Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 KASIM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIZI
GÜNÜN ADAMI *•• TURHANSELÇUK
KARAKTERI
KARAKTCRSİZLİK
OLAN
&O-İL.-E- 3
GÖZLÜKLÜ
SAMİ'NIN
HARIKULÂDE
KIVIRTMALARI
KIS1M
T1EKKJLİ
BİRDEN
ÎSTE
M f YOKU M, VAZ. ĞrE&Tİ M
PAMi 0lKAYAh4 öruzEL '
X UO J3/İ iVoRHM,
5.O£9
Vîetnam Sendromu'İlk Kan' filmınde Sylvester Stal-
lone. ilk Rambo filminde tipik bir
Amerikan kasabasında amaçsız do-
laşan serseri bir tıpi canlandınyordu.
Bu kasabalarda yabancılar sevilmez
ve kuşkuyla karşılanır. Kasaba şeri-
f i de bu serseri görünüşlü gencin ya-
nına giderek 'ne için buraya geldiği-
ni,nezamangideceğini'sordu. Birsü-
re sonra da gencin tipini beğenmeye-
rek gözaltına aldı. Oysa bu tipsiz
genç Vietnam'da savaşmış. koman-
do eğitiminde başanlı birisiydi, Ram-
bo. Kendisine yapılanlan hazmede-
meyen Rambo bürün polis güçlerinı
peşıne takıp dağa çıkacak ve hepsıy-
le başa çıkacaktı. Oraya gelen ko-
mutanınm "Bunlan neden yaptuı"
sorusuna, adına 'Vletnam Sendro-
mu' denilen olayı açıklayan bir ya-
nıt verecekti:
"Biz Vietnam'da ölümle karşı kar-
şıya savaşuk. Biz orada savaşırken san-
dık ki sizler burada bizi düşünüyor-
sunuz. Dönünce kendimizin kahra-
nıan sayılacağuu düşünerek güçlük-
leri atlatmaya çahştık. Ama geldik
gördük ki böyle bir şey yokmuş. Her-
kes burada her zamanki hayannı ya-
şıyor, keyfine bakıyor, durumlannı
düzeltiyormuş. Biz geldik, yüzümüze
bakan olnıadı: iş aradık, bulamadık;
geceleri kâbuslar görüyoruz, bir yer-
de duramıyoruz, Vdmse sormuyor bi-
le. Biz boşuna savaşmışız, yapüklan-
mızm hiçbir önemi yokmuş, şimdi de
işe yaramaz posalanz. İşte yapüklan-
mın nedenleri."
İlk Kan filmı basıt bir aksıyon fil-
mı sayıldı ama verdıgı bu mesaj çok
önemliydi. 'Vıetnam Sendromu' de-
nılen bu durum sonradan '4 Temmuz'
filminde Tom Cruise tarafından da
canlandınlıyordu. O savaşta sakat-
lanmış bir gazi, yapılan bir '4 Tem-
muz' töreninde öfkesini beklenme-
dik biçunde dile getiriyordu:
'Neden? Neden bizbu durumdayız?
Neden savaştık? Neden kollanmızı
bacaklanmızı kaybeüik? Neden arka-
daşlanmız orada öldüler? Neden?'...
Yaptıklan ıçın haklı nedenler bula-
mamak.
Yaptıklanna anlam verememek.
Kendi gözünde değersızleşmek.
İşe yaramadığı duygusunu almak.
Viernam Sendromu budur.
Kurtuluş savaşlan dışındaki bürün
savaşlarda insanlar bu soruyu sorar-
lar: "Neden?"...
11 Eylül'de yeni bir sendrom doğ-
muştur: Manhattan Sendromu. 'Man-
hattan Sendromu' da 'hiçbir yerin ve
kimsenin güvende olamayacağını'
açıklayan bir dehşet duyusudur. îlk
şokun ve dehşetin arkasından öfke ve
intikam alma duygusu gelecektir.
Toplumlarartıkbu 'dehşet-öfke-inti-
kam' üçgeninde istendiğı gıbi yön-
lendirilirler. Savaş haklı görülür, kar-
şıda olanlar düşman görülür, her tür-
lü şiddet uygulaması 'haklı bir kar-
şıhk' görülür ve bürün dünya sonu
belirsız bir kan davasına sürüklenir.
Böyle de olmuştur.
Bir süre sonra 'Afganistan Sendro-
mu' yaşanacaktır. Olaylar geliştik-
çe, dağlarda terörist avı olarak tanı-
tılan savaş uzayıp genişledikçe bu
sendrom da kendıni oluşturacaktır.
.\rtık dünyanın hiçbir yeri güvende
olmayacak, Amerikan rüyası 'Ame-
rikan paranoyası'na dönüşecek, son-
ra da her şey başlangıçtaki anlamını
kaybedecektir.
Sendrom;
neyin, neden yapıldığı bilinmeyen.
başlangıçtaki amaçlann kaybedil-
diği,
ınsan maliyetinin giderek arttığı,
yapılanlann umulanı vermediği,
giderek beklenmeyen sonuçlar ya-
rattığı,
yapılanlann insanlann hiçbir işıne
Dünyanın yeni çıkmazı
KORKU
ERDALATABEK 2
yaramadığı bir durum olacaktır.
Travmalar çağı...
Prof. Dr. Vedat Şar 'travmatik ya-
şantmın ruhsal etkileri'ni şöyle belir-
tıyor:
Travmatık yaşantılar olağan bo-
yutları aşan düzeyde strese neden
olan olaylardır. Terör gerek bizim
toplumumuzda gerekse giderek artan
ölçüler ıçınde dünyada sayısız insan
ıçin tra\ matik yaşam deneyimlerine
neden olmaktadır (Tra\ma-iz brra-
kan yaralanmalar).
Özellikle insanın insana yaptığı
kötülük sonucunda oluşan tra%7natik
yaşantılar, üstelik yineleyici iseler
daha da derin bir etki bırakırlar. İn-
sanın düşüncelerini, yaşama bakışı-
nı etkilerler. Örneğın insanın zihnin-
de travmatik deneyime bağlı birçok
olumsuz kalıp düşünce (negatıf kog-
nisyonlar) yerleşir ve etkinliklerini
gizliden gizliye yıllarca sürdürürler:
Mademki bu benim başıma geldi,
ben buna neden olacak bir şey yap-
tım ya da bunu hak eden birisiyim.
kötÜN-üm, uğursuzum ya da değer-
sizmişim gibi düşünceler zihninde
cirit atar.
Travmanın önde gelen etkisi kişi-
nin yaşamında bir kesiklik yaratma-
sıdrr. Artık hiçbir şey eskisi gibi ol-
mayacaktır. Tra\manın bir öncesi bir
de sonrası vardır. Sanki bireyin de iki
yaşamı olmuştur, bırbirinın aynı ol-
mayan.
Bunun yanı sıra travmaya uğrayan
kişi bunu yaşamayanlardan ayn his-
seder kendini. Artık 'o', başka bir
topluluğun parçasıdır. Bu bireyi top-
lumdan ya da bir toplumu başka top-
lumlardan uzaklaşhrabilir. Tra\Tnanın
etkilerinin giderihnesi için kopan bağ-
lann yeniden kuruhnası gereklidir.
Bu ıse ancak belirli bir süre içerisin-
de ve bir tür nıhsal hazmetme süre-
cinden sonra gerçekleşir. Travmayı
hazmeden kişi bunu aşar, yaşadıkla-
rından bazı erdemler üretir \e diğer
insanlann yararlanmasına sunar. Ki-
mi insan ise yaşadıklannı bir apse gi-
bi beyninde tutar, kalan yaşamında al-
dığı kararlarda bunun hep bir etkisi
olur. Sanki bir yabancı cisimle birlik-
te yaşamaktadır.
Travma tanımı iki yönlü. Kişi için
olayın anlam ve önemı de bir olayı
tra\ matik kılıyor. Amerika'daki terör
olaylan kendi başına devasa bo>oztlar-
da olmasınm ötesinde Amerikan top-
lumu açısından bu boyutlan da aşan
bir etki yaptı. Çünkü Amerikan insa-
nının günlük yaşamında 'dokunul-
maz ve değişmez saydığı' şeyleri de-
ğiştirdi. O nedenle, herkes 'Arükdün-
ya eskisi gibi olmayacak' diyor. 'Çün-
kü dokunulmaz sayılan şeviere doku-
nuldu.'
Bu konuya bir örnek olarak iki ay-
n ülkede yaşanan k
tren kazalan'nı
gösterebiliriz. Hindistan'da bır tren
kazası olduğu zaman yaşanan etkiler
ile Almanya'da yaşanan bir tren ka-
zasınm etkileri aym olmaz. Çünkü.
Hindistan'da bir tren kazasının olma-
sı için daha çok neden olduğu düşü-
nülür (teknolojinin geriliği, görevli-
lerin dikkatsizliği. trenlerin aşın do-
luluğu vb.), oysa Almanya'da bir tren
kazası olağandışı sayılır (teknoloji
çok iyidir, görevliler çok dikkatli ve
metodiktir, trenler gerektiği kadar
yolcu alır vb.). Beklenmedik olayla-
nn travmatik etkileri daha fazladır ve
sonuçlan da daha kalıcıdır.
Dr. Vedat Şar'la sürdürüyoruz:
"Dünyada geniş ölçüde tra\Tnatize
olan tophunlann ya da travmatize ol-
muş bireylerden oluşan tophımlarm
yaşadıklan nıhsal kmlmayı (kendine
verdiği değerde düşüşü) tamir etmek
peşinde bü>ük maceralara atüabildi-
ğibflinir.'' Bazı yazarlar, Nazi Alman-
yası'nın doğuşunda Birinci Dünya
Savaşı'nın yenikliği % e o savaşta yer
alan binlerce Aknanın yaşadığı trav-
matik deneyimlerin tamir edilmesi
yönünde bir çaba sarf edilmemiş ol-
masının, hatta bu savaşta tra\-maya
bağlı ruhsal sorunlar gelıştiren asker-
lerin küçümsenmesimn de rol oyna-
dığını savunurlar. Biraz da deneyim-
lerden hareketle Üdnci Dünya Sa\a-
şmda ve Vietnam Sa\aşı'nda 'savaş
psikryatrisi'ne, askerlerin rehabilitas-
yonuna büyük önem verilmiştir.
O bakımdan, Amerikan toplumu-
nun maruz kaldığı bu büyük acı ve
travmatik boyutlara varan ruhsal teh-
didin dünyada yeni savaşlar için psi-
kolojik bir zemin oluşturmaması
önemlidir. Ne yazık ki, ekonomik so-
runlann büyüdüğü bır dünyada bu
konuda politikacılardan duyarlılık
beklemek güçtür \e terörün de\am
etmesi halinde bu yarayı daha da de-
şeceğini ve bir kısır döngünün oluşa-
bıleceğini dikkate almak gerekır.
Dr. Rollo May, insanın yalnızlığı-
nı ve terk edilmişlik duygusunu. 'top-
lumsal değer >argılarının çöküşü'ne
bağlıyor:
"On dokuzuncu ve yirminci \üz-
ydda me\ dana gelen değişiklikleri gör-
mezden gelemeyiz. Tekeici kapitalizm
anlayışuıın ve büyük hokiingjerin ege-
nıenliğine girnıiş günümüz ekonomi-
lerinde ayakta durmayı başaran kaç
tane bire>sel girişimci \ar? Kendi ken-
dilerinin patronu olmakta ısrar ede-
bflenler sadece doktoıiar, psikoterapist-
ler ve çiftçiler gibi birkaç meslek gnı-
bunun temsikileridir ki onJar bile fi-
yat oynamalanndan ve bitmeyen iniş
çıkışlardanetkflenmeye mahkûmdur-
lar.
Bizlere hep > arumızdakinden daha
üsrün olmanuz öğretildi ama. yirmin-
ci yüz\ihn iş dümasmda başan ekip
çalışmasıyla elde ediliyor.
Sosyal kazançlan hiç hesaba katma-
dan salt bireysel çıkarlara yönelik gi-
rişimlerin topluma doğnıdan fayda-
sı olmuyor. Daha da önemlisi bu tip bi-
reysel rekabet -karşınızdakinin başa-
nsızhğuun sizt muthı ettiği türden-
ciddi psikolojik rahatsızhklara yol açı-
yor. Herkes birbiri için potansiyel bir
düşman haüne geüyorve önleyemedi-
ğimiz bu hisler yüzünden gün geçtik-
çe yalnızlığımız ve terk edilmis.liğimiz
inamlmaz bo\utiara ulaşr>or. Geçnıiş-
te ne zaman bu düşmanhğımız yüze-
ye çıkacak olsa. soluğu hemen çeşith*
yardını kulüplerinin üyeok toplanü-
İanndaaldık. 1920'lerinve 19301ann
Rotary kulüplerinden optimist der-
neklerine kadar her türlü organizas-
yona kaüldık. İyi birer insan olmaya
ve çevremiz taranndan itibar görme-
ye gayret ettik.
Bu durumun en güzel örneğini Art-
hur Mıller'in •Satıcrnrn Ölümü' adlı
oyunundaki baş karakter Willie Lo-
man'da bulabihnz. WiDie'ye ögreti-
len ve onun da oğullanna öğretriği ku-
ral, her zaman diğerfcrini geçmek ve
ne pahasına olursa olsun çok para ka-
zanmakür ve bu da inisiyatif almak-
la mümkündür. Oğullan basketbol
takımının deposundan top ve malze-
me çaldıklan zaman VVilBe Loman
onlann' hiçbir şeyden korkmayan tip-
ler' olduğunu düşünüp muthı olur ve
antrenörlerinin de cesarerJerinden do-
layı çocuklan kutlayacağına inanır.
Birarkadaşıona 'hapishanelerin hiç-
bir şeyden korkmayan tiplerle dolup
taştığını" haortate\asıüzerineise\\'u-
He 'Borsa da bu tiplerle dolu' şekfin-
de cevap verir.
Tıpkı yirmi sene önce hemen her-
kesin yapüğı gibi \Vlffie de rekabetçi
ruhunun kötü yönlerini se%Uen birin-
san ohnak suretiyie telafı etmeye ça-
hşır. YıDargeçtikçeçabşüğışirketin po-
htikası değişir ve YVilhVnin tşine son
veriHr. \\TDie hazırhksız yakalanmış-
nr, bü>ük bir çaresizlik içinde Ama
ben en sevilen elemandım' diye ken-
di kendine mırüdanır durur. Değer
yargdan konusunda büy ük bir açma-
za girer -neden ona öğrerilen hiçbir şey
şimdi işine yaranıamaktadır- ve bu iç
çaüşma en sonunda onu intihara sü-
rükler. Mezan başmda oğuDarmdan
biri hâlâ onun bir nunıara ohnak gi-
bi \iice bir amacı olduğunda ısrar
ederken diğer oğhı, VVıUie'vi ölüme
götüren nedeni çok açık biçimde dile
getirir: 'O kim olduğunu asla bile-
medi"._"
Rollo May bu ufuk açıcı analizle-
rinde yalnız değil. Son yıllann en
önemli psikiyatrlanndan bıri olan Ka-
ren Horney de 'ÇağnmzmNevTotikİn-
sam'nın temelinde onu yalnızlaştı-
ran, onu korkutan, kaygılandu^n hırs-
lı rekabet ortamını sorumlu tutar.
İnsanlar artık içine ıtildikleri çu-
kuru görebilecekler mi?
Yoksa 'sav^şa devam'!
Sürecek
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Dondurulan Ücretler
Üzerinde pek durulmayan bir kanun hükmünde
kararname, 13 Temmuz 2001 günü Resmi Gaze-
te'de yayımlanarak çeşitli adlarla kurulan özerk
kurumlann üst düzey yetkililerinin ücretlerıni yeni
bir Bakanlar Kurulu kararına kadar donduruverdi.
Düzenleme ile Bankacıhk Düzenleme ve Denet-
leme Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, istanbul
Menkul Kıymetler Borsası Başkanlığı, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu. Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu gibi özerk kuruluşlarda, yönetim ve dene-
tim kurulu ile kurul, üst kurul üyeleri dahıl tüm per-
sonelin tavan ücretinin Başbakanlık müsteşarının
altı aylık ortalama ücretini geçemeyeceği ilkesi ge-
tirildi.
2001 yılı ikıncı altı aylık ortalamasına göre Baş-
bakanlık müsteşarının ücretinin 1 milyar 800 mil-
yon lira dolayında olduğu hesaplanıyor.
Ancak ücret olarak nitelendirilmesine karşın bu
tutarın içinde çeşitli yan ödeme ve sosyal haklar
da yer alıyor.
631 sayılı kanun hükmünde karamamenin 14'ün-
cü maddesinden hesaplanan 1 milyar 800 milyon
liralık tavanın içinde "aylık, ücret, ek ücret, prim,
zam, tazminat, ikramiye, fazla mesai, kâr payı ve
her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer mali
ödemeler ile sosyal hak kapsamında yapılan bü-
tün ayni ve nakdi ödemeler" de yer alıyor.
Karamamenin bir yandan kamuda bozulan üc-
ret hiyerarşisini düzenlerken bır yandan da vergi,
gelir fazlası gibi Hazine'ye aktarılacak tutarlann
arttırılmasını amaçladığı belırtiliyor.
Son anayasa değişikliği ile ödenekleri Başbakan-
lık müsteşarıyla ilışkilendirilen milletvekillerinin de
2001 yılı sonuna kadar ödenek ve yolluk olarak ay-
da toplam 2 milyar 700 milyon lira alacakları an-
laşılıyor.
Devlet personelinin bu arada Başbakanlık müs-
teşarının aylıklarına 2002 yılı bütçesinde öngörü-
lecek zam oranları ölçüsünde bir artış yansıyacak
ve ortalama ücret yeniden hesaplanacak.
Ancak bu artışın özerk kuruluş yetkililerinden. Baş-
bakanlık müsteşarmdan fazla ücret alanlara nasıl
yansıtılacağı henüz bılinmiyor.
Bakanlar Kurulu, kanun hükmünde kararname
ile özerk kuruluşlar için belirlenecek zam oranını
daha az düzeyde tutma yetkısıni de üstlenmiş du-
rumda.
Kanun hükmünde karamamenin geçici 1'inci
maddesi, Bakanlar Kurulu kararı yayımlanmadan,
Başbakanlık müsteşarmdan fazla ücret alanlann
ücretlerinin hiçbir şekilde arttırılmamasını öngörü-
yor.
Bu durumun, özerk kuruluşlardaki üst düzey üc-
retlerin sürgit aynı tutarda kalacağı anlamına gel-
mediği de aynı madde içinde açıklanıyor.
31 Aralık 2006 tarihine kadar kademeli bir zam
uygulaması ile yüksek ücretlenn Başbakanlık müs-
teşarının ücretine eşittenmesı yetkisini Bakanlar Ku-
rulu'nun kullanacağı belırtiliyor ve şöyle deniliyor:
"Bakanlar Kurulu bu durumda olan personelin
ortalama ücret toplamı ile ortalama ücret topla-
mı üst sınırı arasındaki farkı, 31.12.2006 tarihine
kadaraşamalı olarak gidermeye yönelik gerekli ted-
birleri almaya, bu durumdakiler için daha düşük
oranlarda artış yapmaya ya da artış oranlannı fark-
lı tarihlerde uygulamaya yetkilidir."
Kanun hükmünde kararnamede yer alan kamu
tüzelkişiliği kapsamındakı kurul, üst kurul, kurum,
enstitü, teşebbüs. teşekkül, fon ve sair adlarla ku-
rulmuş bütün kamu kurum ve kuruluşları, Bakan-
lar Kurulu karannın bir an önce yayımlanmasını bek-
liyor. Çünkü kurum içi ücret hiyerarşisinin nasıl ko-
runacağı da kararname çıkmadan bilinemiyor.
oerinc(Ş cumhuriyet.com.tr.
TUZLA ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/662
KararNo: 2001/246
Davacı Sultan Yıldırım tarafından davalı Ah-
met Yıldınm aleyhine açılan boşanma davasının
23.5.2001 gün ve 2001/246 sayılı ilamı ile;
Davanın kabulüne; Cide ilçesı Koçlar köyü c:
55, h: 32'de kayıtlı Ismail ve Kadriye'den olma
22.12.1972 doğ.lu Sultan Yıldınm ile Ahmet ve
Kezban'dan ohna 15.4.1963 doğ.lu Ahmet Yıl-
dınm"ın MK'nin 134. mad uyannca boşanmala-
nna;
Taraflann erkek çocuklan 1988 doğ.lu Erhan
ile 1992 doğ.lu llhan'ın velayetinin davacı anne-
ye verilmesıne, haftanın cumartesi sabah
09.00'dan akşam 17.00 arası bayramların 2. gü-
nü davalı babanın çocuklan ile görüş tesisine,
davalının ortak çocuklan için 17.10.2000 tari-
hinden ıtıbaren her çocuk için aylık 20.000.000
TL'den toplam 40.000.000 TL ı'ştirak nafakası-
nın davacıya ödenmesine karar veribniş, adre-
sinde bulunamayan davalı Ahmet Yıldınm'a ila-
nen tebliğe karar verilmiş olmakla;
İşbu ilanın yapıldığı tarihten 7 gün sonra teb-
lığ edilmiş sayılacağı temyiz edihnediği takdir-
de kesinleşeceği hususu ilanen davalı AJımet
Yılduım'a tebliğ olunur. (Karar yerine kaim ol-
maküzere) 27.09.2001
Basın: 67830
İLAN
TÇ
MLTKİ ASLİ\T HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2000/4
Davacılar Meliha Birlik ve Makbule Birlik ta-
rafından mahkememize açılan gaiplik davasuıın
yapılan açık yargılaması sonunda:
Mutki Uçesi Pınarbaşı Mahallesi nüfusuna ka-
yıtlı, Ahmet ve Mavızer oğlu 1940 d.lu Abdul-
baki Birlik, Mutki Pınarbaşı Mahallesi nüfusuna
kayıth. Abdulbakı ve Meliha oğlu 1960 d.lu Zü-
beyır Birlik ile Mutki ilçesi Çaygeçıt köyü nüfu-
suna kayıtlı Abdulbaki ve Meliha oğlu 1969 d.lu
Kemal Birlik'in gaipliklerine karar verildiği ilan
olunur. 11.10.2001
Basın: 67823