22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2001 ÇARŞAMBA 12 U l \ kuJtur@cumhuriyet.com.tr G f Türk tiyatrosu, en verimli olduğu dönemde genç yazan, Memet Baydur'u kaybetti erçek bir düşünürdüCUMA BOYNUKARA: 'Cumhuriyet Kıa'nı okuduğumda ilk elektnği yakalamış- tım BaydurTa. Hesapsız bir adam, 80 sonra- sında tiyatromuz içinde öncülümüz olarak çok güzel bir renkti. Oyunlannda her şey çok tanıdık gelse bile şaşırtmacılığı çoktu. Cuma'nın arkasında bir oyun yazan olarak duran tek ağabeydi. Çok erken bir ölüm. Oyun yazan olarak sohbet ettığim tek insan da gittı. 0nun yerine koyabileceğim kimse yok. CENCO ERKAL: Çevresinde bulunanla- nn yaşamını zenginleştiren, ülkemizde az rastlanan cinsten bir adamdı. Bir kere müt- biş bir zekâ, kışkırtıcı, şaşırtıcı, asi... Özüm- senmiş, oturmuş, zengin bir kültür birikimi. Özellikle sinema, edebiyat, caz müziği ko- nulannda inanılmaz bir donanım. Son me- rakı fızik konusuydu. Hepsinden öte tabii ti- yatro tutkusu, tiyatroya adanmış bir yaşam. Son dönem tiyatro yazarlanmızın en çalış- kan, en üretken, en başanlısıydı. YILDIZ KENTER - ŞÜKRAN GÜN- CÖR: Türk tiyatrosu, en verimli olduğu dö- nemde, daha pınltılan olan genç bir yazan- nı, tiyatro adamını kaybetti. Çok üzgünüz. Her bakımdan tam bir düşünürdü ve filozof- tu. Yazdığı bazı yazılar tiyatronun dışındaki bilgisinin de diğer sanatlar konusunda ne ka- dar engin olduğunun göstergesiydi. Içimiz acıyor. Şükran ile ben aynı duygulan payla- şıyoruz. Gerçekten çok çok üzgünüz. 0nun- la çalışma imkânı bulamasam da kendisiyle dostluğum, arkadaşlığım vardı. 0nun deha- sını yaşama imkânına sahip oldum. Ailesi- ne ve tüm yakınlanna, sanatseverlere başsağ- lığı diliyoruz. MÜŞFİK KENTER: Yakın bir dost ve kardeşimdi. Çok önemli bir yazar, çok önem- libirbeyindi. Çok çok üzgünüm. Onunla ça- lışma imkânı bulduğum içın kendimi şanslı hissediyorum. Ilk oyunu 'Lünon'u ben sah- nelemiştim. Bununla çok gurur duyuyorum. Çok yazık oldu, erken kaybettik. IŞIL KASAPOĞLU: sevgilimemetsenianladığımandaanlamadı ğımıtanıdığımısandığımandatanımadığımıo kuduğumandaokumadığımıbildiğimandabil mediğimiyanıtladığımandayanıtlamadığımı çözdüğümandaçözemediğımiyaşıyorumbir süredirmarsilyadakadınistasyonunuankarad agünersümerihüzzamıurladakah\altılansoh betleriözlüyorumdahaşimdidenbazenölümn ekadarçabukgelirseokadariyidirdiyedüşünü yorumsevgilidostummaxaubunölümügibibi rpokermasasındaansızındiyeyazarakbiralınt ıyapmıştınlouisbunuelinsonnefesimadlıkita bındanvedevametmiştinölümünanlamsızlığı nıtraj ikomikliğinikısalığınıkötükokusunuha ksızlığınıvekaçınılmazlığınıduyumsuyorins anmemetbiliyormusunelbettebiliyorsunyön etmenleroyunlannıhersahnelediklerindeash ndabirkaçkişidirönemliolanobirkaçkişidirki oyunlangörmeselerdeol urv ardırlarveonlari çinyapılıroyunlarvardılaronatağabeygibiabi dinağabeygibisengibikafamdakilacanıyıkan bunuelibanasevdirenyaşamınresminibanaar mağanedenbaşkaustalarbulmalıyımşimdim emetyoruldumışılkasapoğlu T. YILMAZ ÖĞÜT: Memet Baydur, yak- laşık son 20 yıl içinde tiyatromuzda açılmış yeni bir sayfa, tiyatromuzda yeni bir soluk- tur; onun eserlerinin ortaya çıkışı, tiyatro- muza çağdaş bir perspektif getirmiş olan en- telektüel bir varoluş sürecidir. Bu son yirmi yılda sayısı 20'yi bulan oyun- lan, 1980 sonrası toplumsal yaşamımız ve kişisel tavır ve davranışlanmızın bütün sıkış- mışlıklannı kolaycı çözüm arayışlannı, sap- malannı, çok ince bir mizahla ama hep se- vecenlikle anlatan oyunlardır. Oyunlannda- ki insancıl, ama hep o ironik atmosfer, onun özgür insan idealine olan inancının eserleri- ne izdüşümüdür. Baydur'un olaylann arka- sındaki gerçeği araştınp zapteden keskin ba- kışı, gülmeceyle yoğrulup yazıya dökülerek, çağdaş insanın arayışlanna, çıkmazlanna ışık tutmuş ve eleştirel bakışın olumlu örnek- lerini oluşturmuştur. Memet Baydur, Türk tiyatro edebiyatında apayn ve kendine özgü yepyeni bir kanal aç- mış, 21. yüzyıl Türk tiyatrosunu belirleye- cek genç kuşaklara yaşamı ve eserleriyle örnek olmuştur; onu, gelecek bu genç ku- şağın değerli ve saygın bir öncülü olarak görüyorum. Bugün toprağa vereceğimiz Memet Bavdur için sabah saat İO.OO'daAKM'debir tören düzenlenecek. Teşvikiye Camii 'nde kılınacak öğle namazından sonra Baydur, Ortaköy Mezarlığı 'na defiıedilecek Minguet Dörtlüsü Goethe Enstitüsü 'nde Kültür Servisi - Minguet Quartett, Goethe Enstirüsü'nde yann saat 20.00'de konser verecek. Konserde, F. Schubert'in 'Yayü Çalgılar Dörtlüsü D 46', W. Rihm'in '4. Yayh Çalgılar Dörtlüsü', A. Dvorak'ın 'Yayh Çalgılar Dörtlüsü Nr. 6', op. 96 'Amerikan Dörtlüsü' adlı parçalan seslendirecekler. Ulrich Isfort (keman), Annette Reisinger (keman), Irene Schvvalb (viyola). Matthias Diener'den (çello) oluşan Minguet Quartett, 1988 yılından ben Avrupa'mn birçok konser salonunda, Salzburg Festivali'nde ve dünyadaki diğer önemli festivallerde konserler veriyor. Birçok CD çıkaran ve geniş bir repertuvara sahip olan grup, Penderechi, Henze ve Rihm gibi birçok bestecinin sayısız eserini ilk defa seslendirdi ve kaydetti. Genç kalemler Cumhuriyet'te... RESİM Ben gecelerdir resim çiziyorum duvarlara, Elimde ne kalem ne firça, Yüreğim boyuyor her şeyi, Gözlerimden kopuyor her çizgi. Şimdi bütün duvarlarda, Ikimizden bir şeyler var. Sığın istersen soluksuz kaldığında, Bizi soluyor günierdir soğuk betonlar. Burası artık dört değil çok duvar. Benim boyutlarım bulandı her şeye. Elletme kimseye yar, Ben gitsem de sen resimlerimi terk etme. Benim çizgilerim de hayallerim gibi, Daha içini boyarken, kayboluyorlar. Sen yaşayabildiğince senin olan şeyi, Benim gibi tüketme yar. Acele etme görmek için, Hiçbir şeyi benim gibi gösterme, Benim resimlerim senin için, Ama sen, görebildiklerini çiz sevdiklerine. BERRAK HAZJROL TUTSAK MANTIĞIM Hayalimin beyaz sayfasına Renkli bir resim yerleştirmişken Elindeki siyah mürekkebin dökülmesi Tesadüf müydü gökkuşağım? Biz renkli hayatı ve aşkı Siyah-beyaz yaşamaya mahkûm olduk! Özgürlüğü savunurken; Mantığa tutsak olduk. Sevgiye susamışken Kendi kendimize yabancı olduk. İkimiz de suyu görmek isterken Ben buz, sen de eritmeye korkan ateş. Artık ortada yalnızca su var Ama ateşten geriye küllerin izi kaldı. Anladım ki korku yalnızca cesaretin değii Aşkın kapısının da kilidi Dışandaki sonbahar, kalbindeki ilkbaharla Anahtarı bulmaya yetmedi mi? Anladığın gün kilidin gerçekte olmadığını, Bendeki seni tüketmiş olacağım! ÇAĞLA TUĞBA DORTLUOĞLU GÖSTERİMLER 23 ARALIK'A DEK PLATFORM'DA Kuzey ülkelerinden yeni film ve videolarKültür Servisi - Osmanlı Banka- sı'nın güncel sanat merkezi Plat- form'da, 23 Kasım'dan bu yana 'BBck: Kuzey Ülkelerinden Yeni Fîhn ve Vkleo 2001' adh toplu gösterim yer alıyor. 23 Aralık'a dek sürecek etkinlik kap- samında Kuzey ülkelerinden 40 sanat- çının son 5 yılda yaptiğı kısa filmler- den derlenen ücretsiz gösterimler, çar- şamba-perşembe günleri 12.00 ve 16.00'da, cuma-cumartesi günleri ise 14.00 ve 18.00 saatlerinde gerçekleş- tiriliyor. Stockholm'deki 'Moderna Museet' ile Kuzey Ulkeleri Güncel Sanat Ens- titüsü nün (NIFCA) ortak çalışması olan Blick 2001, müze ve sergi mekân- lannda uygun olarak hazırlanan belge- sel ya da 6O'lı yıllara özgü 'cinema ve- rite' tarzında kısa filmlerden oluşuyor. Blick 2001 sanatçılannın, şehir yaşa- mındaki estetik, sosyal ya da siyasi ya- pılan ve 'sistem'i mercek altına alan filmlerinde, hareketli müzikler kulla- nılıyor. Daha önce Helsinki ve Stock- holm'de de gösterilen ve büyük ilgi gören Blick 2001 'de. luno Menke' nin 1997 yapımı 'Hikâyeci/Der Konfabu- lator', J.TobiasAnderson'un 1998 ya- pımı '879', Cecilia Lundqvist'ın 2000 yapımı 'TamamenNormal/Absohıtery Normal', Pekka Niskanen' in 2000 ya- pımı 'EviyedeYıkananKız/AGiriBat- hing in a Kitchen Sink', Lotte Konavv Lund'un 2000 yapımı 'Figüran- larAValk on Boys', Ronnit Hasson- Hanna Miettinen'in 1996 yapımı 'ls- tasyon Gülü/Ratapenkan Ruusu'. Jes- per Nordahl'ın 2000 yapımı 'Ka- non/Kanon', Gunilla Klingberg'in 2000 yapımı 'Market Döngüsü/Spar Loop', Ulf Rollof un 1999 yapımı 'tsimsiz/Untitled', Saare Saarelanın 1997 yapımı 'Kurtancı/Vapahtaja (Redeemer)', Björn Perborgun 2000 yapımı TarîümFabrikası/Parfymfab- riken', Mats Adelman'ın 1999 yapımı 'Şehrin Dışında/Backwood' adlı film- ler yer alıyor. Belgeseli TRT hazırladı 'îpekyolu'nda Bir Mola' KÂHTA (AA) - TRT, Adıyaman'ın Kâhta ilçesindeki Nemrut Dağı'nın 2 bin 150 metrelik doruğunda bulunan ören yerinin, 'Ipekyolu'nda Bir Mola' adlı belgesel filmini çekti. UNESCO'nun 'DünyaKültür Mirası Listesi'ne aldığı, "dünyada güneşin doğuşu ve baöşmın en iyi iziendigi yer" olarak bilinen ve 'Dünyanm 8. Harikası' dıye de tanımlanan Nemrut Dağı'ndaki Kommagene medeniyeti dönemi eserleri, TRT GAP TV tarafından belgesel yapıhyor. Yönermen Habip Yanç başkanlığındaki ekibin, 3 gün süren çalışmalannda, Nemrut Dağı'nın doruğundaki Kommagene medeniyeti eserlerinin tarihi, mımari ve mitolojik yönleri üzerinde duruldu. Aralık ayı sonuna doğru yayımlanması planlanan belgeselde, yörenin diğer kültürel değerleri de yer alıyor. İklncisi düzenleniyor Rıfat Ilgaz Şiir Yanşması Kültür Servisi - Kastamonu Mahalleevi, Türk edebiyatına katkı sağlamış sanatçılara sahip çıkmak, amlanm yaşatmak amacıyla Rıfat Ilgaz adma şiir yanşması düzenliyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen şiir yanşmasında Mustafa Şerif Onaran, Ayten Mutlu, Muhsin Şener, Betül Tanman'dan oluşan seçici kurul, yayımlanmamış şiirleriyle başvuracak olan 25 yaş ve altındaki şaırleri değerlendirecek. Birinciliği kazanan şaire bir plaket ve Ilgaz'ın kitaplanndan oluşan setin verileceği ödüle son katılım tarihi 1 Nisan 2002 olarak belirlendi. Şiirler 5 nüsha halinde, Kastamonu Mahalleevi, Cerail Mahallesi Şehitlik Sok. No: 3 - 37200 Kastamonu adresine gönderilebilecek. (0366 214 40 00) DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Efsane Olmak Geçen hafta Hürriyet gazetesinin birinci say- fasında yer alan habere göre, gazetenin sahibi Aydın Doğan, Bulgaristan başbakanı ile görü- şürken aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: Bulgaristan başbakanı, sürgün yıllannda yurt öz- lemini Türkiye'de giderdiğini söyleyince, Aydın Doğan da, Nâzım Hikmet de Bulgaristan'dan Türkiye'ye bakarak yurt özlemini giderirdi, de- miş. llginç değil mi, iki ülke arasında yakınlık söz- leri olarak anılabilecek onca olay ve kişi varken önce Nâzım Hikmet'in akla gelmesi. Kimi kişiler, yaşadıkları dönemle, tarihsel ko- şulların da zorlamasıyla öylesine özdeşleşiyor- lar ki, o dönemleri onları anmadan konuşamıyo- ruz. Dönemlerine ilişkin efsane kişiliklerdir onlar. Nâzım Hikmet de, yirminci yüzyılın böylesi ef- sane kişiliklerinden. Efsane kişilikler, kendi iradeleri dışında bu ni- teliğe kavuşuyorlar. 1930'ların ateşli şairi Nâzım Hikmet'i ortada hiçbir neden yokken suçsuz yere yirmi sekiz yıl dört hapse hüküm giydirip cezaevine atmakla bu süreci dönemin yöneticileri başlattılar. Bu olay bir yandan kamu vicdanını onanlmaz bir biçimde yaralarken öte yandan Nâzım, ce- zaevinde yazdığı başyapıtlarla yeryüzünün ön- de gelen şairlerinden biri oldu. Yaşadığı açlık grevi, on üç yıl sonra afla ser- best bırakılışı, yurdunu terk etmek zorunda kal- ması, yurtdışı yılları, vb... Hep bu efsane kişiliği geliştiren olaylar oldular. Bir kez efsane oldunuz mu, artık insanoğlu ol- duğunuz unutulur. Olmadık olaylann kahrama- nı oluverirsiniz. Efsane kişiye yakıştınlır türtü ef- sane olaylar. Nâzım Hikmet üstüne belgesel bir film çekmek için Bulgaristan'a giden Can Dündar ile Kıymet Coşkun da, orada konuştukları insanlarda, Nâ- zım Hikmet'in efsane kişiliğinin ne denli canlılı- ğını koruduğuna tanık olmuşlar. Kamera karşı- sına geçenler öyle olaylar anlatmışlar ki, o olay- lann gerçeği bilinmesine karşın, insanlann ger- çeğe değil, efsaneye inandıkları ortaya çıkmış- tır. Okuriann Fethi Naci'nin yazılarından tanıdık- lan Akademi Cuma'da da benzer bir olay anla- tıldı: Özdemir Asaf, Paris'te Nâzım Hikmet'le karşılaşmış: "Hava nasıl da kapitalizm kokuyor değil mi?" diye sormuş. Nâzım da yanıt olarak, "Kokuyor ama mis gibi kokuyor" demiş. Belki güzel bir öykü ama inandıncı geldi mi si- ze? Banagelmedi. Nâzım, Paris'in güzelliğinden söz etmek için, "mis gibi kokuyor" diyebilir a- ma, hayatı boyunca mücadele ettiği kapitalizm için, "mis gibi kokuyor" demez. Başta Paris'te bulunduğu sıralarda yazdığı şiirler yalanlar bu öyküyü. Yaşamak zorunda kaldığı büyük hayat, Nâ- zım'ı efsane bir kişiliğe büründürdü. Nâzım ef- sanesi günümüzde de canlılığını sürdürüyor. Çünkü hâlâ ülkesi karşısında, hatta insanlık önünde hayatının ve düşüncelerinin haklılığı sü- rüyor. Kendisine otuzlu yaşlarında nasıl bir hayat is- tediği sorulsa; sanırım, Erenköy'de eski bir ko- nakta, geniş aile ve arkadaş çevresi içinde yaş- lanmayı isterdi. Belki de yıllar geçip, Erenköy'ü apartmanlann doldurduğunu gördükçe çevreci bir hareket başlatırdı. Kentiyle, yaşadığı çevre ile ne denli yakından ilgilendiğinin izlerini, otuzlu yıllarda Akşam ve Tan gazetelerinde yazdığı günlük yazılarda rahatça görebiliriz. 'Bin Varmış Hiç Yokmuş' turnede • Kültür Servisi - Izmit Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Bin Varmış Hiç Yokmuş' adlı çocuk oyunu Fransa ve Strasbourg turnesine çıktı. Oyun Strasbourg Devlet ve Gençlik Tiyatro Festivali kapsamında çarşamba, perşembe ve cuma günleri sahnelenecek. Işıl Kasapoğlu'nun yazdığı oyun, geleneksel Türk tiyatrosu motiflerini bir arada kullanarak, yeni nesillere kendi kültür ve değerlerini tanımasını ve yaşatmasını sağhyor. K Ü L T Ü R + Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle