24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Meriç Velidedeoğlu, 15 yıhpaylaştığı hayat arkadaşı Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 'nu anlatû Gençliğeverilecek örnekŞÜKRANSONER "Hocalarm hocasT, "Huku- kun babasT, "Bir inanç ada- mı"... 50 yıllık Cumhuriyet ya- zan, Ilk Mec- lis'in tanığı, 1961 Anayasa- sı'nın mimarla- nndan Hıfeı Vfel- det VeiKkdeoğ- lu'nuyıllarcaya- zılan, kitaplan ile özdeşleşraiş Cum- huriyet okurlan ile, tanıyamamış genç kuşaklara bir arada, bir yazada anlat- maya kalkışmak zor. Hele de uzun bir ömre, yaşanmış yıllara bir insanın sığ- dırabileceğinin çok üzerinde ürün sığ- dırmış, bilim, kültür insanı bir büyük aydınlanmacıdan söz ediyorsak. Velidedeoğlu'nu yeni kuşaklarla buluşturmak misyonunu üstlenmiş eşi Meriç Yeh'dedeoğlu. "Canım Ho- ca"sını, yazılanna, kitaplanna ulaşı- labileceğini gözeterek bu yıl özel in- san kimliği ile anmak istedi. 15 ydı birlikte paylaşmışlardı. Bu zaman di- liminin tadı çok fazla, sûresi Hoca'ya çok az gelmiş olmalı ki bir gûn has- tanede ağnb bir gününde kulağıma bir sır olarakfisıldadığınagöre, 15 yı- lı otuz yıl olarak yaşamışlardı. Gece- leri çok az uyuyan Hoca'ya göre on- lar hem günleri hem de geceleri sani- yeleri kaçırmayarak birlikte yaşamış- lar, beraberliklerini katlamışlardı. Meriç Velidedeoğlu ile söyleşi, da- ha doğrusu, onun Hoca'nın yıldönü- mü ıçin hazırladığı notlardan, sayfa- mıza sığdınlabılenler... Meriç Velide- deoğlu, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nu anarken onun kişiliğinde bir kuşağın insanlannın tümü için bir öneri ile sö- ze giriyor: Devrlm Enstttasû "1923 Devrimi'nin ilk kuşaklan- İ nın yeni kuşâklara tanıtılmasının ge- reğine inanıyorum. 1923 Devrimi'nin attığı tohumu sulayan ilk kuşaklardan günümüz gençliğıne vereceğimiz ör- nekler öylesıne azaldı ki.. Bu ilk ku- şağa devletin sahip çıkarak bir Dev- rim Enstitüsü oluşturulmasını öneri- yorum. Onlara ait belge, bilgi, yazı, anı her tûrlü malzemeyi muhafaza et- mek, toplamak gerekıyor. Buna ör- nek vermek gerekırse Paris'te Augus- te Comte (Ogûs Kont) Enstitüsü var. O kuşağın Fransız düşünürlerinin her birine ait odalar. Fransız gençliği ta- nımak istedıği düşünürün odasına gi- diyor. 0 kişiye ait birinci elden bilgi edinebiliyor. Bizde de bazı vakıflar, dernekler kuruldu. Bir elin beş par- mağından az. Birçoğuna ait belgele- rin ne olduğu belli değil. Bunlann toplanıp gelecek kuşâklara yansıhl- ması gereğine yürekten inanıyorum." Meriç Velidedeoğlu, Devnm Ens- titüsü'nde yaşatılmasını umduğu ku- şağın ortak kımliğine ilişkin kimi vur- gulamalaryapıyor. "Bu kuşağın 1923 Devrimi'ni algılaması vardır. Bundan söz etmek ve Velidedeoğlu'nun öz- gün düşüncelerınden söz etmek isti- yorum. Isım vermiyorum, eksik kalır. 1923 Devrimi'ni bir bütün olarak gör- müşlerdi. Fransız Devrimi'ni nasıl bir bütün olarak algıhyoruz. Harf, hukuk, dil.. tek tek değil, devrimleri bunlann bileşkesi olarak kabul ederlerdi. Pek çok aydın 1923'ü benimsiyor. Ama tuğlası olan bir tanesine karşı çıkıyor. Özellikle günümüzde laik, çağdaş bir- çok düşünürlerimizin devrimi bir bü- tün olarak algılamamalan sonucunda dil devriminin karşısında olduklannı görüyonız. Omer Asun Aksoy, dev- rimlerin bütün olarak algılanmasının öncelikle dil devriminin algılanması- nın örneklerini vermiştir. 90 yaşında- ki Aksoy çok genç biri zannedilebi- lirdi. Velidedeoğlu da öyle. 1923 Dev- rimi'ni bir bütün olarak algılama ve algılatma, içe sindirme gerektiği ka- nısmdayım. Mudanya, sevr, Lozan'ı birlikte yorumlamak "Birinci kuşağın en önemli özel- liklerinden biri Mudanya, Sevr ve Lo- zan'ı birlikte yaşamalan ve tanıklık etmeleridir. Her üçünün tarihi de önemli idi, topluma anlatılması ge- rektiğine inanıyorlardı. Bunun gev- şetilmesinin aksaklıklannı yaşıyoruz. Lozan'ı öğrenip Sevr'i tanımayan gençlerin, bazı çevrelerin Sevr'i daha gerçekçi sunan görüşlerine sempati ile baktıklanna tanık oluyoruz." "1961 Anayasası'nın yazılması ile ılgılı bazı sorunlar zaman zaman ba- sında yer alır. Redaksiyon komitesi Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Yunus Emre'nin # mani biçimindeki dörtlüklerini büyük bir keyifle okurdu. Kendisi de halk şiirinin bu formunda yazmaktan çok hoşlanırdı, manileri dördü dışında hiç yayımlanmadı, örnek gerekirse: Lale mi, sümbül müsün? Gonca mu gül müsün? Bir kerecik koklasam Acabasolarmısın? Bazen temiz ruhunu Salar mısın engine? Kanatianıpdabirgün Bahçeme konar mısın? başkanı olarak 1961 Anayasası'nın kaleme ahnması işine Velidedeoğlu doğrudan doğruya katılmıştır. Bu ça- lışmalan Velidedeoğlu sürdürdüğü için bilindiği gibi bu anayasaya karşı olanlar Uludağ Anayasası adını tak- mışlardı. Bu çalışma dışında kendısi- nin bizzat hazırladığı bir anayasa ön- tasan tutanağı da vardır. Bundan söz etmek için 27 Mayıs 1960 tarihine gitmemiz gerekir. Bu tarihte Millı Birlik Komitesi'nin Is- tanbul Üniversitesi'nde kurduğu Anayasa Bilim Komisyonu'ha Veli- dedeoğlu da katılmıştı. Velidedeoğlu bu komisyonun hazırladığı öntasan- ya gerek biçem ve sistem, gerekse ki- mi kurallan yönünden muhalif kala- rak kendi düşüncesine göre yukanda sözünü ettiğimiz taslağı hazırlamıştı. Bu çalışmasını Milli Birlik Komite- si'ne sunmuş, gerekçesi ile birlikte 83 büyük sayfa tutan bir öntasan Komi- te'ce bastınlmıştır. Daha sonra oluş- turulan Kurucu Meclis'e seçilen Ve- lidedeoğlu, bu meclisin anayasa ko- misyonunda da görevlendirilmiş, ana- yasa komisyonunun, anayasanın ya- zıhnasının da başkanı olmuştur." Yurttaçlar Yasası tartışmaları üzerlne "Türk Yurttaşlar Yasası, Meclis Adalet Komisyonu'nda. Velidede- oğlu yaşasaydı elbette Yurttaşlar Yasası'nın 21. yüzyıl koşullarına uyarlanması, özellikle cinsel ayrım- cılıktan doğan eşitsizliklerin kaldı- nlmasından memnun olacaktı. Ona göre Yurttaşlar Yasası öğrencilerine her zaman söylediği gibi hukuken eşit bireylerin birbiri ile ilişkilerini düzenleyen bir yasadır. Bu bakımdan kadın erkek eşitsiz- liğine dayanan konulann tümü ile kaldınlması Velidedeoğlu'nu da çok mutlu ederdi. Yalnız 1923 Dev- rimi'nin temelini yansıtan bu yasa- mn bundan 75 yıl önceki tarihsel bir belge olan gerekçesinin tupanlamp özetlenerek yeni yasaya alınması is- teği onu kalbinden vururdu.Özel- likle laikliğe yönelik bölümleri çı- kartılarak bir tarihsel kesıtin budan- ması, yeni Yurttaşlar Yasası'na alın- mamasımn istenmesi Velidedeoğ- lu'na çok acı gelirdi." Hukuk hocası "Hukuk hocası olarak Velidedeoğ- lu, ilk hocalığı yıllannda. 70 yıl önce, öğrencilerine hukukun anlamını içle- rine sindirmek, anlatmak için Bar- jak'ın görüşlennden kullanır: 'Hu- kuk soluk akhğmuz hava gibidir. Na- sü biz havanın varhğını, önemini yaşa- munızda ancakyokluğunda hisseder- sek hukukun önemi de yokluğunda kendini hissettirir. Hukuk soluk ahp verdiğimiz hava kadarinsana gerekü- dir' derdı. Teknik hukuk tarifini yaptıktan sonra hukukça her bireye bırakılan özgür alandan insanlann adil bir bi- çimde yararlanmalannı sağlamanın da yine hukuka düştüğünü vurgular- dı. Örneğin kazanç alanının hukuken herkese eşit olarak serbest bırakılma- sının, böylece kazanç özgürlüğünün bireylere eşitçe tanınmasının yeterli olmayacağını anlatırdı. Bunun yanında iktisadi bakımdan kuvveth olanm zayıfolanı bu serbest- likten yararlanarak ezmemesinin ön- lenmesi gerekeceğini anlatırdı. Bu görüşlerini yalnızca öğrencilerine de- ğil, Cumhuriyet'teki halk köşesinde de topluma da sık sık yinelerdi." Cüzel sanatlar "Bu kuşağın bu yürekli kışilerinin çağdaş kültür ve çağdaş kültürün bi- çimlendiriknesine büyük bir açlıkla- n olduğunu sanıyorum. Bu kuşaktan tanıdığım Ömer Asım Aksoy, Enver Ziya Karal da açlıkla tüm kültür bo- yutlanna yönehneyi, 20. yüzyıl insa- nı olarak yüceltmişlerdir. Bu bağlam- da Velidedeoğlu'nun kendi deyişi ile kuru hukuk bilimi dışında kültürel alanla ilişkisine, kımılerinde uzman- laşmasına 16 yıllık birlikteki yaşamı- mızda tanık oldum. Müzlk ve Velktedeoölu Güzel sanatlar, müzik, resim, gör- sel sanatlar, sinema alanında zaman zaman beni hayrete düşürecek değer- lendirmelerine tanık oldum. Özellik- le müzıkte yalnızca bir dinleyici ola- Hıfa Veldet Velidedeoğlu, ötümünün 9. vddöaûmfinde, bugön Karacaahmet'teki tnezan başmda amiacak. ADD başta olmak ûzere birçok sivil toplum örgütü temsOcisinin de kaülacağı tören saat 1130'da başlayacak. Velidedeoğlu'nu anıyoruz tstanbul Haber Ser\isi - Gazetemiz yazan, bilim adamı, Ordinaryüs Prof. Dr. Hrfn Veklet Velidedeoğlu, ölümünün 9. yıldönümünde, bugün Karacaahmet'teki mezan başında anılacak. ADD ve birçok sivil toplum örgütü temsilcisinin de katılacağı tören saat 11.30'da başlayacak. 24 Ağustos 1904'te Istanbul'da doğan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 1928'te Ankara Üniversitesi Hukuk Faküftesi'nden mezun oldu. Öğrenimine Isviçre, îtalya ve Almanya'da devam eden Velidedeoğlu, yurtdışında doktorasmı tamamladıktan sonra 1934 yıhnda Türkiye'ye döndü. Aynı yıl îstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Doçentliği'ne atanan Velidedeoğlu, 1942'de profesörlüğe, 1948'de de ordinaryüslüğe yükseldi. Beş ciltten ohışan "Medeni Hukuk" kitabı, yetmişe yakın bilimsel inceleme ve araştırma. Aimanca ve Fransızcaya çevrilen on beş kitabı olan Velidedeoğlu, iki kez de hukuk fakültesinin dekanlığını yaptı. Gazetemize ilk yazısını 1942'de yazan Velidedeoğlu, bilinçli, ileri ve aydınlık varlığıyla ışık saçan yazılanm yaşamı boyunca sürdürdü. Bilimci ve bilge kişiliği, bir yazın adamırun titizliğiyle yazdığı deneme tadındakı yazılan ve özgün çahşmalan, onun verimliliğinin kanıtı oldu. Atarûrk'ün a BüyûkNutuk''unu "Söyfev" adıyla günümüz diline çeviren Veüdedeoğlu, bu önemli tarihsel açıklamayı çok kişinin okumasını sağladı. Velidedeoğlu. 24Şubatl992'de Amerikan Hastanesi'nde kalp yetmezliği tedavisi görürken yaşamını yitirmişti. rak değil, müzik türierinin klasik Ba- tı ve klasik Türk müziğinin tarihsel kesitine de vukufla sahip olduğunu gördüm. Aynca çeşitli yorumlar arasmdaki aynmıbirmüzikadamı gibi değerlen- dirmesini ortak dostlanmızla birlikte hayretle dinledik. Çağdaş her olaya da açık olduğu için caz ve pop müzi- ğıne karşı da inanılmaz bir boyutta il- gi duyduğunu gördüm. Örneğin Be- atles'lan Mfchael Jackson'ı uzman gibi karşılaştınrdı. Bugün haklıhğını müzikle ilgili yazılardan anlıyoruz." Rcshndo uzman bir "Hem klasik hem de çağdaş mo- dern resmi aynı keyifle seyreder, yo- rumlardı. Sanat yapıtlannın bir defa seyredilip bitinlmemesi, sürekli iz- lenmesi gerektiğini söylerdi. Yülar içinde sergilerde izledıklerine yeni anlamlar ve değerleT katardı. Resim- le ben de yakından ilgilendiğım için modern ve fıgüratif resime bakış açı- sını şahsen ilgiyle izlerdim. Modern resme 70-80 yaşlannda ilgi duyması- na karşuı bu resmi de benimsemesi ve anlaması şaşutıcı boyutta idi. Cha- gıü'in yaptığı klise vitraylannı, 1980 başında Mainz kentinde izlemiştik. Küçük dürbünle saatlerle tek tek de- ğerlendirmişti. Büyük sanatçı Chagal'ın bu çalış- masını hangi koşullarda, ne gibi bir ruh durumunda yarattığını anlayabil- mek için kilisenin başrahibi ile de uzun süren bir konuşma yapmıştı. Türkiye'ye döndügümüzde ChagaTın bu çalışması ile ilgili bir değerlendir- me yazısı Ankara Ressamlar Birliği tarafindan coşku ile karşılanmış, Ve- lidedeoğlu'na üyelik teklifi gelmişti. Yazarlar Sinemada da daha çok Avrupalı sanatçılann yapıtlanm yeğlerdi. Ya- zın alanında Rus klasikleri önceliği idi. îtaryan yazınma ait yapıtlan da ltaryan dılınden okumuştu. Ana di- li Italyanca olan yüzyılın değerli ya- zan Ûmberto Eco'nun kitaplannı ltalyancadan okurdu. Şiire yakın il- gi duyardı. Gençliğinde birçok şiir denemesi olduğunu yaalannda ve anı kitabın- da belirtmişti. Olgunluk çağında şiir yazmayı bırakmış, şiir çevirilerine başlamıştı. Bundan büyük zevk alır- dı. öncelikle Ahnan, Italyan, Fran- sız, üç dilden şiir çevırisı yapmıştı. VktorHugo,Bodler çevirileri. Cesa- re Fiaischieiıı'den yaptığı uzun bir şi- irçevirisi Türk pop sanatçısı Asu Ma- raİman tarafindan bestelenip okun- muştu. Yunus Emre tutkunuydu." Feisefe "Velidedeoğlu'nun divan şiiri ko- nusundaki bılgisinin de en yakın ta- nığı Sayın Sami Karaören'dir. Da- vudi sesle okuduğu bazı şiirler var- dır ki kulağımda halen sesleri kal- mıştır. özellikle FuzuM'nin son ka- sidesini ondan dinleyenlerin onun şiire eklediği sesi yıllar boyu unu- tamamışlardır. Velidedeoğlu'nun feisefe dünyası ile ilişkisine göz ata- cak olursak kendi teknik konusu açısından Hegel'ı geniş boyutta al- dığmı yazılanndan algılayabiliriz. Birçok söyleşisinde bunu yazmıştır. Hegel'in Mars'm kolay ve iyi anla- şılmasında bir anahtar olduğunu söylerdi. Klasik Yunan fılozoflann- dan Aristo'nun Türkçeye kazandı- nhnış bütün yapıtlanm yıllar boyu birlikte okuyup yorumlamıştı." Cazete yazariıflı üzerlne "Velidedeoğlu'nun gazete yazarh- gının bir öncü olarak da ayn bir du- rumu vardır. 1940'h yıllann başında, Cumhuriyet gazetesinde hukuku hal- ka anlayabileceği bir düzeyde anlatan makaleleri yayımladığında, üniversi- teden sert eleştiriler yükselmiş, birbi- lim adamırun kariyerine olumsuz et- ki yaratacağı ileri sürübnüş.. Velide- deoğlu bu eleştirileri dikkate ahnaya- rak yoluna devam etmiş, ardından ya- vaş yavaş da olsa bilim adamlannın günlük gazetelere yazı yazma isteğını arturmış ve böylece gazetelerde bir- çok üniversite öğretim üyesi yazıla- nyla yer almaya başlanuş. Söylemeye gerek yok, günümüzde bu gelenek geniş çapta sürüyor. Veli- dedeoğlu'nun 50 yıllık yazarlığını Cumhuriyet okurlan anımsarlar. Ay- nca bu yazılann Velidedeoğlu'nun yanm yüzyıl önce yaptığı uyanlann günümüzde geçerh olduğunun ayn- mındadırlar." CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU • ••Puşkin ve Nâzım Nâzım Hikmet'in Aleksandr Puşkin üzerine bir yazısını E. Babayev'in yayına hazırladığı "Bütün Eserieri'nin 8. cildinde bulabilirsiniz. 1962 tarihli bu yazının bir bölümü, sevgili dostum, kardeşim Aziz Çalışlar'ın, "Nâzım Hikmet, Sanat ve Ede- biyat Üstüne" başlıklı önemli çalışmasında da yer alıyor: "ömrüm boyunca bir tek şiir çevirdim Türkçeye, Puşkin'in birşiirini. PuşkinVsinemada, tiyatroda seyrettim, Puşkin üstüne yazılmış kitap- lar, biyografiler okudum ve her sefennde yüreğim ağzıma geldi, aman kendini öldürtecek diye ve her sefennde dehşetli bir keder duydum, Puşkin öl- dü diye. Yeryüzünde batısı, doğusu, kuzeyi, gü- neyi içinde, sevdiğin dört şairsay deseler, bu dört- ten biri Puşkin'dir. Puşkin'i on dokuzumdan alt- mışıma kadar artsız arasız sevdim, çünkü artsız arasız sevdalandım halkıma, bütün halklara, mem- leketime, bütün memleketlere ve dostlara, kadın- lara. Puşkin'den birçok şeyöğrendim, ama öğren- dikterimin başında: kocaimamak sanat gelir." ••• Nâzım Hikmet'in Aleksandr Puşkin'e büyük sev- gisi Vera Tulyakova'nın anılannda da sayfaJar bo- yunca anlatılır. Peki, 20. yüzyıl Türk şairinin 19. yüzyıl Rus şairine bu sevgisı nereden geliyor? Nâ- zım'ın 20. yüzyıl Rus modernıstlerinden, özellikle de Mayakovski'den etkilendiğıne (bir ölçüde dog- ru olarak) inanılır. Puşkin'in şıınyle ilişkisı konusun- da ise herhangi bir yazı ya da değiniye rastlama- dım. Nâzım'ın Puşkin'e duyduğu hayranlık bir şa- irin bir başka şaire duyduğu olağan yakınlık mı, yoksa daha derin kökleri olan bir duygu mudur? Bu sorumun yanrtını, kısa süre önce Puşkin üze- rine yaptığım aynntılı bir çalışma sırasında bul- dum. Puşkin şiirinin Nâzım Hikmet şiiri üzerinde etkisinin, XX. yüzyıl Rus modernizmi ve özellikle de Mayakovski şiirinden çok daha açık ve belrr- gin olduğunu gördüm. Ciddi, aynntılı bir çalışma gerektiren ve başka örneklerle de desteklenmesi gereken bu saptamamı burada özetleyecek olur- sam, Puşkin'in "Po/faı^a"adlı tarihsel konuludes- tanında bir idam günü öncesindeki gecenın betim- lendiği son bölümle "Şeyh Bedrettin Destanı"n\n ünlü son bölümü arasında dikkat çekici bir ben- zerlik görülüyor. Yine "Poltava "daki Büyük Petro ve savaş sahneleri betimleriyle "Kuvayı /vfı///ye"de- ki Mustafa Kemal ve savaş sahnesi betimleme- leri arasmdaki yöntem ve kurgu benzeriiklerinden söz edilebilir. Bu benzerlikler Nâzım Hikmet'in (anadili Rusça olmayan biri için okunup anlaşılma- sı Mayakovski'ye göre daha az güç olan) Puşkin'i derinlemesine okuduğunu ve ondan etkilendiğini gösteriyor. Puşkin'den etkilenen sadece Nâzım Hikmet mi? Eğer "Poltava" ve özellikle de "Yevgeni Onegin" olmasaydı, Tolstoy'un "Savaş ve Banş"\ kuşku- suz ki yazılamayacaktı. Puşkin'in Rus şiir ve anla- tı diline eşsiz bir yalınlık ve akıcılık kazandıran çok yönlü yapıtının Rus edebıyatının modernleşme- sindeki rolü, günümüze kadar süren ve süreceği kuşkusuz olan etkileri inanılmaz büyüklüktedir. Dünya edebiyatı üstündeki etkilerine bir başka ör- nek olarak ise, daha 1847'de Prosper Merim- 'ee'nin kendi "Carmen "iyle Puşkin'den çevirdiği "Çingeneler"\ bir arada yayımlamasını gösterebi- liriz. ••• Puşkin'in birbirlerine kopmazca bağlı, kişilik ve dünya görüşünün özellıklerini birçırpıdaözetleye- bilmek kolay değil. Bu kişilik ve dünya görüşünün olusumunda başta Voltaire'in yapıtlan olmak üze- re Batı aydınlanmacılığı ürünlerinin; köklerini mi- tolojide, eski Yunan-Latin klasiklennde bulan hü- manist ve özgüriükçü geleneklerin; Rus halk ya- ratıcılığının ve 18. yüzyıl klasıkçı Rus edebiyatın- daki aydınlanmacı geleneklerin; Byron romantiz- minin, W. Scott tarihsel romanının, rönesans ede- biyatı ve özellikle de Shakespeare'in belirleyicili- ğini ilk sırada anmak gerekir. Hümanist, halkçı, öz- gürtükçü yaprtlanyla Rus monarşisinin korkulu dü- şü olan Aleksandr Puşkin (1799 -1837) kendisin- den yaklaşık yüz yıl sonra doğacak Türk şairi Nâ- zım Hikmet gibi yaşamı boyunca siyasal yöneti- min baskısı altında kaldı. Yapıtlannın yayınınasan- sürce engel olundu. Her davranışı polisçe izlendi. Bütün yazışmalan polis denetimınden geçti. Ce- zaevine girmediyse de yıllarca sürgünde, gözetim altında tutuldu. Nâzım Hikmet gibi ülkesinden giz- lice aynlmak zorunda kalıp bir başka ülkede ölme- diyse de ülke sınırlan dışına çıkmasına siyasal yö- netimce hiçbir zaman izin verilmedi. Ömrünün son birkaç yıhnda çevresindeki baskı çemberi gittıkçe daraldı ve sonuçta da, daha çok planlanmış bir ci- nayete benzeyen bir düelloda yaşamını yitirdi. • • • Puşkin yaşamaktayken de dâhi bir sanatçı ol- duğu çağdaşlannca bilinmekteydi. Bugün ise sa- dece Rus edebiyatını değil Rusya'nın son birkaç yüzyıllık kültürel, siyasal tarihine ilişkin hiçbir şeyi Puşkin'siz anlamak olanaklı değıldir. Nâzım Hik- met'in büyük sanatçı kişiliği de daha ılk yaprtlany- la kendini dost düşman herkese kabul ettırmişken 4O'lı ve 50'li yıllarda yapıtı ve adı kendi ülkesinin kültürel yaşamından neredeyse tümüyle çıkanlıp atılmak istendi. Buna karşılık ünü dünya ölçüsün- de giderek yaygınlaştı ve 6O'lı yıllarda da kendi ül- kesine yaprtlanyla görkemli dönüşü gerçekleşti... Fakat yine de, son günlerde bir kez daha görül- düğü gibi, ilkel saldınların hedefi olmaktan büsbü- tün kurtulmuş değil... Aynı şey Puşkin için söz konusu olmasa da, bir olay bana bir yazgı benzerliğini bir kez daha dü- şündürdü: Puşkin'le ilişkisi olmayan ve bu konu- da zaten (elyazması, belge vb. türünden) herhan- gi bir kanrt bulunmayan ve bulunması mümkün ol- mayan, tiksinti verici, düzmece bir kitabın "Puş- kin'in G'ızli Güncesi" adıyla ilk kez on yıl kadar ön- ce Amerika'da yayımlanışından sonra geçtiğimiz günlerde de Türkiye'de yayımlanması. Puşkin'i ahlâksız, kişiliksiz bir sapık olarak gösteren ve bu yolla da olsa onun büyük adından yararianarak pa- ra kazandırmak amacına yönelik bu sahte "gün- ce", içeriğiyle de, tarzıyla da, üzerinde ciddi ola- rak durmaya değmeyecek kadar düşük düzeyde bir bayağılık örneği. Amerika'daki, Türkiye'deki, herhangi bir başka yerdek yayımcı ve kotancılan için söylenebilecek şey ise, sadece Puşkin'e kar- şı değil, onun kişiliği ve yaprtında en seçkin örnek- lerinden birini bulan insanca değerlere, incelikle- re karşı, ahlâkça ve hukukça bağışlanamaz bir suç işledikleridir. ataol b@cumhuriyeLcom.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle