25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13ŞUBAT2001SAU 14 KULTUR [email protected] TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN Bir sorgulamasürecL..Aksanat Prodüksiyon Tıyatrosu'nda oynanmakta olan Arjantinli yazar JwBeGoldenberg'in''Ba>Knepp'' ad- lı yapıtı 'baskı' unsurunu irdeleyiş biçimi, politik ve psikolojik açılım- lanyla dikkat çeken bir çalışma. Bu anlamda benzerlennden aynldığı önemli noktalar var. Bu farklılıklar, kanımca, Jorge Goldenberg'in, ileti- sini keskın köşeleri olan bir dille ak- tarmak yerine, olaylann çevresinde ör- düğü ilişkıler ağını geniş anlamda yaşamı da sorgulayarak vermesinden kaynaklanmakta. Otaylar, Arjantin'de 1976-83 yılla- n arasmdaki askeri yönetım döne- minde geçer. Yazann hareket nokta- sı "kayıplar'*ın var olduğu her ülke- de ve her dönemde yaşanabilecek denli gerçektir... Raul; bir yıl önce, yönetıme ters düştüğü için sorgulan- mak üzere polis tarafından götürûlen bir erkek, bir eş. bir zamanlar bir sev- gilidir... Şu anda ise "kayıplar''dan bi- ri... Yaşıyor mu, öldürûlmüş mü? Na- sıl? Nerede? Ne zaman? Yanıtsız so- rulardır bunlar. Maria Elena; Ra- ul'un eşi. "Kayıplar'ın bulunması, yargısız infazlann durdurulması gi- rişimlerinde yer alan kadınlardan ve dolayısıyla polisin susturmak iste- diklerinden biridir. Knepp: sistem için çalışan, araştırmalar yapan ve de bilim adamı olduğu için kendi de- ğerlerini göz ardı etmek durumunda olduğunu ileri süren "saghksEw birtip. Adını hecelerken kullandığı sözcûk- ler onun kişiliğinin aynasıdır; u Ko- miserin K'si, NATO'nun N'si, Efen- dininE'si,PolisinP> sL" Kayboluş - baskı - çöküş süreci Goldenberg'in "Bay Knepp" adh oyununda ıki farklı düzlemde gelişir, Kâbus ve gerçek? Maria Elena ile Knepp ve zaman zaman bu buluş- maya katılan polis arasındaki ilişki sanki bir üçgenin kenarlannı oluştu- rur. Bu ilişkide temel hareket nokta- sı genç kadının bilinçaltında yaşa- dıklanyla, kâbuslanyla hesaplaşma- Knepp' sorgulayan bir oyun. Yaşam parametrelerini sorgulayan, bu parametreler arasında gidip gelen bir oyun. Yaşamın . geniş çizgisinde bir buluşma. Bu buluşmada kâbus ve gerçek yan yana, iç içe, karşı karşıya. sıdır. Bu kâbuslar gerçeklerle de ör- tüşmektedir. Öte yanda ise bir başka düzlemde Maria Elena yine bir üçge- nin kenarlanndan biridir. Diğerleri genç kadının sevgilisi Luis'e ve An- ne'ye aittir. Burada ise bir anlamda Yazann soluk aldığı, izleyicinin beyin cimnastiği yaptığı bir dizi film Masal tachnda bir polisiye NENAÇALİDtS UğurYücd ik Ahmet Ümit 'Karan- hkta Koşantar' adh dizi ile Tûrki- ye'nin hıç alışık olmadıği pohsiye kül- türüne yeni bir soluk getirmeyi amaç- lıyor. TRT ekranlannda bugün göste- rime girecek olan 'Karanhkta Koşan- lar'da yaşamın ve suçun altında ezil- miş iki komiserin, Nevzat (Uğur Yü- cel)ile Alf nin (Haluk Bilginer) ya- şamlan konu edıliyor. Bıraz tstanbul. bıraz cinayet, biraz da yaşam üzerine kurulu bir çalışma. - 'Karanhkta Koşanlar' neyin öy- küsü? AHMET ÜMTT - Bu dizide iki ko- mıserin öyküsü anlatılıyor. Fakat bu tip- ler klasık polisiyelerde alışmış oldu- ğumuz 'vurdum mu oturturum' tıp- ICT değil. Daha çok hayatm ve suçun altında ezilmiş insanlar. Birtanesi ya- şadığı olaylardan dolayı alkolik ol- muş, diğeri de hatalan ve günahlan ile yaşayan biri. Bu iki insandan yola çık- tım, onlar adetabizim kameramız. Bu dizide sadece bir seri cinayet anlatıl- mıyor: Istanbul'daki yaşantıdan, in- sanlardan bugünün yaşamından ke- sitler de sunuyoruz. lnsanlann hikâ- yesinin yanı sıra geri planda tstan- bul'un hücâyesi var. Olaylareski levan- ten semtlerin yanı sıra büyük karma- şık kentlere kadar uzanan bir mekân zinciri içınde geçiyor. Bir yanda ses- sızlik ve derinlık varken diğer yanda günlük koşuşturmacanın olduğu bir hikâye. Sanıyorum suç da bu yerler- de işleniyor. - 1993'te 'Çakallann lzinde" isimli bir televizyon filmi çalışmanız olmuş- tu. Şimdi ise bir dizi çahşmasu. ÜMİT - Bu fılm 'Sis ve Gece' kita- bımı yazmadan önce olmuştu. Fakat istediğim gibi bir şey olmamıştı. Da- ha önce de teklifler gelmişti, bir kaç kez denedik ama istediğim gibi olma- dı. Uğur'un daha önceki çalışmalan- nı bildiğım için gelen teklife sıcak baktım. Bu dizide yer alan Nevzat ka- rakten, ilk kez Cumhuriyet gazetesi- nin pazar dergisinde yayımlanmıştı 'Savcınuı Ölümü' adlı hikâyemde. Nevzat ve Ahmet karakterinden yola çıkarak bu ise başladık, onlann ya- şamlannı derinleştirdik. Dizi. deli sa- raylı bır kadın olan Ali'nin annesı Dür- nev hanımın anlahlan ile başlıyor. Ma- salımsı bir polisiye dızisi olacak, Tür- kiyecie polisiye roman kültürü yok, bencebu eksiklıktir. Bu da kültürümü- zün yeterince gelişmemiş olduğunun işaretidir. Türkiye'ye uygun bir poli- siye nasıl olur sorusundan yola çıktık. - Kitaplanmzda yer alan siyasi gön- dermelere bu dizide yer verdiniz mi? ÜMİT - Politik göndermeler yok. Kitaplanmda bunu insandan yola çı- karak yapıyorum, romanın da görevi budur. Meselabirebir göndermeyi dı- ziye koyarsak didaktik olurdu, verimi X#xırada asır, unsur polisi insan olarak anlatmak. Silahı veya mafyayı öven bir tavnmız yok. tstanbul'un gizeminden kaynaklanan bir suç hikâyesi. Öyküsü anlatılan iki komiser, daha çok hayatın ve suçun altında ezilmiş insanlar.' Uğur Yücel ve Haluk Bilginer sette. yakalamak da zorlaşırdı. Politik sine- ma yapmak çok zordur, dünyada bu- nu yapabilen çok az kişi var. Burada asıl unsur polisi insan olarak anlat- mak. Silahı veya mafyayı öven bir tav- nmız yok. lstanbuFun gizeminden kaynaklanan gizemli bir suç hikâye- si. Katil sürekli değişecek - Polisiye bizim toplumumuzda ye- ni Dizide istediğiniz başanyı ekle ede- bileceginize inanıyor musunuz? UMIT - Önce aramızda ne yapaca- ğımızı konuştuk. Sonra da hoşumuza gideni, bizi heyecanlandıran bu hikâ- yeyi sözcüklerle değil de görüntüler- le vermeye karar verdik. Bu hikâye- nin izlenme oranının ne kadar yüksek olacağı belli bir noktadan sonra bi- zim sorunumuz olmayacak. 13 bölüm sonrakalkabilir, bunubilemem; biz şu- nu söyleyebilmeliyiz: Kendi ölçütle- rimize göre çok iyi bir dizi yaptık. Bu- nu dediğimiz taktirde olay bitmiştir. Esas kaygımız bu. Dizi yazan değilim. soluk almak ve egzersiz yapmak için yapıyorum bunu. -Yazıdaki gerilimi ve heyecanı ekra- na nasıl yansıtacaksuuz ? ÜMİT-O heyecanı ve gerilimi kur- maya çahşıyoruz. Arada katılın gözü ile bir sürü olayı görüyoruz. Bir dizi- de herkes kuşkulu, buna Nevzat da dahil, henüz katil belli değil. izleyici- nin ödülü de bu olacak, zekâ. Dizi bi- tınce izleyici polisiye romanlardaki gibi 'Katil işte bu' diyebilecek. -Senaryo diziüebirtikte getişiyor,bu nasıl bir süreç olacak? ÜMİT-Genel hikâyemiz var. Fakat bölüm bittikçe bazı değışiklıkler ola- cak. Yeni bir olgu ortaya çıkabilir ve hikaye farkhlaşabilir. Ana öğeler kal- kıp araya başka şeyler girecek, hikâ- yeler eİdenecek, katil de doğal olarak sürekli değişecek. - Bir yazı ekibiyie çahşmak size ne- lerkatü? tJMTT - Birkaç senaryo denemem olmuştu. Türkiye'de sinemanın soru- nu senaryonun olmayışıdır. Senaryo- ya çok önem veriyorum. Ben de ya- zabilirim ama bu yazdığımdan pek bir şey olmaz. Romana çalışır gibi senar- yoya çahşmak gerekiyor. o nedenle hiç bir iddiam yok. Benden kat kat deneyimli insanlar var ekipte. Başta Uğur Yücel ve Ikinci Bahar dizisinin yazı ekibinden Gökhan Poyzın, Setim Tunç,AydmÜrediisımlı üç arkadaş yer alıyor. Ana hikâye bana ait, olaylar ve karakterler de. Metinler ekip tarafin- dan senaryolaştınlıyor. Ben romanı- mı yazarken kurguyu yaptığımda çev- remdeki insanlara okuturum ama bu- radabeş kişi cinayeti tarrjşıyoruz. Po- lisiye kitap matematik çözmek gibi- dir, çok keyiflidir. Ekiple senaryo tek- niklerini öğreniyorum. - Başka bir televizyon projesi düşü- nüjor musunuz? UMİT - Niyetim, açıkçası bu işi bu- rada bitirmek. Bekleyen romanlanm var. Susurluk üzerine yaptığım yeni bir çahşmamvar. Kahramarumadönmekis- tiyorum, ama bu dizinin de sürmesini istiyorum. Roman yazmak bana keyif veriyor. Sinemada iddiam yok. 'Sinemadaki özeni gösteriyoruz* - 'Karanhkta Koşanlar'da can- landırdığınız AU karakterinden söz eder misiniz? HALUKBÖUGİNER-Bu dizi- de yer alan iki komiserden biri olan Ali'yi canlandınyorum. Ali Istanbullu zengin bir ailenin oğ- lu. Amerika'da hukuk eğitimi gör- müş, bir dönem FBl'da da görev almış bir kişi. ni bir tür™ Bu dizi sizce nasıl flgi görecek? BİLGİNER-Bu çalışmanın yö- nünü seyirci belirleyecek. Biz özenli bk şey yapmaya çalışıyo- ruz. Sinema fîlminde gösterdiği- miz özeni, bu çalışmada da gös- teriyoruz. -UğurYücel'iterciheünenede- ninizneydi? BtLGİNER - Uğur'u çok sevi- yorum. Daha önce bir reklam fıl- minde çahşmıştık, yeteneğine gü- vendiğim bir isim. Aynca onunla çahşmak çok da keyifli bir şey. -FBmdeanlataroJünüüstfcnen annentzden söz edebüir misiniz? BİLGİ!>fER- Annem rolünde- ki Dürnev Hanım burada anlatı- cı. Agatha Christk rolünde cina- yet romanlanyazan birkadın. Ay- dm bir burjuva kadını. İpuçlan üzerine kurulu bir çalışma. Tek bir senaryo olmadığı için zaman- la kışıler oturacak. Hikâye netlik kazanınca birazdaoyuncununadı- na canlandınlmış olacak. genç kadının gündelik yaşamındaki gerçeklerle hesaplaşması söz konu- sudur. MariaElena'nındünyasında kâ- buslardaki gerçeklerin ve yaşamda- ki gerçeklerin yollan kesişir. Karma- şık bir yumaktır bu ve bu yumakta et- kin gûç olarak Raul yer alır. Sadece sesiyle var olan bir Raul. "Mutiakses- sizük yerine, bir ses. her zaman daha iyidh", öyle değil mi?" Bu ses Bay Knepp'in bilimsel (!) deneyimleri- nin bir uzantısı olarak soru işaretle- ri içerir, öpkı Knepp'in kendisi gibi... Kneppbir düş ürünümüdür? Gençka- dınm saplantılanrun bir uzantısı mı- dır? Hayır. 0, MariaElena'nm kâbu- su olduğu kadar sistemin bir parça- sıdır da. Gerçektir. Gerçek ve kâbus nerede birbirinden aynunakta, nere- de buluşmaktadır? Bu sorunun uzan- tılanna bakıldığında, Raul'un tele- fondan gelen sesi de genç kadının her şeyin ötesinde özel yaşamıy la he- saplaşmasının birparçası değil midir? Zeynep Ava'nın dilimize çevirdi- ği "Bay Knepp" sorgulayan bir oyun. Yaşam parametrelerini sorgulayan. bu parametreler arasında gidip gelen bir oyun. Yaşamın geniş çizgisinde bir buluşma. Bu buluşmada gerçek ve gerçek dışı (kâbus) yan yana, iç içe, karşı karşıya. Yönetmen Işıl Kasa- poğhı söz konusu iç içeliği ve kar- şıtlığı dinamik bir temele oturtarak iz- leyicinin okumasına bırakmış. Ger- çek ile düşün buluşmasını ve aynş- masını, sorulan açık uçlu bırakarak işlemesi oyundaki farklı katmanlan öne çıkanyor. Hiçbir şe- yin kesin çizgilerle belir- lenmediği bir yorumda DuyguSağıroğNı'nun çev- re düzeni daha farklı ola- maz mıydı diye düşünü- yorum. Nedense, gözle- rim hep bir boşluk aradı sahnede... TubeSaran Maria Ele- na rolünde her zaman ol- duğu gibi yine çarpıcı bir oyun sergiliyor. Rolüne hâkim ve bu nedenle de rolün gerektirdiği renk- leri taşkın duygularla de- ğil, bu duygulann sınırla- rını belirleyen ölçülü de- ğişimlerle veriyor Saran. Genç kadmın yaşamı ve yaşamın genç kadını sor- gulayış ikilemi, onun güç- lü yorumunda yumuşak geçişlerie belirleniyor. Bir yanda korku, isyan ve di- reniş. öte yanda aldatma ve aşk. daha öte yanda vicdan muhasebesi ve eziklik iç içe gözlemle- niyor Maria Elena'da. Ay- nı derecede zor bir karak- ter olan Bay Knepp ro- lünde Köksal Engür, sis- temin aracı olarak şart- landınlnuş; sabırlı, nazik ama acımasız ve baskıcı birbilim adamından.. şid- det kullanan, kıskanç ve şehvetli bir erkeğe geçiş sürecinı dengeli bir oyun- culukla venyor. Bedeni- ni kullanış biçimi, bakış- ları, ses tonu geçirdiği ruhsal değişimle orantıh olarak değişirken izleyi- cinin ilgisini de sürekli ayakta tutuyor. Maria Ele- na ve Knepp arasmdaki ilişkinin bu denli etkile- yici boyutlara taşmması- nın nedeni,metindekiçok yönlülüğün Tılbe Saran'ın ve Köksal Engür'ün oyun- culuklannda daha da zen- ginleşmesi. tkisini karşı- lıklı izlemek yorucu, yo- rucu olduğu kadar zevk- li bir deneyim. Luis'de CüneytTürelayaklan ye- re basan, duyarlı, sevdi- ği kadınla belli bir nokta- ya kadar mücadele eden.. ama o nokta aşıldığı an- dadirencini yitiren erkek- te ilişkiler ağını tamam- lıyor. Bu sezon iki oyun- cu daha katıldı Aksanat Prodüksiyon Tiyatro- su'na: GüİerÖkten ve Ya- vuz Pekman. Anne rolün- de izlediğimiz Ökten, za- ten yıllann deneyimli oyuncusu ve burada da rolünün gereğini yerine getiriyor. Yavuz Pek- man' ın polis rolünde çiz- diği tip de bütünle uyum sağlıyor. "Bay Knepp" sezonun ilgiyle izlenecek ve tar- tışılacak oyunlanndanbi- ri. YAZIODASI SELtM tLERİ 'Sildiıı mi Anıları Gömdünmü Birer Birer' Istanbul'u tarih, kültür kenti olarak yaşatmak istemiş, birbirinden duyarlı yazılar kaleme getir- miş Burhan Arpad'ın "Beyoğlu Sinemalan'ru okuyordum. Belki o çağnşımlarla... Belki, Istiklâl Caddesi'ni bir uçtan bir uca sar- sıp duran, içe yankıyan şarkının etkisiyle: "Herşe- yin birsonu var/ Sevgilim ben/ affet..." İşte çıkagelen sinemalar, salonlar, ama daha çok Türk fiîmleri. Birden durakaldım: Fuayesinde Hollyvvood yıldızlannın birbirinden görkemli portre fotoğraflannın asılı durduğu Ye- ni Melek'teydim. Yine. Üstelik yıllardan 1959 fi- lan. Hayatımda gördüğüm ilk Türk filmi: Zümrût. Adı Çolpan llhan olan, gözlerinin zümrüttüğü, si- yah-beyaz filmde bile belli olan, o çok etkileyici genç kız, mumlan yanan, üç kollu birşamdan tu- tuyor. Beyoglu'nda yürüyorum. Hep o şarkı: "Gönûl bu elbet I Yandığı yere kadar." Savrulasavrula, girdaplara alıp götüren bir şey- ler... Zümrüt'e Yeni Melek'te gösterildiği için gitmiş- tik. Türk filmlerinin okumuş yazmış geçinenler- ce küçümsendiği yıllardı. Yalnızca "ecneö/"film- ler gösterilen Yeni Melek'te bir "yerti film" gös- teriliyorsa, Türk sınemasının aşaması saymak gerekir diye düşünülmüş, o yüzden gidilmişti. Daha Zümrüt'le Türk filmlerine -ve biricik Çol- pan llhan'a- âşık olrnuştum. Sonra Saray'da Üç Arkadaş, unutulmaz ilk Ûç Arkadaş. Muhterem Nur'un gönmeyen gözleri- ne Fikret Hakan çakmak tutuyor. Istanbul'un sokakları, eski harap evler, dayanışma, kardeş- lik, nasıl da büyülemişti hepsi, nasıl da hayaller içinde kavrulmuştum. Istiklâl Caddesi'nin yeni insanlanna bakıyo- rum. Sesler, kopuk kopuk sözcükler çarpıyor ku- lağıma. Vakit akşamüzeri, akşamahayli yakm, gök- yüzü lâcivertle uçuk mavi arasında. Şu Beyog- lu'nda her şeyin bana yabancılığını hissederken şarkı, tango, nihavent, vals. Yalnız onu yakın his- sedebiliyorum: "...Kopardın mı yüreğinüen..." Nevar bu şarkıda eski Türkfilmlerine çekip gö- türen? Vals, tango, nihavent? Bu kez Lüks sinemasındayım, mevsim sanki ilkyaz başlangıcı, fılmin adı Bıllûr Köşk, bir ma- sal filmi, Türkân Şoray, Göksel Arsoy, rahmet- li Behzat Butak... Siyah-beyaz film, riiya sahne- sinde ansızın renkleniyor. O güne kadar bir dolu renkli yabancı film görmeme karşın, Billûr Köşk'ün ansızın renklenivermesinden inanılmaz heyecan duyuyorum. Bir rüya gibi, renkler sonra yine si- yah-beyaza dönüşüyor, kayboluyor, eriyor... Yoksul Türk sineması renkli filme geçiş dene- meleri içinde, kısıtlı bütçesiyle. Bir de Bahçevan kalmış aklımda. Rahmetlı Nejat Saydam'ın Ze- ki Müren filmi. Henüz boya küplerine dalıp çık- mamış, masum bir Zeki Müren ve harikulâde Belgin Dbruk, yine o eşsiz Behzat Butak. Yİne renkli rüya sahneleri. Hakkı çok yenmiş llhan Engin'in, Istanbul'u apartman mezarlığınaçevi- recek arsa cinneti ve cinayeti için öytesine önse- zili senaryosu... Bugüne geri dönünce, yürürtcen, dükkânlar, vitrinler, yayık yayık gülüşenler, ölümü bekleyen tinerci çocuklar, ne garip, kendimi Ahmet Haşim'in yorgun "O Be/de"sinde yakalarken, "Bana yal- nızca eski bir budala I Diyen bugûnkü beşer", Rafet El Roman'ın şimdinin yükselen değerie- rine o kadar uzak duran şarkısıyia baş başa ka- lıyorum. Üstelik bütün Istiklâl Caddesi boyunca. "Beni Affeder misin"... Demek, diyorum, alıp alıp eski Türk filmlerine götüren şu nihavent, şu tango, şu vals çağnşım- lanndagenlerimize işlemiş, bize çok ait, bizim için hiç eskimeyecâk bir şeyler var... "Beni Affeder misin?", Istiklâl Caddesi'ni anı- lann ve yıllann kasırgasına sürükledikçe sürük- lüyor... Takvimde lz Bırakan: "Orada, merdivenin ortasında, öylece -bir şey kaybetmiş gibi- duruyordu." Nezihe Meriç,Boz- bulanık ("Boşlukta Mavi"), Dost Yaymlan, 1953. Gazetect Adnan Gerger, haberlerinl şiire dönüştürdü • ANKARA (AA) - Gazeteci Adnan Gerger, tanık olduğu acı ve isyanlan 'Çürüyen Ü' adh ilk şiir kitabında okurlarla buluşturda Araştırma, deneme ve öykü türlerinde de eserlen bulunan Gerger'in yapıtlanndaki çıkış noktasmı, insanca yaşama özlemi oluşturuyor. atv Ankara Haber Merkezi'nde görev yapan ve bir gazeteci olarak gözlemledıği olaylan, haberlerdekı objektifliğin aksine, duygulan ve yorumunu da katarak şiirleştiren Gerger, şiirlerinde toplumsal gerçeklikleri vurguluyor. Gerger, önümüzdekı aylarda yayımlanacak deneme kitabında da kaybedilen ve özlenen duygulan işlemiş. Utenatür'den yeni bir mîmarlık kitatn • Kühür Servisi - Mimar ve edebiyatçı Cengiz Bektaş'uı tüm mimarlık yapıtlan Literatür Yayıncılık tarafından basılmaya başlandı. Bu yapıtlann ilk dizisi olan 'Popüler Mimarlık' alanında birinci kitap HaLk Yapı Sanatı adını taşıyor. Kitapta Türk Evi'nın ilkeleri ve bu yapılarda kullanılan gereçler, placn öğeleri, tipleri ve dönemleri de ışleniyor. Literatür Yayıncılık tarafından yayımianan çalışmada aynca halk yapı sanahnın oluşumuaa yönelik işveren -usta- işçi ilişkilerine kullanılan aygıtlara ve bu alanda emek veren us-alann birimlerine ve görüşlenne de yer verilıyor. Fazd Kraltaş fotoğraf sepgisi • KüMr Senisi - Fotoğraf sanatçısı Fazıl Kızıltaş'ın 11. kişisel fotoğraf sergisi Ataköy 5. Kısım Emlak Bankası îş Merkezi'nde (Motivasyon Müdürlüğü) seıpleniyor. 23 Şubat'a kadar de\am edecek olan sergide sanatçı, 40 renkli doğa fotoğrafını seıgileyecek^.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle