18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2001 SALJ HABERLER DUNYADA BUGUN ALt StRMEN Hangi Muhafazakâr? "HangiBatı", "HangiSol", "HangiSeks"kitap- lanndan bu yana, büyük şairimiz ve yazarımız Attilâ ilhan'ı çağrıştıran başlık, bundan birkaç hafta kadar önce, bir dostumla tartışırken çıktı or- taya, son olaylar üzerine bence daha da önem kazandı. Rakı masasında değildik ama, "Ne olacak bu memleketin hali" türünden bir sohbetin içindey- dik. Frenklerin deformasyon profesyonel dedik- leri uğraşın, insanın bakışını etkilemesi olayını biz de mesleğimiz gereği yaşıyorduk. Ikimiz de yaşımız, yaşadığımız acı deneyler yü- zünden, artık "ülkeyiHurtarmak" gibi asil, asil ol- duğu kadar da boyumuzu ve haddimizi aşan bir girişimin peşinde değildik, sadece gözlemleme- ye ve anlamaya çalışmakla yetiniyorduk. Ve bu sohbet sırasında, içinde debeiendiğimiz kaosun en önemli etkenlerınden birinin de kişi- lerin ve de kurumların bulunduklarını sandıklan veya ileri sürdükleri yerler ile esas durduklan ye- rin farklı olduğunu hiç anlamamalan olduğu so- nucuna vardık. Kuşkusuz, her şeyin hızla değişmekte olduğu dünyada, kimi kavramların en ufak bir değişim geçirmeden olduğu gibi kaldığı duşünülemezdi, amayine de kavram karmaşası. kendini sol ilan edenlerin sağın göbeğinde olmaları veya bir za- manlann ilerici sloganlarını yıneleyenlerin aslın- da olayların çok gerisinde kalmış gericiler haline düşmeleri sonucunu doğuruyordu. ••• Nakşibendi lideri Esad Coşan'ın Süleymani- ye avlusuna gömülmesi tartışması, dostumla yaptığımızkonuşmadavardıgımızsonucubirkez daha düşünmeme yol açtı. Süleymaniye avlusuna defin izinlerinin arka- sında saf tutanlar, daha çok muhafazakâr çevre- ler ya da kendılerini öyle takdim edenler. Cumhurbaşkanı Sezer'in karamameyi veto- suyla noktalanan Coşan'ın nereye gömüleceği, laiklik ilkesi açsından ele alındı genelde. Olayı bir başka boyutuyla ele alan hiç olmadı değil, ama konunun bu yanı az tartışıldı. Coşan, Osmanlı'nın en parlakdöneminin (ger- çi Braudel, imparatorluğun ilk yorgunluk belirti- lerinin de o dönemde ortaya çıktığını söyler ya) ve dünyada en çok tanınan Kanuni ya da Batı- lıların deyimiyle Muhteşem Süleyman'ın Mimar Sinan'a yaptırdığı bir mimarı başyapıt olan ve Se- limiye şaheserini haber veren Süleymaniye Ca- mii Haziresi'ne gomülmek ıstenıyordu. Bu tartışmada definden yana olanlar, kimlerin hangi koşullarda oraya defnedilebiteceğini, bu- nun hangi kurallara bağlı olduğunu hiç düşünme- diler. Çok kişi, o ailenin fertlerınin neler hissedece- ğini kale almadı. Yedi yüz yıl bu ülkeye ve bu zaman parçasının bir bölümünde üç kıtaya hükmetmiş bir haneda- nın en önde gelen kişisinin, yalnız bizim tarihjrni- zin değü, bütm dtinyanın entoüyük mimartann- dan birinin eseri olan camisine, iktidan bir ucun- dan yakalamış kişilerin keyfi kararıyla olur otmaz adamların gömülüpgömülemeyeceğini, herkes- ten çok, kendine ''muhafazakâr" etiketini uygun görenlerin tartışması gerekirdi oysa. ••• Çünkü muhafazakâr, adı üstünde; siyasi görüş- lerinde, dünyaya bakışında, eski değerleri yaşat- ma, onları elden geldiğince koruma ve bir ölçü- de bugüne taşıma savında olan kişidir. Muhafazakârın geçmişe demir atmış, bugünü düne çekmenin nafile çabası içinde olanı oldu- ğu kadar, kültürel zenginliğin bugünlere taşın- masına olumlu katkıda bulunanı da vardır. Gerçekten çoğulcu birtoplumdanyanaysanız, muhafazakârların da burada yerleri ve işlevleri olabileceğini kabul etmek zorundasınız. Ama şu Türkiye'ye bakın!, Yedi yüz yıl kendi ka- derine egemen olmuş bir hanedana saygısızlık- taT onu hiçe saymakta şampiyonluk etmek mu- hafazakârlara düşüyor. Eskinin değerlerinin neler olduğunu bilmeyen, geçmişini anlamaktan aciz bir güruhun muhafa- zakâr diye ortaya çıktığı bir ülkede, kültür yoz- laşmasının bu boyutlara varmasında şaşacak ne var? Tutucu ile muhafazakân birbirine kanştıran bir toplumun muhafazakân da tabii ki bir zamanlar başbakanlık etmiş, hobi olarak da orkestra yö- netip açık deniz yat yarışlarında yelken kullanan ingiliz Muhafazakân Edvvard Heat gibi olacak değil ya. Bizimkiler, eçheli cühela olmayı, bütün değerleri hoyratça çiğneyerek zamana karşı dur- mayı muhafazakârlık sanıyorlar. Onlara mı daha yazık, yoksa daha çok bize mi? imzalamama eğiliminde Bahçeli, Nâzım kararnamesine soğuk ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Nâzım Hikmet'in yurttaşhk haklannın geri verilme- sini öngören kararna- meye MHP'li bakanla- nn direnişi sürerken MHP lideri Deviet Bah- çefi dün akşam partisi- nin başkanhk divanın- da, "Bu konunun gün- deme gelmesinin bir manasıyoktur" diyerek kararnameyi imzalama- yacağı mesajını verdi. Hükümetin DSP ka- nadının Mahmut Esad Coşan kararnamesi ne- deniyle ortaya çıkan tepkileri azaltmak ama- cıyla imzaya açtıklan Nâzım Hikmet karar- namesine, MHP'li ba- kanlann direnişi devam ediyor. Başbakan Yar- dımcısı Bahçeli'nin ka- rarnameyi imzalama- ması nedeniyle MHP'li bakanlann da imzala- madığı kaydedildi. Dün akşam partisinin başkanlık divanında ka- rarnameyi değerlendi- ren Bahçeli, kararna- menin önûne gelmedi- ğini belirtti. Bahçeli, "Bu konunun gündeme gelmesinin bir manası da yoktur" diyerek ka- rarnameyi imzalama- yacağı mesajını verdi. Toplantıda Nâzım'ın yeniden vatandaşhğa alinmasmın hukuksal olarak mümkün olma- dığı dile getirilirken 1989yılındayurttaşhk- tan çıkanlanlara yurt- taşhk hakkı tanıyan ya- sa örnek gösterildi. Aytaç Durak, Yerel Yönetimler Yasası'nm bir an önce çıkarılmasını istedi: Yetld belediyelere devredilsnıİZMİR(CumhuriyetEge Bürosu) - Gazetelere verdikleri ilanlarla hü- kümete "Ya sözünüzde durun ya da belediyeleri kapatm" çağnsında bu- lunan Türk Belediyeler Birliği Baş- kanı ve Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak, Yerel Yönetimler Ya- sası 'nın bir an önce çıkanlmasını is- tedi. Türkiye genelinde SSK prim borç- lan nedeniyle bini aşkın belediye başkanırun evine haciz gönderildi- ğinı belirten Durak, tasanmn Anka- ra'daki "bürokratvesiyasetçi" ittifa- kınca sürüncemede bırakıldığını vurguladı. Durak, "Aslmdasiyasetçi- nin de günahı yok. Kaşaıianmış, es- kimiş, köşeleri rurmuş, çeşitli neden- krle yetkflerin Ankara'da kalmasmı isteyen ve bu görûşü kolektif olarak savunan klasikTürk tipibûrokraüar, yetkileri taşraya vermekte son dere- ce cimri davranmaktadır'" dedi. Durak, yasa tasansının 10 yıldır gündemde olduğunu, onlarca kez de el değiştirdiğini ammsatarak çıkma- sı halinde de sorunlara temel çözûm getiremeyeceğini kaydetti. Bürokratlara suçlama Durak, belediyelerin hizmetlerinin seri biçimde üretilmesinin bürokrat- larca kıskanıldığıru belirtti ve baş- kanlann her sorunlan için Ankara'ya gitmek zorunda bırakıldıklanna dÜc- kat çekerek şunlan söyledi: "Bubu- rokratiann bunda çeşith'çıkarian var- dır. İşlerini takip etmek için Anka- ra'ya gidenbelediye başkanlannıpar- lamenterlerin önünden alarak masa- larmın önûne getirtmekten mutluluk duymaktadniar. Siyasi çıkar belde- mektedirler. İçişleri Bakânhğı ve Ba- yındırhk ve tskân Bakanbğı ile diğer bakanfaklarda yetkikavgasısürüp gfc- mektedir. Yeni çıkan yasanm çözüm getireceği de kuşkuludur. Yerel yöne- timlerie ilgili hükümetin yetkileri be- lediyelere verilmeli. denetim yetkisi hükümette kabnahdır. Kesin çözüm budur. Denetimi arttirsınlar, devletin ağırtağını 81 ü merkezindeve3 bin 215 belediyenin üzerindeçoğaltsuılar. Ya- pdmasıgereken, sorunlan çözecekuy- gulama budur. Ağuiaşan sorunlan- nua hükümete ve kamuoyuna duyu- rabilmek için biz de gazetelere ilan vermek zorunda kaldık. BuUanda da belirttiğimiz gibi personeline maaş ödeyemeyen başkanlann evterine ha- cizmemurlangöndermekle hiçbir şey haDedikmez.'" 4 Yasa da çözüm değil' Türk Belediyeler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Aliağa Belediye Başkanı Hakkı Ulkü, mahalli idare- ler yasa tasansının yasalaşmasıyla sorunlann giderilemeyeceğini, 2464 sayıh Belediye Gelirleri Yasası'nın değiştirilmesi gerektiğini vurgulaya- rak "Yerel yönetimlerin aldığı vergi ve harçlar, Türkhe'nin çeşhü yörele- rinin koşullanna ve yaşam standaıtn- na uygun biçimde belediye mecKsle- rinin kararlamia beKrlenmelidir. Çö- züm burada yatmaktadır" dedi. Hakkı Ülkü, sürüncemede kalan mahalli idareler yasa tasansının İçiş- leri Bakanlığı ile Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı arasındaki yetki mücade- lesi nedeniyle yasalaşmadığına inan- dığını kaydederek şöyle konuştu: "tçişleri Bakanhğı'run yerel yöne- timlerüzerinde imar yokuzhıklarma Uişkin denetim hakkı, Bayındırhk ve tskân Bakanhğfnca ahnmak isten- mektedir. Böylelikle deprem sonrası KHK'lerle çıkarblan ve bir süre ön- ce uygulamaya konulan yapı denetim kuruluşlannın konumlan güçlendi- rilmek Lstenmektedir. Daha da öte- sinde belediyeler, Bayındniık Bakan- uğj'nın partizanca baskısı arana ahn- maya çahşıhnaktadırr HADEP'ten cağrı 'Silopi olayını aydınlatalım' ANKARA / DtYARBAKIR (Cum- huriyet)-HADEP'li belediye başkan- lan, partilerinin Silopi Ilçe Başkanı Serdar Tanış ve Ilçe Yönetim Kurulu üyesi Ebubeldr Deniz'in kaybolması- nın, "karanhk günlere geri dönüş mü yaşamyor, kuşkusu doğurduğunu" söylediler. Belediye başkanlan, olayın aydınlatılması çağnsmda bulundular. HADEP Diyarbakır Belediye Baş- kanı Feridun ÇeUk, Batman Belediye Başkam AbduDah Akuı. Bingöl Bele- diye Başkanı Feyzullah Karaaslan, Ağn Belediye Başkanı Hüseyin Yıl- maz, Doğubeyazıt Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay. Van Belediye Başkanı Şahabettin Ozarslaner_, Siirt Belediye Başkanı M. Selim Ozalp, Hakkân Belediye Başkanı Hüseyin Ümit ve Kızıltepe Belediye Başkanı Cihan Sincar dün HADEP Genel Merkezi'nde ortak bir basın toplantı-f j ( > sı <lüzenledîleT. • '•••' ---- Toplantıda konuşan Feridun Çelik, Gaffar Okkan'ın acısı dinmeden, Si- lopi HADEP Ilçe Başkam Serdar Ta- mş ve Ilçe Yönetim Kurulu üyesi Ebu- bekir Deniz'in kayıp olduğu haberinin geldığini kaydetti. Çelik, Cumhur- başkam, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmây Başkanı, içişleri Baka- ru ile siyasi parti liderleri ve bölge mil- letvekillerine çağn yaptı. Iki HADEP'lirun bulunması için başlatılan eylemler dün de sürdü. Di- yarbakır'da partimn Kayapmar belde binasında bir araya gelen 300 kadar HADEP'li oturma eylemi yaptı. Çflkr, tzmir Çocuk Rehabilitasyon Merkezi'ni zryaretinde çoculdarla oynadı. (Fotoğraf: AA) Çüler'in DYPçatıstnda birlikçağrısı İZMİR(Cumhuriyet Ege Bürosu)- DYP Ge- nel Başkanı Tansu Çiller, Türkiye'nin en önemli sorununun siyasi bölünmüşlük olduğunu belirte- rek Türldye'nin botünmüşhlğe değil, topaıian- maya ihtivacı var" dedi. lzmir'ın Ege Serbest Bölgesi'nde incelemeler yapan DYP Genel Başkanı Çiller. buradaki gezi- sinin ardından. "Uzay Kampı Türkiye'' ye geçe- rek Uzay Kampı Direktörü Scott VVoodhamı'dan bilgi aldı. Daha sonra gazetecilerin sorulannı ya- nıtlayan Çiller, Sükyman Demirelin "DYP'nin kötüyönetUdiği'' şeklindeki sözlerini nasıl değer- lendirdiği sorusuna şu yanıtı verdi: u Sa\ın Demirere cevap olarak söylemryonım. Türkiye"nin en önemli mesetesi siyasi bölünmüş- lüktür. Siyasi Parriler v« Seçim Kanunu'nda yapı- lacak değtşiklikle, daha sağduyulu, daha etkili bir meclis yapısına kavıışmahATz. Üçlü koaüsyonu, Türkiye'yi daha ileriye götürecek trendiçindegör- müyonım." Daha sonra Izmir Çocuk Rehabilitasyon Mer- kezi'ni ziyaret eden Çiller. "Sokak Çocuklan K- zündir" Derneği Başkanı Neşe Can Hörtörk'ten bilgi aldı. „ , İsmet Sezgin: Politikaya girmesi halinde, bunun odak noktası DTP olur 6 Demirel kısa vadede dönmez' Demirel'uı son açüdamalan yeni bir tarüşma başlatn. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel'in aktif siyasete döneceği yö- nündeki tartışmalara karşın, Demi- rel'in yakın çevresi kısa vadede bu yönde bir girişim beklemediklerini di- le getiriyor. Ortadoğu Olaylannı lnceleme Ko- misyonu üyesi olan DemireFin, ge- lişmelere göre bölgede yeni bir tura çdcacağı bildirildi. DTP Genel Başkanı İsmet Sezgin, DemireFin aktif siyasete döneceğine ilişkin tartışmalan değerlendirirken "Eğer hakkuıdaki siyasete aülmasıy- lailgjlitaleplerin beürginleşmesi halin- de, konjonktürün müsait olduğu bir ortamda ve kendilerinin degöreve gel- mesini zorunlu gördüğü halde Saym Demirel siyaset yapar" dedi. Demirerin, şu anda siyaset yaptığı- nı, yurttaşlarla görüştüğünü anlatan Sezgin, "Sonınlarla ilgileniyor, Türki- ye'nin meselelerini araştınyor, inceb- yor, raporlar hazırüyor, UgUi yerlere veriyor. Bu siyaset değil mi, bunlar bi- zim normal politikacüarımmn yap- madığı şeyler. Yüksek düzeyde politi- ka yapıyor" diye konuştu. Demirel'in politikaya girmesi ha- linde bunun odak noktasmın DTP ola- cağını savunan Sezgin, partinin il baş- kanlarının da zaman zaman Demirel'i ziyaret ettiklerini kaydetti. Sezgin, "Her zaman kendilerryie siyaseti, eko- nomiyi, dev leti görüşüyoruz. Bunlar siyaset demek" dedi. Ortadoğu olaylanru incelemek üze- re kurulan uluslararası komisyonun üyeliğine getirilen Demirel, bu görev- le ilk olarak Israil, Filistin ve Ürdün'ü kapsayan bir Ortadoğu turu yapmış- tı. Demirel'in Israil'de yapılan yeni seçimler ve gelişmelere göre Israil, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, Ka- tar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni kapsayan yeni bir Ortadoğu gezisine çıkabileceği belirtildi. içtüzüğe tepki DYP'den IMF gensorusu ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Muhalefet, yeni TBMM îç- tüzüğü'nün kısıtlayıcı hükümle- rine karşı "gensoru" yöntemine daha sık başvuracak. DYP, eko- nomik çöküşe neden olan IMF'nin hatalı reçetelerine tes- lim olduğu gerekçesiyle hükü- met hakkında gensoru verdi. DYP'nin dün TBMM Başkan- lığı'na verdiği gensoru önerge- sinde. IMF ile yapılan yakın iz- leme anlaşması sonucunda Tür- kiye ekonomisinın tam bir çık- maza sürüklendiğı kaydedildi. 'Emir komuta ekonotnisi' Bankacılık sektörünün son 2 aydaki tasfiye olacak kredıler he- sabma aktardığı miktann 400 trilyon liraya yaklaştığı belirtilen önergede, "antiKberal, devletçi- töreci zihniyetin uyguladığı emir komuta ekonomisinin, yasak ve narhlarla kurlara. kiralara, üc- retlere, KİT fiyatlanna, tanmsal ürünlere basla uyguladığı'' savu- nuldu. 'Vatandaş icralık' Önergede şu gerekçeler sıra- landı: "9 miryona yaldaşan icra dosyası neredeyse tüm vatandaş- laruı icralık olduğunun kanıüdır. Dünyada rekabet gücü açısmdan 42*nciliğe gerileyen Türkiye'de hûknmet, bu ağn* tablo karşısın- da hâlâ hatada ısrar etmektedir. Türkiye savaş yülanndan beri ekonomisinin böyle tahrip edilip milletin böyle perişan edildiği ha- talı ekonomik potitikalarla yöne- tilmemiştirT DYP'nin önergesinde, ekono- mide çöküşe yol açan IMF poli- tikalan karşısında Başbakan Bö- lent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyelerinin ülkenin hakkını ara- madığı ileri sürüldü. Anayasa gereği, gensoru öner- gesinin, verişilinden sonraki 3 gün içinde bastınlarak mil- letvekillerine dağıtılması ve son- raki 10 gün içinde Meclis'te gö- rüşühnesi gerekiyor. Önergenin gündeme alınması durumunda, ancak salt çoğunluğun (276) gü- vensizlik oyuyla hükümet düşü- rülebiliyor. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Beriin Eyalet Mahkemesi'nde bir ' tecavüz iddiası beraatla sûnuçlandı. Karann açıklanmasından sonra, Al- man kamuoyunda karann doğru olup olmadığı, tecavüzün hangi du- rumda kabul edilip edilmeyeceği tar- tışılmaya başlandı. Alman magazin basınının önde gelen ismi Bild gaze- tesi, "gerçeklen ortaya çıkarmak" gerekçesiyle mahkeme tûtanaklan- nı yayımlayınca, konu iyice günde- min ön sıralanna oturdu. 33 yaşındaki Sussanrte K., 51 ya- şındaki Peter P.'nin kendisine teca- vüz ettiğini söyleyerek mahkemeye başvurur. Sussanne'nin Dennis isimli oğlu, Peter'in torunudur. Sus- sanne, Peter P.'nin oğlundan olan oğlu Dennis'i haftada iki gün Peter'in evine götürür. Ne olursa o iki günde olur. Sus- sanne'nin iddiasına göre, çarşamba ve pazar günleri gerçekleşen bu zi- yaretler sırasında Peter kendisine te- cavüz eder. Türk filmlerini andıran bu Almanya'da Tecavüz Tartışması öykü bir anlamda gelin-kayınpeder davası da sayılabilir. Tutanaklara göre kayınpeder Pe- ter, Sussanne'ye tecavüz etmekten yargılanır. Peter kendisini şöyle savu- nun "Biz Sussanne ile 15 kez birlik- te ofduk. Bu ilişki sekiz yıl sürdû. Böyle bir şey zoria yapılabilir mi?" Sussanne ise oğlu Dennis'in, dede- sini görmek istediğini, adamın tek to- runu da olduğu için Dennis'i ona haf- tada iki kez götürmeyi insani bir gö- rev saydığını söyler. Mahkeme başkanı, "Neden karşı koymadın" diye sorar. Sussanne'nin cevabı, "lOOkilolukbugüçlüadama karşı koyamazdım" şeklinde olur. Hâkim ile Sussanne arasındaki di- yalog şöyle sürer "Bu konuyu neden Peter'in oğlu olan sevgilinize, yani Dennis'in babasına söylemediniz?" Kadtn: "Cesaret edemedim." Hâ- kim: "Dennis'in dedesini görme ar- zunuz, cinsel ilişkiye girme korku- nuzdan daha mı büyük?" Kadın: "Bu soru anlamsız." Hâkim: "Sürekli ona gittiniz sekiz yıl boyunca, ona bunu istemediğinizi bir şekilde gösterdiniz mi?" Kadın: "Bıraksın diye iki kere yumurtalıklannı sertçe sıktım." Hâkimin bu diyaloğun sonundaki hükmü ise ilginçti: "Ama kesinlikle hayırdemediyseniz, bu kolaycayan- lış anlaşılabilir." Bu anlayışla Peter P, hâkim tarafından beraat ettirildi. Mahkemenin gazetelere yansıyan özeti bu. önümüzdeki günlerde bel- ki başka aynntılar da ortaya çıkar. Yine gazetelere yansıdığına göre, kadınlar mahkemenin karanna sert tepki gösteriyorlar. Almanya'da te- cavüzün çok yaygın olduğunu, dire- nen kadınlardan yaşamını yrtirenler bulunduğunu söyleyerek mahkeme karannı protesto ediyoriar. • • • Almanya gibi; kadınlann, geri ülke- lerin kadınlanna oranla daha güçlü olduğu bir ülkede tecavüzün yaygın olması dikkat çekict değil mi? Ka- dınlar, kendilerini geçindirebilecek ve ayn bir evde yaşamlannı sürdürebi- lecek olanaklara, bu ülkede büyük ölçüde sahipler. Kadınlan tecavüz ve dayağa karşı koruyacak örgütlervar. Buna rağmen tecavüz ve dayağın önüne geçilemiyor. Gelişmiş bir ülkede kadın tecavü- ze uğruyorsa vann siz geri ülkeleri düşünün. Almanya'da kadın, birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi hâlâ bir meta muamelesi görüyor. Kadın cin- selliği hâlâ piyasada çok para eden bir mal durumunda. Çıplak kadın fo- toğraflanyla, porno ve seks filmi rek- lamlanyla kadın bu ülkelerde satıl- maya devam ediyor. Kadının cinselliği erkeğın "fayda- lanması" gereken bir unsur olarak kabul görüyor. Dergiler, gazeteler, TV'ler bunu körüklüyor. Faiişelik, bu kültür içinde yaygın bir kur-im olarak yaşamaya devam ediyor. Bu ortamda tecavüz /e dayak gündeme geliyor. Berlin E\alet Mah- kemesi'nde beraatla sonbçlanan c— lay; insanlığın henüz kadın-erkek eşitliğinde, cinsel aynmcıığın orta- dan kaldınlmasında ne kacargeri bir noktada olduğunu gözler önüne se- riyor. • • • Sussanne'nin kaderi, Türkiye'de- ki kadınlann kaderiyle ne kadar or- tak! Üstelik, Türkiye'de birçok kadın uğradığı tecavüzü dile getnneye ce- saret bile edemiyor. Kirrısi susup dramını içine atryor, kimisi htîhar edi- yor, kimisi cinayet işliyor. Sussanne'nin dramı, aslında ka- dınlığın ve de insanlığın dramı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle