Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•9 KASIM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
DSP'li Devlet Bakanı Yılmaz, 'Kişilik problemi var' diyerek yakınlarına seslendi:
Mumcu'yu lunaparka götürün• Başbakan Ecevit, Muum-
cu'nun çıkışlan konusur»da "po-
lemiğe girmek istemediğini" be-
lirterek "Son derece ciddiyetten
uzak bir demeçti bu" decii.
ANKARA / İSTANBUL - Başbakan
Bülent Ecevit kendisini "çagdışı" ola-
rak nitelendiren ANAP Gen«el Başkan
Yardımcısı Erkan Mumcu'yu "ciddi-
ye ahnadığınr söyledi. Köy Mizmetle-
ri Genel Mudürlüğü'nden d e sorumlu
olan Devlet Bakanı Mustatfa Yılmaz
ise "Köy-kent" projesine karşı çıkan
Mumcu'ya "Kendisinin kişâlik prob-
lemkri var. Şimdi de köyiü dTİşmanhğı
yapryor. Yakmlanna tavsi\ e r n ara sıra
Mumcu'yu lunaparka götürsünkr" di-
ye tepki gösterdı.
Başbakan Ecevit, MumcıT nun çıkış-
lan konusunda "polemiğe ginnek iste-
mediğini'" belirterek "Son dterece cid-
diyetten uzak bir demeçti b u . Sayın Er-
kan Mumcu tanı Köy-kent kavTamını
aşağdarken Düma Bankası t»una sahip
çıktL Bu ifadeler bence yeterli bir yanıt-
tir" dedi.
Devlet Bakanı Yılmaz ise «ski kabi-
ne arkadaşı da olan Mumcu'mun bu tür
"şoviannr geçmişten beri bildiğini be-
lirterek, "Ama zamanlaması ilginçtir,
tam da Türkiye'de bir iyileşıneye gjdi-
Brken bu sözleri söylemesi dLkkat çeki-
d" göriişünü savundu. Yılmaz. "Ben
Başbakan Ecevit, gazetecflerin sorulan üzerine, kendisinc 'çağdışı' diyen ANAPGenel
Başkanvekili Erkan Mumcu'yu 'ciddiye almadığını'. bu konuda ANAP lideri Yumaza
da gjtmevecegiıu söyledi. (Fotoğraf: ÂA)
Mumcu'nun kişuiksorunları olduğunu
bilivordum. Kabinede büükte çalışügı-
mız dönemden bunu biliyorum, böyle
çocukça tavuian biliniyor. Köylü düş-
manı olduğunu da birkaç gün önce öğ-
rendim" dedi. Mumcu'nun, taşıdığı
görevin ağırhğını taşıyamadığını savla-
yan Yılmaz, şu göriişleri dile getirdı:
"Bana göre oturduğu makam kendi-
sine ağır geüyor. Üstlendiği görev onun
çapma göre değiL Kendisine daha hafîf
görevler verilmesi lazım. Benim, yakm
çe\Tesine tavsiyem: Mumcu'yu arada
bir lunaparka götürsünler. Bunu yapa-
mıyoıiarsa, odasma birkaçoyuncak koy-
malannda fayda var."
Mumcu'nun. kentlerde oturanlann
yüzde 50'sinin köylülerden oluştuğunu
unutmaması gerektiğıni vurgulayan Yıl-
maz. "Bu insanlar tatillerde, hafta son-
lannda köykrine gidiyorlar. Köykriyle
bağlarmı kesmiş degiller. O nedenle,
köylünün kalkmması demek, kentlinin
de kalkınması anlamına getir" görüşü-
nü dile getirdi. Köylünün kalkındınlma-
sının bütün hükümetlerin görevi oldu-
ğunu ifade eden Yılmaz, şimdiye kadar
bunun yapüamamasında bütün hükümet-
lerin suçu olduğuna dikkat çekti.
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancı-
oğludün, 19-20 Kasım tarihlerinde ya-
pılacak "Avrupa Konseyi Güneydoğu Av-
rupa Eğitim Bakanlan Konferansjr
'na
katılmak üzere Strasbourg'a gitti. Bos-
tancıoğlu, hareketinden önce Atatürk Ha-
\ alimam"nda düzenlediği basın toplan-
tısında ANAP Genel Başkan Yardım-
cısı Erkan Mumcu'nun açıklamalany-
la ilgili görüşünün sorulması üzerine
şunlan söyledi: "Sa>Tn Erkan Mumcu,
ANAP'ın iç sorunudur. ANAP'ın iç so-
rununa bizim müdahak etmemiz yan-
hş olur. Sorun, Atatürk'ü anlamakla,
Atatürk'ün devrimlerini anlamakla ve
Türkh c'nin kalkınmasryla UgUkür. Ben
bundân başka bir şey söylemek istemi-
vorum."
Erkan Mumcu, ANAP'lılann 'kişisel' açıklamalanna açıklık getirdi:
Eleştirileri ANAP adına yaptım
Ecevit'in "Ciddiye almıyorum''
1
sözlerine Mumcu'dan hemen cevap
geldi: Benim kendisini ciddiye
almama gibi bir lüksüm olamaz.
ANKARA/ERZURUM (Cumhuriyet) -
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Erkan
Mumcu, Başbakan Bülent Ecevit'e yöne-
lik sert eleştirilerinın "IdsiseT değil, "par-
ti adına" olduğunu söyledi. Mumcu, Ece-
vıt'in kendisini ciddiye almadığına ilişkin
açıklamalanyla ilgili olarak da "Benim
kendisini ciddiye almama gibi bir lüksüm
olamaz. Onun anlayışı bu ülkenin kaderi-
ni tayin eder" dedi.
Rapor Abantta hazırlandı
Mumcu, Abant toplanhlannın ardından
hazırladığı raporda, hükümet ortaklannın
"çağdışı ideolojilere sahip olduklan", Baş-
bakan Bülent Ecevit'in "yetkilerini kulla-
namadığT yönünde eleştîriler getirdi.
Bazı ANAP'lı bakanlar Mumcu'nun
açıklamalannın kendi görüşünü yansıttığı-
nı. partiyi bağlayıcı niteliği olmadığını ifa-
de etti. ANAP Grup Başkanvekili YaşarDe-
delek ise Mumcu'nun eleştirilerinin haklı
olduğunu ifade ederek "Hûkümetteolsabi-
le Türkhe lehine eleştirileri yapmamak gi-
bi bir durum söz konusu olmamahdır. Çün-
kü siyasi parti ayn. koalisyon ayn bir ha-
disedir. Ama kişileri tek başına hedefahyor-
sa, öyle algüamyorsa bu yanlıştır'" diye ko-
nuştu.
Tunzm Bakanı Mustafa Taşar. Mum-
cu'nun sözlerinin ANAP'ı bağlamadığını
ve koalisyon adabına uymadığını belirtti.
Taşar. "Partinin Genel Başkanı bu tür ifa-
delerde bulunmazken bir başka arkadaşı-
nıızın koalisyon adabına uymayan sözleri-
ni uygun görmüyonız'" dıye konuştu.
Mumcu, Ecevit'e yönelık eleştinlenni İz-
mir ve Samsun'da düzenlenen 'örgütü bü-
gilendirme' toplantılannm ardından dün
de Erzurum'da sürdürdü. Erzurum'a 11
kentten gelen ANAP ıl ve ilçe yönetıcile-
nne "Çözüm İçin Yeniden Yapılanma"
programını anlatan Mumcu. toplantıdan
önce Dadaş Sıneması'nda basın açıklama-
sı yaptı. Mumcu, açıklamasında Bülent
Ecevit'in kendisini ciddiye almadığına iliş-
kin açıklamalanna değinerek şöyle konuş-
tu:
"Ama ben onu ciddiye alnıak zorunda-
>ım. Benim kendisini ciddiye almama gibi
bir lüksüm olamaz. Onun anJayışı bu ülke-
nin kaderini tayin eder. Hem eleştirip hem
Çoculdara dernek yasağı kalkıyor
EBRUTOKTAR
ANKARA - Ilköğretim ve ortaöğretim
öğrencilerine yönelik "dernek kurma ve
örgütlenme" yasağı kalkıyor. 15 yaşını
bitiren her çocuğun dernek
kurabilmesini, 11 yaşını bitirmiş
olanlann da bu derneklere üye
olabilmesini sağlayacak yasal düzenleme
kapsamında, Dernekler Yasası'na aykın
davranan öğrenciler de "hapis ve para"
cezalanndan muaf tutulacak. Bu
çocuklara okullannm tatil olduğu
dönemlerde "1 ayhk sosyal hizmet"
cezası verilecek.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu'nun (SHÇEK) bağlı olduğu
Devlet Bakanı Hasan Gemici tarafindan
hazıılatılan yeni yasa tasansı taslağı,
okullarda yeni bir sürecin başlangıcı
olacak. Taslakta yer alan yenilikler şöyle:
• Çocuk derneklerine 18 yaşmdan
bfiyükler kurucu, yönetki ve üye
olmayacak. Derneİderde yönetici ve
kurucu oiabflmek için 15 yaşmı bitirmiş,
üye otanak için de 11 yaşmı bitirmiş otanak
gerekecek.
• Çocuk dernekleri, Içişleri Bakanlığı
yerine SHÇEK tarafindan denetlenecek.
Çocuk derneklerinin genel kurullarında
hükümet komiseri sıfatıyla, sosyal
hizmet uzmanı, psikolog, rehber
öğretmen gibi meslek gruplanna üye
kişiler görev yapacak.
Bu komisere ödenecek ücret, dernek
tarafindan değil. memurun bağlı olduğu
kamu kuruluşu bütçesinden karşılanacak.
(Diğer derneklerde, hükümet
komiserinin parası, dernek bütçesinden
karşılanıyor.)
• Çocuk dernekkri PoKs Vazife ve
Salahiyet Yasası'ndan muaf tutulacak.
• Dernek Yasası'na aykın davTananlara,
dernek kapatma. para ve hapis cezalan
uygulanmayacak. Çocuk dernekleri
kurucu, yönetici ve üyelerine "uyarma,
lanama, bir kamu kunduşunda okullann
tatil olduğu dönemde 4 haftayı geçmemek
üzere ücretsiz çahşma, disipün cezası"
gibi cezalar uygulanacak. Böylece,
çocuk derneklerinin işlevsel ve amacına
uygun bir şekilde çalışması sağlanırken,
çocuklan cezalandırma yerine
sorumluluk sahibi bireyler olarak
örgütlenmeleri teşvik edilecek.
• Çocuk demekkrinde sandık
ofanavacak.
de tarnşınnı. Kendisinin performansmı son
derece önenısiyorum. Onemsediğim için
de katkı sağlama\a çahşryorum. Bu katkı
çözümüniçeriğuıde var olan katkKhr." Kal-
kınmanın köyden başlayacağı tartışmala-
nnın yeni olmadığını söyleyen Mumcu,
"Bugünkü dünyada kalkmmavi köyden
başlatarak kalkınmanın nıümkün olabile-
ceğini sö>1eyen ya da politikacüann bu tür
sözlerine inanan vatandaşlar varsa onlara
mikrofon tutmanızı isti\orum. Ama korka-
nm Sayın Ecevit yalnız kalacaknr" diye
konuştu. Mumcu, söylediklerinın tamamı-
nın partisinin görüşü olduğunu ve ANAP
dokümanlarına dayanarak konuştuğunu
\-urguladi.
Ecevit'e yönelik eleştirileriyle ilgili ola-
rak Türkiye'de herkesin kendisiyle aynı fi-
kırde olduğunu sa\-unan Mumcu. "Konu-
yu içeriğinden uzaklaşûrarak başka plat-
forma çeken köşe yazarlan farklı mı düşü-
nüyorlar? Farklı düşünenler söylesinler.
Maalesef milletin ale> hine işle>en bir uziaş-
ma adına, 'Buna uzlaşma demeye dilım
\ armıyor' ülkeye yazık ediliwr. Doğnuar
kryuna uğnıyor. Buna da seyirci kalmak
mümkün değil*" dedi. Ül-
kenin sorunlarına çözüm
bulmaya çalıştığını anla-
tan Mumcu, konuşmasına
şöyle devam etti:"Ülke-
nin, insanlann, daha faz-
la fedakârbğa kaüanabile-
cekgüçlerinin kalmadığı-
nı düşünüyorum. Tasar-
ruf genelgeleri adı altında
orta>akonulan belgelerin
çoğunun vatandaşın ke-
merini değil, gn-tiağmı sık-
nğını görüyorum. Bütün
bunlan sö\iüyor ounanun
kimi niçin rahatsız ettiği-
nibflmiyorum.Sadeceekş-
tirmh'orum. ortaya çözüm
koyu>x)rum. Şu ana kadar
ortaya koyduğum çözüm-
lerin teksaünna ilişkin tek
bireteştiri yapılmamışken
sadece üsluba yönelik eleş-
tiri yapümasuu da bu ül-
kenin taühsiziiöiolarakgö-
rüvorum.'*
IRMIKI AYDIN ENGİN aengino doruk.net.tr
Ustalanmızınöğüdüydü; "La-
fı dolandırma" derterdi. "Hangi
konuda, ne düşünüyorsan onu
kısa, yalın bir cümie yap, yazı-
yabaşla" diye eklerierdi.
Bugüne dek ne zaman usta
öğüdü dintediysem yaacılık mes-
leğinde yüzüm kara çıkmadı; ne
zaman az ya da çok kulak ardı
ettiysem çuvalladım; yazdığım-
dan kendim bıle tat almadım.
Bugün yine o çataldayım.
Usta öğütlerine boş verip ör-
neğin Kıbns, ömeğin Afganistan,
örneğin Avnjpa Bırliğı, örneğin
Başbakan, örneğin ölüm oruç-
lan, ömeğin IMF'nin yeni reçe-
tesı. örneğin...
Yani daha önce yazılan; yazı-
Ia yazıla bıkılmayanlardan birini
seçip farklı sözcüklerle, sözcük
oyunlarıyla gunü geçiştıren, işi
savuşturan bir yazı mı döktür-
sem?..
Yoksa, "Ustadır, bırşeydedıy-
se, bırbildiği vardır" deyip öğıit
mü dinlesem?
Bir 'Yazmama' Yazısı
En iyisi ustalara kulak vermek.
Ne demişlerdi: Hangi konuda,
ne düşünüyorsan onu kısa, ya-
lın bircümleyap, yazıya öylegir...
Peki.
"Yazıyazma konusu"nda dü-
şünüyorum.
Peki, bu konuda ne düşünü-
yorum?
Buyrun size yalın ve kısa bir
cümle:
Yazı yazmamayı düşünüyo-
rum.
• • •
Meteoroloji Kurumu mu çuval-
ladı, ben yanlışlıkla başka bir
günün gazetesini mi okudum, bi-
lemiyorum. Ama "Hava sıcaklı-
ğı 13-14 derece düşecek ve
karia karışık yağmur yağacak"
diye okuduydum.
Sabah uyandım. Oh-hooo-
oo!..
Dışanda bir ödül gibi "kasım
güneşi" parlıyor.
Koru'nun kedileri yine fırsatı
kaçırmadılar. Pembe kannlarını
güneşe verip sırtüstü yatıyorlar.
(Kedi sırtüstü yatar mı. demeyın,
gelin Koru'ya kendi gözlenniz-
le görün)
Gördüm mü, uyduruyor mu-
yum bilemiyorum; ama Koru'nun
kış uykusuna hazırianan, hatta
kimileri yatmış kemırgenleri ve
sürüngenleri bile uykuya birgün-
lük ara verdiler.
Kuleli Lısesi'nin onünde balık
tutanlar dırsek dirseğe vermış,
yem bile kullanmadan çapari
atıyor; hiç beklemeden her ığ-
nesi dolmuş çaparileri çekip sal-
kım gibi sallanan çinekopları
topluyortar.
Geçen yıl bu vakitler kilosunu
7.5 milyona bulamadığımız çi-
nekoplar beğenılmiyor. Az kulak
kabartın, mutlakaduyacaksınız:
- Bendeki kısmete bak abi
yav... Çapariye altı balık takıldı,
beşi çinekop sadece birı sarı-
kanat... Yufbe!..
Az ötede, bir acemı yanında-
kıne danışıyor:
- Ş/ş££ baksana, bu kadarbü-
yük sankanat olmaz dı mı? Bu
artık lüfer olmuş be!..
Kuleli'nin deniz kıyısındakı o
aşıboyalı camiı bılir misinız? Bir
torpil bulsam; kendimi oraya
imam ya da müezzin filan diye
tayın ettırebıisem. Yaz kış ca-
mının avlusundakı küçucük ev-
de otursam. Yaz kış kıyıdan ol-
ta sallasam. Adım semtte "tem-
bel imam "a ya da "haylaz mü-
ezzın"e çıksa; hiç umursama-
sam; yaz kış avludan denize ol-
ta sallasam...
Camiye bitişık yer tutan, yaz
kış olta sallayan, acemi avcıla-
ra olta kiralayan, misina, iğne
satan balıkçı homurdanır gibi
gülüyor:
- Tam paraketa zamanı ha-
aaa. Şöyle seksenlik birparake-
ta hazırlasam, sandalın kıçın-
dan denize salsam...
Offfffi..
Haydi bütün bunları bırakıp
eve gidın bakalım. Bilgisayar
denen o Allahın belası aleti açın
ve yazı yazın bakalım...
Bir offfff daha...
• • •
Biliyorum ıçinizdeki kimi ça-
tal dilliler, "Aydın Engin bugün
de Tırmık'ışışınniş" dıyecekler;
laf dokunduracaklar.
Kabul. Içi boş bir yazı.
Ama kabul edin ki katıksız ve
alabildiğine içten bir yazı...
Böyle hılesiz. hurdasız, say-
dam bir gazeteciye hoşgörü
göstermeniz gerekmez mi?
Haydi göstenn!..
Bütçecilere 'maç' işkencesi...
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu
yoğun bir çalışma dönemini geride
bıraktı. 2002 yılı bütçe tasansı
goruşmelerının son gunu, Türkiye-
Avusturya ulusal maçına denk
gelınce saiondaki heyecanın dozu
yükseldi. Yan odadaki
televizyondan gol sesleri gelirken,
komisyon üyelennın bir bölümu
Maliye Bakanlığı bütçesı üzerinde
görüşlerını dile getiriyordu.
Komisyon üyeleri sık sık salonun
yanında bulunan dinlenme
odasındaki televizyondan maçı
izledi. TBMM fırtbol takımının
kaptanlığını da yapan Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanı Metin
Şahin iseyerınden kjmıldayamadı.
Ârka arkaya gelen "gol" çığlıkları
Şahın'i isyan ettırdi: "Burada
büyük bir sabırla sadece 'gol'
seslerinı dinlıyoruz. Gazeteciler
bunu yazsın, nasıl sabıha
çalışmalara devam ediyoruz.
Bizim gibi futbol hastalanna reva
mı, 4 gol oldu göremedik." Şahın
konuşurken, ara ara maçı
seyreden MHP'Iİ Başkanvekili
Hayrettin Özdemir'e de, "4 gol
seyrettin yeter artık" diye laf attı.
Bu arada 5. gol sesi gelince Şahin
ayağa fırladı, sonra "görev ve
sorumluluklannı" anımsayıp yerine
oturmak zorunda kaldı...
'VekiF alınganlığı
ölüm orucu eylemcilerinin istem
dışı beslenmesi, cezaevlerine
yasak araç sokulması ve ölüm
oruçlannı "teşvik"\n
yaptırımlarının ağırlaştırılmasıyla
ilgili yasa tasansının TBMM
Adalet Komisyonu'naki
görüşmesi milletvekillerinin
"savunrna reflekslerine" sahne
oldu. Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk, sorulara yanıtlar
verirken, örgüt talimatlannın
cezaevlerine nasıl iletildiğini
anlatmaya başladı:
"Yasadışı örgütlerin baskısı F
tipi cezaevlerinde de henüz tam
kınlamadı. Talimatlar
cezaevlerindeki tutuklu ve
hükümlü yakınlan ile vekiller
aracılığıyla iletilebiliyor..."
Türk'ün bu sözleri salonda bir
uğultu yükselmesine neden
oldu. Komisyon üyeleri, "Hangi
vekilller, hangi vekiller?" diye
söylenmeye başlayınca, DYP'Iİ
Sevgi Esen, yüksek sesle
"Sayın bakan hangi vekiller?"
diye sordu. Komisyon Başkanı
Emin Karaa devreye
girerek yanıtladı:
"Efendim, Sayın Bakan,
'avukatlar' demek istiyor."
Karaa'nın yanıtı üzerine
rahatlayan Esen, ekledi:
"Ne bilelim yani. adımız çıkmış
da bir kere..."
İki Türk'e özel anlaşma
Uluslararası
anlaşmalar
gündemıyle toplanan
Dışişleri
Komısyonu'ndaki ilk
konu Turkiye ıle
Hindistan arasında
suç ve suçların
yaygınlığı anlaşması
idi. Komisyon Başkanı
Kâmran Inan,
suçluların iadesini de
öngören anlaşmanın
gerekçesinı anlamak Kâmran Inan.
için Adalet
Bakanlığfndan gelen bürokrata
sordu: "Bu tasan nereden
kaynaklanıyor? Acaba
Türkiye'deki Hindistanlılann suç
sayısında mı art;ş var, yoksa
Hindistan 'daki Türklerin sayısında
mı?" Heyecanla belgelerini
karıştıran bürokrat gerekçenin
kaynağını buldu. Hındıstan'da
sahtecilık suçu ışleyen ıkı Türk
kafadar. buradan isvıçre'ye
kaçmış. Avrupa'da yakalandıktan
sonra da Hındistan'a lade
edilmiştı. Şımdı Türkiye bu
suçluları ülkelerine getirmek
ıstiyordu. Şaşkınlığını
gizleyemeyen Kâmran Inan, "Yani
iki kişiye özel
uluslararası anlaşma
mı çıkanyoruz?" diye
sorunca, bakanlık
görevlisi gelecek
dönemde insan
kaçakçılığının önüne
geçilmesi için de
anlaşmanın gerekli
olduğunu vurguladı.
Bundan tatmin
olmayan inan,
anlaşmanın altında
başka neden aramayı
sürdürdü:
"Sayın genel müdür, yakm
zamanda Adalet Bakanı 'nın
Hindistan 'a veya Hindistan Adalet
Bakanı'nın Türkiye'ye ziyareti var
mı?" Her ikısı de soz konusu
değıldi. Inan, sorusunun nedeninı
açtı: "Bu, bana bir bavul
anlaşması gibi geldi de..."
Bakanlann, bir ülkeyı
ziyaretlerınden hemen once "jest
yapmak" amacıyla apar topar
çıkardıklan anlaşmalar
"bavul anlaşması" dıye
anılıyordu. Gerekçe bu da değildi;
ama "Hindistan 'a ayıp olmasın"
diye tasan komisyonda
kabul edildi.
Kuzey Irak'ın kilimleri...
ANAP'lı Mehmet Güneş'in eşi,
partili mılletvekili eşleri için
Şanlıurfa'ya bir gezi düzenledi.
Adana Milletvekili Mehmet Ali
Bilici'nin eşi Pırıl Bilici de
geziye katılanlar arasındaydı.
Mehmet Ali Bilici, "Bu gezi çok
iyi oldu. Ben de güzel halı ve
kilim almak istiyordum" diyen
eşine şakayla karışık takıldı:
"Şanlıurfa'nın kilimleri ne ki. Siz
en iyisi Kuzey Irak'a gidin,
oranın halı ve kilimleri çok
daha güzeldir."
Eşler Şanlıurfa'nın yolunu
tutarken, milletvekilleri arasında
bu gezi konuşuluyordu. Bilici,
eşine söylediklerini anımsatınca
bir partidaşı kendini tutamadı:
"Allah senden razı olsun. Sının
bir geçtiler mi nasıl olsa toptan
kurtuluruz."
DSP Genel Sekreteri neden gitti?
DSP'de son günlerde "ımzasız
mektuplu" planlar sahneye kondu.
"Mahcup" muhalifler, ya da karşılıklı
taktik savaşlanyla birbirini
yıpratmak ısteyenlerin mektuplu
savaşlan artık DSP geleneğınin bir
parçası oldu. "Çıle çıçekleri"nm
mektupları ıle af tartışmaları
surecinde Başbakan Yardımcısı
Hüsamettin Özkan'a sert
suçlamalar yöneltilen mektupları
anımsayalım. Bir parti düşünun ki,
genel sekreteri uzaklaştırılıyor. Ve ne
partililer, ne de kamuoyu bunun
nedeninı öğrenemıyor. Genel
Sekreter Hayri Diri seçildiğınden
bu yana Rahşan Ecevit'in
"TBMM'dekı sesi" olarak genel
başkan yardımcıları Tayfun Içli ve
Zeki Sezer'le birlikte hareket
ediyor. Sonra ne olduysa Diri genel
merkezde "istenmeyen adam" ilan
ediliyor. Diri'nin "Hüsamettin
Özkan '/n adamı" olduğu yayılıyor.
Özkan'ın yakm çevresinde ise
"Özkan'la Diri'nin selamı bile
olmadığı" söyleniyor.
Bir milletvekili, DSP'deki son
gelişmeleri "Şeffaflık olmayınca,
parti ıçi demokrasi kanallan
işletılmeyınce dedıkodu ve imzasız
mektuplarla belden aşağı
mücadele olur. Hayri Diri'nin bir
Nataşa ile görüntülendıği
haberlerınin sızdmlması bunun
göstergesi değil mi?" diye özetledi.
Türey Köse, Emine Kaplan, Bülent Sanoğlu, Sertaç Eş
ankcum@ttnet.net.tr