18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2001 PERŞEMBE O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Bu Ayıptan Halit ÇELE1SK Hukukçu G eçen 15 Ocak günü, büyük Türk şairi Nâzım Hik- met'in doğum yıldönü- müydü. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, bu günü kutlamak amacıyla anmatoplantılan düzenledi. Toplantılarba- şanlı ve coşkuluydu. Türkiye'nin önde ge- len bilim adamlan, sanatçı, yazar ve gaze- tecilerinin yanında Kültür Bakanı Istemi- han Talay da toplantıya katılmıştı. Kültür Bakanı, toplantıda yaptığı konuştnada, Nâ- zım'm, tüm çabalara karşın verilemeyen yurttaşlık hakkınmtanınması, şiir ve yapıt- lannın ders kitaplanna girmesi için giri- şimlerde bulunacağmı söyleyerek Nâzım- severlere ve büyük Türk şairinin hep yanın- da olduğu Türkiye insanma güzel bir ha- ber vermiş oldu. Bilindiği gibi Nâzım Hikmet, Adnan Menderes hükümeti tarafmdan kabul edi- len 25 Temmuz 1951 günlübir Bakanlar Ku- rulu karanyla yurttaşlıktan çıkanlrruştı. Bu karar hiçbir ciddi kanıta, araştırma ve bel- geye dayanmayan, hukukdışı siyasal bir ka- rardı. Aradan yanm yüzyıl geçti. Dünyada ve Türkiye'de bilim, sanat, hak ve özgürlük- ler alanında büyük gelişme ve değişiklik- leryaşandı. Nâzım Hikmet'in, dünyanm en büyük birkaç şairinden biri, belki de en önde ge- leni olduğu dünyaca kabul edildi. Tabular yıkıldı. Çağımızın demokrasi, özgürlükler ve in- san haklan çağı olduğu, bilim adamlan, sanatçılar, şairler ve yazarlar tarafından her gün dile getiriliyor. Ama tüm insanlığın saygı duyduğu, ünü evrenselliğe ulaşmış Türk şairi Nâzım Hikmet'e yurttaşhk hak- kı hâlâ tanınmıyor. Cezaevinden çıktıktan sonra öldürme komplolan karşısmda çok sevdiği yurdu- nu terk etmek zorunda kalan Nâzım, yurt- dışında kaldığı uzun yıllar boyunca ülkesi ve halkı için özlem şiirlerinin en güzel ör- neklerini vermiş, insan sev gisini, banşı ve kardeşliği şiir ve yapıtlanna temel almış- tır. Dünyanın dört köşesinde Türkiye deyin- ce akla üç insan gelmektedir: Atatürk, Nâ- zım Hikmet ve Nasrettin Hoca. Ama o, ül- kesinde hâlâ yasaklıdır ve bir gömütlük (mezarhk) toprak bile ona çok görülmek- tedir. 21. yüzyılda artık Türkiye bu ayıptan kendini kurtarmahdır. Varna'da Boğaz'a doğru geçen vapuru okşarken elleri yanan, yurtdışmda kendini Gülhane Parkı'nda bir ceviz ağacıyla öz- deşleştiren, kubbeli çmarlı mavi bir lima- na demir atmak için çırpınan, dünyanın en uzak köşelerinde bile "Üsküdar Hapisha- nesi"nm görüş yerini özleyen, gurbetçiliğin zor zenaat olduğunu her an duyumsayan, "tstanbul hasretini" içine saplanmış iki ağızlı bir bıçak gibi duyan, artık yurdunu yalnız saçlanrun akında, yüreğinin enfark- tında ve almnm çizgilerinde görebilen bü- yük şaire yapılan bu haksızlık, geç de olsa artık giderilmelidir. Bu adaletsizliğı ortadan kaldırmak ama- cıyla Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vak- fı yöneticileri, siyasal iktidara başvurmuş- lar, Bakanlar Kurulu karannm kaldınlma- snıı istemişler ve bu isteğe katılan yüz bin- lerce imzalı bir dilekçeyi yetkili yerlere sunmuşlarsa da bir sonuç elde edememiş- lerdir. Bu durum karşısmda avukatlar Metin Şe- kercioğlu, Atilla Coşkun, Bilgin İnanç ve ben, Nâzım Hikmet'in kız kardeşı rahrnet- li Samiye Yalönm'ın savunmanlan olarak Ankara Idare Mahkemesi'ne ve daha son- ra üst yargı yeri olan Danıştay'a başvura- rak Nâzım'ın vatandaşlıktan çıkanlmasına ilişkin Bakanlar Kurulu karannın iptali için dava açtık. Ancak sözü geçen yargı yerleri davanm esasma girmemişler, savlanmızın hakh olup olmadığım incelemeye gerek görmeyerek davamızı "Nâzım Hikmet'in hemşiresi Sa- miye Yaltınm'ın dava açmaya hakkı olma- dığı, davacı ile olay arasmda menfaat Oişlri- si olmadığı r ' gerekçesiyle reddetmişlerdir. Oysa menfaat ilişkisinin maddi olabile- ceği gibi manevi de olabileceği gerçeği gözden uzak tutulmuştur. Bu duruma göre davayı Nâzım Hikmet'in açması gerekmek- tedir. Oysa yaşamını yitirmiş olan Nâzım'ın dava açma olanağı bulunmadığından (ölü- ler dava açamayacağından) davamız ince- lenmemiştir. Kaldı ki Vatandaşlık Yasa- sı'nm açık hükümlerine göre sağlığmda Nâzım'a tebligat yapılarak savunma hak- kımn tanınması ve bundan sonra duruma göre vatandaşlıktan çıkannaya gerek bulu- nup bulunmadığına karar veribnesi yasa emriyken bu da yapılmamış ve daha ilgin- ci, kararda açıkça tebligat yapılmasına ge- rek bulunmadığı söylenerek yasa çiğnen- miştir. Mahkemelerce dava incelenseydi, kanıt- lar irdelenip değerlendirilseydi, Bakanlar Ku- rulu karannm ne kadar keyfi, hukuksal da- yanaktan yoksun, siyasal bir karar olduğu ortaya çıkacaktı. UNESCO tarafından 2002 yıhnın Nâzım Hikmet yılı olarak kabul ve ilanı amacıyla hazırlık çalışmalannın sürdüğü bugünler- de Nâzım'ın yurttaşlığa kabul edilmesi, bu yıllanmış haksızlığın geç de olsa bir oran- da düzeltilmesini sağlayacaktır inancında- yız. "Ermeniler, öteden beri Türkiye'yi içten ke- miren kurtlardır. Profesyonel ıftiracı ve jur- nalcı olarak Hııistiyanlığı sürekli Türklere kar- şı kışkırtmışlardır. Aynca, tıpkı Rumlargibi, el- lerine her fırsatgeçtiğinde, en acımasız kıyım- lan yapmaktan da geri kalmamışlardır." Ünlü Fransız yazarı Pierre Loti, 14 Nisan 1920'de Juliette Adam'a gönderdiği mektup- ta böyle yazıyordu! Şu günlerde, Fransa'ya karşı Türk toplumu gaîeyan halinde... Toplantılar, yürüyüşler, el- çiliklere, konsolosluklara domates, yumurta fır- latmalar!.. Fransız Parlamentosu'nda elli mil- letvekili Ermeni kıyımı konusunda bir karar al- dı. Beş yüz elli kişilik bir Meclis'in ancak on- da biri!.. Yeni değil bütün bunlar! Seksen yıldırsürüp geliri Nice canlara kıyıldı, Talat Paşa'dan Ce- mal Paşa'ya, nice elçimiz, harıcıyecimiz Er- meni kurşunlanyla şehit edildi. Bitmez tüken- mez bir tartışma! Ne var ki, Ermeniler bu yol- da önemli mesafe aldılar. Hıristiyan dünyayı yalan yanlış belgeler, savlarla kendi yanlanna çektiler. önce Fransızlar, şimdı de Ingilizler, ar- kalanndan Amerikalılar. Belki Belçika, Isveç vb. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ermeniler ve Pierre Loti Ermeni kıyımından Türklerin sorumlu olduk- lannı kendi açılanndan belgeleştirecekler. Oysa tarih ortada!.. Bir savaş var, Rus or- dulan doğu illerimizi ele geçirmiş, o yöredeki Ermenileri silahlandırmış... Türk köyleri, in- sanları yağmalanmış, binlerce insan öldürül- müş... Bu gerçekleri gören Osmanlı hüküme- ti de çaresiz bir karar almış, o yörelerdeki Er- menileri başka yere göç ettirmek... Savaşlar- da alınan bir önlem! Tarihte örnekleri çok... Sovyetter, savaştan sonra Kınm halkını Orta Asya'ya sürmedi mi? Ermenilerin yaşadığı yerler aynı zamanda Kürt- lerin de yurdu... Birkaç yıl önce Stockholm'da- ki Kültür Evi'nde görmüştüm. Ermeni Derne- ği ile Kürt Derneği'nin haritalannda hemen hemen aynı yöreler Kürdistan ve Ermenistan olarak işaretlenmişti! llle de Ermenilere kıydığınızı kabul edin, di- yorlar. Hangi devlet böyle bir şeyi kabul eder? Amerika, kökünü kazıdığı Kızılderili kabileler- den özür diledi mi? Yıllarca Kızılderili kıyımı yap- tığını, topraklannı ellerinden aldığını... Bugün Amerika'da Kızılderili nüfusun ne kadar azal- dığı ortada değil mi!.. Ya Ispanya? Kotomb'dan bu yana Aztek, inka, Maya uygarlıklannı orta- dan kaldıran Ispanyol istilacılan değilse kim? Ya Fransa'nm, Ingiltere'nin Asya'da, Afrika'da yüzyıllardır uyguladığı soykınmlar. Ya Alman- ya'nın... Evet, savaş yıllannda Ermeni halkı büyük ka- yıp verdi. Türk halkı vermedi mi? Fransızlar Ce- zayir'deki kanlı eylemlerini, Cezayir halkına uyguladıklan işkenceleri kendi ağızlanyla iti- rafettiler, kitaplaryazdılar. Hesap soranlaraver- dikleri yanıt, "Bu olaytan tarihçilere bırakalım". Tarihe bırakmak!.. Tarih kesin bir bilim değil ki, fizik, kimyagibi... Heryana çekilir, hertüriüyo- rum yapılır. Ama ortada bir gerçek var, 1915 yılında bir "tehcir" olayının yaşandığı, bu uy- gulamada insanlann öldüğü... Ama binlerce Türk de öldürülmedi mi o yıllarda. Hem de Rus- lann hizmetine girmiş Ermenilerce!.. Onlann he- sabını kim soracak? Ermenilere tazminat ödenmeliymiş! Baba- sı, dedesi o tehcir sırasında ölenlere para ve- relim, yeter mi? Almanya milyonlarca Yahu- diye böyle bir tazminat verdi mi? Ingilizler so- mürge halklanna, Fransızlar Cezayirtilere, VI- etnamlılara, Ispanyollar, Amerikalılar yok et- tikleri Kızılderililerin torunlanna?.. Bir kez ödün verdiniz mi, eliniz gider kolu- nuz kopar... Türkiye'nin kimseye borcu yok- tur, olsa olsa emperyalistlerden alacağı var- dır! önemli olan, sağduyu yolunu izlemek!.. Iç kavgalardan, anlamsız çekişmelerden kaçın- mak... Ulusal biriiğimizi dosta düşmana kar- şı korumak. Kısacası, aklımızı kullanmak. Taşlar yerine oturdu. PENCERE Askerin Olümü Bir dost telefonda uğursuz haberi verdi: -llhan Baş'/ yitirdik!.. - Ne?.. Atatürkçü Düşünce Demeği'ndetoplantı yapılırken bir- denbire demiş ki: - lyi değilim... Sonra bizim 'adaş' bir yürek vurgunuyla uçmuş git- miş bu dünyadan... Yok artık!.. Oysa ben onu nasıl duyumsardım?.. Sanki uzaktaya da yakında sürekli nöbet tutardı o... • Anadolu'da kimi sevilen kişi lâkabıyla anılır, kimine 'sa- n' denir, kimine 'çolak', kimi 'efe'dır, kımisi 'terhis' edi- lip 'tezkere'yi alsa da 'asker' diye anılır. llhan Baş'ın lâkabı 'asker' olmalıydı; en demokrat- tan daha demokrat, en devrimciden daha devrimci, en sivilden daha sivil bir asker... Herdakika 'feyaWcuz'da, herdakika 'istim' üstünde, 'göreve hazır'... Atatürk'ün askeriydi o... Ama sivil.. • 27 Mayıs, 22 Şubat, 21 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28Şubat.. Ülkenin kırk yıllık tarihinde birbirinden değişiktakvim yapraklannı acıyla ve sevinçle kopara kopara yaşamış kusaklann çarpıcı ömeklerinden bıriydi iihan Baş, üs- tünevazife olmayan görevleri üstlenmekte üstüne yok- tu; nefaşistti, ne komünist, ne sağcı, ne solcu; tek söz- cükle aydınlanmacıydı; Anadolu'da yaşanması gereken devrimin üniformasız neferi!.. Aklındaki, bilincindeki, yüreğindeki komutandan emir alır, kimi zaman kimile- rine ters düşse de verilen buyruğu yerine getirirdi; iç- tenliğinin defterine yazılırdı sorumluluğunun hesabı... llhan'ın ardından bu köşede yazı yazacağımı düşün- mek, benim için olmaz olmaz deme, olmaz olmazdı. Ve oldu. • ölüme bu kadar uzak bir capa canlı dostun durup du- rurken ölümü, ölüme ne kadaryakın olduğumuzun gös- tergesi!.. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın unutulmazşiiri sanki llhan Baş için de yazılmış gibidir; üç dörtlüğünü aktanyo- rum: ölüler namına, azade ve temiz, Meçhul denizlerde balık; Müslüman değil miyim, haşa, Fakat istemiyonım, kalabalık. Beyaz kefenler giydirmesinler, Sızlamasın karanlığım havada. Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım, Ki bütün azalanm hülyada. Hiçbir dua yerine getiremez, Benim kâinattan uzaklığımı. Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar, Çılgınca seviyonım sıcaklığımı. llhan da uçtu gitti, geriye dostluğunun sıcakhğını bı- rakarak... Başlamaya hazırız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle