kazanıl-
mış bir hak doğurmaması ve Sayın Kılıç'ın Anaya-
sa Mahkemesi üyeliğinden ıstifa etmesi gerekir.
Bu konu eski Cumhuriyet Başsavcısı tarafından
da dile getirildiği halde Anayasa Mahkemesi'nden
hiçbir ses çıkmadı.
Anayasa Mahkemesi çuvaldızı başkalarına ba-
tınrken neden iğneyi kendisine batırmayı unutu-
yor bilinmez.
. _ Anayasa Mahkemesi, anayasayı korumakla gö-
revli, çifte standart uygulama hakkı olmayan bir ku-
rum mudur yoksa derin devletin bir organı mı?
Demokrasiye sahip çıkacaksak bazı davranışla-
n açıkça sorgulamak zorundayız. Susarak demok-
rasiyi geliştirmek olanaksızdır. Susan toplumlann
oligarşik rejimlere nasıl teslim olduğunun örnekle-
ri tarihte çoktur.
Bu bağlamda siyasi partilerin de büyüteç altı-
na alınması ilginç sonuçlar verecektir. Anayasa
Mahkemesi'nin bu hukuksal darbesi karşısında
susan siyasi partilerimiz demokratik geleceğimi-
zin güvencesi olabilir mi? Siyasi partilerin bugün-
kü yapılan ile bu güveni vermeleri son derece
kuşkuludur. Bugun ülkemizde var olan 28 siyasi
partinin tümü oligarşik bir yapı ile yönetilmekte-
dir. Parti içi demokrasi göstermeliktir. üder sul-
tası partilerin ortak niteliğidir. Siyasi partilerimiz
demokrasiyi, anayasayı değil lider ve etrafındaki
dar kadronun çıkarlarını öne çıkarmaktadırlar. Iş-
te bu nedenle demokrasimiz güçlenememekte ve
Türkiye Avrupa Birliğı'nin kapısında aşağılana-
rak sorgulanmaktadır.
Ne yapılmalıdır? Var olanların dışında yeni bir
parti kurmak çözüm değildir. Çözüm sivil toplum
örgutlerınin siyasal tercihlerini tek odakta topla-
ması ve o partinin demokratikleşebilmesi için o
partinin kadrolannı ve yönetimini etkilemesidir. Si-
vil toplum örgütleri artık sadece eleştiren ve öne-
ren örgütler değil, ellerini siyasal taşın altına sokan
örgütler olmalıdırtar.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2
1
SOLDANSAĞA:
1/ Belli bir et-
kı elde etmek '
için oranlı bi- 2
çimde birleşti- „
rümiş, işlenmiş
olan. 2/ Yapı- 4
sına girdiği
sözcüğe "iki,
çift" anlamı
katan yabancı
önek... Kayalık
kıyılarda yasa-
yan bır balık. 9
3/ Ödün...
Ayak direme. 4/ "Uza-
yacağa benzer/ Tutuş-
tuğumuz — " (Behçet 2
Necatigil)... Kurnaz, 3
açıkgöz. 5/Birkimse- 4
nin emek vermeden 5
sağladığı kazanç. 6/
Kötü bir durumla kar-
şılaşma sanısı... Ola-
ğanı aşan büyüklüğü
olan. II Sodyumun
simgesi... Sark'aç. 8/ Bır nota... Uzaklık anlatmakta
kullanılan söz... Boru sesı. 9/ "Düştükçe vurulmuş
gibi yer yer / Kızgın kokusundan kelebekler / Gön-
lüm ona — kesildi" (Ahmet Haşim).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Pasif. 2/ Brahmanizm'in üç büyük tannsından bi-
ri... Isviçre'ye özgü, ağaç kütüklerinden yapılma dağ
evi. 3/ Kutsal birgüce, birdileği yerine getirmesi için
yapılan vaat... "Müjde —": Sinema oyuncumuz. 4/
Matbaacılıkta kullanılan bir çeşıt ince harf. 5/ Olum-
suzluk belırten bır önek... Genellikle çiğ ot ve seb-
zelerle hazırlanan yardımcı yemek. 6/ Uluslararası •
Basın Enstitüsü'nün simgesi... "Suna —": Keman-
cımız. 7/ Devinim olaylannı mceleyen bilim dalı. 8/
Yinelenen dize. 9/ Et, balık ya da sebzeden oluşan
ve hamura sanlarak fınnda pişirilen yiyecek... Eski
Mısır inaruşında ana tannça.