Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2001 ÇARŞAMBA
DIZI
TUSIAD'IN ON EMRIİşadamlarının 'Memorandum'unda DerneklerYasası'na bile değinildiği halde, ne tarım sektöründen,
ne de işçi ve memurlann örgütlenme haklanndan tek kelime olsun söz edilme gereği duyulmamıştır.Ülkemizdeki ilk siyasal parti olan tttihad
ve Terakki'nin yöneticilerinden ta Bülent
Ecevit'e, güya demokrat Celal Bayar ve
Adnan Menderes ten Osman Bölükba-
şı'na, Süleyman Demirel'den Turgut Öza-
l'a, Mesut Yılmaz'dan Türkeş'e, Erba-
kan'a. hatta iştirakçi Hilmi'den Mehmet
AIi Aybar'a kadar, kurduğumuz bütün par-
tilenn kuruculannın veya partiyi daha son-
ra "hasbelkader" ele geçirmiş yöneticile-
rinin hemen diktatörkesilmeleri. gerçekten,
son günlerde kimi çevrelerce ısrarla savlan-
dığı gibi, o insanlann buyurgan kişiliklerin-
den kaynaklanan bir durum mudur? Oysa,
bilindiği gibi, ne siyasi parti yasasını ne de
yaşamımıza "Birinci Meşrutiyet", "tkin-
ci Meşrutiyet" diye ta 1876'dan itibaren gi-
ren parlamenter yönetim biçimini Orta As-
ya'dan getirmişlerdir atalanmız.
Fakat ilginçtır, TÜSİAD'çılar da, 21 Ma-
yıs 2001 günü tantanalı bir bastn toplantısıy-
la kamuoyuna açıkladıklan Hükümete sunu-
lan "memorandum"lannın "on em-
ri"nden biri olarak. "Avrupa Birliği'ne bir
an önce girebilmemiz için Siyasi Partiler
Yasası'nın da derhal değişririlerek bu du-
ruma son verilmesi gerektiğini" buyur-
muşlardır, anımsanacağı gibi.
Yenl baştan siyasat düzen
Memorandum'daki bu "on emir"e gö-
re, Türkçenin toplumun anadili olduğu
hükmü deAnayasa'nın 42. maddesinden
çıkarümah; Milli Güvenlik Kurulu sivil-
leştirilerek kurula katılacak asker üyele-
re sadece yurt savunması konulannda
(dış düşmana karşı) söz hakkı tanınma-
b; idam cezalan savaş haliyle sınırlandı-
nhnafa; seçim yasası değiştirilerek siyasal
örgütlenme kolaylaştınlmah; millervekil-
lerinin dokunulmazlık kalkanı kaldınl-
malı; yargı sistemi Avrupauların istediği
biçime getirilmelidir vb. vb...
Kısacası, işadamlanmıza göre de, şu son
yüzyıl içinde demokratikleşmek uğruna Ba-
tı'dan aldığınuz ne varsa, arnk ömrünü ta-
mamlamış ve işe yaramaz duruma düşmüş-
tür, dolayısıyla gene Batı'dan acele yeni ya-
salar getirtilerek siyasal düzen tepeden tır-
nağa sil baştan yeniden biçimlendirilmeüdir.
Soflsttke Islm
Ve gene çok ilginçtir, hükümetin "Türk-
Islam sentezci" MHP kanadı ile "Fethul-
lahçı" DSP ve ANAP kanatlannı daha ko-
lay etkilemek amacıyla ola ki, ülke sorun-
ları da, Memorandum da tıpkı "On
Emir"i (Evamir-i Aşere'yi) çağnştıracak
şekilde, "on madde" haline indirilerek su-
nulmuştur sanki...
'Memorandum'lanna "Türkiye'de De-
mokratikleşme Perspektifleri" gibi ger-
çekten son derece usta işi sofistike bir adı
da belki bu nedenle uydurmuşlardır, kim bi-
lir?.. Yoksa, sanayicilerimiz de sorunlanmı-
zın öyle kolay kolay on madde haline indi-
rilemeyeceğini bilmezler mi Allah aşkına...
Tövbe...
Ama, amaç başka... Asü amaçlan, gene
kendilerinin kendilerine taktıklan yeni ad-
lanyla "reel sektörün" çıkarlanna dikkat
çekmek olsa gerek ki, 'Memorandum'da
sanki salt siyasal sorunlar ele alınmış gibi
davTanılarak bu on madde'de, Dernekler
Yasası'na bile değinildiği halde, ne tanm
sektöründen, örneğin ne de memur ve işçi
örgütlenmelerinden tek kelime olsun söz
edilmektedir çünkü...
Oysa. anımsadığımız kadanyla "tanm-
sal üretim" daha düne dek onlara göre de
ülkemizdeki asıl "reel sektör" idi ve tan-
şadamlanna göre, Türkçenin toplumun anadili
olduğu hükmü de Anayasa'nın 42. maddesinden
çıkanlmalı; Milli Güvenlik Kurulu sivilleştirilmeli;
idam cezalan savaş haliyle sınırlandınlmah; seçim
yasası değiştirilerek siyasal örgütlenme
kolaylaştınlmah; milletvekillerinin dokunulmazlık
kalkanı kaldınlmalı; yargı sistemi Avrupalıların
istediği biçime getirilmelidir.
mın devletçe sürekli desteklenmesine ka-
muoyundan bir tepkı gelmemesi amacıyla,
yığınlann kolay kolay kavrayamayacağı
"sübvanse etmek" gibi uyduruk bir deyi-
mi de galıba gene onlar bulmuşlardı.
Ancak
ilginçtir,
sanayici-
ler İcen-
dilerini
"reel
sektör" di-
ye adlandınr-
larken aynı an-
da kamuoyunda
yaşanılan eko-
nomiksıkıntıla-
nn özellikle
"tanmı destek-
leme" politikala-
nndan kaynaklandı-
ğı kanısı uyandınl-
maya çahşılırmış-
çasına sanki, devlet
bankalannın "süb-
vansiyon fonla-
rTnın adı bu kez
de görünmez çev-
relerce, kışkırtıcı
bir biçimde "gö-
rev zaran" diye
Türkçeleştiril-
miştir, bilindiği
gibi.
Fakat, açık-
lanmasının üzerinden bunca zaman geçmiş
olmasına karşın TÜSİAD'çılann bu "me-
morandum"lanna, demokrasiyi salt "vic-
dan özgürlüğü" ile özdeşleştiren bir roman-
cının "31 MartVakası'nıtartışıyormuş gi-
bi yapıp artık küllenmeye yüz tutmuş ki-
mi eski şeriatçı dürtüleri üfleraeye çalı-
şan" son romanına gösterdiğının yüzde bi-
ri kadar olsun bir tepki. bir eleştiri, aydın ka-
muoyumuzdan da gelmemiştir ne yazık ki...
şimdl de 'demokrasinin
kölesl' olduk gallba...
Hemen şunu da belirtelim ki, TÜSİ-
AD'çılann, üstelik göz önünde onca ünlü
üniversite dururken nerede olduğunu kes-
tirebilmenin bile bayağı beceri gerektirdi-
ği bir vakıf üniversitesi'nin değerli birgenç
öğretim üyesini bulup "demokrasi" adına
hazırlattıklan bu memorandum'u. aydın-
lanmız da galiba hiç kuşku yok ki, eleştir-
mekten bile gene "demokrasi" uğruna
vazgeçmişlerdirkesinlikle... Batı'dan gelen
kavramlan, arnk bir karşılık bulma zahme-
tine de katlanmadan hemen be-
nimseyip kutsallaştırarak köle-
si kesilmemiz de, tıpb müna-
zara gereği gibi, Osmanlı
düşünce sisteminden dev-
raldığımız bir başka
sağlıksız kalıt mıdır,
nedir?
Bilindiği gibi,
Osmanlı düşünce sisteminde, bir konuyu
özgürce tartışarak incelemek yöntemi ye-
rine, önceden saptanmış bir düşünceyi sa-
vunmak. dolayısıyla bugün " a k " dediği
şeyin, yann "kara" olduğunu kanıtlama-
ya çalışmak demek olan "münazara" yön-
temi uygulanmaktadır. BuyöntemCumhu-
nyet dönemınde de eğıtim programına alın-
mış olmalı ki, lise öğrenciliğim sırasmda dü-
zenlenmiş "münazara"larda bugün "ka-
ra" dediğim şeyin. yann "ak" olduğunu us-
taca savunup karşımdakileri "mat" ettiğim
için çoook "aferin" almışımdır öğretmen-
lerimden, nasıl unuturum.
Horoz dövüşü tartışmalar
Gerçekten, bu münazara kurnazlığı, dü-
şünce sistemimizi hâlâ biçimlendiriyor ol-
masa, diyelim televizyonlann güya kültür
programlanndaki, horoz dövüşüne dönüşen
reyting kurbanı şu tartışmalann zavalülığı-
nı. hele hele bu genç vakıf üniversitesi pro-
fesörünün. demokrasi kavramının olmazsa
olmazı, "laisizm" kavramından hiç söz et-
meden, TÜSİAD üyelerinin istedıkleri bi-
çimde bir "demokrasi memorandumu" ha-
zırlayabilmesıni başka türlü nasıl açıklayabi-
liriz ki, Allah aşkına... Örneğin daha düne
kadar "Egemenlik kayıtsız
şartsız NAH halkındır"
diyerek şeriatı açık açık sa-
vunan Faziletçilerin, Refahçı-
lann, şimdi politik çıkarlan böy-
le gerektirdiği için, kendilerine
"Yenilikçi" deyip birden "demokrasi ha-
varisi" kesilip laisizmden hiç laf etmemele-
ri, yoksa nasıl açıklanabılir...
Demokrasi nedlr?
Hemen hemen bütün aydınlanmız için
bugün, kutsallaşünlmış en gözde Batılı ka\ -
ramın "demokrasi" olduğu gerçeği ise ga-
liba artık tamşılmasa gerektir.
Gerçekten, neredeyse yüz yıldır yineleyip
durduğumuz halde hâlâ bir Türkçe karşılık
da bulamadığımız şu Frenkçe "demokra-
si" denilen şey nedir acaba? Çok partüi
parlamenter sistemle yönetilmek midir?
Askerlerin >önerimden kesinlikle uzak
tutulması demek midir? Ya da, karar or-
ganlannın atanmışlara degil, seçilmişle-
re teslim edilmesi ve seçilmişlerin doku-
nulmaz küınması mıdır?
Yoksa, devletle dinin bir arada barış
içinde > aşaması, yani dine karşı hoşgörü-
lü davranmak mıdır? Gerçekten, nedir
acaba şu "demokrasi" denilen şey? Ta
1876'dan bu yana Meclis dağıtıp Meclis top-
ladığunız, seçim üstüne seçim yaptığımız,
yüzlerce parti kurup parti kapattığımız hal-
de, gerçekten şu "demokrasi" denilen şe-
ye bunca uzun sürede hâlâ niçin bir türlü ka-
vuşamamışızdır acaba? Ancak, bütün bun-
lara karşın, aydınlanmızın, gerçi gene ken-
di açıklamalanna göre "demokrasi sayesin-
de neyin \e kimin diktatörlüğünden kur-
tulacakları konusundaki düşünceleri
muhtelif" olsa bile, bu süreçte acele kutsal-
laştırarak. "demokrasi" kavramının kölesı
kesildikleri de galiba kuşkusuzdur. doğrusu.
Öyle ki. Prof. Tank Zafer Tunaya hoca-
nın yazdığına göre, tarihımizdeki ilk sosya-
list parti sayılan "Osmanlı Sosj alist Fırka-
srnın kurucusu ve "lâyenazil (azledileme-
yen) reisi" İştirakçi Hilmi'nin, herhangi
birmesleği bulunmadığı için arkadaşlaruun
" Yahu Hilmi. bari sen de sosyalist ol" de-
meleri üzerine 1909'da hemen sosyalist ke-
silip o coşkuyla eve giderken de yolda rast-
ladığı bir arkadaşına, "Ben artık sosyalizm
oldum" diyerek muştuyu vermesi gibi tıp-
kı, bugün şeriatçılaranız bile, sanki ger-
çekten "demokrasi havarisi" kesihnişçe-
sine konuşabılmektedırler artık.
Demokrasi havaıilerl
Gene opkı Osmanlı döneminde ulemanın,
çücanna dokunulur dokunulmaz hemen
medrese mollalannı, cami softalannı. elı si-
lahlı ayak takımını "şeriat elden gjdiyor!"
diye ayaklandınp kazan kaldırtmalan gibi, il-
ginçtirbu yeni "demokrasi havarifcrimiz"
de bugün şöyle birazcık yüksek sesle "ba-
ğmısızlık" diyecek olsanız, küreselleşme-
j yi eleştırmeye niyetlenseniz, özelleştir-
r melere karşı çıksanız veya Türk ordusu-
' nun özgül yapısı filan demeye kalkışsanız.
derhal bazı çevTeleri. gazeteleri, tele\izyon-
lan, vakıf üniversitelerini. srvil toplum örgü-
tü diye tanımladıklan tarikatlan. cemiyetle-
ri. cemaatleri, hatta bazı yabancı dostlannı
"Sonra demokrasi gider haaa!.." diye
ayaklandırtarak. gerçekten de sözcüğün tam
anlamıyla ortalığı tozdan dumandan fer-
man okunmaz hale getirmektedırler bir an-
da. Örneğin, Hürriyet gazetesi yazan Ser-
dar Turgut bile. üUcenin içine düştüğü du-
rumdan bunalıp yaşanılan ekonomik sorun-
ların çözümü için bir "teknokratlar hükü-
meti kurulmasını" önerince. bu çevrelerce
derhal "demokrasi düşmanı" ilan edilmiş-
tir, bilindiği gibi.
Yarın: Slvll toplum örgütteri
AYDINLAR
Kölesi
olunan
kavramlar
Osmanh aydınlan, 1789'dan ta
1839'a kadar tam yanm yüzyıl
boyunca gözlerini, lculaklannı
tıkayarak Fransız Devrimi'nin
rüzgânndan ülkeyi
koruyabileceklerini
sanmışlardır, bilindiği gibi.
Ama ne var ki, devrimin
ınsanhğa kazandırdığı yeni
kavramlar Tanzimat'tan sonra,
gene bu süreçte Fransızca
öğrenmek zorunda kalmış •
Osmanlılarca ülkeye
girdirilmeye başlayınca da. bu
kez bir yandan bu kavramiara
Osmanlıca karşılıklar bulmaya
çalışırlarken ilginçtir, öte
yandan da tslamcı düşünce
yapısı hemen hükmünü
yürütmüş ve bu ka\Tamlann
çoğunu kutsallaştırarak kölesi
kesilmişlerdir hemen.
Örneğin. "liberte" (özgürlük)
kavramının Osmanlı düşünce
dünyasındaki serüveni
gerçekten çok ilginçtir.
Bilindiği gibi, Osmanlı
aydınlan hem bu kavrama bir
karşılık bulabılmek için
yıllarca uğraşmışlar, önce Reşh
Paşa Farsça "serbestf"
sözcüğünü kullanmış, ardından
Şinasi gene Farsça "azad",
"azadlık", "serazad" demiş,
Ali Suavi Farsça köklerden
"serbaz" diye yeni bir sözcük
uydurmuş. Namık Kemal ve
Ziya Paşa ıse Arapça
"hürriyet" sözcüğünü
yeğlemiştir. hem de, bir karşılık
bulur bulmaz kavramı nasıl
kutsallaştırdıklannı, diyelim
gene Namık Kemal "Hürriyet
Kasidesi" adlı şiirinde "Ne
efsunkâr imişsin ey güzel
yüzlü Hürriyet, gerçi sayende
esirlikten kurtulduk ama,
şimdi de senin esirin olduk"
diyerek açık açık belirtmiştir.
Siyasal kavramlann böyle
kolayca kutsallaştmlması,
Osmanlılardan devralınmış
aydınlarca, kuşkusuz
Cumhuriyetten sonra da aynen
sürdürülmüştür, ne yazık ki...
Örneğin, "Aydmlannuz ve
Laisizm" adlı çalışmamızda da
aynnhlı olarak belirttiğimiz
gibi, neredeyse bütün üyelerini
Mustafa Kemal'in tek tek
seçtiği bilinen tkinci Büyük
Millet Meclisi'nde bile
Mustafa Kemal'den başka
laisizmi gerçekten savunan bir
ikinci milletvekili daha yoktur,
ama bu kişilerce de
"Hâkimiyet-i Milliye",
"Cumhuriyet" vb. gibi
kavramlar hemen
kutsallaştınlıverip tartışılmaz,
dokunulmaz kılınmıştır.
AB komisyonuyla yapılan çalışmalar sonucunda hazırlanan yeni taslakla kapsam daraltıldı, 5 tip ihale yöntemi getirildi
Devlet DıaleYasası sübaştan
BANUSALMAN
• 2002'de yasalaşırsa 20O4'te yürürlüğe girecek olan Kamu îhale Yasa
Tasansı Taslağı'na göre ticari veya sınai yapnlaki kuruluşlardan piyasa
koşullanııda faaliyet gösterenlere bu yasa hükümlerinin uygulanmaması
öngörülüyor. İhale kurulunun nasıl oluşturulacağını siyasilere bırakan
tasîakta, kamu ihaleleri yabancılara bırakılırken, eşik değerlerin
altındaki ihalelere yahıızca yerli frrmalann katılması öngörülüyor.
leri yabancılara açılırken, eşik değerle-
rin altındaki ihalelere yalnızca yerli fır-
malar katılabilecek ya da eşik değerle-
rin üzerindeki ihalelerde yüzde 15 yer-
li firmalara fiyat avantajı sağlanabile-
cek.
2002'de yasalaşırsa 2004'de yürürlü-
ğe girecek Kamu İhale Yasa Tasan Tas-
lağı'nda yer alan düzenlemeler şöyle:
Dar kapsam: Enerji, su, ulaştırma
ve telekomünikasyon sektörlerinde fa-
aliyet gösterenler dahil tüm KlT'leri,
bağımsız bütçeli kuruluşlan, kamu gö-
revi olan tüzel kişilikleri, fonlar, genel
bütçeye dahil daireler, katma bütçeli
kuruluşlar, özel idareler, belediyeler,
döner sermayeli kuruluşlar, birlikler ve
tüm bunlann sermayesinin yandan faz-
lasuıa sahip olduklan kuruluş, birlik,
işletme ve şirketlerde bu yasa uygula-
ANKARA - Hükümet, IMF'ye veri-
len taahhütler doğrultusunda 15 Ekim' -
de TBMM'ye sunulması gereken Dev-
let Üale Yasa Tasansı 'nı yetiştiremedi.
Ancak, AB komisyonuyla yapılan ça-
lışmalar sonucunda yeni bir taslak ha-
zırlandı. Ticari veya sınai yapıdaki ku-
ruluşlardan piyasa koşullannda faali-
yet gösterenlere bu yasa hükümlerinin
uygulanmaması öngörülerek kapsam
yasa çıkmadan daraltıldı. AB'nin iste-
diği ihale kurulunun nasıl oluşturulaca-
ğı siyasilere bıraküu-ken, hazırlanan ye-
ni taslakla 5 tip ihale yöntemi getirili-
yor. Açık ihale ve belli istekliler ara-
sında ihale temel yöntemler olurken,
hangi yöntemin kullanılacağı eşik de-
ğerlere göre belirlenecek. Kamu ihale-
nacak. Ancak bu kapsam, "KİT'lerve
sermayesinin yandan fazlasına sahip
olunan birlik, işletme ve şirket-
ler"den ticari veya sınai yapıda olup pi-
yasa koşullannda faaliyet gösterenlere
uygulanamayacak. Savunma ve dış kre-
dili işler ile tanm ürünleri ihaleleri kap-
sam dışında kalıyor.
5 tip İhale: Bütün isteklilerin tek-
lif verebileceği "açık ihale" ile ön ye-
terlilik değerlendirmesi sonucuna göre
idare tarafindan davet edileceklerin ka-
tılabıleceği 'belli istekliler arasında"
ihale, yasanın temel iki ihale tipini oluş-
turuyor. İhalelerde, açık, belli istekliler
arasuıda ve pazarlık yöntemlerinin kul-
lanılabihnesi için belirlenen eşik değer-
ler şöyle: "Mal ve hizmet abmlann-
da, genel bütçeye dahil daireler ve
katma bütçeli idarelerde yaklaşık
130 milyar lira ve üzerinde; yasa kap-
samındaki diğer kuruluşlarda yak-
laşık 200 milyar lira ve üzerindeki
ihaleler. Yapım işlerinde ise bütün
idareler için yaklaşık maliyeti 53 tril-
yon lira ve üzerinde olan ihaleler."
"Basitleştirilmiş usulle" ihale, ge-
nel bütçe ve katma bütçelilerde 130
milyar liranın altında, diğer kuruluşlar
için de 200 milyar liramn alrmda kalan
mal ve hizmet alımlannda. tüm kuru-
luşlar için de 500 milyar liranın altın-
daki yapım işlerinde kullanılabilecek.
Yaklaşık maliyeti 500 milyar liranın al-
tında olan işlerde ise belli istekliler ara-
sında ihale yapılamayacak.
Pazarlık ve doğrudan
temln yöntemlerl
Belli istekliler arasında ihale yönte-
minde, en az 5 en fazla 20 katılımcı ola-
bilecek. "Pazarük" yöntemi ise, açık
ve belli istekliler arasında ihale yapıla-
madığı, ivedi ve karmaşık işlerde uygu-
lanabilecek.
"Doğrudan temin" yöntemi, idare-
lerin 5 milyar lirayı aşmayan gereksi-
nimleri, ihtiyacın yalnızca tek bir yer-
den karşılanması, ilk alım yapılan kişi-
den daha sonra alım yapılmasım gerek-
tiren durumlarda uygulanacak. Ancak
bu yöntemle, sözleşmede öngörüleme-
yen ek gereksüıimler adı altmda sözleş-
me bedelinin yüzde 50 arttınlabilmesi-
nin önü açılıyor.
ödenekslz Ihaleye çıkılma-
yacak: Ödeneği bulunmayan hiçbir iş
için ihaleye çıkılamayacağı hüküm al-
tına aluuyor. Ancak bu hüküm, "bir-
den fazla yılı kapsayan işler için ilk
yıl proje maliyetinin yüzde 10'nndan
(önce tamamıydı. daha sonra yüzde
20, son olarak da yüzde 10 oldu) az
olmamak ve başlangıçta daha sonra-
ki yıllar için programlanmış olan
ödenek dilimleri sonraki yülarda
azaltılamayacağı" düzenlemesiyle ge-
çersiz kılınmış oluyor.
Alt yÜklenİCİ: thale aşamasında,
istekliler alt yüklenicilere yaptırmayı
düşündükleri işleri belirtecekler. Ancak
alt yüklenicilerin işin ne kadannı üst-
lenebileceklerine ilişkin hiçbir sınır ko-
nulmamış.
Ş a r t n a m e : Alım ya da yapım iş-
lerinin özelliği nedeniyle hazırlanma-
sınm olanaksız olduğunu ihale yetkil-
isinin onaylaması durumunda teknik
şartnameler başkasma hazırlattmlabi-
lecek. Ancak kimlerin hazırlayacağı
tasîakta belirtilmiyor.
Asırı düşük teklHFler elene-
bilecek: Yaklaşık maliyet hesabına
göre aşın düşük olan teklif sahiplerin-
den açıklama istenecek. Açıklamalan
yeterli görülmezse bu düşük teklifler
reddedilebilecek. Ancak ihalelerde,
ihale dökümanındaki koşullara uygun
olan isteklilerden en düşük fiyatı teklif
edene ihalenin verilmesi esas olacak.
Kimler katılabilecek: İhaleye
katılacaklardan "ekonomi ve mali" ile
"mesleki ve teknik" yeterliliklere yö-
nelik ayrmtılı olarak istenecek belgele-
re ilişkin düzenleme yapılıyor. Ancak
bu zorunlu tutulmuyor. Iflas eden, kon-
kordato ilan eden, alacaklılara karşı
borçlanndan mahkeme idaresi altında
olanlar, prim ve vergi borcu olanlar,
ihale tarihindeki önceki 5 yılda mesle-
ki faaliyetleri nedeniyle yargı karany-
la hüküm giyenler, iş ve meslek ahlakı-
na aykın davTamşlan idare tarafindan
kanıtlanan, kayıtlı olduğu odanın mes-
leki faaliyetten men ettikleri, yamltıcı
bilgi ve sahte belge verenler ihale dışı
bırakılacaklar.