18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2001 ÇARŞAMBA 14 KULTUR [email protected] Nâzım Hikmet'in ilk kez Darülbedayi'de oynanan opereti 70 yıl sonra yeniden sahnede Rüyayla gerçek arasındaMELTEMKERRAR Nâzım Hikmet yılında şaire 'başka' bir göz- le bakan sanat yapıtlan arka arkaya geliyor. An- kara ve tstanbul'da yalnızca birkaç temsil ya- pabilen Fa/ıl Say'ın, 'Nâzım' projesınin ardın- dan Istanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahnelen- meye başlayan 'Bu Bir Rüyadır' opereti de şa- ire bugüne kadar bakmadıgımız bir gözle bak- mamızı sağlayacak işlerdea Cumhur Bakışkan'ın yeniden bestelediği, dekor, kostüm tasanmını NazErayda'nın, ko- reografisini Övül Avkmun'ın yaptığı Mustafa Avkıran ın sahnelediği operette MdekBaykal, MineTüfekçioğhı,Funda Esldogta,Mutlu Gâ- ney, Mastafa Uğurra, AtiBa Şeodl, Murat Ka- rasn, Yetldn Dikincfler, Bnrak Şentürk, Nişan Şirinyan rol abyor. Büyük sürpriz ise operetin ilk sahnelenişinde oynayan SemihaBerksoy'un ikinci kez aynı oyunda sahneye çıkması! Farkh smıfiardan insanJann bir araya geldı- ği, nereye gittiği çok bilinmez bir gemide, 'or- tak' bir rüyaya sokuyor bizi Nâzım Hikmet. Oyun, sevdiği kadını elde etmek için üst sınıf- tan bir kımliğe bürûnen adamın giderek arap- saçına dönen bildik hikâyesi. Ama Nâzım Hik- met'in tiyatrosunda bir yandan dönemin top- lumsal sorunlanna göndermeler yaparken in- ce ayruıtılannda alçakgönüllülükle gizlenmiş eleştiriler içeren bir oyuna dönûşüyor. 'Gostermeden söylediği çok şey var' Şairin aynı yıl yazdığı oyun, 1934 yılında ilk kez sahnelenişinin ardından unutulup giden- ler arasına katılmış. Popülaritesinin doruğunu yaşayan operetler döneminde, sivrilen iki ope- ret, 'Lüküs Hayat' ve 'Defi Dota'nun yanında Nâzım Hikmet'in operetinin sönök kalması düşündürücü. Avkıran, müziğin çok gûçlü ol- maması üzerinde dururken, tekstin de baala- n için ilk bakıldığında çok güçlü duygusu ver- meyebileceğını söylüyor. 0 dönemde operet- lerin, yüksek sanat olan operanın bir altı oldu- ğu yolundaki eleştiriler de bu konuda önemli bir etken. Oyun, Nâzım Hikmet'le ilgili en çok tartı- şılan konulardan birinin de odak noktası. Ün- lü şair üzerine yazanlardan bir kısmı, bu met- nin sanatsal anlamda güçlü olmadıgını, şairin sadece para kazanmak için Darülbedayı'ye ürettiği işlerden biri olduğunu savunuyor. Av- kıran'a göreyse bu oyun, Nâzım Hikmet'in bilmediğımız naif, çocuksu yanı aslında. u Ent- rikasnda bfle asla kannaşık değl, basit, ama düğümleri çok iyi atilmış, saMcL" Yıllar sonra bu oyunu sahnelemeye karar vermede en çok ilgisini çeken de bu basitlik olmuş. Hem ent- rikanın basitliği, bem metnın kuruluşundaki kı- sa episodlar, bu oyunu seçme sebebi, çünkü oyu- nun kısa parçalardan oluşuyor olması yeni bir dramaturji anlayışını gösteriyor. "Dahaküçük sahneleri bağtamak, 1 Be3 arasmda,3 ile 5 ara- Mustafa Avkıran (ustte) rejısiyle sahnelenen 'Bu Bir Rüyadır'da, 93 yaşmdaki Semiha Berksoy (altta) aynı ovûnla yeniden sahneye çdoyor. suıda kurdağunnız bağlar ilgimiçekjyor." Kah- ramanlannın Türk tiyatrosunda sıklıkla görme- diğımiz kadar iyı çızılnuş olması da, oyunun başka bu- önemli yanı ona göre. Ûsta ozanın, bu oyunda sınıf meselesi ve aşk üzenne gostermeden söylediği çok şey ol- duğunu düşünüyor. Avkıran, oyunu çokkatman- lı düsünmüş. Oyunun geleneksel Türk tıyat- rosundan operete, dönemin Rus tiyatrosu bil- gisine uzanan geniş yapılı konstrüktivist sah- ne anlayışı da, yönetmenın bu çok katmanlı dü- şünüşüne koşut bır bıçim oluşturuyor. Yönet- men, oyunda Çingene, Anadolu, Ermeni ak- sanlanyla renklendirilmiş, yer yer karikatüri- ze edilen tipleri klişeye kaçmadan sahneye ak- tarmada da, bugüne kadar seçtıği sahne dili- nin gittikçe netleşmesınin etken olduğunu dü- şünüyor. Nâzım Hikmet'in neredeyse yetmiş yıl ön- ce yazdığı oyunu bugüne taşıyan pek çok öğe var. Mustafa Avkıran'a göre değişen hiçbir şey yok aslında. "Asrn'ın, aşçıbaşı Ahmet'in, Ma- dt'in problemariği bugün hâlâvar.' Şimdi kral- lardaticaret yapıyor", sözü,bunaııaçıkbirgös- tergesi. Bu açıdan, oyuna yapdan eleştirileri haksz buhıyorum.'Sevgi lazım değildir her gün, fakat siz bilin biz demeden, yaşanmaz yemek yemeden' diyor, suyasabunadokunmayanbir metin değfl ba" Oyun, nereye gittiğini hiç bilmediğımız bir gemide, topluca görülen bir rüyanın içine so- kuyor izleyiciyi ama rüya bitiyor mu, biz rü- yadan çıkıyor muyuz sorulanna kesin bir ya- mt bulamıyoruz. Bütüne yayılan bu belirsiz- lik, bir yandan gerçeküstü bir dünya kurarken oyun sonunda ilk bakışta görülmeyen bir di- yalektik yapıya dönûşüyor. Yönetmenbu nok- tada oyunun son sözüyle, isminin oluşrurdu- ğu paradoksal yapıya dikkat çekiyor: "Son sö- zü 'Dünya bu, rüya gibi, güzel rüyalar görme- ye bakmair olan oyunun adı da, 'Bu Bir Rü- yadır! ' Kendi içinde katlanarak dönen bu da- ire de, rüya mı, gerçek mi karar veremiyor iz- leyid." Şürin göigesinde kalan tiyatro Avkıran rejide, altı belirsizlikle çiziü farklı gerçeklik düzlemlerini daha da öne çıkanrken bir yandan da ünlü şairin yaşamma ışık tutu- yor. "Bursa Haptshanesi'nde Kurtuluş Savaşı destanuuyazan,komünjzmle suçlanırken ken- di ülkesiyle ilgili güzeUemeler yazan bir şairie karşı karşryayız." Oyunlanndan bırden fazla örnek göreceği- miz bu yıl, şairin tiyatro dili hakkında da bir fikir edinebilecek belki izleyıci. Avlaran 'a gö- re Nâzım Hikmet, Türk tiyatrosu için çok önemli. "Onun üçüncü sunfbiroyun yazan ol- duğunu düşünmüyonun. Okuduğum oyunla- nn hiçbirinde öyle büyük yanhşlar, eksikler yok,ona bakarsanız, bugün 20-30yılhködenek- li tiyatrolarda oynanan yazarlann oyunlaruun çok daha güçsüz olduldannı düşünüvorum." Ona göre usta ozarun oyunlannm güçsüz görülmesinin en önemli nedeni, şiirinin çok güç- lü olması aslında. "Her zaman tiyatroyu sev- miş, çok tiyatro yapmış ama yapmak istediği tiyatroyu her zaman dışardayapmış. Üç beş yıl- day^pnuşy^poğınerşe}i,onundtşmdahepiçer- de zaten. Yaptiğmı gönneve firsati ounamış. Bundan dolavı geride kaldığuu düşünüyorum; ama oyunlanndaBrecht kadar sıla gönderme- leri,yabanalaşarmalan var.Fakat,bunlan-özd- BJde de bu oyunla- kör kör parmagun gözüne degü, çok alttan alta > apı>or." f "H Grup30Ekimde Abdi tpekçi Spor SaJomı'nda. Depeche Mode TürkiyeMe Kültür Servisi - Dünyanın en önemli gruplanndan biri olarak gösterilen Depeche Mode, geçtığımiz mayıs ayında çücardıklan 'Eıciter' adlı albümunün hemen ardından, albümle aynı adı taşıyan dünya turnesi çerçevesinde Türİdye'ye geliyor. Konser, MTV sponsorluğunda, 30 Ekim'de Abdi tpekçi Spor Sakmu'nda saat 21.00'de gerçekleşecek. Elektronık müzik hareketinin öncülerinden olan Depeche Mode, Dave Gahan, Andrew Fletcher ve Martin Gore'dan oluşan bir üçKi olarak yoluna devam ediyor. Bugüne dek 11 stüdyo, 2 live ve 2 best of olmak üzere 15 albüm ve 40'a yakın single çıkaran grubun, 'The Videos 86 - 98' adlı DVD'si de konser öncesi tüm müzik marketlerde yer alacak. Dd ayda bir yayımlanan Geniş Açı Fotoğraf Sanaü Dergisi, 19. sayısuıda Henri Cartier-Bresson'un isim babahğuu yapûğı 'Göz'ü olan adanı Roger Tnerond ve Ed Van Der EJsken gibi ustalann sanat yaşamlannm yanı sıra yapıtlaruıa da yer veriyor. Geniş Açı 'da ustalar geçiti Kültür Servisi - Geniş Açı Fotoğraf Sanan Dergi- si'nin yeni sayısı çıktı. Dergi bu sayısuıda ünlü fo- toğraf ustalan ve Foto Muhabirliği Festivali konula- nnı ele alıyor. Derginin 'Portre' bölümü Henri Car- tier- Bresson'un isim babahğını yaptığı 'Göz'ü olan adam olarak tüm dünyada tarunan Roger Therond'a aynlmış. 'Paris Match' dergi- sine uzun yülar hizmet veren, aynı zaman- da bir dönem de genel yayın yönetmenli- ğini yapan Therond'un, bu sayıda sanatya- şamı boyunca çalıştığı dergiler, açtığı ser- giler, koleksiyonerliği ve fotoğraf anlayı- şuıa yer veriliyor. Ayrıca fotoğrafçuıın American Photo dergisinin 1998 yılının Temmuz - Ağustos sayısuıda hazırladığı 'Muhteşem Koleksiyoncular' başlığı al- tında yapılan bir söyleşısi de yer alıyor. Geıüş Açı, 'Festival' bölümünü ise 23 Ha- ziran'da yaşamını yitiren Roger Therond anısına düzenlenen '13. VTsa pour l'Ima- ge' - Perpignan ühıslararası Foto Muha- bbüği Festivaline ayınyor. Festivalin ana hatlanyla işlendiği bölümde bu yıl büyük ödül kazanan mülteci ve göç temasını iş- \an Dengeren'in fotoğralan da yer alıyor. 'Sergi / Söyleşj' bölümünde Fransa'nın yaşayan en önemli fotoğrafçılan arasında yer alan Georges Ro- usse var. Rousse'un Fransız Kültür Merkezi'nde aç- tığı sergisi 3 Kasım'a dek izlenebilir. 'Fotoğraf Kurumlan'nda 1930 yılında ABD'de yaşanan 'Büyiik Bunahm'la mücadele etmek ama- cıyla o dönemin başkanı Franktin DJiooseveh tara- fından uygulamaya konulan 'Fann Security Admi- nistration'a (Tanm Güvenliği Orgütü) yer veriliyor. FSA bünyesinde kıırulan ve ufak bir bö- lümü bir kuruma bağlı olarak çahşan fo- toğrafçılann, o dönemin çalkantılannı ob- jektifleriyle belgeledikleri çalışmalan bu- Iunuyor. 'Ustalar' bölümünün bu sayıdaki konuğu ise, 20. yüzyılın en önemli belgesel fotoğ- rafçılan arasında yer alan ama ülkesi Hol- landa dışında çok fazla tamnmayan Ed Van Der EJsken. Bölümde ölümünden on bir yıl sonra Photographers' Gallery'de ge- çen ay açılan retrospektıf sergisi ve genel hatlanyla yaşamı ve sanat anlayışı ırdele- niyor. Dergide aynca 'tstanbul'u saran bienal rüzgân', 'Akçakava'nın 'gördüğü' gibi', 'Her şey o ampule benzerse', 'Neydi adı adi kadının neydi? dedinu.' ve 'Köşebaşı' DEFNE GOLGESİ TURGAY FtŞEKÇl Nâzım Hikmerhı Üçüncü Çıkışı Memet Fuat, "Nâzım Hikmet'in Türk Şiirin- deki Yeri" başlıklı yazısında, 1929'da 835 Satır adlı ilk kitabının yayımlanmasıyla şairin, "Türk şiirinde birbomba gibipatla "dığını, "o güne dek şiire girmez sayılan konulan, alışılmış kurallan altüst eden bir serbestlikle şiirleştiriver"d\ğ\r\i yazar. 1936'da yayımlanan 'Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı'nda geleneksel şiirle çağdaş şürin buluştuğu yeni bir şiire ulaştığı gö- rülen şairin, bu döneminde yalnızca şiiriyle de- ğil, kişiliğiyle de geniş toplumsal kesimleri etki- lediği görülür. 1930'da, Columbia şirketinin bastığı, kendi se- sinden "Bahri Hazer" ve "Salkımsöğüt" şiirle- rinin yer aldığı plak, kamu alanlannda günün se- vilen şarkılarıyla birlikte çalınır olmuştur. Gaze- telerin birinci sayfalannda sık sık onunla ilgili ha- berlere rastlanır. 1938'de 28 yıl 4 aya hüküm giyerek cezaevi- ne girmesiyle Nâzım Hikmet, kişiliğiyle de şiir- leriyle de toplumdan kopar. Bu yıllar içinde Ku- vayı Milliye, Memleketimden Insan Manzarala- n, Saat 21-22 Şiirteri gıbı başyaprtlan yazsa da bu ürünlerden ne edebıyat dünyasının ne de top- lumun haberi olur. ölümüne dek Nâzım Hikmet'in şiirleri, Türki- ye'de yayımlanamaz. Dolayısıyla bu süreter bo- yunca Türk şiirindeki gelişmelerin dışında kalır. 1965'te kitaplarının yeniden yayımlanmaya başlamasıyla Türk şiirinin gelişim çizgisinin de- ğiştiği, toplumcu eğilimin güçlendiği görülür. Memet Fuat, adı geçen yazısının sonunda bu olguyu şöyle degerlendirir "Birülkeninşiirini(ede- biyatını) otuz beşyıl arayla iki kez etkileyen baş- ka bir şair herhalde yeryüzünde yoktur." • • • Günümüze gelirsek. Nâzım Hikmet'in bugün de yapıtlan ve kişiliğiyle edebiyat dünyasında ve farklı toplumsal kesimlerce yeterince değer- lendirilip anlaşıldığı söylenemez. Ortadadevyapıtlar vermiş, çokyönlü bir dün- ya sanatçısı vardır. Yaşadığı sürece çevresine sevgi ve güzellikler yaymıştır. Bu sevgi ışıklann- dan uzak yakın çevresindeki hemen herkes bol bol yararianmıştır. Siyasal düşünceleri nedeniy- le ona düşmanlık duyanlar bile, kendisini tanı- dıklannda insan yanını hemen sevmişlerdir. İyi insanlığı ve dürüstlüğü onu yaşadığı yılla- rın efsanelerinden birine dönüştürmüştür. On- daki yürek genişliği az rastlanan bir örnek oluş- turur. Bugün ne denli tanınıp sevilse de toplumu- muzca Nâzım Hikmet'in yeterince anlaşıldığı söylenemez. En azından Nâzım'la banşık bir toplum, bugünkünden daha ileri bir toplum ol- malıydı. Ancak önümüzdeki dönemde, 2002'nin yü- züncü doğum yılı olması nedeniyle hazırianan etkinliklerie Nâzım'ın ülkemizi bir kez daha sars- ması beklenebilir. Bunun ipuçlan bugünden görülmeye başlan- dı. Fazıl Say'ın Nâzım yapıtının uyandırdığı bü- yük ilgi gelecek yılın toplumumuz ve dünya için Nâzım'la yeniden tanışma ve çarpışma yıh ola- cağını gösteriyor. Hazırlanmakta olan geniş etkinlik programla- nnda Kültür Bakanlığı'mız ile Nâzım Hikmet Kül- tür ve Sanat Vakfı başı çekiyor. 8 Ocak'ta Londra'da ûueen's Salonu'nda, 15 Ocak'ta Paris'te UNESCO Merkezi Salonu'nda büyük anma toplantılan gerçekleşecek. Bu top- lantılar yıl boyu, şairin doğum yeri olan Selanik'ten Moskova'ya, Sydney'den New York'a dek dün- yanın dört bir yanında sürecek. Ocak ayında ls- tanbul'da üç günlük uluslararası Nâzım Hikmet Sempozyumu düzenlenecek. Can Dundar'ın ha- zıriadığı Nâzım Hikmet Belgeseli gösterime gi- recek, vb. Nâzım Hikmet, yüz yıl içinde üçüncü keztop- lumuyla çarpışmaya geliyor. Bakalım bu çarpışmadan toplumumuz bu kez nasıl etkilenecek? K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K K Â M l L M A S A R A C I bölümünde'Türkiye'ninFotoğrafl'başlık- leyen iki fotoğrafçı Chris Anderson ve Ad RusseD Lee'nin 'Paskarya Günü'nde Zend Çocuklar' adh fotoğrafi. h yazılar yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle