15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÛL 2000 ÇARŞAMBA 14 KULTUR [email protected] Ekip Film, Nemrut Dağı 'nı ve Kommagene tarihini gün ışığına çıkartan bir belgesel hazırladı 'Nemrut: Taımkaın TahtıYEŞİMAKYÜZ 'Nemrnt: Tannlann Tahü' belgese- lînin yapılmasının fıkrini Turizm Ba- kanı, ızni de Kültür Bakanlığı verdi. Ancak, belgeselin yönetmeni Tolga Oroek, çekim aşamasında birçok bü- rokratık engelle karşılaşu. Tolga Örnek, dûnya standartlannda kaliteli bir pro- je yapabilmek için de iyi şartlann sağ- lanması gerektiğini belirtiyor: "Geçen yıüarda Mısır'da otuz beş turistin öidû- rûlmesinden sonra hûkümet,Amerika- daki halkla ilişküer şirketine 150 mB- yondoIarhkparayannü.Mısır ile ilgi- li sayısız kitap. beİgesel çıkb. Şimdi de Mısîrgeçen yülardan çokdaha fazla tu- rist ağırhyor. Tanıüm böyk obnah. Son teknolojiyi, son kaynaklan kuOanmak gerekiyor ûlke tanıtunı için." Daha önce 'Atatürk' ve 'Fenerbab- çe' belgesellerini çeken Tolga Örnek, şimdi de Anadolu'nun zengin kültür ta- rihi içinde önemli bir yeri olan Kom- magene Uygarlığı'nı inceleyen 'Nem- rnt: Tannlann Tahti' adlı belgeseli gerçekleştırdi. Ekip Film tarafından hazırlanan belgesel, dağın keşfının öy- kusünden yola çıkıyor. Tarihin derin- liklerinde saklı kalmış olan Nemrut Dagı'nı ve Kommagene tarihini gün ışı- ğına çıkaran arkeologlann maceralany- la sürüyor. Aynca, filmde Kommage- ne Krallığı 'nın ve Antiokhus 'un hikâ- yclerinin de anlaOldığı canlandırmalar yer alıyor. 35 kişilik çekim ekibının çalıştığı belgesel; anlatım, güncel gör- seller, röportajlar, dramatik canlandır- malar, illüstrasyon, üç boyutlu animas- yonlar gibi birçok görsel öğeden olu- şuyor. Tolga Ömek, Nemrut Dağı ve Kommagene Kralhğı üzerine geniş kapsamlı, arkeolojik buluntular ve ta- rihi gerçekleri en iyi derleyip sunan bir film amaçladıklannı söylüyor. "Ön- cetikleyabancılann,dahasonra da va- tandaşianmızın dağa olanflgisiniart- Orarak. antikçağın sekizinci harikası olarak tanımlanan Nemrut'un dünya kültür anıtlan arastnda hak ettiği yeri atanasmı sağlamak fîlminıryiıı temel amaddır." Çekimleri tamamlanan ve Ingilizce çekılen filmın yakında montaj çalışma- lanna başlanacak. 250 bın dolarlık büt- çeyle çekılen belgesel Kültür Bakan- hğı'nın izinleriyle ve Türkiye tş Ban- kası ve Istanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın maddi destekleriyle gercek- leştirildi, Yurtdışı dağıtımmı ise Ta- T pestry InternatıonaJ üstlendi. Kasım ayı içerisinde bitmesi hedeflenen 'Nem- nıt' belgeselınde aynca, yurtiçinden ve yurtdışından konunun uzmanlan ile röportajlar yer alıyor. Bu kişiler arasın- da, Pisa Üniversitesi'nden tarihçi Marg- herita Facella, Yale Üniversitesi'nden Roma tarihi uzmanı AndrewGregory, Nemrut kazılannda çalışmış olan ar- keolog Hans-Gert Bachmann, Nemrut kitabeleri üzenne uzman, dil bıJımci- si Sencer Şahin, Kommagene tarihçi- sı Jörg VVagner, arkeolog Donaki San- ders ve arkeolog Nezih Başgelen bulu- nuyor. Yabana izieyicrvi düşündük -Nemrut Dagı üeilgili birbelgeselçek- meye nasıl karar verdiniz? TOLGA ÖRNEK - Ekip Film ola- rak çoğunlukla tarih üzerine belgesel yapıyoruz. Topkapı Sarayı ile ilgili cd- rom'u hazırlarken Tunzm Bakanı ile görüşmeye gitmiştim. Aynlırken bana 'Nemrut Dağı ile ilgili bir füm düşün' dedi. Ben de bu konu üzennde düşün- meye başladım. Aynca, arkeoloji ve tarihe meraklı olan babamın yıllardır bu konuyla ilgili ısrarlan da vardı. Bir- çok kaynak okudum ve orada çarpıcı, evrensel bir konu olduğunu gördüm ve ortağım Kemal Bey ile 45-50 daki- kalık bir film çıkabileceğine karar ver- dik. 1999 Kasım ayında çalışmalara başladık. Şimdi de montaj aşamasını gerçekleştireceğız. - Araşarma ve konulann betirien- mesi çabşmalan nasıl gerçekleşti? ÖRNEK - Film, Amerika ve A ^ - pa'da gösterilecek. Amenka'da bir bel- gesel gösterebilen Türk ekibi olmak gibi bir hedefimiz var. Yabancı izleyi- ciyi düşündüğümüz için prodüksiyo- nun çok iyi olması gerekiyor. O yüz- den filmin bütçesini bunlar belirledi. Kasım ayından ıtibaren uzmanlarla gö- rüşmeye ve araştırmalara başladık. Ay- nca bir de danışman bulduk. Kasun- ürkiye'de belgesel çekmek çok zor. Birçok güçlükle karşılaştık, bürokrasi yüzünden çok 2aman kaybettik. Tarihi eserlerin çalınmasında da bu bürokrasiyi gösterseler, eser yok olmaz. Kimseden destek beklemiyoruz, yeter ki köstek olmasınlar. Ülke tanıtımını iyi yapabilmek için standardımızı yükseltmemiz gerekiyor. dan hazirana dek araştırma ve ön ça- lışma ile uzmanlarla bilgi alışverişi, haziran- ağustos arasında mekânlann keşfı, programın çıkartılması, ekibin oluşturulması, bütçenin daha detaylı hale getirijmesi ve sponsor bulunma- sı süreçleri gerçekleşti. Dûnyanın en esld horoskopu - ÇekimlersadeceNemrutDağı'nda mıyapıku? ÖRNEK- Nemrut Dağı'nda 2 haf- ta kaldık. Aynca, Nemrut Dağı 'run ci- vannda da oradaki heykelleri yaptran kralın kralhğına ait birçok mekân var. Ömeğin, Samsat, eski Kâhta'daki ye- ni kale gibi. Oralarda, Gaziantep Mü- zesi, Adıyaman Müzesi, Ankara Ana- doluMedeniyetleri Müzesi, Istanbul Ar- keoloji Müzesi ve son olarak da Efes'te çekim yaptık. Toplam 14-15 değişik mekânda çalıştık ve 83 kaset kullan- dık. Bunlann yanı sıra Nemrut Da- ğı'nın tarihi ile ilgili olarak uzmanlar- la röportajlar yapıldı ve tiyatro sanat- çısı Mahmut Gökgöz'ün de rol aldığı canlandırmalar gerçekleşti. Sonuçta iyi bir film oldu ama, Türkiye'de bel- gesel çekmek çok zor ve biz de çalış- üğımız süre içinde birçok güçlükle kar- şılaştık. - Ne tür zorlukiaıia karşılaştmız? ÖRNEK-Örneğın Efes harabelerin- de çekim yaparken bürokrasi yüzün- den çok zaman kaybettik. Kültür Ba- kanlığı'ndan izin almamıza rağmen girişte 10 milyon TL'yi Ziraat Banka- sı'na yatırmamız gerektiğini söyledi- ler. Havale ücretiyle birlikte ödediğı- miz paranın makbuzunu getirdiğimiz- de de şirketimizin adım Ege Film ola- rak bildirdikleri için bir anlaşmazlık da- ha yaşadık. Uzun bir zaman kaybından sonra da harabelere girebildik. Tarihi eserlenn çalınmasında da bu bürokrasiyi gösterseler, hıçbir eser yok olmaz. Aynca, müzelerde istediğiniz gi- bi çekim yapamıyorsunuz, görevliler yardımcı olamıyor. Sadece, Gaziantep ve Adıyaman'dakı müzelerde müdür- ler yardımcı olduklan ıçm çok iyi çe- kim yapabildik. Aslında kimseden des- tek beklemiyoruz, yeter ki köstek ol- masınlar. Bu belgesel, gerçekleştirdi- ğimiz üçüncü yurtdışı projesi. Hepsin- de de moralimiz bozuldu. Ülke tanıtı- mını iyi yapabilmek için standardımı- zı yükseltmemiz gerekiyor. Biz ise hâlâ yurtdışma mehter takı- mı gönderiyonız. Aynca, tarihi eserle- rimize de sahip çıkamıyoruz. Gaziantep Müzesi, Zeugma ve çev- resinden çıkartılanlarla bırlikte iyi res- tore edilse, iyi işletilse dûnyanın sayı- lı mozaik müzelerinden biri olur. Bun- lann çürüyor olması ise çok acı. Bu- nun yanı sıra dûnyanın en eski horos- kopu Nemrut Dağı'nda bulunuyor. Her gün turistler horoskopun ûstüne çıkıp bir tarafinı kınyor. Turizm ve Kültür Bakanlığı ise onu öyle bakımsız bir biçimde bırakıyor. Bu da tamamıyla il- gisizlik ve sorumsuzluktan kaynakla- nıyor. Halbuki o horoskopu bir müze- ye götürmek 50 milyon TL'ye mal olur. - Bundan sonraki projelerinizden söz eder misiniz? ÖRNEK - Iş Bankası'nın önünde yapılan heykellerle ilgili bir belgesel hazırlayacagız. Filmde, heykellerin ya- ratım aşamalan ve sanatçılarla konuş- malar yer alacak. Bunun dışında, tek- lifler var ama.. henüz değerlendirme- dik. Man Ray'ln ünlü fotoğrafı 1 milyon dolara alıcı buldu En pahalı 'gözyaşlan'Kültür Servisi - Gerçeküstücü akımın önemli temsücilerinden sanatçı ve fotoğrafçı Man Ray'in ünlü 'Cam Gözyaşjarf l milyon dolara alıcı bularak dünyanın en - pahalı fotoğrafi oldu. Sadece 4 adet kopyası bulunan bu fotoğraf, 1930'lu yıllann başlannda Paris'te çekilmişti. Fotoğraf, Amerikalı bir koleksiyoner tarafindan satın alındı. Fotoğrafm yeni sahibi John A Prhzfcer, Hyatt Oteller zincirinin sahibi. Ünlü sanatçuun bir fotoğrafi iki yıl önce New York'ta Christie'de düzenlenen bir müzayedede 600 bin dolara alıcı bulmuş ve yine bir rekora imza atmıştı. Bu rekoru kıran yine bir Man Ray fotoğrafi oldu. Gerçek adı Emmanuel Radnitzky olan Man Ray, dünyanın en önemli fotoğrafçılarından ve gerçeküstücü akımın kuruculanndan... 'Cam Gözyaşlan'nın satışını gerçekleştıren New Yorklu tüccar Peter MacGUL Man Ray'in 20. yüzyıla damgasmı vurmuş bir sanatçı olduğuna değinerek bu fotoğrafi Braque ya da Pkasso'nun yanına astığımzda en az onlar kadar iyi duracağını belirtiyor. Christie Müzayede Evi'nin yöneticilerinden Rick VVester, genel olarak en ıyı fotoğraflann 250 bin ile 450 bin dolar civarında alıcı bulduğunu söylüyor. Wester. 1970 öncesi fotoğraf piyasası diye bir şeyin varlığından da söz edilemeyeceğini vurguluyor ve bu rekor satışın önemine dikkat çekiyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FlgEKÇİ Türküler Ruhi Su, öleli on beş yıl olmuş. Bedri Rahmi yir- mibeş. Insanlar, kişilikleriyle, sanatlanyla başkalannı et- kileyebilmişlerse onlann ölümleri ölüm olmaktan çı- kıyor. Yaşarken yaptıklan, ürettikleriyle hep yeryü- zünde, insanlarla bir arada kalıyoriar, onlarla ilişki- leri sürüyor. On beş yıldır Ruhi Su dünyamızda değil, ama ben onun yokluğunu duymuyorum. Kim söylerse söy- lesin her dinlediğim türküde onu anımsıyorum. Bir- çoğunu öylesine güzel söyledi, öylesine kendine özgü kıldı ki, artık o türküler başka türlü söylenemez- miş gibi geliyor bana. Sonra o son derece kendine güvenen, yaptığı işin militanı olmuş kişilik. Böyle kişiliklerle toplumlar ko- lay kolay karşılaşamıyor. Bir insana güvenmek günümüzün sallantılı dalga- lı dünyasında olabilecek en güç işlerden. Hele sa- natıyla, kişiliğiyle her an toplumun gözü önünde bi- rinin bu duyguyu uyandırabilmesi daha da güç. Ru- hi Su, içinde yanan ateşi dışandan göstermeyen dingin bir yanardağdı, sırtınızı güvenle yaslayabile- ceğiniz. Güveni boşa çıkarmayacak sağlamlıktay- dı kişiliği. Son derece dingin ve kendinden emin kişiliği bas- kılar, güçlükler karşısında hiç sarsılmadı. Büyük sa- natçılara özgü o bildiği yolda yalnız yürüme eylemi- ni yaşamının sonuna dek sürdurdü. 1977 yılında, Küçükçekmece'de bir gençlik ge- cesine gitmiştik. Harap bir sinema salonunun kü- çücük kulisınde bir sandalye üzerinde sazına düzen vermeye çalışıyordu. O sırada bir görevli gelip "Ar- kanızı duvara dönerseniz daha iyi olur, o yönden kur- şungelebilir" demişti. Duyduğuma inanamamışken baktım, Ruhi Su hiçbir tepki göstermeden, sandal- yesinin yerini değiştirip sazıyla ilgilenmeyi sürdür- dü. Insanlara türkü söyleyebilmek için en olanaksız- lıklar ıçindeki yeriere bile gitmeyi kabul ederdi. Tek bir koşulu olurdu hep. Ses düzeninin iyi olması. Se- sinin ve sazının iyi duyulmasından öte hiçbir bek- lentisi olmadı. Ruhi Su'nun yaşamı bütünüyle düşünüldüğün- de, Van'da doğması, anasız babasız büyümesi, mü- zik eğitimi görebilmesi ve sonrasında müziğimizde açtığı ufuklar, sanki ilkçağdan bu yana Anadolu top- rağında, insan düş gücünde boy vermiş, söylence tannlanndan biri gibi görmemek elde mi onu? • • • Geçen hafta bir nedenle Bedri Rahmi'nin Kala- mış'taki evine uğradım. Kilimler, boncuklar, çömlek- ler. sanki bir geleneksel Anadolu sanatlan müzesi gibiydi. Duvariarda Bedri Rahmi'nin tablolan da bu sanatlaria kaynaşmış, onun bir parçası gibi duruyor- lardı. Bir tanesinde sanlar, turuncular, kırmızılar içinde alev alev yanan kendi yüzünü çizmiş. Attına da bir dize yazmış: "Seni dûşündükçe bir çakıltaşı ısını- yoriçimde." Çağdaş şiirimizde, türküye en yaklaşan şairlerden biri olmuştur Bedri Rahmi. Ünlü bir ressam olması, şair olarak öneminl gerilere rtse de onun şmierinde' başka şaırlerde kolay göremeyeceğimiz, turkülere özgü bir açıkyureklilık vardır. Nar nar diyerek nar gi- bi yarmıştır şiinn yüreğini. Ruhi Su da, Bedri Rahmi de, hayatlanyla birer türkü olabilmeyi başarmış sanatçılar. Bildiğiniz gibi türküler sonlanmaz. Ağızdan ağıza, gönülden gö- nüle akarlar yüzyıllar boyu. Herkes onlan kendi ki- şiliğiyle birieştirir, onlardan bir şeyler alır, onlara ken- dinden bir şeyler katar. Işte bu iki kültür insanımız da, o çok sevdikleri tür- külere kanştılar; kendilerı yeryüzünden aynlmadan birer türküye dönüşmeyi başardılar. Dillerde gönül- lerde sürüp gidecek ateşleri. Gündüz Vassaftan yeni roman • KüMr Servisi - Gündüz Vassaf'ın yeni kitabı 'Annem Belkıs', tletişim Yayınlan'ndan çıktı. Yazar, kendi kaleminden annesinin hikâyesini anlattığı kitabuıda, öksüz bir Rumeli kızının Osmanlı Imparatorluğu'nun sınınnda başlayan hayatından yola çıkarak Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi'nde kadının toplumsal yerini sorguluyor. tmparatorluğun son yıllannda Balkanlar'da dindar bir ailenin Türk katliamı öncesi günJük yaşantısı, Yunan tşgali altında Anadolu, Istanbul'da tek başına yaşayan bir kadırun yıllan, Robert Kolej ve üniversitede felsefe öğrenciliği, Belkıs Hanım'ın amlan Vassaf ın kitabınm ana noktalanm oluşturuyor. Doğumunun 100. yılında unutulmuş bir ressamın, Saim Ozeren'in resimleri sergileniyor yaşammda bu sergiyi hayal etmîşti K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I MBfi Reasürans Sanat Galerisi'nde yer alan sanatçuun otoportresi. KüMr Servisi - Milli Reasürans Sanat Galerisı, cumhuriyet sonrası ilk kuşak res- samlar arasında yer alan, ancak bugün ye- terince tanınmayan, unutulmuş bir sanat- çıyı, Saim Özeren'i, doğumunun 100. yı- lında bir sergi ve bir kitapla sanatseverle- rin karşısına çıkanyor. tbrahim Çalh'nın ilk öğrencıleri arasın- da yer alan, akademide okuduğu yıllarda yeteneği ve zekâsıyla arkadaşlan arasuı- da parlayan Saim Ozeren'in kaderi 1924'te yapılan Avrupa suıavını kazanamayınca belirlendi. O, Avrupa'ya 'gözleribozukol- duğu için' gönderilmediğini söyleyecekti, ancak sanat çevreleri bu sürpriz sonuçta aka- demi çevresinin kasıtlı engellemesini ara- yacaktı. Babasını kaybeden ve geçim sıkıntısı içinde yaşayan Saim özeren, Avrupa'ya gi- demeyince, on bu- yıl çalıştığı akademiden çıkışım aldı ve sınava girerek ortaokul re- sım öğretmenlığıne atandı. 1926'da Erzu- rum'da başladığı öğretmenlik yaşamı, 38 yıl sonra, 1964'te ölümüyle noktalandı. Mahmut Cuda, onun sanat yaşamını 'Bo- ğulan nice büyük istidadı o temsfl etti' söz- leriyle temsıl etti. Henüz öğrenciyken arkadaşlanyla bir- likte cumhuriyet sonrasının ilk plastik sa- natlar topluluğu olan 'Yeni Resim Cemi- yeti'nin kuruluşunda yer alan, yapıtlan o dönemin en önemli sanat etkinliği olan Galatasaray sergilerine seçilen Saim Öze- ren, ilk ve tek sergisini 1928 'de Erzurum'da açtı. O dönemde Erzurum'da bulunan Mil- li Eğitim Bakanı Necati Bey sergiyi geze- rekbeğendiği bir resmi bakanlık adma sa- tın aldı. Bu resim bugün Ankara Devlet Re- sim ve Heykel Müzesi'nde bulunuyor. Saim Özeren Erzurum'dan sonra Trab- zon'da görev yaptı. On yıl boyunca Saim Özeren'den bir ses duyulmadı. Ancak o resimden kopmamıştı, bütün yaşamı bo- yunca da hiç kopmayacaktı. Çünkü onun için resim, içten gelen ve akıldan süzülen bir içgüdüydü, yaşamuı anlamıydı, dünyay- la ilişkı kurmanın bir yoluydu. Biyografik bir kitap hazıriandı Ancak Istanbul bir zamanlann 'Bûyök Saim'ini daha unutmamıştı. 1938'de baş- layan yurt gezileri için seçilen ilk on res- sam içinde yer aldı. Konya'ya gitti. Çalış- malan olumlu eleştiriler aldı. 1942'de yurt gezisine ikinci kez seçüecek ve Hakkâ- ri'yegidecekti. Saim ozeren'in zorunlutaş- ra yaşamı 1939'da Istanbul'a gelince bit- ti. Arkadaşlan geçen yülar içinde resim sa- natuun önde gelen ısimleri arasuıa girmiş- ti. tstanbul'da Müstakil Ressam ve Heykel- tıraşlar Birliği'nin sergilerine yapıtlar ver- di. 1945-1950 yıllan arasında devlet resim ve heykel sergilerine katıldı. Ancak daha sonra adı duyulmaz oldu. Oysahep ressam olarak kaldı. Bütün hayali, emekii olmak, kendini tamamen resme vererek bir sergi acmaktı. Bütün yaşammı adadığı bu ser- giyi ne yazık ki gerçekleştiremedi. Emek- liliğine aylar kala yaşama veda etti. Mah- mut Cuda, onun için 'Sanattarihimizin en mutena sayfalarmı dolduracak' demıştı, ama ölümünden sonra unuruldu. 1986 yılında Ferit Edgü'nün Istanbul, An- kara, Izmir Vakko Sanat galerilerinde dü- zenlediği sergilerle Saim Özeren adı yıl- lar sonra tekrar sanat çevrelerinde duyul- du. Ferit Edgü, Saim Ozeren'in ailesi re- simlerini kendisine getirene dek böyle bir sanatçının varhğmdan bile haberdar ol- madığmı söylemişti. Saim Özeren, iki ku- şak sonra sanatçılar arasında bile bu den- li unutulmuştu. Saim Özeren'in doğumunun 100. yılın- da açılan sergi nedeniyle hazırlanan kitap için biyografik çalışmayı Murat Ural yü- rüttü. LeventÇabkoğhı ise Saim Özeren'in sanatım ve sanatçı kişiliğini yorumladı ve Türk resmi içindeki yenni sorguladı. Sa- im Özeren'in sergisi 26 Ekim'e dek Mil- li Reasürans Sanat Galerisi'nde gezilebi- lir. Milli Reasürans Sanat Galerisi: 0212 230 19 76.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle