16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLUL 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kutan'ın BelçSka nyareti • BRÜKSEL(AA)-FP Genel Başkanı Recai Kutan, dün Brüksel'de ikili temaslarda bulundu. Kutan, Belçika Senatosu Başkan Yardımcısı Jean- Marie Happart ile yaptığı görüşmeden sonra basını bilgilendirirken görüşmede Türkıye-AB ilişkileri konusuna ağırlık verdiklerini söyledi. Kutan, Başbakan Bülent Ecevit'in, "bundan evvelki bir görüşmede kendisine, FP'nin kapatılacağına inanmadığını" söylediğini kaydetti. KandilH, cinayeti aydınlatacak • ADANA (Cumhuriyet Güney tlleri Bûrosu) - Yüreğır ılçesındeki Akıncılar Mahallesi'nde bir binaya yasadışı DHKP-C örgütünün "hücre evi" olduğu gerekçesiyle baskın düzenleyerek 2 kişiyi öldüren ve "yargısız ınfaz"la suçlanan 6 polisin yargılandığı duraşmanın dünkü oturumu, mahkeme heyetınin, Kandilli Rasathanesi'nden "baskın gecesinde ay ne durumdaydı, ortalığîn aydmlığı ve baskın düzenlenen evi aydınlatma biçiminin" öğrenilmesi için ileri bir tarihe ettelendi. TÜRKSAT2A • ANKARA(AA)- Türkıye'nın üçüncü uydusu TÜRKSAT 2A'nın fırlatılması, kasım ayına ertelendi. Alınan bilgiye göre, mekanik ve elektronik testleri tamamlanan ve ekim ayı başında uzaya ftrlatılması planlanan uydu, Fransız Guayanası'nda firlatma cıhazının testlerinin bitirilememesi ve sırada bekleyen uydular olması nedeniyle kasım ayında uzaya gönderilecek. Arien füzesiyle fırlatılacak uydu, Avrupa'nın batısından Çin Seddi'ne kadar tek bir kaplama yapacak. Usansüstü eğitim • ANKARA(AA)- Doktora ve Sanatta Yeterlilik sınavlan için Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Smavı'ndan (ÜDS) 50 puan alınması koşuluna ilişkin yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği'nin 21. ve 29. maddeleri değiştirildi. Değişiklikle Doktora Yeterlilik ve Sanatta Yeterlilik için sınava girecek adaylann, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Smavı'ndan (KPDS) 60 puan almalan koşulu kaldınldı. Beledtyeye tepki • Haber Merkezi - Beyoğlu Belediyesi'nin hukukdışı uygulamalarla tstanbul'un kültür ve sanat merkezinde esnafa ceza yağdırdığını bildiren Çatı Restaurant Cafe-Bar'ın sahibi Hasan Özen, "Türkiye'de böylesine çağdışı olaylan şiddetle protesto ediyoruz" dedi. Istanbul Metrosu ve Marmaray projesi tamamlanmazsa Taksim-Levent metrosu yalnız kalacak Şimdi sıra 6 tüp geçiş'te • Taksim-Levent metrosunun saatte 70 bin kişilik taşıma kapasitesi, bu güzergâhın aynı zamanda Anadolu-Avrupa demiryolu tüp geçiş ve Yenikapı aktarmalı güney- kuzey yeraltı rayh sisteminin "bir parçası" olarak projelendirilmiş olmasından kaynaklanıyor... Eğer artık "devlet" de görevini yapmaz ve bu entegre projenin Boğaz tüp geçişini Istanbul'a kazandırmazsa, Taksim-Levent metrosu "metropolitan hizmetini" de veremeyecek... OKTAYEKİNCt Dünyanın en büyük "metropoUeri" arasın- da yer almasına rağmen 1876'da hizmete giren "TüneTi dışında ger- çek bir "metrosu" hâlâ bulunmayan tstanbuL tam 124 yıl sonra sade- ce "&5 km'Kk" bir gü- zergâhla bu talıhsizliği- ni arhk geride bırakma- nın sevincini yaşıyor. Ne var ki Taksim-Le- vent arasındaki toplu ulaşımı "12 dakikaya" indirerek, Istanbul'un diğer yüzlerce km'lik yollannda saatlerce çi- le çekmeye devam ede- cek olan milyonlarca insan için "imrenile- cek* bir uygarlık gös- terisi recek Metro çahşmalarmı dönemin tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sözen başlatü, An" MüfrtGürtuna tamamladL Q metro bile "sevinmeye" ve hatta "bay- nun yapmaya" değer bir kazanım. Çünkü, 1992'de dönemin Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen ve arkadaşlan bu tanh- sel projeyi "bir daha durdurulmaya- cak" şekılde başlatıp yürütmeselerdi, arduıdan Recep Tayyip Erdoğan ve AH MûfitGürtuna yönetimleri de aynı "ka- rarhhk" içinde olmasalardı, şimdi ls- tanbullular "gerçek bir metro" görmek bir yana, belki de Bedrettin Dalan'ın 1980'lerde dayattığı "kent içi otoyol vi- vadûlderinin" üzerindekı sıkışan trafik- te Taksim'den Levent'e yine bir saatte ulaşacaklardı. Üstelık, Istanbul'un kent dokusunu da "çok daha fazla parçalanmış" bir şe- kılde seyrederek... Bu nedenle sadece Istanbullular de- ğil, bu kentin "dünyamiras" olduğunu ve artık otomobilli ulaşımm tahribatın- dan "rayh ve yenütındaıı toplu taşıma" ile kurtanlması gerektiğini savunan her- kesin, 1989 sonrasındaki "üç dönem" anakent yöneticilerine de teşekkür et- mesi gerekiyor. Sadece 2 yüdır bu tarihsel "nöbeti" sürdüren Alı Müfıt Gürtuna'nın metro- nun açılışını duyuran afişlere "tek ba- şına kendiresmini" koydurması ıse yan- daşlarını hoşnut etse bıle tanhe en bü- yük "vefasızhk" ve "siyasal gerilik" ör- neklerinden bin olarak geçıyor... Halkın eseri... Taksim-Levent metrosunun "kutian- ması" gereken diğer önemli bir rutelığı de "631 miryon dolarhk" maliyetin tü- müyle "özkaynak" olarak karşılanma- a... Yani, bugünkü kurla "400trilyonB- rayı" aşan bu parayı, ne "devlet" karşı- ladı ne de "yabancı" finans ve yatınm çevreleri... tnşaatın kimı siyasi ıçenkli "ihale oyunlan" yüzünden gecıkmesı ya da maliyetin "planlamaeksikliği" nedenıy- le yükselmesi vb. gibi tartışmalan bir kenara bırakırsak, tümüyle "îstanbul- lulann" ve "tophımun" cebinden kar- şılanan bu 631 mılyon dolar, örneğin "10 bin konutiuk" ya da "50 bin nüfus- hı" bir yeni yerleşme anlamına gelıyor. Boylesıne bu>ük bir yatınmın "dev- let desteğiolmadan" gerçekleştığı dün- yadaki "ilk vetek" metro örneğini de ts- tanbul'un Taksim-Levent metrosu oluş- turuyor... Aslında bu örnek, devleti yönetenle- nn yıllardır sürdürdüklen "toplu taşı- ma düşmanı potitikalanna" karşı, ts- tanbul halkının ve toplumun "inadma direrûş ve işbirtiği zaferi" olarak da coş- ku yaratıyor olsa bile, yine aynı merke- zi yönetimler ve Türkiye ıçın "düşün- dürücü bir tahhsiztik" de değil midir?.. Hıç değılse bundan sonra merkezi yö- netimin arök bu çağdışı tutumunu terk etmesi, özellikle de tümüyle "devletin görevi" olan "Istanbul Boğazı Demir- yolu Tüp Tünel" projesini bir an önce gerçekleştırerek Taksim-Levent metro- sunu da "yahuz" ve "yokusuz" bırak- maması gerekiyor. Çünkü Taksim-Levent metrosu, as- lında demiryolu tüp geçişi temel alan ve 1980'lerde etütlen tamamlanan "Istan- bul Metrosu ve Marmaray" projesınin sadece bir "dilimL." Anadolu ve Avrupa yakalannı, mev- cut banliyö hatlannı "3 hat- ta" çıkartıp "Üsküdar-Sa- rayburnu" güzergâhında deniz altından tüp tünelle birbirine bağlayarak ve bu sısteme Yenikapı-Taksim- Levent metrosunu da ekle- yerek "entegre bir rayhşebe- keyi" öngören projede eğer diğer bağlantılar da yakın zamanda kurulamazsa, Tak- sim-Levent metrosu aynı za- manda dünyanın "en az yoW cuhı" metrosu olma "lüksü- nü" de taşıyabilir... Örneğin Bostancı'dan Levent'e ya da Bakırköy'den Taksim'e git- mek isteyenler arasında, ay- nı yerlere "doğrudan ulaş- mak" dururken acaba kaç kışı Taksim'e ya da Le- vent'e gelip metroyabinme- yi yeğleyebilir?.. Nitekim, Taksim-Levent metrosunun "saatte tek yön- de 70 bin yoku" taşıyacak şekıldekı "kapasitehesabın- da" da bu güzergâhın Boğaz demiryolu tüp tünelı ile bağ- lantılı bir rayh sistemin "parçası'' olma niteliği var. Yoksa, sadece Taksim-Le- vent arasındaki yolculuklar için değil... Gökdeknterin baskını Bununla birlikte yine 1980'lerden bu yana özel- likle "^şHZindrfikuyu-Le- vent-Maslak" güzergâhın- dakı "tstanbul Nâzım Pla- nı'na aylan" yeni ve yüksek yapılaşma da böylesi bir i- mar değişikliği düşünühne- den tasarlanmış olan metro projesine "bekknmedikyo- ğunluklar" yüklemeye aday görünüyor. Bukesimdekı "^kdefcn" türü iş tnerkezleri ve "konut amaçh kuleler": denebilir ki ellerini metrodan daha ça- buk tuttular ve 1985'teki i- mar koşullanna göre yolcu kapasitesi hesaplanmış met- ro projesiyle adeta "yanşa- rak", görkemli açılış tören- lennı bile yiae. "metrodan önce" gerçekleştirdiler. Hatta bazılan da "adlanm" bile met- royla "özdeş" kılarak u metro-cfty" şek- linde müşteri topluyorlar... Böylece Taksim-Levent metrosu, ya- kında diğerleri de sırayla hizmete gire- cek olan bu "spekülattfkule binalann" yaratacağı belki de bırkaç yüz bin kişi- lik "ek ulasım yükünü" de göğüsleme- ye hazırlanıyor. Eğer, aynı spekülatif gökdelenleş- menin şimdihk "son durağt" gibi gö- rünen Maslak'taki dev iş merkezleri de metroya bağlanırlarsa, Istanbul için asıl "tehlike" o zaman doruğa çıkacak. Çünkü Taksim-Levent metrosu bu kez "kuzeye" yürüyecek ve tstan- bul'un depremle birlikte çekicilik ka- zanan "akciğerlerindeki" plansız işgal, eşi bulunmaz bir "kahcı desteğe" kavu- şacak... Evet... Istanbul'un 124 yıl sonra ikincı ve gerçek metrosunu işte bu göz- lemlerle kucaklıyoruz. Her şeye rağmen, başlatanlara, sür- dürenlere, bitirenlere ve emeği, katkı- sı olan tüm çalışanlara da teşekkür ediyoruz.. Katılımcılığı bireylere aşılayan İsveç örgütlenme eğitim modeli Türkiye'ye taşınıyor Orgüdenmedeyeniadım 'DeweEğitim' ŞUKRANSONER Bir dönem Ecevit'in yurtdışındaki temsilcisi gibi bilinen, GHP paralelin- de Avrupa'da gelişen sosyal demokrat örgütlenmelerin kuruluşu, gelişmesi ve güçbirliğinde öncülük yapan Hadi Or- man'ın vatandaşlıktan çıkanhnası tar- tışması da dikkat çekmışti. Uzun yıllar içinde aktif üyesi olduğu tsveç sosyal demokrat hareketi, partisi ve sendıkala- nnm ağu-lığı ile de Türkiye ile kurulan bağlarda aktif rol almış, 12 Eylül son- rası çıkarıldığı Türk vatandaşhğını yak- laşık bir 10 yılhk aradan sonra yeniden kazanmıştı. Hadi Orman, tsveç sosyal demokrat hareketi, partisi ve sendikalannın aktif bir üyesi olarak son birkaç yıldır çok farklı bir görevle sık sık Türkiye'ye ge- liyor. Bu kez, kısaca 'DevreEğitim' ola- rak Türkçeleştirilen, tsveç katılımcılık- la demokrasi, örgütlenme eğitim mode- linin Türkiye'deki örgütlenmelere taşın- ması için aracıhk yapıyor. tsveç, gelişmiş demokrasisini koruma yollanndan birinin, ideolojisinin değil, ama eğitim modelinin dünyaya taşın- ması olduğu sonucundan hareketle, 'iş, eğitim, dayanışma, demokrasiyolu' ola- rak çerçevesi çizilen eğitim modelinin tekniğini dünya örgütlenmelerine aşıla- • Hadi Orman, 'Devre Eğitim' olarak Türkçeleştirilen, Isveç katılımcılıkla demokrasi, örgütlenme eğitim modelinin Türkiye'deki örgütlenmelere taşınması için aracılık yapıyor. "Bağımsız ve dürüst birey, güçlü demokrasidir" kuralmdan yola çıkılan modelde bireylerin hem örgütlü hem de katılımcı olmalah sağlanıyor. maya çalışıyor. Türkiye geneline, siyasi partilerden, en küçük ölçekteki sıvil toplum örgüt- lenmelerine ulaşılması hedeflenen eği- tim teknığinin anahtan katılımcılık. Böylece eğitimli, nitelikli insan kazam- mı ile etkin örgütlenmeye, gerçek de- mokrasiye ulaşılmış oluyor. Türkiye'de uzun yıllar süren bir hazır- lık sürecınden sonra 'Devre Eğitim' yöntemi ile eğitim uygulamasını ilk ka- bul eden DtSK'e bağlı OLEYtS'te ar- tık tüm eğitımler bu teknıkle yürütülü- yor. Bıldik, hocalarm gelip konuşması, işçilerin dinlemesi yöntemi tümden ra- fa kalkmış oluyor. Eğitimin gündemin- deki konular için toplantılarda sadece bir yönlendirici oluyor. Eğitime katılan işçiler eşit katılımla sorunlann ortaya konulmasından çözüm üretmeye kadar her anlamda ışın içinde, aktif rol alıyor. 'Devre Eğttim' tekniğinin uyarlanma- sı ile OLEYtS'in artık sendika üyeliği bilinci, sorumluluğunun kazanılmasın- dan başlayan, kolay tngilizce öğrenme- ye uzanan bir dizi çalışması ve yayını var. Ama biz sizlere bir yazı içinde an- cak 'Devre Eğhim'ı anlatan kitapçıktan söz edebıhnz... "tnsanlar her zaman tarnşmışlar, öğ- renmişler,öğretmişlervesorunlangrup- lar içinde çözmüşkr. DevTe eğitim ola> ı, grupsal bir çahşma içinde, demokratik eğitim ve işbirliği yapma yöntemidir. Bu yöntem, kişinin birej sel gücünü, yüzyıhmızm başından beri gelişen ilkeler çerçevesinde, örgütie birleştirmiştir" diye söze giriliyor. Aslında Hadi Orman'm OLEYİS için hazırladığı kıtapçığuı önsözü, Isveç'in tekniğini dünyaya yaymak istedıği eği- tim modelinin anlamını çok daha kes- tırme özetliyor: "Devre Eğföm, tsveç'in yetkinleşmiş demokrasisinin temel eğitim ögelerin- den biridir. Bu oluşumun çüaş yıh 1902, örgütleniş yıh 1912 dir. Düşüncenin ya- raücüan ve örgütleyicüeri Sosyal-De- mokrat tşçi Partisi, tşçi Sendikalan Bir- Bğive kooperatiförgütleridir. Amacı da, variıkh kesimlerin topluma sunduğu kültür ve eğitim yapısmdan farkb, daha boyuthı bir kültür ve bilgi yeteneğine îs- veç işçilerini ka\ uşturmakör. 9 mihon nüfuslu tsveç'te çeşitti ör- gütiere üyeük yaklaşık 34 miryona ulaş- maktadır. Bu da, her kişinin ortalama dört ajn örgütte üyeliğinin varhğı de- mektir. Siyasi partüer, sendikalar, işve- ren örgütieri, vaknlar, kooperatifler, ge- nel kültür ve çevre konulanyla ilgilenen dernekler, çocuk ve gençlik örgütieri, mahalle ve semt sakinlerinin kurduğu derneklerk spor ve hobi kulüplerL ls\eç'te her yıl 1 miryon insan bu Dev- re Eğitim çahşmalanna katihnaktadır. Söz konusu çahşmalar gönüDü olarak yapılmakta ve tümüyle kaülanlann yö- netiminde yürütühnektedir. 'Mücade- lemiz sadece ekmek için değildir' gibi güçlü bir ilkeye dayandınlan bu çahş- malarda ana hedef, İsveç işçisini ve hal- kmı dahagüvenüır bir adaktekavuştur- makür." DUZYAZI ORHAN BffiGIT Bu, Azınhk Deyhnini SevmiyorumBir yandan teknolojik gelişmelerin yerkürenin kü- çülmesine yol açtığını savunanlar; öte yandan bazı "ulus devlet"lerı olabildığince bölünmüş görmekten de geri kalmadıkları için bu devletler içinde etnik kökenlere dayanan bir bilinçlenmeyi harekete geçir- mekten geri kalmıyorlar. Yazık ki bir hayli başanlı da oluyor, mesafe kaza- nıyoriar. Bu tür söylemler karşısında ilk duyumlarda gös- terdiği doğal tepki için, en azından karşı davranışta zortanıyoruz.Tıpkı, Sydney Olimpiyatlan'nda ülkemi- ze birer altın getiren birisi hattenötekisi judocu iki genç yurttaşımız için,televizyonlarımızın,gazeteleri- mizin hemen çoğunda yinelenen, "Bulgaristan do- ğumlu" ya da "Çeçen asıllı" sözlerindeki ısıncı ay- nmcılığı çoğumuzun omuz silkerek dinlemesi gibi bir tür duyarsızlık içine giriyoruz. Bursa'nınjstanbul'un özellikle batı yakasının Bal- kanlı göçmenlerie dolu olduğunu, Adapazan, Bolu dendiği zaman yüzyıllardan beri Çeçen ya da Gür- cü veya Lazca konuşan insanlanmızın bu yörelerde doğup toprağa kanştığını belleklerimizden silmiş görünüyoruz. Bu silme işlemini, toplumun hafızasının bir ihane- ti olarak algılamak yerine, özellikle altını çizmekten hoşlandığımız bir yeni moda gibi algıladığımız için, televizyon ekranlannda ABD'ye, altın üstüne altın ka- zandıran kız-erkek atletlerin renkleri bızı ilgılendirmı- yor. Ingiltere.hatta Hollanda ya da Belçika ulusal marşını binlerce sporsevere ayakta dinleten eskı ko- loni bireylerini yadsımıyoruz bile. Ama biz, kendi insanımız için, bir etnik köken sor- gulamasını olmazsa olmaz saymak gibi bir sevda- nın ateşi içinde olmayı, çağdaşlık yolculuğunun zo- nınlu kilometre işaretleri arasında görmekten vaz- geçemediğimiz için, mesela fanatik bir Kürt ırkçısı- nın, dolduruluşuna geldiğimızı fark bıle etmıyoruz. İki ay kadar oluyor.Arkadaşım Oktay Ekşi'ye, bir sohbet sırasında bızim globalleşmecılerın dıllennden düşürmek ıstemedikleri "azınhkhaklan"söylemınin aslında çoktan geçerliliğinı yıtırmış olması gerektı- ğinden söz açmıştım. Bana göre, her dinin fanatik yandaşları dışında, dünyamızdaki büyük çoğunluk Tann ile kendısı ara- sında aracı kabul etmemekte eskıye göre daha öz- gür davranıyor.Yine aynı çoğunluk, evlenmeler yo- lu ile özellikle bir ulus-devletin topraklannda bir ara- da yaşadığı farklı kökenlı kimselerte eskısınden çok daha hızlı ve eskısınden çok daha geniş kaynaşma- lann doğal sonucu ile bir kültür mozaiğine kavuşu- yor. Dolayısıyta yüz değil, yirmi yıl öncenin bile azınlık kavramlan yrtiriliyor. _ Bakanlar Kurulu'nun geçen hafta "Insan Haklan Üst Kurvlu Raporu'nu görüşmesi sırasında.sanınm eski alışkanlıklann sonucu olarak uzman bürokrat- lanmızın hazırladığı maddeler arasında "gayrimüs- lim vatandaşlar"\a ilgili bazı haklardan bahsedılmiş olması karşısında Devlet Bakanı Şükrü Güter ile Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün gösterdiklerı tepkiyi.genç meslektaşım Muharrem Sankaya'nın kaleminden okurken Atatürk'ün uzak görüşlülüğü- nün değerinı bir kez daha vurguladım. Her iki bilim adamı-politikacı da, Müslüman oteun olmasın hiçbir vatandaş için devletin koruma ama- cı ile de olsa, herhangi bir ayrımcı uygulama yap- masının doğru olmadığını söyleyerek sözü edilen rapordaki bir iki hükmün çıkartılmasını sağlamışlar. Çok da iyi yapmışlar. ABD Temsilciler Meclisi'nin bir alt komisyonunda, bu ülkedeki seçimlerin oy potansiyellerini etkileme amacıyla vanlan bir karar taslağı için en akılcı tep- kileri, Antakya'dakı Ermeni Cemaati Başkan Yar- dımcısı bir televizyona yansıyan sözleriyle ortaya koyarken 'az/nM'termınolojisinede karşı çıkıyordu. Pazar günkü Milliyet'm ilk sayfasının manşetı ile Istanbul'da Şişli Spor Kulübü'nde, Müslüman ve Er- meni asıllı çocukiann omuz omuza Erivan'daki bir voleybol karşılaşmasında ülkeleri Türkiye'yi temsil ettiklerini söyieyen kulüp başkanı, "Azınlık değil, Türk olarak konuşuyomm" diyordu. Ve TBMM'de yirminci dönem Istanbul mjlletveki- li olarak hepimizi temsil eden Cefi Kamhi,kendisi- ne azınlık denilmesinden hoşlanmadığını belirterek "Ben bu ulusun bir ferdi, bir Türk vatandaşıyım. Hoşgörü kelimesinden de rahatsız oluyorum. Be- nim hoş görülmesi gereken biryanım mı var? Her Türk vatandaşı neyse ben de oyum" sözleriyle bir- takım sözde aydınlarımızın bu azınlık sevdası mo- dasına tutkunlukları karşısında bence son yılların en akılcı yanıtını vermiş oluyordu. Cefı Kamhi'yle aynı görüşleri paylaşmakta oldu- ğumu görmek beni gerçekten mutlu etti.Kimsenın bana azınlık demediğini bildiğım ve beklemediğim halde, yıllar var ki böylesine bir ayrım üstüne oku- yup duyduğum her söz beni gerçekten rahatsız edı- yor. Yaşadığımız çağda. ınsanlar artık kökenleri ve din- sel ınançları ile degıl, düşuncelen ile çoğunluk ya da azınlıkta olabiliyoıiar. Her iki kavramın da, zaman zaman birbirinin ye- rini aldığlnı unutmayaraki Faks:0212-677 07 62 E-mail: obirgitie-kolay net Öldüruldugu iddia ediliyor Abnan PKK'li fVolfun aüesinden suç duyurusu Istanbul Haber Servi- si- Terör örgütü P- KK'ye katıldıktan sonra Van'ın Çatak-Keleş ilçe- sinde23 Ekim 1998 tari- hinde düzenlenen ope- rasyonda yakalanan ve daha sonra kurşuna dizi- lerek öldürüldügü ileri sürülen Andrea Wbtfun ailesi, suç duyurusunda bulundu. Uluslararası Bağımsız Araştırma Komısyo- nu'na üye 3 kişilik bir grup ile birlikte İnsan Haklan Derneği (IHD) tstanbul Şubesi'nde dün bir basın toplantısı dü- zenleyen İHD Istanbul Şubesi Başkanı avukat Eren Keskin, Çatak Cumhuriyet Savcıh- ğı'na başvurmak üzere hazırlanan suç duyuru- su dilekçesinde PKK"ye katılan Wolf'unl998 ta- nhinde Van'ın Çatak- Keleş ilçesinde silahsız ve sağ olarak yakalandı- ğını ve ağır şıddete uğra- dığının belirtildığıni söyledi. Dilekçede aynı operasyonda yakalanan Şerife Erdoğan, Fatih Yalçınkaya, Emine Yü- dız'm, hangi cezaev ınde olduklan belirlenerek ıfadelenne başvurulma- sı ve sorumlular hakkin- da dava açılması ıstendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle