Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CÜMHURlYET 4 OCAK 2001 PERŞEMBE
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Sınırlanmızı Bilmeliyiz
Prof. Dr. Tahsin TOKMANOGL$
A
dalet Bakanhğımızın kay
yaptığı bir araştırma-
nın sonucuna göre bu-
gün cezaevlerinde ya-
tan insanlanmızın bü-
yûk çoğunluğu, sınır
anlaşmazlıklan nedeniyle cezaevleri-
ne düşmüşlerdir. Bir vatandaş komşu-
sunu öldürmüştür. Işlenen bu cinaye-
tin nedenleri araştınldığında ve de-
rinlerine inildiğinde, sınır anlaşmaz-
lıklan ortaya çıkmaktadır. Bu konuy-
la ilgili olarak bir de, şöyle bir fikra
anlatılmaktadır:
Bir köyün ağası her yıl tarlasının
bir sınınnı, fakir komşusunun tarlası-
na dognı bir adım kaydınrmış. Kom-
şu, ağaya dert yanar ve sınınnı eski ye-
rine çekmesini istermiş. Ağa da bu is-
teği kabul etmez ve sınınn eski yerin-
de olduğunu iddia edermiş. Komşu-
nun yaptığı yalvarma ve yakarmalar,
bir işe yaramazmış. Fakir komşu ba-
zen kendini tutamaz ve ağaya ağır söz-
ler de söylermiş. O zaman ağa da si-
nirlenir ve zavallı köylüyü, bir hayli
dövermiş. Sonunda zavallı köylü, hem
tarlasının bir kısmından olur hem de
dayak yermiş. Ertesi yıl ağa sınınnı bir
adım daha ilerletir ve aynı olaylar ye-
niden yaşanırmış.
Bir gün fakir köylü ağaya şöyle bir
öneride-bulunmuş: "Ağa sen nasıl ol-
sa aramızdaki sının, benim tarlaya
doğru her yıl bir adım yürütüyorsun,
ben seni engelleyemiyorum ve sonun-
da da dayak yiyorum. Gel aramızda-
ki sının benim tarlaya doğru 5 adım
iylelikle de 5 yıl kav-
gasız, gürultüsüz yaşayalım— Sonrası-
na Allah kerim~"
Insan olarak hepimizin bu dünyada-
ki isteği, huzurlu yaşamak ve mutlu ol-
maktır. Çeşitli sorunlar içerisinde ya-
şayan bir insanın mutlu olmasına ve
yüzünün gülmesine olanak yoktur.
Mutlu olabilmek için sorunJanmızı
yok etmemiz, hiç obnazsa küçültme-
mizzorunludur. Sorunlanmızı tama-
mıyla yok edebilirsek çok iyi olur. Fa-
kat, bu bir hayaldir. Gelişmiş ülkeler
sorunlanmızı çözümleyen ya da azal-
tan insanlann ülkesidir. Geri kalmış ûl-
keler de sorunlannı azaltamayan, hat-
ta zamanla sorunlannın çoğalmasına
seyirci kalan insanlann ülkesidir.
Geri ülke insanlannın büyük ço-
ğunluğu, karşılaştıklan sorunların bü-
yük çoğunluğunun. Allah tarafindan
oluşturulmuş bulunduğunu, bu sorun-
lar içinde yaşamanm da yazgıları ol-
duğunu söylemekte ve kişisel gayret-
leriyle de, asla değiştirilemeyeceğine
inanmaktadırlar. Bu inanç içinde olan-
lar, sorunlanm yok etmek ya da kü-
çültmek için, herhangi bir davranış
içerisine asla girmemektedirler... Bu
ilkel ve çok geri düşünceler yok edil-
mediği sürece,bu insanlan hareketege-
çirmeyeveprobiemleriniıı üzerineyü-
rümeİerinisağlamaya aslaolanak >ük-
tur.
Yazımızın başhğını oluşturan ve bi-
linmesinin gerekli olduğu belirtilen
sınırlanmızı, maddi ve manevi sınır-
lar olarak iki gruba ayırmaktayız. Mad-
di sınırlar, evimizin, tarlamızın, arsa-
mızın ve ülkemizin sınırlandır. Bun-
lan hem çok iyi bilmeliyiz hem de
yerleri değiştirildiği takdirde, eski yer-
lerini bulabilmek için, neler yapma-
mız gerektiğini de tam olarak bilme-
liyiz. Aksi halde yok edilen ya da ye-
ri değiştirilen sınırlanmızı eski yerle-
rine koyduramayız ve huzurumuz da
kaçar.
Istanbul'da ender de olsa şöyle olay-
larla karşılaşılmaktadır Satm aldığı ar-
saya 10 katlı bir apartman kurmak is-
teyen bir kimse, projesini yaptınyor ve
inşaata başlayacağı zaman görüyor ki,
bitişiğinde bulunan 10 katlı apartman,
arsasına 30 cm. girmiş... Yapılmış olan
bu apartmanı, yana çekmeye olanak
yok. 30 cm. enindeki şeridi komşuya
bırakmaya da olanak yok. Yapılan pro-
jeyi değiştirmek ve daraltmak da çok
zor. Vatandaşımız böylelikle, daha in-
şaata başlamadan, büyük bir sorunun
içine girmiş bulunuyor.
Maddi sınırlanmızı çok iyi bilme-
liyiz ve zaman zaman da kontrol et-
meliyiz. Sınırlanmızı güvence altma
alabiünemiz için, en önemü dayanağı-
mız tapudur.
Tapular da çaplı ve çapsız olmak
üzere iki kısma aynlmaktadırlar. Çap-
lı tapuların sınırlan ölçülmüştür, hat-
ta çok zaman köşe noktalannın koor-
dinatlan da hesaplanmıştır. Çaplı ta-
pulardan yararlanılarak eski sınırlar
(gerçek sınırlar) kolaylıkla bulunabil-
mektedir. Çapsız tapuda ise böyle bir
olanak yoktur. Tapu sahiplerinin bu
noktaya dikkat etmeleri, şayet ellerin-
de çapsız tapu varsa, onu çaph tapu-
ya dönüştürmek için çalışmalan ge-
reklidir.
Manevi sınırlar denilince de, genel-
likle yetki sınırlan anlaşılmaktadır.
Örneğin bir dairenin ya da bir işyeri-
nin müdürü, yanında çahşan kimsele-
re hangi işleri, hangi sınırlara kadar
yaptırabilir?
Bu sorunun yanıtını hem müdür
hem de emrinde çalışanlar çok iyi bil-
melidirlar. Yasalann böyle bir sınır çi-
zip çizmediği iyice araştınlmalı ve
üzerindetartışmalaryapılmalıdır. Ya-
sa, akla mantığa uygun değilse, mü-
düre gereğinden fazla yetki vermişse,
müdür de insafsızsa bir diktatör duru-
muna gelir ve memurlanna işkence
yapar. Yaradıhşmın gereğiolarak, em-
rindekilere işkence yapmaya kalkışan
çokinsan bulunmaktadır. Bu insanla-
ra dur di\ ebüecek birkuvvetin buhın-
ması gerekir.
Birçok aile küçük çocuklannın her
dediğini yapmakta ve böylelikle ço-
cuklanna iyilik yaptıklannı zannet-
mektedirler. Bu şekilde büyütülen ço-
cuklar, kısa bir süre sonra ailenin ba-
şına diktatör olmakta ve her istekleri-
ni yaptırmaktadırlar, ailenin huzuru-
nu da kaçırmaktadırlar. Bu şekilde ye-
tişen kimseler, daha sonraki yaşamla-
rında da çevrelerindeki insanlara, iş-
kenceye varan eziyetler yapmaya kal-
kışmaktadırlar.
Bu isteklerini, daha doğrusu bualış-
kanlıklannı yapamayınca, kendileri
de çok huzursuz olmaktadırlar. Ço-
cuklannın her isteğini yapan aileler,
ilerde çocuklannın çok huzursuz ve
mutsuz olmasına neden olmaktadırlar.
Yani çocuklanna büyük fenalık yap-
mış olmaktadırlar. Yaradılışının ya da
yetiştirilişinin gereği olarak. emrin-
deküere işkence yapan, kendini fren-
leyemeyen kimseler. evlerindeki çocuk-
lanna ve eşlerine de a>ıu şekilde dav-
ranıriar. böyleJikle aileyaşamlan da çok
mutsuz geçer.
Müdürlerin yetkilerini çok kısıtla-
mak da asla doğru değildir. Yeteri ka-
dar bir yetkiye sahip olmayan bir mü-
dür, emrindekilere iş yaptıramaz. Mü-
dürlerin az ve öz konuşmalan, söyle-
diklerinin tamamryla yasalara uygun
olması zorunludur. Her işin yapılma-
sı ve yürütülmesi. önce iyi bir planın
yapılmasını gerektirir. İyi plan demek
olanaklara ve gerekli zamana uygun
olarak yapılmış plan demektır. Müdür
planı yaparken yardımcılanna kesin-
İikle danışmaiıdır. Plan tamamlandık-
tan sonra, yapılacak işler elemanlar
arasında bölüşülmeli ve her bırine ge-
rektiği kadar yetki verilmeh, başka
olanaklar da sağlanmahdır. Görevlen-
dirilen elemanlann her bin, yetkisirün
sınırlannı ve yararlanacağı olanakla-
nn tamamını çok iyi bilmelidir. Bu
yetki ve olanaklann dışına asla çıkma-
malı, fakat fazJa içinde de kalmama-
hdır. Bütün elemanlar yetkilerini sınır-
larma kadar kullanabÜmelidirler. Bu-
nun için de yetldlerinin ve olanaklan-
nın sunriannı tam olarak bilmelidir-
ler.
Sonuç olarak insanlanmız. maddi ve
manevi sınırlannı tam olarak bilir ve
buna göre de çahşırlarsa ülkemiz kal-
kınır ve hep birlikte mutluluğa kavu-
şuruz.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir TÖS Vardı!
Fakir Baykurt'un "Bir TÖS Vardı" (Papirüs Ya-
yınlan) adlı kitabını okuyorum. Bir anılar toplamı...
65-70 arasındaki önemli bir serüveni yaşatıyor...
Kendine eğitimci diyen, öğretmen olan ve olmak is-
teyen herkesin bu kitabı okumasını isterim.
Baykurt, bir Köy Enstitülü... Halkın kurtuluşunun
eğitimden geçtiğine inanmış bir kişi... TÖS, yani
TürkiyeöğretmenlerSendikası, nasıl, niçin kuaıldu,
amacı neydi? Bunu kitabının sonunda şu sözJerie
belirtiyor:
"... yoksul halk çocuklanna verilen nedir? Yük-
sekbeylerimiz onu da çok iyi planlamıştır. Onlaryok-
sul halk çocuklannın fınncı, terzi, berber, yol işçisi,
imamhatipdingörevlisiyetiştinveyiyetersayar. Çok
eskimiş bir sorvdur, ama hâlâ g&çerffdif: Bu tûr
okullar niçin yalnız halk çockulanyla doludur? Söz
gelimi, imam hatip okullannda niçin büyük tüccar-
lann, fabrikatörfen'n, generallerin, valilerin, müste-
şariarın, profesörlerin çocuğu yoktur. Elbet bunun
birnedenini düşünmek, kafa kafaya verip neyapıl-
ması gerektiğini bulmak gerek."
Bir başarının, büyük bir savaşımın öyküsüdür
TÖS'lerin, TÖB-DER'lerin giriştikleri eğitim serüve-
ni!.. Niceyıkımlar, acılar, umutsuzluklar!.. Fakir Bay-
kurt, anılannda bütün bunları yaJnız bizim için değil,
geleceğin kuşaklan, Türk eğitimınin gelişme süre-
cini yorumlayacak tarihçiler için de yazmış...
Kitabın en anlarnlı yerlerinden biri Fakir Baykurt
başkanlığında bir TÖS kurulunun Çankaya'da Cum-
hurbaşkanı Cemat Gürsel'le yaptığı görüşmesidir.
Baykurt söze şöyle başlar: "Pek çok sorunumuz
var. En başta öğrenim güvenliği... Sonrageçim du-
rumlanmız, eğitimin kalitesinin iyileştirilmesi, hem
bunlan sunalım hem de kuruluşumuzu haber vere-
lim diye geldik."
Cemal Gürsel'in sözleri, bugün de, yannlarda da,
eğitim sorunlanmızla ilgili tüm yurttaşlanmızı dü-
şündürecek bir önem taşıyon
"Asker olduğuma bakmayın, ben eğitimciyim.
Heryeni kabine kuruluşunda başbakanın başkan-
lığında bakanlan kabul edip şuraya dikiyorum. So-
runlanmızı kendileriyle birbirkonuşuyorum. Eğitim
üzerinde aynca duruyorum. Milli Eğitim Bakanı'nı
aynca çağınp konuşuyorvm. Söylediklerimin hep-
sine burda kafa sallıyor: 'Hay hay hakkı âliniz var,
yapanz, çatanz!..' Sonra da bildiğini okuyor! Poli-
tika denen zıkkımın böyle çamur olduğunu buraya
gelmeden bilmezdim. Söz verdikleri halde tersini
yapıyohar. Politikada sözün değeri yok! Bu ne bi-
çim iş? Bu anlayışla, böyle adamlarla ben ne ya-
pabilirim?"
Bugüne dek bir cumhurbaşkanının böyle konuş-
tuğu duyulmuş mudur? Baykurt, iyi ki anılannda bu
ilginç konuşmaya yer vremiş!
Cemal Gürsel'in şu sözleri eğitim dünyamız açı-
sından tarihsel bir anlam taşımıyor mu?
"Yüzde yetmişten fazlamız okuma yazma bilmi-
yor. Haklannın ayırdında olmayan insanlar, nasıl o
haklann bekçisi olabilirter? Oğretmenleri iyi anlıyo-
rum. Onlann çabalan çıkar sahiplerinin rahatını ka-
çınyor. Halk çoğunluğunun cahillikiçinde olmasıyal-
nız onlann işine gelir. Buyüzden sizin uyancı çaba-
lannızı söndürmeye çalışıyorlar. Bunun anlaşılma-
yacak nesi var? Korkmayın, çalışmalannızda beni
yanınızda bilin."
Baykurt, Gürsel'in ölümünden sonra o göreve ge-
len Cevdet Sunay'fa da bir konuşma yapmış!.. Onu
da, bir başka yazıda okurlanma duyurmakta yarar
görüyorum.
Küreselleşme Diye Diye...
TahirÇALGUNER
A
tatûrk'ün Gençliğe Sesleniş'in-
de (Vasiyetname) söz ettigi gün-
ler bugünlerdir. Sevr'den Lo-
zan'a verilen savaşımdakazanı-
lan başanyı ıçlenne sindireme-
yenler ve "bir gün gelir size verdiklerimizi tek
tek geri annz" diyenler, taktik değiştirerek
"II. Cumhuriyef, "Sürdürülebilir Kalkm-
ma" gibi kendileri için içten olmayan kavram-
lan, Türkiye gündeminde yerli işbirlikçileri-
ne tartıştırarak birim alandan en çok kân na-
sıl elde ederim hesabına düşmüşlerdir. Bu
amacı gerçekleştirmek için kullandıklan tek
"süahian" ise demokratiikleşmedir!..
Çokuluslu şirketlerin ve özel sektörün yer
seçimini hızlandırmak için hazırladıkları ka-
musal alan yerine ikame edilecek güçlü yerel
yönetimlerle plan, kamu yarannın "ortak çı-
kara dönüştürüldüğu neoliberal adacıklara
böhnektir''.
Türkiye'de en büyük bölücülük hareketi
olarak tarihe geçmek üzere çok sayıda olan bu
plan; bağımsız yerel yönetimleri kendine he-
def seçen güçsüz, kamusal özden yoksun,
"güçlü!'' yerel yönetimler yaratacak goveman-
ce (yönetişim) yaklaşımımn diğer adıdır. Bu
hareket Üçüncü Dünya Ülkeleri'ne dayatılan
"böl (sat) yönet" ilkesinden başka bir şey de-
ğildir.
Kamusal alanda yapılacak bir yenileşme
kamu reformu (yenileşmesi) ile birlikte düşü-
nülmelidir.
Kamusal özden yoksun yerel örgütlenme-
ler demokrasinin beşiği yerel yönetimler için
bir tehlikedir.
Dünya Bankası taşeronlugunda (bazı yerli
entelektüeller tarafından) vürürülen bu \eni
emperyalist yaklaşım "kansız emperyaüzm"
olarak Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye-
liğini sanıldıgının aksine erteleyecek, hatta
tamamen yok edecek bir sürecin başıdır.
Türkiye, global reçetelerle bu işi götürme
yolunu seçerse, başka bir deyişle "küresel dü-
şünûr, yerel yapar"sa hiçbir zaman küresel-
leşemez. Çağdaşlık, küresel düşünmek ulusal
çözümler üretmek değil midir?
Çözüm, bu ülkede yaşayan, sanatçısından
köşe yazanna, vatani görevini yapan en kıdem-
siz mehmetçiğinden, üniversitedeki akade-
misyenine (hatta diskodaki gencine kadar) ör-
gütsüz Kemalistierin, şimdıye kadar "sessizço-
ğunluk" olarak adlandınlan gerçek Kemalist-
ierin "ulusal değertere ulusal çözümler üreten"
siyasal alanda ve sivil toplumda örgütleşerek
düşünsel ulusal direniş hattuun kurulmasuı-
dan geçmektedir.
Ve unutulmamalıdır ki;
Mutsuzluk ve umutsuzluk ahlaksızlıktır.
Mutlu olmak "insan olma sorumluluğu taşı-
yan herkesin bir görevidir. Mudulukbir bilinç
ve yürek işidir. Mutsuzdan ve umutsuzdan
araştmnacı olmaz. Mutsuzdan devrimci ol-
maz. Mutsuzdan başkaldın, umut, düş bekle-
yemezsiniz_(Ahmettnam. 1999 Bilim Ütop-
ya)
"Ne mutiuTürkûm diyene", "Ne muthı Ke-
maüstim diyene"...
Kaçınızın haberi var, Türkiye'nin bir dönüm
noktasında olduğundan...
Kaçınızın haberi var, bir Harbıyelinin 20.
kattan Istanbul Boğazı'nı dalgın gözle seyre-
derken bozkırda (Ankara'da) birgüneş gibi do-
ğan san saçlı, yeşil gözlü yân düşündüğün-
den!...
Büyük Bir Eğitim Atılımı Üzerine
Nadir GEZER Eğitimci
S
evgili Dursun Kut, bir Köy Ensti-
tülü çalışkanlığıyla gazeteleri ara-
mış taramış, kısa ömürlü büyük
eğitim atılımı olan Köy Enstitüle-
ri üzerine çıkan yazı ve haberleri
derlemiş, "60 Yılda Basında Köy Enstitüleri,
1940-2000" (Güldıkeni Yayınlan) adıyla ya-
yımlamış. Bu yapıt bana ulaştığmdan bu ya-
na bırakamadım elimden. Altmış geçmiş yı-
lın Köy Enstitüleri üzerine yazılmış bütün ya-
zılannı bir arada bulmak coşkulandırdı beni.
Nasıl coşkulanmayayım ki, ülkemizin en seç-
kin yazar ve düşünürleriyle bir arada bulun-
mak, onlarla geçmişin güzelliklerini paylaş-
mak, Köy Enstitüleri gibi toplumu derinden
derine etkilemiş bir konuda bu güzel insanla-
nn düşün dünyalan içinde dolanmak hem se-
vindirdi beni hem de gerçekten coşkulandır-
dı!.. O yazılann çoğunu 1956'dan bu yana iz-
lediğim Çumhuriyet gazetemde okumuştum
ama, onlan bir arada bulmanın ayn bir coş-
kusunu yaşadım... Çünkü o yazılann bürü-
nünde cumhuriyetimizin temel ilkeleriyle,
Atatürk'ümüzün devrim ve ilkelerinin açı-
lımlan, süreklilikleri geldi gözlerimin önü-
ne. Devrimler birer temel ilke olarak değer-
lendirilirken Köy Enstitülerimizin de bu ilke-
lere yaşam verecek, Anadolu'da temellendi-
recek bir yargı süzgeci içinde yer alması na-
sıl coşkulandırmaz insanı!.. Işte bu yüzden o
yapıt yanıbaşımda durarak, giülümseyen yü-
züyle sanp sarmalıyor beni!.. Sıcacık bakış-
lanyla o bana bakıyor, ben ona!..
Bu yazılann her biri Köy Enstitülerinin ger-
çek işlevini bütün açıklığıyla seriyorgözleri-
mizin önüne... Oretime yönelik bu büyük atı-
lımın gerçek boyutlannı öğreniyoruz bu ya-
zılardan. Iş eğitiminin kutsal boyutlannı açık
bir dflle dile getiriyor, bu yolun Anadolu 'nun
aydınlanmasında ne denli önemh olduğunu salt
ogünlerin değil, ülkemizin geleceği açısından
da aydmlahcı açıhmlara sürüklüyor okuru...
Köy Enstitülerinin başansının İcökenini hiç
kuşku yok Anadolu ınsanıyla kucaklaşmasın-
da bulabiliriz... Onlann kuruculan "ah vah"
etmeyi,a
yakmma''yı yasaklamışlardı kendi-
lerine. Gemici fenerlerinin sönük ışıltılan al-
tında geceyi gündüze katarak bir çalışma dü-
zeni kurmuşlardı kendilerine. Bütün bunlar,
kısa sürede ülkemizin .virmi bir yerinde birer
aydınlanma odağı konumunagelebilmeleri, iş-
te o güzel insanlann uykusuz, dur durak bil-
meyen günlerinin birer ürünüdür. Dünden bu
yana capcanlı yapılannı; seçkin düşünür ve ya-
zarlanmızın uslannda hâlâ tartışma, üstün ni-
teliklerini ortaya koyma gibi bir düşün zinci-
ri halkalanna dönüşmesinde, Köy Enstitüle-
ri 'nin Anadolu halkıyla bütünleşmesinde, ku-
caklaşmasında bulabiliriz bunu. Harımı, tar-
lası bir üretimliktir... Işlikleri yoksul köylüye
dönüktür...
Keçisi. koyunu, ineği, Öküzü, tavuğu.. hep
köylünün birer parçasıdır... Geniş alanlann-
da köylünün horonlan tepilir, ulusal oyunla-
n oynanır, koca enstitü alanı şenlenirbu oyun-
larla, halk türkülerinin o sonsuz güzelliği yan-
kılanır yapılar arasında...
Yunus'tan bu yana gelen Anadolu dihnin en-
gin güzellikleri, Türkçe derslerinin okuma te-
melini oluşturur. Köy kadınımn ürettikleri,
birer motif olarak enstitü duvarlannda ışıl-
dar... Halkıyla tam bir kucaklaşmadır bu!..
Enstirüye gelen ana babalar. çocuklanndaki
değişimden mutludurlar. Atatürkümüzün mut-
lanması, onun devrim ve ilkelerinin capcanlı
ayakta durması için gereken her şey vardı Köy
EnstitülerindeL Adı geçen yapıt, bütün bu
güzellikleri önümüze seriyor bir bir... Ata-
türk'ün altyapısını oluşturduğu, İnönü'nün
desteklediği, H.ÂB Y ücel-Tonguç ikilisinin in-
sancıl boyutlarla geliştirdikleri o güzelim dü-
şün dünyasını, bütün açılımlanyla düşünür
ve yazarlanmızın kavradıklannı da gösteriyor
bize o yapıt...
Konu olan yapıtta, yetmiş yazar ve düşünür,
Köy Enstitüleri üzerine düşüncelennı iletmiş-
ler topluma. Yüz on üç yazı (makale) yazıl-
mış, on bir haber yer aimış. Bu yazılann sek-
sen üçü Çumhuriyet gazetemizde yayımlan-
mış... Bu da bize, gazetemizin Anadolu'nun
aydınlanmasından, devrim ilkeleri yönünden
ne denli ödünsüz bir dünya görüşünü aydın-
larla paylaştığını gösterir.
Bu konuya en çok eğilen yazarlanmız kim-
lerdir? Sayısal değerler yönünden büyükten
küçüğe doğru sıralarsak Mustafa Ekmekçi'run
tam dokuz (Öksüz Yamahğı yapıtı dışında) ya-
zısı yer almış. Okta> Akbal yedi, Talip Apay-
duı beş, sevgili tsmet tnönü. Nadir Nadi, RV
Vehdedeoğlu, İlhan Selçuk,Mehmet Başaran,
TuranAlnıntaş da üçeryazıyla bu kervana ka-
tılmışlar...
Birkaç tümceyle Güldikeni Yayınlan sahi-
bi Mustafa Beyköylü'den de söz etmek iste-
rim: Bu sevgili insan, yayınevinin dar ekono-
mik koşullannı KöyEnstitüleri üzerine yoğun-
laştırdı. Şu anda Köy Enstitüleri dizisi yirmi
ikiye ulaştı. Adı geçen yapıtın beş yüz elli ye-
di sayfalık oluşu, yayınevinin nasıl özverili
çalıştığının ayn bir güzelliğini gösterir.
2001
KÜLTÜR AJANDASI'nı
Adam, Mephisto, Robinson Çrusoe,
Pandora, Ada Kültür,
Istavrit (Beyoğlu), Kabalcı (BCşiktaş),
Beyaz Adam (Bakırköy), Üniversiteli,
Akyîiz, Nezih (Kadıköy)
kitabev^erinden edinebilirsiniz.
NâzımHikrifet Kültür ve Sanat Vakfi
SıraselvJleHBa*. 48/1 Taksim-Istanbul
Tel: (212)252 63 14-15
İLAN
TC
KIRIKHAN ASIİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 1999/135
Davacı Öztürk Sümer vekilı Av. Hayrettin Neşeli taranndan davalılar Ahmet Yıldız-
baş, Yaşatan ve Halk Sigorta aleyhine açılan alacak da\
r
asaun yapılan 13.12.2000 tarih-
li duruşmanın ara karan gereğince,
Antakya Kanatlı Mah. lder Apt. Dedebeyoğlu Sok. Kat:2 No:5 adresinde ikamet eden
davahlardan Ahmet Yıldızbaş'ın belirlenen bu adresıne tebligat yapılamadığı gibi yapı-
lan savcılık ve zabıta araştırmalanna rağmen de adresi de tespit edilemediğinden adı ge-
çen davahya ılanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizde devam etmekte olan davanın duruşması 01.03.2001 günü saat 9.40'a
talik edilmiş olup, duruşma günü. duruşma saatınde hazır bulunarak davaya karşı diye-
ceklerinizi sunmanız veya kendinizı bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde duruş-
ma yokluğunuzda yapılarak karar verileceğı hususlan dava dilekçesinin tebliği yerine
geçmek üzere ilan ve ihtar olunur. 13.12.2000 Basın: 85
Romanlarınız ve
ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04
P E N C E R E
CunhuriyetiDüıOkırken...
Üçüncü sayfada bir haber:
"Afganlı ve Pakistanlı mülteci ve göçmenle-
rin bulunduğu geminin Antalya Kemer'de bata-
rak 8 kişinin ölmesi, 42 kişinin kaybolmasının ar-
dından insan kaçakçılığı sorunuyeniden günde-
me geldi.
Afrikalı ve Asyalı gruplan illegal yollaıia çıkar
karşılığı farklı ülkelere taşıyan kaçakçılık şebe-
keleri, Türkiye ve Balkanlar'ı güzergâh olarak
kullanmaya başladı.
Ermenistan, Gürcistan, Iran, Irak ve Suriye sı-
nınndan Türitiye'ye sahte belgelerie kaçak ola-
rakgirişyapanlar, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve
Elazığ'daki şebekelerte bağlantı kurduktan son-
ra Batı Avrupa ülkelerine geçiş yapmak istiyor-
lar."
Neyin haberi bu?..
Dünyadaki yoksul halklann zavallılığını ve ça-
resizliğini gösteriyor.
Geçen yüzyıllarda yoksul Avrupalı her türiü
tehlikeyi göze alarak Arnerika'ya göç ederdi; ama
karşılannda uygar bir ülke değil, vahşi bir kıta var-
dı; küreselleşen dünyamızda ise manzarayürek-
leracısıdırl.
•
11 'inci sayfadan bir haber:
İki Birleşmiş Milletler MüsteşarN. Desai ve J.
Dhanapala, 'Herald Tribune' gazetesine yaz-
dıklan yorum yazılannda, dünyanın içinde bulun-
duğu durumu apaçık ortaya koyan iki istatistik-
ten yola çıkıyorlar:
" 7590'//yıllarda beş milyon insan savaşyüzün-
den yaşamını yitirdi ve dünya nüfusunun yansı-
nın, yani üç milyar insanın günlük gelih iki dola-
nn altında.
Devletlerin kendi içlerinde ve aralannda çatış-
ma çıkmasında en önemli etkenlerden biriyok-
sulluk. Özellikle de yoksul ülkeler ve bu ülkele-
rin insanlan, ötekilerin yaşadığı görece zengin-
liğin farkına vardıkça, çatışma çıkma olasılığı ar-
tıyor. Çatışmalar da birçok insanı yoksulluğa iti-
yor ve ülkenin uzun vadeli kalkınmaplanlannı su-
ya düşürüyor.
Şu anda dünyada askeri harcama 800 milyar
dolardolayında. Kalkınmış ülkelerin dünya silah
satışındakipayıyüzde 90'dan fazla. Dünya Ban-
kası verilerine göre günlük 1 dolann altında ka-
zancı olanlann sayısı 1987'den 1998'e kadar
arttı."
•
Hikmet Bila'nın yazısından birkaç not:
"Birleşmiş Mliletler verilerine göre en az ge-
lişmişlergrubundaki ülkelerin sayısı 1990'da 36
iken 1995'te 42'ye, 2000yılında 48'e çıktı.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Kon-
feransı (UNCTAD) verilerine göre çoğunluğu ço-
kuluslu şirketlerce gerçekleştirilen doğrvdan ya-
bancı sermaye yatınmlan 865 milyar dolara çık-
tı. Batılı ülkelerbu pastadan 700 milyar dolarpay
alırken Afrikalı ülkelere sadece 10 milyar dolar-
lık yatınm yapıldı.
Dünya Bankası istatistiklerine göre dünya nü-
fusununyansından fazlasını oluşturan düşük ge-
lir grubundaki ülkelerin gayri safiyurt içi hasıla-
sı dünya toplamının yüzde 6'sında kalın\en, glo-
bal nüfustaki payı altıda bir olan gelişmiş ülke-
lerinki yüzde 80'e erişiyor."
•
Neyin haberleri bunlar?..
Küreselleşmenin...
Değil mi yoksa?..
Bütün bunlar küremizde değil, bir başka uzak
gezegende mi yaşanıyor ki Türk aydınlan suskun...
Cumhuriyef
k ı t a p 1 a r ı
Işıl Özgentürk
ÇOCUKLUK ŞARKILARI
Işıl Özgentürk, gerçekçilığın yaşam zengınliğiyle. simgeciliğın
duygu dennlığıni yüregmde barındınp, kalemınden ımbikleyen
bir yazanmız. Sonsuz yok oluşu tınlamayan, üstüne üstlük sırası
geldı mi dalga da geçen bir hıtum içinde. Bu bakımdan,
"Çocukluk Şarkılan", dünyada bir kez dahı olsa bulunmaktan
keyif alanlann kitabı olarak da tanımlanabılır.
p'Cumhurtyl Çağ Pazarlama A Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
K fcttap kulubû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Merhaba GÜL
İyi ki doğdun
Nice yıllara
İLAN
TC
GÖRDES ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/127 / Karar No: 2000/109
Mahkememize davacı Ibrahim oğlu 1974 dlu Özkan Kurbunar tarafindan soyadının
Kurupınar olarak tashihi ıstemi ile açılmış olan da\anın 07.12.2000 tarihli duruşması so-
nunda mahkememizden verilmiş olan 2000/127 esas, 2000/209 karar sayılı ilamı ile so-
yadının Kurupınar olarak tashihine karar verilmiştir. îlan olunur. 23.12.2000
Basın: 52