Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13ŞUBAT2001SAU
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN
Bir sorgulamasürecL..Aksanat Prodüksiyon Tıyatrosu'nda
oynanmakta olan Arjantinli yazar
JwBeGoldenberg'in''Ba>Knepp'' ad-
lı yapıtı 'baskı' unsurunu irdeleyiş
biçimi, politik ve psikolojik açılım-
lanyla dikkat çeken bir çalışma. Bu
anlamda benzerlennden aynldığı
önemli noktalar var. Bu farklılıklar,
kanımca, Jorge Goldenberg'in, ileti-
sini keskın köşeleri olan bir dille ak-
tarmak yerine, olaylann çevresinde ör-
düğü ilişkıler ağını geniş anlamda
yaşamı da sorgulayarak vermesinden
kaynaklanmakta.
Otaylar, Arjantin'de 1976-83 yılla-
n arasmdaki askeri yönetım döne-
minde geçer. Yazann hareket nokta-
sı "kayıplar'*ın var olduğu her ülke-
de ve her dönemde yaşanabilecek
denli gerçektir... Raul; bir yıl önce,
yönetıme ters düştüğü için sorgulan-
mak üzere polis tarafından götürûlen
bir erkek, bir eş. bir zamanlar bir sev-
gilidir... Şu anda ise "kayıplar''dan bi-
ri... Yaşıyor mu, öldürûlmüş mü? Na-
sıl? Nerede? Ne zaman? Yanıtsız so-
rulardır bunlar. Maria Elena; Ra-
ul'un eşi. "Kayıplar'ın bulunması,
yargısız infazlann durdurulması gi-
rişimlerinde yer alan kadınlardan ve
dolayısıyla polisin susturmak iste-
diklerinden biridir. Knepp: sistem
için çalışan, araştırmalar yapan ve de
bilim adamı olduğu için kendi de-
ğerlerini göz ardı etmek durumunda
olduğunu ileri süren "saghksEw
birtip.
Adını hecelerken kullandığı sözcûk-
ler onun kişiliğinin aynasıdır; u
Ko-
miserin K'si, NATO'nun N'si, Efen-
dininE'si,PolisinP>
sL"
Kayboluş - baskı - çöküş süreci
Goldenberg'in "Bay Knepp" adh
oyununda ıki farklı düzlemde gelişir,
Kâbus ve gerçek? Maria Elena ile
Knepp ve zaman zaman bu buluş-
maya katılan polis arasındaki ilişki
sanki bir üçgenin kenarlannı oluştu-
rur. Bu ilişkide temel hareket nokta-
sı genç kadının bilinçaltında yaşa-
dıklanyla, kâbuslanyla hesaplaşma-
Knepp'
sorgulayan bir
oyun. Yaşam
parametrelerini
sorgulayan, bu
parametreler
arasında gidip
gelen bir oyun.
Yaşamın .
geniş çizgisinde
bir buluşma.
Bu buluşmada
kâbus ve gerçek
yan yana, iç içe,
karşı karşıya.
sıdır. Bu kâbuslar gerçeklerle de ör-
tüşmektedir. Öte yanda ise bir başka
düzlemde Maria Elena yine bir üçge-
nin kenarlanndan biridir. Diğerleri
genç kadının sevgilisi Luis'e ve An-
ne'ye aittir. Burada ise bir anlamda
Yazann soluk aldığı, izleyicinin beyin cimnastiği yaptığı bir dizi film
Masal tachnda bir polisiye
NENAÇALİDtS
UğurYücd ik Ahmet Ümit 'Karan-
hkta Koşantar' adh dizi ile Tûrki-
ye'nin hıç alışık olmadıği pohsiye kül-
türüne yeni bir soluk getirmeyi amaç-
lıyor. TRT ekranlannda bugün göste-
rime girecek olan 'Karanhkta Koşan-
lar'da yaşamın ve suçun altında ezil-
miş iki komiserin, Nevzat (Uğur Yü-
cel)ile Alf nin (Haluk Bilginer) ya-
şamlan konu edıliyor. Bıraz tstanbul.
bıraz cinayet, biraz da yaşam üzerine
kurulu bir çalışma.
- 'Karanhkta Koşanlar' neyin öy-
küsü?
AHMET ÜMTT - Bu dizide iki ko-
mıserin öyküsü anlatılıyor. Fakat bu tip-
ler klasık polisiyelerde alışmış oldu-
ğumuz 'vurdum mu oturturum' tıp-
ICT değil. Daha çok hayatm ve suçun
altında ezilmiş insanlar. Birtanesi ya-
şadığı olaylardan dolayı alkolik ol-
muş, diğeri de hatalan ve günahlan ile
yaşayan biri. Bu iki insandan yola çık-
tım, onlar adetabizim kameramız. Bu
dizide sadece bir seri cinayet anlatıl-
mıyor: Istanbul'daki yaşantıdan, in-
sanlardan bugünün yaşamından ke-
sitler de sunuyoruz. lnsanlann hikâ-
yesinin yanı sıra geri planda tstan-
bul'un hücâyesi var. Olaylareski levan-
ten semtlerin yanı sıra büyük karma-
şık kentlere kadar uzanan bir mekân
zinciri içınde geçiyor. Bir yanda ses-
sızlik ve derinlık varken diğer yanda
günlük koşuşturmacanın olduğu bir
hikâye. Sanıyorum suç da bu yerler-
de işleniyor.
- 1993'te 'Çakallann lzinde" isimli
bir televizyon filmi çalışmanız olmuş-
tu. Şimdi ise bir dizi çahşmasu.
ÜMİT - Bu fılm 'Sis ve Gece' kita-
bımı yazmadan önce olmuştu. Fakat
istediğim gibi bir şey olmamıştı. Da-
ha önce de teklifler gelmişti, bir kaç
kez denedik ama istediğim gibi olma-
dı. Uğur'un daha önceki çalışmalan-
nı bildiğım için gelen teklife sıcak
baktım. Bu dizide yer alan Nevzat ka-
rakten, ilk kez Cumhuriyet gazetesi-
nin pazar dergisinde yayımlanmıştı
'Savcınuı Ölümü' adlı hikâyemde.
Nevzat ve Ahmet karakterinden yola
çıkarak bu ise başladık, onlann ya-
şamlannı derinleştirdik. Dizi. deli sa-
raylı bır kadın olan Ali'nin annesı Dür-
nev hanımın anlahlan ile başlıyor. Ma-
salımsı bir polisiye dızisi olacak, Tür-
kiyecie polisiye roman kültürü yok,
bencebu eksiklıktir. Bu da kültürümü-
zün yeterince gelişmemiş olduğunun
işaretidir. Türkiye'ye uygun bir poli-
siye nasıl olur sorusundan yola çıktık.
- Kitaplanmzda yer alan siyasi gön-
dermelere bu dizide yer verdiniz mi?
ÜMİT - Politik göndermeler yok.
Kitaplanmda bunu insandan yola çı-
karak yapıyorum, romanın da görevi
budur. Meselabirebir göndermeyi dı-
ziye koyarsak didaktik olurdu, verimi
X#xırada asır,
unsur polisi insan
olarak anlatmak.
Silahı veya
mafyayı öven bir
tavnmız yok.
tstanbul'un
gizeminden
kaynaklanan bir
suç hikâyesi.
Öyküsü anlatılan
iki komiser, daha
çok hayatın ve
suçun altında
ezilmiş insanlar.'
Uğur Yücel ve Haluk Bilginer sette.
yakalamak da zorlaşırdı. Politik sine-
ma yapmak çok zordur, dünyada bu-
nu yapabilen çok az kişi var. Burada
asıl unsur polisi insan olarak anlat-
mak. Silahı veya mafyayı öven bir tav-
nmız yok. lstanbuFun gizeminden
kaynaklanan gizemli bir suç hikâye-
si.
Katil sürekli değişecek
- Polisiye bizim toplumumuzda ye-
ni Dizide istediğiniz başanyı ekle ede-
bileceginize inanıyor musunuz?
UMIT - Önce aramızda ne yapaca-
ğımızı konuştuk. Sonra da hoşumuza
gideni, bizi heyecanlandıran bu hikâ-
yeyi sözcüklerle değil de görüntüler-
le vermeye karar verdik. Bu hikâye-
nin izlenme oranının ne kadar yüksek
olacağı belli bir noktadan sonra bi-
zim sorunumuz olmayacak. 13 bölüm
sonrakalkabilir, bunubilemem; biz şu-
nu söyleyebilmeliyiz: Kendi ölçütle-
rimize göre çok iyi bir dizi yaptık. Bu-
nu dediğimiz taktirde olay bitmiştir.
Esas kaygımız bu. Dizi yazan değilim.
soluk almak ve egzersiz yapmak için
yapıyorum bunu.
-Yazıdaki gerilimi ve heyecanı ekra-
na nasıl yansıtacaksuuz ?
ÜMİT-O heyecanı ve gerilimi kur-
maya çahşıyoruz. Arada katılın gözü
ile bir sürü olayı görüyoruz. Bir dizi-
de herkes kuşkulu, buna Nevzat da
dahil, henüz katil belli değil. izleyici-
nin ödülü de bu olacak, zekâ. Dizi bi-
tınce izleyici polisiye romanlardaki
gibi 'Katil işte bu' diyebilecek.
-Senaryo diziüebirtikte getişiyor,bu
nasıl bir süreç olacak?
ÜMİT-Genel hikâyemiz var. Fakat
bölüm bittikçe bazı değışiklıkler ola-
cak. Yeni bir olgu ortaya çıkabilir ve
hikaye farkhlaşabilir. Ana öğeler kal-
kıp araya başka şeyler girecek, hikâ-
yeler eİdenecek, katil de doğal olarak
sürekli değişecek.
- Bir yazı ekibiyie çahşmak size ne-
lerkatü?
tJMTT - Birkaç senaryo denemem
olmuştu. Türkiye'de sinemanın soru-
nu senaryonun olmayışıdır. Senaryo-
ya çok önem veriyorum. Ben de ya-
zabilirim ama bu yazdığımdan pek bir
şey olmaz. Romana çalışır gibi senar-
yoya çahşmak gerekiyor. o nedenle
hiç bir iddiam yok. Benden kat kat
deneyimli insanlar var ekipte. Başta
Uğur Yücel ve Ikinci Bahar dizisinin
yazı ekibinden Gökhan Poyzın, Setim
Tunç,AydmÜrediisımlı üç arkadaş yer
alıyor. Ana hikâye bana ait, olaylar ve
karakterler de. Metinler ekip tarafin-
dan senaryolaştınlıyor. Ben romanı-
mı yazarken kurguyu yaptığımda çev-
remdeki insanlara okuturum ama bu-
radabeş kişi cinayeti tarrjşıyoruz. Po-
lisiye kitap matematik çözmek gibi-
dir, çok keyiflidir. Ekiple senaryo tek-
niklerini öğreniyorum.
- Başka bir televizyon projesi düşü-
nüjor musunuz?
UMİT - Niyetim, açıkçası bu işi bu-
rada bitirmek. Bekleyen romanlanm
var. Susurluk üzerine yaptığım yeni bir
çahşmamvar. Kahramarumadönmekis-
tiyorum, ama bu dizinin de sürmesini
istiyorum. Roman yazmak bana keyif
veriyor. Sinemada iddiam yok.
'Sinemadaki
özeni
gösteriyoruz*
- 'Karanhkta Koşanlar'da can-
landırdığınız AU karakterinden
söz eder misiniz?
HALUKBÖUGİNER-Bu dizi-
de yer alan iki komiserden biri
olan Ali'yi canlandınyorum. Ali
Istanbullu zengin bir ailenin oğ-
lu. Amerika'da hukuk eğitimi gör-
müş, bir dönem FBl'da da görev
almış bir kişi.
ni bir tür™ Bu dizi sizce nasıl flgi
görecek?
BİLGİNER-Bu çalışmanın yö-
nünü seyirci belirleyecek. Biz
özenli bk şey yapmaya çalışıyo-
ruz. Sinema fîlminde gösterdiği-
miz özeni, bu çalışmada da gös-
teriyoruz.
-UğurYücel'iterciheünenede-
ninizneydi?
BtLGİNER - Uğur'u çok sevi-
yorum. Daha önce bir reklam fıl-
minde çahşmıştık, yeteneğine gü-
vendiğim bir isim. Aynca onunla
çahşmak çok da keyifli bir şey.
-FBmdeanlataroJünüüstfcnen
annentzden söz edebüir misiniz?
BİLGİ!>fER- Annem rolünde-
ki Dürnev Hanım burada anlatı-
cı. Agatha Christk rolünde cina-
yet romanlanyazan birkadın. Ay-
dm bir burjuva kadını. İpuçlan
üzerine kurulu bir çalışma. Tek
bir senaryo olmadığı için zaman-
la kışıler oturacak. Hikâye netlik
kazanınca birazdaoyuncununadı-
na canlandınlmış olacak.
genç kadının gündelik yaşamındaki
gerçeklerle hesaplaşması söz konu-
sudur. MariaElena'nındünyasında kâ-
buslardaki gerçeklerin ve yaşamda-
ki gerçeklerin yollan kesişir. Karma-
şık bir yumaktır bu ve bu yumakta et-
kin gûç olarak Raul yer alır. Sadece
sesiyle var olan bir Raul. "Mutiakses-
sizük yerine, bir ses. her zaman daha
iyidh", öyle değil mi?" Bu ses Bay
Knepp'in bilimsel (!) deneyimleri-
nin bir uzantısı olarak soru işaretle-
ri içerir, öpkı Knepp'in kendisi gibi...
Kneppbir düş ürünümüdür? Gençka-
dınm saplantılanrun bir uzantısı mı-
dır? Hayır. 0, MariaElena'nm kâbu-
su olduğu kadar sistemin bir parça-
sıdır da. Gerçektir. Gerçek ve kâbus
nerede birbirinden aynunakta, nere-
de buluşmaktadır? Bu sorunun uzan-
tılanna bakıldığında, Raul'un tele-
fondan gelen sesi de genç kadının
her şeyin ötesinde özel yaşamıy la he-
saplaşmasının birparçası değil midir?
Zeynep Ava'nın dilimize çevirdi-
ği "Bay Knepp" sorgulayan bir oyun.
Yaşam parametrelerini sorgulayan.
bu parametreler arasında gidip gelen
bir oyun. Yaşamın geniş çizgisinde bir
buluşma. Bu buluşmada gerçek ve
gerçek dışı (kâbus) yan yana, iç içe,
karşı karşıya. Yönetmen Işıl Kasa-
poğhı söz konusu iç içeliği ve kar-
şıtlığı dinamik bir temele oturtarak iz-
leyicinin okumasına bırakmış. Ger-
çek ile düşün buluşmasını ve aynş-
masını, sorulan açık uçlu bırakarak
işlemesi oyundaki farklı katmanlan
öne çıkanyor. Hiçbir şe-
yin kesin çizgilerle belir-
lenmediği bir yorumda
DuyguSağıroğNı'nun çev-
re düzeni daha farklı ola-
maz mıydı diye düşünü-
yorum. Nedense, gözle-
rim hep bir boşluk aradı
sahnede...
TubeSaran Maria Ele-
na rolünde her zaman ol-
duğu gibi yine çarpıcı bir
oyun sergiliyor. Rolüne
hâkim ve bu nedenle de
rolün gerektirdiği renk-
leri taşkın duygularla de-
ğil, bu duygulann sınırla-
rını belirleyen ölçülü de-
ğişimlerle veriyor Saran.
Genç kadmın yaşamı ve
yaşamın genç kadını sor-
gulayış ikilemi, onun güç-
lü yorumunda yumuşak
geçişlerie belirleniyor. Bir
yanda korku, isyan ve di-
reniş. öte yanda aldatma
ve aşk. daha öte yanda
vicdan muhasebesi ve
eziklik iç içe gözlemle-
niyor Maria Elena'da. Ay-
nı derecede zor bir karak-
ter olan Bay Knepp ro-
lünde Köksal Engür, sis-
temin aracı olarak şart-
landınlnuş; sabırlı, nazik
ama acımasız ve baskıcı
birbilim adamından.. şid-
det kullanan, kıskanç ve
şehvetli bir erkeğe geçiş
sürecinı dengeli bir oyun-
culukla venyor. Bedeni-
ni kullanış biçimi, bakış-
ları, ses tonu geçirdiği
ruhsal değişimle orantıh
olarak değişirken izleyi-
cinin ilgisini de sürekli
ayakta tutuyor. Maria Ele-
na ve Knepp arasmdaki
ilişkinin bu denli etkile-
yici boyutlara taşmması-
nın nedeni,metindekiçok
yönlülüğün Tılbe Saran'ın
ve Köksal Engür'ün oyun-
culuklannda daha da zen-
ginleşmesi. tkisini karşı-
lıklı izlemek yorucu, yo-
rucu olduğu kadar zevk-
li bir deneyim. Luis'de
CüneytTürelayaklan ye-
re basan, duyarlı, sevdi-
ği kadınla belli bir nokta-
ya kadar mücadele eden..
ama o nokta aşıldığı an-
dadirencini yitiren erkek-
te ilişkiler ağını tamam-
lıyor. Bu sezon iki oyun-
cu daha katıldı Aksanat
Prodüksiyon Tiyatro-
su'na: GüİerÖkten ve Ya-
vuz Pekman. Anne rolün-
de izlediğimiz Ökten, za-
ten yıllann deneyimli
oyuncusu ve burada da
rolünün gereğini yerine
getiriyor. Yavuz Pek-
man' ın polis rolünde çiz-
diği tip de bütünle uyum
sağlıyor.
"Bay Knepp" sezonun
ilgiyle izlenecek ve tar-
tışılacak oyunlanndanbi-
ri.
YAZIODASI
SELtM tLERİ
'Sildiıı mi Anıları
Gömdünmü Birer Birer'
Istanbul'u tarih, kültür kenti olarak yaşatmak
istemiş, birbirinden duyarlı yazılar kaleme getir-
miş Burhan Arpad'ın "Beyoğlu Sinemalan'ru
okuyordum. Belki o çağnşımlarla...
Belki, Istiklâl Caddesi'ni bir uçtan bir uca sar-
sıp duran, içe yankıyan şarkının etkisiyle: "Herşe-
yin birsonu var/ Sevgilim ben/ affet..."
İşte çıkagelen sinemalar, salonlar, ama daha çok
Türk fiîmleri. Birden durakaldım:
Fuayesinde Hollyvvood yıldızlannın birbirinden
görkemli portre fotoğraflannın asılı durduğu Ye-
ni Melek'teydim. Yine. Üstelik yıllardan 1959 fi-
lan. Hayatımda gördüğüm ilk Türk filmi: Zümrût.
Adı Çolpan llhan olan, gözlerinin zümrüttüğü, si-
yah-beyaz filmde bile belli olan, o çok etkileyici
genç kız, mumlan yanan, üç kollu birşamdan tu-
tuyor.
Beyoglu'nda yürüyorum. Hep o şarkı: "Gönûl
bu elbet I Yandığı yere kadar."
Savrulasavrula, girdaplara alıp götüren bir şey-
ler...
Zümrüt'e Yeni Melek'te gösterildiği için gitmiş-
tik. Türk filmlerinin okumuş yazmış geçinenler-
ce küçümsendiği yıllardı. Yalnızca "ecneö/"film-
ler gösterilen Yeni Melek'te bir "yerti film" gös-
teriliyorsa, Türk sınemasının aşaması saymak
gerekir diye düşünülmüş, o yüzden gidilmişti.
Daha Zümrüt'le Türk filmlerine -ve biricik Çol-
pan llhan'a- âşık olrnuştum.
Sonra Saray'da Üç Arkadaş, unutulmaz ilk Ûç
Arkadaş. Muhterem Nur'un gönmeyen gözleri-
ne Fikret Hakan çakmak tutuyor. Istanbul'un
sokakları, eski harap evler, dayanışma, kardeş-
lik, nasıl da büyülemişti hepsi, nasıl da hayaller
içinde kavrulmuştum.
Istiklâl Caddesi'nin yeni insanlanna bakıyo-
rum. Sesler, kopuk kopuk sözcükler çarpıyor ku-
lağıma. Vakit akşamüzeri, akşamahayli yakm, gök-
yüzü lâcivertle uçuk mavi arasında. Şu Beyog-
lu'nda her şeyin bana yabancılığını hissederken
şarkı, tango, nihavent, vals. Yalnız onu yakın his-
sedebiliyorum: "...Kopardın mı yüreğinüen..."
Nevar bu şarkıda eski Türkfilmlerine çekip gö-
türen? Vals, tango, nihavent?
Bu kez Lüks sinemasındayım, mevsim sanki
ilkyaz başlangıcı, fılmin adı Bıllûr Köşk, bir ma-
sal filmi, Türkân Şoray, Göksel Arsoy, rahmet-
li Behzat Butak... Siyah-beyaz film, riiya sahne-
sinde ansızın renkleniyor. O güne kadar bir dolu
renkli yabancı film görmeme karşın, Billûr Köşk'ün
ansızın renklenivermesinden inanılmaz heyecan
duyuyorum. Bir rüya gibi, renkler sonra yine si-
yah-beyaza dönüşüyor, kayboluyor, eriyor...
Yoksul Türk sineması renkli filme geçiş dene-
meleri içinde, kısıtlı bütçesiyle. Bir de Bahçevan
kalmış aklımda. Rahmetlı Nejat Saydam'ın Ze-
ki Müren filmi. Henüz boya küplerine dalıp çık-
mamış, masum bir Zeki Müren ve harikulâde
Belgin Dbruk, yine o eşsiz Behzat Butak. Yİne
renkli rüya sahneleri. Hakkı çok yenmiş llhan
Engin'in, Istanbul'u apartman mezarlığınaçevi-
recek arsa cinneti ve cinayeti için öytesine önse-
zili senaryosu...
Bugüne geri dönünce, yürürtcen, dükkânlar,
vitrinler, yayık yayık gülüşenler, ölümü bekleyen
tinerci çocuklar, ne garip, kendimi Ahmet Haşim'in
yorgun "O Be/de"sinde yakalarken, "Bana yal-
nızca eski bir budala I Diyen bugûnkü beşer",
Rafet El Roman'ın şimdinin yükselen değerie-
rine o kadar uzak duran şarkısıyia baş başa ka-
lıyorum. Üstelik bütün Istiklâl Caddesi boyunca.
"Beni Affeder misin"...
Demek, diyorum, alıp alıp eski Türk filmlerine
götüren şu nihavent, şu tango, şu vals çağnşım-
lanndagenlerimize işlemiş, bize çok ait, bizim için
hiç eskimeyecâk bir şeyler var...
"Beni Affeder misin?", Istiklâl Caddesi'ni anı-
lann ve yıllann kasırgasına sürükledikçe sürük-
lüyor...
Takvimde lz Bırakan:
"Orada, merdivenin ortasında, öylece -bir şey
kaybetmiş gibi- duruyordu." Nezihe Meriç,Boz-
bulanık ("Boşlukta Mavi"), Dost Yaymlan, 1953.
Gazetect Adnan Gerger,
haberlerinl şiire dönüştürdü
• ANKARA (AA) - Gazeteci Adnan Gerger,
tanık olduğu acı ve isyanlan 'Çürüyen Ü' adh
ilk şiir kitabında okurlarla buluşturda
Araştırma, deneme ve öykü türlerinde de
eserlen bulunan Gerger'in yapıtlanndaki çıkış
noktasmı, insanca yaşama özlemi oluşturuyor.
atv Ankara Haber Merkezi'nde görev yapan ve
bir gazeteci olarak gözlemledıği olaylan,
haberlerdekı objektifliğin aksine, duygulan ve
yorumunu da katarak şiirleştiren Gerger,
şiirlerinde toplumsal gerçeklikleri vurguluyor.
Gerger, önümüzdekı aylarda yayımlanacak
deneme kitabında da kaybedilen ve özlenen
duygulan işlemiş.
Utenatür'den yeni bir
mîmarlık kitatn
• Kühür Servisi - Mimar ve edebiyatçı
Cengiz Bektaş'uı tüm mimarlık yapıtlan
Literatür Yayıncılık tarafından basılmaya
başlandı. Bu yapıtlann ilk dizisi olan 'Popüler
Mimarlık' alanında birinci kitap HaLk Yapı
Sanatı adını taşıyor. Kitapta Türk Evi'nın
ilkeleri ve bu yapılarda kullanılan gereçler, placn
öğeleri, tipleri ve dönemleri de ışleniyor.
Literatür Yayıncılık tarafından yayımianan
çalışmada aynca halk yapı sanahnın oluşumuaa
yönelik işveren -usta- işçi ilişkilerine kullanılan
aygıtlara ve bu alanda emek veren us-alann
birimlerine ve görüşlenne de yer verilıyor.
Fazd Kraltaş fotoğraf sepgisi
• KüMr Senisi - Fotoğraf sanatçısı Fazıl
Kızıltaş'ın 11. kişisel fotoğraf sergisi Ataköy
5. Kısım Emlak Bankası îş Merkezi'nde
(Motivasyon Müdürlüğü) seıpleniyor.
23 Şubat'a kadar de\am edecek olan sergide
sanatçı, 40 renkli doğa fotoğrafını seıgileyecek^.