14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2001 ÇARŞAMB HABERLER Ermenî sorunu tartışılacak • Haber Vlerkezi - Beykent Üniversitesi Uluslararası Üişkiler Kulübü tarafindan düzenlenen Ermeru Sorunu Konferanslan serisi "Tarth ve Güncel Boyutlanyla Ermeni Sorunsalının îrdelenmesi" konulu 2. konferansla devam ediyor. Prof. Dr. Mım Kemal Öke' nın konuk olarak katılacagı konferans, b>ugün saat 14.00'te Beykent Üniversitesi Sanat Merkezi'nde yapılacak. Güzel Sanatlar Fakültesi Wörkshop-S«miner 2O01-2002 programlan da Sinema-TV Bölümü tarafindan düzenlenen 'Medya ve Savaş" konulu dia gösterisiyle başhyor. Gösteri, üniversitenin konferans salonunda 14.0O'te başlayacak. ADOtzmir'de kapaftlmaya tephi • lZJVnR(Cıımhuriyet Ege Bürosu) - ADD Izmir Merkez Şubesi'nin, genel merkez yönetim kurulu karanyla kapatılmasınm ardından başlayan süreçte yeni karmaşalar doğuyor. Şubenin demiıbaşlanrun sayımı ve teslimi amacıyla Izmir'e gelen ADD Genel Saymanı Kadri Ün ve A D D Ege Bölge Temsilcisi îhsan Tayhani ile kapatmaya karşı çıkan üyeler arasında sert tartışmalar yaşandı. Kaparmayı siyasi bir karar olarak niteleyen şube üyeleri, Tayhani ve Ün'ü alkışla protesto etti. İGDAŞ'ta 3 tutuklama • İstanbul Haber Senisi - İGDAŞ soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve "Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak", "Kamu kurumunu dolandırmak", "Resmi e\Takta sahtecilik" suçlanndan tutuklanmalan istemiyle mahkemeye sevk edilen Mahmut Taşdemir, Mehmet Bahattin Ozel ve Hulusi Cihan Kökten istanbul DGM tarafindan turuklandı. Taşdernir, soruşturma kapsamında aranirken özel bir televizyon kanaluıa açıklamalarda bulunmuş ve ardından, gözaltına alınmıştı. TTGV'nm acı kaybı • Ekonomi Servisi - Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Genel Sekreteri Akın Çakmakçı, geçirdiği kalp krizi sonucu dün vefat etti. 1996'danberiTTGV Genel Sekreterliği görevini yürüten Çakmakçı'nın cenazesi, 29 Kasım Perşembe günüsaat 10.00'da TÜBİTAK'ta yapılacak tören sonrası. Kocatepe Camii'nde kıluıacak öğle namazının ardından Bolu Çakmaklar köyünde toprağa verilecek. DHÖM; davasma âçjdamkaran • İZMtR(AA)-îzmir DGM'de görülen 'Denizli DHKP-C Davası"nda, 22 sanıktan Valçın Hafçı, Süleyman Erol ve Özlem Taşdemir adlı sanıklara ölürn cezası verildi. Mahkeme tejeti, 2 sanığa müebbet iapis cezası verirken 2 sanıkda 15'eryıl hapis cezasına çarptınldı. 7 fcş: ise Şartla Salıverilme, Dava ve Cezalann Ertelenmesüıe lişkin Yasa'dan Tanrlandı. Inönüyeni oluşumda yokYenipartinin kuruluşunda veyönetimindegörev almayacağını açıklayan Inönü tartışmaya son noktayı koydu: Türkiye artık beniparti lideri olarakgörmemeli tstanbul Haber Servisi - Sol- da yeni parti hazırlıklannı yü- rüten Prof. Dr. Erdal fnönü. ktı- rulacak yeni partinın kurulu- şunda ve yönetiminde görev almayacağını açıkladı. Inönü, "Bu yaştan sonra yeni bir parti- runvönetimindegöre\ ahnamdoğ- ru değfl. Partininkuruluşunda gö- rev almayacağım" dedi. YeniArayış- lar Girişi- mi'nce Türkiye Gazete- ciler Cerru- yetiLo- ka- li'nde düzenlenen "İstanbulKon- feransfarT çerçevesinde. "NasMBir Türkiye, Nasıl Bir Siyaset" konu- lu bir konferans veren Inönü, bir süredirhaarüklan süren yeni olu- şumun yönetiminde görev alma- yacağını söyledi. Yaklaşık 2 saat süren toplanhda sorulan yanıtla- yan Inönü, yeni oluşumda yeralıp almayacağıyla ilgili sorunun ya- nıtını, toplanhnın sonunda vere- ceğini söyledi ve bu konudaki beklenrilere noktayı koydu. Yeni parti için çabşmalann sür- düğunü. yönetim kurulunu belir- Ieme aşamasma gelındiğini vur- gulayan Inönü, kamuoyunun ye- ni isimler beklediğini, ancak lı- der olarak kendisinı görmek is- tediğini söyledi. 'Karanm kesür Bu durumu "çeMşki'' olarak ni- teleyen Inönü şöyle devam etti: 14 Bu yaştan sonra benim yeni bir partinin kuruluşunda görev aJ- mam doğru değfl. Bunu söylüyo- rum, ancakinsanlar üzülüyor. Ye- ni partikuruluşunda görev abna- yacağun. Bunu burada söylüyo- rum. Türkiye arnk beni parti lide- ri olarak görmemelL Arkadaşla- DDI üzülecektir. Ama onlarda be- ni Kder olarak görmemenler. Ar- kadaşlanm hevetkr olarak yöne- tim kurulunu belirlerler. Yönetim kuruluna girecek insanlan yeni isimkr oluşturur. Bu da çefişldyi ortadan kaldınr. Bu partinin ba- şında benim obnam yannş olur. Arük böyle toplannlara da kanl- mayacağm. Çiînkü farkmda otaıa- dan Bder olacağun yönünde ümit veriyorum. Bu benim kesin kara- nnuhr." Baykal yorum yapmadı CHP Genel Başkanı DenizBay- kal,Cumhuriyet"in Inönü'nün ka- ranna ilişkin sorusuna, "Ben bu konuda bir değeıiendirme yap- makistemiyorum' yanıtını verdi. Inönü'nün yeni oluşum çalışma- lanyla ilgili hiç konuşmadığını anımsatan Baykal. "CHP kendi mecrasmda yürüyor" değerlen- dirmesini yapmakla yetindi. YÖK'ten iiniversitelere talimat Kürtçe eğitim isteyene ceza • YÖK Yürütme Kurulu tarafindan rektörlere gönderilen kararda, Kürtçe eğitim talebi içeren dilekçe veren ya da eylem yapan öğrencilere üniversiteden atma cezası uygulanması istendi. ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Yüksek- ögretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu, Kürt- çe eğitim verilmesi is- temiyle rektörlüklere di- lekçe veren ya da bu doğrultuda eylem yapan öğrencilerin, "üıüversi- teden atma" cezasını ge- rektirecek suç işledıkle- rini savundu. YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün imzasıyla üni- versite rektörlüİderine gönderilen Yürütme Ku- rulu karannda, PKK ör- gütünün yeni dönemde strateji olarak sempati- zanlannı eylem için kış- kırttığı, buna da tt ShiI itaatsizük" adını verdi- ği kaydedildi. "www. anadiL8k.com'' adresin- deki Internet sitesinde Kürtçe eğitim verilme- si istemli diklekçe ör- neklerinin yayımlandı- ğına ışaret edilen karar- da, şöyle denıldi: "Yükseköğretim ku- nımlanmızda 'Kürt kimliğini öne çıkarma; Kürtçe eğitim öğretim yapılması için dilekçeler verme; derslerde Kürt- çe konuşma, yazma; sı- navlarda Kürtçe cevap- larverme; Kürtçepanel, konferans ve tiyatro oyunlan sahneleme; afış vepankartasma' gflıiey- lemlerin planlandıgı ve bu plan gereğince son günİerdebaaünhersite- lerimizde tophı dilekçe- lerverüdiği,gösteri yap- ma, afişvepankartasma gibieviemierin yapıkbğı görüİmüştür." Bu eylemlerin ve '^ek tip dOekçeyle dikte etti- rilen Kürtçe eğitim tale- bindebulunmanın" ma- sum bireysel hareketler olmadığı göriişü kayde- dilen kararda eylemlere bilerek ve isteyerek ka- tılan öğrencüer hakkın- da doğrudan, rektörler tarafindan soruşturma açılması istendi. Kararda Soruşturma sonucunda suç işlendi- ği belirlenen öğrencile- re, Yükseköğretim Ku- rumlan Öğrenci Disip- lin Yönetmeliği'nin 9. ve 10. maddelerinin uy- gulanması istendi. Buna göre, "huzurvesükunu bozan \v bölücü evk*m- ler yapan" öğrencilere 1 veya 2 yan yıl üniver- siteden uzaklaşnrma ya da üniversiteden atma cezalan verilebüecek. KESKve BES'ten batan bankalarveişsizlikeyletni KESK ve Büro Emekçileri Sendikası (BES); IMF, batan bankalar veişszfikle ilgili olarak Ûlustald7A- raat Bankası'nm Önünde dün bir basm açıklaması yapü. Hükümetin özefleştirme, yeniden yapıianma adı aitında kâr getiren kamu kuruluşlanm senna- yeye peşkeş çekme>e devam ertiğinin vnrgulandıgı açıklamada ziraat, halk ve emlak bankalannın tüm hisseleriıü^bloksatışyolu\laözeQeştiribnesiniarzu- iayanlarm, Türkiye halkma ve çahşanlanna ideolo- jik bir saknnyı daynttiğı belirtildi. Basm açıkiaması içm toplanan grup, "Bankalar halkmdır satüamaz", "özeOeştinneve hayır", "Yaşasm iş, ekmek, özgür- lük mücadeiemiz", "Emekçiuyuma, bankana sahip çık" sJogajüaruu atbktan sonra dağıkk Yüksek Onur Kurulu üyeleri, Hntihara ikna' suçundan yargılanıyor TTB: Tıp etiğiııi savuııdiıkANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Tabıpleri Birlıği (TTB) Yüksek Onur Kurulu üyelerinin 17 Nisan 2001 tarihinde ölüm oruçlanna ilişkin yapnklan açıklama ile "intihara ikna" suçunu işledikleri savıyla açılan davaya dün 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Savcı iddianamesinde, TTB Yüksek Onur Kurulu üyeleri Doç. Dr. Özen Aşut. Doç Dr. Faik Çelik, Dr. Güner Gedik Prof Dr. Şükrii Hatun, Prof. Dr Bahar Gökler, Prof. Dr. Cem KaptanoSu, Dr Mahmut Ortakaya, Dr. Mustafa Ihsan Ozgün ile Dr. Faik Urbarh'nın yayımladıklan bildirinin, cezaevlerinde ölüm orucu eylemini sürdürenleri "intihara ikna" niteliğinde olduğunu ilen sürdü. TTB Yüksek Onur Kurulu üyeleri, mahkemeye verdikleri savunmalannda, yaşatmayı ön planda rutan bir mesleğin üyeleri olarak "intihara ikna" etme suçunun kendilerine karşı büyük bir haksızlık olduğunu dile getirdiler. 'Intihar ve öhım orucu farkfa' Hekimler, her türlü şiddete karşı olduklannı, bir eylem biçimi olarak ölüm orucuna da karşı çıktıklannı, ancak bilinci yerinde bir hastanın beslenmeye zorlanmasmuı tıp etiğine aykın olduğunu ifade ettiler. Hekimler aynca, biümsel açıdan "intihar" ile "öhim orucu"nun farklı girişimler olduğuna dikkat çekerek, "tntihar kişinin kendisini öhune terk eönesidir. Olüm orucunda ise, yalnış ya da doğru bflinçli bir biçimde vaşama>a dönûk bir direnç içindedir'' diye konuştular. Savcının, "intihara ikna" suçlamasını reddeden hekimler, ölümlerin bildiriden önce olduğunu, bu nedenle suçlamanın hukuki dayanaktan yoksun olduğuna dikkat çektiler. Mahkeme heyeti, eksik belgelerin tamamlanması için duruşmayı 4 Aralık tarihine erteledi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Nüfus cüzdanımı Ujtettim. Hükümsüzdür. ÇEVtK Üç çocuk annesi Leyla Bo- zacı, polis tarafindan tecavü- ze uğradığı için bütün toplum tarafindan dışlanmış ve çare- siz bir duruma düşmüş. Ley- la'nın eşı Eyüp Bozacı'nın dra- mı ise tam anlamıyla bu ülke- nin küttürünü gözler önüne ser- mesi açısından içler acısı. Eyüp Bozacı'nın çevresinden karı- sını ve tecavüz edenlerı öldü- rüp namusunu temizlemesi is- tenmiş(î). Bunu yapmayfnca da akrabalan, çalıştığı işyerle- ri tarafindan dışlanmış. Işsiz güçsüz, çaresiz ve aç kalmış. Leyla'nın başına gelenler ba- sit bir toplumsal dram olarak görülmemeli. örneğin Leyla'ya tecavüz ettiği için yargılanan polis memuru açısından eğer olayyargıya intikal edip bir yar- gılama söz konusu olmasay- dı, ortalıkta göğsünü gere ge- re dolaşacaktı. Mahkûm olsa bile inanın, cezaevınde o bir "erkek" muamelesi görecektir. 1980'li yılların ortasında Pa- şakapısı Cezaevi'nde kalırken, bizim koğuşta bir taksi şoförü kalıyordu. Taksı şoförü, kansı- na tecavüz eden bir astsuba- yı öldürmüştü. Cezaevinde ona Leyla'yı Dışlayan Kültür "Helalolsun" diyorlardı. Fakat şoförün durumu parlak değil- di. Gelip benimle dertleşiyor- du. önce parasızlıktan taksisi satıldı. Ardından eşi, maddi açından zor duruma düştüğü için onu boşadı. Kendisiyle biraz konuşunca böyle bir eyleme çevresinin kışkırtmasıyla giriştiği anlaşılı- yordu. Pişman olmuştu, evini barkını kaybetmiş, parasız pul- suz kalmıştı. Yine de cezaevin- de onu yüreklendirmekten vaz- geçmeyenler vardı. O da bu destekle, çaresizlik arasında gidip geliyordu. • • • Leyla'nın yaşadıklarının top- lumsal kültürümüz açısından çok önemli boyutlan olduğu- nu kabul etmeliyiz. Bu ülkeye yön veren erkek egemenliği bütün hayatı yaşanılmaz ve çe- kilmez hale getiriyor. Tecavü- ze uğrayan kadını fahişe ola- rak görmek, ne büyük bir il- kelliktir. Toplurnun yansını oluş- turan kadınlan bu kadar aşa- ğılayan, bu kadar adaletsiz bir toplumsal tutumu sağlıklı ka- bul edebilır miyiz? Aslında, Leyla'nın başına ge- lenler yalnızca kadınlaria ilgili de değil. Yalnızca toplumsal bağnazlıkla ilgili de değil. Bu bir toplumsal bozukluk hali. Dün- yanın hiçbir orta gelişmişlik- teki ülkesinde bile böylesine saçma, böylesine hastalıklı bir durum görülemez. Bilinçaltı- mıza yerleşmiş bu saldırganlık ve hastalıklı erkek egosu, ha- yatımızın her alanında kendini gösteriyor. Yaşadığımız siyasi ve ekono- mik bunalımı, her kriz döne- minde artan saldırganlık duy- gusunu bu örnek olay açısın- dan yeniden değerlendirmek- te fayda var. Her ayrıl/k konu- sunu kolayca şiddete dökebı- len, kuvvetliye boyun eğen, za- yıfı ezmek için hazır bekleyen bu toplumsal ruh halinin sağ- lıklı olduğunu kim söyleyebilir? • • • Fırat Nehri'ne namus(!) uğ- runa genç kızlan boğup atan- lar da böyle bir kültürün ürünü değil mi? Fırat'ın doğuda oldu- ğunu düşünüp kendisini rahat- latanlarvarsayanılmasın, Ley- la ve ona destek olan eşi Istan- bul'da yaşıyorlar. Bu ülkede cinsellik bırtabu olarak, erkek- lerin faydalandığı bir ilişki ola- rak düşünüldükçe, daha çok fe- laketler yaşanz. RTÜK Başkanı Sedat Ka- yış'ın, Türk aile yapısı üzerine söylediklerini yeniden anımsa- yın. Leyla'nın başına gelenler- le bu anlayış arasında bir pa- ralellık kuramaz mıyız? TV'ler- de namusumuzu korumak is- teyen, "geleneksel kültür"\e, Leyla'yı dışlayan anlayışı bir karşılaştırsak, ikisinin de aynı bağnazlıktan, aynı yasakçı alış- kanlıklardan yeşerdiğini söy- leyemez miyiz? Neredeysetoplumun bütün kurumlannda, kadınlar her an tecavüz edilecek varlıklar ola- rak görülüyor. Tecavüz edilen kadını kirlenmiş olarak görüp, dışlamaya kalkanlar da aynı erkek egemen anlayıştan güç alıyor. Bu ikiyüzlülüğe son ver- mek için kendimizle yüzleşen bir tartışma yapmalıyız. ••• Adalet Bakanı Hikmet Sa- mi Türk, 19 Aralık soruştur- masını yürüten Eyüp Savcısı ile, gözaltında ölüm olayının üzerine giden Edremit Savcı- sı'nın sürgün benzeri atamala- n konusunda bir açıklama yol- lamış. Bilginize sunuyorum: "Cumhuriyet Savcısı CaferKo- man, 8.10.1996 tarihinden bu yana Eyüp Cumhuriyet Savcı- lığı görevini yürûtmekte iken, hizmetgereğınedeniyle 1. böl- ge olan Eyüp 'ten 1. bölge Sa- karya'ya, Cumhuriyet Savcısı Ibrahim Can Demircioğlu ise, 2. bölge olan Edremit'ten bi- rinci sınıfa ayrılmış bulunma- sı ve hizmet gereği nedeniyle üst 1. bölge olan Erzurum'a, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 14.11. 2001 tarih ve 28 sayılı kararı ile atanmış- lardır. llgilerinin atanmalannın haberde ileri sürülen neden- lerle ilgisi bulunmamaktadır." GLOBALPOLİTİKÜLTLTR ERGIN YıLDıZOĞLU Kunduz'da Yapayalnc 6 haftalık ABD bombardımanının, "papatya kesici fer"den (Atom bombasından sonra tahrip gücü er yüksek bomba) yüzierce sivilin ölümünden sonra Af- ganistan'da zafer ilan edileli 15 gün oldu. Afganistan'ır geleceği ve ABD'nin bundan sonra ne yapacağı hâ- lâ belirsiz. Ama 11 Eylül sürecinin etkileri ve bu süreç- ten çıkarılması gereken dersler gıderek biçimlenıyor. Sorumlusu kim? Şöyle başlayalım: Inançları uğruna, yerlerini yurtla- rını bırakıp, bin bir tehlikeye göğüs gerip, savaşmak için Afganistan'a gelen Müslüman gençlerin, Kun- duz'da karşı karşıya kaldıklan durumun, başlanna ge- len ve gelecek olan felaketlerin sorumlusu kim? Bu dünyanın nasıl işlediğinden bihaber, cihat çığırtkanı mol- lalar değil mi? Ortadoğu'da ulusalcılığa, toplumsal muhalefete karşı, Islamcı radikalizmı kışkırtan Bin La- din maceracısı da dahil, militanları seçip eğiten, ölüm makinesine çeviren ABD ve işbıriıkçısi rejimler değil mi? Ve nihayet, kiminle savaştığından, bir halk sava- şının nasıl verileceğinden tümüyle bihaberolmanın ya- nı sıra, sıkıyı görünce, bu çocukları ortada bırakan ve "can düşmanına" sığınan Taleban değil mi? Evet, bu adaletsız, kalpsiz bir dünyadır, ama din ki- taplannın tarih dışı kalıplanna göre işlemez. Dini birsöy- lemle bu "kalpsiz dünya" iyileştirilemez. Halklann ulusal gelişme ve demokrasi mücadelesinin özgün ko- şullannı kavramaz, onun yerine de kitabınızı, daha doğrusu dünyadan habersiz cahil mollalann, kendi si- yasi ihtiraslanyla biçimlenen yorumlannı koyarsanız, sonunda kendinizi, din, dava yoldaşlannızın, son da- kikada sizi terk ederek "şeytanla" işbiıiiği yapanlann yanında size karşı savaşmaya başladığı bir noktada bulursunuz, Kunduz'da ve yapayalnız... Çünkü içine yuvarlandığınız savaş sizi söylenenin ak- sine, ne din, ne de uygarlıklar savaşıdır. Bu düpe- düz, kaynaklann, topraklann paylaşılmasına ilişkin, modern, emperyalist birsavaştır. Onun kurallanna gö- re yaşanır ve ölünürbu savaşta. Bu savaşta ayakta ka- labilmenın yolu, mazlum halklann, emekçilerin ulusal, ekonomik demokratik taleplenne cevap aramaktan, in- sanlığın eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam mücade- lesinin tarihi içinde bir yer tutmaktan geçen modern zamanlann en karanlık rejimlerinden biriyle, maceracı bir milyoneri korumaya çalışmaktan değil. Ekonomik sosyal ilişkileri açıklamakta, savaşan güçleri kavra- makta âcız, emekle seımayeyi, yani sapla samanı bir- birine kanştıran bir söylemi benimsemekten hiç değil... Ve etrafa saçılanlar Tabıi kı Afganıstan'da kapana sıkışanlardan kimile- ri kurtulacak ve geri dönecekler. Beraberlerine zen- gin bir savaş tecrübesi, sılah, patlayıcı madde ve ör- gütlenme bilgisi, ama daha da önemlisi, ihanete uğ- ramış olmanın nefretini, düş kırıklığıyla, intikam ateşi- ni götüreceklerdöndükleri yerlere. Ve bunlar, modem bir siyasi seçenek, bir toplumsal reform için müca- dele ortamı yoksa, Afganistan deneyimlerinden doğ- ru dersleri çıkaramayacak, ekonomik baskıdan, dik- tatörlerin zulmünden, Batı'nın kültürel hegemonyasın- dan bunalanlar arasından, nasıl olsa birilerini ayartıp veni El Kaide'ler kurabilecekler. Bush yönetiminin ıran, Irak, Libya, Somali, Sudan hatta Suudi Arabis- tan rejimlerinı değıştirerek terorizmi engelleme planı ise ateşe benzın dökmekten öteye gitmeyecek, 'Af- ganistan seferi" terorizmi bitirmek bir yana etrafa bu- laştıracak... ABD: Talan ve baskı Diğer taraftan Bush yönetiminin 11 Eylül'ü bahane ederek gündeme getirdiği uygulamaların gerçek içe- nğinin kısa sürede kamuoyu tarafindan anlaşılacağı- nı düşünmek hayalcilık değildir. Prof. Klugman'ın (New York Times, 25/11) işaret ettiği gibi Kongre'nin havayolu şirketlenne 15 milyar dolar borç garantisi sağ- lar, zaten 8 milyar dolar nakit fon üzerinde oturan Ge- neral Motors'a 800 milyar daha hibe ederken bu sektörlerde işini kaybedenlere zımık koklatmamış ol- ması halkın gözünden kaçmayacaktır. Ulusal güven- lik bahanesiyle kamu alanlarının, doğal parklann, pet- rol ve kereste şirketlerine açılması da... Bush hükümetinin, vatandaşlık ve insan haklarına yönelik saldınsı en muhafazakâr kesimlerde bile bir hu- zursuzluk kaynağı olmaktadır (William Saphire - NYT - 26/11) Binlerce yabancı göçmenin ani baskınlarla tutuklanmasına, Ortadoğululann fişlenmesine polis bile ırkçılık kaygısıyla karşı çıkmıştır. FBI'ın işkence için ızin istemesi, izleme ve sorgulama ve tutuklama yet- kilennin arttınlması, ABD kamuoyunda, Bush hükü- metinin gerçek niyetlerine ilişkin kuşku yaratmaya başlamıstır. ABD yönetiminin CIA'ya verdiği suikast yap- ma, ABD ordusuna verdiği, terorizm zanlılarını, dün- yanın neresinde olursa olsun yakalayıp ABD'ye geti- rip askeri mahkemede yargılama, gereğinde infaz et- me yetkisi, içerde ve dışarda büyük tepki çekmeye baş- lamıstır. Prof. Halliday'ın işaret ettiği gibi 11 Eylül öncesin- de zaten var olan iki karşıt eğilim, bir taraftan, Bush yönetiminin uluslararası itişktterüe tek taraflı olarak iradesini dayatma eğilimi, diğer taraftan küresel dü- zeyde zaten şekillenmeye başlayan ABD karşıtı ko- alisyon 11 Eylül'den sonra daha da güçlenmiştir (The Guardian, 25/11). Kısacası Bush yönetiminin hege- monyacı girişimleri, ABD iç politikasında ve uluslara- rası alanda k/rılganlığı arttırmıştır. Bu ortamda dini bir söylemle mücadele etmeye çalışmak, Ûuantum fizi- ğine ilişkin denklemleri yıldız falına bakarak çözmeye çalışmaktan öteye gitmeyecektir. Diyarbakır DCM Komiserişehiteden Hizbullahçıya idam DtYARBAKK (Cumhuriyet Bürosu) - Şanlıurfa 'nm Birecik il- çesinde geçen yıl 31 Mart günü hücre e\ine düzenlenen baskında ko- miser AB Osman Sara- çah'yı şehit eden Hiz- bullah-Vasat militam Mehmet Murat Yürek- li idam, Abdullah Çetin ise 12 yıl 6 ay hapis ce- zasma çarptınldı. Diyarbakır 3 NoTu DGMde görülen duruş- mada, ruruklu saruklar Yürekli ile Çetin hazır bulundu. Yürekli, ope- rasyondüzenleyenpolis- leri kan davahsı sanarak ateş ettiğini öne sürdü. Mahkeme heyeti, tutuk- suz 8 sanığın beraatlan- na karar verirken Ali Osman Saraçalı'yı şe- hit eden Yürekli'yi TCY'nin 146/1 madde- si gereğince idam ceza- sına çarpürdı, daha son- ra TCY'nin 59. madde- si gereğince cezayı mü- ebbet hapse çevirdi. Ab- dullah Çetin ise TCY'nin 168/2 madde- si gereğince 15 yıl hapis cezasına çarptınldı. Çe- tin'in cezası da 12 yıl 6 ay'a indırildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle