Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Meriç Velidedeoğlu, 15 yıhpaylaştığı hayat arkadaşı Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 'nu anlatû
Gençliğeverilecek örnekŞÜKRANSONER
"Hocalarm
hocasT, "Huku-
kun babasT,
"Bir inanç ada-
mı"... 50 yıllık
Cumhuriyet ya-
zan, Ilk Mec-
lis'in tanığı,
1961 Anayasa-
sı'nın mimarla-
nndan Hıfeı Vfel-
det VeiKkdeoğ-
lu'nuyıllarcaya-
zılan, kitaplan ile özdeşleşraiş Cum-
huriyet okurlan ile, tanıyamamış genç
kuşaklara bir arada, bir yazada anlat-
maya kalkışmak zor. Hele de uzun bir
ömre, yaşanmış yıllara bir insanın sığ-
dırabileceğinin çok üzerinde ürün sığ-
dırmış, bilim, kültür insanı bir büyük
aydınlanmacıdan söz ediyorsak.
Velidedeoğlu'nu yeni kuşaklarla
buluşturmak misyonunu üstlenmiş
eşi Meriç Yeh'dedeoğlu. "Canım Ho-
ca"sını, yazılanna, kitaplanna ulaşı-
labileceğini gözeterek bu yıl özel in-
san kimliği ile anmak istedi. 15 ydı
birlikte paylaşmışlardı. Bu zaman di-
liminin tadı çok fazla, sûresi Hoca'ya
çok az gelmiş olmalı ki bir gûn has-
tanede ağnb bir gününde kulağıma
bir sır olarakfisıldadığınagöre, 15 yı-
lı otuz yıl olarak yaşamışlardı. Gece-
leri çok az uyuyan Hoca'ya göre on-
lar hem günleri hem de geceleri sani-
yeleri kaçırmayarak birlikte yaşamış-
lar, beraberliklerini katlamışlardı.
Meriç Velidedeoğlu ile söyleşi, da-
ha doğrusu, onun Hoca'nın yıldönü-
mü ıçin hazırladığı notlardan, sayfa-
mıza sığdınlabılenler... Meriç Velide-
deoğlu, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nu
anarken onun kişiliğinde bir kuşağın
insanlannın tümü için bir öneri ile sö-
ze giriyor:
Devrlm Enstttasû
"1923 Devrimi'nin ilk kuşaklan-
İ nın yeni kuşâklara tanıtılmasının ge-
reğine inanıyorum. 1923 Devrimi'nin
attığı tohumu sulayan ilk kuşaklardan
günümüz gençliğıne vereceğimiz ör-
nekler öylesıne azaldı ki.. Bu ilk ku-
şağa devletin sahip çıkarak bir Dev-
rim Enstitüsü oluşturulmasını öneri-
yorum. Onlara ait belge, bilgi, yazı,
anı her tûrlü malzemeyi muhafaza et-
mek, toplamak gerekıyor. Buna ör-
nek vermek gerekırse Paris'te Augus-
te Comte (Ogûs Kont) Enstitüsü var.
O kuşağın Fransız düşünürlerinin her
birine ait odalar. Fransız gençliği ta-
nımak istedıği düşünürün odasına gi-
diyor. 0 kişiye ait birinci elden bilgi
edinebiliyor. Bizde de bazı vakıflar,
dernekler kuruldu. Bir elin beş par-
mağından az. Birçoğuna ait belgele-
rin ne olduğu belli değil. Bunlann
toplanıp gelecek kuşâklara yansıhl-
ması gereğine yürekten inanıyorum."
Meriç Velidedeoğlu, Devnm Ens-
titüsü'nde yaşatılmasını umduğu ku-
şağın ortak kımliğine ilişkin kimi vur-
gulamalaryapıyor. "Bu kuşağın 1923
Devrimi'ni algılaması vardır. Bundan
söz etmek ve Velidedeoğlu'nun öz-
gün düşüncelerınden söz etmek isti-
yorum. Isım vermiyorum, eksik kalır.
1923 Devrimi'ni bir bütün olarak gör-
müşlerdi. Fransız Devrimi'ni nasıl bir
bütün olarak algıhyoruz. Harf, hukuk,
dil.. tek tek değil, devrimleri bunlann
bileşkesi olarak kabul ederlerdi. Pek
çok aydın 1923'ü benimsiyor. Ama
tuğlası olan bir tanesine karşı çıkıyor.
Özellikle günümüzde laik, çağdaş bir-
çok düşünürlerimizin devrimi bir bü-
tün olarak algılamamalan sonucunda
dil devriminin karşısında olduklannı
görüyonız. Omer Asun Aksoy, dev-
rimlerin bütün olarak algılanmasının
öncelikle dil devriminin algılanması-
nın örneklerini vermiştir. 90 yaşında-
ki Aksoy çok genç biri zannedilebi-
lirdi. Velidedeoğlu da öyle. 1923 Dev-
rimi'ni bir bütün olarak algılama ve
algılatma, içe sindirme gerektiği ka-
nısmdayım.
Mudanya, sevr, Lozan'ı
birlikte yorumlamak
"Birinci kuşağın en önemli özel-
liklerinden biri Mudanya, Sevr ve Lo-
zan'ı birlikte yaşamalan ve tanıklık
etmeleridir. Her üçünün tarihi de
önemli idi, topluma anlatılması ge-
rektiğine inanıyorlardı. Bunun gev-
şetilmesinin aksaklıklannı yaşıyoruz.
Lozan'ı öğrenip Sevr'i tanımayan
gençlerin, bazı çevrelerin Sevr'i daha
gerçekçi sunan görüşlerine sempati
ile baktıklanna tanık oluyoruz."
"1961 Anayasası'nın yazılması ile
ılgılı bazı sorunlar zaman zaman ba-
sında yer alır. Redaksiyon komitesi
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Yunus Emre'nin
# mani biçimindeki dörtlüklerini büyük bir
keyifle okurdu. Kendisi de halk şiirinin bu
formunda yazmaktan çok hoşlanırdı,
manileri dördü dışında hiç yayımlanmadı,
örnek gerekirse:
Lale mi, sümbül müsün?
Gonca mu gül müsün?
Bir kerecik koklasam
Acabasolarmısın?
Bazen temiz ruhunu
Salar mısın engine?
Kanatianıpdabirgün
Bahçeme konar mısın?
başkanı olarak 1961 Anayasası'nın
kaleme ahnması işine Velidedeoğlu
doğrudan doğruya katılmıştır. Bu ça-
lışmalan Velidedeoğlu sürdürdüğü
için bilindiği gibi bu anayasaya karşı
olanlar Uludağ Anayasası adını tak-
mışlardı. Bu çalışma dışında kendısi-
nin bizzat hazırladığı bir anayasa ön-
tasan tutanağı da vardır.
Bundan söz etmek için 27 Mayıs
1960 tarihine gitmemiz gerekir. Bu
tarihte Millı Birlik Komitesi'nin Is-
tanbul Üniversitesi'nde kurduğu
Anayasa Bilim Komisyonu'ha Veli-
dedeoğlu da katılmıştı. Velidedeoğlu
bu komisyonun hazırladığı öntasan-
ya gerek biçem ve sistem, gerekse ki-
mi kurallan yönünden muhalif kala-
rak kendi düşüncesine göre yukanda
sözünü ettiğimiz taslağı hazırlamıştı.
Bu çalışmasını Milli Birlik Komite-
si'ne sunmuş, gerekçesi ile birlikte 83
büyük sayfa tutan bir öntasan Komi-
te'ce bastınlmıştır. Daha sonra oluş-
turulan Kurucu Meclis'e seçilen Ve-
lidedeoğlu, bu meclisin anayasa ko-
misyonunda da görevlendirilmiş, ana-
yasa komisyonunun, anayasanın ya-
zıhnasının da başkanı olmuştur."
Yurttaçlar Yasası
tartışmaları üzerlne
"Türk Yurttaşlar Yasası, Meclis
Adalet Komisyonu'nda. Velidede-
oğlu yaşasaydı elbette Yurttaşlar
Yasası'nın 21. yüzyıl koşullarına
uyarlanması, özellikle cinsel ayrım-
cılıktan doğan eşitsizliklerin kaldı-
nlmasından memnun olacaktı. Ona
göre Yurttaşlar Yasası öğrencilerine
her zaman söylediği gibi hukuken
eşit bireylerin birbiri ile ilişkilerini
düzenleyen bir yasadır.
Bu bakımdan kadın erkek eşitsiz-
liğine dayanan konulann tümü ile
kaldınlması Velidedeoğlu'nu da
çok mutlu ederdi. Yalnız 1923 Dev-
rimi'nin temelini yansıtan bu yasa-
mn bundan 75 yıl önceki tarihsel bir
belge olan gerekçesinin tupanlamp
özetlenerek yeni yasaya alınması is-
teği onu kalbinden vururdu.Özel-
likle laikliğe yönelik bölümleri çı-
kartılarak bir tarihsel kesıtin budan-
ması, yeni Yurttaşlar Yasası'na alın-
mamasımn istenmesi Velidedeoğ-
lu'na çok acı gelirdi."
Hukuk hocası
"Hukuk hocası olarak Velidedeoğ-
lu, ilk hocalığı yıllannda. 70 yıl önce,
öğrencilerine hukukun anlamını içle-
rine sindirmek, anlatmak için Bar-
jak'ın görüşlennden kullanır: 'Hu-
kuk soluk akhğmuz hava gibidir. Na-
sü biz havanın varhğını, önemini yaşa-
munızda ancakyokluğunda hisseder-
sek hukukun önemi de yokluğunda
kendini hissettirir. Hukuk soluk ahp
verdiğimiz hava kadarinsana gerekü-
dir' derdı.
Teknik hukuk tarifini yaptıktan
sonra hukukça her bireye bırakılan
özgür alandan insanlann adil bir bi-
çimde yararlanmalannı sağlamanın
da yine hukuka düştüğünü vurgular-
dı. Örneğin kazanç alanının hukuken
herkese eşit olarak serbest bırakılma-
sının, böylece kazanç özgürlüğünün
bireylere eşitçe tanınmasının yeterli
olmayacağını anlatırdı.
Bunun yanında iktisadi bakımdan
kuvveth olanm zayıfolanı bu serbest-
likten yararlanarak ezmemesinin ön-
lenmesi gerekeceğini anlatırdı. Bu
görüşlerini yalnızca öğrencilerine de-
ğil, Cumhuriyet'teki halk köşesinde
de topluma da sık sık yinelerdi."
Cüzel sanatlar
"Bu kuşağın bu yürekli kışilerinin
çağdaş kültür ve çağdaş kültürün bi-
çimlendiriknesine büyük bir açlıkla-
n olduğunu sanıyorum. Bu kuşaktan
tanıdığım Ömer Asım Aksoy, Enver
Ziya Karal da açlıkla tüm kültür bo-
yutlanna yönehneyi, 20. yüzyıl insa-
nı olarak yüceltmişlerdir. Bu bağlam-
da Velidedeoğlu'nun kendi deyişi ile
kuru hukuk bilimi dışında kültürel
alanla ilişkisine, kımılerinde uzman-
laşmasına 16 yıllık birlikteki yaşamı-
mızda tanık oldum.
Müzlk ve Velktedeoölu
Güzel sanatlar, müzik, resim, gör-
sel sanatlar, sinema alanında zaman
zaman beni hayrete düşürecek değer-
lendirmelerine tanık oldum. Özellik-
le müzıkte yalnızca bir dinleyici ola-
Hıfa Veldet Velidedeoğlu, ötümünün 9. vddöaûmfinde, bugön Karacaahmet'teki tnezan başmda amiacak.
ADD başta olmak ûzere birçok sivil toplum örgütü temsOcisinin de kaülacağı tören saat 1130'da başlayacak.
Velidedeoğlu'nu anıyoruz
tstanbul Haber Ser\isi -
Gazetemiz yazan, bilim adamı,
Ordinaryüs Prof. Dr. Hrfn Veklet
Velidedeoğlu, ölümünün 9.
yıldönümünde, bugün
Karacaahmet'teki mezan
başında anılacak. ADD ve
birçok sivil toplum örgütü
temsilcisinin de katılacağı tören
saat 11.30'da başlayacak. 24
Ağustos 1904'te Istanbul'da
doğan Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu, 1928'te Ankara
Üniversitesi Hukuk
Faküftesi'nden mezun oldu.
Öğrenimine Isviçre, îtalya ve
Almanya'da devam eden
Velidedeoğlu, yurtdışında
doktorasmı tamamladıktan sonra
1934 yıhnda Türkiye'ye döndü.
Aynı yıl îstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk
Doçentliği'ne atanan
Velidedeoğlu, 1942'de
profesörlüğe,
1948'de de ordinaryüslüğe
yükseldi. Beş ciltten ohışan
"Medeni Hukuk" kitabı,
yetmişe yakın bilimsel inceleme
ve araştırma. Aimanca ve
Fransızcaya çevrilen on beş
kitabı olan Velidedeoğlu, iki kez
de hukuk fakültesinin
dekanlığını yaptı. Gazetemize
ilk yazısını 1942'de yazan
Velidedeoğlu, bilinçli, ileri ve
aydınlık varlığıyla ışık saçan
yazılanm yaşamı boyunca
sürdürdü. Bilimci ve bilge
kişiliği, bir yazın adamırun
titizliğiyle yazdığı deneme
tadındakı yazılan ve özgün
çahşmalan, onun verimliliğinin
kanıtı oldu. Atarûrk'ün
a
BüyûkNutuk''unu "Söyfev"
adıyla günümüz diline çeviren
Veüdedeoğlu, bu önemli tarihsel
açıklamayı çok kişinin
okumasını sağladı.
Velidedeoğlu.
24Şubatl992'de
Amerikan Hastanesi'nde kalp
yetmezliği tedavisi görürken
yaşamını yitirmişti.
rak değil, müzik türierinin klasik Ba-
tı ve klasik Türk müziğinin tarihsel
kesitine de vukufla sahip olduğunu
gördüm.
Aynca çeşitli yorumlar arasmdaki
aynmıbirmüzikadamı gibi değerlen-
dirmesini ortak dostlanmızla birlikte
hayretle dinledik. Çağdaş her olaya
da açık olduğu için caz ve pop müzi-
ğıne karşı da inanılmaz bir boyutta il-
gi duyduğunu gördüm. Örneğin Be-
atles'lan Mfchael Jackson'ı uzman
gibi karşılaştınrdı. Bugün haklıhğını
müzikle ilgili yazılardan anlıyoruz."
Rcshndo uzman bir
"Hem klasik hem de çağdaş mo-
dern resmi aynı keyifle seyreder, yo-
rumlardı. Sanat yapıtlannın bir defa
seyredilip bitinlmemesi, sürekli iz-
lenmesi gerektiğini söylerdi. Yülar
içinde sergilerde izledıklerine yeni
anlamlar ve değerleT katardı. Resim-
le ben de yakından ilgilendiğım için
modern ve fıgüratif resime bakış açı-
sını şahsen ilgiyle izlerdim. Modern
resme 70-80 yaşlannda ilgi duyması-
na karşuı bu resmi de benimsemesi ve
anlaması şaşutıcı boyutta idi. Cha-
gıü'in yaptığı klise vitraylannı, 1980
başında Mainz kentinde izlemiştik.
Küçük dürbünle saatlerle tek tek de-
ğerlendirmişti.
Büyük sanatçı Chagal'ın bu çalış-
masını hangi koşullarda, ne gibi bir
ruh durumunda yarattığını anlayabil-
mek için kilisenin başrahibi ile de
uzun süren bir konuşma yapmıştı.
Türkiye'ye döndügümüzde ChagaTın
bu çalışması ile ilgili bir değerlendir-
me yazısı Ankara Ressamlar Birliği
tarafindan coşku ile karşılanmış, Ve-
lidedeoğlu'na üyelik teklifi gelmişti.
Yazarlar
Sinemada da daha çok Avrupalı
sanatçılann yapıtlanm yeğlerdi. Ya-
zın alanında Rus klasikleri önceliği
idi. îtaryan yazınma ait yapıtlan da
ltaryan dılınden okumuştu. Ana di-
li Italyanca olan yüzyılın değerli ya-
zan Ûmberto Eco'nun kitaplannı
ltalyancadan okurdu. Şiire yakın il-
gi duyardı.
Gençliğinde birçok şiir denemesi
olduğunu yaalannda ve anı kitabın-
da belirtmişti. Olgunluk çağında şiir
yazmayı bırakmış, şiir çevirilerine
başlamıştı. Bundan büyük zevk alır-
dı. öncelikle Ahnan, Italyan, Fran-
sız, üç dilden şiir çevırisı yapmıştı.
VktorHugo,Bodler çevirileri. Cesa-
re Fiaischieiıı'den yaptığı uzun bir şi-
irçevirisi Türk pop sanatçısı Asu Ma-
raİman tarafindan bestelenip okun-
muştu. Yunus Emre tutkunuydu."
Feisefe
"Velidedeoğlu'nun divan şiiri ko-
nusundaki bılgisinin de en yakın ta-
nığı Sayın Sami Karaören'dir. Da-
vudi sesle okuduğu bazı şiirler var-
dır ki kulağımda halen sesleri kal-
mıştır. özellikle FuzuM'nin son ka-
sidesini ondan dinleyenlerin onun
şiire eklediği sesi yıllar boyu unu-
tamamışlardır. Velidedeoğlu'nun
feisefe dünyası ile ilişkisine göz ata-
cak olursak kendi teknik konusu
açısından Hegel'ı geniş boyutta al-
dığmı yazılanndan algılayabiliriz.
Birçok söyleşisinde bunu yazmıştır.
Hegel'in Mars'm kolay ve iyi anla-
şılmasında bir anahtar olduğunu
söylerdi. Klasik Yunan fılozoflann-
dan Aristo'nun Türkçeye kazandı-
nhnış bütün yapıtlanm yıllar boyu
birlikte okuyup yorumlamıştı."
Cazete yazariıflı üzerlne
"Velidedeoğlu'nun gazete yazarh-
gının bir öncü olarak da ayn bir du-
rumu vardır. 1940'h yıllann başında,
Cumhuriyet gazetesinde hukuku hal-
ka anlayabileceği bir düzeyde anlatan
makaleleri yayımladığında, üniversi-
teden sert eleştiriler yükselmiş, birbi-
lim adamırun kariyerine olumsuz et-
ki yaratacağı ileri sürübnüş.. Velide-
deoğlu bu eleştirileri dikkate ahnaya-
rak yoluna devam etmiş, ardından ya-
vaş yavaş da olsa bilim adamlannın
günlük gazetelere yazı yazma isteğını
arturmış ve böylece gazetelerde bir-
çok üniversite öğretim üyesi yazıla-
nyla yer almaya başlanuş.
Söylemeye gerek yok, günümüzde
bu gelenek geniş çapta sürüyor. Veli-
dedeoğlu'nun 50 yıllık yazarlığını
Cumhuriyet okurlan anımsarlar. Ay-
nca bu yazılann Velidedeoğlu'nun
yanm yüzyıl önce yaptığı uyanlann
günümüzde geçerh olduğunun ayn-
mındadırlar."
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
• ••Puşkin ve Nâzım
Nâzım Hikmet'in Aleksandr Puşkin üzerine bir
yazısını E. Babayev'in yayına hazırladığı "Bütün
Eserieri'nin 8. cildinde bulabilirsiniz. 1962 tarihli
bu yazının bir bölümü, sevgili dostum, kardeşim
Aziz Çalışlar'ın, "Nâzım Hikmet, Sanat ve Ede-
biyat Üstüne" başlıklı önemli çalışmasında da
yer alıyor: "ömrüm boyunca bir tek şiir çevirdim
Türkçeye, Puşkin'in birşiirini. PuşkinVsinemada,
tiyatroda seyrettim, Puşkin üstüne yazılmış kitap-
lar, biyografiler okudum ve her sefennde yüreğim
ağzıma geldi, aman kendini öldürtecek diye ve her
sefennde dehşetli bir keder duydum, Puşkin öl-
dü diye. Yeryüzünde batısı, doğusu, kuzeyi, gü-
neyi içinde, sevdiğin dört şairsay deseler, bu dört-
ten biri Puşkin'dir. Puşkin'i on dokuzumdan alt-
mışıma kadar artsız arasız sevdim, çünkü artsız
arasız sevdalandım halkıma, bütün halklara, mem-
leketime, bütün memleketlere ve dostlara, kadın-
lara. Puşkin'den birçok şeyöğrendim, ama öğren-
dikterimin başında: kocaimamak sanat gelir."
•••
Nâzım Hikmet'in Aleksandr Puşkin'e büyük sev-
gisi Vera Tulyakova'nın anılannda da sayfaJar bo-
yunca anlatılır. Peki, 20. yüzyıl Türk şairinin 19.
yüzyıl Rus şairine bu sevgisı nereden geliyor? Nâ-
zım'ın 20. yüzyıl Rus modernıstlerinden, özellikle
de Mayakovski'den etkilendiğıne (bir ölçüde dog-
ru olarak) inanılır. Puşkin'in şıınyle ilişkisı konusun-
da ise herhangi bir yazı ya da değiniye rastlama-
dım. Nâzım'ın Puşkin'e duyduğu hayranlık bir şa-
irin bir başka şaire duyduğu olağan yakınlık mı,
yoksa daha derin kökleri olan bir duygu mudur?
Bu sorumun yanrtını, kısa süre önce Puşkin üze-
rine yaptığım aynntılı bir çalışma sırasında bul-
dum. Puşkin şiirinin Nâzım Hikmet şiiri üzerinde
etkisinin, XX. yüzyıl Rus modernizmi ve özellikle
de Mayakovski şiirinden çok daha açık ve belrr-
gin olduğunu gördüm. Ciddi, aynntılı bir çalışma
gerektiren ve başka örneklerle de desteklenmesi
gereken bu saptamamı burada özetleyecek olur-
sam, Puşkin'in "Po/faı^a"adlı tarihsel konuludes-
tanında bir idam günü öncesindeki gecenın betim-
lendiği son bölümle "Şeyh Bedrettin Destanı"n\n
ünlü son bölümü arasında dikkat çekici bir ben-
zerlik görülüyor. Yine "Poltava "daki Büyük Petro
ve savaş sahneleri betimleriyle "Kuvayı /vfı///ye"de-
ki Mustafa Kemal ve savaş sahnesi betimleme-
leri arasmdaki yöntem ve kurgu benzeriiklerinden
söz edilebilir. Bu benzerlikler Nâzım Hikmet'in
(anadili Rusça olmayan biri için okunup anlaşılma-
sı Mayakovski'ye göre daha az güç olan) Puşkin'i
derinlemesine okuduğunu ve ondan etkilendiğini
gösteriyor.
Puşkin'den etkilenen sadece Nâzım Hikmet mi?
Eğer "Poltava" ve özellikle de "Yevgeni Onegin"
olmasaydı, Tolstoy'un "Savaş ve Banş"\ kuşku-
suz ki yazılamayacaktı. Puşkin'in Rus şiir ve anla-
tı diline eşsiz bir yalınlık ve akıcılık kazandıran çok
yönlü yapıtının Rus edebıyatının modernleşme-
sindeki rolü, günümüze kadar süren ve süreceği
kuşkusuz olan etkileri inanılmaz büyüklüktedir.
Dünya edebiyatı üstündeki etkilerine bir başka ör-
nek olarak ise, daha 1847'de Prosper Merim-
'ee'nin kendi "Carmen "iyle Puşkin'den çevirdiği
"Çingeneler"\ bir arada yayımlamasını gösterebi-
liriz.
•••
Puşkin'in birbirlerine kopmazca bağlı, kişilik ve
dünya görüşünün özellıklerini birçırpıdaözetleye-
bilmek kolay değil. Bu kişilik ve dünya görüşünün
olusumunda başta Voltaire'in yapıtlan olmak üze-
re Batı aydınlanmacılığı ürünlerinin; köklerini mi-
tolojide, eski Yunan-Latin klasiklennde bulan hü-
manist ve özgüriükçü geleneklerin; Rus halk ya-
ratıcılığının ve 18. yüzyıl klasıkçı Rus edebiyatın-
daki aydınlanmacı geleneklerin; Byron romantiz-
minin, W. Scott tarihsel romanının, rönesans ede-
biyatı ve özellikle de Shakespeare'in belirleyicili-
ğini ilk sırada anmak gerekir. Hümanist, halkçı, öz-
gürtükçü yaprtlanyla Rus monarşisinin korkulu dü-
şü olan Aleksandr Puşkin (1799 -1837) kendisin-
den yaklaşık yüz yıl sonra doğacak Türk şairi Nâ-
zım Hikmet gibi yaşamı boyunca siyasal yöneti-
min baskısı altında kaldı. Yapıtlannın yayınınasan-
sürce engel olundu. Her davranışı polisçe izlendi.
Bütün yazışmalan polis denetimınden geçti. Ce-
zaevine girmediyse de yıllarca sürgünde, gözetim
altında tutuldu. Nâzım Hikmet gibi ülkesinden giz-
lice aynlmak zorunda kalıp bir başka ülkede ölme-
diyse de ülke sınırlan dışına çıkmasına siyasal yö-
netimce hiçbir zaman izin verilmedi. Ömrünün son
birkaç yıhnda çevresindeki baskı çemberi gittıkçe
daraldı ve sonuçta da, daha çok planlanmış bir ci-
nayete benzeyen bir düelloda yaşamını yitirdi.
• • •
Puşkin yaşamaktayken de dâhi bir sanatçı ol-
duğu çağdaşlannca bilinmekteydi. Bugün ise sa-
dece Rus edebiyatını değil Rusya'nın son birkaç
yüzyıllık kültürel, siyasal tarihine ilişkin hiçbir şeyi
Puşkin'siz anlamak olanaklı değıldir. Nâzım Hik-
met'in büyük sanatçı kişiliği de daha ılk yaprtlany-
la kendini dost düşman herkese kabul ettırmişken
4O'lı ve 50'li yıllarda yapıtı ve adı kendi ülkesinin
kültürel yaşamından neredeyse tümüyle çıkanlıp
atılmak istendi. Buna karşılık ünü dünya ölçüsün-
de giderek yaygınlaştı ve 6O'lı yıllarda da kendi ül-
kesine yaprtlanyla görkemli dönüşü gerçekleşti...
Fakat yine de, son günlerde bir kez daha görül-
düğü gibi, ilkel saldınların hedefi olmaktan büsbü-
tün kurtulmuş değil...
Aynı şey Puşkin için söz konusu olmasa da, bir
olay bana bir yazgı benzerliğini bir kez daha dü-
şündürdü: Puşkin'le ilişkisi olmayan ve bu konu-
da zaten (elyazması, belge vb. türünden) herhan-
gi bir kanrt bulunmayan ve bulunması mümkün ol-
mayan, tiksinti verici, düzmece bir kitabın "Puş-
kin'in G'ızli Güncesi" adıyla ilk kez on yıl kadar ön-
ce Amerika'da yayımlanışından sonra geçtiğimiz
günlerde de Türkiye'de yayımlanması. Puşkin'i
ahlâksız, kişiliksiz bir sapık olarak gösteren ve bu
yolla da olsa onun büyük adından yararianarak pa-
ra kazandırmak amacına yönelik bu sahte "gün-
ce", içeriğiyle de, tarzıyla da, üzerinde ciddi ola-
rak durmaya değmeyecek kadar düşük düzeyde
bir bayağılık örneği. Amerika'daki, Türkiye'deki,
herhangi bir başka yerdek yayımcı ve kotancılan
için söylenebilecek şey ise, sadece Puşkin'e kar-
şı değil, onun kişiliği ve yaprtında en seçkin örnek-
lerinden birini bulan insanca değerlere, incelikle-
re karşı, ahlâkça ve hukukça bağışlanamaz bir suç
işledikleridir.
ataol b@cumhuriyeLcom.tr