Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÛL 2000 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kuttur@cumhuriyet.com.tr
Ekip Film, Nemrut Dağı 'nı ve Kommagene tarihini gün ışığına çıkartan bir belgesel hazırladı
'Nemrut: Taımkaın TahtıYEŞİMAKYÜZ
'Nemrnt: Tannlann Tahü' belgese-
lînin yapılmasının fıkrini Turizm Ba-
kanı, ızni de Kültür Bakanlığı verdi.
Ancak, belgeselin yönetmeni Tolga
Oroek, çekim aşamasında birçok bü-
rokratık engelle karşılaşu. Tolga Örnek,
dûnya standartlannda kaliteli bir pro-
je yapabilmek için de iyi şartlann sağ-
lanması gerektiğini belirtiyor: "Geçen
yıüarda Mısır'da otuz beş turistin öidû-
rûlmesinden sonra hûkümet,Amerika-
daki halkla ilişküer şirketine 150 mB-
yondoIarhkparayannü.Mısır ile ilgi-
li sayısız kitap. beİgesel çıkb. Şimdi de
Mısîrgeçen yülardan çokdaha fazla tu-
rist ağırhyor. Tanıüm böyk obnah. Son
teknolojiyi, son kaynaklan kuOanmak
gerekiyor ûlke tanıtunı için."
Daha önce 'Atatürk' ve 'Fenerbab-
çe' belgesellerini çeken Tolga Örnek,
şimdi de Anadolu'nun zengin kültür ta-
rihi içinde önemli bir yeri olan Kom-
magene Uygarlığı'nı inceleyen 'Nem-
rnt: Tannlann Tahti' adlı belgeseli
gerçekleştırdi. Ekip Film tarafından
hazırlanan belgesel, dağın keşfının öy-
kusünden yola çıkıyor. Tarihin derin-
liklerinde saklı kalmış olan Nemrut
Dagı'nı ve Kommagene tarihini gün ışı-
ğına çıkaran arkeologlann maceralany-
la sürüyor. Aynca, filmde Kommage-
ne Krallığı 'nın ve Antiokhus 'un hikâ-
yclerinin de anlaOldığı canlandırmalar
yer alıyor. 35 kişilik çekim ekibının
çalıştığı belgesel; anlatım, güncel gör-
seller, röportajlar, dramatik canlandır-
malar, illüstrasyon, üç boyutlu animas-
yonlar gibi birçok görsel öğeden olu-
şuyor. Tolga Ömek, Nemrut Dağı ve
Kommagene Kralhğı üzerine geniş
kapsamlı, arkeolojik buluntular ve ta-
rihi gerçekleri en iyi derleyip sunan
bir film amaçladıklannı söylüyor. "Ön-
cetikleyabancılann,dahasonra da va-
tandaşianmızın dağa olanflgisiniart-
Orarak. antikçağın sekizinci harikası
olarak tanımlanan Nemrut'un dünya
kültür anıtlan arastnda hak ettiği yeri
atanasmı sağlamak fîlminıryiıı temel
amaddır."
Çekimleri tamamlanan ve Ingilizce
çekılen filmın yakında montaj çalışma-
lanna başlanacak. 250 bın dolarlık büt-
çeyle çekılen belgesel Kültür Bakan-
hğı'nın izinleriyle ve Türkiye tş Ban-
kası ve Istanbul Menkul Kıymetler
Borsası'nın maddi destekleriyle gercek-
leştirildi, Yurtdışı dağıtımmı ise Ta-
T
pestry InternatıonaJ üstlendi. Kasım
ayı içerisinde bitmesi hedeflenen 'Nem-
nıt' belgeselınde aynca, yurtiçinden ve
yurtdışından konunun uzmanlan ile
röportajlar yer alıyor. Bu kişiler arasın-
da, Pisa Üniversitesi'nden tarihçi Marg-
herita Facella, Yale Üniversitesi'nden
Roma tarihi uzmanı AndrewGregory,
Nemrut kazılannda çalışmış olan ar-
keolog Hans-Gert Bachmann, Nemrut
kitabeleri üzenne uzman, dil bıJımci-
si Sencer Şahin, Kommagene tarihçi-
sı Jörg VVagner, arkeolog Donaki San-
ders ve arkeolog Nezih Başgelen bulu-
nuyor.
Yabana izieyicrvi düşündük
-Nemrut Dagı üeilgili birbelgeselçek-
meye nasıl karar verdiniz?
TOLGA ÖRNEK - Ekip Film ola-
rak çoğunlukla tarih üzerine belgesel
yapıyoruz. Topkapı Sarayı ile ilgili cd-
rom'u hazırlarken Tunzm Bakanı ile
görüşmeye gitmiştim. Aynlırken bana
'Nemrut Dağı ile ilgili bir füm düşün'
dedi. Ben de bu konu üzennde düşün-
meye başladım. Aynca, arkeoloji ve
tarihe meraklı olan babamın yıllardır
bu konuyla ilgili ısrarlan da vardı. Bir-
çok kaynak okudum ve orada çarpıcı,
evrensel bir konu olduğunu gördüm
ve ortağım Kemal Bey ile 45-50 daki-
kalık bir film çıkabileceğine karar ver-
dik. 1999 Kasım ayında çalışmalara
başladık. Şimdi de montaj aşamasını
gerçekleştireceğız.
- Araşarma ve konulann betirien-
mesi çabşmalan nasıl gerçekleşti?
ÖRNEK - Film, Amerika ve A ^ -
pa'da gösterilecek. Amenka'da bir bel-
gesel gösterebilen Türk ekibi olmak
gibi bir hedefimiz var. Yabancı izleyi-
ciyi düşündüğümüz için prodüksiyo-
nun çok iyi olması gerekiyor. O yüz-
den filmin bütçesini bunlar belirledi.
Kasım ayından ıtibaren uzmanlarla gö-
rüşmeye ve araştırmalara başladık. Ay-
nca bir de danışman bulduk. Kasun-
ürkiye'de
belgesel çekmek
çok zor. Birçok
güçlükle
karşılaştık,
bürokrasi
yüzünden çok
2aman
kaybettik. Tarihi
eserlerin
çalınmasında da
bu bürokrasiyi
gösterseler, eser
yok olmaz.
Kimseden
destek
beklemiyoruz,
yeter ki köstek
olmasınlar. Ülke
tanıtımını iyi
yapabilmek için
standardımızı
yükseltmemiz
gerekiyor.
dan hazirana dek araştırma ve ön ça-
lışma ile uzmanlarla bilgi alışverişi,
haziran- ağustos arasında mekânlann
keşfı, programın çıkartılması, ekibin
oluşturulması, bütçenin daha detaylı
hale getirijmesi ve sponsor bulunma-
sı süreçleri gerçekleşti.
Dûnyanın en esld horoskopu
- ÇekimlersadeceNemrutDağı'nda
mıyapıku?
ÖRNEK- Nemrut Dağı'nda 2 haf-
ta kaldık. Aynca, Nemrut Dağı 'run ci-
vannda da oradaki heykelleri yaptran
kralın kralhğına ait birçok mekân var.
Ömeğin, Samsat, eski Kâhta'daki ye-
ni kale gibi. Oralarda, Gaziantep Mü-
zesi, Adıyaman Müzesi, Ankara Ana-
doluMedeniyetleri Müzesi, Istanbul Ar-
keoloji Müzesi ve son olarak da Efes'te
çekim yaptık. Toplam 14-15 değişik
mekânda çalıştık ve 83 kaset kullan-
dık. Bunlann yanı sıra Nemrut Da-
ğı'nın tarihi ile ilgili olarak uzmanlar-
la röportajlar yapıldı ve tiyatro sanat-
çısı Mahmut Gökgöz'ün de rol aldığı
canlandırmalar gerçekleşti. Sonuçta
iyi bir film oldu ama, Türkiye'de bel-
gesel çekmek çok zor ve biz de çalış-
üğımız süre içinde birçok güçlükle kar-
şılaştık.
- Ne tür zorlukiaıia karşılaştmız?
ÖRNEK-Örneğın Efes harabelerin-
de çekim yaparken bürokrasi yüzün-
den çok zaman kaybettik. Kültür Ba-
kanlığı'ndan izin almamıza rağmen
girişte 10 milyon TL'yi Ziraat Banka-
sı'na yatırmamız gerektiğini söyledi-
ler. Havale ücretiyle birlikte ödediğı-
miz paranın makbuzunu getirdiğimiz-
de de şirketimizin adım Ege Film ola-
rak bildirdikleri için bir anlaşmazlık da-
ha yaşadık. Uzun bir zaman kaybından
sonra da harabelere girebildik.
Tarihi eserlenn çalınmasında da bu
bürokrasiyi gösterseler, hıçbir eser yok
olmaz. Aynca, müzelerde istediğiniz gi-
bi çekim yapamıyorsunuz, görevliler
yardımcı olamıyor. Sadece, Gaziantep
ve Adıyaman'dakı müzelerde müdür-
ler yardımcı olduklan ıçm çok iyi çe-
kim yapabildik. Aslında kimseden des-
tek beklemiyoruz, yeter ki köstek ol-
masınlar. Bu belgesel, gerçekleştirdi-
ğimiz üçüncü yurtdışı projesi. Hepsin-
de de moralimiz bozuldu. Ülke tanıtı-
mını iyi yapabilmek için standardımı-
zı yükseltmemiz gerekiyor.
Biz ise hâlâ yurtdışma mehter takı-
mı gönderiyonız. Aynca, tarihi eserle-
rimize de sahip çıkamıyoruz.
Gaziantep Müzesi, Zeugma ve çev-
resinden çıkartılanlarla bırlikte iyi res-
tore edilse, iyi işletilse dûnyanın sayı-
lı mozaik müzelerinden biri olur. Bun-
lann çürüyor olması ise çok acı. Bu-
nun yanı sıra dûnyanın en eski horos-
kopu Nemrut Dağı'nda bulunuyor. Her
gün turistler horoskopun ûstüne çıkıp
bir tarafinı kınyor. Turizm ve Kültür
Bakanlığı ise onu öyle bakımsız bir
biçimde bırakıyor. Bu da tamamıyla il-
gisizlik ve sorumsuzluktan kaynakla-
nıyor. Halbuki o horoskopu bir müze-
ye götürmek 50 milyon TL'ye mal olur.
- Bundan sonraki projelerinizden
söz eder misiniz?
ÖRNEK - Iş Bankası'nın önünde
yapılan heykellerle ilgili bir belgesel
hazırlayacagız. Filmde, heykellerin ya-
ratım aşamalan ve sanatçılarla konuş-
malar yer alacak. Bunun dışında, tek-
lifler var ama.. henüz değerlendirme-
dik.
Man Ray'ln ünlü fotoğrafı 1 milyon dolara alıcı buldu
En pahalı 'gözyaşlan'Kültür Servisi - Gerçeküstücü
akımın önemli temsücilerinden
sanatçı ve fotoğrafçı Man Ray'in
ünlü 'Cam Gözyaşjarf l milyon
dolara alıcı bularak dünyanın en
- pahalı fotoğrafi oldu.
Sadece 4 adet kopyası bulunan
bu fotoğraf, 1930'lu yıllann
başlannda Paris'te çekilmişti.
Fotoğraf, Amerikalı bir
koleksiyoner tarafindan satın
alındı. Fotoğrafm yeni sahibi
John A Prhzfcer, Hyatt Oteller
zincirinin sahibi. Ünlü sanatçuun
bir fotoğrafi iki yıl önce New
York'ta Christie'de düzenlenen
bir müzayedede 600 bin dolara
alıcı bulmuş ve yine bir rekora
imza atmıştı. Bu rekoru kıran
yine bir Man Ray fotoğrafi oldu.
Gerçek adı Emmanuel Radnitzky
olan Man Ray, dünyanın en
önemli fotoğrafçılarından ve
gerçeküstücü akımın
kuruculanndan...
'Cam Gözyaşlan'nın satışını
gerçekleştıren New Yorklu tüccar
Peter MacGUL Man Ray'in 20.
yüzyıla damgasmı vurmuş bir
sanatçı olduğuna değinerek bu
fotoğrafi Braque ya da
Pkasso'nun yanına astığımzda en
az onlar kadar iyi duracağını
belirtiyor.
Christie Müzayede Evi'nin
yöneticilerinden Rick VVester,
genel olarak en ıyı fotoğraflann
250 bin ile 450 bin dolar
civarında alıcı bulduğunu
söylüyor. Wester. 1970 öncesi
fotoğraf piyasası diye bir şeyin
varlığından da söz
edilemeyeceğini vurguluyor ve
bu rekor satışın önemine dikkat
çekiyor.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FlgEKÇİ
Türküler
Ruhi Su, öleli on beş yıl olmuş. Bedri Rahmi yir-
mibeş.
Insanlar, kişilikleriyle, sanatlanyla başkalannı et-
kileyebilmişlerse onlann ölümleri ölüm olmaktan çı-
kıyor. Yaşarken yaptıklan, ürettikleriyle hep yeryü-
zünde, insanlarla bir arada kalıyoriar, onlarla ilişki-
leri sürüyor.
On beş yıldır Ruhi Su dünyamızda değil, ama ben
onun yokluğunu duymuyorum. Kim söylerse söy-
lesin her dinlediğim türküde onu anımsıyorum. Bir-
çoğunu öylesine güzel söyledi, öylesine kendine
özgü kıldı ki, artık o türküler başka türlü söylenemez-
miş gibi geliyor bana.
Sonra o son derece kendine güvenen, yaptığı işin
militanı olmuş kişilik. Böyle kişiliklerle toplumlar ko-
lay kolay karşılaşamıyor.
Bir insana güvenmek günümüzün sallantılı dalga-
lı dünyasında olabilecek en güç işlerden. Hele sa-
natıyla, kişiliğiyle her an toplumun gözü önünde bi-
rinin bu duyguyu uyandırabilmesi daha da güç. Ru-
hi Su, içinde yanan ateşi dışandan göstermeyen
dingin bir yanardağdı, sırtınızı güvenle yaslayabile-
ceğiniz. Güveni boşa çıkarmayacak sağlamlıktay-
dı kişiliği.
Son derece dingin ve kendinden emin kişiliği bas-
kılar, güçlükler karşısında hiç sarsılmadı. Büyük sa-
natçılara özgü o bildiği yolda yalnız yürüme eylemi-
ni yaşamının sonuna dek sürdurdü.
1977 yılında, Küçükçekmece'de bir gençlik ge-
cesine gitmiştik. Harap bir sinema salonunun kü-
çücük kulisınde bir sandalye üzerinde sazına düzen
vermeye çalışıyordu. O sırada bir görevli gelip "Ar-
kanızı duvara dönerseniz daha iyi olur, o yönden kur-
şungelebilir" demişti. Duyduğuma inanamamışken
baktım, Ruhi Su hiçbir tepki göstermeden, sandal-
yesinin yerini değiştirip sazıyla ilgilenmeyi sürdür-
dü.
Insanlara türkü söyleyebilmek için en olanaksız-
lıklar ıçindeki yeriere bile gitmeyi kabul ederdi. Tek
bir koşulu olurdu hep. Ses düzeninin iyi olması. Se-
sinin ve sazının iyi duyulmasından öte hiçbir bek-
lentisi olmadı.
Ruhi Su'nun yaşamı bütünüyle düşünüldüğün-
de, Van'da doğması, anasız babasız büyümesi, mü-
zik eğitimi görebilmesi ve sonrasında müziğimizde
açtığı ufuklar, sanki ilkçağdan bu yana Anadolu top-
rağında, insan düş gücünde boy vermiş, söylence
tannlanndan biri gibi görmemek elde mi onu?
• • •
Geçen hafta bir nedenle Bedri Rahmi'nin Kala-
mış'taki evine uğradım. Kilimler, boncuklar, çömlek-
ler. sanki bir geleneksel Anadolu sanatlan müzesi
gibiydi. Duvariarda Bedri Rahmi'nin tablolan da bu
sanatlaria kaynaşmış, onun bir parçası gibi duruyor-
lardı.
Bir tanesinde sanlar, turuncular, kırmızılar içinde
alev alev yanan kendi yüzünü çizmiş. Attına da bir
dize yazmış: "Seni dûşündükçe bir çakıltaşı ısını-
yoriçimde."
Çağdaş şiirimizde, türküye en yaklaşan şairlerden
biri olmuştur Bedri Rahmi. Ünlü bir ressam olması,
şair olarak öneminl gerilere rtse de onun şmierinde'
başka şaırlerde kolay göremeyeceğimiz, turkülere
özgü bir açıkyureklilık vardır. Nar nar diyerek nar gi-
bi yarmıştır şiinn yüreğini.
Ruhi Su da, Bedri Rahmi de, hayatlanyla birer
türkü olabilmeyi başarmış sanatçılar. Bildiğiniz gibi
türküler sonlanmaz. Ağızdan ağıza, gönülden gö-
nüle akarlar yüzyıllar boyu. Herkes onlan kendi ki-
şiliğiyle birieştirir, onlardan bir şeyler alır, onlara ken-
dinden bir şeyler katar.
Işte bu iki kültür insanımız da, o çok sevdikleri tür-
külere kanştılar; kendilerı yeryüzünden aynlmadan
birer türküye dönüşmeyi başardılar. Dillerde gönül-
lerde sürüp gidecek ateşleri.
Gündüz Vassaftan yeni roman
• KüMr Servisi - Gündüz Vassaf'ın yeni kitabı
'Annem Belkıs', tletişim Yayınlan'ndan çıktı.
Yazar, kendi kaleminden annesinin hikâyesini
anlattığı kitabuıda, öksüz bir Rumeli kızının
Osmanlı Imparatorluğu'nun sınınnda başlayan
hayatından yola çıkarak Osmanlı ve Cumhuriyet
Türkiyesi'nde kadının toplumsal yerini
sorguluyor. tmparatorluğun son yıllannda
Balkanlar'da dindar bir ailenin Türk katliamı
öncesi günJük yaşantısı, Yunan tşgali altında
Anadolu, Istanbul'da tek başına yaşayan bir
kadırun yıllan, Robert Kolej ve üniversitede
felsefe öğrenciliği, Belkıs Hanım'ın amlan
Vassaf ın kitabınm ana noktalanm oluşturuyor.
Doğumunun 100. yılında unutulmuş bir ressamın, Saim Ozeren'in resimleri sergileniyor
yaşammda bu sergiyi hayal etmîşti
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
MBfi Reasürans Sanat Galerisi'nde yer alan sanatçuun otoportresi.
KüMr Servisi - Milli Reasürans Sanat
Galerisı, cumhuriyet sonrası ilk kuşak res-
samlar arasında yer alan, ancak bugün ye-
terince tanınmayan, unutulmuş bir sanat-
çıyı, Saim Özeren'i, doğumunun 100. yı-
lında bir sergi ve bir kitapla sanatseverle-
rin karşısına çıkanyor.
tbrahim Çalh'nın ilk öğrencıleri arasın-
da yer alan, akademide okuduğu yıllarda
yeteneği ve zekâsıyla arkadaşlan arasuı-
da parlayan Saim Ozeren'in kaderi 1924'te
yapılan Avrupa suıavını kazanamayınca
belirlendi. O, Avrupa'ya 'gözleribozukol-
duğu için' gönderilmediğini söyleyecekti,
ancak sanat çevreleri bu sürpriz sonuçta aka-
demi çevresinin kasıtlı engellemesini ara-
yacaktı.
Babasını kaybeden ve geçim sıkıntısı
içinde yaşayan Saim özeren, Avrupa'ya gi-
demeyince, on bu- yıl çalıştığı akademiden
çıkışım aldı ve sınava girerek ortaokul re-
sım öğretmenlığıne atandı. 1926'da Erzu-
rum'da başladığı öğretmenlik yaşamı, 38
yıl sonra, 1964'te ölümüyle noktalandı.
Mahmut Cuda, onun sanat yaşamını 'Bo-
ğulan nice büyük istidadı o temsfl etti' söz-
leriyle temsıl etti.
Henüz öğrenciyken arkadaşlanyla bir-
likte cumhuriyet sonrasının ilk plastik sa-
natlar topluluğu olan 'Yeni Resim Cemi-
yeti'nin kuruluşunda yer alan, yapıtlan o
dönemin en önemli sanat etkinliği olan
Galatasaray sergilerine seçilen Saim Öze-
ren, ilk ve tek sergisini 1928 'de Erzurum'da
açtı. O dönemde Erzurum'da bulunan Mil-
li Eğitim Bakanı Necati Bey sergiyi geze-
rekbeğendiği bir resmi bakanlık adma sa-
tın aldı. Bu resim bugün Ankara Devlet Re-
sim ve Heykel Müzesi'nde bulunuyor.
Saim Özeren Erzurum'dan sonra Trab-
zon'da görev yaptı. On yıl boyunca Saim
Özeren'den bir ses duyulmadı. Ancak o
resimden kopmamıştı, bütün yaşamı bo-
yunca da hiç kopmayacaktı. Çünkü onun
için resim, içten gelen ve akıldan süzülen
bir içgüdüydü, yaşamuı anlamıydı, dünyay-
la ilişkı kurmanın bir yoluydu.
Biyografik bir kitap hazıriandı
Ancak Istanbul bir zamanlann 'Bûyök
Saim'ini daha unutmamıştı. 1938'de baş-
layan yurt gezileri için seçilen ilk on res-
sam içinde yer aldı. Konya'ya gitti. Çalış-
malan olumlu eleştiriler aldı. 1942'de yurt
gezisine ikinci kez seçüecek ve Hakkâ-
ri'yegidecekti. Saim ozeren'in zorunlutaş-
ra yaşamı 1939'da Istanbul'a gelince bit-
ti. Arkadaşlan geçen yülar içinde resim sa-
natuun önde gelen ısimleri arasuıa girmiş-
ti. tstanbul'da Müstakil Ressam ve Heykel-
tıraşlar Birliği'nin sergilerine yapıtlar ver-
di. 1945-1950 yıllan arasında devlet resim
ve heykel sergilerine katıldı. Ancak daha
sonra adı duyulmaz oldu. Oysahep ressam
olarak kaldı. Bütün hayali, emekii olmak,
kendini tamamen resme vererek bir sergi
acmaktı. Bütün yaşammı adadığı bu ser-
giyi ne yazık ki gerçekleştiremedi. Emek-
liliğine aylar kala yaşama veda etti. Mah-
mut Cuda, onun için 'Sanattarihimizin en
mutena sayfalarmı dolduracak' demıştı,
ama ölümünden sonra unuruldu.
1986 yılında Ferit Edgü'nün Istanbul, An-
kara, Izmir Vakko Sanat galerilerinde dü-
zenlediği sergilerle Saim Özeren adı yıl-
lar sonra tekrar sanat çevrelerinde duyul-
du. Ferit Edgü, Saim Ozeren'in ailesi re-
simlerini kendisine getirene dek böyle bir
sanatçının varhğmdan bile haberdar ol-
madığmı söylemişti. Saim Özeren, iki ku-
şak sonra sanatçılar arasında bile bu den-
li unutulmuştu.
Saim Özeren'in doğumunun 100. yılın-
da açılan sergi nedeniyle hazırlanan kitap
için biyografik çalışmayı Murat Ural yü-
rüttü. LeventÇabkoğhı ise Saim Özeren'in
sanatım ve sanatçı kişiliğini yorumladı ve
Türk resmi içindeki yenni sorguladı. Sa-
im Özeren'in sergisi 26 Ekim'e dek Mil-
li Reasürans Sanat Galerisi'nde gezilebi-
lir.
Milli Reasürans Sanat Galerisi: 0212
230 19 76.