15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA D I Ş H A B E R L E R [email protected] 11 ABD'nin önde gelen iki düşünce kuruluşu, Bush'a Hazar petrolleriyle ilgili politikalann gözden geçirilmesini önerdi Bakîı-Ceyhaıı'a karşı İraıı Bush, Enerji Bakanhğı'na Abraham'ı atadt (AP) Bush 'un bakanı Ermeniyanlısı • Enerji Bakanhğı'na atanan Arap kökenli Abraham, Hazar petrollerinden 'hayal' diye söz etmişti. Dış Haberler Servisi - da, Hazar petrollennden ABD başkanüğına seçüen "hayal'' diye söz etmıştı. George V\. Bush dün ka- Cumhuriyetçi Ermeniler binesine Türkiye'ye so- Ulusal TeşkilatıfNORA) ğuk baktıJdan belirtilen kuruluşununbaskaruMe- iki ismı Enerji ve Çahş- lanie Kerneklian, Abra- ma bakanlıklanna atadı. ham'ın ErmeniJerin dos- Demokrat Norman Mi- tuolduğunuvekuruluşu- neta ıse ülaştırma Bakan- nun bu atamadan büyük lığı'na atandı. memnımiyet duyduğunu Bush, "Bu, ABD için belirtti. en uygun olanı yapmaya kendini adayacak insan- 'Scykirim tanmsin' lardanohışanbirekip.Bir Senato'da görev yaptı- başkanın oluşturabilece- ğı 1994-2000 yıllan ara- ğiengüclütakınrdedı. sında,sıksıkTürkiyekar- Bush'un Enerji Bakan- şıtı tutum alan Abraham, hğı'na atadığı Spencer 1995yılında,Ankara'nın Abraham, şu sıralarda so- Ermenistan ile ilişkilen, naerenSenatoüyelığıgö- Kıbrıs sorunu ve insan revinde, Ermeni lobisi- haklan gerekçesiyle Tür- nin üyesi olarak dikkatle- kiye'ye o dönemde veri- ri üzerine çekti. len Amerikan ekonomik KaydadeğerbirErme- ve askeri yardımmınazal- ni topluluğunun yaşadığı tılmasında rol oynayan Michıgan eyaletinde isımlerden biri oldu. 48 1994'te yapılan Senato yaşındakı Abraham, Mic- seçimini kazanarak sena- higan ve Washington'da tör olan Abraham, 7 Ka- yaptığı konuşmalarda da, sun'dakı seçimi ise De- Ermeni soykmmının ta- mokrat rakibi karşısında nınması gerektiğı görü- kaybetfi. şünü ileri sûrdü. Arap asıllı Ortodoks Abraham, geçenyıl Er- Hıristiyanbırailedenge- menıstan ile olan çattş- len Abraham, Senato'da- masındandolayıABDta- ki 6 yıllık görevi boyun- rafından Azerbaycan'a ca, Ermenı yanlısı, Tür- uygulanan yaptınmlann kiye ve Azerbaycan kar- sürdürülmesı karannın şıtı görüşleriyle tanındı. aknmasındabaşrolüoyna- Washington'dakı gözlem- yan isımlerden biri oldu. ciler, Abraham'ın ABD Bush'un ÇalışmaBakan- Enerjı Bakanlığı 'na getı- hğı'na getirdiği Hıspanik rilmesinin, Türkiye'yı ya- (Latin) kökenli Linda kından ilgilendiren Ha- Chavez de, geçen yıllar- zar Havzası enerji proje- da Cenevre'deki Birleş- leri üzerinde ne etkisinin mişMilletler(BM) insan olacağının şundiden kes- Haklan Komisyonu'nda tınlemediğını belirttiler. görev yaptığı dönemde Abraham'ın Enerji Ba- insan haklan konulannda kanlığf na atanması, Er- Türkiye'ye sert çıkışlar menı lobisini sevindirdi. yapmasıyla tanınıyor. Abraham, geçenyıl Sena- Japon kökenli Demok- to'da Azerbaycan'a karşı rat Norman Mineta ise uygulanan yaptınmlan Ülaştırma Bakanlığı'na savunan birkonuşmasın- getınldi. VVASHINGTON (AA) - ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Carnegıe Endowment ve CATO Ins- titute tarafindan yayımlanan Hazar havzası enerji kaynaklan konulu ra- porlarda, ABD'de yakında işbaşı ya- pacak George W. Bush yönetimine, ağırhğı Bakû- Ceyhan projesıne ver- memesi önerildi. Carnegie Endovv- ment kuruluşunun Rusya ve Avras- ya uzmanlan tarafindan hazırlanan "ABD- Rusya lliskilerinin Yenilen- mesi Gündemi" adlı raporun Güney Kafkasya bölümünde, ABD'nin, ha- talı olduğu ileri sürülen Hazar havza- sı enerji politikasıru ciddi şekilde göz- den geçirmesi gerektiği savunuldu. Raporda, Hazar bölgesinde varlığı kanıtlanan enerji kaynaklannın, dün- ya kaynaklannın sadece yüzde 2'sini oluşturduğu belirtilirken ABD'nin bu bölgedeki menfaatlerinin de sınırlı ol- • Clinton'ın Bakû-Ceyhan'a verdiği siyasi desteği eleştiren Caraegie Endowment ve CATO Institute adlı düşünce kuruluşlan, ABD'nin enerji konusunda Rusya ile işbirliği yapması ve 'Iran seçeneğini dikkate alması' gerektiğini savundular. duğugörüşüneyerverildi. Camegie En- dovvment'ın raporunda, "ABD'nin böl- gedeki cumhuriycderin bağımsızlıJda- nnın sûrmesinde stratejik çıkan oldu- ğuifadeedfljyor.Ancak bu vaşamsal bir çıkar değildir ve ABD'nin. bu cumhu- riyetlerin, güçlü bir komşu üikenin (Rusya) tahakkümûne girmesine kar- şı, önemli bir çabaya girişmesi bekkn- memektedir" denildi. Rusya ile işbirliği Raporda, ABD'nın bölgede Rus- ya ile ışbırhğı yapması gerektiğı ve enerji konusunda Iran'ın da önemli rol oynayabileceği kaydedildi. Clin- ton yönetiminın Bakû-Ceyhan pro- jesine siyasi destek vermesini eleş- tiren Carnegie Endowment'ın rapo- runda şöyle denildi: " Yeni Amerikan yönetimi, değişik bir yaklaşun benimsemebdir. Önce- likle ABD, Hazar bölgesindeki boru haüaruıın nereden geçeceğine, piya- sakoşuDannmkarar vermesini kabul etmeli ve boru hatünın Türkiye'den gecmesi için Amerikan hükümetiıun mali destek ve avantaj sağiamayaca- ğuu, petrol şirketierine açıkça belirt- metidir. ABD'nin Bakû-Ceyhan bo- ru hattma destek vereceği volundaki beklentilcr, bölgede enerji ile ilgili ge- lişmelere zararh olmuştür." Raporda, bu durumda ağırlığın, Bakû ile Gürcistan'ın Supsa limanı arasındaki boru hattma verilmesi ve Karadeniz'e men petrolün Türk bo- ğazlanndan geçirihnesi gerektiği sa- vunuldu. Carnegie Endowment'ın raporunda, ABD'nin Bakû-Supsa bo- ru hattına ekonomik destek vermesi gerektiği, Bakû- Ceyhan'ın ise ancak ileride, Kazakistan petrolünûn de devreye girmesıyle gündeme gele- bileceği ileri sürüldü. Hazarüzerinden Türkiye'ye Tûrk- menistan gazı getirilmesini öngören projenin de, "ölürae terk edilmesi" gerektiği savunulan raporda, ABD'nin son yıllardaki politikalan yerine Rusya ile işbiıiığine ağırlık ver- mesi ve İran ile yakınlaşma sağlan- ması durumunda, bu üikenin Hazar petrollerirün dünyapiyasalanna ile- tilmesinde etkili rol oynamasımn Washington tarafindan kabul edil- mesi önerildi. 'Piyasa beliriesin' Washington'daki bir başka düşün- ce kuruluşu olan CATO Instıtute'un Hazar havzası enerji kaynaklan ko- nulu, Stanley Kober ımzalı raponın- da da, benzer görüşler savunuldu. CATO raporunda, Bakû-Ceyhan po- litikasının, ABD'nin çıkarlanna bir katlası olmadığı ileri sürülerek "Kul- lanılacak boru hattma piyasa koşuJ- lan karar venneB" denildi. Raporda, ABD'nin Hazar enerji kaynaklan konusunda Rusya ve Iran ile işbirliği yapması gerektiği görü- şü savunuldu. Bosna ve Kosova'daki uluslararası güçlerde bugüne kadar görev yapan 6 Italyan askeri kanserden öldü Roıııa NATO'dan açıklaıııa îstiyor • Italya Başbakanı Amato, gazetecilere yaptığı açıklamada, "NATO, uranyıimlu mermilerin bütün özelliklerini ve tarihini öğrenmemizi sağlayacak bütün testleri yapmahdır" diye konuştu. Kosova ve Bosna'da görev vapüktan sonra kanserden ölen İtatyan askerlerininsayısı,24yaşnıdaki Carbonaro'nun kan kanserinden ölmesiyle 6'va yükseldi. (Fotoğraf. REUTERS) Dış Haberler Servisi - Bosna ve Kosova'daki çatışmalar sıra- sında bölgede görev yapan 6 Italyan askerinin kan kansenn- den ölmesinin ardından Italya, NATO'dan bölgede kullanılan tûketilnüş uranyumlu mermi- lerle ilgili açıklama isteyeceği- ni bildirdi. NATO tarafindan geçen ay yapılan açıklamada, ABD uçaklannm 1994-95 yıl- lan arasında Bosna savaşında, 1999 yılındaysa Kosova operas- yonu sırasında yaklaşık 10 bin tüketilmiş uranyumlu tank mer- misi ve bomba kullandığı bildi- rilmişti. Tüketilmiş uranyumlu mermi ve bombalar, yüksek yo- ğunluklanndan ötürü tanklann zırhlannı kolaylıkla delebıliyor. Uranyumlu mermılerin radyas- yon yaydığı öne sürûlüyor. 1998-99 yıllan arasında Bos- na-Hersek'teki banş gücünde görev yapan 24 yaşındakı Sal- vatore Carbonaro önceki gün kan kanserinden yaşamını yi- trrdi. ölen askenn ağabeyi bir yerel gazeteye verdiği bılgide, kardeşinin tüketilmiş uranyum- lu merrnüerle temasının olduğu- nu söyledi. 'Balkan Sendromu' Carbonaro, ttalya'da "Balkan sendromu" olarak adlandınlan ve tüketilmiş uranyumlu mermi- lerle teması olan askerlerde or- taya çıktığı sanılan sağlık so- runlanndan dolayı ölen altıncı asker oldu. Italya Başbakanı Guiliano Amato. 6. askenn ölümünün ar- dından yaptığı açıklamada, ül- kesinin NATO'dan uranyumlu mermilerin kullanımıyla ilgili olarak açıklama isteyeceğuıi bil- dirdi. Amato, Le Republica ga- zetesine yaptığı açıklamada, "NATO, uranyumlu mermile- rin bütün özelliklerini ve tarihi- ni öğrenmemizi sağlayacak bü- tün testleri yapmahdır" dedi. Amato, konunun "çok hassas" olduğunu vurguladı. ftalya Sağhk Bakanlığı da, uranyumlu mermilerle kanser arasındaki bğalantıyı arastır- mak üzere bir komisyon kurdu. ölen 6 askerin yanı sıra bölge- de görev yapmış olan 30 aske- rin daha kansere yakalandığı belirtilıyor. Belçika'da 5 kişi öldü Belçıka'da, Bosna'da görev yapmış olan 5 askerin kanser- den öldüğü açıklanırken bu ölümlerle uranyumlu mermiler arasında bir bağlantıdan söz edil- medı. Hollandalı askerler arasın- da da çok sayıda kanser vaka- sma rastlanırken Ispanya, Bal- kanlar'da görev yapmış olan 32 bın asker üzerinde tıbbi incele- me başlattı. Portekiz Genelkur- may Başkanlığı da 900 eski ba- nş gücü askeri üzennde, uran- yumlu mermilerden kaynakla- nan radyasyona maruz kalıp kal- madıklan yönünde inceleme başlatılacağını bildirdi. Finlandiya hükümeti de, Ko- sova'da görev yapan bin asker üzerinde testler yapıldığını, ancak bu askerlerin çoğunun uranyumlu bomba kullanılan bölgelerde konuşlandmlma- dığını bildirdi. AJmanya'dan yapılan açıklamadaysa, yapı- lan testlerde, radyasyonla bağ- lantılı hastalıklara rastlanma- dığı belirtildi. 1 İttifaktan açıklama * • Tehlikesi yok' Dış Haberler Servisi- NATO askeri yetkilileri, Ittifak'ın Balkanlar'daki operasyonlannda kullandığı bombalann içerdiği etkisi azaltılmış uranyum parçactklannın, sağlık için potansiyel tehlike oluşturmadığını açıkladı. NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı'ndan (SHAPE) bir askeri yetkiliye göre, şu ana dek yapılan incelemelerde, bir insanın tüketilmiş uranyum parçacıklannı içine çekmesinin, sağlığı için potansiyel tehlike oluşturmayacağı ortaya çıktı. Füze parçalannın sağlık için oluşturduğu tehlikenin cıva ya da kurşun gibi ağır metallerin oluşturduğundan farklı olmadığını belirten yetkili, "Tüketilmiş uranyum içeren bombalar, toprakta ve kayalarda bulunandoğal uranyumdan yüzde 40 daha az radyoaktif uranyum içerir" dedi. ÖRÜŞ / CÜNEYT AKALIN "28 Şubat Karartan", ülkede genel bir memnuniyet ve rahatlama yaratmakla birlikte, sivil toplumca ve sivil toplum ör- gütlerince yeteri kadar savunulamadı. Merkez-sağ partiler hatta 28 Şubat'ın önünü açtığı, dahası iktidara taşıdığı "De- mokratik So/ Parti" gibi siyasal örgütler bile, 28 Şubat Olayı'na mesafeli tavıria- nnı korudular. ANAP gibi koalisyon orta- ğı partiler ise askerlere karşı çıkamadık- lan, çıkmaya cesaret edemedikleri için "hem ağlanm hem giderim" politikasını benimsediler. Tartışmalar, bir süre sonra Milli Güvenlik Kurulu, bu kurumun yapı- sı ve dağılımı üzerinde yogunlaştı. Dinci- leri ve Avrupa rüzgânnı arkalanna alma- ya özen gösteren yeni liberal odaklara gö- re demokrasinin önündeki engel bu ku- rul idi. MGK olmasa, sivil toplum adını ver- dikleri örgütler, al takke ver külah, arala- nnda anlaşarak, uzlaşarak, medyadan başlayarak siyasal partileri de etkileyerek, adımlannı daha rahat atabileceklerdi. Şu soruyu ortaya atıyorum, değerli okuriann hoşgörüsüne sığınarak: ABD adındaki büyük ülke, Avrupa Biriiği'ne üye olmak için başvursaydı (mesela de- duk!) ne yanıt alırdı? ABD başvursaydı, ona ne derdi bizim AB'ciler? ABD'nin siyasal yaşamında belirleyici bir önem taşıyan Milli Güvenlik Konseyi (National Security CkxınciO nasıl birorgan- dır? Bu organ tümüyle sivil bir organ mı- dır? Bu organ içinde askerlerin yeri ve nis- pi ağırlığı nedir? Türkiye'de kimi çevre- ierin MGK'yi ısrarla gündeme getirdiği bir ortamda, benzeri örnekleri tartışmak yararlı, öğretici olmaz mı? Bu satıriann yazıldığı sırada ABD'de ABD'de 'Sivil Toplum', 'Askerler' ve Türkiye (1) başkanlığı kesinleşen George W. Bush, ilk iş olarak dışişleri bakanlığına eski ge- nelkurmay başkanı ve babası George Bush'un güvenlik danışmanı Colin Po- well'ı atadı. Amerikan medyası bunu "ilk kez birsiyahın dışişleri bakanlığına geti- rilmesi" olarak allayıp pulladı, ama ka- nımca Colin Powell'ın bu kilit mevkiye atanmasının ağır basan yönü, derisinin nen- gi değil, Körfez Savaşı sırasındaki icra- atıdır. Üstelik Colin Powell'ın dışişleri ba- kanlığına atanması, ülkemizde sürup gi- den "sivil-askerilişkileri" tartışmasına At- rumlaştıran Amerikan Anayasası'nın tüm siyasal yetkileri sivil otoriteye verdiği, sa- vaş ilanı vb. gibi konularda yalnızca Kong- re'yi yetkili kıldığı, hatta anayasanın dü- zenli ordudan çok milis güçlerini korudu- ğu gerçektir. Ancak bunlar, 18. yüzyıla egemen olan, yurttaşı "bir oy-bir tüfek" olarak tanıyan ve tanımlayan devrimci demokrasinin anayasa metnine yansı- malan olarak kabul edilmelidir. Aslında silahlı milıslere dayanmayı esas alan Amerika'nın "kurucu babalar'mm bu konuda yalpaladıklannı da itiraf et- li ordu besliyordu. Bu ordu küçük birlik- ler ve alaylar biçiminde örgütlenmişti. Amerikalı sosyolog W. Mills'e göre Ame- rikan-lspanyol Savaşı boyunca Ameri- kan ordusu milis kuvveti olarak örgütten- miş; merkezileşmemiş biryapı içinde sa- vaşan birorduda yerei etkilereaç»k ve mes- lekten asker olmayan kimseler subay bi- le olabilmişlerdir. (Iktidar Seçkinleri, An- kara 74, s. 274). 19. yûzyılın ikinci yansında önce ulu- sal bütünlüğünü sonra sermayenin te- kelleşmesini tamamlayan ABD'nin Ispan- ği tasftye ederek bağımsızlıklannı ilan et- tikleri sırada oluşturdukJari bir kurum de- ğil, sonradan ortaya çıkan bir siyasal ku- rumdur. Bu nedenle anayasal bir kurum değildir. Ulusal Güvenlik Konseyi, Ame- rika'nın II. Dünya Savaşfnın doğurduğu sonuç/an kavramaya ve bunlara karşı ön- lemler geliştirmeye çalıştığı koşullarda doğdu. O döneme kadar dünya hâkimi- yetini elinde tutan Büyük Britanya sava- şı kazanmıştı, ama tükenmişti. Savaş In- giltere için bir "Pirvs Zaferi" olmuştu. Ya- ni aslında savaşı kazanan, kaybetmişti. 'imerika'nın yeni başkanı George W. Bush'un ilk işi eski Genelkurmay Başkanı Colin Powell'ı dışişleri bakanlığına getirmek oldu. Bu, bir zencinin bu göreve getirilmesinden çok, eski bir askerin kilit bir konuma getirilmesi açısından dikkat çekiyor. Bizdeki liberal-dinci çevrelerin iddialannm tersine ABD, bir demokrasi cenneti değildir. Örnek bir "sivil toplum" hiç değildir. Bu ülkedeki "siyasal-askeri kompleks" içinde askerler en üst sırada yer alırlar. ABD'nin dünya çapındaki "emperyal" politikalannı belirleyen "Ulusal Güvenlik Konseyi" de çoğu kez askerlerce yönlendirilir. lantik ötesinden bir katkı sağlayarak doğ- rusu benim işimi de kolaylaştırdı. Günümüzdeki Amerika odaklı tartış- malar daha çok bir "şekli hukuk" tartış- ması biçiminde gelişiyor. "Sivil toplum- cu" liberal çevreler, bunun böyle olma- sına özellikle özen gösteriyoriar. Ancak "şekli hukuk" ya da "lafzi hukuk" tartış- malan yetersizdir. Toplumsal bilimlerde bir olayı kavramak için o olayı tarihsel süreç içinde incelemek zorunludur. Thomas Jefferson tarafindan kaleme alınan ve dönemin liberal fikirlerini ku- mek gerekir. Nitekim Amerika'nın bağım- sızlıgını kazandıktan sonra seçilen ilk baş- kan, Jefferson, John Q. Adams, Hamil- ton vb. gibi "kurucu babalar" değil, ba- ğımsızlık savaşına kumanda eden Ge- neral George Washington olmuştur. Yi- ne de, 19. yûzyılın sonuna (dönüm nok- tası Amerikan-lspanyol Savaşı) dek or- dunun Amerikan toplumunda ikincil bir yer işgal ettiğini vurgulamak gerekir. Amerikan Iç Savaşı (1861 -65) ileAme- rikan-lspanyol Savaşı (1898) arasındaki dönemde, ABD, 25.000 kışilik bir düzen- yol Savaşı (1898) ile birlikte emperyalist aşamaya geçtiği tespiti, üzerinde birie- şiien bir husustur. Buna karşılık, II. Dün- ya Savaşı'na kadar kendi kabuğundaya- şamayı tercih eden ABD'nin, izlediği in- fırat politikasına bağlı olarak, ordusunun gücü sınırlı kaldığını belirtmek gerekir. ABD, Batı kampının yeni lideri olarak dünyanın askeri, ekonomik, siyasal ege- menliğini ingiltere'den 1946-47'de dev- ralacaktır. Ulusal Güvenlik Konseyi, Ame- rika Birleşik Devletleri'nin kuruluşu, yani yeni dünyadaki kolonilerin sömürgecili- Ingiltere dünya egemenliğini sürdürebi- lecek güce artık sahip değildi. Yerini ABD'ye bıraktı. Yerkürenin dört bir yanı- na yayılan, dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü haline gelen ve dünyajan- darmalığını Ingiltere'den devralan ABD'nin devlet yönetimini eskisi gibi ve eski dü- zeniyie sürdürmesi mümkün değildi. Çün- kü ABD açısından, eski infirat (isolation) politikalanna dönmek, yani kendi kabu- ğuna çekilmek söz konusu olamazdı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın elemanlan beş kıtanın dört bir yanında girişimlerde bulunuyor, dünyanın her kanşının kade- rini beliriemede belirleyici bir rol oynama- ya çalışıyordu. ABD ordusu, kara kuvvet- leri donanması ve hava kuvvetleri 5 kıta- da, 3 okyanusta, onlarca milletin toprak- lanndaydı. Soğuk Savaş'ın başlangıcı Dahası, ABD'nin rakibi Sovyetler Birii- ği de dünya hâkimiyeti hesaplan yapıyor- du. Onun da ABD kadar olmasa bile, dünyanın dört bir yanında çıkarian vardı. Bu çıkariannı diplomatlan, askerleri, ca- suslan vb. aracılığıyla korumaya çalıştyor- du. Kısaca yinelemek gerekirse II. Dün- ya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş yılla- nnın ABD'sini eski siyasal mekanizmalar- la yönetmek mümkün olmaktan çıkmış- tı. Zaten ABD'de örgütsel olarak da bir karmaşa yaşanıyordu. ABD'nin ülke dı- şındaki siyasal çıkarian ile eskiden oldu- ğu gibi sadece dışişleri bakanlığı değil, savunma bakanlığı, dahası malrye ba- kanlığı ilgileniyordu. Savaşın son yıllann- da Bretton VVoodsta kurulan Dünya Ban- kası, IMF'Iİ mali sistemin başlıca düzen- leyicisr, regülatörü ABD Hazine Bakanlı- ğı idi. Bu güçlerin arasındaki eşgüdümü sağlamak gerekiyordu. Işte, 20. yûzyılın ikinci yansına damgasını vuran siyasal kuruluş, Amerikan Ulusal Güvenlik Kon- seyi, bu koşullarda doğdu. Diğer bir de- yişle, konsey, 18. yûzyılın devrimci Ame- rikası'nın değil, dünya hâkimiyetini Ingil- tere'den devralan emperyal-yayılmacı ABD'nin bir kurumudur. Sürecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle