23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14EKİM2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yılmaz: Terörün hedefl belli olmaz • İstanbul Haber Servisi - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen ve ANAP'ın istanbul milletvekilleriyle birlikte Cmraniye kaymakamlık binasının açıhşını yaptı. Yılmaz burada yaptığı konuşmada Türkiye'nin her türlü terörün üzerine cesaretle gitmeye devam edeceğini vurgulayarak, "Dün terörün kendileri için tehlike oluşturmadığını düşünen ülkeler ABD'deki saldınnın sonrasmda geç de olsa, terörün kime yöneleceğinin belli olmadığını anladılar" dedı. Saaderten harakâta tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - SP Genel Sekreteri Suat Pamukçu, Türkiye'nin "zalimlere karşı mazlum ve mağdur Afgan halkımn yanında olması gerektiğini" söyledi. ABD'nin Afganistan harekâtına tepkilerini sürdüren Pamukçu, "Eğer gerçekten kamtlar var ise ABD'den önce o teröristleri Türkiye'nin cezalandırması gerekirdi" dedi. Operasyondan önce diyaloğun denenmediğini savunan Pamukçu, 'Teröristlerin suçlan varsa diyalog yoluyla bunlann bağımsız bir yargıya teslim edilmesi gerekirdi" dedi. AİHM tazminatlan • İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - Avrupa Insan Haklan Mahkemesı (AİHM) Türkiye Temsilcisi Münci Özmen, Türkiye aleyhine sonuçlanan davalar sonucu çok büyük miktarda tazminatlar ödemek durumunda kaldıklannı belirterek "Türkiye'yi AlHM'de mahkûm eden uygulamayı yapan kamu görevlisinin söz konusu tazminatı ödemesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapıhyor" dedi. Özmen, AİHM'nin temel dayanağının Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi (AÎHS) olduğunu kaydederek "AÎHS'ye aykın tutumlarda büyük miktarda tazminat cezası alıyorsunuz" dedi. Eski miltetvekilî Nuri Eroğan öldii • İstanbul Haber Servisi - Özel Alman Hastanesi'nde bir süredir kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gören eski milletvekillerinden avukat Nuri Eroğan (83) dün sabah vefat etti. Kapatılan Adalet Partisi'nden 1965-1973 yıllan arasında 2 dönem İstanbul milletvekilliği yıpan Eroğan, 1979'da dı 1 yıl süreyle Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul II Başkanlığı görevini yüriittü. Erdoğan, kişiliğini geliştirebilmek için Anayasa Mahkemesi'nden özgürlük istedi Türbanlı savunmaBÜLENT SARIOGLU ANKARA - Anayasa degi- şikliğinin ardından, merkez sağ siyasetin yönü, Anayasa Mahkemesi'nde AKP Genel Başkaru Recep Tayyip Erdo- ğan hakkındakı ıhtar baş\uru- suna döndü. Erdoğan, mahke- meye gönderdiği açıklamasın- da, "nefsini ıslah erriğini, ki- şiliğini geliştirebilmesi için özgürlüğüne kavuşması ge- rektiğini" kaydetti. Recep Tayyip Erdoğan hak- kmdaki ihtar başvurusunda le- hine yorumlanan anayasa de- ğişikliğinin reddedilmesinin • Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği açıklamada "nefsini ıslah ettiğini" söyleyen AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, partisinin başı açık kuruculannı toplumsal banşm öncüleri olarak gösterdi. ardından, Anayasa Mahkeme- si'nin gelecek haftalarda iste- mi yeniden gündemine alması bekleniyor. Tayyip Erdoğan, kendisinden savunma isten- memesine karşın. hukukçulan taranndan hazırlanan bir dos- yayı yüksek mahkemeye iletti. Erdoğan'ın bildiriminde, "af, ceza ertelemesi, memnu haklann iadesi ve Hasan Ce- lal Güzel karannı" içeren 4 farkh yönde değerlendirmeler yer alırken örnek gösterilen Anayasa Mahkemesi kararla- n, Yüksek Seçim Kurulu ka- rarlan, Danıştay ve Yargıtay içtihatlan dosyaya eklendi. Erdoğan'ın imzaladığı metin- de, hukuki örneklerin ardın- dan şu görüşler kaydedildi: - İşlediği suç nedeniyle hür- riyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan bir insanın kişi- liğini geliştirebilmesi için öz- gürlüğüne tekrar ka\-uşturul- ması gerekir. - Danıştay'ın içtihatlann birleştirilmesi karannda, de- neme müddetini iyi hal ile ge- çirenin, nefsini ıslah ettiği ka- naatine dayanılmakta ve ceza- nın infazına gitmeden de muntazam bir hayat sürmeye aüşmış olduğu karinesi kabul edümektedir. - Ceza hukuku son yüzyılda büyük gelişme göstermiş, kla- sik ceza hukukunun korkutma ve kısas esası, göze göz, dişe diş anlayışı önemini yitirerek ikinci plana geçmiş, yerini emniyet ve ıslah esasına terk etmiştir. - Partimiz, toplumda suni olarak yarahlmak istenen ve toplumsal banşı zedeleyici sosyal bir sıkıntının gideril- mesini teminen, başörtülü ku- rucu sayısının üzerinde başı açık kurculan "toplumsal barışın öncüleri" olarak bir araya getirmiş ve kaynaştır- mıştır. Bu, demokratık top- lumlann farklılığı kabul et- meye dayalı, uzlaşma ik- liminde atılan adımdır. Bakan Türk'ten savcılara: Soruşturmalar hıdı sonuçlansın ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - Adalet Bakanı Hik- met Sami Türk, ka- mu görevlilerince işle- nen görevi kötüye kul- lanma, rüşvet, zim- met, resmi evrakta sahtecilik gibi suçlar nedeniyle yürütülen soruşturma ve kovuş- turmalarm hızla so- nuçlandınhnasını iste- di. Adalet Bakanı Türk, cumhuriyet başsavcı- lıklan ve DGM baş- savcılıklanna gönder- diği genelgede, suç teşkil eden olaylar ne- deniyle adli mercıler tarafından yapılacak soruşturmalann hızla ve etkinlikle yerine getirilmesinin büyük önem taşıdığına dikkat çekti. Türk, belirlenen suç samklannın delil- leri ile birlikte bağım- sız mahkemelere bıra- kılması, yapılacak ko- vuşturmalar sonunda ceza adaletinin hız ve isabetle gerçekleştiril- mesinin suç işleme eğiliminde bulunanlar üzerinde caydıncı etki yaratacağını vurgula- dı. Adalet Bakanı Hik- met Sami Türk, yıllar- dan beri toplum içinde sosyal bir yara haline gelen, bazı kamu gö- revlilerince görevi ih- mal-kötuye kullanma, rüşvet, zimmet, resmi evrakta sahtecilik gibi suçlar nedeniyle hak- lannda yürütülen so- ruşturma ve kovuştur- malann bir an önce sonuçlandınlmasını- nuı, suçu sabit bulu- nanlara yasalarda be- lirtilen cezalann za- manında, etkinlikle uygulanmasının toplu- mun yasalara karşı saygısım ve adalete olan güven duygusunu arttıracağını belirtti. ÇÎZMEDEN YUKARI MUSA KART &ABA ClHAT BÜY6İN PÜNJM4 CHAT m.kart@superonline.com.tr Bir çocuklannı cezaevinde kaybeden diğeri de ölüm orucunda olan Önder ailesi feryat ediyor: Sesimizi duyan yok mu? Fatma ve Musa Önder, Ugisizlikten yakınıyor. Halil Önder Faik Onder • Musa ve Fatma Önder, oğulları Halil'i "Hayata Dönüş' operasyonunda kaybetmiş, diğer oğullan Faik ise 133 gündürölüm orucunda. Onu da kaybetmek istemeyen aile ölümlerin durdurulmasını istiyor. Önder ailesi, "Gencecik insanlar öldü, birçoğu da ölüm sınınnda, niye kimse bizi duymuyor" diyor. Yurt Haberleri Servisi - Osmaniye'de yaşayan Mu- sa-Fatma Önder çiftinin çocuklanndan Halil Ön- der, "Hayata Dönüş Ope- rasyonu"nda yaşamını yi- tirdi, Faik Önder de 133 gündür ölüm orucunda. Ölümlerin durdurubnası için çabalayan Önder çifti, basının ve halkın ilgisizli- ğinden yakınıyor, ''Gence- cik insanlar öldü. Birçoğu da ölüm sınınnda. Sesimi- zi duyan kimse yok mu?" diye feryat ediyor. Cezaevlerinde ve dışanda F tipi cezaevlerine karşı başlanlan ölüm orucu eyle- mi yaklaşık bir yıldır sürer- ken tutuklu aileleri Ugisiz- likten yakınıyor. Izmir Ye- şilyurt Devlet Hastane- si'nde eylemine devam 5. ölüm orucu ekibinden Faik Önder'in annesi Fatma ve babası Musa Önder de ses- lerini duyuramayanlardan. Veterinerlik Fakültesi öğ- rencisi oğullan Halil Ön- der'i "Hayata Dönüş Ope- rasyonu" sırasında yitiren aile diğer oğullannuı da ya- şamını kaybetmesinden en- dişe duyuyor. Kız kardeşi Şerife Ön- der, ağabeyi Faik'in 133 gündür ölüm orucunda ol- duğunu belirterek "Kendi- si anemi hastası. Bergama Cezae\i'nde de Hepatit- B'ye yakalandı. Kaldınl- dığı Yeşilyurt Hastane- si'nde de veremlilerle bir- likte kalıyor" sözleriyle kardeşinin sağhğından duy- duğu kaygıyı ifade ediyor. Ilkokul öğretmeni olan Faik'in "örgüte üyelik" suçundan hüküm giydiğini anlatan Şerife Önder, Yeşil- yurt Devlet Hastanesi'nde- ki koşullann düzeltihnesini istiyor. 19 Aralık operasyonunun ardından kardeşinin Iz- mir'deki Kırklar F Tipi Ce- zaevi'ne sevk edildiğini an- latan Önder, "F tipinde içeride tutuklulara, dışa- nda da yakınlarına eziyet ediliyor. Ayakta zor duran ölüm orucu eylemcisi bile tek kişilik hücrelerde ayakta sayım vermeye zorlanıyor" diyor. Baba Musa Önder, oğlu- nun tedaviyi kabul etmedi- ğini belirterek "Yeniden F tipi cezaevine dönecekse tedaviyi kabul etmesinin ne anlamı var" diyor. IRMIKI AYDIN ENGİN aengin@doruk.net.tr Siz de şu "bayan" sözcüğü- ne, hele hele son dönemde bu sözcüğün kazandığı(!) kulla- nım alanlarına ifrit olanlardan mısınız? Bir iki örnekle anımsatayım mı? - Dokuz buçuk otobüsüne bir kişilik yer rica edeceğim. Bayan yanı olsun... - Bayan koğuşuhdaki direniş sırasın- da... - Bayanlann yanında kü- fürlü konuşma lan!.. - Üçü bayan on iki terörist ölü ele geçirildi... Nasıl? İfrit olunacak gibi de- ğil mi? • • • "Dünyanın savaş tehdidi al- tında sarsıldığı şu günlerde if- rit olup, kafayı takıp, tırmıkla- yacak başka konu bulamadın mı" diyeceksiniz. Haklısınız. Ama dün akşam bir TV kanalında (Yoksa Türk- çeyi görece özenli kullanan TRT'nin bir kanalı mıydı?) Ta- leban'ın Afgan halkının başına ördüğü çoraplardan söz edilir- ken "Özellikle Afgan bayanla- ra yönelik çağdışı baskılar..." diye başlayan bir cümle du- yunca bu yazıyı yazmak farz oldu. • • • Tamam, Türkçede bir "hi- tap" sözcüğü sıkıntısı var. O yüzden de kültürel düzeyler- den içinde bulunulan ortama kadar değişen koşullarda bir- birinden farkh "h/fap"sözcük- leri kullanıyoruz: - Bey... Beyfendi... Hanım... Hamfendi... Beyamca... Ha- nımteyze... Abi... Lan... Deli- kanlı... Evlat... Hanımkız... Kız... Şıışşş kardeş... Tamam, Fransızcanın "Madam - Mös- yö"sü yada Ingilizcenin "Mis- ter - Misis (Misstress)"\ gibi sözcüklerimiz olmadığından, dili zorlayarak da olsa "bir şeyler" buluyoruz; olmadı uy- duruyoruz, anlaşıp gidiyoruz. Örneğin semt pazanndaki Bayan satıcı, adını bilmediğı. ama sık sık kendisinden alışveriş eden kadına "Buyur abla, fasulye çok taze" diyor; yaşlıca kadın müşterisine "Senin için 500 bine oluranneciğim" diye ses- leniyor; müşteri erkekse "be- yabicim"\ bastınyor, iletişimini yürütüyor. Hiç tanımadığı ka- dın müşteriye "Buyur bayan" diyen satıcılara da sık rastlı- yoruz Beni ifrit eden bunlar değil. Ben "bayan" sözcüğünün gitgide azgınlaşan kullanım saçmalığından söz ediyorum. Kadın ve erkek sözcükleri durupdururken, kullanıldıkla- rında açık seçik bir anlatım kolaylığı ve açıklığı sağlarken, bu bayan", hele kibarlaşayım derken iyice gülünçleşen ki- milerinin dilindeki "baayan" ve hatta "bağyan" nereden çıktı? Hiç erkekler için "bay" den- diğini, örneğin "Dünkû trafik kazasında yedisi bay, beşi ba- yan on iki kişi yaralandı" gibi bir cümle kullanıldığını duya- nınız var mı? Hiç hapishane- lerdeki "baylar koğuşu"ntian söz ediliyor mu? Bal gibi "kadın" sözcüğü ayıp, en azından kaba bulu- nuyor ve güya kibar olmak için kadınlariçın "bayan"sözcüğü kullanılıyor. Herif bana (düşünün bu ko- nuya kafayı takmış olan bana) sordu: - Bayan eşiniz mi? - Hayır karım. - Estağfurullah... İyi mi ? ••• Kadını aşağılayan toplum- sal bilinç(sizlik) dilde sık sık yansıyor: Kadınlar hapishanesinin es- ki dildeki adının "imamevi" oluşu başka türlü açıklanabi- lir mi? Doğu Anadolu'da aile üyelerini sayan heriflerin "Ben, ikigız çocuğu, üç oğlan, birde kanayaklı..."diye başlayan nü- fus açıklamasındaki "kana- yaklı" onun karısıdır. Karısından "kanayaklı" ya da "benim avrat" diye söz e- den "kırolar"dan ayrılmak is- teyen kibar kentli n'apsın? O da bula bula "bayan"\ buldu. Bana sorarsanız "bayan" sözcüğünün yeni yeni kazan- dığı kullanımda kibarlık kılıfı al- tında bal gibi bir "kadın aşağı- laması" yatıyor; Türkiye erke- ğinin yer yer kerhane kapısını andıran bilinçaltı açığa çıkıyor. "Kangibisıntma lan"gibi bir deyiş üreten erkek-egemen toplumun dili, kadınları övmek isterken "erkek kandırabi" gi- bi bir yıvışıklığa başvuruyor. Eh bu toplumun kibarları(!) da "kadına kadın" dememek için "bayan"\ seçiyor. Bu "baylar"a birinin "çüş" demesi gerek. Galiba bu ödev de kadınlara düşüyor. POLtTİKA GÜNLÜĞÜ HtKMET ÇETİNKAYA !••• Düşler ne renkti bilmiyorduk... Mavi mi, kırmızı mı? Bir başka kader için giydirilmiş silahsız asker- lere benzeyen yaşamı, çaresiz ve kararsız ak- şamlarda çözmek istiyorduk!.. Aragon'dan öğrenmiştik Elsa'nın gözlerini ka- ranlık bulutların boşuna dağıttığı rüzgârlarda... Ateş pencerelerinde göçmen kuşların gidişini seyrettik, kulaklarımızı dolduran bomba sesleriy- le... Otları dağlayan alevlerde Vicente Alebcand- re'yi tanıdık, çıplak bir kıza ağıt yakılırken... Kız, bestelediği bir türküyü söylüyordu köpü- rüp akan ırmağın kıyısında... Varlığın anahtarınt aradık yıllarca... Daralmış bir yüreğin tek başına kalmış acının kudurganlığıyla güneşin renginin alınlarda soldu- ğunu gördük... Dingin dalgalara bıraktık kendimizi ağır ağır açılmak için!.. Binlerce yürek, tek bir yürekle çarparken Kara Afrika'da açlıktan ölen çocuklar için sadece ağıt yaktık!.. Karanlık ve uçsuz bucaksız tüm bedenlerin de- rinden kopup gelen aydınlığında birtürkü söyle- dik!.. Tüm insanlar bizi dinlerken, yoksulluğun acısıy- la titreşen çocukları görmedik!.. Çiçek, uçurum ya da kuşku ya da susuzluk ya da güneş ya da kamçı bütün evrende ne bir de- niz kenarıydı ne de gözkapağı!.. Acıydı, sevinçti, hüzündü iki dudak arasında uyuyan sarı kuş gibi!.. • • • Düşler ne renkti bilmiyorduk... Mavi mi, kırmızı mı? Ama bildiğimiz, aşkın kaçınılmazlığıydı! Şimdi onu da unuttuk!.. Savaş zillerini çalmayı sevdik!.. Açlığın. yoksulluğun ortasında çocukların öldü- rülmesine kılımızı kıpırdatmadık!.. Gökyüzüne bakıyoruz!.. Yağmur yağdı yağacak... Içimizde bırsıkıntı var!.. Ağlamak istiyoruz ağlayamıyoruz!.. Bize gülmek yasak!.. Miguel Hernandez gibiyiz, yüreğimiz içımize sığmıyor... "Bugün kendini bilmez bir haldeyim, bugün ke- derimle başbaşayım, bugün dostluk yok, bugün içim yüreğimi kökünden söküp ayaklar altına fır- latma hevesiyle dolu. Bugün yeni baştan yeşeriyor kupkuru diken, bugün ağıtyakma günü benim krallığımda, bugün çöker yüreğime umutsuzluk, kurşun gibi tüken- miş... Yıldızlanmla banşık değilim... Lanetledi ay daha doğarken beni... Tek bir acı var içimde acılardan sevinç bir ya- na, bu biryana. Bir aşk yüzünden iki elim böğrümde ve kana- dım kolum kırık... Daha da bilemiyorum düşündükçe: Kesip atmalı bu acıyı, ama hangi makasla?" • • • Düşlerimiz ne renkti bilmiyoruz... Mavi mi, ktrmızı mı? Bir ırmak kıyısındayız, sessizce bakıyoruz gök- yüzüne!.. Savaş uçakları bombalıyor kentleri, kasabala- n!.. Amerikalı şair Langston Hughes'in dizeleriy- le avunuyoruz: "Zenciyim ben Gece gibi Afrika'nın derinlikleri gibi kara Köleydim herzaman Saray basamaklannı temizledim eski Roma 'da. VVashington'da ayakkabı boyamaktayım şimdi Emekçiydim her zaman Mısır'da piramitleri kuran benim Benim, harcını karan gökdelenlerin Türkücüydüm herzaman Afrika'dan Missuri'ye kadar yaydım türkülehmi Çınlar kederli ezgisi onlann heryerde o tamtam ritmi Kurbandım herzaman Kongo'da kırbaçla dövdüler beni Ve şimdi linç edilmekteyim Teksas'ta. Zenciyim ben Gece gibi Afrika'nın derinlikleri gibi kara." hikmet.cetinkaya(5 cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Hikmet ÇETİNKAYA TROYA'dan İYONYA'ya Mitolojik Aşklar Cografyası Bir ayda 2. Basım ve. G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle