15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2001 SAU 14 J. LJJLI. kuttur(&cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN Operasyonlar ve '1. Perde'Önûmde bir "operasyonlar şema- a" duruyor (21 Ocak'2001 tarihli Cumhuriyet). Mayıs 2000'den buya- na hızla gelişen ve bürokrasi çarkı- nı da içine alan tutuklamalar, gözal- tılar şeması. Bildiğimiz olaylann kuşbakışı görünümü... Operasyonla- ra konan kod adlanna takıldım. Ba- zılan genelde bende "hoş" çağnşım- lar yaparlar. Mesela "Bsdina", Kap- tan Ahab ve Moby Dick'i hatırla- tır... "Matador", ihtiraslı aşklan dü- şündürür. *Sis",bireyinkaybolmuş- luğunu, birey veyer arasındaki uyum- suzluğu simgeler. "l.Ferde" ise doğ- rudan tiyatroyla örtüşür. Sanatla, sa- natçıylabütünleşir... Ama,buşema- da çağnşımlar farklı. Göstergeler, henüz ortada yargı tarafindan onan- mış, kesinlik kazanmış bir durum olmasa da suç ve suçluya yönelik ta- nımlamalarla örtüşüyor. • • • Inanılmaz bir çöküntünün orta yerinde durmuş çevremizde olanla- n anlamaya. anlamlandırmaya ça- lışıyoruz. Içimde bir yerler acıyor. Pek çoğumuzun içinde bir yerler acıyor, bir şeyler kopuyor. Yaşanan çirkinlikleT diz boyu ve hepsinde de bir kademeler zinciri söz konu- su. Yani, eskilerin deyimiyle bir • Inanılmaz bir çöküntünün orta yerinde durmuş çevremizde olanlan anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz. Yaşanan çirkinlikler diz boyu ve hepsinde de bir kademeler zinciri söz konusu. "silsele-imeratib". Zincirin ucu ne- relere kadar uzanır bilinmez, ama bilinen tek şey, bürokrasi kûltürü- nün bizde eksik oluşu. Bürokrasi çarkı içinde gerekli otokontrol me- kanizmasının yerleşmemiş olması kapılan bu çirkinliklere acıyor. Ba- kıyorum da, onca patırtının orta- sında tek bir istifa olayı yaşanma- dı! Kendi kendime sormadan ede- miyorum; bu bir sıcak iklim virü- sü mü acaba? ••• "l.Fente* operasyonu, baştaDev- let Tiyatrolan Genel Müdûrü Rah- mi DUKgilolmak üzere sekiz tutuk- lu ve on dört gözalrıyla birlikte yar- gı sürecinin başlamasıru bekliyor. Sanat adına, tiyatro adına, Devlet Ti- yatrosu adına üzücü bir durum. Bu olay, ister istemez, Rahmi Dil- ligil'in Devlet Tiyatrolan'nın başı- na bir *saray darbesT ile atandığı ta- rihten bu yana bu kurumda yaşan- maktaolanciddi sorunlanbirkezda- ha gündeme getiriyor ve bundan sonrası için yıllardır üzerinde konu- şulan "yeniden yapüanma" süreci- nin artık dosyalar arasında uykuya bırakılmamasıru, yeniden ve de "laf değil iş üreterek* ele alınması ge- rektiğini ortaya koyuyor. Devlet Ti- yatrolan kurulduğu günden bu ya- na pek çok yapısal ve yönetsel so- run yaşamış, ama hiçbirdönemdebu denli keyfi ve baskıcı bir yönetim- le karşı karşıyakalmamıştı. Bu ara- da, yönetsel karmaşanın sanatsal üretimi etkilediği de bir gerçektir. Rahmi Dilligil'in, Kültür Baka- nı tstemihan Talay tarafindan (dö- nemin Genel Müdürü Lemi BU- gin'in görevli olarak yurtdışında bulunduğu sırada) apar topar göre- ve atandığı tarihten bu yana sergi- lediği performans sürekli olarak so- ru işaretleri içermiş ve basında bu konunun üzerine gidilmiştir, ama ne yazık ki Kültür Bakanlığı, bu sorunlan ve sorulan tartışma gere- ğini bile duymarruştır. Bugün orta- ya çıkanlan fatura yolsuzluklanru, olay henüz yargı aşamasında oldu- ğu için bir yana bırakacak olursak; DevletTiyatrolan sanatçılan ve Ge- nel Müdür Rahmi Dilligil ile ekibi arasındaki ilişki daha ilk gününden "karıgrenolmuşbirilişkrdir. O şe- kilde de sürmüştür. Dilligil ve ekibinin işbaşnıa gel- mesiyle yaşanmaya başlayan olum- suzluklara ilişkin uyanlann Kültür Bakanlığı tarafindan sürekli olarak göz ardı edilmesi de aynca dikkat çekicidir. Genel müdürün görev- lendirme yöntemini kınayan 200 sanatçının bir araya gelmesi yöne- tım tarafindan 'sokakgösterisi' ola- rak değerlendirilmiş ve bu sanatçı- lar hakkında soruşturma açılmıştır. Devlet Tiyatrosu tarihinde ilk kez bir araya gelen 7 eski genel müdü- rün ortakaçıklamalanndayönetime dairbeklentilerini bildirmeleri 'post kavgasT olarak nitelendirilmiştir. Serfaat Nalbantoğju, M Sürmeti gı- bi sanatçılar işten atılmış, Feyha Çelenk. Lemi BUgin gibi sanatçılar rotasyon gerekçesiyle başka kent- lere gönderilmiştir; Kenanlşık, Yü- celErten,SelçukYöntem gibi sanat- çılar emekli olmaya zorlanmıştır... Bu kadar mı? Hayır, daha pek çok çirkinlikler yaşandı, ama Kültür Ba- kanlığı yanlışlıklarla yoğrulmuş bu yönetim sistemini, bu sancılı ilişki- leri suskun izlemekk yetindi. Ko- nuşması gerektiği zamanlarda da ibre hep Genel Müdür Rahmi Dil- ligil tarafinı gösteriyordu. Neden? Bakan'ın bu tavnnın en belirgin ör- neğini Dilligil'in eser hırsızlığı yap- tığı iddialan gündeme geldiği sıra- dayaşadık. lstemihanTalay maale- sef bu çok ciddi suçlamanın soruş- turuhnasuıa izin vermedi... Kartopu yuvarlana yuvarlana bu noktaya kadar geldi. Tiyatro sana- tını ülkemizde yaygınlaştıran, sev- diren bir kurumun çalışanlanndan bir kısmırun adlannın yolsuzluklar kapsamında zıkredilmesi üzücü. Şu noktada fazla söylenecek şey yok. Karan yargı verecek. Ama, "eğer kirti işler yapüâıysa, kirtenen Dev- letTîyarrolarVnın tüzeUdşOiği,onun sanatçılanvediğer çahşanlandeğB, bu kirti işleri yapanlar, bunlan gör- mezdengelenler vebilerek yada bft- meyerek destekleyenlerdir". (1) (1) Devlet Tıvatrolan Sanatçılan Der- neği'nin 19.01.2001 tarihli bildirisi. Suzy Hug-Levy 'Arkadia' sergisindeyok olan doğaya karşı kendiplastik dünyasını sunuyor Gerçek cennet bu dünyada saklıNENAÇALtDÎS Heykeltıraş Suzy Hug-Levy, 10 Şubat'a dek Milli Reasürans Galerisi'nde yer alacak Arkadia sergisinde doğayı acımasızca yok edenlere karşı mesajını şu sözlerle ifa- deediyor: "Bahçeminyaıundakiar- sayı dikenli teUerle çevirebilmek için çamıru,defnenl mimozamızı kestiier. Bahçemin ortasına koca bir ağacın gövdesini attüar. Kendimedikenli tet- lerin arasından göğe doğru bir yol yaptun. İnsan ve doğa birleşti, kay- bokiuk. Ne kadar kararsa da, yer- yüzü tekcennetimiz. Yerçekiminden ne kadar kurtulsak da, düşlerimi/ bu dünyaya ait" Dört sahneden oluşan sergide do- ğanın yeşil tonlan ile başlayıp nasıl plastik bir dünya haline dönüştü- rüldüğünü anlatıyor. - Bu çauşmanın otuşumundan söz eder misiniz? SUZYHUG LEVY-Kataloğunba- Şindaki yazıda anlatılan olayı yaşa- dıktan sonra önce olayın gerçekleş- tiğı mekânda bir performans yap- tım. Performanstan iki kişi cam pa- nolarla düzlüktentepeye döğru yük- selen ve yerle göğü birleştiren bir yol meydana getiriyorlar. Buyol ca- mın yansımalan ile kayboluyor, do- ğa ile bütünleşiyor. Gerekli malze- meleri fabrika atıklanndan topladım ve bu atıklar kafamdaki sergiye gö- re şekillenerek fantastık rengârenkbit- kilere, meyvelerini ve yapraklannı dökmüş, kül olmuş ağaçlara, volka- nik kayalara, kaçışan kuş sürüsüne ve plastik çıçek tarlasma dönüştü. - Bu çauşmanızın amacı ne idi? HUG-LEVY - Bu çalışmanın te- melinde doğa ile insana olan yakla- şımım yatıyor. Ben doğa ile insanın birbütün olduğunu, doğadan varolan insanın tekrar doğaya dönüştüğünü, doğanın insanı, insanın doğayı bes- lediğini ve bunun bir ritüel halinde yaratıhştanberi süregeldiğinı ve iler- leyen zaman içinde insanlann ya- şanmışlıklannı, tarih ve medeniyet- lerin izlerini bu topraklarda bıraknk- lannı düşünüyorum. Yaşama dönûştûrûkn yokoluş Doğayı korumak yerine değişik çıkar ve nedenlerle ona zarar veren, yakan, kirletenlere bir karşı geliş, bir isyan olarak ve belki ileriyi gör- melerine, bukonuyu düşünmelerine ve dikkatlerini veraıelerine yaran olabilir düşüncesiyle bu sergiyi ha- zırladım. - Bu sergi için hangi malzemelere ağırfakverdiııiz? HUG-LEVY-Arkadia'yı hazırlar- kenkullandığım malzemelerpleksig- lasçubuk, stiropor,polyester, kurşun, kuş tüyü, tutkal, akrilik boya, alümin- yum boru ve fabrika atıklan. Dü- şüncelerimi estetik birbiçimde sun- maya çalışıyorum. Estetiklestirmek- le değinmek istediğim; çirkinin, tek- nolojik toplumumuzun atıklannın ve hatta yok oluşun yaratıcı bir bi- çimde yeniden yaşama döndürülerek değerlendirilmesidir. -Serginiziotuşturan dörtdoğa sah- nesinden söz eder misiniz? HUG-LEV\' - Serginin girişinde renkli bitkilere yer verdim. Ikinci bölümde siyah, gri vebeyazın hâkim olduğu bir orman var. Ağaçlann et- rafinda uçuşan kuşlar var, o bölü- mün amacı her şeye ragmenumudun olduğunugöstermekti. En sonbölüm ise eflarun ve mavinin ön planda ol- duğu çiçek tarlası. Bu suni bir tarla, çok estetik ama doğal değil ve sonuç olarak kısa bir gelecekte bu serginin gerçekleştiği bizimyaşadığımız top- raklann gerçekliğine dönüşecek. Derginin bu sayısında Kuzey ülkelerinin fotoğraf ustalanyla yapılan söyleşiler de yer alıyor Jan Saudek'in ilginç yaşaım ve öyküleri Geniş Açı'da Kültür Senisi - Çürümüş duvar- lann önünde cüretkârca kendileri- ni teşhir eden modellerle tanımla- dığı bir dünyada kendi gerçekliği- ni yaratan Jan Saudek'in ilginç ya- şamöyküsüyle birlikte çeşitli dö- nemlerini içeren fotoğraflan Geniş Açı'da yer alıyor. Dergi 15. sayı- sında Çek fotoğrafının en özgün isimlerinden olan ve hâlâ pek çok kişi tarafindan sapkınlıkla, estetik ve ahlak kurallanna saygısızlıkta suçlanan Saudek fotoğraflanyla öy- külerini aktanyor. Derginin bu sayısında geçen ay- larda yapılan etkinliklere katılan konuk fotoğrafçılarla yapılnnş söy- leşiler, sergilerle ilgili eleştiri yazı- lan yer alıyor. Aynca Londra'da ge- çen aylarda açılan sergilerle ilgili ge- nişkapsamlı biryorum yazısı da yer alıyor. Londra ve New York'ta önü- müzdeki günlerde açılacak sergi- lerle ilgili haberlerin yer aldığı bö- lüm, National Geographic dergisi- nin arşivinden derlenen ve gördü- ğü ilgi üzerine süresi uzatılan 'Bak Bir Varmış Bir Yokmuş' sergisi ve SıdaKösemen'in 'OlmaHali' isün- li tartışmah sergisi ile ilgili eleştiri yazılan izliyor. Geçen nisan ayın- da Türkiye'ye gelen, LIFE dergisi- nin eski fotoğraf editörlerinden ve • Çek fotoğrafının en özgün isimlerinden Jan Saudek, çürümüş duvarların önünde cüretkarca kendilerini teşhir eden modellerinin fotoğraflanyla öykülerini aktanyor. 'Magnum Photos'un ilk uluslara- rası yönetici editörlerinden John Morris'in fotoğrafla geçen yaşa- muun kısa bir özeti de yer alıyor. Dergide aynca 5. Istanbul Saydam Günleri'nin konuklanndan Enver Ozkahraman, FUippo Romano ve Francesco Morandin ile yapılmış söyleşiler, 16. tFSAK Fotoğraf Gün- leri'nin yabancı konuklanyla ger- çekleştirilen söyleşilerden oluşan bölümler yer alıyor. Bu kapsamda su^sıyla, dünya çapında ün kazan- masuu sağlayan projeleriyle Istan- bul'a gelen lsveç fotoğrafırun en önemli isimlerinden Anders Peter- sen, yaşadığı ülkeye bambaşka bir açıdanbakan Isveçli fotoğrafçı Lars Tunbjörk, üç farklı sergisini fotoğ- rafseverlerin beğenisine sunan, Fin- landiya'nın uluslararası fotoğraf pi- yasasında önemlibir yeri olan Peîrt- ti SammaDahti, Danimarka'daki so- kak fahişelerini fotoğraflayan genç yetenek TVine Sondergaard ve 70'li yıllann başında Şılı'den Isveç'e göç eden fotoğrafçı ve galeri yönetici- si PatridoSalinas'la sergiler üzerin- de yapılmış söyleşiler de bulunuyor. Ingiltere'de yaşayan Türk fotoğ- rafçı Vehbi Koca ve Selanik Fotoğ- raf Merkezi'nin üyeleriyle yapılan röportajlannda yer aldığı bu sayı- nın son yazısı Magnum fotoğrafçı- sı KentKKch'in 'ElNino' sergisin- den yola çıkarak yazılan bir eleşti- ri de yer alıyor. YAZIODASI SEIİM İLERİ Resimlerde Kalan Istanbul Büyükşehir Belediyesi Resim Koteksryonu ad- lı bir albüm yayımlanmtştı. Darmadağınık kitaplığımda arada bir kaybolur, sonra yine karşıma çıkınca sayfala- nna dalar giderim. Bu resimlerin bazılannın asıllannı göımüştüm. Genç- liğimde Aşiyan Müzesi'ne birkaç kez gitmiştik. Orada Şehzade Abdülmecit'in "Sıs" tablosu bana haylt gizem- li gelmişti. Yıne Aşiyan'da aynı ressamın o kadar ıssız "Küçüksu" peyzajı, sonbahar güneşinden hüzünlü iz- ler bırakmıştı. Aşiyan'daki Tevfîk Fikret'e sık sık dönerim. Ittihat ve Terakki yönetiminden umduğunu bulama- mış, kırgın, küskün, öfkeli Fikret'i Ruşen Eşref ziyaret eder. Yiıminci yüzyılın başlanndaki bu sahnede, henüz çok genç bir sanatçı, Mihri Müşfik Hanım, Fikret'in ka- rakaiem ve yağlıboya portrelerini yapmaktadır. Fıkret ilenç- lişiirlerindenokur... Fikret'in resimlerinde, özellikle çiçekli ya da meyveli natürmortlannda ilençten, öfkeden çok, garip, sevinci- ni içselde bulmuş bir dinginlik duyumsanıyor. Adeta dinlenme, huzura kavuşma isteğinin gölgeli ifadeleri bu resimler. Götgeli diyorum, çünkü kryısından köşesinden derin umarsızlık, umutsuzluk, gelecekten kaygı yine sezinleniyor. Albümde çok önemli Türk ressamlannın eserteri ba- şı çekiyor. Bu eserterin yanı sıra, orta halli oryantalist res- samlardan da örnekler var. Yabancı ressamlann gördük- leri eski Istanbul, çoğu kez, hülyalı, coşumlu, ağdalı günbatımlanyla örülü bir kent. Çökmekte olan bir im- paratoriuğun başkentinde olduğunuzu az buçuk ayırt ediyorsunuz. Padişah portreterinin, Kurtuluş Savaşı sahnelerinin de yer aldığı koleksiyonda, Istanbul görünümleri ağır ba- sıyor. Onlara baktıkça, değışen, tarihi çehresini hızla yi- tiren Istanbul'u ürpererek yakaiıyorsunuz. Crvanyan'ın denizli, Kızkulesi betimlemeli Istanbul'u bana çok uzak. Sadece tarih konuşuyor bu resimlerde. Ama Öyle resimler var ki, doğumumdan önce yapılma- lanna karşın, hatırladığım Istanbul'dan bir şeyler söyle- yip duruyorlar. Feytıaman Duran'ın "Bûyükada'dan Heybeli'ye Ba- kış"\ hiç de yabancım değil. BüyükadaVa günübiriik gezintilerimizde sanki biz de orada durmuş, Heybeli'ye bakmıştık... Hamrt Görele'nin bütün resimlerinde olduğu gibi, koleksiyonundaki üç resminde de artık rüyalanmda gör- düğüm Istanbul'u, renkleri, ışıklan, sokaklan ve şemsi- yeli kadınlanyla hemen hissedebiliyorum. Hamit Görele Büyükada'yı ya da Boğaziçi'ni tuvale yansıtmış olsa bile, 1950'lerin Moda'sında, Fenerbah- çesi'nde gezinir gibiyim... Albümün 211. sayfasında yer alan,-başka resmini gör- mediğim- Mustafa Nuri'nin eseri "Evler ve Tekke"ad\- nı taşıyor. (Bu adlan ressamlar mı takmış, zamanla mı öyle anı- lagelmliş, saptamak güç.) Resimdeki, betimlenmiş semt belirtilmiyor. öyle sa- nıyorum ki, Üsküdar, Kısıklı, Çamlıcadolaylan. Eğri büğ- rü sokağı, evleri, günün o saatinde, tekke kapısının önünden geçerek, görmüş gibiyim. Çok uzun yıllar ön- cesinde. Her şey biraz daha harap... Harap ama yerii yerinde. - Bugün bütün bu görünümler resimlerde kaldı. Bir de, belleğin kınk dökük hatıriayışlannda. Yalnızca görünüm silinip gitmedi. Silinip giden görü- nümle birlikte bir yaşama biçimi de sonsuza kadar si- lindi. Köklü bir kent kültürünün yerinde yeller esiyor. Albümün son sayfalannda, Galatasaray üsesi'nden ortaokul resim öğretmenım Kemal Zeren'in tabldan be- ni alıp alıp yeniyetmelik günlerime götürür. Canlı renk- ler tutkunu Kemal Zeren, başında -Paris havalan esti- ren- beresi, okul kapısından çıkmakta, sinemalı tiyat- rolu Beyoğlu'na kanşmaktadır. Bir dönebilsem o günlere, belki vapura biner, Hikmet Onat'ın resmindeki -kalakalmış- Salacak Iskelesi'ne gideriz, verelini plaj!.. Takvimde h Bırakan: "Bir Tepebaşı vardı ve Tepebaşı'nda bir tiyatro var- dı." Burhan Arpad, "Bir Istanbul Var İdi", Dogan Ki- tap, 2000. Mask-Kara liyatpostfndan Kültür Servisi - Mask-Kara Tiyatrosu 2000-2001 tiyatro sezonuna Memet Baydur'un yazdığı, Arzu Ürün'ün yönettiği 'Yeşil Papağan Limited' adlı oyunla başladı. Memet Baydur'un yazdığı iki perdelik kara mizah, günümüz Türkiyesi'nde sıkça yaşanan yolsuzluklan, mafyanın uzandığı birçok alanı, işlevsiz hale gelen bazı kurumlan ve bunlann sonucunda değerlerdeki yozlaşmayı konu ediyor. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf Tiyatro Sahnesi'nde her hafta cumartesi günü sahnelenen oyunda Nazif Uslu, Kerem Demirtürk, Tuğçe Tanış, Selam Uncuoğlu, Öznur Eren, Mehmet Eligür, Ayhan Uslu, Ali Özmen, Tutku Yamak, M. Sadık Varsak, Asuman Taşdan, Zeki Kaplan, Ceren Hacımuratoğlu, Nezahat Doğan ve Ayşen Şahin rol alıyor. Oyun, toplumun birçok farklı kesiminden üısanlarla organize suç örgütlerinin ilişkilerini temellendiriyor, farklı noktalardaki insanlann mafya babalanyla olan ilişkilerinin boyutu ve içeriğiyle bir yandan oyunun dünyasuıı yaratirken diğer yandan gerçek dünyayı yansıtıyor. (293 72 95196) BBC, ukıslararası radyo oyunlan yarışması düzenliyor • Kültür Servisi - BBC World Service ile The British Council tarafindan düzenlenen '2. Uluslararası Radyo Oyunu Yazarlan Yanşması'na başvuru tarihi 13 Nisan'da sona eriyor. Yanşmaya katılan oyunlann Ingilizce yazılması ve daha önce yayımlanmamış olması gerekiyor. Birinci seçilen oyun için 2.500 pound para ödülü ve oyunun BBC World Service tarafindan yapılacak kaydında hazır bulunmak üzere Londra'ya seyahat ödülü verilecek. (Aynntılı bilgi için: www. bbc. co. uk / \vorldservice /arts / competition/index.shtml) Sanat Dünyamız 1 da *kenr • Kültür Servisi - Sanat Dünyamız'ın yeni sayısının çerçevesini kent oluşturuyor. Kent kavramırun plastik bir nesne olarak incelendiği dosya, farklı kültûrlerin etkisi altındaki büyük kentlerin dinamiklerini farklı okumalara açmayı planlıyor. 'Estetik nesne olarak kent' ve 'sanat yapıtının kentteki konumlanışı' üzerine bir tartışmaya da yer veren Sanat Dünyamız'ın 78. sayısında, Doğan Kuban'la kent-yapı-sokak bağlamında bir de söyleşi yeT alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle