Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 EKİM 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
J\_ U JLi X U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVtN tLYASOĞLU
'Nâzım' destanının görkemiKavrayıcı, soluk kesen, uçurup
götüren bir sahne kantatı.. bir des-
tan. Nâzun'ındilindeTürkkültürü-
nü simgeleştirdiği kadar dünya kül-
türlerini de müzik dilinde birleşti-
ren kapsamlı bir proje: Aksak ri-
timlerle caz senkoplan, bir füg ko-
valamasıyla ağıt yakma; Türk davu-
lu tınısıyla yeni çağın mekanik tı-
nısı; türkülerdeki yineleme yönte-
miyle Uzakdoğu pentatonizminin
minimalizme varan tavn ve daha
nice öğe iç içe kaynaşıyor.
Nâzım'ın şiirindeki iç-müzik Fa-
zıl'ın yarattığı müziğe ışık tutmuş.
Fazıl, Nâzım'ı küçük yaşlanndan
beri çok iyi tanıyor. O şiir dilini çok
iyi sindirmiş ve şimdi yeni bir di-
siplinde ortaya koymuş. Prosodinin
bu kadar güzel kullanıldığı, şiirin
söze bu kadar güzel uyum sağladı-
ğı bir başka yapıt daha duymadım
son zamanlarda. Fazıl önceki bu-
luşlanndan da yararlanırken Kara-
coğlan'ın dilini, Ruhi Su'nun yak-
laşımını katman katman boyutlan-
dırarak müziksel-dramatik bir des-
tan yazmış. Kültür Bakanlığının
bu yıl başlattığı bestecilere eser ıs-
marlama projesinin kısa zamanda
ürün vermesi çok sevindirici.
Ülkemizde birden çok birimi bir
araya getirip iş yapmak ne denli
zordur, biliriz. Kültür Bakanhğı ise
bu çok kapsamlı projede nice biri-
mi büieştirmiş, ısmarladığı yapıtın
gün yüzüne çıkması için elinden
geleni yapmıştı: Dünyanın öbür
ucundaki yoğun konserleri arasın-
dan Fazıl'ı Türkiye'ye getirtmek,
kocaman koroyu, orkestrayı, solist-
leri, Genco'yu, salonlan, kayıt
stüdyosunu, provalan ve iki kentte
ikişer konseri düzenlemek, profes-
yonel bir program kitapçığı hazır-
lamak gerçek büyük başanydı.
Ancak ne yazık ki bunca denizi
kısa zamanda geçtikten sonra Istan-
bul'daki Nisan adlı şirketin kötü or-
ganizasyonu ile neredeyse derede
boğulma tehlikesi yaşandı. Konser
gecesi aynı koltuğa üst üste oturtu-
lan dinleyiciler, bir türlü ulaşılamı-
yan davetiye masası, durmadan
azannı işittiğiniz yetkililer, inanılır
gibi değildi. Bir şekilde salona tıkı-
şıldıktan sonra sahneden ilk nota s-
es verdiğinde bütün sıkıntılar unu-
tuldu ve bir başka dünyada yaşa-
maya başladık.
Fazıl, piyanosunun ortak payda-
sı içinde hem şiirlerin içeriğini be-
timliyor, hem de orkestranın bir
parçası halınde piyanonun çalgısal
özelliklerinden yararlanıyor, bir
yandan da uçuran piyano tekniğini
sergiliyor. Resimsel seslenişlerden
birinde "Ansızın bastırdı gece",
piyanoda ağır karanlık akorlarla be-
timleniyor. Ya da "Bebek kıpır kı-
pır kıpırdanır" dizesi, piyanonun
ince tuşlarındaki su şıkırtısında
yankı buluyor. Anlatıcının, böylesi
sahne kantatlannda kullanımı çok
fazla değildir. Özellikle Stravins-
ki'nin Askerin Öyküsü'nde ve
Schönberg'in Napolyon'a Kaside
başlıklı yapıtında bu yöntem etki-
leyicidir.
Genco Erkal, yapıtı özel yetene-
ği ile taçlandınyordu. Yer yer mü-
zik eşliği olmaksızın, kendi başına
okuduğu dizeler onun virtüözitesi-
ni sergilediği "kadans"lar gibiydi.
Bedeniyle tümleştirdiği şiirlerde
güzel tonlamasıyla bir ivme yaratı-
yor, dinleyeni de çekip kendi ivme-
sinde çevirmeye başlıyordu. "Ne-
reden gelip nereye gjdiyoruz" di-
zelerindeki gibi dramatik anlatım-
larda müzik-resim-tiyatro sanatının
ustalığı onun yorumunda şahlanı-
yordu. Piyanonun ortak paydası ka-
dar koronun da bütünleyici özelli-
ği dikkat çekiyordu. Yer yer bir Yu-
nan korosu gibi yorum getiriyor,
yer yer müziksel ağırhğı ile yapıtı
çekip sürüklüyor. Değerli baritonu-
muz Tuncer Tercan, "Kapının
önünde üç selvi vardı" dizesiyle
yumuşacık tonda başlattı yapıtı.
Sertab Erener. çok yakışmıştı
sesiyle ve yorumuyla, hele Japon-
ya'daki ufacık tefecik kızı anlatır-
ken çok etkileyici idi. On bir yaşın-
daki Tuğçe Kavut, o saf ve duru
sesiyle Hiroşima'da ölen çocuğun
şiirini söylemeye başladığında artık
salondaki en katı dinleyici bile ağ-
lamaya başlamıştı. "Yaşamaya
Dair" başlıklı şiirin sona yerleşme-
si yetmiş dakikalık karanlık havayı
dağıtıp yanna umut penceresi ara-
ladı.
Bütün birimleri başanyla birleş-
tiren şef Naci Özgüç'ü, bu yapıtı
bizlere kazandu"an Kültür Bakanı
tstemihan Talay ve Müsteşar Yar-
dımcısı Hüseyin Akbulut'u, onca
yılın deneyiminde kusursuz tonla-
ması ve dramatik anlatımdaki başa-
azıl önceki buluşlanndan da yararlanırken Karacoğlan'ın
dilini, Ruhi Su'nun yaklaşımım katman katman
boyutlandırarak müziksel-dramatik bir destan yazmış.
Genco Erkal, yapıtı özel yeteneği ile taçlandınyordu. Sertab
Erener, çok yakışmıştı sesiyle ve yorumuyla, hele
Japonya'daki ufacık tefecik kızı anlatırken çok etkileyici idi.
nsıyla Cumhurbaşkanhğı Senfoni
Orkestrası üyelerini. TRT Ankara
Radyosu ve Kültür Bakanlığı Çok-
sesli Korosu'nu ve bütün içtenliği
ile Nâzım'ı bize yeniden armağan
eden Fazıl Say'ı binlerce alkışla
kutlamalıyız.
İDSO sezona Onay ile başladî
Istanbul Devlet Senfoni Orkest-
rası Verdi yılında bestecinin Requ-
iemi ile planladığı açılışı gerçek-
leştiremedi. Orkestranın yetkilile-
ri ve şef Pijarovvski, kendilerine
Istanbul operası tarafından sunu-
lan solistlerin ve koronun yetersiz-
liğinden yakınıyorlar. Düzeyli bir
dinleti çıkamayacağım anlaymca
son dakikada program değişikliği
yapmışlar. Kore'den gelip Ingilte-
re'ye geçerken bir gece Istanbul'da
kalmakta olan Gülsin Onav'a
önermişler, Erol Erdinç de Anka-
ra'dan uçmuş gelmiş ve açılış kon-
seri kurtanlmıştı.
Tek provayla hem de eli yüzü
düzgün bir konser olarak. Gülsin
Onay, Mozart'ın Re minör konçer-
tosunu sanki bu açılış gecesine ha-
zırlarruş gibi özenle, incelikle ses-
lendirdi. Boğaziçi Üniversitesi kon-
ser dizilerinin açılışında Macar pi-
yanist AIex Szilasi son yıllarda
unuttuğumuz özellikleriyle bir
Chopin akşamı sundu. lmge yük-
lü, büyük düşünme kavramında,
bilge bir yorumdu. Minyatür işçili-
ğindeki valslerin her biri kendi için-
de bir öykü anlatırken tümü birbi-
rine bağlandığında kocaman bir
zincirin benzer romantik halkalan-
nı oluşturuyordu.
evini@boun.edu.tr
Antalya'nın galibi
seyirdyle buluştuKültür Servisi - 1. Uluslararası
Gençlik ve Sinema Şenliği önceki
akşam Cemal Reşit Rey Konser Sa-
lonu'nda yapılan 'Büyük Adam
KüçükAşk' filminin galasıyla açıl-
dı. Yönetmenliğini Handan tpek-
çi'nın yaptığı, Dilan Erçetin, Şük-
ran Güngör, Füsun Demirel ve ts-
mail Hakkı Şen'in oynadığı filmın
galasına fılm ekibinin dışında sanat
dünyasından da çok katılım oldu.
FilmAntalya'da en iyi füm, en iyi se-
naryo, en iyi yardımcı kadın oyuncu,
en iyi yardımcı erkek oyuncu, çocuk
oyuncu, jüri özel ödülünü abnıştı.
Film gösteriminden önce Vecdi
Sayar bir konuşma yaparak şenlik
etkinlikleri hakkında bilgi verdi. '1.
Uluslararası Gençlik ve Sinema
Şenliği' etkinlikleri kapsamında
Cannes Film Festivali'yle işbirliği
içinde liselilere yönelik 'Film Eleş-
tirisi Yanşması', lıselerde 'Sinema
Günleri', lise öğrencileri arasında
'Kısa Film Proje Yanşması ve Se-
naryo Atölyesi' ve 'Uluslararası
Gençlik Filmleri Yanşması' yapı-
lacak.
OYUNCULARA BÜYÜK İLGİ - Şükran Güngör, Ismail Hakkı
Şen, Dilan Erçetin, Füsun Demirel ve yönetmen Handan İpekçi.
tbrahim Çiftçioğlu'mxn 'Kargalar ve Melekler' sergisi Galeri Sanat Yapım'da
Işte o,6
Ecce Homo'
tbrahim Çiftçioğlu'nun resimleri,
20 Eldm tarihine kadar görülebilir.
KAYA ÖZSEZGtN
Her sanatsal sürecin, arkaik bir biçim oluşturma güdü-
süyle başhyor ohnası, bu biçimin birtakım değişimsel
paradigmalarla sürüp gideceği anlamına gelmez. Böyle
bir süreçsellik söz konusu olsa bile, sanatçı bu tür bir ar-
kaizme yatkın bir kişilik göstermez, onu belli ölçülerde
aşmaya çalışır. Sanatçıyı, kendine özgü biçim oluşturma-
ya yönlendiren ilk neden ("arche"), hangi endişeden
kaynaklanırsa kaynaklansın, zaman içinde evrilmeye uğ-
rar. Konu, sanatçının özgür tercihleriyle, bu tercihlere
ilişkin ölçütlerle bağlantıh bir sorun biçiminde karşımı-
za çıkar. Bulunduğu aşamadan geriye dönüşümlü bir y-
ol izlemekten çok, bulunduğu noktayı aşmaya yönelik bir
çabayı içinde taşıyor olması, sanatçının varlık nedenidir
bir bakıma. Belirli bir izleğin ya da izleklerin sürdürücü-
sü olmak ıçin, ahşılmış sanatçı tavnnı biçimlendiren olu-
şumlara prim vermek, günümüzün hızlı de- ___^___
ğişimler ortamında katı ve sert koşullanma-
lara yol açacağından, çağdaş dünyanın ger-
çekleriyle bağdaşmaz bu tutum. Her an ye-
nilenen yaşam olgulannın devingen atmos-
ferinde, kendine yeni konumlar seçmekten
yanadır sanatçı. Gene de bu durum, sanatı-
nı belirleyici temel bağıntılan gözden uzak
tuttuğu anlamına gelmez. Değişimin kendi-
si bile, kimi durumlarda, bu temel bağıntı
işlevini üstlenebilir.
Bir yerde, yapıtı "yol" olarak tanımlayan
Klee'nin görüşünden hareketle, uyanıkken
rüyalar gördüğünü öne sürüyordu tbrahim
Çiftçioğlu. Uyanıkken rüyalar görmek, ya-
şamın her kesitinde sanatına aktarabileceği yeni ve fark-
lı olgular karşısında, eskisine benzemeyen yeni duyum-
lara açık olmak anlamına gelir. Ona göre, böyle anlarda,
insana gök kapılan açılırve yaptığı her şeydenkuşku duy-
maya başlar. Sanatta "mükemmel"den yana değildir
Çiftçioğlu, değişmekten ve denemekten korkmaz. Gene
kendi deyişiyle, sanatını "riske atmaktan" çekinmez.
Şu anlamlı cümle ile noktalıyor söylediklerini: "Benim
sanatım, yaşamın ya da yaşamımızm silinerekyeniden
yazılmasıdır."
Sanatsal anlatım, salt bir otobiyografi değildir kuşku-
suz. Onun otobiyografık özelliği, bireysel bir üretim ol-
masından kaynaklanır. Ama bu bireysel üretim, evrensel
insan imgesinin -yani başkalannın- içerdiğı değerleri kur-
calayabildiği oranda, başka yaşamlann içinde gizlenen ve
ancak sanatsal üretim yoluyla saptanabilen özü kavraya-
bildiği ölçüde aşkınlaşır.
îbrahim Çiftçioğlu'nun Ankara GaleriYapım'da sergi-
• Sanatını
'riske atmaktan'
çekinmeyen
Çiftçioğlu
yapıtlanyla, gizli
kahnış ve
dışavurulmamış
insan tutkulanna
yeni bir pencere
açıyor.
lediği ve sergüemekle kaknayıp insani bir olguyu psiki-
yatrik kökenleriyle deşifre etme çabasını üstlendiği re-
simleri, daha doğrusu resimler dizisi, bu diziyle bire bir
örtüşen anlamlı bir başlık taşıyor: "Kargalar ve Melek-
ler". Tümü, ortak bir boyuta indirgenmiş ve kolaj tekni-
ğinin, bu diziyle bağdaşık boyutlan içine alınmış olan re-
simler, sanatçının her yeni sergisiyle görsellik masasına
yatırmaktan büyük haz duyduğu biopsikososyal olgular-
dan birini, bilinçaltına kazınmış bir duyguyu, tinsel ego-
izmin başkalanna açılmayı yasak kıldığı, ama onu aşmak
için benlik savaşına girdiği bir karmaşayı gündeme ge-
tirmekte. ilk bakışta Baselitz örneğini akla getiren başa-
şağı konumlandırdmış elinde çiçek taşıyan erkek torso-
su, bir kolaj elemanı olarak, dizinin büyük bir bölümün-
de laytmotif özelliği içinde yer alıyor. Boyayla müdaha-
le sonucunda elde edilen çağnşımsal niteükli elemanlar
ise, bu ana temanın bedensel yapısı üzerinde, kompozis-
yonlara dışandan konuk bir başka eleman
olarak katılan karga imgesine göndermede
bulunan bir gizem ve çıplaklık örüntüsü
oluşturuyor. Kuşlarla insanlar arasında, bü-
yüsel birtakım ilişkilerin varlığı göz önüne
ahndığında, özellikle karga motifine yükle-
nen olumsuz yorumlar düşünüldüğünde, on-
larla bir arada tasanmlanan melek figürle-
rinin yarattığı karşıtlık, mitolojik fantazma-
lann insan yaşamını biçimlendirici olgula-
nna tanıklık ediyor.
Çiftçioğlu, gizli kahnış ve dışavurulma-
mış insan tutkulanna yeni bir pencere açmış
oluyor böylece. Resme dışandan bakan ki-
şinin, görsel tanıklıkla yetinmeyerek, res-
minin göstergesel elemanlannı, kendi yaklaşımı açısın-
dan irdelemesi gerektiği ilkesinden yola çıkıyor. Izleye-
nin aktif katkısını amaçlıyor. Onun bugüne kadar gelen
bütün çalışmalannda, böyle düşünsel içerikli bir boyu-
tun yer almış olduğunu bilenler açısından, bir sürpriz
değildir bu durum. Düşündürerek özümsetmek, içinde
yaşamakta olduğumuz somut olgularla iletişimsel bağlar
kurmak, insan varhğının kuytularda kahnış tutku ve sap-
lantılannı görsellik dünyasına taşımak, îbrahim Çiftçioğ-
lu'nun sanatında, vazgeçihnez içeriksel değerler olarak
hep varolagelmiştir. Bu kez, biçimsel göstergeler de söz
konusudur: Resimdeki melek ve karga figürleri, gele-
neksel minyatürlerde aşina olduğumu2*yüzey ve mekân
ilişkileri açısından değerlendiriliyor, söz konusu figürle-
rin kompozisyona dahil edilen konumlan, doğrudan doğ-
ruya kâğıdın yüzeyiyle ilişkilendiriliyor. Bunun, ilginç bir
düzenleme estetiği bağlamında yorumlanmış ohnası, bu
resimler dizisine özgün bir boyut katıyor.
Osman ŞaMn'in 30. sanat yıh
• Kültür
Servisi - Aylık
Damar Kültür
Sanat ve
Edebiyat
Dergisi, Ekim
2001 sayısmı
öyküyazan
Osman Şahin'in
30. sanat yıh için
çıkardı. Mehmet
Başaran,
Mehmet Güler,
Burhan Günel,
ÖnerYagcı,
Ahmet Ozer,
Yıhnaz Yeşildağ ve Ali F. Bilir'in yazılannın
yer aldığı özel sayıda, Osman Şahin'in
özyaşamı, öykücülüğü, romancılığı, Yıhnaz
Güney ile başlayan sinema macerası üstüne
yazılar yer alıyor Pek çok ödüle değer bulunan
Osman Şahin'in şimdiye dek yayımlanmış
20 yapıtı bulunuyor. Ödül alan yapıtlarından
başlıcalan ise 'Kırmızı Yel', 'Ağız içinde Dil
Gibi', 'SelamAteşleri', 'Mahşer'.
Ihsan Oktay Anar'a ödül
• Kültür Servisi - Gomite France-
Turquie'nin (Fransa-Türkiye Komitesi) bu
yıüci Fernand Rouillon Edebiyat Ödülü, 11
Ekim 2001'de Paris'te yapılan bir törenle thsan
Oktay Anar'm Actes Sud yayınevinden bu yıl
çıkan 'Puslu Kıtalar Atlası' İdtabma verildi.
1949 yılında Paris'te kurulan Gomite France-
Turquie'nin amacı, iki üüce hükümetlerinden
bağımsız olarak Fransa ile Türkiye arasındaki
ilişkileri güçlendirmek ve Türkiye'nin
Fransa'da daha iyi tanmmasmı sağlamak. 450
üyesi bulunan komitenin başkanlığını 2000
yılmdan beri Atatürk biyografisinin yazan
Alexandre Jevakhofî yapıyor. 1996 yılmdan
beri iki yılda bir verihnekte olan Fernand
Rouillon Edebiyat Ödülü ise aynı yıl Orhan
Pamuk'a, 1998 yılında ise Stefan Yerasimos'a
verihnişti. Ödül bu yıldan itibaren her yıl
verilecek. Jüri heyeti ise Kenize Mourad,
Venus Khoury Ghata, Gaye Petek Şalom,
Frederic Mitterand, Ali Kazancıgil ve
Alexandre Jevakhoff'tan oluşuyor.
Berfin Baltar'da Ali Rca Ergüven
• Kültür Servisi - Berfin Bahar dergisi ekim
sayısırun kapağmı, ağustos ayında yaşamını
yitiren şair, çevirmen ve araştırmacı-yazar Ali
Rıza Ergüven'e ayırdı. Ergüven'in yazı, şiir
çeviri ve arşivine de yer veren dergide şair
üzerine kaleme alınmış yazılar da yer alıyor.
Berfin Bahar'ın ekim sayısında Vedat Günyol,
Hayri Kako Yetik, Nermin Sayın, Serpil
Şimşek, Nusret Gündoğan yazılanyla; Gelal
Ulgen, Sait Özkaya, Şeyhmus Diken, Sergey
Yesenin, Ciğerhun, Necmettin Çakır, Ahmet,..
Selçuk tlkan, Tan Doğan, Kamil Aydemir,
Taner Nart, I. Halil Aycan, Osman Erkan,
Sedat An, Tülay Pirinççi, Özgür Özmeral
şiirleriyle; Nuri Gan, Hayri Çakmak ve Ayla
Akçakale öyküleriyle yer alıyorlar.
$agdaş Türk Resminden KesiUer'
• SAMSUN (AA) - Samsun'da, Kültür
Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen
'Uygarlıklar Beşiği Türkiye 2001' kültür ve
sanat etkinlikleri kapsamında, 'Çağdaş Türk
Resminden Kesitler Sergisi' açıldı. Devlet
Güzel Sanatlar Galerisi Salonu'nda 19 Ekim'e
dek açık kalacak sergide, Kültür Bakanlığının
koleksiyonunda yer alan, çağdaş Türk resminin
önde gelen isimlerinden Devrim Erbil, Adnan
Çoker, Gavit Atmaca, Fethi Arda, Adnan
Turani, Bahattin Akay, Nafi Çil, Dinçer
Erimez, Ender Güley ve Habib Aydoğan'ın
yapıtlanndan oluşan 32 çalışma yer alıyor.
UB40'nm Şöhret Okuhı'
• Kültür Servisi - Red, Red Wine',
'Kingston Town' gibi şarkılanyla tanınan ve
Ingiltere'nin en başanlı gruplanndan UB40,
yeni yetenekler yetiştirmek üzere
Birmingham'da bir 'Şöhret Okulu' açıyor.
'Fame' (Şöhret) dizisiyle ölümsüzleştirilen
NewYork Drama Okulu'ndan esinlenilerek
ortaya çıkan ve Paul McGartney'in Liverpool
Gösteri Sanatlan Enstitüsü'ne rakip olarak
düşunülen proje için yerel yönetim ve özel
sektörden 20 milyon pound parasal yardım
temin edildi. Proje kapsarmnda UB40'nin şu
andaki stüdyolan da yeni kayıt tesisatı ve prova
odalanyla genişletilecek.
Verdî'ye saygı resitali
• İZMİR (AA) - Izmir Devlet Opera ve
Balesi (IZDOB) ve ttalyan Kültür Merkezi
işbirliğiyle, 'ÖlümününYüzüncü
Yıldönümünde Giuseppe Verdi'ye Saygı'
amacıyla bir şan resitali gerçekleştirilecek.
Bugün saat 21.00'deki resitalde Italyan
soprano Francesca Scaini'ye piyanist
Eddi De Nadai eşlik edecek.
BUGÜN
• İFSAK'ta saat 20.00'de Mehmet
Oflazoğlu'nun 'Bremen' başlıklı dia gösterisi
izlenebilır. (0 212 292 42 01)
• BtLGİ ÜNtVERStTESİ KUŞTEPE
KAMPUSU'nda saat 19.30'da Sunni
O'Connor'm 'Metacorpus', 20.20'de Goran
Radovanoviç'ın 'Benim Memleketim',
21.00'de Ezequiel Sarser'in '1. Kapı' adlı
filmleri izlenebilir. (0 212 292 33 03)