23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Yarıyû tatilinin en iddialıyapımı, Türkçe dublajh Grinç bugün gösterime giriyor Noel'i sevmeyenlerin fîlmiCUMHUR CANBAZOĞLU Okullann yarıyıl tatilinı, geçen haftadan kalan Dinozor'la Pokemon 2'ye Grinç'i katarak karşılıyor şir- ketler. Grinç, konu olarak bizım çocuk- lara hayli uzak bir film; Noel'in an- lamıyla ilgilı sorular soran, bu dö- nemde Hıristiyan dünyadaki tüketim çılgınlığını eleştıren, yer yer küçük- leri korkutacak sahnelere sahip, ah- lakçı mesajlarla dolu bir çalışma. Bunlar ne kadar bizim çocuklan ilgilendirir şüpheli, ama Jim Car- rey'nin onlan her zamanki gibi çok eğlendireceğini, vücudunun bir san- timinin görünmemesine karşın ûn- lü mimiklenyle, vücudunu son de- rece ustaca kullanarak yine seyirci- yi kınp geçireceğine eminiz. Evet, Jim Carrey, Grinç'in her şe- yi. Beş Oscar ödülü sahibı RickBa- ker'ın 60 yardımcısıyla bırlikte oluş- turduklan makyaj için her gün altı saat ayna karşısında kahnaya katla- nan Carrey, rolüne stılıni karmayı başararak bizce Oscar'lık bir per- formans sergıliyor. Daha önce Splash, Cocoon, Wil- knv'da fantezı dünyasına ılginç yol- culuklara kalkışan yönetmen Ron Hcnvard, bu kez farklı olana hoşgö- rû ve çarpık tüketim üzerine fantas- tik bir öykü kurarken. yansı fotoğ- raf olan 18 sayfahk bir incecik öy- kü kıtabından kocaman bir film ya- ratırken başanlı. Ancak Carrey ol- masa filmin birden çok yavanlaşa- cağını da rahat rahat söylemeden de Crinç • The Grinch / Yönetmen: Ron Howard / Senaryo: Peter Seaman, Jeffrey Price / Görüntü: Don Peterman / Müzik: James Horner / Oyunculan Jim Carrey, Christine Baranski, Bili lrwin, Jeffrey Tambor, Taylor Momsen / 2000, ABD yapımı /105 dakika. geçemeyeceğiz... Whowılle, Alpler'in arasına sıkış- mış, pasta evleriyle şirin mi şirin minik bir kasaba. Ahalinin en büyük zevki Noel'i doya doya kutlamak. Noel sevgisi konusunda tek ıstis- na, kasabaya hâkim tepede bir ma- ğarada yaşayan, bezelye yeşili tüy- lerle kaplı. köpek suratlı, kötü kalp- li ve kıncı yaratık Grinç (Carrey). Kalbi normalden iki kat küçük olan Grinç'in tek dostu köpeği Max. Grinç, bütün bayramlardan ve No- el için yanıp tutuşan Whowille hal- kından nefret ediyor. Elinden geldi- ğince de hazırlıklan sabote edip onu sürekli alaya almış Whowille hal- kından intikam almaya çahşıyor. Yardımcısı ise kasabanın Noel kar- şıtı tek sakini olan ve bu işi bir tü- ketim oyunu gibi değerlendiren kız çocuğu Cindy Lou (Momsen)... Dr. Seuss'un (asıl adı Theodor S. Geise!) yazdığı öykü kitabı How The Grinch Stole Christmas'tan beyaz- perdeye aktanlan film, ABD'de çok bilinen, 1966'da uzun metrajlı bir im Carrey, Grinç'in her şeyi. 5 Oscar'lı Rick Baker'ın 60 yardımcısıyla birlikte oluşturduklan makyaj için her gün altı saat ayna karşısında kalan Carrey, rolüne stilini katarak Oscar'lık bir performans sergıliyor. çizgi filme de dönüştürülen (Her Noel eksiksiz TV'lerde yayımlanı- yormuş) bir masalmış. Dikkatli sınemaseverin Tnn Bur- ton'ın Nightmare Before Christ- mas'ından çok izler fark edebilece- ği Grinç (Her sinemada Türkçe dub- lajlı gösteriliyor) Noel'den nefret edenlere... Nisan Devrimi, Portekizli oyuncu Maria de Medeiros'un ilk uzun metrajh fîbn denemesL Karanfildevriminden renksiz görüntülerSezonun nadır Avrupa sıne- ması örneklerinden bin olan "Ni- san Devrimi'', çocuklara yöne- lik filmlerle dolu haftayı denge- liyor. Film, Maria deMedeiros'un ilk yönetmenlık denemesı; hani şu PhiBp Kaufman'ın Henry And June'unda (1990) Anais Nin olan, Tarantino'nun Ucuz Ro- man'ında da (1994) sevgilisini canlandıran Portekizli oyuncu. Ülkesinın tarihınden önemli bir olayı, Nisan 1974'te Porte- kiz'e demokrası getiren 'karan- fil devrimi'ni, bir grup subayın yardımıyla bir ulusun kaderinin nasıl değiştiğinı anlatıyor De Medeiros. Tarih, 24 Nisan'ı 25 Nisan'a bağlayan gece; radyodan yayım- lanan Grandola adlı 'sakuncah' şarkıdan sonra Lizbon'a seksen kilometre uzaklıktaki kışladan hareket eden tanklar başkente doğru yürümeye başlıyor. Amaç, Avrupa'nın en eski dik- tatörlerinden Salazar'ın faşist re- jimini devirip halkm iradesini yönetime getirmek. Çoğu otuz- lu yaşlannı süren yüzbaşılardan oluşan bir grup subaym, iktida- n ve tarihe geçmeyi düşünmeden başlattıklan, politik açıdan taraf tutmayan hareket kısa sürede bir devrim haline dönüşüyor... Nisan Devrimi, konu olarak son derece çarpıcı bir malzeme olsa da yönetmene, deyim ye- rindeyse, bir numara büyük gel- miş. De Medeiros, devrimi oku- mak yenne, Hollywoodvari bir stille sıradan insanlann yine sı- radan insanlar için yaptığı dar- beyı aşk-meşk gıbı aksesuvar- larla allayıp pullayıp vermeyi deniyor. Öykünün ele alınışı kötü de- ğil, ama farklı bir tadı yok. Başta, Italyan sinemasmm ye- ni umutlanndan Stefano Dioni- si olmak üzere oyunculann va- satı aşıp tiplenni iyi çözdükleri- ni söylemek zor. Aynı şey senar- yo için de geçerli. Siyaset üzerine uzman gaze- teci annesinin arşivinden yarar- lanarak senaryoyu yazdığmı açık- layan De Medeiros'un filmi Amerikan filmlerine alternatif arayanlan memnun edebilır. Nisan Devrimi - Capitaes De Abrll / Yönetmen: Maria de Medeiros / Senaryo: Eva Deboise, Maria , de Medeiros/ Oyuncular: Maria de Medeiros, Stefano i Accorsi, Luis , Cavaliero, Luis ; MiguelCintra/2000, i Portekiz-Fransa-ltalya- i Ispanyayapımı/124 dakika. Devamlı beyler devamh... Renkli-Türkçe / Yönetmen: Ahmet Çadırcı / Senaryo: Osman Cavcı / Görûntü: Ömer Cıvan / Müzik: Baba Zul Grubu / Oyuncular: Nilüfer Aydan, Osman Cavcı, Akasya Asıftürkmen, Mustafa Uzunyılmaz, Rıza Sönmez, Erdinç Olgaçlı, Ercüment Balakoğiu /2000, Türkiye yapımı /81 dakika Geçen yıl "Antarya Alün PortakaFda, küçük bütçeye ve türlü teknik olanaksız- lıklara karşın kendini "fark ettinneyi" başaran, ayaklan yere basan, gerçek öy- kü anlatmaya çabalayan, en iyi yardım- cı kadın oyuncu dalında da festivalden ödül çıkaran (NBüfer Aydan) Renkli-Türk- çe nihayet sinema salonu buldu. . Daha önce kısa metrajlı çalış- *"* malanyla dikkat çekmiş Ahmet Çadıra'nın bu ilk uzun metrajlı yapıtı Beyoğlu'ndaki Akademı Is- tanbul'da bugün vizyona gırdi. Renkli-Türkçe, Hollywood gibi olma- ya öykünen, yapay gündemden beslenip komedilerle seyirci cezbetmeyi hedefle- yen yerli sinemadaki yeni akım ıçinde bel- li birtavn, duruşu olan. önemli bir film. Bunun dışında, fazla incelenmeden köşeye ahlmış Türkiye gerçeklerin- den birine, 1974-80 arası topluma damgasını vurmuş seks filmleri furya- sına da ilginç göndermeleri, açılımlan var Renkli-Türkçe'nin. Konunun özeti şöyle: Seks filmleri oy- natan eski bir semt sinemasında (Film Be- şiktaş'taki emektar Yıldız Sineması'nda çekilmiş) makinistlik yapan Sabit (Osman Cava) içine kapanık biri, kimsesi yok. Si- nema salonu onun evi, her şeyi. Salon baş- ka insanlann da sığınağı; yer göstericisi, sarhoşu, esrarkeşi, tombalacısı, sapığı, kapısmda seks dergileri satan öğrerme- niyle farklı renkte bir dünya burası. Bu arada eski eleman işi bırakınca Beyoğ- lu'ndaki film şirketlerine bobin götürüp getirme işi Sabit'e kalıyor. Sinemanın dışında da bir dünya oldu- ğunu fark eden Sabit, Beyoğlu seferle- rinden birinde hayranı oldugu, bir zaman- lann seks yıldızı Zerrin Öz'e (Ni- lüfer Aydan) rastlıyor ve kadmın dün- yasına gire- rek ona ya- kınlaşmaya çahşıyor... KEDt GÖZÜ VECDİ SAYAR Kaçıncı Perde? Devlet Tıyatrosu'nun sonyıllarda sahnelediği önern- li bir oyun anımsıyor musunuz? özgün yonjmu ile öv- güler almış bir oyun? Ben anımsamıyorum. Son za- manlarda, Devlet Tıyatrosu'nun gündemin ön sırala- nna yerieşmesine, sanatsal başanlar değil, skandal- lar neden oluyor. Oysa, çocuklukyıllanmdan anımsadığım nıce par- lak yaprt var. Ankara'da Devlet Tıyatrosu'nun sahne- lediği her yeni oyun, Ankara'nın sanat gündeminde ilk sıraya oturuverirdi. Tıyatro sanatını ilk kez oradata- nımış, orada tutkuyla bağlannıştık. Tabii, sonra özel tiyatrolar geldi. AST, Halk Oyunculan, Biriik Sahnesi derken yepyeni ufuklar açılıverdi önümüzde. ilk aşkı- mız çoktan geride kalmış, yeni heyecanlara doğru yelken açmıştık. Gene de Devtet Tıyatrosu'nu tümüy- le ihmal edemezdik. Sevdiğimiz büyük oyunculan na- sıl terk edebılirdık. Içlerinde pek çok arkadaşımız var- dı. Üstelik, ara sıra da olsa, başanlı reji çalışmalan çı- kıyordu ortaya. Devlet Tıyatrosu, yıllar içinde büyüdü, büyüdü, Ana- dolu'nun farklı köşelennde sahneler açtı. Ama sanat- sai açıdan aynı oranda gelıştiğıni iddia etmek zor. Ti- yatro küçükken, belkı de o kadar göze batmayan "tek adam" sultası, yeni versiyonlan ile sürdü. Yani, hep "padişahlık" vardı Devlet Tıyatrosu'nda. Arada, kısa süreli "cumhuriyet" denemeleri de olmadı değil, ama bunlar hazıriıksız ve temelsiz girişilmiş çabalardı. Ol- madı. Küttür Bakanlığı makamının son sahibi, bu ku- rumdaki padişah sultasını iyice güçlendirdi. Artık sa- natsal bir kariyer de aranmıyordu tahtın sahibi belir- lenirken. Bakanın gözüne gırmenin ölçütleri farklı ol- malıydı. Devlet Tiyatrolan'nın son padişahının icraatı üstü- ne konuşmak olası değil. Çünkü, o zaman sürmekte olan bir davanın konusuna girer, yargıya müdahale ede- riz. Zaten, bu "operasyon "un fazla derinlere gidebi- leceğini de sanmıyorum. Susurtuk'ta ne kadar gidi- lebildiyse, burada da o kadar gidılir diye düşünüyo- rum. Ve, biraz da hastalığın sonuçlannı değil, neden- lerini tartışabilir miyiz acaba, diyorum. "Padişahlık" ve "Cumhuriyet" benzetmeleri tiyat- romuzun en değerli yönetmenlerinden biri olan Yü- cel Erten'e ait. Boyut Yayınlan'ndan çıkan son kita- bı "Devletin Tıyatrosu Olmazl (mı?)"da, kangren ha- lıne dönüşen bu yaranın ortaya çıkrna nedenleri hak- kındaaynntılı açıklamaJarda bulunuyor. Teşhise tümüy- le katılıyorum. Ama, onerilen tedavi konusunda kay- gılanm var. Erten, Devlet'in tiyatrosu olur, olmalı, diye düşünü- yor. Ama, tabiı ki bugünkü gibi değil. Onun hayalini kurduğu Devlet Tıyatrosu, "Yeryüzündeki ve Türktop- lumundaki hızlı gelişmelere ayak uyduracak, toplu- mu geliştirecek politikalan aydınlatacak, Türk insanı- nın aydınlanma sürecıne öncülük edecek" bir tiyat- ro. Ülkemizde böyle bir devlet kurumunun var olabi- leceğine hâlâ inanan sevgili Yücel Erten'in iyi niyetin- den hiç kuşkumuz yok da, ne kadar gerçekçi bir te- davi öneriyor, ondan kuşkum var. Yani, (Erten'in de- yimiyle) "aşın merkezciyapı "nın, ya da "padişahlık"m "cumhuriyet'e dönüştürülmesinin, sorunlan çözebi- leceğinden emin değılim. Elbette, "Devlet Tıyatro- su "nda "Bir dönüşüm, birdeğişim, bir yeni yapılan- maşart". Elbette, Devlet Tıyatrolan'ndayerindenyö- netimin ve özerklik ilkesinin hayata geçirilrnesı, bu- • gunkü yönetım anîayışına göre çok daha ileri, çok daha demokratik bir tavır olacak. Yıllarca ben de ay- nen bunlan savundum. Ama şimdilerde yeni sorular dolaşıyor kafamda. Sakın çözüm başka bir yerierde olmasın? Neden diyorsanE, "memur" sanatçılarla "özgûr" sa- nat yapılabileceğine inanmıyorum. Elbette, Devlet.71- yatrosu'nun birdönem büyük hizmeti olduğunu kim- seler inkâredemez. Tiyatro sanatının ülkemizde tanı- nıp yaygınlaşmasına büyük katkılan olmuştur. Ama, artık bu ışlevını tamamlamış görünüyor. Her gün ye- ni yasaklamaların gündeme gelebildiğı bir ortamda, yönetım bıçımı ne denlı özerk olursa olsun, özgür bir sanat politikasının yaşatılması mümkün mü? "Devletin 77yafrosu"ndasahnelenen "oyun "lardan bıkan kedılenn ıtırazı var: "Devletin Sanatçısı" da ol- mamalı, "Devletin Tiyatrosu" da. Peki, ne koyacağız yenne. Onu da bir başka sefer konuşuruz. vecdisayara yahoo.com YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR vertical Llmit / Dlkey Llmit Yönetmenliğini Martin Campbefl'ın yaptığı Dikey Limit fılminde, senaryo ise Terry Hayes'e ait. Bir aksiyon filmi olan Dikey Limıt'te başrolleri Chris O'Donneü, Robin Tunney, BiD Paston ve Scott Glennp paylaşıyor. Film, yeryüzündeki en yüksek ikinci zirve olan K2'ye tırmanarak alışıbnadık bir arama çahşması yapmaya çabalayan genç dağcı Peter Garrett'ın (Chris O'Donnell) hikâyesini anlaüyor. Kendi limitlerini zorlayarak doğanın zapt edibnez gücünü karşısuıa alan Peter, kızkardeşi Annie'yi kurtarmak için zamana karşı verdiği bu sınavda hem kendinin, hem de ekibinin hayatını tehlikeye atar. Annie (Robın Tunney), insan vücudunun dayanma sınırlannı zorlayan bir buz yanğında hapis kalmıştır. Zamana karşı verilen bu acımasız smavda Peter oldukça egzantrik bir dağcı olan Montgomery Wıck'in (Scott Glennp) de dahil olduğu bir ekibe liderlik ederek dünyamn en çok korkulan zirvelerinden birinin dondurucu soğuğunda kızkardeşini aramaya çıkar. 'The Mask of Zorro' ve 'Golden Eye' fihnlerinin de yönetmeni olan Martin Campbell, yüksek gerilimli bir aksiyon filmi olan Dikey Limit'te sıradışı bir ortamda, iki kardeş arasındaki güçlü ilişkiyi sorgulayan dramatik bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor. Aksiyon macera tutkunlan için gücünü cesaret, azım ve iradenin, aile bağlan, acı, üzüntü ve suçluluk duygulanyla harmanlamasından alan dağcılarm zorlu hayatta kalma savaşı. Yeryüzünün bu uç noktasında, her adırrun büyük bir çaba gerektirdiği bu yer, kurtuluştan millerce uzaktadır. Dsmanlı Kostümlerr Londra'da sergilendi • LONDRA (AA) - Londra'da Afrika ve Ortadoğu Araştırmalan Enstitüsü'nde açılan 'Osmanlı Kostümleri' sergisinde pek çok oyunda kullanıhnış giysiler sergilendi. Sergide, kostümlerin yani sıra lngiliz koleksiyonlanndan alınan Osmanlı dönemine ait elyazmalan, tablo ve minyatürlere de yer verildi. Sergilenen kostümlerin, Haendel'in Timur ile Beyazıt'ın kızı Asteria arasmda yaşanan hayali bir aşkı konu eden 'Tamerlano' operasında kullanıhnası da düşünülüyor. 'Azizname' yine sahnede • AIVKARA (ANKA) - Devlet Tiyatrolan'nda 5 sezon boyunca oynayan "Azizname", Öteki Tiyatro tarafından yeniden sahnelenecek. Yeni kurulan Öteki Tiyatro grubu, başkentli tiyatroseverlenn karşısına ilk kez Aziz Nesin'in öykü ve taşlamalanndan yola çıkarak Yücel Erten'in uyarlayıp yönettiği "Azizname" oyunuyla çıkıyor. Gösterildiği Almanya, Danimarka ve Bulgaristan'da da büyük ilgi gören oyun bugünden itibaren Öteki Tiyatro tarafından 100. Yıl Kültür Merkezi'nde sahnelenmeye başlayacak. BUGÜN • BABYLON'da saat 23.00'te 'Aswad' grubunun konseri izlenebilir. (292 73 68) • BİLGİ ÜNİVERStTESİ'nde saat 19.30'da ' Yunan Flhn Günleri' kapsammda Antonis Kokkinos'un 'Kardeşim ve Ben' adlı filmi göstenlecek. (293 50 10) • DÜŞÜN SAHNESİ KÜLTÜR VE SANAT EVİ'nde saat 18.00'de 'Türk Şürinin Modernleşme Sürecinde Nâzım Hikmet' başlıklı panel yer alacak. (292 40 40) • BEKSAV'da saat 16.00'da Tom Tykwer'in 'Koş Lola Koş', saat 19.00'da Milos Forman'ın 'Amadeus' adlı filmleri gösterilecek. (349 91 55) • ORHAN VELl ŞÜR EVİ'nde saat 19.30'da 'Anburnu Ödüllü Kısa FUmler' izlenebilir. (249 49 36) - . ;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle