Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 OCAK 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
D I Ş H A B E R L E R dishab@cumhuriyet..com.tr 11
ABD'nin önde gelen iki düşünce kuruluşu, Bush'a Hazar petrolleriyle ilgili politikalann gözden geçirilmesini önerdi
Bakîı-Ceyhaıı'a karşı İraıı
Bush, Enerji Bakanhğı'na Abraham'ı atadt (AP)
Bush 'un bakanı
Ermeniyanlısı
• Enerji Bakanhğı'na atanan Arap
kökenli Abraham, Hazar
petrollerinden 'hayal' diye söz etmişti.
Dış Haberler Servisi - da, Hazar petrollennden
ABD başkanüğına seçüen "hayal'' diye söz etmıştı.
George V\. Bush dün ka- Cumhuriyetçi Ermeniler
binesine Türkiye'ye so- Ulusal TeşkilatıfNORA)
ğuk baktıJdan belirtilen kuruluşununbaskaruMe-
iki ismı Enerji ve Çahş- lanie Kerneklian, Abra-
ma bakanlıklanna atadı. ham'ın ErmeniJerin dos-
Demokrat Norman Mi- tuolduğunuvekuruluşu-
neta ıse ülaştırma Bakan- nun bu atamadan büyük
lığı'na atandı. memnımiyet duyduğunu
Bush, "Bu, ABD için belirtti.
en uygun olanı yapmaya
kendini adayacak insan- 'Scykirim tanmsin'
lardanohışanbirekip.Bir Senato'da görev yaptı-
başkanın oluşturabilece- ğı 1994-2000 yıllan ara-
ğiengüclütakınrdedı. sında,sıksıkTürkiyekar-
Bush'un Enerji Bakan- şıtı tutum alan Abraham,
hğı'na atadığı Spencer 1995yılında,Ankara'nın
Abraham, şu sıralarda so- Ermenistan ile ilişkilen,
naerenSenatoüyelığıgö- Kıbrıs sorunu ve insan
revinde, Ermeni lobisi- haklan gerekçesiyle Tür-
nin üyesi olarak dikkatle- kiye'ye o dönemde veri-
ri üzerine çekti. len Amerikan ekonomik
KaydadeğerbirErme- ve askeri yardımmınazal-
ni topluluğunun yaşadığı tılmasında rol oynayan
Michıgan eyaletinde isımlerden biri oldu. 48
1994'te yapılan Senato yaşındakı Abraham, Mic-
seçimini kazanarak sena- higan ve Washington'da
tör olan Abraham, 7 Ka- yaptığı konuşmalarda da,
sun'dakı seçimi ise De- Ermeni soykmmının ta-
mokrat rakibi karşısında nınması gerektiğı görü-
kaybetfi. şünü ileri sûrdü.
Arap asıllı Ortodoks Abraham, geçenyıl Er-
Hıristiyanbırailedenge- menıstan ile olan çattş-
len Abraham, Senato'da- masındandolayıABDta-
ki 6 yıllık görevi boyun- rafından Azerbaycan'a
ca, Ermenı yanlısı, Tür- uygulanan yaptınmlann
kiye ve Azerbaycan kar- sürdürülmesı karannın
şıtı görüşleriyle tanındı. aknmasındabaşrolüoyna-
Washington'dakı gözlem- yan isımlerden biri oldu.
ciler, Abraham'ın ABD Bush'un ÇalışmaBakan-
Enerjı Bakanlığı 'na getı- hğı'na getirdiği Hıspanik
rilmesinin, Türkiye'yı ya- (Latin) kökenli Linda
kından ilgilendiren Ha- Chavez de, geçen yıllar-
zar Havzası enerji proje- da Cenevre'deki Birleş-
leri üzerinde ne etkisinin mişMilletler(BM) insan
olacağının şundiden kes- Haklan Komisyonu'nda
tınlemediğını belirttiler. görev yaptığı dönemde
Abraham'ın Enerji Ba- insan haklan konulannda
kanlığf na atanması, Er- Türkiye'ye sert çıkışlar
menı lobisini sevindirdi. yapmasıyla tanınıyor.
Abraham, geçenyıl Sena- Japon kökenli Demok-
to'da Azerbaycan'a karşı rat Norman Mineta ise
uygulanan yaptınmlan Ülaştırma Bakanlığı'na
savunan birkonuşmasın- getınldi.
VVASHINGTON (AA) - ABD'nin
önde gelen düşünce kuruluşlarından
Carnegıe Endowment ve CATO Ins-
titute tarafindan yayımlanan Hazar
havzası enerji kaynaklan konulu ra-
porlarda, ABD'de yakında işbaşı ya-
pacak George W. Bush yönetimine,
ağırhğı Bakû- Ceyhan projesıne ver-
memesi önerildi. Carnegie Endovv-
ment kuruluşunun Rusya ve Avras-
ya uzmanlan tarafindan hazırlanan
"ABD- Rusya lliskilerinin Yenilen-
mesi Gündemi" adlı raporun Güney
Kafkasya bölümünde, ABD'nin, ha-
talı olduğu ileri sürülen Hazar havza-
sı enerji politikasıru ciddi şekilde göz-
den geçirmesi gerektiği savunuldu.
Raporda, Hazar bölgesinde varlığı
kanıtlanan enerji kaynaklannın, dün-
ya kaynaklannın sadece yüzde 2'sini
oluşturduğu belirtilirken ABD'nin bu
bölgedeki menfaatlerinin de sınırlı ol-
• Clinton'ın Bakû-Ceyhan'a verdiği siyasi desteği eleştiren Caraegie Endowment ve
CATO Institute adlı düşünce kuruluşlan, ABD'nin enerji konusunda Rusya ile işbirliği
yapması ve 'Iran seçeneğini dikkate alması' gerektiğini savundular.
duğugörüşüneyerverildi. Camegie En-
dovvment'ın raporunda, "ABD'nin böl-
gedeki cumhuriycderin bağımsızlıJda-
nnın sûrmesinde stratejik çıkan oldu-
ğuifadeedfljyor.Ancak bu vaşamsal bir
çıkar değildir ve ABD'nin. bu cumhu-
riyetlerin, güçlü bir komşu üikenin
(Rusya) tahakkümûne girmesine kar-
şı, önemli bir çabaya girişmesi bekkn-
memektedir" denildi.
Rusya ile işbirliği
Raporda, ABD'nın bölgede Rus-
ya ile ışbırhğı yapması gerektiğı ve
enerji konusunda Iran'ın da önemli
rol oynayabileceği kaydedildi. Clin-
ton yönetiminın Bakû-Ceyhan pro-
jesine siyasi destek vermesini eleş-
tiren Carnegie Endowment'ın rapo-
runda şöyle denildi:
" Yeni Amerikan yönetimi, değişik
bir yaklaşun benimsemebdir. Önce-
likle ABD, Hazar bölgesindeki boru
haüaruıın nereden geçeceğine, piya-
sakoşuDannmkarar vermesini kabul
etmeli ve boru hatünın Türkiye'den
gecmesi için Amerikan hükümetiıun
mali destek ve avantaj sağiamayaca-
ğuu, petrol şirketierine açıkça belirt-
metidir. ABD'nin Bakû-Ceyhan bo-
ru hattma destek vereceği volundaki
beklentilcr, bölgede enerji ile ilgili ge-
lişmelere zararh olmuştür."
Raporda, bu durumda ağırlığın,
Bakû ile Gürcistan'ın Supsa limanı
arasındaki boru hattma verilmesi ve
Karadeniz'e men petrolün Türk bo-
ğazlanndan geçirihnesi gerektiği sa-
vunuldu. Carnegie Endowment'ın
raporunda, ABD'nin Bakû-Supsa bo-
ru hattına ekonomik destek vermesi
gerektiği, Bakû- Ceyhan'ın ise ancak
ileride, Kazakistan petrolünûn de
devreye girmesıyle gündeme gele-
bileceği ileri sürüldü.
Hazarüzerinden Türkiye'ye Tûrk-
menistan gazı getirilmesini öngören
projenin de, "ölürae terk edilmesi"
gerektiği savunulan raporda,
ABD'nin son yıllardaki politikalan
yerine Rusya ile işbiıiığine ağırlık ver-
mesi ve İran ile yakınlaşma sağlan-
ması durumunda, bu üikenin Hazar
petrollerirün dünyapiyasalanna ile-
tilmesinde etkili rol oynamasımn
Washington tarafindan kabul edil-
mesi önerildi.
'Piyasa beliriesin'
Washington'daki bir başka düşün-
ce kuruluşu olan CATO Instıtute'un
Hazar havzası enerji kaynaklan ko-
nulu, Stanley Kober ımzalı raponın-
da da, benzer görüşler savunuldu.
CATO raporunda, Bakû-Ceyhan po-
litikasının, ABD'nin çıkarlanna bir
katlası olmadığı ileri sürülerek "Kul-
lanılacak boru hattma piyasa koşuJ-
lan karar venneB" denildi.
Raporda, ABD'nin Hazar enerji
kaynaklan konusunda Rusya ve Iran
ile işbirliği yapması gerektiği görü-
şü savunuldu.
Bosna ve Kosova'daki uluslararası güçlerde bugüne kadar görev yapan 6 Italyan askeri kanserden öldü
Roıııa NATO'dan açıklaıııa îstiyor
• Italya Başbakanı Amato, gazetecilere yaptığı açıklamada, "NATO,
uranyıimlu mermilerin bütün özelliklerini ve tarihini öğrenmemizi
sağlayacak bütün testleri yapmahdır" diye konuştu.
Kosova ve Bosna'da görev vapüktan sonra kanserden ölen İtatyan askerlerininsayısı,24yaşnıdaki
Carbonaro'nun kan kanserinden ölmesiyle 6'va yükseldi. (Fotoğraf. REUTERS)
Dış Haberler Servisi - Bosna
ve Kosova'daki çatışmalar sıra-
sında bölgede görev yapan 6
Italyan askerinin kan kansenn-
den ölmesinin ardından Italya,
NATO'dan bölgede kullanılan
tûketilnüş uranyumlu mermi-
lerle ilgili açıklama isteyeceği-
ni bildirdi. NATO tarafindan
geçen ay yapılan açıklamada,
ABD uçaklannm 1994-95 yıl-
lan arasında Bosna savaşında,
1999 yılındaysa Kosova operas-
yonu sırasında yaklaşık 10 bin
tüketilmiş uranyumlu tank mer-
misi ve bomba kullandığı bildi-
rilmişti. Tüketilmiş uranyumlu
mermi ve bombalar, yüksek yo-
ğunluklanndan ötürü tanklann
zırhlannı kolaylıkla delebıliyor.
Uranyumlu mermılerin radyas-
yon yaydığı öne sürûlüyor.
1998-99 yıllan arasında Bos-
na-Hersek'teki banş gücünde
görev yapan 24 yaşındakı Sal-
vatore Carbonaro önceki gün
kan kanserinden yaşamını yi-
trrdi. ölen askenn ağabeyi bir
yerel gazeteye verdiği bılgide,
kardeşinin tüketilmiş uranyum-
lu merrnüerle temasının olduğu-
nu söyledi.
'Balkan Sendromu'
Carbonaro, ttalya'da "Balkan
sendromu" olarak adlandınlan
ve tüketilmiş uranyumlu mermi-
lerle teması olan askerlerde or-
taya çıktığı sanılan sağlık so-
runlanndan dolayı ölen altıncı
asker oldu.
Italya Başbakanı Guiliano
Amato. 6. askenn ölümünün ar-
dından yaptığı açıklamada, ül-
kesinin NATO'dan uranyumlu
mermilerin kullanımıyla ilgili
olarak açıklama isteyeceğuıi bil-
dirdi. Amato, Le Republica ga-
zetesine yaptığı açıklamada,
"NATO, uranyumlu mermile-
rin bütün özelliklerini ve tarihi-
ni öğrenmemizi sağlayacak bü-
tün testleri yapmahdır" dedi.
Amato, konunun "çok hassas"
olduğunu vurguladı.
ftalya Sağhk Bakanlığı da,
uranyumlu mermilerle kanser
arasındaki bğalantıyı arastır-
mak üzere bir komisyon kurdu.
ölen 6 askerin yanı sıra bölge-
de görev yapmış olan 30 aske-
rin daha kansere yakalandığı
belirtilıyor.
Belçika'da 5 kişi öldü
Belçıka'da, Bosna'da görev
yapmış olan 5 askerin kanser-
den öldüğü açıklanırken bu
ölümlerle uranyumlu mermiler
arasında bir bağlantıdan söz edil-
medı. Hollandalı askerler arasın-
da da çok sayıda kanser vaka-
sma rastlanırken Ispanya, Bal-
kanlar'da görev yapmış olan 32
bın asker üzerinde tıbbi incele-
me başlattı. Portekiz Genelkur-
may Başkanlığı da 900 eski ba-
nş gücü askeri üzennde, uran-
yumlu mermilerden kaynakla-
nan radyasyona maruz kalıp kal-
madıklan yönünde inceleme
başlatılacağını bildirdi.
Finlandiya hükümeti de, Ko-
sova'da görev yapan bin asker
üzerinde testler yapıldığını,
ancak bu askerlerin çoğunun
uranyumlu bomba kullanılan
bölgelerde konuşlandmlma-
dığını bildirdi. AJmanya'dan
yapılan açıklamadaysa, yapı-
lan testlerde, radyasyonla bağ-
lantılı hastalıklara rastlanma-
dığı belirtildi.
1 İttifaktan açıklama * •
Tehlikesi yok'
Dış Haberler Servisi-
NATO askeri yetkilileri,
Ittifak'ın Balkanlar'daki
operasyonlannda
kullandığı bombalann
içerdiği etkisi azaltılmış
uranyum parçactklannın,
sağlık için potansiyel
tehlike oluşturmadığını
açıkladı. NATO Avrupa
Kuvvetleri
Komutanlığı'ndan
(SHAPE) bir askeri
yetkiliye göre, şu ana
dek yapılan
incelemelerde, bir
insanın tüketilmiş
uranyum parçacıklannı
içine çekmesinin, sağlığı
için potansiyel tehlike
oluşturmayacağı ortaya
çıktı. Füze
parçalannın sağlık için
oluşturduğu tehlikenin
cıva ya da kurşun
gibi ağır metallerin
oluşturduğundan farklı
olmadığını belirten
yetkili, "Tüketilmiş
uranyum içeren
bombalar,
toprakta ve kayalarda
bulunandoğal
uranyumdan yüzde 40
daha az radyoaktif
uranyum içerir" dedi.
ÖRÜŞ / CÜNEYT AKALIN
"28 Şubat Karartan", ülkede genel bir
memnuniyet ve rahatlama yaratmakla
birlikte, sivil toplumca ve sivil toplum ör-
gütlerince yeteri kadar savunulamadı.
Merkez-sağ partiler hatta 28 Şubat'ın
önünü açtığı, dahası iktidara taşıdığı "De-
mokratik So/ Parti" gibi siyasal örgütler
bile, 28 Şubat Olayı'na mesafeli tavıria-
nnı korudular. ANAP gibi koalisyon orta-
ğı partiler ise askerlere karşı çıkamadık-
lan, çıkmaya cesaret edemedikleri için
"hem ağlanm hem giderim" politikasını
benimsediler. Tartışmalar, bir süre sonra
Milli Güvenlik Kurulu, bu kurumun yapı-
sı ve dağılımı üzerinde yogunlaştı. Dinci-
leri ve Avrupa rüzgânnı arkalanna alma-
ya özen gösteren yeni liberal odaklara gö-
re demokrasinin önündeki engel bu ku-
rul idi. MGK olmasa, sivil toplum adını ver-
dikleri örgütler, al takke ver külah, arala-
nnda anlaşarak, uzlaşarak, medyadan
başlayarak siyasal partileri de etkileyerek,
adımlannı daha rahat atabileceklerdi.
Şu soruyu ortaya atıyorum, değerli
okuriann hoşgörüsüne sığınarak: ABD
adındaki büyük ülke, Avrupa Biriiği'ne
üye olmak için başvursaydı (mesela de-
duk!) ne yanıt alırdı? ABD başvursaydı,
ona ne derdi bizim AB'ciler?
ABD'nin siyasal yaşamında belirleyici
bir önem taşıyan Milli Güvenlik Konseyi
(National Security CkxınciO nasıl birorgan-
dır? Bu organ tümüyle sivil bir organ mı-
dır? Bu organ içinde askerlerin yeri ve nis-
pi ağırlığı nedir? Türkiye'de kimi çevre-
ierin MGK'yi ısrarla gündeme getirdiği
bir ortamda, benzeri örnekleri tartışmak
yararlı, öğretici olmaz mı?
Bu satıriann yazıldığı sırada ABD'de
ABD'de 'Sivil Toplum', 'Askerler' ve Türkiye (1)
başkanlığı kesinleşen George W. Bush,
ilk iş olarak dışişleri bakanlığına eski ge-
nelkurmay başkanı ve babası George
Bush'un güvenlik danışmanı Colin Po-
well'ı atadı. Amerikan medyası bunu "ilk
kez birsiyahın dışişleri bakanlığına geti-
rilmesi" olarak allayıp pulladı, ama ka-
nımca Colin Powell'ın bu kilit mevkiye
atanmasının ağır basan yönü, derisinin nen-
gi değil, Körfez Savaşı sırasındaki icra-
atıdır. Üstelik Colin Powell'ın dışişleri ba-
kanlığına atanması, ülkemizde sürup gi-
den "sivil-askerilişkileri" tartışmasına At-
rumlaştıran Amerikan Anayasası'nın tüm
siyasal yetkileri sivil otoriteye verdiği, sa-
vaş ilanı vb. gibi konularda yalnızca Kong-
re'yi yetkili kıldığı, hatta anayasanın dü-
zenli ordudan çok milis güçlerini korudu-
ğu gerçektir. Ancak bunlar, 18. yüzyıla
egemen olan, yurttaşı "bir oy-bir tüfek"
olarak tanıyan ve tanımlayan devrimci
demokrasinin anayasa metnine yansı-
malan olarak kabul edilmelidir.
Aslında silahlı milıslere dayanmayı esas
alan Amerika'nın "kurucu babalar'mm
bu konuda yalpaladıklannı da itiraf et-
li ordu besliyordu. Bu ordu küçük birlik-
ler ve alaylar biçiminde örgütlenmişti.
Amerikalı sosyolog W. Mills'e göre Ame-
rikan-lspanyol Savaşı boyunca Ameri-
kan ordusu milis kuvveti olarak örgütten-
miş; merkezileşmemiş biryapı içinde sa-
vaşan birorduda yerei etkilereaç»k ve mes-
lekten asker olmayan kimseler subay bi-
le olabilmişlerdir. (Iktidar Seçkinleri, An-
kara 74, s. 274).
19. yûzyılın ikinci yansında önce ulu-
sal bütünlüğünü sonra sermayenin te-
kelleşmesini tamamlayan ABD'nin Ispan-
ği tasftye ederek bağımsızlıklannı ilan et-
tikleri sırada oluşturdukJari bir kurum de-
ğil, sonradan ortaya çıkan bir siyasal ku-
rumdur. Bu nedenle anayasal bir kurum
değildir. Ulusal Güvenlik Konseyi, Ame-
rika'nın II. Dünya Savaşfnın doğurduğu
sonuç/an kavramaya ve bunlara karşı ön-
lemler geliştirmeye çalıştığı koşullarda
doğdu. O döneme kadar dünya hâkimi-
yetini elinde tutan Büyük Britanya sava-
şı kazanmıştı, ama tükenmişti. Savaş In-
giltere için bir "Pirvs Zaferi" olmuştu. Ya-
ni aslında savaşı kazanan, kaybetmişti.
'imerika'nın yeni başkanı George W. Bush'un ilk işi eski Genelkurmay Başkanı Colin Powell'ı dışişleri bakanlığına getirmek oldu. Bu,
bir zencinin bu göreve getirilmesinden çok, eski bir askerin kilit bir konuma getirilmesi açısından dikkat çekiyor. Bizdeki liberal-dinci
çevrelerin iddialannm tersine ABD, bir demokrasi cenneti değildir. Örnek bir "sivil toplum" hiç değildir. Bu ülkedeki "siyasal-askeri
kompleks" içinde askerler en üst sırada yer alırlar. ABD'nin dünya çapındaki "emperyal" politikalannı belirleyen "Ulusal Güvenlik
Konseyi" de çoğu kez askerlerce yönlendirilir.
lantik ötesinden bir katkı sağlayarak doğ-
rusu benim işimi de kolaylaştırdı.
Günümüzdeki Amerika odaklı tartış-
malar daha çok bir "şekli hukuk" tartış-
ması biçiminde gelişiyor. "Sivil toplum-
cu" liberal çevreler, bunun böyle olma-
sına özellikle özen gösteriyoriar. Ancak
"şekli hukuk" ya da "lafzi hukuk" tartış-
malan yetersizdir. Toplumsal bilimlerde bir
olayı kavramak için o olayı tarihsel süreç
içinde incelemek zorunludur.
Thomas Jefferson tarafindan kaleme
alınan ve dönemin liberal fikirlerini ku-
mek gerekir. Nitekim Amerika'nın bağım-
sızlıgını kazandıktan sonra seçilen ilk baş-
kan, Jefferson, John Q. Adams, Hamil-
ton vb. gibi "kurucu babalar" değil, ba-
ğımsızlık savaşına kumanda eden Ge-
neral George Washington olmuştur. Yi-
ne de, 19. yûzyılın sonuna (dönüm nok-
tası Amerikan-lspanyol Savaşı) dek or-
dunun Amerikan toplumunda ikincil bir yer
işgal ettiğini vurgulamak gerekir.
Amerikan Iç Savaşı (1861 -65) ileAme-
rikan-lspanyol Savaşı (1898) arasındaki
dönemde, ABD, 25.000 kışilik bir düzen-
yol Savaşı (1898) ile birlikte emperyalist
aşamaya geçtiği tespiti, üzerinde birie-
şiien bir husustur. Buna karşılık, II. Dün-
ya Savaşı'na kadar kendi kabuğundaya-
şamayı tercih eden ABD'nin, izlediği in-
fırat politikasına bağlı olarak, ordusunun
gücü sınırlı kaldığını belirtmek gerekir.
ABD, Batı kampının yeni lideri olarak
dünyanın askeri, ekonomik, siyasal ege-
menliğini ingiltere'den 1946-47'de dev-
ralacaktır. Ulusal Güvenlik Konseyi, Ame-
rika Birleşik Devletleri'nin kuruluşu, yani
yeni dünyadaki kolonilerin sömürgecili-
Ingiltere dünya egemenliğini sürdürebi-
lecek güce artık sahip değildi. Yerini
ABD'ye bıraktı. Yerkürenin dört bir yanı-
na yayılan, dünyanın en büyük ekonomik
ve askeri gücü haline gelen ve dünyajan-
darmalığını Ingiltere'den devralan ABD'nin
devlet yönetimini eskisi gibi ve eski dü-
zeniyie sürdürmesi mümkün değildi. Çün-
kü ABD açısından, eski infirat (isolation)
politikalanna dönmek, yani kendi kabu-
ğuna çekilmek söz konusu olamazdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın elemanlan
beş kıtanın dört bir yanında girişimlerde
bulunuyor, dünyanın her kanşının kade-
rini beliriemede belirleyici bir rol oynama-
ya çalışıyordu. ABD ordusu, kara kuvvet-
leri donanması ve hava kuvvetleri 5 kıta-
da, 3 okyanusta, onlarca milletin toprak-
lanndaydı.
Soğuk Savaş'ın başlangıcı
Dahası, ABD'nin rakibi Sovyetler Birii-
ği de dünya hâkimiyeti hesaplan yapıyor-
du. Onun da ABD kadar olmasa bile,
dünyanın dört bir yanında çıkarian vardı.
Bu çıkariannı diplomatlan, askerleri, ca-
suslan vb. aracılığıyla korumaya çalıştyor-
du. Kısaca yinelemek gerekirse II. Dün-
ya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş yılla-
nnın ABD'sini eski siyasal mekanizmalar-
la yönetmek mümkün olmaktan çıkmış-
tı. Zaten ABD'de örgütsel olarak da bir
karmaşa yaşanıyordu. ABD'nin ülke dı-
şındaki siyasal çıkarian ile eskiden oldu-
ğu gibi sadece dışişleri bakanlığı değil,
savunma bakanlığı, dahası malrye ba-
kanlığı ilgileniyordu. Savaşın son yıllann-
da Bretton VVoodsta kurulan Dünya Ban-
kası, IMF'Iİ mali sistemin başlıca düzen-
leyicisr, regülatörü ABD Hazine Bakanlı-
ğı idi. Bu güçlerin arasındaki eşgüdümü
sağlamak gerekiyordu. Işte, 20. yûzyılın
ikinci yansına damgasını vuran siyasal
kuruluş, Amerikan Ulusal Güvenlik Kon-
seyi, bu koşullarda doğdu. Diğer bir de-
yişle, konsey, 18. yûzyılın devrimci Ame-
rikası'nın değil, dünya hâkimiyetini Ingil-
tere'den devralan emperyal-yayılmacı
ABD'nin bir kurumudur.
Sürecek