Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 EKİM 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
AFGANİSTAN'DA SAVAŞ
Pearson, Türkiye'nin, yeni Afganistan'ın şekillenmesinde lider rol oynayacağını savundu
Kürt devletiolmayacakBÜLENT SARIOĞLU
ANKARA - ABD'nin Ankara Bü-
yükelçisi Robert Pearson, Afganis-
tan savaşı ve bölgeye dönûk planlan
konusunda TBMM Dışişleri Komis-
yonu'nu bilgilendirdi. Irak'ta bir Kürt
devleti kurulmasından yaua olmadık-
lannı, şu anda dikkatlerinin Afganis-
tan'da yoğunlaştığını bildiren Pear-
son, PKK ve DHKP-C' yi "uluslara-
rası terör örgütleri" listesine ala-
caklannı açıkladı. Büyükelçi, El Ka-
ide örgütünü suçlamalanna neden
olan kanıtlan 7 sayfalık bir bilgi no-
tuyla komisyon üyelerine dağıttı.
TBMM'yi bügilendirmek üzere
Dışişleri Komisyonu'na gelen Pear-
son, milletvekilleriyle 1.5 saat görüş-
tü. Alınan bilgiye göre, büyükelçi kı-
sa bir sunuş konuşmasının ardından
sorulan yanıtlayarak özetle şu bilgi-
leri verdi:
- 11 Eylül saldınsında 80 ülkeden
6 binden fazla insan öldü. Şu anda sa-
vaştığunız terörist Usame bin Ladin,
örgüt El Kaide, hedef bu örgütün ol-
duğu her yer. Ancak operasyon ge-
Türkiye'nin kaygılarını paylaşıyoruz ABD Büyüke
Pearson, Türkiye'nin Irak'la ilgili duyarlılığını paylaştıklannı
söyleyerek "Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması konusunda
Türkiye ile aynı düşüncedeyiz" dedi. Türk hükümetiyle büyük
uyum içinde çahştıklannı vurgulayan Pearson, PKK ve DHKP/C'yi
"uluslararası terör örgûtleri" listesine alacaklannı belirtti.
nişlerse Türkiye hiçbir şekilde bundan
kayba uğramayacak.
- Türk hükümetiyle büyük uyum
içinde çalışıyoruz. Türkiye'nin terör
konusundaki duyarlılığını anüyoruz,
bu konuda eskiden beri gelen deste-
ğirniz sürecek. PKK ve DHKP-C'yi
terörist örgütler olarak kabul ediyo-
ruz. Bunlan "uluslararası terör ör-
gûtleri" listesine alacağız.
- Hükümetinizin Irak'la ilgili du-
yarlılığını paylaşıyoruz. Irak'ın top-
rak bütünlüğünün korunması konu-
sunda Türkiye ile aynı düşüncedeyiz.
Irak'ta ayn bir devleti kesin olarak is-
temiyoruz. Son saldınlar konusunda
Irak'la ilgili ortaya anlan iddialar ve
kanıtlar konusunda fevkalade duyar-
lıyız. Şu anda bütün dikkatimizi Af-
ganistan'a çevirdik.
- Afganistan operasyonu için süre
veremem. Sonuç alınıncaya kadar sü-
recek. Bu mücadele çok uzun vadeli.
Operasyonun hedefî ve kanıtlarkonu-
sundaTürk hükümetinin yaklaşımını
çok ciddi olarak değerlendirdik.
- Taleban'dan sonrası için, kendi
ayaklan üzerinde duran, dışandan
müdahaleye olanak tanımayacak bir
yönetim tarzı düşünüyoruz. Yeni Af-
ganistan rejiminın şekillenmesinde
Türkiye lider rolü oynayacak.
- Operasyon için siyasi, fınansal,
askeri, istihbarat ve ekonomi alanla-
nnda çok değerli yardımlar aldık.
- Teröristler kadınlann ve çocukla-
nn arkasına saklanıyor. Sonra dine
yönelik bir savaş olduğunu söylüyor-
lar.
Somut kanıt 2 fall
Büyükelçinin komisyon üyelerine
sundugu metinde, El Cezire televiz-
yonunda yayınlanan ıkı açıklama ve
Pentagon'a çarpan uçaktaki iki failin
adı dışında çoğunlukla ABD hedefle-
rine karşı geçmiş yıllarda yapılan sal-
dınlar anlatüdı. Notta yer alan bazı
bilgiler özetle şöyle:
- Pentagon'a çarpan 77 sefer sayılı
uçağın yolcu listesinde en az iki yol-
cunun ismi ile El Kaide'nin biünen
adamlannın isimlen aynıydı: Suudi
Arabistanlı Hatid el Mihdar ve Na-
vaf el Haznıi Halen bügüerimizde
boşluklar bulunmaktadır ve bu aşa-
mada paylaşamadığınuz bazı bilgiler
de söz konusudur.
- El Kaide'nin adamlan, Taleban
sayesinde 11 Eylül olaylannda temel
rolü oynadılar.
- El Kaide, aynca Batüı ülkeler ve
Islamiyetin aşın yorumuna katılma-
yan Müslüman üîke hükümetleri gi-
bi, kendisinin karşı olduğu pek çok
hükümeti hedef alacak baa terörist
gruplara destek vermektedir.
- El Kaide, OrtaAsya'da terörist ey-
lemler düzenleyen Özbekistan Islami
Hareketi adlı terörist grubu deştekle-
mektedir. Taleban lideri MoDa Ömer,
Özbekistan Islami Hareketı'nın aske-
ri şefi Jumaboy Namagani yı Tale-
ban yanında savaşan tüm yabancı
kuvvetlerin komutanı olarak atadı.
- 1998'de Nairobi, Kenya, Dar ül
Selam veTanzanya'daABD büyükel-
çüiklerine dönük saldınlarda baş sal-
dırganlar El Kaide ve/veya bağlanûlı
terörist grup Mısır Islami Cihadı'nın
(EIJ) mensuplanydı.
IÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi GökalpYıldız sıcak bölgeleri değerlendirdi
Faııatizıııiıı ııedeııi açlık
HATÎCETUNCER
ABD Başkanı George W. Bush, 11
Eylül saldınlannın ardından Haçlı Se-
feri başlatacağını açıkladığında, "din-
ler çaüşmasTrun başladığını savunan-
lar oldu. Italyan Basbakaru Berlusco-
ni'nin "Hristiyan Batı'nın Müslü-
man Doğu'ya" üstünlügunü aniatan
sözleri ve karşı tarafin cihat çagnlan
"dinler çaüşmasrnın kanıtlan sayıl-
dı. Balkanlar, Ortadoğu, veAsya"dald
savaşlar da bir din çanşmasının zaten
var olduğunu düşündürtecek nitelikte.
Rusya'nın Gürcistan-Abhazya sırunn-
daki Kodor Vadisi'ni bombalaması
Kafkas cephesindeki gerginliği
yenidengündemegetirdi. Istanbul Üni-
versitesi Uluslararası îhşküer Bölümü
öğretim üyelerinden Yavuz Gökalp
Yıldız, kriz alanlannın, dünyanın yok-
sul bölgeleri olduğunu belirterek
"Zengin, yoksul uçurumu dünyada
hızla arüyor. Üstelik enerji alanlan
ile dünyadaki güç ve rckabet müca-
delesinin merkezindelcr. Bu toplum-
lann onuriarryla oynanrvor,yerle bir
ediliyor. Anlamsız ambargolarla ço-
cukları öldürülüyor. Sayaşı en acı-
masız şekilde yaşıyoriar. Ülkeler ulu-
sal kimliklerini geliştiremiyorlar.
Bunlar bir biçimde seslerini duyura-
caklar. Kendilerini ifade edecekleri
söylem dinseldir. Dinsel söylem, ulu-
saİ hedeflerle örtüşerek birden öne
çıkmaya başkyor" dedi.
Yavuz Gökalp Yıldız sorulanmızı
şöyle yanıtladı:
- ABD'ye ya da süper güce karşı
duruşta İslamcı söylem ön plana çık-
tı denilebilir nıi?
YILDIZ-Böyle yorumlanamaz.
Çünkü süper gücün Kuzey Afhka'da,
Asya'da ayaklannı bastığı yerler hep
Islamdadır. Muhalifhareketleringeliş-
mesine bakmak lazım ve her şeyi terö-
re indirgememek gerekiyor. Süregelen
ekonomikve toplumsal sorunlann pat-
lamaya dönüşmesi kaçınılmaz oluyor.
Bugün siyasal hareketlere rota çizen
îslamla, 19501er farklıdır. 1920'ler, 19.
yüzyıl daha farklıdır.
Dünyada Islami söylemle bu hare-
ketlerin öne çıkması bu ülkelerde ya-
şanan toplumsal çelişkilerdendir. Yani
ulusal kimliğin gelişmediği yerlerde
din kendini ifade etme alanı olarak or-
taya çıkıyor. Ancak din, toplumsal bi-
lincin, siyasal kültürün gelişmediği yer-
lerde toplumlann üzerinde ideolojik
denetim kurmanın bir aracı olabilir.
-Yani uluslaşmasını tamamlama-
yan toplumlar dinsei söylemlerin et-
İdsinde nıi?
- 20. yüzyılda geç uluslaşma en
önemli sorun. Ulusal büindn gelişme-
diği toplumlarda siyasal kimhğin ta-
nımlanmasmda din her zaman ön pla-
na çıkar.Aynızamandatoplumlann ya-
şadığı ekonomik-sosyal sorunlar da be-
raberinde eğer kendisini farkh biçim-
de ifade edemiyorsa din ifade aracı ha-
line gelebilir.
- Balkanlar,Ortadoğu veAsya'da-
ki sorun, din çatışması olarak algıla-
nabih'yor.
- Bu bölgeleri sırayla incelersek:
BOSNA-HERSEK: Buradabirdin
savaşımı olduğunu söylemek oldukça
zor. Oteküestirme ve diğer toplulukla-
n dışlama süreci, Bosna-Hersek'teki
Savaştan kaçarij&ijşfuılar
komşu ülkelerde oluştunılan
mülteci kamplanna sığındı.
Kamplardaki mültecilerin
çocukları yoksulluk içinde *
yaşamaya çalışırken şimdi
sırtlanna bir de savaşın ağırüğı
v»Jjg§kusu yökleadtit;
Savaşıçocuklarbiârecek"Befld savaş karşıû olanlann sesleri,o masum,
yoksul Afgan çocıddann yâzierini gördükçe da-
ha da yükselecelu.''. Istanbul Üniversitesi Detişim
Fakültesi öğretim üyelerinden Prof Dr. Nurdoğan
Rigel,busözlerle savaşınbitmesi içinumutlannı ifa-
de ediyor ve devam ediyor "Ladin'in mudaka ce-
sedini göretim savaş bitsin, di>onız; ama bu ço-
cuklann cesetleri üzerinden konuşuyoruz^."
11 Eylül ve sonrasını değeriendiren Prof. Dr. Ri-
gel'e göre "bu bir görsel sav'aş". Teröristlerin gös-
tergebüimci gibi çahştığını, Bushun bir suikasta
kurban gitmesinin bile o kadar büyük bir etki yara-
tamayacağmı anlatyor. Hemen arkasından global
medya organizasyonlan savaşı başlanyor. Rigel,
"Üçüncü Dünya Sa\ aşj başladT. "21. yüzyıl şiın-
diba|ladı"gibıbaşlıklanise "Biryüzydınbaşlan-
gıcu medyanın gözünde banşla otanaz herbâlde.
Savaş olunca anlıyonnuşuz yüzyüın başladığını"
sözleriyle eleştiriyor. Vadav Havel'in şu sözlerine
tam olarakkatilryor Prof. Rigel: "Savaşıeteştirengö-
rüşier neredeyse terörisüere eş değerde gözükü-
yor. Bu da çok rahatsız edici". Düşmanm kım ol-
duğu, görsel olarak belli oldu; Doğulu'yu, kökten
dindyi, görsel olarak en iyi bedeninde tasanmlamış
olan Usame Bin Ladin. Şimdi Ladin'in parçalanmış
görüntüsünü dünya istiyor. Tüm savaş çığırtkanlık-
lan arasında bölgeden gelen fotograflar savaşm ne-
lere mal oiduğunu gösteriyor. Rigel, 1982 yıhndaki
National Geographic'te yayımlanan ünlü yeşil göz-
lüAfgan kızı fotoğrafinı anımsaüp şöyle devam edi-
yor: "O güzel kızın göderindeki korkuyla Afga-
nistan'ı özetteyrvenniş. 20 yıl sonra görevi devra-
lan gazetecüer de bu görünrü sa\aşuıın asıl kur-
banlannı göstermeye başjadılar. Bu saıaş, Ame-
rika'Din, dünyanın, Ladin'in savaşı değiL, sonuç-
ta imanhğınsavaşı.Çocuklar üzerineinşa edilmiş
bu sahneler, bdki savaştan sonra banşı getirs;
banş fdsefeâni daha bir geniş boyutta düşünme-
sini sağlar dünyanın. Belki o zaman, o masumla-
n gördükçe global medya organizasyonlanoda
savaş kışkırücüığın birazcık frenine basdacak".
Iküıci Dünya Savaşı sonrasında îngiltere'deTimes
Meydam'nda öpüşen denizci ve hemşire, \^etnam
Savaşı'nda bombardımandan kaçan kız çocuğu fo-
tograrlan savaşın gidişatını degışuren görüntüler.
Prof Rigel şöylekonuşuyor "O görüntüden SOD-
ra daha aklıselim düşünecek. Bir daha savaş kar-
şıü konuşan, düşünen insanlaraSen de onlardan
taraitasm' dije kunse düşünme\ecek".
Prof. Dr. Rigel, bu savaşta gazetecilerin savaşın ne
kadarkötü olduğunu göstermek gibi bir görevleri ol-
duğu düşüncesini, "Çocuklann o masum yiLderi
bu savaşı beklenenden daha kua sürede bitiıe-
cek" sözlerryle anlaüyor.
olayın bir anda Müslüman- Hıristiyan
çaöşması gibi algılanmasına yol açı-
yor. Islami, Boşnaklar arasında, Sırp,
Hırvatya da diğer millıyetçiliklere kar-
şı bir tutunma, bir sığmma alanı olarak
tanımlamak gerekiyor.
KOSOVA: Balkanlar'da, Bulgaris-
tan'a kadar hatta Batı Trakya'da Müs-
lüman tanımlaması görürsünüz. Bal-
kan ülkelerinde egemen güce sahip
devletlerin de işine geliyor. Örneğin
Yunanistan, Batı Trakya'daki toplulu-
ğu Türk yerine Müslüman olarak ta-
nımlıyor. Bulgaristan'da, Makendon-
ya'da da öyle.
ÇEÇENİSTAN: Kaflcasya tarihin-
de 19. yüzyılda Şeyh Şamil müridizm
hareketi vardır. Çeçenistan'da, Kuzey
Kaflcasya'da 150'ye yakın dil konuşu-
lur. Çeçenistan'da tanımladığıınız bu-
günkü dinsei söylem, aslında Çeçen
ulusal kimliğinın ifadesi. Kafkasyah
kimliğinin altyapısını oluşturuyor. Ço-
ğu zaman analistlerÇeçenistan'daki şe-
riat hareketini Ortadoğu'daki ile kanş-
nnyor. Bütün bu bölgede Islami söy-
lem, Anti-Rus söylemin temeüni oluş-
turuyor.
SEVCAN: Sincan, Çin'deki gelir da-
ğüımı bozukluğunun hat saflıada oldu-
ğu bölgelerden biri. Kapitahst gelişme-
nin olmadığı yerde din, mücadelenin
ana eksenini oluşturuyor. Türkçe ko-
nuşması dolayısıylaulusalkimliği des-
tekleyecek sosyoekonomik gelişmenin
oluşması gerekli.
FtLİSTTN: Bu bölgede dinin 1980
itibanyla öne çıkmasının altında fark-
h stratejikhesaplaryatar.Ashnda Filis-
tin hareketi, doğuşundan iübaren laik-
tir, hatta Marksist bir öze sahiptir. Sos-
yaüst bir öge içerir. ÖzeUikle Sabra ve
Şatilla baslanından sonra Filistin ulu-
sal liderlerinin Filistin topraklanndan
sürgün edilmesinden sonra, Israil şöy-
le birpolitika izledi: Yerel Iiderleri din-
sei temelde güçlendirip Füistin ulusal
söylemini geçersizleştirecekti ve Füis-
tin ulusal kurtuluş hareketinin öncüle-
rinin yerine kendi denetiminde yeni li-
derler çıkartacaktı. tşte Hamas, Islami
Cihat ve Hizbullah'ın, Füistin hareke-
tinde öne çıkması, bu temeldedir.
IRAK: Irak'ta din, bütün poh'tikala-
nn ekseninine yerleşmemiştir. Irak'ta
Şiüer çoğunluktadır, Sünni bir iktidar
vardır. Petrol alanlannın kontrolünden
Basra Körfezi'ndeki, Ortadoğdu'daki
yeni yapüanma, hatta Kuzey Irak'taki
oluşuma vanncıya kadar bütün bunla-
n gözlemlemek gerekiyor. h-ak'ta din-
sei söylemi kullandığınız takdirde çe-
şitii mezheplerin bir arada tutunabiîe-
ceği bir şeyi parçalamış olursunuz.
KEŞMER: Keşmir'de Hindistan'a
karşı Müslümanlann din temeUi bir
mücadelesi var. Sihlerve Hindularara-
sında kendüerini Müslüman kimliğiy-
le tanımlıyor. Taleban hareketi, Keş-
mir'de Hindistan'a karşı Müshimanla-
n destekliyordu.
AFGANtSTAN: Afganistan'da Af-
ganlı diye tanımlayacağımız bir toplu-
luk yok. Tacikler, Kırgızlar, Hazaralar,
Oymaklar, Ozbekler, Tiirkmenler, Kı-
zılbaş denüen Kürtler, Beludler ve nü-
fusun yüzde 50'sini oluşturan Peştular
var. Taleban Peştu ağırhklı. Peştunlann
müliyetçi söylemi dinle ayakta duru-
yor. Çünkü aşiret yapüan aşüamıyor.
DUZ YAZI
ORHAN BİRGÎT
Halkoylaması mı Dediniz?
Cumhurbaşkanı Sezer, anayasa paketinde yer
alan ve TBMM üyterinin özlük haklannda arüş sağla-
yan 26. maddeyi halkoylamasına sunma karan alır-
ken gerekçe olarak parlamenterlerin her türiü olum-
suz eleştirilerden korunmasını amaçladığını söytüyor.
Sezer"in düşündüğünün tam tersi, bir haJkoylama-
sı, değişikliğin karşısında olan ezici çoğunluk sözcü-
lerinin, Yüksek Seçim Kurulu'nun oylama gününü
beürlemesinden başlayarak tam dört ay boyunca
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yönelik ağza alınmaz
eleştirilerine yol açacaktır.
Nitekim, daha önceki akşam Sayın Sezer'in kara-
nnı yorumlayan bir anayasa profesörü, oylamanın
Meclis'in itibannı ortaya koyacağını söylemiştir.
15 yıl TBMM çatısı altında görev yapmış bir emek-
li milletvekilı olarak, anayasada yapılan son de-
ğişikliğin karşısında tutum alırken öyle tuzu kuru bi-
risi olmadığımı, hele bizim dönemimizdeki parlamen-
terlerin hemen büyük çoğunluğunun, "Kansı dul, pa-
rasıpul" dedirtecek türden koşullar ile yasama göre-
vi yaptığını elbette unutmuş değildim. Ama vatanda-
şın koşullan, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik bur-
gaç, çağdaş bir anayasa yapma amacı ile yoia çıkan
bir pariamentoda, 86. maddeyi, olsa olsa yasama
üyesinin özlük haklannı sadece anayasanın güven-
cesi altında tutmakla sınırlı bırakmalıydı.
Ne yazık ki TBMM'nin çoğunluğu, ihtiraslanna kur-
ban olan kimi eski milletvekillerinin de oyununa gel-
di. Genel başkanlan da kendilerini uyarma ferasetini
göstermediler.
Tersine dönen bumerang
Böylece TBMM, 81 yıllık geçmişinin en kritik dö-
nemeci ile karşılaşmış oldu. Cumhurbaşkanı'nın, ço-
ğu hukukçuya göre, adaleten haklı, ama hukuken
haksız referandum karan, sadece Çankaya ile TBM-
M'yi değil, vatandaşla da partamentoyu karşı karşı-
ya getirecek bir tasarruf oldu.
Adaleten haklılığında kimsenin kuşkusu yok, Se-
zer'in 86. maddedekı değişikliğin karşısında olması-
na. Cumhurbaşkanı'nı hukuken haksız görenler, ana-
yasanın 175. maddesinin kendisine tanıdığı halkoy-
lamasına gitme işlemini kullanırken değişikiik pake-
tine eklenen ve halkoylamasının madde madde ya-
pılmasını önlemeyi amaçlayan hükmünü görmezden
geldiğini ileri sürenlerdir.
Ancak hukukçular arasında tartışma konusu yapı-
labilecek bu duruma, mesela Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı Tufan AJgan, dünkü açıktamasında degın-
me gereğini bile duymayarak, yapılacak referandu-
mun geçersiz kalabilmesi için TBMM'nin, ya madde-
nin eski haline dönen ya da bir değişiklikle durumu
düzelten çalışma yapmasını salık vermiştir.
Gerçi TBMM'nin 86. maddeye vermek istediği ye-
ni şekle yönelik tepkiler üzerine hem Başbakan Ece-
vit, hem TBMM Başkanı Izgi hemen harekete geçe-
rek Çankaya'nın vetosu ya da referandum girişimini
önleme amacı ile Emekli Sandığı Yasası'nda ivedi bir
değişikliğin gerçekleştirilmesine öncülük yapmışlar-
dır. Ancak bu değişikliğin de Cumhurbaşkanı'ncaye-
terii görülmediği ve anayasanın yeni halinde parla-
menterlerin özlük haklan için yakılan yeşil ışığın, ge-
lecek günlerde kolaylıkla Emekli Sandığı Yasası'na
yansıtılacağı kuşkusunun Sezer'e egemen olduğu
anlaş/lıyor.
Ama bu noktada, TBMM Başkanı'nın üstü kapaJı
olarak söylemek istedikleri de bir yana atılmamalıdır.
Sayın Izgi, hem kendisinin hem Başbakan'ın bu doğ-
rultuda Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüş alışverişle-
rinin kendilerini tatmin ettiğini bildirerek son girişim
ile düş kınklığına uğradığını saklamıyor.
Beni düş kınklığına uğratan da Sayın Cumhurbaş-
kanı'nın, son anayasa paketinde bir maddeyi halkoy-
lamasına götürme karan verirken o arada aynı kara-
nn içine milletvekilliği dokunulmazlığını almayışı oldu.
Dokunulmazlığı, yasama görevi sınırlannın içine
çekecek yaptınmlar gerçekleşecek olsa, milletvekili-
nin TBMM üyeliği ile bağdaşmayan işleryapması ön-
lense, durust parlamenterlik 550 üyenin tümü için bir
etik buyruğu olarak benimsense, emin olun, kimse-
nin onlann alacağı parada gözü olmaz.
Umanm, TBMM üyeteri, 2002 Bütçesi ile küçüten
birdevlet anlayışına omuz verirlerken son yanlışlann-
dan da ivedi bir anayasa değişikliği ile dönme otgun-
luğunu gösteririer. Yine umanm, o değişiklikler içine,
ilk iyileştirme paketinin içine alınmayan çağdaş hü-
kümleri de alıriar. O arada, özellikle halkın bilgi edin-
me hakkını da anayasa güvencesi altına alarak gizli
kararnameler ile Emekli Sandığı Yasası'nda yapılan
kimi değişikliklerden hem kendilerinin hem de tüm
yurttaşlann haberli olmalannı sağlar ve gerçek "kıyak
emeklilerin kim olduğunun ortaya çıkmasına yar-
dımcı oluriar.
Faks: 0212-6770762
obirgrtfö e-kolay.net
Eski Rusya Başbakanı Primakov:
Irak'asaldın
tarihi hata olur
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Rusya
Federasyonu'nun eski
Başbakanı Yevgeni Pri-
makov, ABD'nin Irak'a
da saldırmasının "tarihi
yanhş" olacagını, böyle
bir durumda uluslararası
koalisyonun desteğini
çekeceğini kaydetti. Pri-
makov, Rusya'nın Gür-
cistan'ı tehdit etmediği-
ni, ancak teröristJere
yurtdışındanyapüan des-
teğin bir an önce kesü-
mesini istedüderini bü-
dirdi.
Dış Ekonomik IhşkUer
Kurulu'nun (DElK) ko-
nuğu olarak Türidye'ye
gelen Primakov, Anka-
ra'daeski Cumhurbaşka-
nı SüJeyman Demirel,
Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli, Dışişle-
ri Bakanı tsmail Cem ve
TBMMDışişleri Komis-
yonu Başkanı Kamran
Inan üe bir araya geldi.
Her üd ülkenin de AB-
D'nin Afganistan'a yö-
nelüc operasyonuna "bu-
günkü şeküyle" destek
verdiğini belirten Prima-
kov, Irak'a yöneük olası
saldınya üişkin bir soru
üzerine şunlan söyledi:
"Türidye'ninIrak'la fl-
giö tutumunu paylaşı-
yorum.Benim şahsi gö-
rüşüm,Irak'a bir saldı-
n yapılmasuun tarihi
bir yanhş olacağıdır. Bu
Afganistan için sağla-
nan desteği azaltabile-
cek bir gefişme olur."
Bir başka soru üzeri-
ne Rusya'nm Gürcis-
tan'ı tehdit etmediğini,
bazı Çeçen teröristleri-
nin Gürcistan toprakla-
n üzerinden Rusya'ya
saldınlar düzenlediğini
savunan Primakov,
"Rusya her zaman
Gürcistan'ın toprak
bütünülüğünden ya-
nadır" dedi.