Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2001 SALJ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt StRMEN
Hangi Muhafazakâr?
"HangiBatı", "HangiSol", "HangiSeks"kitap-
lanndan bu yana, büyük şairimiz ve yazarımız
Attilâ ilhan'ı çağrıştıran başlık, bundan birkaç
hafta kadar önce, bir dostumla tartışırken çıktı or-
taya, son olaylar üzerine bence daha da önem
kazandı.
Rakı masasında değildik ama, "Ne olacak bu
memleketin hali" türünden bir sohbetin içindey-
dik. Frenklerin deformasyon profesyonel dedik-
leri uğraşın, insanın bakışını etkilemesi olayını biz
de mesleğimiz gereği yaşıyorduk.
Ikimiz de yaşımız, yaşadığımız acı deneyler yü-
zünden, artık "ülkeyiHurtarmak" gibi asil, asil ol-
duğu kadar da boyumuzu ve haddimizi aşan bir
girişimin peşinde değildik, sadece gözlemleme-
ye ve anlamaya çalışmakla yetiniyorduk.
Ve bu sohbet sırasında, içinde debeiendiğimiz
kaosun en önemli etkenlerınden birinin de kişi-
lerin ve de kurumların bulunduklarını sandıklan
veya ileri sürdükleri yerler ile esas durduklan ye-
rin farklı olduğunu hiç anlamamalan olduğu so-
nucuna vardık.
Kuşkusuz, her şeyin hızla değişmekte olduğu
dünyada, kimi kavramların en ufak bir değişim
geçirmeden olduğu gibi kaldığı duşünülemezdi,
amayine de kavram karmaşası. kendini sol ilan
edenlerin sağın göbeğinde olmaları veya bir za-
manlann ilerici sloganlarını yıneleyenlerin aslın-
da olayların çok gerisinde kalmış gericiler haline
düşmeleri sonucunu doğuruyordu.
•••
Nakşibendi lideri Esad Coşan'ın Süleymani-
ye avlusuna gömülmesi tartışması, dostumla
yaptığımızkonuşmadavardıgımızsonucubirkez
daha düşünmeme yol açtı.
Süleymaniye avlusuna defin izinlerinin arka-
sında saf tutanlar, daha çok muhafazakâr çevre-
ler ya da kendılerini öyle takdim edenler.
Cumhurbaşkanı Sezer'in karamameyi veto-
suyla noktalanan Coşan'ın nereye gömüleceği,
laiklik ilkesi açsından ele alındı genelde. Olayı bir
başka boyutuyla ele alan hiç olmadı değil, ama
konunun bu yanı az tartışıldı.
Coşan, Osmanlı'nın en parlakdöneminin (ger-
çi Braudel, imparatorluğun ilk yorgunluk belirti-
lerinin de o dönemde ortaya çıktığını söyler ya)
ve dünyada en çok tanınan Kanuni ya da Batı-
lıların deyimiyle Muhteşem Süleyman'ın Mimar
Sinan'a yaptırdığı bir mimarı başyapıt olan ve Se-
limiye şaheserini haber veren Süleymaniye Ca-
mii Haziresi'ne gomülmek ıstenıyordu.
Bu tartışmada definden yana olanlar, kimlerin
hangi koşullarda oraya defnedilebiteceğini, bu-
nun hangi kurallara bağlı olduğunu hiç düşünme-
diler.
Çok kişi, o ailenin fertlerınin neler hissedece-
ğini kale almadı.
Yedi yüz yıl bu ülkeye ve bu zaman parçasının
bir bölümünde üç kıtaya hükmetmiş bir haneda-
nın en önde gelen kişisinin, yalnız bizim tarihjrni-
zin değü, bütm dtinyanın entoüyük mimartann-
dan birinin eseri olan camisine, iktidan bir ucun-
dan yakalamış kişilerin keyfi kararıyla olur otmaz
adamların gömülüpgömülemeyeceğini, herkes-
ten çok, kendine ''muhafazakâr" etiketini uygun
görenlerin tartışması gerekirdi oysa.
•••
Çünkü muhafazakâr, adı üstünde; siyasi görüş-
lerinde, dünyaya bakışında, eski değerleri yaşat-
ma, onları elden geldiğince koruma ve bir ölçü-
de bugüne taşıma savında olan kişidir.
Muhafazakârın geçmişe demir atmış, bugünü
düne çekmenin nafile çabası içinde olanı oldu-
ğu kadar, kültürel zenginliğin bugünlere taşın-
masına olumlu katkıda bulunanı da vardır.
Gerçekten çoğulcu birtoplumdanyanaysanız,
muhafazakârların da burada yerleri ve işlevleri
olabileceğini kabul etmek zorundasınız.
Ama şu Türkiye'ye bakın!, Yedi yüz yıl kendi ka-
derine egemen olmuş bir hanedana saygısızlık-
taT
onu hiçe saymakta şampiyonluk etmek mu-
hafazakârlara düşüyor.
Eskinin değerlerinin neler olduğunu bilmeyen,
geçmişini anlamaktan aciz bir güruhun muhafa-
zakâr diye ortaya çıktığı bir ülkede, kültür yoz-
laşmasının bu boyutlara varmasında şaşacak ne
var?
Tutucu ile muhafazakân birbirine kanştıran bir
toplumun muhafazakân da tabii ki bir zamanlar
başbakanlık etmiş, hobi olarak da orkestra yö-
netip açık deniz yat yarışlarında yelken kullanan
ingiliz Muhafazakân Edvvard Heat gibi olacak
değil ya. Bizimkiler, eçheli cühela olmayı, bütün
değerleri hoyratça çiğneyerek zamana karşı dur-
mayı muhafazakârlık sanıyorlar.
Onlara mı daha yazık, yoksa daha çok bize
mi?
imzalamama eğiliminde
Bahçeli, Nâzım
kararnamesine soğuk
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Nâzım
Hikmet'in yurttaşhk
haklannın geri verilme-
sini öngören kararna-
meye MHP'li bakanla-
nn direnişi sürerken
MHP lideri Deviet Bah-
çefi dün akşam partisi-
nin başkanhk divanın-
da, "Bu konunun gün-
deme gelmesinin bir
manasıyoktur" diyerek
kararnameyi imzalama-
yacağı mesajını verdi.
Hükümetin DSP ka-
nadının Mahmut Esad
Coşan kararnamesi ne-
deniyle ortaya çıkan
tepkileri azaltmak ama-
cıyla imzaya açtıklan
Nâzım Hikmet karar-
namesine, MHP'li ba-
kanlann direnişi devam
ediyor. Başbakan Yar-
dımcısı Bahçeli'nin ka-
rarnameyi imzalama-
ması nedeniyle MHP'li
bakanlann da imzala-
madığı kaydedildi.
Dün akşam partisinin
başkanlık divanında ka-
rarnameyi değerlendi-
ren Bahçeli, kararna-
menin önûne gelmedi-
ğini belirtti. Bahçeli,
"Bu konunun gündeme
gelmesinin bir manası
da yoktur" diyerek ka-
rarnameyi imzalama-
yacağı mesajını verdi.
Toplantıda Nâzım'ın
yeniden vatandaşhğa
alinmasmın hukuksal
olarak mümkün olma-
dığı dile getirilirken
1989yılındayurttaşhk-
tan çıkanlanlara yurt-
taşhk hakkı tanıyan ya-
sa örnek gösterildi.
Aytaç Durak, Yerel Yönetimler Yasası'nm bir an önce çıkarılmasını istedi:
Yetld belediyelere devredilsnıİZMİR(CumhuriyetEge Bürosu)
- Gazetelere verdikleri ilanlarla hü-
kümete "Ya sözünüzde durun ya da
belediyeleri kapatm" çağnsında bu-
lunan Türk Belediyeler Birliği Baş-
kanı ve Adana Belediye Başkanı
Aytaç Durak, Yerel Yönetimler Ya-
sası 'nın bir an önce çıkanlmasını is-
tedi.
Türkiye genelinde SSK prim borç-
lan nedeniyle bini aşkın belediye
başkanırun evine haciz gönderildi-
ğinı belirten Durak, tasanmn Anka-
ra'daki "bürokratvesiyasetçi" ittifa-
kınca sürüncemede bırakıldığını
vurguladı. Durak, "Aslmdasiyasetçi-
nin de günahı yok. Kaşaıianmış, es-
kimiş, köşeleri rurmuş, çeşitli neden-
krle yetkflerin Ankara'da kalmasmı
isteyen ve bu görûşü kolektif olarak
savunan klasikTürk tipibûrokraüar,
yetkileri taşraya vermekte son dere-
ce cimri davranmaktadır'" dedi.
Durak, yasa tasansının 10 yıldır
gündemde olduğunu, onlarca kez de
el değiştirdiğini ammsatarak çıkma-
sı halinde de sorunlara temel çözûm
getiremeyeceğini kaydetti.
Bürokratlara suçlama
Durak, belediyelerin hizmetlerinin
seri biçimde üretilmesinin bürokrat-
larca kıskanıldığıru belirtti ve baş-
kanlann her sorunlan için Ankara'ya
gitmek zorunda bırakıldıklanna dÜc-
kat çekerek şunlan söyledi: "Bubu-
rokratiann bunda çeşith'çıkarian var-
dır. İşlerini takip etmek için Anka-
ra'ya gidenbelediye başkanlannıpar-
lamenterlerin önünden alarak masa-
larmın önûne getirtmekten mutluluk
duymaktadniar. Siyasi çıkar belde-
mektedirler. İçişleri Bakânhğı ve Ba-
yındırhk ve tskân Bakanbğı ile diğer
bakanfaklarda yetkikavgasısürüp gfc-
mektedir. Yeni çıkan yasanm çözüm
getireceği de kuşkuludur. Yerel yöne-
timlerie ilgili hükümetin yetkileri be-
lediyelere verilmeli. denetim yetkisi
hükümette kabnahdır. Kesin çözüm
budur. Denetimi arttirsınlar, devletin
ağırtağını 81 ü merkezindeve3 bin 215
belediyenin üzerindeçoğaltsuılar. Ya-
pdmasıgereken, sorunlan çözecekuy-
gulama budur. Ağuiaşan sorunlan-
nua hükümete ve kamuoyuna duyu-
rabilmek için biz de gazetelere ilan
vermek zorunda kaldık. BuUanda da
belirttiğimiz gibi personeline maaş
ödeyemeyen başkanlann evterine ha-
cizmemurlangöndermekle hiçbir şey
haDedikmez.'"
4
Yasa da çözüm değil'
Türk Belediyeler Birliği Yönetim
Kurulu Üyesi ve Aliağa Belediye
Başkanı Hakkı Ulkü, mahalli idare-
ler yasa tasansının yasalaşmasıyla
sorunlann giderilemeyeceğini, 2464
sayıh Belediye Gelirleri Yasası'nın
değiştirilmesi gerektiğini vurgulaya-
rak "Yerel yönetimlerin aldığı vergi
ve harçlar, Türkhe'nin çeşhü yörele-
rinin koşullanna ve yaşam standaıtn-
na uygun biçimde belediye mecKsle-
rinin kararlamia beKrlenmelidir. Çö-
züm burada yatmaktadır" dedi.
Hakkı Ülkü, sürüncemede kalan
mahalli idareler yasa tasansının İçiş-
leri Bakanlığı ile Bayındırlık ve Iskân
Bakanlığı arasındaki yetki mücade-
lesi nedeniyle yasalaşmadığına inan-
dığını kaydederek şöyle konuştu:
"tçişleri Bakanhğı'run yerel yöne-
timlerüzerinde imar yokuzhıklarma
Uişkin denetim hakkı, Bayındırhk ve
tskân Bakanhğfnca ahnmak isten-
mektedir. Böylelikle deprem sonrası
KHK'lerle çıkarblan ve bir süre ön-
ce uygulamaya konulan yapı denetim
kuruluşlannın konumlan güçlendi-
rilmek Lstenmektedir. Daha da öte-
sinde belediyeler, Bayındniık Bakan-
uğj'nın partizanca baskısı arana ahn-
maya çahşıhnaktadırr
HADEP'ten cağrı
'Silopi
olayını
aydınlatalım'
ANKARA / DtYARBAKIR (Cum-
huriyet)-HADEP'li belediye başkan-
lan, partilerinin Silopi Ilçe Başkanı
Serdar Tanış ve Ilçe Yönetim Kurulu
üyesi Ebubeldr Deniz'in kaybolması-
nın, "karanhk günlere geri dönüş mü
yaşamyor, kuşkusu doğurduğunu"
söylediler. Belediye başkanlan, olayın
aydınlatılması çağnsmda bulundular.
HADEP Diyarbakır Belediye Baş-
kanı Feridun ÇeUk, Batman Belediye
Başkam AbduDah Akuı. Bingöl Bele-
diye Başkanı Feyzullah Karaaslan,
Ağn Belediye Başkanı Hüseyin Yıl-
maz, Doğubeyazıt Belediye Başkanı
Mukaddes Kubilay. Van Belediye
Başkanı Şahabettin Ozarslaner_, Siirt
Belediye Başkanı M. Selim Ozalp,
Hakkân Belediye Başkanı Hüseyin
Ümit ve Kızıltepe Belediye Başkanı
Cihan Sincar dün HADEP Genel
Merkezi'nde ortak bir basın toplantı-f
j
(
>
sı <lüzenledîleT. • '•••' ----
Toplantıda konuşan Feridun Çelik,
Gaffar Okkan'ın acısı dinmeden, Si-
lopi HADEP Ilçe Başkam Serdar Ta-
mş ve Ilçe Yönetim Kurulu üyesi Ebu-
bekir Deniz'in kayıp olduğu haberinin
geldığini kaydetti. Çelik, Cumhur-
başkam, Meclis Başkanı, Başbakan,
Genelkurmây Başkanı, içişleri Baka-
ru ile siyasi parti liderleri ve bölge mil-
letvekillerine çağn yaptı.
Iki HADEP'lirun bulunması için
başlatılan eylemler dün de sürdü. Di-
yarbakır'da partimn Kayapmar belde
binasında bir araya gelen 300 kadar
HADEP'li oturma eylemi yaptı.
Çflkr, tzmir Çocuk Rehabilitasyon Merkezi'ni zryaretinde çoculdarla oynadı. (Fotoğraf: AA)
Çüler'in DYPçatıstnda birlikçağrısı
İZMİR(Cumhuriyet Ege Bürosu)- DYP Ge-
nel Başkanı Tansu Çiller, Türkiye'nin en önemli
sorununun siyasi bölünmüşlük olduğunu belirte-
rek Türldye'nin botünmüşhlğe değil, topaıian-
maya ihtivacı var" dedi.
lzmir'ın Ege Serbest Bölgesi'nde incelemeler
yapan DYP Genel Başkanı Çiller. buradaki gezi-
sinin ardından. "Uzay Kampı Türkiye'' ye geçe-
rek Uzay Kampı Direktörü Scott VVoodhamı'dan
bilgi aldı. Daha sonra gazetecilerin sorulannı ya-
nıtlayan Çiller, Sükyman Demirelin "DYP'nin
kötüyönetUdiği'' şeklindeki sözlerini nasıl değer-
lendirdiği sorusuna şu yanıtı verdi:
u
Sa\ın Demirere cevap olarak söylemryonım.
Türkiye"nin en önemli mesetesi siyasi bölünmüş-
lüktür. Siyasi Parriler v« Seçim Kanunu'nda yapı-
lacak değtşiklikle, daha sağduyulu, daha etkili bir
meclis yapısına kavıışmahATz. Üçlü koaüsyonu,
Türkiye'yi daha ileriye götürecek trendiçindegör-
müyonım."
Daha sonra Izmir Çocuk Rehabilitasyon Mer-
kezi'ni ziyaret eden Çiller. "Sokak Çocuklan K-
zündir" Derneği Başkanı Neşe Can Hörtörk'ten
bilgi aldı. „ ,
İsmet Sezgin: Politikaya girmesi halinde, bunun odak noktası DTP olur
6
Demirel kısa vadede dönmez'
Demirel'uı son açüdamalan
yeni bir tarüşma başlatn.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Eski Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel'in aktif siyasete döneceği yö-
nündeki tartışmalara karşın, Demi-
rel'in yakın çevresi kısa vadede bu
yönde bir girişim beklemediklerini di-
le getiriyor.
Ortadoğu Olaylannı lnceleme Ko-
misyonu üyesi olan DemireFin, ge-
lişmelere göre bölgede yeni bir tura
çdcacağı bildirildi.
DTP Genel Başkanı İsmet Sezgin,
DemireFin aktif siyasete döneceğine
ilişkin tartışmalan değerlendirirken
"Eğer hakkuıdaki siyasete aülmasıy-
lailgjlitaleplerin beürginleşmesi halin-
de, konjonktürün müsait olduğu bir
ortamda ve kendilerinin degöreve gel-
mesini zorunlu gördüğü halde Saym
Demirel siyaset yapar" dedi.
Demirerin, şu anda siyaset yaptığı-
nı, yurttaşlarla görüştüğünü anlatan
Sezgin, "Sonınlarla ilgileniyor, Türki-
ye'nin meselelerini araştınyor, inceb-
yor, raporlar hazırüyor, UgUi yerlere
veriyor. Bu siyaset değil mi, bunlar bi-
zim normal politikacüarımmn yap-
madığı şeyler. Yüksek düzeyde politi-
ka yapıyor" diye konuştu.
Demirel'in politikaya girmesi ha-
linde bunun odak noktasmın DTP ola-
cağını savunan Sezgin, partinin il baş-
kanlarının da zaman zaman Demirel'i
ziyaret ettiklerini kaydetti. Sezgin,
"Her zaman kendilerryie siyaseti, eko-
nomiyi, dev leti görüşüyoruz. Bunlar
siyaset demek" dedi.
Ortadoğu olaylanru incelemek üze-
re kurulan uluslararası komisyonun
üyeliğine getirilen Demirel, bu görev-
le ilk olarak Israil, Filistin ve Ürdün'ü
kapsayan bir Ortadoğu turu yapmış-
tı. Demirel'in Israil'de yapılan yeni
seçimler ve gelişmelere göre Israil,
Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, Ka-
tar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni
kapsayan yeni bir Ortadoğu gezisine
çıkabileceği belirtildi.
içtüzüğe tepki
DYP'den
IMF
gensorusu
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Muhalefet, yeni TBMM îç-
tüzüğü'nün kısıtlayıcı hükümle-
rine karşı "gensoru" yöntemine
daha sık başvuracak. DYP, eko-
nomik çöküşe neden olan
IMF'nin hatalı reçetelerine tes-
lim olduğu gerekçesiyle hükü-
met hakkında gensoru verdi.
DYP'nin dün TBMM Başkan-
lığı'na verdiği gensoru önerge-
sinde. IMF ile yapılan yakın iz-
leme anlaşması sonucunda Tür-
kiye ekonomisinın tam bir çık-
maza sürüklendiğı kaydedildi.
'Emir komuta ekonotnisi'
Bankacılık sektörünün son 2
aydaki tasfiye olacak kredıler he-
sabma aktardığı miktann 400
trilyon liraya yaklaştığı belirtilen
önergede, "antiKberal, devletçi-
töreci zihniyetin uyguladığı emir
komuta ekonomisinin, yasak ve
narhlarla kurlara. kiralara, üc-
retlere, KİT fiyatlanna, tanmsal
ürünlere basla uyguladığı'' savu-
nuldu.
'Vatandaş icralık'
Önergede şu gerekçeler sıra-
landı: "9 miryona yaldaşan icra
dosyası neredeyse tüm vatandaş-
laruı icralık olduğunun kanıüdır.
Dünyada rekabet gücü açısmdan
42*nciliğe gerileyen Türkiye'de
hûknmet, bu ağn* tablo karşısın-
da hâlâ hatada ısrar etmektedir.
Türkiye savaş yülanndan beri
ekonomisinin böyle tahrip edilip
milletin böyle perişan edildiği ha-
talı ekonomik potitikalarla yöne-
tilmemiştirT
DYP'nin önergesinde, ekono-
mide çöküşe yol açan IMF poli-
tikalan karşısında Başbakan Bö-
lent Ecevit ve Bakanlar Kurulu
üyelerinin ülkenin hakkını ara-
madığı ileri sürüldü.
Anayasa gereği, gensoru öner-
gesinin, verişilinden sonraki 3
gün içinde bastınlarak mil-
letvekillerine dağıtılması ve son-
raki 10 gün içinde Meclis'te gö-
rüşühnesi gerekiyor. Önergenin
gündeme alınması durumunda,
ancak salt çoğunluğun (276) gü-
vensizlik oyuyla hükümet düşü-
rülebiliyor.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Beriin Eyalet Mahkemesi'nde bir
' tecavüz iddiası beraatla sûnuçlandı.
Karann açıklanmasından sonra, Al-
man kamuoyunda karann doğru
olup olmadığı, tecavüzün hangi du-
rumda kabul edilip edilmeyeceği tar-
tışılmaya başlandı. Alman magazin
basınının önde gelen ismi Bild gaze-
tesi, "gerçeklen ortaya çıkarmak"
gerekçesiyle mahkeme tûtanaklan-
nı yayımlayınca, konu iyice günde-
min ön sıralanna oturdu.
33 yaşındaki Sussanrte K., 51 ya-
şındaki Peter P.'nin kendisine teca-
vüz ettiğini söyleyerek mahkemeye
başvurur. Sussanne'nin Dennis
isimli oğlu, Peter'in torunudur. Sus-
sanne, Peter P.'nin oğlundan olan
oğlu Dennis'i haftada iki gün Peter'in
evine götürür.
Ne olursa o iki günde olur. Sus-
sanne'nin iddiasına göre, çarşamba
ve pazar günleri gerçekleşen bu zi-
yaretler sırasında Peter kendisine te-
cavüz eder. Türk filmlerini andıran bu
Almanya'da Tecavüz Tartışması
öykü bir anlamda gelin-kayınpeder
davası da sayılabilir.
Tutanaklara göre kayınpeder Pe-
ter, Sussanne'ye tecavüz etmekten
yargılanır. Peter kendisini şöyle savu-
nun "Biz Sussanne ile 15 kez birlik-
te ofduk. Bu ilişki sekiz yıl sürdû.
Böyle bir şey zoria yapılabilir mi?"
Sussanne ise oğlu Dennis'in, dede-
sini görmek istediğini, adamın tek to-
runu da olduğu için Dennis'i ona haf-
tada iki kez götürmeyi insani bir gö-
rev saydığını söyler.
Mahkeme başkanı, "Neden karşı
koymadın" diye sorar. Sussanne'nin
cevabı, "lOOkilolukbugüçlüadama
karşı koyamazdım" şeklinde olur.
Hâkim ile Sussanne arasındaki di-
yalog şöyle sürer "Bu konuyu neden
Peter'in oğlu olan sevgilinize, yani
Dennis'in babasına söylemediniz?"
Kadtn: "Cesaret edemedim." Hâ-
kim: "Dennis'in dedesini görme ar-
zunuz, cinsel ilişkiye girme korku-
nuzdan daha mı büyük?" Kadın: "Bu
soru anlamsız." Hâkim: "Sürekli ona
gittiniz sekiz yıl boyunca, ona bunu
istemediğinizi bir şekilde gösterdiniz
mi?" Kadın: "Bıraksın diye iki kere
yumurtalıklannı sertçe sıktım."
Hâkimin bu diyaloğun sonundaki
hükmü ise ilginçti: "Ama kesinlikle
hayırdemediyseniz, bu kolaycayan-
lış anlaşılabilir." Bu anlayışla Peter
P, hâkim tarafından beraat ettirildi.
Mahkemenin gazetelere yansıyan
özeti bu. önümüzdeki günlerde bel-
ki başka aynntılar da ortaya çıkar.
Yine gazetelere yansıdığına göre,
kadınlar mahkemenin karanna sert
tepki gösteriyorlar. Almanya'da te-
cavüzün çok yaygın olduğunu, dire-
nen kadınlardan yaşamını yrtirenler
bulunduğunu söyleyerek mahkeme
karannı protesto ediyoriar.
• • •
Almanya gibi; kadınlann, geri ülke-
lerin kadınlanna oranla daha güçlü
olduğu bir ülkede tecavüzün yaygın
olması dikkat çekict değil mi? Ka-
dınlar, kendilerini geçindirebilecek ve
ayn bir evde yaşamlannı sürdürebi-
lecek olanaklara, bu ülkede büyük
ölçüde sahipler. Kadınlan tecavüz ve
dayağa karşı koruyacak örgütlervar.
Buna rağmen tecavüz ve dayağın
önüne geçilemiyor.
Gelişmiş bir ülkede kadın tecavü-
ze uğruyorsa vann siz geri ülkeleri
düşünün. Almanya'da kadın, birçok
gelişmiş ülkede olduğu gibi hâlâ bir
meta muamelesi görüyor. Kadın cin-
selliği hâlâ piyasada çok para eden
bir mal durumunda. Çıplak kadın fo-
toğraflanyla, porno ve seks filmi rek-
lamlanyla kadın bu ülkelerde satıl-
maya devam ediyor.
Kadının cinselliği erkeğın "fayda-
lanması" gereken bir unsur olarak
kabul görüyor. Dergiler, gazeteler,
TV'ler bunu körüklüyor. Faiişelik, bu
kültür içinde yaygın bir kur-im olarak
yaşamaya devam ediyor.
Bu ortamda tecavüz /e dayak
gündeme geliyor. Berlin E\alet Mah-
kemesi'nde beraatla sonbçlanan c—
lay; insanlığın henüz kadın-erkek
eşitliğinde, cinsel aynmcıığın orta-
dan kaldınlmasında ne kacargeri bir
noktada olduğunu gözler önüne se-
riyor.
• • •
Sussanne'nin kaderi, Türkiye'de-
ki kadınlann kaderiyle ne kadar or-
tak! Üstelik, Türkiye'de birçok kadın
uğradığı tecavüzü dile getnneye ce-
saret bile edemiyor. Kirrısi susup
dramını içine atryor, kimisi htîhar edi-
yor, kimisi cinayet işliyor.
Sussanne'nin dramı, aslında ka-
dınlığın ve de insanlığın dramı.