Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2001 SALI
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİSİBMEN
Azgelişmişliğin Kaderi
Ateş düştüğü yeri yakar. Ama daha önce yanmjş
kişi, karşısında yananın acısını daha iyi anlar.
Hindisfan'ın Gucarat eyaletindeki 7.9 büyüklü-
ğündeki depremi Türk insanı başka ulkelerden da-
ha fazla duydu içinde. Deprem bölgesine ilk ulaşan
yabancı kurtarma ekibi Türkler oldular.
Gucarat depremi, 17 Ağustos 1999'daki dep-
remden çok daha büyük, 7.9. Unutmayalım ki 7.4
ile 7.9 arasındaki fark aritmetik değil.
ölü sayısı konusunda kesin bir rakam yok. Şim-
dilik 15 bin olduğu söyleniyor, ama rakamın yüksel-
mesi, ne yazık ki kesin gibi.
Üstelik Hindistan ve Türkiye gibi azgelişmiş ül-
kelerde yayımlanan rakamların doğruyu yansıttığı
da çok kuşku götürür.
1999 17 Ağustos depreminde kaç kişinin yaşa-
mını yitirdiği hâlâ belli değil. Rakamı 15.600'de tu-
tan da var, 20.000 olduğunu söyleyen de, ama ge-
nel kanı kayıpların daha büyük olduğu yönünde.
Korkarım, Hindistan'daki son Gucarat depremin-
deki kayıp sayısı da hiçbir zaman tam olarak çık-
mayacak ortaya.
Tıpkı bizde olduğu gibi...
Gucarat depremi ile 19 Ağustos depremi arasın-
daki benzerlikler yalnız bu değil.
• • •
Yoksulluğün gözü kör olsun! Insanlar başlannı
sokacak bir yere öylesine muhtaç oluyor ki, oranın
güvenli ve sağlık koşullanna uygun olup olmadığı-
na bakamıyor bile.
Hindistan ile Türkiye bu açıdan da benziyorlar bir-
birlerine.
Ama olayı azgelişmişliğin yoksulluğu ya da yok-
sulluğün azgelişmişliği ile açıklayamayız.
Unutmayalım, 19 Ağustos depremi Türkiye'nin
gelişmiş bölgelerini vurdu. Binalar ülkenin güney-
doğusundakilere, Orta AnadolıTdakılere göre da-
ha varsıl koşullarda yapılmıştı.
Ama azgelişmişlik yalnızca olanak azlığıyla sınır-
lı kalmayıp ayru zamanda düşuncede eksiklik, kav-
rama yeteneğinin darlığı ve hertürlü olasılığı öngö-
ren bir düzenleme ve denetleme sisteminin yaşa-
mageçirilmesıninbecerilememesigibihususlanda
içerdiği için, Gucarat'ta da Izmit ve Gölcük'teki gi-
bi, aslında o büyüklükteki bir depreme dayanabil-
mesi gereken betonarme binalar, "adamsendeci-
lik" yüzünden yıkılmıştır.
Burada da Hindistan ile Türkıye arasında bir ko-
şutluk yaşandığını görüyoruz.
- Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi, Hindistan'da da kay-
bm bu denli büyük olmasının nedeni, doğal afetten
çok her düzeye bulaşmış insan ihmalidir.
• * •
Kaderci olmasanız bile arada, "Azgelişmişliğin
kaderi mi?" diye sorrrtaktan alamıyorsunuz kendi-
nizi.
Çok şükür ki böyle düşüncelen hemen silıvere-
cek ömeklere de rastlıyorsunuz.
Iran da komşusu Türkiye gibi, kiml atanlarela ola-
ğanüstü tarihi birikim ve zenginliktere sahip olmak-
la biriikte, günümüzün azgelişmişleri arasında yer
alıyor.
Hatta Iran demokrasisinin, yıllardır bizimkinden
çok daha az gelişmiş olduğunu bile söyleyebıliriz.
Iran'da beş aydının 1998 yılında arka arkaya öl-
dürülmeleri olayı "Iran Susuhuk'u" olarak nitelen-
diriliyordu ülkemizde.
Bu olayın muhafazakâr-yenilikçi çatışmasının kri-
tik gerilim odaklanndan biri olduğu da biliniyor ve
18 eski gizli servis elemanının askeri mahkemede-
ki duruşmalannın gizlı yapılması reformcular tara-
fından eleştiriliyordu.
Bilindiği gibi, Iran'da oy çoğunluğuna ve halk
desteğine sahip olan reformcular, derin devleti el-
lerinde tutan muhafazakârlar karşısında yanm ya-
malak bir demokrasiyi bile ayakları üstüne oturta-
bilecek bir güce henüz kavuşabılmış değillerdir.
Ama bu duruma karşın, Iran Susurluk'unun 18 fa-
ilinin üçü duruşmalarsonunda idama mahkûm edil-
di. Yargılama sonunda beş muebbet hapis, yedi 2
-10 yıl hapis, üç de beraat karan çıktı.
Ve bu olaylar üzerine Tahran'da kimse çıkıp, "Va-
tan için kurşun atan da yiyen de birdir" gibi bir söz
söylemedı; söylediyse de etkili olamadı.
Demek ki garip umursamazlık ve umarsızlıklan,
azgelişmişliğin kaderi ile açıklamaya da olanak yok.
Hem toplumu hem demokrasisi azgelişmiş olan
Iran, kendi Susurluk'unu çözdü.
Türkiye mi, o hâlâ "fırsatlar ülkesı" olarak nitelen-
mekle iftiharetmekle meşgul, bu ilandaki gerçek ni-
telemenin ne anlama geldiğini bile doğru dürüt an-
lamadan...
Ağca, iade-i muhakeme istedi
Abdi Ipekçi davası
yeniden başladı
İstanbul Haber Ser-
visi - Milliyet Gazetesi
Genel Yavın Yönerme-
ni Abdi Ipekçi'nin öl-
dürülmesıne kanştıkla-
n iddia edilen Yalçın
Özbey ile Yusuf Çelik-
kaya'nın yargılanması-
na başlandı. Davanın
ilk duruşmasında tanık
olarak dinlenmek iste-
nen Ipekçi'nin katıli
Mehmet AK Ağca. da-
vanın mağduru oldu-
ğunu belirterek tanık-
lıktan çekildi ve iadei
muhakeme (davanın
yeniden görülmesi)
için başvuracağını söy-
ledi. Gıyabi tutuklu sa-
nık Özbey'ın, Türki-
ye'ye iade istemi de
Belçika tarafından
kendi me\ zuatlarına
göre "dava zamanaşı-
ııuna uğradığT gerek-
çesiyle reddedildi.
Istanbul 7. Ağır Ce-
za Mahkemesi'ndeki
oturunıa. davanın gı-
yabi tutuklu sanıkla-
nndan Özbey ile Ünye
Cezae\fnde tutuklu
olarak kalan Çelikka-
ya katıhnadı. Belçika
Uluslararası Hukuk ile
Dış Ilişkiler Müdürlü-
ğü, Yalçın Özbey'in ia-
desi için gönderilen
dosyaya yanıt olarak
kendi mevzuatlanna
göre Özbey'e yönelti-
len suçun 10 yıllık za-
manaşımı süresine
bağlı olduğu ve olayda
zamanaşımı dolduğu
için Türkiye'nin Öz-
bey "i tutuklama iste-
minin reddedildıği be-
lirtildi.
Mahkeme heyeti,
Özbey'ın gıyabi tutuk-
luluk halinin devamı-
na, Çelikkaya'nın bir
sonraki celsede hazır
bulundurulmasına
karar vererek oturumu
erteledi.
Diyarbakır suikastında ismi açıklanmayan görevlinin, örgütle bağlantısı araştınlıyor
Eııuüvetüı çaycısı gözaltmdaDtYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Di-
yarbakır Emniyet Müdürü AK Gaffar Okkan ve
5 arkadaşının şehit edilmesinin ardından baş-
latılan operasyon büyük bir gizlilik içinde yü-
rütülürken emniyet müdürlüğü binasındaki bir
çaycının örgüt bağlantıh olduğu iddiasıyla gö-
zaltına alındığı öne sürüldü.
Istanbul'da teslim olan tetikçi Nizamettin
Gökçe de önceki gece geç saatlerde, gerçekleş-
tirdiği eylemler hakkında yer göstermelerde
bulundu. Saldın olayına kanştıklan öne sürü-
len ve olaydan birkaç gün sonra yakalandıkla-
n iddia edilen ve adlannın 26 kişilik tetikçi lis-
tesinde yer aldığı belirtilen 4 zanlı hakkında da
resmi bir açıklama yapılmadı.
Olayda "köstebek'" olduğu iddialan da araş-
tınlırken, Şehıtlık semtındeki emniyet müdür-
lüğü binasında çaycı olarak görev yapan bir ki-
şinin saldırganlara bilgi verdiği gerekçesiyle
gözaltma alındığı öne sürüldü. Bu konuya iliş-
kin de resmi bir açıklama yapılmadı. Gökçe'nin
Diyarbakır'da çok sayıda cinayet olayına kanş-
tığı, bazı eylemler için talimat verdiği, bazıla-
nnda da tetikçi olarak rol aldığı belirlendi.
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Sav-
cısı Kemal Esenkaya tarafından 22 kişinin ölü-
mü ve 22 kişinin de yaralanması olaylannı ger-
çekleştirdikleri iddiasıyla idamı istenen Şahin
Altunterin,Süleyman AHmboğa ve Mehmet Ali
Alabalık için hazırlanan ıddıanamede, Niza-
mettin Gökçe'nin 1990-2000 yıllan arasında
bazı öldürme ve yaralama eylemlerine katıldı-
ğı belirtildi. Gökçe, iddianameye göre, Şahin
Altunterin'in talimatıyla, adı belirlenemeyen
bir PKK itirafçısının öldürülmesi eyleminde
yer aldı. Gökçe, Saraykapı semtinde gerçekle-
şen bu eylemde, üst sorumlu "Muraf kod ad-
lı Mustafa Demir veya "Sadüc" kod adlı Sadun
Çiğdem'e bağh olan eylem birimi sorumlusu
"Seyfettin" kod adlı Şahin Altunterin'in talima-
tıyla, "Mahsun" kod adlı CihanYeşil, "Mahir"
kod adlı Sezai Orak Ue birlikte çahştı.
Iddianamede, 15 Şubat 1994 tarihinde E-
mek Caddesi üzerinde bakkal dükkâm işleten
Çelebi Gül'ün öldürülmesi eyleminden so-
rumlu tutulan Cihan Yeşil ise ifadesinde, bu
eylemin talimatını Nizamettin Gökçe'nin ver-
diğini belirtti.
Iddianamede, 30 Nisan 1994 tarihinde Isken-
derpaşa Mahallesi'nde öldürülen llhan Böçkün
ile ilgili eylemde de Gökçe, "eylemigerçekleş-
tiren" olarak gösterildi. Ancak Cihan Yeşil ifa-
desinde, Gökçe'nin eylemi gerçekleştiren kişi
ohnadığını, "talimaü veren" kişi olduğunu söy-
ledi. Nizamettin Gökçe'nin adı, 15 Mayıs
1994'te Menzilci Kenan Aydm'ın öldürülmesi
eyleminde de "konıma" olarak yer aldı. Ancak
Cihan Yeşil ifadesinde Gökçe'nin koruma de-
ğil "tatimat veren" olduğunu belirtti.
Samklardan Şahin Altunterin ifadesinde,
Gökçe'nin örgütle ters düştüğü için Istanbul'a
kaçtığını söyledi. Nurettin Gökçe'nin karde-
şi olan YılmazGökçe'nin, "MtTajanı" oldu-
ğu kuşkusuyla Çınar ilçesi Pembeviran'daki
örgüte ait sorgu evinde MehmetAnca tarafin-
dan sorgulandıktan sonra öldürüldüğü de be-
lirlendi.
Sakarya'nın Hendek ilçesinde yapılan ope-
rasyonda ise Okkan'a yapılan suikastin zan-
lılanndan olduğu tahmin edilen uzun sakallı,
şalvarlı ve kimliği açıklanmayan bir kişi
gözaltına alındı.
FETHULLAH GLLEN DAVASI
'Peygamber
dönemiııi
istiyorlar'
• Tanık olarak dinlenen Eyüp Kayar,
cemaate yardım toplama toplantılanna
katıldığını belirterek "Bu toplantılarda,
kişiler otomobillerini, yüzüklerini
cemaate verirlerdi. îhsan Kalkavan'ın
da her sene cemaate 1 milyon dolar
verdiğini duydum" diye konuştu.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Fet-
hullah Gülenın, "laik devlet yapısını de-
ğiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir
devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt ku-
rup bu amaç doğrultusunda faalhetierde
bulunduğu" gerekçesiyle yargılandığı du-
ruşmada tanık olarak dinlenen Eyüp Ka-
yar, örgütün "peygamber dönemini getir-
mek istediğmi" söyledi. Kayar ,örgütün
gençlik, TSK, emniyet ve adalete sızma-
yı hedeflediğini vurguladı.
Gülen'in şeriat devleti kurmak amacıy-
la örgüt kurduğu gerekçesiyle 10 yıla ka-
• dar ağır hapis cezasına çarptmlması iste-
miyle yargılanmasına dün devam edildı.
Ankara 2 No'lu DGM'de görülen davanın
dünkü dunışmasma, ABD'de bulunduğu
bildirilen sanık Gülen katılmazken, avu-
katlan Abdülkadir Aksoy ve Orfaan Er-
demli ile müdahil Eyüp Kayar ve avukaü
Hüsevin Buzoğlu katıldı. Duruşmaya sav-
cı olarak soruşturmayı yürüten Nuh Me-
te Yüksel çıktı. Tanık olarak dinlenilen
Eyüp Kayar 5 sayfadan oluşan ifadesini
okudu. İfadesinde, cemaat ile 1989 yılın-
da Istanbul'da tanıştığmı belirten Kayar,
Istanbul'daki 2 bin 500 ışık evinden birin-
de eğıtim aldığını söyledi. Eğitimin belli
bir sistem ve program dahilinde yapıldı-
ğını bihnediğini, bunun daha sonraki yıl-
larda farkına vardığını ifade eden Kayar,
şunlan söyledi: "Aklığımeğitimorta3.sı-
nıfta ivme kazandı. Bizlcre 'şakirt- Kuran
talebesi' diye hitap ediliyordu. Fen lisderi
ve askeri Uselerde yetişenlerin cemaatin
amacını gerçekleştireceği düşünüldüğün-
den bu okullann sma\ lanna hazırlamyor-
duk. Daha sonra benim yurtdışındald iş-
lcri takip etmeme karar verikü. 3 sene son-
ra cemaate adam sokmam istendL Buna
da 'adam kafalama" diyorlar. Esnaf abiler
kanalıyla para proUemi de yoktu."
Kayar, yardım toplama toplantılanna
katıldığını, toplantıya başkanlık eden
semt imamının paralannın hizmete gitti-
ğini söylediğini ifade ederek "Bu toplan-
ülarda, kişiler otomobillerini, yüzüklerini
cemaate veıirlerdL Îhsan Kalkavan'ın da
her sene cemaate 1 milyon dolar verdiğini
duydum" diye konuştu. Duruşma ileri bir
tarihe erteledi.
"^mşek-1"
adıverikn
operasvonda,
33tabanca,3
Uamarka
otomatik
tabanca,bu
tabancalara
ahl
susturucu,2
Kalaşnikof
marka
otomatik
tüfek.36
şarjör. bu
silahlaraait
değişikcapve
markada
1700 mermi
velcep
tdefonude
geçirildi.
(Fotograf:
AA)
Suikostsüahkm elegeçirildi
ŞANLIURFA (Cumhuriyet) - Şanlıurfa
ll Jandanna Komutanlığı ekiplerince
"Şimşek-1" adı verilen operasyonda, Ku-
zey Irak'tan gelen bir kamyonun akarya-
kıt deposunda, aralannda susturuculu 3
Uzi marka suikast silahının da bulunduğu
çok sayıda silah ve mermi ele geçirildi.
Olayın terör örgütleriyle ilgili bağlantıla-
n araştınlırken 3 kişi gözaltına alındı.
Şanlıurfa Jandarma Komutanlığı'na
bağlı Istihbarat Kaçakçılık ve Organize
Suçlarla Mücadele Şube timleri, Kuzey I-
rak'tan Türkiye'ye giriş yapan bir kamyo-
nun silah taşıdığı yolundaki duyum üzeri-
ne harekete geçtiler. Güvenlik güçleri. Ku-
zey Irak'tan gelen Abdülkadir Orhan yö-
netimindeki 63 HH 690 plakalı kamyonu,
Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye gir-
dikten sonra takibe alarak, Viranşehir'e
bağh Karakuzu köyü yakınında durdura-
rak aradılar. Kamyonun akaryakıt depo-
sunda yapılan aramada ele geçirilenler
şöyle: "Değişik çap ve markada 33 taban-
ca, suikast sflahı olarak büinen 3 Uzi mar-
ka otomatik tabanca, bu tabancalara ait 1
susturucu, 2 Kalaşnikof marka otomatik
tüfek, 36 şarjör, bu silahlara ait değişik çap
ve markada 1700 mermive 1 ceptelefonu."
Yetkililer, silahlann terör örgütleriyle
bağlantısının ve daha önce herhangi bir
olayda kullanılıp kullanılmadığının araş-
tınldığını söylediler.
Emniyetin Hizbullah raporu
Universitede
tutunamıyorlar
İLHANTAŞÇI
ANKARA-Hizbullah üyelerinin büyük
bölümünün orta ve lise dengi okul
mezunlanndan seçildiği, öldürme ve
yaralama türü eylemlerin bu gruptan
tetikçilerce gerçekleştirildiği bildirildi.
Üniversiteye yönelik çahşmalardan örgüte az
da olsa katılım sağlandığı, ancak bu
kesimdekilerin çoğunlukla tebliğ aşamasında
çalıştıklan belirlendi. Emniyet Genel
Müdürlüğü Istihbarat Daire Başkanlığı 'nca
hazırlanan "Hizbullah Orgüöeri" adlı raporda
şu unsurlar dikkat çekıyor:
• Aileler büyük çoğunlukla Kürt kökenH
Orgüt mensuplaruun amacı 'tran lslam
Cumhuriyeti'ni örnek alan bir Kürt lslam
Devleti' kurmak olarak açıkladı.
• Aileler çok çocuklu.
• Çekirdek kadro mensuplan dinine düşkün
insanlardan seçilmcktedir.
• Orgüt mensuplan çoğunlukla Diyarbakır,
Batman, BingöL, Mardin gibi Güneydoğu illeri
nüfusuna kayıtn ailelerin çocuklandu;
Örgütün en önemlı eleman sağladığı
yerlerden birinİB camiler olduğu vurgulanain
çahşmada, son dönemde örgüt içerisindeki en
yoğün yaş grubunun 1970-1974 yıllan
arasında doğan mensuplann oluşturduğuna
dikkat çekiliyor.
Caffar Okkan suikastı
Vekiller 'kuşkulu'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP
Diyarbakır Milletvekili Abdülbaki Erdoğmuş,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan
suikastıyla ilgili olarak gözlenn Hizbullah'a
çevrildiğini belirtirken "Ancak, Hizbullah'ın ilk
kez böyle bir eylem gerçekleştirdiği göz önünde
bulundurulursa, akla bazı ciddi kuşkular
geflyor" dedı. FP'lı Abdülkadir Aksu da
"Hizbullah'a saplanıp kahnmamah; olay çok
yönlü düşünühnelL Hizbullah'ın evlemleriv le
kryaslandığında bu olayda çeKşkOer var" dedi.
Fethııllah Giilen îsveç'te okul açıyor
LEYLA TAVŞANOĞLU
STOCKHOLM- Fethullah Ho-
cacılar şimdi de Isveç'te okul aç-
mak için kollan sıvadılar.
Bu konuda bize bilgi veren kay-
naklar, ilk aşamada Fethullah Gü-
len'in müridi olduklan bilinen üç
kişinin gazeteci kimliğiyle Stock-
hohn'e geldiklerini ve kendileri-
ni basın mensubu olarak akredite
ettirdiklerini anlattılar.
Bu kaynaklara göre, üç Fethul-
lahçıdan birisi daha önce Filipin-
ler'de, Manila'da bir lise açılma-
sında çahştı. Öbür ikisi ise Is-
veç'te sürekli kalabihnek için Is-
veçli kızlarla evlendiler. Isveç gi-
bi hayat pahalılığımn çok yüksek
olduğu bir ülkede nasıl geçiniyor-
lar, sorumuza da şu yanıtı aldık:
"Gazeteci olarak akredheler. Kişi
başma ayda 35 bin Isveç Kro-
nu'nun (23 milyar TL.) üzerinde
para ahyoriar. Cihan Haber Ajan-
sı, ya da Zaman gazetesi kadro-
sundalar. Buradaki Türk ailelere
de yaklaşımlan Uginç. İsveç'e ge-
len Türklerin yüzde 98'i Kon-
ya'nm Kuhı ya da CihanbeyK ilçe-
sinden. Bunlara yanaşryıorlar. 'Ço-
cuğunuzun derslen nasıl? Yar-
dımcı olalım" diyoriar. Çocuklar
SoUentuna'daki binaya, ders al-
maya götürülüyor. Ama bu ders-
hane yasadışL"
Bu kişilerin yılda birkaç kez
New York'a da gittikleri ve bir çe-
şit Müslüman misyonerlik çalış-
ması yaptıldan belirtiliyor.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Atina'nın Plakasemtindeyiz. Nefe-
li lokantasındayız. Nefeli, Yunan mi-
tolojisinin ünlü kadınlanndanmış. Pe-
tikos Yorgos ve Aleksopulos Yan-
nis'ten oluşan "Ağır Gemiciler" adlı
müzik grubu Yunanca ezgiler söylü-
yor. Hep tanıdık parçalar. Bizler "Sev-
da nedir bilmezdim, o da geldi başı-
ma'diyoruz. Yunanlılar kendi dillerin-
de aynı şarkıyı söylüyorlar.
Kostas, Almanya'dan geziye katı-
lan Yunanlılardan. Bütün söylenen
türkülerin Türkçesini biliyor. Kostas'ın
annesi Silifkeli'ymiş. Kostas, Yuna-
nistan'ın Arnavutluk sınınndaki Nea
Selefkia'da (Yeni Silifke) doğmuş. Si-
lifke'nin Rumlan 1920'lerin başında-
ki "müöade/e"sırasındagelipyerleş-
tikleri ve kendi kurduklan kasabaya
"Yeni Silifke" adını vermişler. Kos-
tas'a annesi Türkçeyi öğretmiş. Çok
güzel Türkçe konuşuyor. Çocuklan-
nın da Türkçeyi bildiklerini söylüyor.
Kostas, Silifkeli Türkmen ağzıyla ko-
nuşuyor. Sanki dün oradan gelmiş gi-
bi.
Istanbullu Aleko, Midilli uzosu ıs-
mariadı. Rakıya en yakın lezzeti Mi-
dilli uzosunun taşıdığı inancında.
Uzoyu içtikçe neşesi arttı. Lokanta-
Sto Galata Ta Pio Krasi
nın dar mekânında, kendisine sirtaki
yapacak boşluk aramaya başladı.
Müzik başlayınca "Galata Kasap Ha-
vası" diyerek yerinden fırladı. Onun
ardından grubumuzdaki Türk kadın-
lar. Hep birlikte kendilerini, Galata ka-
sap havasının havasına kaptırdılar.
AJeko, sirtakiyi usulünce yapıyor,
pek havalı. Oturunca da bana türkü-
lerin sözlerini tercüme etti. "Sto Ga-
lata Ta Pio Krasi" tûrküsünün ilk üç
dizesişöyle: "Galata'da şarap içece-
ğiml Beyoğlu'nda sarhoş olaca-
ğım/Tarabya'da öleceğim." Galata,
şimdi avizecilerin mekânı. O zaman-
lar, Rumlann, Yahudilerin ve Müslü-
manlann yaşadığı en kıymetli yerlerin
başında gelirmiş. Içki, Galata'nın
meyhanelerinde içilirmiş. Sonra Be-
yoğlu'nda sarhoş olunur ve sonra
aşktan yürekleri yananlarTarabya'ya
doğru ateşlerini söndürmeye gider-
lermiş.
Aleko, türküleri tercüme etmeyi
sürdürüyor. "Boğazın kenannda otur-
muş konuşuyoruz/Sen Türk'sûn ben
Yunan/Sen Allah dıyorsun, ben
Isa/Biraz uzo, biraz şarapla/Kederte-
ri unutup sarhoş olalım."
•••
Rhea Lambropoulou, Atinalı bir
avukat. Istanbul'da karşılaşsanız,
onu Türk kadınlanndan ayırt edemez-
siniz. Doktorasını Fransa'da yapmış.
Konusunu sordum: "Istanbul'daki
azınlıklar." Nedeni belli oldu. Rhea, 5
yaşındayken 1963 sürgününde Istan-
bul'u terk edenlerdendi. Terk edilen
mekân ise Beyoğlu. RheaTürkçe bil-
miyor, Kostas kadar şanslı değil.
Çünkü onlar Atina'ya gelmişler. Kos-
tas'ın ailesi gibi topluca bir mekâna
yerteşmemişler.
Elimde Atina haritası, çok sayıda
tanıdık semt ve sokak isimleriyle kar-
şılaşıyorum. Maraşlı Sokağı, Nea
Smirni {Yeni Izmir) semti bunlardan
bazılan. Plaka, Atina Akropolisi'nin
hemen çevresindeki semtin adı. Iki
katlı evleri, daracık sokaklan ve yo-
kuşlanyla biraz Beyoğlu'nu, biraz Ga-
lata'yı, biraz Fener'i andınyor. Istan-
bul'un evleri daha yüksek. Plaka'da-
ki evler iki, en fazla üç katlı. Çoğun-
luğu bakımlı. Yeni yeni tamir edilen-
ler de var, tamire muhtaç olan bakım-
sızlar da.
Melina Merküri, uzun yıllar süren
Kültür Bakanlığı sırasında bu bölge-
yi korumaya almış. Restorasyon hâ-
lâ sürüyor. Plaka, geceleri turist akı-
nına uğruyor. GündüzAkropolis'i ge-
zenler akşama doğru Plaka'ya iniyor-
lar. Plaka, tavemalarla dolu. Her yer-
den buzuki sesleri geliyor. Uzolar içi-
liyor, sirtakiler oynan/yor, tabaklar kı-
nlıyor. Bizim Türk olduğumuzu anla-
yan esnaf arasında Türkçe türküler
söyleyenler çıkıyor.
•••
Atina tannlarkenti. Adını tannça At-
hena'dan alıyor. Akropolis'in müzesi
Athena'nın heykelteriyte dolu. Bazen
elinde kılıç, bazen yılanlarla Athena,
Atina'yı koruyor. Akropolis'ten şehrin
heryerini görmek mümkün. Atina'nın
bir bölümü yeşil kalmış. Diğeri bildik
bir manzara, her yer apartmanlarla
dolu. Yalnız Istanbul'daki gibi birgök-
delen merakı yok. Bir iki yüksek bina
var, onlann hiçbiri de Istanbul'daki
kadar yüksek değil.
Atina, Istanbul'la karşılaştırılınca
tertemiz bir kent. Trafik sorunu Istan-
bul kadar olmasa da merkezde sıkın-
tı fazla. Atinalılar neşeli insanlar. Eğ-
lenmesini biliyorlar. Onlann bu neşe-
li halini izledikçe, hayıflanıp duruyo-
rum. Anadolu topraklan ve Istanbul,
Rumlann gidişiyle çok şeyleryitirmrş.
En çok da neşesini.
Atinalı Büyükadalılann buradaki
derneğine daha gitmedik. Irini'yle
Büyükada sohbeti yapmak güzel ola-
cak. Kaldığımız otelin bulunduğu so-
kağa Melina Merküri'nin bir büstünü
dikmişler. Atina'da heykel çok. Müze-
lerde kadın heykelleri var, Atina'nın
sokaklannda genellikle erkek heykel-
leri. Askerler, milli kahramanlar, pa-
pazlar çoğunlukta. Melina'nın beyaz
mermerden yapılmış büstü çok güzel
olmuş.
Melina Merküri ve Mikis Teodora-
kis, Yunanistan'ın yakın tarihinte
damgasını vurmuş, iki önemli isirn.
Onlar, 1974 cuntasına direnişin sern-
bol isimleri. Direnen iki aydın, iki sa-
natçı. Atina onlaria gurur duyuyor.
Garip değil mi! Biz ise kimlerie gurur
duyuyoruz...