23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2001 ÇARŞAMBA DIZI TUSIAD'IN ON EMRIİşadamlarının 'Memorandum'unda DerneklerYasası'na bile değinildiği halde, ne tarım sektöründen, ne de işçi ve memurlann örgütlenme haklanndan tek kelime olsun söz edilme gereği duyulmamıştır.Ülkemizdeki ilk siyasal parti olan tttihad ve Terakki'nin yöneticilerinden ta Bülent Ecevit'e, güya demokrat Celal Bayar ve Adnan Menderes ten Osman Bölükba- şı'na, Süleyman Demirel'den Turgut Öza- l'a, Mesut Yılmaz'dan Türkeş'e, Erba- kan'a. hatta iştirakçi Hilmi'den Mehmet AIi Aybar'a kadar, kurduğumuz bütün par- tilenn kuruculannın veya partiyi daha son- ra "hasbelkader" ele geçirmiş yöneticile- rinin hemen diktatörkesilmeleri. gerçekten, son günlerde kimi çevrelerce ısrarla savlan- dığı gibi, o insanlann buyurgan kişiliklerin- den kaynaklanan bir durum mudur? Oysa, bilindiği gibi, ne siyasi parti yasasını ne de yaşamımıza "Birinci Meşrutiyet", "tkin- ci Meşrutiyet" diye ta 1876'dan itibaren gi- ren parlamenter yönetim biçimini Orta As- ya'dan getirmişlerdir atalanmız. Fakat ilginçtır, TÜSİAD'çılar da, 21 Ma- yıs 2001 günü tantanalı bir bastn toplantısıy- la kamuoyuna açıkladıklan Hükümete sunu- lan "memorandum"lannın "on em- ri"nden biri olarak. "Avrupa Birliği'ne bir an önce girebilmemiz için Siyasi Partiler Yasası'nın da derhal değişririlerek bu du- ruma son verilmesi gerektiğini" buyur- muşlardır, anımsanacağı gibi. Yenl baştan siyasat düzen Memorandum'daki bu "on emir"e gö- re, Türkçenin toplumun anadili olduğu hükmü deAnayasa'nın 42. maddesinden çıkarümah; Milli Güvenlik Kurulu sivil- leştirilerek kurula katılacak asker üyele- re sadece yurt savunması konulannda (dış düşmana karşı) söz hakkı tanınma- b; idam cezalan savaş haliyle sınırlandı- nhnafa; seçim yasası değiştirilerek siyasal örgütlenme kolaylaştınlmah; millervekil- lerinin dokunulmazlık kalkanı kaldınl- malı; yargı sistemi Avrupauların istediği biçime getirilmelidir vb. vb... Kısacası, işadamlanmıza göre de, şu son yüzyıl içinde demokratikleşmek uğruna Ba- tı'dan aldığınuz ne varsa, arnk ömrünü ta- mamlamış ve işe yaramaz duruma düşmüş- tür, dolayısıyla gene Batı'dan acele yeni ya- salar getirtilerek siyasal düzen tepeden tır- nağa sil baştan yeniden biçimlendirilmeüdir. Soflsttke Islm Ve gene çok ilginçtir, hükümetin "Türk- Islam sentezci" MHP kanadı ile "Fethul- lahçı" DSP ve ANAP kanatlannı daha ko- lay etkilemek amacıyla ola ki, ülke sorun- ları da, Memorandum da tıpkı "On Emir"i (Evamir-i Aşere'yi) çağnştıracak şekilde, "on madde" haline indirilerek su- nulmuştur sanki... 'Memorandum'lanna "Türkiye'de De- mokratikleşme Perspektifleri" gibi ger- çekten son derece usta işi sofistike bir adı da belki bu nedenle uydurmuşlardır, kim bi- lir?.. Yoksa, sanayicilerimiz de sorunlanmı- zın öyle kolay kolay on madde haline indi- rilemeyeceğini bilmezler mi Allah aşkına... Tövbe... Ama, amaç başka... Asü amaçlan, gene kendilerinin kendilerine taktıklan yeni ad- lanyla "reel sektörün" çıkarlanna dikkat çekmek olsa gerek ki, 'Memorandum'da sanki salt siyasal sorunlar ele alınmış gibi davTanılarak bu on madde'de, Dernekler Yasası'na bile değinildiği halde, ne tanm sektöründen, örneğin ne de memur ve işçi örgütlenmelerinden tek kelime olsun söz edilmektedir çünkü... Oysa. anımsadığımız kadanyla "tanm- sal üretim" daha düne dek onlara göre de ülkemizdeki asıl "reel sektör" idi ve tan- şadamlanna göre, Türkçenin toplumun anadili olduğu hükmü de Anayasa'nın 42. maddesinden çıkanlmalı; Milli Güvenlik Kurulu sivilleştirilmeli; idam cezalan savaş haliyle sınırlandınlmah; seçim yasası değiştirilerek siyasal örgütlenme kolaylaştınlmah; milletvekillerinin dokunulmazlık kalkanı kaldınlmalı; yargı sistemi Avrupalıların istediği biçime getirilmelidir. mın devletçe sürekli desteklenmesine ka- muoyundan bir tepkı gelmemesi amacıyla, yığınlann kolay kolay kavrayamayacağı "sübvanse etmek" gibi uyduruk bir deyi- mi de galıba gene onlar bulmuşlardı. Ancak ilginçtir, sanayici- ler İcen- dilerini "reel sektör" di- ye adlandınr- larken aynı an- da kamuoyunda yaşanılan eko- nomiksıkıntıla- nn özellikle "tanmı destek- leme" politikala- nndan kaynaklandı- ğı kanısı uyandınl- maya çahşılırmış- çasına sanki, devlet bankalannın "süb- vansiyon fonla- rTnın adı bu kez de görünmez çev- relerce, kışkırtıcı bir biçimde "gö- rev zaran" diye Türkçeleştiril- miştir, bilindiği gibi. Fakat, açık- lanmasının üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına karşın TÜSİAD'çılann bu "me- morandum"lanna, demokrasiyi salt "vic- dan özgürlüğü" ile özdeşleştiren bir roman- cının "31 MartVakası'nıtartışıyormuş gi- bi yapıp artık küllenmeye yüz tutmuş ki- mi eski şeriatçı dürtüleri üfleraeye çalı- şan" son romanına gösterdiğının yüzde bi- ri kadar olsun bir tepki. bir eleştiri, aydın ka- muoyumuzdan da gelmemiştir ne yazık ki... şimdl de 'demokrasinin kölesl' olduk gallba... Hemen şunu da belirtelim ki, TÜSİ- AD'çılann, üstelik göz önünde onca ünlü üniversite dururken nerede olduğunu kes- tirebilmenin bile bayağı beceri gerektirdi- ği bir vakıf üniversitesi'nin değerli birgenç öğretim üyesini bulup "demokrasi" adına hazırlattıklan bu memorandum'u. aydın- lanmız da galiba hiç kuşku yok ki, eleştir- mekten bile gene "demokrasi" uğruna vazgeçmişlerdirkesinlikle... Batı'dan gelen kavramlan, arnk bir karşılık bulma zahme- tine de katlanmadan hemen be- nimseyip kutsallaştırarak köle- si kesilmemiz de, tıpb müna- zara gereği gibi, Osmanlı düşünce sisteminden dev- raldığımız bir başka sağlıksız kalıt mıdır, nedir? Bilindiği gibi, Osmanlı düşünce sisteminde, bir konuyu özgürce tartışarak incelemek yöntemi ye- rine, önceden saptanmış bir düşünceyi sa- vunmak. dolayısıyla bugün " a k " dediği şeyin, yann "kara" olduğunu kanıtlama- ya çalışmak demek olan "münazara" yön- temi uygulanmaktadır. BuyöntemCumhu- nyet dönemınde de eğıtim programına alın- mış olmalı ki, lise öğrenciliğim sırasmda dü- zenlenmiş "münazara"larda bugün "ka- ra" dediğim şeyin. yann "ak" olduğunu us- taca savunup karşımdakileri "mat" ettiğim için çoook "aferin" almışımdır öğretmen- lerimden, nasıl unuturum. Horoz dövüşü tartışmalar Gerçekten, bu münazara kurnazlığı, dü- şünce sistemimizi hâlâ biçimlendiriyor ol- masa, diyelim televizyonlann güya kültür programlanndaki, horoz dövüşüne dönüşen reyting kurbanı şu tartışmalann zavalülığı- nı. hele hele bu genç vakıf üniversitesi pro- fesörünün. demokrasi kavramının olmazsa olmazı, "laisizm" kavramından hiç söz et- meden, TÜSİAD üyelerinin istedıkleri bi- çimde bir "demokrasi memorandumu" ha- zırlayabilmesıni başka türlü nasıl açıklayabi- liriz ki, Allah aşkına... Örneğin daha düne kadar "Egemenlik kayıtsız şartsız NAH halkındır" diyerek şeriatı açık açık sa- vunan Faziletçilerin, Refahçı- lann, şimdi politik çıkarlan böy- le gerektirdiği için, kendilerine "Yenilikçi" deyip birden "demokrasi ha- varisi" kesilip laisizmden hiç laf etmemele- ri, yoksa nasıl açıklanabılir... Demokrasi nedlr? Hemen hemen bütün aydınlanmız için bugün, kutsallaşünlmış en gözde Batılı ka\ - ramın "demokrasi" olduğu gerçeği ise ga- liba artık tamşılmasa gerektir. Gerçekten, neredeyse yüz yıldır yineleyip durduğumuz halde hâlâ bir Türkçe karşılık da bulamadığımız şu Frenkçe "demokra- si" denilen şey nedir acaba? Çok partüi parlamenter sistemle yönetilmek midir? Askerlerin >önerimden kesinlikle uzak tutulması demek midir? Ya da, karar or- ganlannın atanmışlara degil, seçilmişle- re teslim edilmesi ve seçilmişlerin doku- nulmaz küınması mıdır? Yoksa, devletle dinin bir arada barış içinde > aşaması, yani dine karşı hoşgörü- lü davranmak mıdır? Gerçekten, nedir acaba şu "demokrasi" denilen şey? Ta 1876'dan bu yana Meclis dağıtıp Meclis top- ladığunız, seçim üstüne seçim yaptığımız, yüzlerce parti kurup parti kapattığımız hal- de, gerçekten şu "demokrasi" denilen şe- ye bunca uzun sürede hâlâ niçin bir türlü ka- vuşamamışızdır acaba? Ancak, bütün bun- lara karşın, aydınlanmızın, gerçi gene ken- di açıklamalanna göre "demokrasi sayesin- de neyin \e kimin diktatörlüğünden kur- tulacakları konusundaki düşünceleri muhtelif" olsa bile, bu süreçte acele kutsal- laştırarak. "demokrasi" kavramının kölesı kesildikleri de galiba kuşkusuzdur. doğrusu. Öyle ki. Prof. Tank Zafer Tunaya hoca- nın yazdığına göre, tarihımizdeki ilk sosya- list parti sayılan "Osmanlı Sosj alist Fırka- srnın kurucusu ve "lâyenazil (azledileme- yen) reisi" İştirakçi Hilmi'nin, herhangi birmesleği bulunmadığı için arkadaşlaruun " Yahu Hilmi. bari sen de sosyalist ol" de- meleri üzerine 1909'da hemen sosyalist ke- silip o coşkuyla eve giderken de yolda rast- ladığı bir arkadaşına, "Ben artık sosyalizm oldum" diyerek muştuyu vermesi gibi tıp- kı, bugün şeriatçılaranız bile, sanki ger- çekten "demokrasi havarisi" kesihnişçe- sine konuşabılmektedırler artık. Demokrasi havaıilerl Gene opkı Osmanlı döneminde ulemanın, çücanna dokunulur dokunulmaz hemen medrese mollalannı, cami softalannı. elı si- lahlı ayak takımını "şeriat elden gjdiyor!" diye ayaklandınp kazan kaldırtmalan gibi, il- ginçtirbu yeni "demokrasi havarifcrimiz" de bugün şöyle birazcık yüksek sesle "ba- ğmısızlık" diyecek olsanız, küreselleşme- j yi eleştırmeye niyetlenseniz, özelleştir- r melere karşı çıksanız veya Türk ordusu- ' nun özgül yapısı filan demeye kalkışsanız. derhal bazı çevTeleri. gazeteleri, tele\izyon- lan, vakıf üniversitelerini. srvil toplum örgü- tü diye tanımladıklan tarikatlan. cemiyetle- ri. cemaatleri, hatta bazı yabancı dostlannı "Sonra demokrasi gider haaa!.." diye ayaklandırtarak. gerçekten de sözcüğün tam anlamıyla ortalığı tozdan dumandan fer- man okunmaz hale getirmektedırler bir an- da. Örneğin, Hürriyet gazetesi yazan Ser- dar Turgut bile. üUcenin içine düştüğü du- rumdan bunalıp yaşanılan ekonomik sorun- ların çözümü için bir "teknokratlar hükü- meti kurulmasını" önerince. bu çevrelerce derhal "demokrasi düşmanı" ilan edilmiş- tir, bilindiği gibi. Yarın: Slvll toplum örgütteri AYDINLAR Kölesi olunan kavramlar Osmanh aydınlan, 1789'dan ta 1839'a kadar tam yanm yüzyıl boyunca gözlerini, lculaklannı tıkayarak Fransız Devrimi'nin rüzgânndan ülkeyi koruyabileceklerini sanmışlardır, bilindiği gibi. Ama ne var ki, devrimin ınsanhğa kazandırdığı yeni kavramlar Tanzimat'tan sonra, gene bu süreçte Fransızca öğrenmek zorunda kalmış • Osmanlılarca ülkeye girdirilmeye başlayınca da. bu kez bir yandan bu kavramiara Osmanlıca karşılıklar bulmaya çalışırlarken ilginçtir, öte yandan da tslamcı düşünce yapısı hemen hükmünü yürütmüş ve bu ka\Tamlann çoğunu kutsallaştırarak kölesi kesilmişlerdir hemen. Örneğin. "liberte" (özgürlük) kavramının Osmanlı düşünce dünyasındaki serüveni gerçekten çok ilginçtir. Bilindiği gibi, Osmanlı aydınlan hem bu kavrama bir karşılık bulabılmek için yıllarca uğraşmışlar, önce Reşh Paşa Farsça "serbestf" sözcüğünü kullanmış, ardından Şinasi gene Farsça "azad", "azadlık", "serazad" demiş, Ali Suavi Farsça köklerden "serbaz" diye yeni bir sözcük uydurmuş. Namık Kemal ve Ziya Paşa ıse Arapça "hürriyet" sözcüğünü yeğlemiştir. hem de, bir karşılık bulur bulmaz kavramı nasıl kutsallaştırdıklannı, diyelim gene Namık Kemal "Hürriyet Kasidesi" adlı şiirinde "Ne efsunkâr imişsin ey güzel yüzlü Hürriyet, gerçi sayende esirlikten kurtulduk ama, şimdi de senin esirin olduk" diyerek açık açık belirtmiştir. Siyasal kavramlann böyle kolayca kutsallaştmlması, Osmanlılardan devralınmış aydınlarca, kuşkusuz Cumhuriyetten sonra da aynen sürdürülmüştür, ne yazık ki... Örneğin, "Aydmlannuz ve Laisizm" adlı çalışmamızda da aynnhlı olarak belirttiğimiz gibi, neredeyse bütün üyelerini Mustafa Kemal'in tek tek seçtiği bilinen tkinci Büyük Millet Meclisi'nde bile Mustafa Kemal'den başka laisizmi gerçekten savunan bir ikinci milletvekili daha yoktur, ama bu kişilerce de "Hâkimiyet-i Milliye", "Cumhuriyet" vb. gibi kavramlar hemen kutsallaştınlıverip tartışılmaz, dokunulmaz kılınmıştır. AB komisyonuyla yapılan çalışmalar sonucunda hazırlanan yeni taslakla kapsam daraltıldı, 5 tip ihale yöntemi getirildi Devlet DıaleYasası sübaştan BANUSALMAN • 2002'de yasalaşırsa 20O4'te yürürlüğe girecek olan Kamu îhale Yasa Tasansı Taslağı'na göre ticari veya sınai yapnlaki kuruluşlardan piyasa koşullanııda faaliyet gösterenlere bu yasa hükümlerinin uygulanmaması öngörülüyor. İhale kurulunun nasıl oluşturulacağını siyasilere bırakan tasîakta, kamu ihaleleri yabancılara bırakılırken, eşik değerlerin altındaki ihalelere yahıızca yerli frrmalann katılması öngörülüyor. leri yabancılara açılırken, eşik değerle- rin altındaki ihalelere yalnızca yerli fır- malar katılabilecek ya da eşik değerle- rin üzerindeki ihalelerde yüzde 15 yer- li firmalara fiyat avantajı sağlanabile- cek. 2002'de yasalaşırsa 2004'de yürürlü- ğe girecek Kamu İhale Yasa Tasan Tas- lağı'nda yer alan düzenlemeler şöyle: Dar kapsam: Enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon sektörlerinde fa- aliyet gösterenler dahil tüm KlT'leri, bağımsız bütçeli kuruluşlan, kamu gö- revi olan tüzel kişilikleri, fonlar, genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli kuruluşlar, özel idareler, belediyeler, döner sermayeli kuruluşlar, birlikler ve tüm bunlann sermayesinin yandan faz- lasuıa sahip olduklan kuruluş, birlik, işletme ve şirketlerde bu yasa uygula- ANKARA - Hükümet, IMF'ye veri- len taahhütler doğrultusunda 15 Ekim' - de TBMM'ye sunulması gereken Dev- let Üale Yasa Tasansı 'nı yetiştiremedi. Ancak, AB komisyonuyla yapılan ça- lışmalar sonucunda yeni bir taslak ha- zırlandı. Ticari veya sınai yapıdaki ku- ruluşlardan piyasa koşullannda faali- yet gösterenlere bu yasa hükümlerinin uygulanmaması öngörülerek kapsam yasa çıkmadan daraltıldı. AB'nin iste- diği ihale kurulunun nasıl oluşturulaca- ğı siyasilere bıraküu-ken, hazırlanan ye- ni taslakla 5 tip ihale yöntemi getirili- yor. Açık ihale ve belli istekliler ara- sında ihale temel yöntemler olurken, hangi yöntemin kullanılacağı eşik de- ğerlere göre belirlenecek. Kamu ihale- nacak. Ancak bu kapsam, "KİT'lerve sermayesinin yandan fazlasına sahip olunan birlik, işletme ve şirket- ler"den ticari veya sınai yapıda olup pi- yasa koşullannda faaliyet gösterenlere uygulanamayacak. Savunma ve dış kre- dili işler ile tanm ürünleri ihaleleri kap- sam dışında kalıyor. 5 tip İhale: Bütün isteklilerin tek- lif verebileceği "açık ihale" ile ön ye- terlilik değerlendirmesi sonucuna göre idare tarafindan davet edileceklerin ka- tılabıleceği 'belli istekliler arasında" ihale, yasanın temel iki ihale tipini oluş- turuyor. İhalelerde, açık, belli istekliler arasuıda ve pazarlık yöntemlerinin kul- lanılabihnesi için belirlenen eşik değer- ler şöyle: "Mal ve hizmet abmlann- da, genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idarelerde yaklaşık 130 milyar lira ve üzerinde; yasa kap- samındaki diğer kuruluşlarda yak- laşık 200 milyar lira ve üzerindeki ihaleler. Yapım işlerinde ise bütün idareler için yaklaşık maliyeti 53 tril- yon lira ve üzerinde olan ihaleler." "Basitleştirilmiş usulle" ihale, ge- nel bütçe ve katma bütçelilerde 130 milyar liranın altında, diğer kuruluşlar için de 200 milyar liramn alrmda kalan mal ve hizmet alımlannda. tüm kuru- luşlar için de 500 milyar liranın altın- daki yapım işlerinde kullanılabilecek. Yaklaşık maliyeti 500 milyar liranın al- tında olan işlerde ise belli istekliler ara- sında ihale yapılamayacak. Pazarlık ve doğrudan temln yöntemlerl Belli istekliler arasında ihale yönte- minde, en az 5 en fazla 20 katılımcı ola- bilecek. "Pazarük" yöntemi ise, açık ve belli istekliler arasında ihale yapıla- madığı, ivedi ve karmaşık işlerde uygu- lanabilecek. "Doğrudan temin" yöntemi, idare- lerin 5 milyar lirayı aşmayan gereksi- nimleri, ihtiyacın yalnızca tek bir yer- den karşılanması, ilk alım yapılan kişi- den daha sonra alım yapılmasım gerek- tiren durumlarda uygulanacak. Ancak bu yöntemle, sözleşmede öngörüleme- yen ek gereksüıimler adı altmda sözleş- me bedelinin yüzde 50 arttınlabilmesi- nin önü açılıyor. ödenekslz Ihaleye çıkılma- yacak: Ödeneği bulunmayan hiçbir iş için ihaleye çıkılamayacağı hüküm al- tına aluuyor. Ancak bu hüküm, "bir- den fazla yılı kapsayan işler için ilk yıl proje maliyetinin yüzde 10'nndan (önce tamamıydı. daha sonra yüzde 20, son olarak da yüzde 10 oldu) az olmamak ve başlangıçta daha sonra- ki yıllar için programlanmış olan ödenek dilimleri sonraki yülarda azaltılamayacağı" düzenlemesiyle ge- çersiz kılınmış oluyor. Alt yÜklenİCİ: thale aşamasında, istekliler alt yüklenicilere yaptırmayı düşündükleri işleri belirtecekler. Ancak alt yüklenicilerin işin ne kadannı üst- lenebileceklerine ilişkin hiçbir sınır ko- nulmamış. Ş a r t n a m e : Alım ya da yapım iş- lerinin özelliği nedeniyle hazırlanma- sınm olanaksız olduğunu ihale yetkil- isinin onaylaması durumunda teknik şartnameler başkasma hazırlattmlabi- lecek. Ancak kimlerin hazırlayacağı tasîakta belirtilmiyor. Asırı düşük teklHFler elene- bilecek: Yaklaşık maliyet hesabına göre aşın düşük olan teklif sahiplerin- den açıklama istenecek. Açıklamalan yeterli görülmezse bu düşük teklifler reddedilebilecek. Ancak ihalelerde, ihale dökümanındaki koşullara uygun olan isteklilerden en düşük fiyatı teklif edene ihalenin verilmesi esas olacak. Kimler katılabilecek: İhaleye katılacaklardan "ekonomi ve mali" ile "mesleki ve teknik" yeterliliklere yö- nelik ayrmtılı olarak istenecek belgele- re ilişkin düzenleme yapılıyor. Ancak bu zorunlu tutulmuyor. Iflas eden, kon- kordato ilan eden, alacaklılara karşı borçlanndan mahkeme idaresi altında olanlar, prim ve vergi borcu olanlar, ihale tarihindeki önceki 5 yılda mesle- ki faaliyetleri nedeniyle yargı karany- la hüküm giyenler, iş ve meslek ahlakı- na aykın davTamşlan idare tarafindan kanıtlanan, kayıtlı olduğu odanın mes- leki faaliyetten men ettikleri, yamltıcı bilgi ve sahte belge verenler ihale dışı bırakılacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle