Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 2001 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur(o cumhuriyet.com.tr
Adnan Binyazar'ın çocukluğundan damıttığı anılan, son romanı 'Masalını YîtirenDev'de
Masal tadındabiryaşamNENAÇALİDİS
Adnan Binyazar 'Masahnı Yitiren
Dev' romanında Ikinci Dünya Sava-
şı yıllannda Istanbul'da yalnız yaşa-
yan ikı kardeşın ayakta durabilme
savaşımını anlatıyor. Açlık, yalnızlık
ve yoksulluğu ıliklerine kadar yaşa-
yan Adnan ile Cengiz'in yaşam hi-
kâyesı... Ruh hastası bir ustanın ya-
nında geçen çıraklık yıllan... Ve tüm
bunlara dayanamayan bir çocuğun
duygulan... Ölümün korkunç yalnız-
lığını. babasının kedi yavrusuna at-
tığı tekmeyle ilk kez yaşayan Binya-
zar, masalımsı bir dille belleğine yer-
leşmiş çocukluk izlenimlerini, göz-
lemlerini ve duyumsamalanru yan-
sıtıyor..
- 3-16 yaş arasını kapsayan çeyrek
bir otobh ografı yazma düşüncesi na-
sıl oluşru?
BİNYAZAR- Herkesin dünya gö-
rüşüne göre yazdığı bir yaşamöykü-
sü vardır. Mesela adam diplomatlık
yapmıştır. o diplomathğı önemser,
anlatabilir. Benimki bu tûr bir ya-
şamöyküsü değil, ben aslında yaşam
boyunca çocukluk dönemimi anlat-
tım: 3 ile 16 yaş arasını. Farkı bu
bence. Ömrümün büyük bir bölümü
sokakta geçti. tstanbul'un ortasında
yalnız iki kardeş. Yaşadığım öyle bir
hayatı yazmayı boynumun borcu imiş
gibi gördüm. Eşimi kaybedince ha-
yat üzerine daha çok düşünmeye baş-
ladım. Hayatı, acılan canınızda his-
sediyorsunuz. Ölüm insanda böyle bir
duygu yaratıyor. Geçen yıl anamı yi-
tirdim. Ana ölümü insanın kendi ölü-
münün çan sesleridir. Taşıdığım böy-
le bir hayatın anlatılması gerekliydi.
Hayattan kaçırdığım, hayatın elin-
den kopardığım bir hayatı düşündûm
ve bunu yazdım.
Yaşammsoğukyuzü
- Bu romanın arkası gelecek mi?
BtN\'AZAR-Bunun arkası şöyle
gelebilirbelki... Hayatımın en önem-
li olaylanndan biri eşimin ölümüdür.
Birlikte hayata başladığınız insanın
ölüm olayını yaşamak çok farklı bir
şey. Anam öldüğü zaman nasıl ölü-
mü duyumsadıysam, eşim öldüğü
zaman da açıkçası niye öldü diye
korkunç bir haksızlık duygusu yaşa-
dım. Ölümü siz tayin edemezsiniz,
kimse kimsenin yerine ölemez. Dağ-
larca'nın şiinnde olduğu gibi 'Beni
benden çok yaşayacaksm' çünkü ben
o öldüğü zaman onu ondan çok ya-
şıyordum.
- Babanızın evi terk edişi, dedenize
tutkuhı bir biçimde bağlanmanıza
neden oktu. Bunlarsizi nasüetkikdi?
BİNYAZAR - Babam bizi bırakıp
gittikten sonra dayımın yanına sığın-
dım. Annem, kardeşim, anneannem-
le birlikte yaşıyorduk. O yaşamın
içinde dedem benim için bir dayanak-
tı. Yanmda kendimi çocuk hissetti-
ğim tek kişiydi. Masala doymak is-
teyen bir çocuk gibi hissederdim ken-
dimi yanında.
- Annenizle babanızın asla birleşe-
meyeceklerini 'Never More' (Hiçbir
zaman) sözüyle anlatryorsunuz. Bu
söz, İngiliz şair Edgard Allan Pöe'nun
'Karga' şiirine bir gönderme mi?
BİNYAZAR-Evet, o şiirden esin-
lendim. Çünkü orada 'NeverMore'u,
hiç olmayacak şeyi o kadar kesin
söyler ki.. yani insanlar ruhen belki
uzak olabilirler, uzakta olsalar da bel-
ki birlikte olabilirler. Annemle babam
tam bir 'Never More': Hiçbir zaman
ne duygu, ne beden, ne şu, ne bu,
tam bir kopuş. Daha doğrusu o ko-
puşu ben yaşıyorum sanki. Tepki de
değil, o aynlışın şiddetini anlatmak
için kullandım.
- Yaşadığuuz zor günleri 'açnğm
san rengi' olarak tanımlıyorsunuz.
Duygulannm C. Maria Cesus'un bu
romanının adryla anlatmanızneden?
BİNYAZAR- Açlık insanı güçsüz
kılar. insanın yüzünü pelteleştirir,
hücrelerini zayıflatır. Açlığm san
rengi söylediğiniz gibi CarolinaMa-
ria Cesus'un bir kitabının adıdır. Bre-
zilya'da fabelalarda yani çöplükler-
de yaşayan insanlan anlatır. Aç in-
sanın sanlığını, bu inceliği vurgula-
mak istedim.
- Size acı çektiren ustanızı bir sabah
aniden terk edip gidişiniz, yıllar ön-
ce sizi terk eden babanızın size yaşat-
üğı çaresizliğin bir başka tepkisi mi?
BİNYAZAR - O terk ediş tam bir ça-
resizlik değil, tabii biraz da düşün-
medim değil. Kaçınılmaz bir eleman
değildım. ama beni farklı kılan şu
vardı, çorbalan oyunlar yaparak sa-
tıyordum. insanda daima ailesine
karşı bir özlem duygusu var, bende
de bu vardı. Asıl isteğim aileme ye-
niden kavuşmaktı.
-Babanınngeridönmeyeceğinihis-
setmek...
BİNYAZAR- Benim çocukçasez-
Adnan Binyazar
MASALINI
YİTİREN DEV
A
gim tümüyle hayvani bir sezgiydi.
Çocukta da maddi sezgi denebile-
cek bir şey oluyor. Hiç ağlamayan ço-
cuk babasını yolcu ederken ağlama-
ya başlıyor, bugünkü gibi sesim hâ-
lâ kulağımda. Babamın gidişini o
gün hissetmiştim.
- O yaşlarda karşılaşüğuuz kadın-
lar sizde ne gibi izler bırakü?
BİNYAZAR-0 zamanlar sahipsiz-
dim. Mesela kızlar al şu şekeri ye de-
dikleri zaman sanıyorsun ki o senin
aşkındır, duygundur, her şeyindir. Di-
yarbakır'daki Huriye mesela, benim
için komşu kızı, farklı bir özelliği
var, daha rahat, öbür kadınlar gibi
küfretmiyor. Daha uygar, beni adam
yerine koyuyor, okuduğu şeylerden
söz ediyor. Bunlar sancı şeyler.
- Babanıza size yapüklanndan do-
layı ki7gınltğını/ var mı?
BİNYAZAR-Ona nefret veya kin
duymuyorum, benim tabiatımda bu
yok. Ama bir baba olarak bu kadar
sorumsuz olmaması lazımdı. Babam
bizi doğru dürüst yetiştirseydi şim-
di daha doğru dürüst yerlerde olur-
duk. Ben ne babama rahatlıkla baba
diyebilmiş bir insanım, ne de anama
ana diyebildim. Çünkü onlara güve-
nim yoktu.
- Yaşammız için 'Neredeyse hiçbir
yerde gibiyim, ama her yerde izler
. dnan Binyazar, yaşadığı
zor çocukluk dönemlerini
anlattığı romanında, yaşama
farklı, yalın ve umut dolu
bakıyor. Yazar kitabında,
hayatın elinden kopardığı bir
yaşamı düşündüğünü ve bunu
anlattığını söylüyor. Tüm
anlattıklannı her insanın
yaşamadığını ve bunlan
yazmanın sıradışı birşey
olduğunu düşünüyor.
var' diyorsumız. Nedir bu izler?
BİNYAZAR - Çocukluk önemli
bir dönem, yani yaşadığınızı iyi ya
da kötü duyumsuyorsunuz ama on-
dan sonra insan değişiyor. Okuldan
mezun oluyorsun, işin, evin tüm vak-
tini alıyor. Bunlar her insanın yaşa-
dığı şeyler.. oysa benim yaşadıkla-
nm her insanın yaşadığı şeyler de-
ğil, bu çocukluğu herkes yaşamıyor.
Sıradışı bir şey.
ErolAkyavaşHan 'öbür dünya'fotoğraflan
Kültür Servisi - Pamukbank Fotoğraf Galerisi
yeni sergi sezonunu, bugün, 1999 yılında
yitirdiğimiz ressam Erol Akyavaş'ın
fotoğraflan ile açılıyor.
Küratörlüğünü Haldun Dostoğhı'nun yaptığı
'Öbûr Dünyalarda' adını taşıyan sergi,
sanatçının Hindistan'da çektiği fotoğraflardan
oluşuyor. Ünlü ressarmn ilk kez günışığına
çıkan fotoğraflan, sanatseverleri Hindistan'da
bir yolculuğa çıkaracak.
Resim çalışmalanna 1950-1952 yıllan arasında
Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi Bedri
Rahmi Evuboğlu Atölyesi'nde misafir öğrenci
olarak başlayan ve daha sonra ABD'de
mimarlık eğıtimi alan Akyavaş'ın fotoğraflan;
serginin küratörü Haldun Dostoğlu'na göre.
mimarlık birikimine eşlik etmeyi başarabilen
ve bunu resmine nasıl taşıdığının ipuçlannı ele
veren bir nitelik taşıyor.
Erol Akyavaş tarafından sergi amaçh olarak
bırakılmayan, ancak Pamukbank Fotoğraf
Galerisi tarafından Akyavaş'ın daha önceden
kullandığı kâğıtlara ve üstünde çalışıp kendi
bastığı birkaç örneğe mümkün olduğunca sadık
kalınarak her birinden beşer adet basılan
fotoğraflar, sergi süresince 750 milyon TL'den
satışa sunulacak. Pamukbank Fotoğraf
Galesi'nde 30 Kasım'a kadar açık kalacak olan
sergi. pazar ve pazartesı günleri hariç. her gün
saat 10.00-19.00 arası ziyaret edilebilir.
lAPITIN CD 'Sl 2002 'DE GELECEfT~
'Nâzım' seyirciyle
buluştuKfiltür Servisi - Bestesini Fazıl
Say'ın yaptığı 'Nâzım' 8 ve 9 ekim
akşamlan Lütfi Kırdar'da Istanbullu
sanatseverlerle buluştaPazartesi ak-
şamı tstanbul prömiyerinin önce-
sinde yapılan basın topîanttsına Fa-
zıl Say, Genco Erkal, Nad Ozgûç ve
Sertab Erener katıldı.
Genco Erkal, "DevtetNâzun'ıilk
kez bağnna basıyor, bir anlamda
ondanözürdüemişoluyor. Nâzun'm
banşa çağnsı var bu yapıtta. Ne ya-
ztk ki daha İstanbul prömiyeriniya-
pamadan gene bir kirli savaş başla-
dı" dedi. Fazıl Say da yapmn CD'si-
nin 2002 yıhnın başlannda müzik
marketlerde yerini alacağuu söyle-
di.
Kültür Bakanhğı'nın 'Tûrk Bes-
tecüerin Eser Üretimlerini Teşvik
Projesi' kapsamında, Nâzım Hik-
met'in 16 şiiri dünyaca ünlü piya-
nist ve besteci Fazıl Say tarafından
bestelendi. 'Nâzan' adlı yapıt, Cum-
hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası,
Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli
Korosu, TRT Ankara Radyosu Çok-
sesli Korosutarafından seslendiril-
di. Senfonik müziğin dâhisi Fazıl
Say'm benzersiz yorumîanyla ye-
niden hayat verdiği Nâzun' ın dize-
leri, 200 kişilik karma orkestra, iki
koro, solistler ve piyano eşliğinde
yorumlanıyor. Yapıtta, Nazım Hik-
met'in dizelerini tiyatrocu Genco
Erkal seslendirirken, şiiri melodi yle
kaynaştıran Sertab Erener, Fazıl
Say'ın bestelediği Nâzun'a ait üç şi-
iri şarkıya döktü.
Nâzım Hikmet'in yaşamöyküsüne
koşut olarak kurgulanan ve 'Gcnç-
likte', 'Hapishanede', 'İnsan Üzre',
'Memteket Üzre', 'Yaşamaya Dair5
başbğı altında beş bölümden ve 16
başhktanoluşan 'Nazım' çağdaş şi-
irle müziği birleşriren bir yapıt.
ARARENAZ100 MtLYON DOLAR
Ikiz Kuleler'deki
sanat yapıtlarıKûltürServisi-Sanatyapıtlannı si-
gortalayan şirket AXA Art'ın yetki-
lileri 11 Eylül'deki saldında sanat
eserlerinin yok olmasmın bedelinin
100 milyon dolan aşabileceğini söy-
ledi.
Şirkete göre bu tek bir kazada iste-
nebüecek en büyük sigorta bedeli.
Vbk olan yapıtlannın sayısı bilinme-
diği halde, AXA şirketi şimdiden za-
rar görmüş yapıtlar için, 20 bin dola-
n tazminat ödemeleri için ayırdı. Fa-
kat kaybolan yapıtlann tümünün yok
oluşu çok daha fazlaya patlayabilir,
çünkü ikiz kulelerin etrafinda da şir-
ketin sigorta altına aldığı yerler buhı-
nuyor. Şirket Başkanı Dr. Dietrkhvoo
Frank, Art gazetesine verdiği demeç-
te: t
*Esassorun,kuleninetrafindakij'er-
lerde ne kadar sanat yapıtı olduğu.
AXA şirketinin önde gelen müşterile-
rinden Global Effect One'm patronu
Cantor Fitzgerald'm ofısinde başka
sanat yaprtlan dışında Rodin'in 300
heykeli buhınuyorrnus." dedi.Kuleler'
de Louise Nevelson'un bir çahşması,
Roy Lkhtenstein'm bir tablosu ve Jo-
an Miro'nun resminin basıldığı hah
dokuması bulunuyordu. AXA'nın
BBÇ New Online'a verdiği bir de-
meçte, "Bu olaydan sonra sigorta en-
dûstrisinde büyük değişiklikler ola-
cak. Eserierin sigortalamansına bü-
yük paralar harcanacak" denildi.
Saldınnın sanat sezonunun açıhş
haftasına denk gelmesiyle, açıhş kok-
teyleri, ve Sothbey's ve Ghristie's'de
yer alan açık arttırmalar da iptal edil-
di. Avrupa'daki sigorta şirketleri tero-
rizmin sebep olduğu zararlan karşı-
lamıyor. Amerika'da ise terörist sal-
dınlannzararlan genelde karşılanıyor
ama savaşın değil. Bazı sigorta şirket-
leri saldınnın, yapılacaktazminatla-
n azaltmak için savaş kapsamına girip
girmediğini araşhnyor.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Sanatlar Arasında
Rastlantıya bakın, bu yılın ilk ve son kısacık din-
lencesinde bir dolu dostun arasında buldum ken-
dimi. Avni Arbaş, Tank Akan, Zeki Ökten, Kıy-
met-Atilla- Başak Coşkun... Ülke, dünya sorun-
larının altından gırıp ustünden çıktık.
Sizlere bu buluşmadan söz etmemin nedeni ise
başka: Ünlü oyuncumuz Tank Akan'ın yazmayı
neredeyse bitirdıği romanını okudum. Kendi ya-
şamından bir kesit anlattığı; 12 Eylül döneminde,
asılsız bir ihbarla gözaltına alınış, Gayrettepe ve
Selimiye'de geçen günler...
Dikkatimi çeken şu oldu: Bu anlatım sırasında
salt bir özyaşam sunmuyor yazar. Kendi dünya-
sını aktarmasının yanında, oralarda karşılaştığı
farklı toplumsal katmanlardan insanlan da derin-
liğine betimleyip yansıtabiliyor. 12 Eylül cinnetiy-
ie bir yüzleşmeye sürüklüyor okuru. Bir ara Yılmaz
Güney'le Yol filminin çekimi sırasında yaşadıkla-
n türiü engeller, olmadık işlere de değiniyor. Ülke-
mizin bugüne dek Cannes Film Festivali'nde ka-
zandığı tek Altın Palmiye Ödülü'nü getiren bu il-
ginç filmin ne çilelerle gerçekleştiğinin bilinmesi de
okurlar ve sinema tarihimiz için önem taşıyor.
Biryazar için en önde gelen niteliklerden biri, bil-
diğinizgibi dil özellikleridir. Kendi dilıni bulamamış
bir yazann, yazarlık kişiliğinden söz edebilmek
güçtür. Okuduğum metinde, yazann bu güç işin
de altından kalktığını gördüm. Gerçekçi edebiya-
tımızın geteneğinden beslenen, tok sesli, küçük be-
timlemeler, aynntı zenginlikleri, kısa cümlelerie çok
şey anlatan, anlattığı temaya uygun bir dil yaka-
lamış. Hem rahat okunuyor hem de çarpıcı ger-
çekçiliği ile okuru tedirgin eden bir dil.
Ne ki, sanatçımızı bu yapıtıyla ilgili olarak ikir-
cim içinde gördüm. Bir edebiyat yapıtı olarak mı
yayımlasın, yoksa senaryoya dönüştürüp sinema
filmi mi yapsın, kararsız gibi geldi bana. Bence iki-
sini de yapsın. Hem edebiyat okuriannı bu ilginç
yapıttan yoksun bırakmasın hem de sinemamız ye-
ni bir ürün kazansın.
• • •
Bu olayın beni böylesıne heyecanlandırmasının
nedeni ise sanat dailan arasındaki ilişkileri, sanat-
çılann farklı alanlarda ürünler vermesini önemli
bulmam.
Tiyatroculann, ressamlann, yazarlann, kendi sa-
nat dailan dışındaki ürünlerle ilgilendikleri pek gö-
rülmez. Yaratılannı kendi sanat dailan içinde hap-
setmışlerdir neredeyse. Şiir okuyan ressam, tiyat-
roya giden yazar sayısı giderek azalmıştır. Müzik
sanki şiirin kardeşi değilmiş gibi, konserterde gü-
nümüz şairierine rastlamak zordur. Oysa sanata
ilişkin temel kurallar aşağı yukan aynıdır. Her sa-
natçı, yaratısıyla özgün ve biricik olmayı amaçlar.
Sanat eleştirisi, sanat felsefesi, estetik kurallan
ortak temel yapılar üstünde oturur. Sanat dailan
dil ve teknikleriyle birbirinden aynlır.
Rönesans döneminde, "Rönesans İnsanı" di-
ye bir kavram ortaya çıkmıştı. Bu kavramı ortaya
atanlar, insanın gelişme yeteneğinin sınırstz oldu-
ğunu ve bütün bilgileri edinmesinin olanaklı oldu-
ğunu kabul ederier. Bu insanın en pariak örneği
de bilindiği gibi, pek çok sanat dalında verdiği
ürünlerle üstün yeteneğini kanıtlamış olan Le-
onardo da Vinci'dir.
Günumüze dönersek, sanat dailan arasında iliş-
kiler kurabılmek, dahası farklı sanat dallarında
ürünler verebilmek, sanatçıyı da sanatlan da ge-
liştirecek bir olgudur. Sanatçılanmız böylesi aşı-
lardan yaratı dünyalannı yoksun bırakmamalı.
lîller ve Çimen' yurtdışında
• Kühür Servisi - Geçen yıl Antalya Altın
Portakal Film Festivali'nde 6 ödül ve Istanbul
Film Festivali'nde 2 ödül alan 'Filler ve
Çimen' yurtdışında festivallere katılacak.
Der\iş Zaün'in yönettiği, Bülent Kayabaş,
Ali Sürmeli, Sanem Çelik, Uğur Polat ve
Haluk Bilginer'in başrollerini paylaştıklan
film, Valencia, Montpellier, Mannheim,
Braunschweig, Cinema Tout Ecran (Genevre),
Atina, Pahn Springs ve Gleveland fihn
festivallerine katılacak. Film son olarak Avşa
Fihn Festivali'nde 'halk jürisi' tarafından en
iyi fihn seçilmişti.
İzmip'de sanat tarihi sempozyumu
• KüMr Servisi - 'Prof. Dr. Gönül Öney'e
Armağan' başlığı altında Izmir'de düzerılenen
'Uluslararası Sanat Tarihi Sempozyumu'
bugün başlıyor. Ege Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenecek
ve 12 Ekim'e dek sürecek sempozyumdaki
oturumlara Prof. Dr. Metin Sözen,
Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Oluş Ank,
Prof. Dr. Selçuk Mülayim, Prof. Dr. Baha
Tanman, Prof. Dr. Doğan Kuban, Prof. Dr.
Semavi Eyice gibi önemli sanat tarihçileri
katıhyor.
Kukla ve Gölge Oyunu FestivaH
• ANKARA (ANKA) - Ankara Devlet
Tiyatrosu, 'Geçmiş Zaman Olur ki' ve
'Karagöz Kukla' ile 11-15 Ekim tarihleri
arasında Izmir'de gerçekleştirilecek olan, '5.
Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunlan
Festivali' ne katılacak. Münavir Canar'm
yazıp yönettiği geleneksel halk tiyatrosunun
seyirlik oyun türü, 'Geçmiş Zaman Olur ki'
adlı orta oyunu, yann îzmir Konak
Sahnesi'nde, 12 Ekim'de ise Karşıyaka
Sahnesi'nde izlenebilecek. Karagöz- Kukla
Sanatçısı Mustafa Mutlu taranndan sunulan,
' Karagöz'ün de aralannda bulunduğu kukla
gösterileri ise 12-13 Ekim günlerinde Konak
ve Karşıyaka sahnelerinde sanatseverlerle
buluşacak.
İZDSO, sezonu açıyor
• İZMİR (AA) - Îzmir Devlet Senfoni
Orkestrası (İZDSO), 2001-2001 konser
sezonunu 12 Ekim Guma günü açıyor. Açıhş
konserini Şef Rengim Gökmen'in yönetecek
ve konsere dünyaca ünlü Rus piyanist
Vladimir Ovchinnikov'un solist olarak
katılacak. Kültürpark tsmet Inönü Kültür
Merkezi'nde yapılacak konserde,
Çaykovski'nin 1 Numaralı Piyano Konçertosu
ve Igor Stravinski'nin 'Bahar Ayini' isimli
eserleri seslendirilecek.