24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Doğrultu farklılığı DSP'li Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, tarikatçı Esad Coşan'ın Süleymaniye'nin bahçesine gömülmesine ilişkin kararnameyi imzalama gerekçesini şöyle açıklamış: "Benim yaşam biçimimde, biryerde bakanlık yapacaksam liderferin verdiği karara uyanm. Benim içime sinip sinmemesi önemli değil." Şu fani dünyada insanın yaşam biçimine kul" olma tutumu sinmişse eğer, tarikatının doğrultusu da farklı farklı olabiliyor demek... ISIK KA\SU Içtuzuk yetmez, egemenliği değiştirelim TBMM Içtüzüğü değiştirildi. Artık iktidar; IMF patentli yasalan, bırakın kamuoyunu, "egemenliği ulus adına kulianan" TBMM'de bile tartışmaya gerek duymadan "kaldıreli, indireli" yöntemiyle birkaç dakikada çtkarı- verecek. Bunun adına da "demokra- sr" denecek. Elbette böyle bir sistem- deTBMM; yurttaşlann değil, IMF'nin, Dünya Bankası'nın, uluslararası fi- nans çevrelerinin, çokuluslu şirket- lerin temsil edildigi bir kurum haline dönüştürülecek. örneğin, iktidar TBMM'ye önü- müzdeki günlerde TEKEL yasasını getirecek. Daha doğrusu TEKEL'i yok eden tasan ele alınacak. Bu yasanın, konuşulmadan, tartışılmadan, tektek maddeleri, fıkralan üzerinde durulma- dan yıldınm hızıyla Meclis'ten geçi- rilmesinin sonuçlannı Tekgıda-lş Sen- dikası Genel Başkanı Hüseyin Ka- rakoç'tan öğrenelim: "Bugün Türkiye'de 500 bin tütün ekicisi aile var. TBMM'de görüşüle- cekyasa ile TEKEL'in özelleştirilme- sisonucunda 450 bin kişiaç ve açık- ta kalacak." Abartma değil Karakoç'un yaptığı... Yaşanacak tütün acısını somut bilgi- lere dayandınyon Tütünden destek çekiliyor, TEKEL de özelleştirildiğinde devreye bir-iki yabancı sigara tekeli girecek. Bu te- kellerin ûrettikleri sigaralarda kullan- dıklan tütünlerbelli. Herbirsigarada, yûzde 70 Virginia tütünü, yûzde 15 Buıiey tütünü, yüzde 15 de dolgu maddesi olarak Türk tütünü kullanı- lıyor. Virginia ve Buriey tütünleri ise yurtdışından gelecek. Bu rakamlardan yola çıkarsak; sigaralarda yalnızca yüzde 15'lik Türk tütünü kullanılaca- ğından, haydi diyelim yüzde 5 de ih- raçlık tütün var, demek ki 500 bin ai- lenin yüzde 80'i tütün ekemez duru- ma gelecek. Yani, TEKEL'in yabancı- laştınlması sonucu yalnızca 40-50 bin tütün üretidsine gerek duyulacak" Ya gerisi? Geriye kalan 450 bin ai- le tütün dışında bir şey ekebilir mi? Hüseyin Karakoç'un bu soruya da yanrtı var Tütün ekilen tariada başka birürün elde edebilmek için arazJnin 3 yıl bo- yunca nadasa bırakılması gerekiyor. Yani tütün tarlasına, nikotin ya da kul- lanılan gübre nedeniyle 3 yıl bir baş- ka ürün ekilemiyor. Bu demektir ki 450 bin aile, yani yaklaşık 2 milyon yurttaş en az 3 yıl boyunca açlıkla karşı karşıya bırakılacak." Içtüzük yetmez. TBMM Genel Ku- rul Salonu'ndaki yazı da değiştiril- meli: 'Egemenlik Kayıtstz Koşulsuz Ye- ni Dünya Düzeninindir." Petrol-lş ve Türkiye Maden-lş sendikalan, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun Eti Holding'in özelleş- tirilmesine ilişkin karannın iptaii için dava açtılar. Dava dilekçesinde, bor tuzlarının Türkiye açısından Öne- mine dikkat çekildi: "Bor kimyasal özelliği gereği tanm, detenan, ilaç, fiberglas, cam, boya, izolasyon, enerji, iledşim, nükJeervebenzeripek çok alanda kullanılan bir element olup sanayinin tuzu olarak adlandı- rılmaktadır. Borun 250'den fazla kullanım alanı vardır ve çoğunda al- Tiipkiye'nin kurtuluşu bordadır ternatifsizdir. 1978yılındaborihra- cat geliri 80 milyon dolar civannda iken gûnümûzde 250-300 milyon dolar seviyesine yükse/miştir. Ulke- mizde bilinen bor rezervleri yakla- şık2.5 milyon tondur. Ham bor cev- herinin fiyatı ton başına 300 dolar olduğu varsayıldığında 500- 750mil- yartık bir ulusal kaynaksöz konusu- dur. Doğrudan devlet hazinesine giden bu meblağın özet şahıslara yönlendirilmesi kamu yaranna ay- kındır. 500-750 milyar dolariık bir ulusal kaynağın özel şahıs veya gruplara tahsisihiçbirekonomi, ada- let ve hakkaniyet ilkesi ile bağdaş- mamaktadtr." Petrol-lş Başkanı Mustafa Öztaş- kın, ulusaJ bir politikayla borJann daha verimli işletilmesi halinde yal- nızca bu alanda dışsatımın milyar dolarlar düzeyine ulaştınlabilece- ğine inanıyor "Birçok ülkenin dün- ya pazarlannda söz sahibi olduğu alanlar var. Kimisi petrolle, kimisi elektronik sanayii ile, kimisi kimya sanayii ile... Bor rezervlerinin yüz- de 60'ına sahip Türkiye de, oluştu- racağı ulusalborpolitikası ile IMF'ye bağımlılıktan kurtulur, iç ve dış borç- lannı azaltır. Yeterki, buna inanalım, ulusal çıkarian öne çıkaralım..." öztaşkın, öneriyi yaşama geçir- menin yalnızca birkaç sendikanın sahiplenmesine bırakılacak bir ko- nu olmadığını vurguluyor ve tüm kesimleri kampanyaya çağınyon Türkiye'nin kurtuluşu bordadır..." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU v Bu Parmaklar Bende Olacakü!./ özgüriüğüne kavuştuğun- da, Eşber Yağmurdereli ile sohbet etme güzelliğini yaşa- dım. Aslında "özgüriüğüne ka- vuştuğunda" demek yanlış. Eşber Ağbi hep özgürdü. Dü- şünceden korkan mevzuat vampirteri, Yağmurdereli'nin kafasındaki dünyadan ürktük- leri için onu tutsak ettiler, ama gerçek tutsaklar kenditeriydi. Ve hâlâ da öyleler. Tum insan- lık için daha aydınlık yannlar düşlemek, tasarlamak ve bu yolda emek harcamak var- ken, çeşitli çıkar güdüleriyle bugünün, "insan değerini hi- çesayan" sistemini koruma- ya çalışmak gerçek tutsaklık değil mi? "Zulüm" olgusunun mağ- duru belki mazlumdur ama.. gerçek kurban zalimdir. Za- lim, mazlumdan dahazordu- rumdadır. Güneşin altında ya- şanan aydınlık savaşımı, cel- lat olup ip çekmektense, fi- kirleri uğruna asılmayı göze alanlann gösterdikleri cesa- retle gelışmış, kitlelerin bilin- ci "insanı, insanlığa çağıran" değerlerin çabalanyla ışımış- tır. Haklarını ödeyemeyiz. Eşber Ağbi, bir anısını an- lattı. Bir gün cezaevinde bir başka mahkûmla konuşuriar- ken mahkûm, Eşber Ağbi'nin elini tutmuş, parmaklannı in- celemiş ve "Vay toe'demiş, 'şu parmaklann güzelliğine bak!" - Anlayamadım, demiş Eş- ber Ağbi. Mahkûmun yanıtı aynen şöyle: - Abicim ben yankesiciyim, bizim işte ince parmaklar çok önemlidiıi Bu senin parmak- larbende olsaydı, o kadarçok para çarpardım ki! Henüz okumayanlar için, aktarmak istediğim çarpıcı bir kısım da Memet Fuât'ın "Nâ- zım Hikmet" kitabından, Do- nanmaDavası'ylailgili: "...Ko- vuşturmalar çok geniş tutul- muştu. Hikmet Kıvıtcımlı, Nu- diye Yalçı, Kerim Korcan, ağabeysi Haydar Korcan'dan başka, özellikle Nâzım Hik- met'in kitaplannı okuyan pek çok astsubayla onlann tanı- dıklan, yakınlan gözaltına alı- nıp sorgulanmışlardı. Ortanca kardeşi Nuri Tahir Tipi, önce Yavuz'da, sonra Erkin'dege- dikli ûstçavuş olan Kemal Ta- hir de sanıklar arasındaydı. Yavuz zırhlısından topçu başgediklıçavuş Hamdi Atev- daş'/n yani sıra bu olaya gö- revli olarak katıldığını ileri sü- ren bir astsubay daha vardı: Gene Yavuz zırhlısından cep- haneci başgedikli çavuş Adil Kut Daha önce de erat arasın- da 'ağız yoklama' yoluyla bil- gi toplama işleri yapmış olan bu astsubaya, kendi söyledi- ğine göre 'Seni tutuklayıp huc- relerde ayn ayn yatanlann ya- nına koyacağız. Yeni tutuk- lanmış gibi yaparak onlardan bilgi sızdıracaksın. Mahkeme başlayınca hem ödüllendiri- lecek, hem de terfi ettirilecek- sin' denmişti. Mahkeme başlayınca, ödül- lendirilmek bir yana serbest de bırakılmadığını gören Adil Kut, sorgusu sırasında yargıç- lara durumu açıklayarak, 'Tah- liyemi ve terfiimi istiyorum' dediyse de, bu açıklama onu dörtyıl ceza yemekten kurta- ramadı." (sf. 237) Şairini ülkesi için tehlikeli bulan sistem, kendi muhbiri- ni mi harcamayacak? Dün Nâzım Hikmeften kork- tular. Çünkü onun kafasında daha aydınlık bir dünya var- dı. Gericiliğe, çürümüşlüğe, sömürüye karşıydı ve karşı ol- duklannın toplamından bes- lenenler vardı. Bugün, Eşber Yağmurdereli'den korkuyor- lar. Çünkü kitleleri aydınlat- mak için göstereceği her ça- ba, statükonun rantını tehdit ediyor. Bu isimlersadecesim- ge. Sistem bazı insanlan teh- likeli buluyor, devlet insanın- dan, aydınından, şairinden, yazanndan, çizerinden ürkü- yor. Yann da, "daha güzelya- nnlar" için çaba harcayanlar olacak. Çünkü insan durmaz.. dursaydı, mağaradan kente gelemezdi. Yannın aydınlanmacılanna alınacak tavır, uygarlık düze- yimizin göstergesi olacak. Ama borsayla ilgilenmek da- ha çekici geliyorsa size, buy- run.. yazı da bitti zaten! CHP'ningöl Başbakan: Deniz Baykal Başbakan Yardımcılan: Aydın Menderes, Uhan Kesici Içişleri Bakanı: Necdet Menzir Dışişleri Bakanı: Tarkan Tevetoğlu Sağlık Bakanı: Dr. Erol ge kaöinesi! Köse Milli Savunma Bakanı: Kenan Evren Kültür Bakanı: Deniz Akkaya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Besim Tibuk Spordan Sorumlu Devlet Bakanı: Ali Şen. 'Topkı sümeT günü yaMaşıyor! Bu çarşamba, 14 Şubat... 'Sözde' Sevgililer Günü... Tüketim ve imaj kültürünün yarattığı bir gün... Bu hortumun pazariama çalışmaları çoktan başladı, 'sevgi' ve 'sevgili' gibi güzel sözcüklerin sosyal enerjisinden rant yaratılıyor... Oysa her aşk'ın kimyası gibi, günü de ayndır... Bu 'light dayatma'ya karşı duralım... 14 Şubat bir 'toplu sünnet' mantığıyla varedilmiştir! Gazeteci ile medyatör Basın mesleğinin yüz aklarından Is- lam Çupi, gazetecilik ile holding med- yası arasındaki ayrımı ne güzel tanım- lamış: "Cağaloğlu'ndaki simitle gününü geçirmek bile holdinglerde yenen öğle yemeklerinden daha verimli bir gazete- ci tokluğu idi." Gazetecinin "tokluğu" ile medyatö- rün "açgözlülüğü", gazetecinin yaşam biçimi ile medyatörün ulaşmak istediği nokta elbette aynı değil. ömeğin, bir gazeteci kendisine 3-3.5 yıllık bir süreç içinde "1 milyon dolar" (yak- laşık 670 milyar TL) -hele hele basın sektöründe son bir kaç ay içinde işten çıkanlanlann sayısının bini aştığı bir dö- nemde-, yanlış okumadınız tam 1 mil- yon dolar kazanma hedefi koymaz, ko- yamaz... Koyarsa ne olur? Resmi veri- lere göre, nüftjsun yüzde 40'ının aylık ge- lirinin 150 milyon liranın (yaklaşık 225 dolar) altında olduğu bir ülkede kazana- cağı gelırden ayda yaklaşık 17 milyar TL (25 bin dolar) tasarruf etmeyi kendi- sine başlıca hedef sayan "medyatör" doğal olarak "algı"i\e "gerçeği" birbiri- ne kanştınr. İçinde yaşadığı toplumun "oerçe/f'Terinden uzaklaşır, yarattığı "sa- nal" dünyayı "gerçek" diye algılar. Öy- le algılamakla kalmaz, yazılarıyla, ha- berteriyle sanallığı "gerçe/f"niyetinetop- luma algılatmaya çabalar. Ne yapar? Garibanlıkla dalgasını geçer, toplu- mun iktisaden güçsüz kesimlerini aşa- ğılar, kendisine 1 milyon dolar kazandı- racak düzeni kutsar, kamusal değer ve birikimlerin özel ellerde tekelleşmesine göz yumar, edineceği 1 milyon dolar ile başka ülkelerde yaşama hayali nedeniy- le de "ulusal" olanı yadırgar, küçümser. Bütün bunlan da "insan haklan, demok- rasi, özgürleşme" adına yapar... Islam Çupi adı gazeteciliği simgeler, 1 milyon dolan hedefleyen de medya- törü... HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ igulgecCayahoo.com KİM KtME DUM DUMA BEH/ÇAK behicakfa turk.net ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI r- HARBt SEMİHPOROY semihporoy (a yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Şubat KING KONG'UN SENARfSTİ.. 1332 'D£ BU6ÜH, İN6İÜZ. rAZAR/ E&6AG. W*LLACS, S9- yfiŞfNDA HOLLyu/OOO'0/l ÖLMÜÇTÜ'. ÖNCeLBKi TB MuHA8ıG.t OlAeAK ÇAUŞMIŞ, DAHA j>en£*rr/A GDMAA/CAG/ MZAAAy* HYU ZjANPiRlfJCA j ITO'İ AÇKfAJ HÎTHSA İMZAStM/ AHifff, Bu ABAPA OYUNCAG VE F'cja -seMA&yotAe/ YAZ- toıfrr. i?r£, '</A/6 KOVS'UN SEUAGYOSU DA CHÜMÜAS0&M HSMGN ÖMCE Ü2E*./tJPE Ç ÜGÜNDÜ. 1933'TE rAMAMLAM Z , OESlÇ/K FİIAA HtL£t-£-£j İLE SnŞcla, hu fitıtttn, Empirt S*af€ binosımn +ef*e- S/mc/* 9me»* ilgiıtc *tr suh#ci $örüfûı/ofi V-' GÖRÜŞ EMİN GÜRSES Şanon'un Şalomu Israil'deki seçimleri kazanan, Filistinlilere karşı sal- dırganlığıyla ün salmış, buldozer lakaplı Likud lideri Şaron, seçim sonrası aksayan barış görüşmelerine tekrar ivme kazandırmak için Arafat'a görüşmelere devam mesajları gönderiyor. Şaron'un seçilmesinin Filistinliler açısından pek bir şey değiştirmeyeceğıni düşünen Arafat sakin. Islami Cihat ve Hamas gibi Fi- listinli muhalif bazı radikal gruplar ise Şaron'un geç- mişini sürekli gündeme getirerek, ortamın kızışaca- ğından memnun, toplumsal desteklerini arttırmanın peşindeler. Hamas, Şaron'un seçilmesini, çatışma- lan ve dolayısıyla Israil'in üzerindeki uluslararası bas- kıyı arttıracağı ve Arap dünyasında zorunlu bir daya- nışma yaratacağı için olumlu buluyor. Arafat'ın El Fe- tih örgütünün liderliği de West Bank, Gazze ve Do- ğu Kudüs'ten çekilmeyi kabul etmezse Israil'in yeni liderini artan oranda şiddetle karşılaşacağı konusun- da uyanyor. 1928 doğumlu olan ve özellikle 1950'li yıllarda Fi- listinlilere karşı saldınlanyla öne çıkan Şaron, 1982'de Begin başbakanken Lübnan'ın işgaline öncülük et- miş ve Eylül 1982'de Filistinli mülteci kamplanndaki katliamlan düzenlemişti. Şubat 1983'te Israil'de ku- rulan bir komisyon, Şaron'u bu katliamlardan 'dolay- lı sorumlu' tutmuş ve Şaron savunma bakanlığından istifa etmek zorunda kalmıştı. 1993'te başlayan Oslo banş sürecinden bu yana Şaron, Barak'ı Filistinlilere karşı fazla tavızkâr dav- ranmakla suçlamaktaydı. Israil'in güvenlıği için Filıs- tinlilerin askeri olarak yenilgiye uğratılması gerekti- ğine inanan Şaron, izlediği gerginlik politikasıyla 6a- rak yönetimini de zora sokmuştu. 28 Eylül 2000'de Haremüşşerif^ziyareti ve bu nedenle başlayan çatış- malar, bu çabanın en önemli dönüm noktası olmuş, Barak yönetimi zora sokulmuştur. Dumanlı havadan medet uman Likud lideri Şaron'un böyle bir yöntem kullanarak iktidar yolunu kendisine açması ilginçtir. Bu kışkırtmalarla gerginleşen ortamda zorlanan Barak'a destek verenlsrailli Araplann banş konusun- da umutsuzluğa kapılmalan, Barak'tan uzaklaşmala- nna yol açmıştır. Israilli Araplar 5.8 milyonluk Israil nü- fusunun yaklaşık yüzde 20'sini ^üzde 13 seçmen) oluş- turuyor. Geçen seçimlerde yüzde 80'in üzerinde bir katılım sağlanmışken bu seçimlerde katılım oranı yüz- de 60'larda kalmıştır. Bu rakamlar Israilli Araplar ara- sında olduğu kadar özellikle Işçi Partili seçmenler arasında da bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk duygu- sunun yaygın olduğunu göstermektedir. Nüfusun yak- laşık yüzde 48'i Israil, Afrika ve Asya doğumlulardan oluşuyor. Bu kesimde oy vermeye hak kazananlann yüzde 18'i Rusya göçmeni. Israil'in kuşatma altında olduğu, var olmak ya da yok olmak arasında yaşadı- ğı düşüncesinin hâkim olduğu bu kesimin çoğunluk- la Likud ve diğer sağ partilen desteklediği bilinmek- tedir. Işçi Partisi eskı lideri Şimon Perez, oy venme- yenleri yönetimi Mussolini'nin eline veren aptallar" olarak nrtelendiriyor. Oy vermeyen Araplann Şaron'un başansına katkı sağladıklan açıktır. Şaron gerginlik politikası izleyerek Filistinli grupla- rı çatışmaların içine çekme ve imha etme politikasın- dan vazgeçmiş değildir. Bugün bunun yeni ve yumu- şak versiyonunu gündeme getirebilir. Israil'deki özel- likle Avrupa-Amerika kökenli Yahudilerin önemli bir kesiminın ise çatışmalardan son derece rahatsız ol- duklan bilinmektedir. Süregiden çatışma ortamı. bun- ların ABD'ye dönüşlerini sürekli gündemde tutmala- nna neden olmaktadır. Oysa bu kesim Israil'le ABD arasında köprü görevi görmektedir. Şaron'un muhalefetteyken kullandığı radikal söy- lemlen uygulamaya geçirmesi zor görunuyor. Geçen ocak ayı sonunda New Yorker dergısinde Arafat'ı te- rörist ve katil olarak nitelendıren Şaron'un, seçilince Arafat'a doğrudan ve dolaylı olarak göruşme mesaj- lan göndermesı buna örnektir. Norveç Dışişleri Ba- kanı Thorbjoern Jagland, "Şaron'un seçım döne- minde soyledıklerı uygulanırsa korkmak için her ne- den vardır" demektedir. Fakat her ne kadar Barak'ın Arafat'a, West Bank ve Gazze'nin yüzde 90'ını ver- me hesaplarına karşılık, ancak yüzde 42'sini verebi- lirim diyen ve Doğu Kudüs'te Filistinlilerin hak talep- lerini reddeden Şaron, sıkı bir tüccar gıbı davrana- rak ışin başında fiyatı yuksek tutmaya çalışıyor. Israil'in kontrol edilebilir bir çatışmayı sıirdürebıle- ceğini düşünen ve Israil'in hayati ve tarihi çıkarların- dan vazgeçmeyeceğini ifade eden Şaron, hesapla- nnı uzun döneme yayabileceği bir strateji peşınde^ dir. Fakat VVashington yönetimınin Ortadoğu'daki ekonomık hesaplarını göz ardı edemeyeceğı ıçın Araplar arasında artan oranda radikalleşmeye ve ABD karşıtlığının güçlenmesine yol açabılecek adım- lar atmaktan kaçınacaktır. Aksi takdırde ABD'nın böl- gesel etkinhğine başkaları rakip çıkabilir. Şaron boy- le bir riski göze alamaz. E-mail: emingurses(« yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Göğüs san- 1 cısı. ateş, titre- me, öksürûk 2 gibi belirtiler- 3 le ortaya çıkan akcığerzan il- tihabı, zatül- 5 cenp. 2/ Dü- 5 şünce... Ame- rika'da yaşa- yan ve çama- 8 şırcı ayı da de- g nılen hayvan. 3/ Tahıl kuyusu, zahi- re amban... Bir nota. 1 4/DiIbiIgisindekisöz- 2 cük türlerinden biri. 3 5/ Dürüst, iyi ahlak- 4 lı... Kenarlan ve açı- 5 lan birbirine eşit olan 6 dörtgen. 6/ Coşkun, -, esinle dolu... Tavlada „ kullanılan oyun aracı. 7/"Ölümdüryaşanan tek başına / Aşk — kişiliktir" (Ataol Behramoğ- lu)... Afrika'da yaşayan bir antilop. 8/ Dil devrimi- nin ilk yıllannda TBMM'nin genel kuruluna veri- len ad. 9/ Geminin saatteki hızını anlamak ıçın kul- lanılan aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tıp dilinde büyük tansiyona verilen ad. 2/ Her yani suyla çevrili kara parçası... Yüz örtüsü, peçe. 3/ Üçer dizelik bentlerden oluşan Italyan şıir türü. 4/ Kedi ya da köpeğin ön ayağı... Tümör. 5/ Orta Asya'da yaşayan Şamanist Türkler arasında, çeşit- li şeylerden anlam çıkartarak bakılan fal... Ithal edilecek mallann çeşitlerini ve miktarlannı göste- ren liste. 6/ Orta Karadeniz Bölgesi'nde bir dağ sı- rası... Üzerıne yazı yazılan tabaklanmış ceylan de- risi. II Bir renk... Melih Cevdet Andayın bir ro-" manı. 8/ "Muhterem —": Sinema oyuncumuz... Tann. 9/ Bir çeşit küçük salkımlı üzüm.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle