Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2001 PAZARTESİ
HABERLER
Okuyan: Yılda bip
keregelin
• ANKARA (ANKA)-
Milletvekillerinin tayin ve
terfı isteklerinden sıkılan
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan, bu yöndeki
istekleri azaltmak için
milletvekillerine bir
mektup yazarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ile bakanlığa bağlı ve ılgilı
kuruluşlardaki tayin-terfi
işlemlerinin temmuz ve
ağustos aylannda olmak
üzere yılda bir kez
yapıldığını anımsattı.
Istemüıan Talay'ın
\an ameliyat oldu
• İstanbul Haber Servisi -
Kültür Bakanı Istemihan
Talay'ın kızı Emine Talay
Turan rahatsızlanarak
kaldınldığı hastanede
apandisıt amelıyatı oldu.
istanbul Üsküdar'dakı
Academic Hospıtal'da
başanlı bır operasyon
geçiren Emıne Talay
Turan'm durumunun iyı
olduğu açıklandı.
Boğadara radap
sistemi
• ANKARA (AA)-
tstanbul ve Çanakkale
boğazlanndakı gemi
trafığinin ızlenmesi,
kontrolü ve yönlendırilmesi
amacı ile kurulması
planlanan "Gemı Trafık
yönetim ve bilgı
sistemleri"nin yapımında
geri sayım başladı.
Denizcilik Müsteşarlığı
tarafından kurulmasj
öngörülen İstanbul ve
Çanakkale boğazlanndaki
ulusal ve uluslararası gemi
trafık sisteminın yapımına
ilişkin inşaat çalışmalan, 27
Ocak Cumartesi günü
İstanbul Boğazı'nda
belirlenen güzergâhta
yapılacak temel atma töreni
ile başlayacak.
Denizcilikten sorumlu
Devlet Bakanı Ramazan
Mirzaoğlu tarafından temeli
atılacak olan sistemın
yapımı, ABD'li Lockheed
Martin fırması tarafından
gerçekleştirilecek.
Kamudaki sosyal
tesisler
• ANKARA (AA) - Maliye
Bakanı Sümer Oral, FP
Kayseri Mılletvekili Salih
Kapusuz'un kamuya ait
sosyal tesisler ve
otomobiller konusundakı
yazılı soru önergesini
yanıtladı. Oral, 30 Haziran
2000 tarihi itibanyla genel
ve katma bütçelı kurum ya
da kuruluşlarda 2340, kamu
iktisadi teşebbüslerinde
(KİT) ise 727 olmak üzere
kamusal nitelık taşıyan
kuruluşlarda toplam 3067
adet çeşitlı nitelikte sosyal
tesıs bulunduğunu bildirdı.
Çalışma Bakanlığı'nın Almanya'da yaşayan Türklere ilişkin raporu
'EMncilernı pençesindeler'• Çalışma Bakanlığı'nın raporuna göre: • Almanya'daki
yabancı işsizlerin çoğu Türk. • Türkler Alman
yurttaşlığına geçiyor. • 1998 yılında 59 bin Türk Alman
yurttaşlığına geçti.
ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Ça-
lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın
yurtdışuıda çalışan Türkler'e ilişkin ola-
rak hazırladığı 1999 yılı raporu, Alman-
ya'da yaşayan Türk yurttaşlann çoğun-
lukla dınci derneklerde örgütlendiğini or-
taya koydu. Almanya'daki bin 910 Türk
derneğinden 830'unun dini amaçlı der-
nekler olduğu belirlendi. Almanya'daki
503 bin 181 yabancı işsizden 172 bin
500'ünü Türk yurttaşlannm oluşturduğu
belirtilen çalışmada, Almanya'da yaşayan
yabancılardan en çok Türklerin bu ülke
vatandaşlığına geçtiğine dikkat çekildi.
Çalışma Bakanlığı Dış tlişkiler ve Yurt-
dışı Işçi Hızmetleri Genel Müdürlüğü ta-
rafrndan hazırlanan 1999 yılı raporuna gö-
re Almanya'da yaşayan 7 milyon 319 bin
593 yabancıdan 2 mıryon 110 bin 223 'ünü
Türkler oluştunıyorr 1972- 1979 yıllan
arasında yalnızca 2 bin 219 Türk, Alman
yurttaşlığına geçerken bu sayı 1998 yılın-
da 59 bin 664'e ulaştı.
Çalışma Bakanlığı'nın Almanya eyalet
çalışma dairelerinin venlennden derledi-
ği bilgilere göre işsizliğin Almanya'da ya-
şayan yurttaşlar için de önemli bir sorun
olduğu ortayakonuluyor. 503 bin 181 ya-
bancı işsizden 172 bin 500'ünü Türkler
oluştururken, işsiz Türklerin büyük ço-
ğunluğunun erkeklerden oluştuğu kayde-
dildi. Almanya'da 111 bin 609 erkek işsiz-
ken, kadrnlarda bu sayı 60 bin 891.
Raporda, Almanya'da yaşayan Türkle-
rin büyük çoğunluğunun 20-25 yıllık bir
sürenin ardından Türkiye'ye kesin dönüş
yaptıklanna dikkat çekildi. Almanya'dan
20-25 yıllık çalışma süresinın ardından
Türkiye'ye dönen yurttaşlann sayısı 366
bin 400 kişiyken 30 yıldan uzun süre Al-
manya'da yaşayan Türkler'in sayısının ise
yalnızca 57 bin 900 kişi olduğu belirtildi.
Bakanlığın raporu, Almanya'da yaşa-
yan Türkler'in diğer yabancılara oranla
daha yüksek bir katıhmla Alman yurttaş-
lığına geçtiğini de ortaya koydu. 1998
yhnda Alman yurttaşlığına geçen 106 bin
790 yabancıdan 59 bin 664'ünü Türkle-
rin oluşturduğu vurgulandı. 1994 yılında
Alman uyruğuna geçen Türklerin oranı
diğer yabancılara göre yüzde 31.7 iken bu
oran 1998 yılında yüzde 55.9'aulaştı. Al-
man yurttaşlığına geçen Türklerin eyalet-
lere göre srralamasmda dinci örgütlenme-
nûı yüksek olduğu Köln kenri birinci sı-
rada yer alıyor.
Yıllardan bu yana Almanya'daki örgüt-
lenmesini yürüten dincilerin bu çalışma-
lan, Çalışma Bakanlığı'nın istatısnklerin-
de bir kez daha gözler önüne serildi. Araş-
tırmaya göre Türkler, en çok dini amaçlı
dernek kuruyor.
Bahçeli'den
bakanlanna
'yolsuzluk'
uyansı
• FP'nin kapatılma olasılığına
göre bazı senaryolann gündeme
getirildiğini anımsatan Devlet
Bahçeli, örgütlere, gelişmelere
karşı hazırlıklı olmalan
talimatını verdi.
EMtNEKAPLAN
KEILCAHAMAM- MHP Genel Baş-
kanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bab-
çefi, yolsuzlukla mücadelenin kararlılıkla
süreceğini, bundan geriye dönüşün olma-
dığını söyledi. Milletvekıli ve bakanlarmı
yolsuzluklara kanşmamalan konusunda
uyaran Bahçeli, "Bazı iyi niyetli gibi görü-
nen girişimJer ve isteUer olabitir. Bunlara
karşı dikkarü oküun" dedı. Bahçeli, parti
örgütüne her türlü gelişmeye karşı hazrr-
lıklı olmalan talimatım verdi.
MHP'nin Kızılcahamam'damilletvekil-
len ve parti yöneticilerine dönük "eğitim
kampT dün sona erdi. MHP lideri Bah-
çeli, kampın son gününde iç sıyasete iliş-
kin gelişmelen değerlendirdi. Mületvekil-
lerrnın, bürokratlar konusunda sık sık ya-
"kındığını belırten Bahçeli, "Bakanbnmız
ve miIletvekiUerimiz bürokratiarla flişkile-
rinde daha özenti ohnahlar" dedi.
'Geri dönûş yok'
Yolsuzluklarla mücadele konusunda hü-
kümetın kararlılığını sürdüreceğinı anlatan
Bahçeli, mücadelede geriye dönüşün
mümkün olmadığın] vurguladı. Yolsuzluk-
la mücadelede en memnun kalacak parti-
nin MHP olduğunu söyleyen Bahçeli, mil-
letvekilleri ve bakanlarmı da yolsuzluğa
bulaşmamalan konusunda uyardı.
Örgûte 'seçim' uyansı
Basmda sık sık FP'nin kapatılması du-
rumunda olabilecek gelişmelerle ilgili se-
naryolann çıktığına işaret eden Bahçeli,
"Her türlü gelişmeye karşı bü de hazırtık-
h oJmalrvTz" dedı. Hükümetin bundan son-
rakı çalışmalanna da değınen Bahçeli,
anayasa değişikliği ve temel ekonomi ta-
sanlamnn Meclis'e geleceğıni, MHP'nin
bugüne kadar sürdürdüğü yapıcı tavn de-
vam ettireceğini söyledi.
Türkiye'nin önünün yapay gündemler-
le ükanmaması gerektiğini belirten Bah-
çeli, siyasi partiler ve sivil toplum örgüt-
leri başta olmak üzere tüm topluma bu ko-
nuda görev düştüğünü belirtti. AB'nin Ka-
tılım Ortakhğı Belgesi'ndeki öncelikleri-
ne de değinen Bahçeli, MHP'nin itiraz
noktalannı sık sık dile getirdiğini kayde-
derek Ulusal Program'la ilgili çahşmala-
nn sürdüğunü, bu doğrultuda parti grubu-
nun sık sık bilgılendırileceğıni belirtti.
İstanbul Bakırköy'de dün yapdan F tiplerini protesto mitinginde polis çok sayıda gösteridyi gözaltma akh.
'Cezaevlerinden yüzlerce cesetçıkacak'
ANKARA/İSTANBUL
(Cumhuriyet Bürosu)-F tipi ce-
zaevlerindeki ölüm oruçlan sü-
rerken tutuklu ve hükürnlü ya-
kınlan, toplu ölümler olabilece-
ğiuyansındabulundular. Istan-
bul'da da F tipi cezaevini protes-
to eden 50 kişı gözaltına alındı.
F tipi cezaevlerine karşı siya-
si tutuklu ve hükümlülerin yap-
üklan açlık grevi ve ölüm oru-
cu eylemi 88. gününe gırerken
aıleler ölümlenn başlamasmm
an meselesi olduğunu söyledi-
ler. Çankın Cezaevi'ne düzen-
lenen operasyonun ardmdan
Smcan F Tipi Cezaevi'ne nak-
ledilen Ozgür Soner'in babası
AbduDah Soner, ziyaretleri sıra-
sında çok cıddı sorunlarla kar-
şılaşüklannı kaydetti. Çocukla-
nna verihnek üzere idareye tes-
lim ettikleri paralann içeride pa-
ra kullanıhnadığı gerekçesi ile
tutuklulara ıletılmediğını bıldi-
ren Soner, "Bir pet şişe su için bi-
le saaüerce beklemek zorunda
kahvorlar" dedi.
Çocuklannın izlemesi ama-
cıyla içeriye televizyon getıril-
mesine ilişkin önenlerinin tu-
tuklular tarafından reddedildı-
ğını aktaran Soner, çocuklaruun
hıçbir kalıcı eşya istemedikleri-
nı anlattı. Çocuklannın kendı-
lerine. "Kabcıeşyaistemiyoruz.
Ya ölü çıkacağız ya da burada
durmayacağrz" dediklerini ak-
taran Soner, açhk grevindeki tu-
tuklulann da ölüm oruçlanna
başladıklanm kaydetti.
50gözalti
tstanbul'da da tutuklu ve hü-
kümlü yakınlanmn Bakırköy
Özgürlük Meydam'nda yaptık-
lan basın açıklaması polis mü-
dahalesıyle sonuçlandı. Yakla-
şık 80 kişilik topluluk, "F tipi
Nazi Kamplan Kapatdsın, Ka-
tiller YargüansuT pankartı al-
tında toplanarak açıklama yap-
tı. Sloganlar atan topluluğu
çembere alan çevik kuvvet po-
lisleri, göstericileri gözaltına al-
dı. Polis amirlerinin "Vunna-
ym" uyanlanna karşm yaklaşık
50 kişi, coplarla dövülerek Ba-
kırköy Karakolu'na götürüldü.
Askeri'nin durumu ağır
Tutuklu yakrnlan Kütahya
Çezaevi'ndeyken hastaneye
kaldınlan, daha sonra da Tekir-
dağ Cezaevi'ne konulan Sema
Askeri'nin bilincini kaybettiği
belirtildi. Sema Askeri'nin ce-
zaevinde ve ölüm orucunda ol-
duğunu bilmediğı, 1987 yılında
yaşadıklannı anlattığı bildırildi.
Açlık grevi yapan tutuklu ya-
kınlanndan Şükran Ağdaş, Sul-
tan Eser, Himmet Ekinci, Han-
se Ateş ve Özlem Kahraman ey-
lemlerine 60. günde son verdi-
ler.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Sema Pişkinsüt'ü TBMM Insan
Haklan Komisyonu Başkanı olarakta-
nıdık. Sonra da bu görevden alınma-
sını izledik. Türkiye Bilimler Akademi-
si fJÜBA) Pişkinsüt'ü, komisyon ça-
lışmalan sırasında elde ettiğı verileri
dinlemek üzere davet etmişti.
Pişkinsüt'ü, çalışmalannın basına
yansıdığı kadarıyla tanımıştık. 10 O-
cak gecesi İTÜ Maçka Sosyal Tesis-
leri'ndeki konuşması ise, sabııiı ve
ömek bir partamento çalışmasının bi-
rikimini yansrtıyordu. Pişkinsüt, her
partiden milletvekilinin yer aldığı ça-
lışmanın önce yöntemini anlattı.
TBMM Insan Hakları Komisyonu
üyeleri, iki yıl arayla 14 ilin cezaevi-
ni temel alarak bir çalışma yürüt-
müşlerdi. Ziyaret edilen ildeki her-
hangi bir resmi yetkiliyle konuşma-
dan doğrudan cezaevine gidilmişti.
Hiçbir resmi yetkilinin olmadığı ko-
şullarda tutuklu ve mahkûmların an-
lattıkları steno ve bant yoluyla kay-
da geçirilmişti.
Gece yanlanna kadar süren bu gö-
rüşmelerin ardından, karakollar ziya-
ret edilmiş, tutuklu ve mahkûmlann
sözünü ettikleri işkence yerleri ısrar-
lar sonucu ortaya çıkanlmıştı. Kara-
TÜBA'da Sema Pişkinsüt
kollar bitince, sıra savcılıklara ve
mahkemelere gelmişti. 14 ildeki dört
bin tutuklu ve mahkûmun anlatımın-
dan yola çıkılarak yapılan bu araştır-
ma çok değerlı bılimsel bulgulan or-
taya çıkarmıştı.
Bu araştırma sırasında ilginç sap-
tamalar yapılmıştı. Tutuklu ve mah-
kûmlar kendi suçlannı anlatrken ge-
nellikle yalan söylüyoriar ve suçlan-
nı hafifletmeye çalışıyorlardı. İşken-
ce iddiaları ise tamamen gerçeğe
dayanıyordu. Karakollar ve emniyet-
te işkence yeri olarak tarif ettikleri
bütün mekânlar, sonunda onların
anlatımına dayanılarak ortaya çıka-
nlabilmişti.
14 cezaevi ve dört bin mahkûmdan
yola çıkılarak yapılan araştrmanın ar-
dından iki yıl sonra aynı cezaevierin-
de aynı yöntemlerte tekrar edilmesi,
değişim ve dönüşüm konusunda da
birtablo ortaya çıkarmıştı. Pişkinsüt,
işkence konusunda polisin mantığı-
nı yansıtan ilginç bir konuşmayı ak-
tardı. İstanbul Emniyet Müdür yar-
dımcılanndan birisi şoyle demişti:
"Biremir versek işkence dunır, ama
bu kez de suç patlaması olur."
•••
Bu araştırma sırasında komisyon, el-
de ettiği bütün verileri il il tutuklu ve
mahkûmlann yargılanma ve cezaevi
sürecini de kapsayacak raporiara dö-
nüştürmüştü. 1500'er adet basılan ve
11 cilt tutan raporiardan 1000'i Meclis
yayını olarak dağıtılmıştı. Af öncesinde
cezaevlerinde 72 binin üzerinde tutuk-
lu vardı. TBMM Insan Hakları Komis-
yonu'nun saptamalanna göre, ceza-
evinde bulunan insanlann uyuşturucu
ve kara para işine bulaşan çok küçük
bir kesimi hariç, tamamına yakını en
düşük gelir gruplarına mensuptu. Piş-
kinsüt, toplumda böylesine büyük
dengesizlikler olurken güç gösterile-
riyle cezaevlerindeki sorunların çözü-
lemeyeceğine dikkat çekti.
Aynı illerin cezaevlerine ve karakol-
lanna ıkinci kez gittiklennde önemli bir
değişiklik olmamıştı. Ancak eskisinden
farklı olarak her şey kıtabına uygun bir
şekılde kayda geçirilmeye başlanmış-
tı. Örneğin bütün zanlıların gözaltında
24 saatten fazla tutulmadıklan kayda
geçmişti. Gerçek tabii ki böyle değildi.
Kayıtlar ise usulüne uygundu.
Omeğin Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu (CMUK) gereği zanlıya avukat
isteyip ıstemediği sorulmakzorunday-
dı. Daha önceki kayıtlarda bu konu
kayda geçmemişti. Ikinci araştırmada
bütün zanlılann dosyasına, "Avukat is-
teyip istemediği soruldu ve istemedi-
ği anlaşıldı" notunun eksiksiz düşül-
düğü ortaya çıkmıştı.
•••
TBMM Insan Hakları Komisyonu
başkanları genellikle ikinci kez millet-
vekili seçilemezmiş. Pişkinsüt'ü bu
sorumluluğu alırken uyaranlar olmuş.
Buna rağmen, o 1999 seçimlerinde
yeniden Aydın'dan ikinci kez milletve-
kili seçildi. Ancak, TBMM Insan Hak-
lan Komısyonu'na veda etmek zorun-
da kaldı.
Pişkinsüt, Komisyon Başkanlığı'na
veda ederken onun döneminde kara-
kollannda işkence aletleri bulunan İs-
tanbul ilinin valisi Erol Çakır görevine
devam ediyordu. Üstelik, vali "Ne ol-
muş yani bir sopa bulunduysa" diye-
rek işkencecileri cesaretlendiren bir
açıklama yapmıştı. O dönemin emni-
yet müdürü de şu anda bir ilin valisiy-
di. Aslında bu konudaki araştırma bi-
raz daha derinleştirilse, raporda adı ge-
çen ve işkenceyi savunan emniyet mü-
dür yardımcısının da, bu tür baskıcı
yöntemleri savunan bürokratlann da
yükselerek görevlerine devam ettiği
saptanabilirdi. Benim gazetecilik de-
neyimim, böyle çok sayıda örnekte do-
lu.
TÜBA'nın düzenlediği bu son dere-
ce yarartı sohbeti dinlerken birçok duy-
guyu bir arada yaşamak durumunday-
dık. Bir parlamenter, isterse çok önem-
li araştırmalara imza atabilirdi. Çok
önemli sonuçlar ortaya çıkarabilirdi.
Pişkinsüt ve arkadaşlannın belgelere
dökülmüş ve kitaplaştınlmış çalışma-
lan ülkemiz demokrasi tarihi ve insan
hakları tarihi için çok önemli bir ka-
zanç.
Bir başka cepheden baktığınız za-
man, devletin ilgili kurumlannı yöneten
bürokratlann, baskıyadayalı biryönet-
me ve cezalandırma mantığını hâlâ terk
etmediklerini, işkencenin sürdüğunü
görüyoruz.
2000Tİ YILLARDA
ERDAL ATABEK
Şiddet Kültürünü
Fark Etmemek...
Şiddet kültürünün ayırdına varamadığımızı düşü-
nüyorum. Çünkü, insan ancak kendisine alışılma-
dık gelen bir şeyi ayırt edebiliyor. Şiddet ise ilişkile-
rimizin pek çok biçimine egemen olmuş durumda.
Ama 'şiddet kûltürü 'nü yaratan nedenler kişisel de-
ğil, toplumsal.
Toplumsal şiddetin kaynağı 'güç dengesizliği'dir.
Hangi türden olursa olsun toplumda güçler arasın-
da denge yoksa şiddetin doğması kaçınılmazdır.
Toplumdaki güç kaynaMannın en önemlileri ise 'yet-
fe'dir, yani yasal güç ve 'para'dır, yani ekonomik
güç. Her iki güç kaynağının toplumsal dengesi yok-
sa kaçınılmaz olarak şiddeti dogurur.
Yetki gücünü dengeleyen tamponlar yetkisi az
olanlann ya da olmayanlann haklannın korunması-
dır. Eğer bır toplumda yetki gücü ötekilerin haklan
korunarak dengelenmiyorsa önce yetkinin kendisi
şiddetin kaynağı olur, sonra da yetkisi az olanlann
tepkisel şiddeti ortaya çıkar.
Para gücünü dengeleyen tamponlar da sosyal
adalet ve gelir dağılımının dengeli, aynı zamanda
adaletli olmasıdır. Eğer bu tamponlar yoksa, önce
para şiddetin kaynağı olur, sonra da bu şiddetten
zarar görenlerin tepkisel şiddeti ortaya çıkar.
Yetki gücü, aile içinde babayı, sonra anneyi şid-
dete yetkili kıiar. Bu güç okulda müdüre ve öğret-
mene şiddet izni verir. Toplum içinde kamu görev-
lilerinin hepsi de kendi alanlanndaki yetkinin gücü-
nü şiddete dönüştürebilir. Işyertennde patron ve
amirter yetki güçlerini şiddete dönük kullanabilirier.
Bu şiddet uyguiamalannın pek çok yolu ve biçimi
vardır.
Baba anneye bağınr, anne çocuğunu döver. Mü-
dür çocuklan azariar, öğretmen bağınr ve aşağılar.
Bir dairedekı memur başvuranın işıni savsaklar, po-
lis copunu sallar, cezalandırmakla tehdrt eder. Pat-
ron işten çıkanr, amır emnndekinı aşağılar.
Bütün bunlar 'şiddettir. Toplumda en yaygın olan
da 'sözel şiddet "tir. Dilin bir şiddet aracı olarak kul-
lanılmasına alışılmıştır. Sözlerte azartama, kınama,
aşağılama, küçük düşürme, küfretme karşılıklı ola-
rak iç boşaltma mekanizması olarak kullanılmakta-
dır. Mimikler ve jestlerle göstenlen 'beden dilı şid-
deti' de yaygındır ve şiddet olarak algılanmaz.
'Şiddet kûltürü' aile içınden okula, okulda işyer-
lerine, buralardan topluma ve sokağa yayıldığı za-
man kendi normlannı da yaratır. Bu normlar şöyle
duşmaktadır
• Güçlü olan güçsüz olanı ezer. Ezilmek istemi-
yorsan güçlü olmayı başaracaksın.
• Zekâ ve başan güçlü olmakla ölçülür.
• Güç para, yetki ve toplumsal saygınlık demek-
tir. Bunlann hepsi de gene paradır.
• Ya ezeceksin, ya ezıleceksin, ikisinin arası yok-
tur.
• Biz çok ezildik, çocuklanmız ezilmesin.
Bir toplum, bu normlan, yaşanan hayatın asıl ku-
rallan olarak görüyor ve kabul ediyorsa o toplum-
da 'şiddet kûltürü' egemen demektir.
O zaman toplumda 'güç kaynaklanna sahip olun-
duğunu ötekilere göstermek ve gücünü kanıtla-
mak' yaygın bir davranış olacaktır.
Yetkili olan, yetkisinı abartarak gösterecek, yet-
kisini kanıtlayacak fırsatlar yaratacaktır.
Çok parası olan, parasının çokluğunu çevreye
gösteren yaşama yolunu seçecektir.
Bunlar şiddet gösterileridir. Şiddet kültürünün
davranışlandır.
Trafikte daha büyük araçlar, daha lüks araçlar, hız,
sol şerit tutkunluğu, trafik sörfü şiddet kültürünün
gösterileridir ve şiddeti ifade etmektedir. Trafik ka-
zalannın asıl nedeni de şiddet kültürüdür.
Toplumdaki silah merakı da şiddet kültürünün
çıplak açıklamasıdır. TV dizilerindeki silah taşıma,
silah gösterme, silah kullanma oranının yüksekliği-
nin nedeni de budur. Toplum, şiddeti çıplak şiddet
olarak görmek ıstemektedir. Ortülü şiddet doyum
için yeteriı olmamaktadır.
Spor karşılaşmalannın asıl doyum sağlayan yani
şiddet kültürüne dayalıdır. Spor karşılaşmalan ya-
nşma olarak değil, dövüşme ve ötekinı mahvetme
olarak algılanmaktadır. Bu nedenle de futbol, gü-
reş ve boks çok rağbet görmekte.. ama atletizm,
cirit atma vb. sporiar seyirci bulamamaktadır.
Şiddet kültürünü çok iyi tanımalı, çok iyi değer-
lendirmelıyiz. Çünkü bu kültür hayatımızı yönetiyor.
•
AY TUTULDU... Ay tutulmasının sabahında bü-
yük bir yazanmızı, Necati Cumalı'yi yitirdik. Onu
hep yaşatacağız. Ay o gece tutuldu ama.. Necati
Cumalı ustamız bizim günlerimizi ve gecelerimizi
hep aydınlatacak. Sonsuz sevgiler ve saygılar gön-
deriyorum.
e-mail:erdalatak(âsuperonline.com
Eski Cenelkurmay Genel Sekreteri
Özkasnak: 28 Şubat
postmodern darbe
ANKARA (Cumhu-
riyet Bûrosu) - 28 Şubat
sürecinde Genelkurmay
Genel Sekreterliği göre-
vini yürüten Emekli
Tümgeneral Erol Öz-
kasnak, "28 Şubat için
'postmodern darbe' te-
rimi kullanıkü. Bunu
çokyerindebuhıyorum"
dedi. Emekli Oramiral
SaümDervişoğhııse28
Şubat'ın "darbe" değil,
"askerin reaksryDnu" ol-
duğunu söyledi.
Önceki akşam Kanal
6 televizyonunda ya-
yrmlanan ve Emekli
Oramiral Salim Dervi-
şoğlu'nun konuk oldu-
ğu Ceviz Kabuğu prog-
ramına telefonla katılan
Özkasnak, 28 Şubat sü-
recine ilişkin de çarpıcı
açıklamalarda bulundu.
28 Şubat'ın Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde
önemli bir dönüm nok-
tası olduğunu vurgula*
yan Özkasnak, "Türki-
ye Cumhuriyeti tarihi-
nin hiçbir döneminde,
şeriat özkmdleri adeta
ağızlanndan safya akar-
casuıa teJe>TZ>t)n ekran-
lannda bu kadar sıklık-
la boy göstermemiştir.
Böyle bir ortamda tek
birdamlabikkanakrül-
madan Cumhuriyet'in
vazgeçümez femeUerin-
den laiklik ilkesinin mu-
hafazası sağtanmıştır''
diye konuştu.
t
Askeri realsiyon'
Emekli Oraniral Sa-
lim Dervişoglu da 28
Şubat'ın darbe olduğu
görüşüne katimadığını
belirtti. DtTMşoğlu,
"Bunun sûreç »larakad-
landınunasuuda doğru
buhnuyorum Bu, aske-
rin reaksiyonadur. Ta-
mamryla yasd çerçe>«
içerisinde kaknnuşör"
dıye konuştu.