Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EYLUL 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Kutan'ın BelçSka
nyareti
• BRÜKSEL(AA)-FP
Genel Başkanı Recai
Kutan, dün Brüksel'de
ikili temaslarda bulundu.
Kutan, Belçika Senatosu
Başkan Yardımcısı Jean-
Marie Happart ile
yaptığı görüşmeden
sonra basını
bilgilendirirken
görüşmede Türkıye-AB
ilişkileri konusuna
ağırlık verdiklerini
söyledi. Kutan,
Başbakan Bülent
Ecevit'in, "bundan
evvelki bir görüşmede
kendisine, FP'nin
kapatılacağına
inanmadığını"
söylediğini kaydetti.
KandilH, cinayeti
aydınlatacak
• ADANA (Cumhuriyet
Güney tlleri Bûrosu) -
Yüreğır ılçesındeki
Akıncılar Mahallesi'nde
bir binaya yasadışı
DHKP-C örgütünün
"hücre evi" olduğu
gerekçesiyle baskın
düzenleyerek 2 kişiyi
öldüren ve "yargısız
ınfaz"la suçlanan 6
polisin yargılandığı
duraşmanın dünkü
oturumu, mahkeme
heyetınin, Kandilli
Rasathanesi'nden
"baskın gecesinde ay ne
durumdaydı, ortalığîn
aydmlığı ve baskın
düzenlenen evi
aydınlatma biçiminin"
öğrenilmesi için ileri bir
tarihe ettelendi.
TÜRKSAT2A
• ANKARA(AA)-
Türkıye'nın üçüncü
uydusu TÜRKSAT
2A'nın fırlatılması,
kasım ayına ertelendi.
Alınan bilgiye göre,
mekanik ve elektronik
testleri tamamlanan ve
ekim ayı başında uzaya
ftrlatılması planlanan
uydu, Fransız
Guayanası'nda firlatma
cıhazının testlerinin
bitirilememesi ve sırada
bekleyen uydular olması
nedeniyle kasım ayında
uzaya gönderilecek.
Arien füzesiyle
fırlatılacak uydu,
Avrupa'nın batısından
Çin Seddi'ne kadar tek
bir kaplama yapacak.
Usansüstü
eğitim
• ANKARA(AA)-
Doktora ve Sanatta
Yeterlilik sınavlan için
Üniversitelerarası
Kurul Yabancı Dil
Smavı'ndan (ÜDS) 50
puan alınması koşuluna
ilişkin yönetmelik,
Resmi Gazete'de
yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
Lisansüstü
Eğitim ve Öğretim
Yönetmeliği'nin 21. ve
29. maddeleri
değiştirildi.
Değişiklikle Doktora
Yeterlilik ve Sanatta
Yeterlilik için sınava
girecek adaylann,
Kamu Personeli
Yabancı Dil Bilgisi
Seviye Tespit
Smavı'ndan (KPDS) 60
puan almalan koşulu
kaldınldı.
Beledtyeye
tepki
• Haber Merkezi -
Beyoğlu Belediyesi'nin
hukukdışı
uygulamalarla
tstanbul'un kültür ve
sanat merkezinde esnafa
ceza yağdırdığını
bildiren Çatı Restaurant
Cafe-Bar'ın sahibi
Hasan Özen,
"Türkiye'de böylesine
çağdışı olaylan şiddetle
protesto ediyoruz" dedi.
Istanbul Metrosu ve Marmaray projesi tamamlanmazsa Taksim-Levent metrosu yalnız kalacak
Şimdi sıra
6
tüp geçiş'te
• Taksim-Levent
metrosunun saatte
70 bin kişilik
taşıma kapasitesi,
bu güzergâhın
aynı zamanda
Anadolu-Avrupa
demiryolu tüp
geçiş ve Yenikapı
aktarmalı güney-
kuzey yeraltı rayh
sisteminin "bir
parçası" olarak
projelendirilmiş
olmasından
kaynaklanıyor...
Eğer artık
"devlet" de
görevini yapmaz
ve bu entegre
projenin Boğaz
tüp geçişini
Istanbul'a
kazandırmazsa,
Taksim-Levent
metrosu
"metropolitan
hizmetini" de
veremeyecek...
OKTAYEKİNCt
Dünyanın en büyük
"metropoUeri" arasın-
da yer almasına rağmen
1876'da hizmete giren
"TüneTi dışında ger-
çek bir "metrosu" hâlâ
bulunmayan tstanbuL
tam 124 yıl sonra sade-
ce "&5 km'Kk" bir gü-
zergâhla bu talıhsizliği-
ni arhk geride bırakma-
nın sevincini yaşıyor.
Ne var ki Taksim-Le-
vent arasındaki toplu
ulaşımı "12 dakikaya"
indirerek, Istanbul'un
diğer yüzlerce km'lik
yollannda saatlerce çi-
le çekmeye devam ede-
cek olan milyonlarca
insan için "imrenile-
cek* bir uygarlık gös-
terisi
recek
Metro çahşmalarmı dönemin tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sözen başlatü, An" MüfrtGürtuna tamamladL Q
metro bile "sevinmeye" ve hatta "bay-
nun yapmaya" değer bir kazanım.
Çünkü, 1992'de dönemin Istanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr.
Nurettin Sözen ve arkadaşlan bu tanh-
sel projeyi "bir daha durdurulmaya-
cak" şekılde başlatıp yürütmeselerdi,
arduıdan Recep Tayyip Erdoğan ve AH
MûfitGürtuna yönetimleri de aynı "ka-
rarhhk" içinde olmasalardı, şimdi ls-
tanbullular "gerçek bir metro" görmek
bir yana, belki de Bedrettin Dalan'ın
1980'lerde dayattığı "kent içi otoyol vi-
vadûlderinin" üzerindekı sıkışan trafik-
te Taksim'den Levent'e yine bir saatte
ulaşacaklardı.
Üstelık, Istanbul'un kent dokusunu
da "çok daha fazla parçalanmış" bir şe-
kılde seyrederek...
Bu nedenle sadece Istanbullular de-
ğil, bu kentin "dünyamiras" olduğunu
ve artık otomobilli ulaşımm tahribatın-
dan "rayh ve yenütındaıı toplu taşıma"
ile kurtanlması gerektiğini savunan her-
kesin, 1989 sonrasındaki "üç dönem"
anakent yöneticilerine de teşekkür et-
mesi gerekiyor.
Sadece 2 yüdır bu tarihsel "nöbeti"
sürdüren Alı Müfıt Gürtuna'nın metro-
nun açılışını duyuran afişlere "tek ba-
şına kendiresmini" koydurması ıse yan-
daşlarını hoşnut etse bıle tanhe en bü-
yük "vefasızhk" ve "siyasal gerilik" ör-
neklerinden bin olarak geçıyor...
Halkın eseri...
Taksim-Levent metrosunun "kutian-
ması" gereken diğer önemli bir rutelığı
de "631 miryon dolarhk" maliyetin tü-
müyle "özkaynak" olarak karşılanma-
a... Yani, bugünkü kurla "400trilyonB-
rayı" aşan bu parayı, ne "devlet" karşı-
ladı ne de "yabancı" finans ve yatınm
çevreleri...
tnşaatın kimı siyasi ıçenkli "ihale
oyunlan" yüzünden gecıkmesı ya da
maliyetin "planlamaeksikliği" nedenıy-
le yükselmesi vb. gibi tartışmalan bir
kenara bırakırsak, tümüyle "îstanbul-
lulann" ve "tophımun" cebinden kar-
şılanan bu 631 mılyon dolar, örneğin
"10 bin konutiuk" ya da "50 bin nüfus-
hı" bir yeni yerleşme anlamına gelıyor.
Boylesıne bu>ük bir yatınmın "dev-
let desteğiolmadan" gerçekleştığı dün-
yadaki "ilk vetek" metro örneğini de ts-
tanbul'un Taksim-Levent metrosu oluş-
turuyor...
Aslında bu örnek, devleti yönetenle-
nn yıllardır sürdürdüklen "toplu taşı-
ma düşmanı potitikalanna" karşı, ts-
tanbul halkının ve toplumun "inadma
direrûş ve işbirtiği zaferi" olarak da coş-
ku yaratıyor olsa bile, yine aynı merke-
zi yönetimler ve Türkiye ıçın "düşün-
dürücü bir tahhsiztik" de değil midir?..
Hıç değılse bundan sonra merkezi yö-
netimin arök bu çağdışı tutumunu terk
etmesi, özellikle de tümüyle "devletin
görevi" olan "Istanbul Boğazı Demir-
yolu Tüp Tünel" projesini bir an önce
gerçekleştırerek Taksim-Levent metro-
sunu da "yahuz" ve "yokusuz" bırak-
maması gerekiyor.
Çünkü Taksim-Levent metrosu, as-
lında demiryolu tüp geçişi temel alan ve
1980'lerde etütlen tamamlanan "Istan-
bul Metrosu ve Marmaray" projesınin
sadece bir "dilimL."
Anadolu ve Avrupa yakalannı, mev-
cut banliyö hatlannı "3 hat-
ta" çıkartıp "Üsküdar-Sa-
rayburnu" güzergâhında
deniz altından tüp tünelle
birbirine bağlayarak ve bu
sısteme Yenikapı-Taksim-
Levent metrosunu da ekle-
yerek "entegre bir rayhşebe-
keyi" öngören projede eğer
diğer bağlantılar da yakın
zamanda kurulamazsa, Tak-
sim-Levent metrosu aynı za-
manda dünyanın "en az yoW
cuhı" metrosu olma "lüksü-
nü" de taşıyabilir... Örneğin
Bostancı'dan Levent'e ya da
Bakırköy'den Taksim'e git-
mek isteyenler arasında, ay-
nı yerlere "doğrudan ulaş-
mak" dururken acaba kaç
kışı Taksim'e ya da Le-
vent'e gelip metroyabinme-
yi yeğleyebilir?..
Nitekim, Taksim-Levent
metrosunun "saatte tek yön-
de 70 bin yoku" taşıyacak
şekıldekı "kapasitehesabın-
da" da bu güzergâhın Boğaz
demiryolu tüp tünelı ile bağ-
lantılı bir rayh sistemin
"parçası'' olma niteliği var.
Yoksa, sadece Taksim-Le-
vent arasındaki yolculuklar
için değil...
Gökdeknterin baskını
Bununla birlikte yine
1980'lerden bu yana özel-
likle "^şHZindrfikuyu-Le-
vent-Maslak" güzergâhın-
dakı "tstanbul Nâzım Pla-
nı'na aylan" yeni ve yüksek
yapılaşma da böylesi bir i-
mar değişikliği düşünühne-
den tasarlanmış olan metro
projesine "bekknmedikyo-
ğunluklar" yüklemeye aday
görünüyor.
Bukesimdekı "^kdefcn"
türü iş tnerkezleri ve "konut
amaçh kuleler": denebilir ki
ellerini metrodan daha ça-
buk tuttular ve 1985'teki i-
mar koşullanna göre yolcu
kapasitesi hesaplanmış met-
ro projesiyle adeta "yanşa-
rak", görkemli açılış tören-
lennı bile yiae. "metrodan
önce" gerçekleştirdiler.
Hatta bazılan da "adlanm" bile met-
royla "özdeş" kılarak
u
metro-cfty" şek-
linde müşteri topluyorlar...
Böylece Taksim-Levent metrosu, ya-
kında diğerleri de sırayla hizmete gire-
cek olan bu "spekülattfkule binalann"
yaratacağı belki de bırkaç yüz bin kişi-
lik "ek ulasım yükünü" de göğüsleme-
ye hazırlanıyor.
Eğer, aynı spekülatif gökdelenleş-
menin şimdihk "son durağt" gibi gö-
rünen Maslak'taki dev iş merkezleri de
metroya bağlanırlarsa, Istanbul için
asıl "tehlike" o zaman doruğa çıkacak.
Çünkü Taksim-Levent metrosu bu
kez "kuzeye" yürüyecek ve tstan-
bul'un depremle birlikte çekicilik ka-
zanan "akciğerlerindeki" plansız işgal,
eşi bulunmaz bir "kahcı desteğe" kavu-
şacak...
Evet... Istanbul'un 124 yıl sonra
ikincı ve gerçek metrosunu işte bu göz-
lemlerle kucaklıyoruz.
Her şeye rağmen, başlatanlara, sür-
dürenlere, bitirenlere ve emeği, katkı-
sı olan tüm çalışanlara da teşekkür
ediyoruz..
Katılımcılığı bireylere aşılayan İsveç örgütlenme eğitim modeli Türkiye'ye taşınıyor
Orgüdenmedeyeniadım 'DeweEğitim'
ŞUKRANSONER
Bir dönem Ecevit'in yurtdışındaki
temsilcisi gibi bilinen, GHP paralelin-
de Avrupa'da gelişen sosyal demokrat
örgütlenmelerin kuruluşu, gelişmesi ve
güçbirliğinde öncülük yapan Hadi Or-
man'ın vatandaşlıktan çıkanhnası tar-
tışması da dikkat çekmışti. Uzun yıllar
içinde aktif üyesi olduğu tsveç sosyal
demokrat hareketi, partisi ve sendıkala-
nnm ağu-lığı ile de Türkiye ile kurulan
bağlarda aktif rol almış, 12 Eylül son-
rası çıkarıldığı Türk vatandaşhğını yak-
laşık bir 10 yılhk aradan sonra yeniden
kazanmıştı.
Hadi Orman, tsveç sosyal demokrat
hareketi, partisi ve sendikalannın aktif
bir üyesi olarak son birkaç yıldır çok
farklı bir görevle sık sık Türkiye'ye ge-
liyor. Bu kez, kısaca 'DevreEğitim' ola-
rak Türkçeleştirilen, tsveç katılımcılık-
la demokrasi, örgütlenme eğitim mode-
linin Türkiye'deki örgütlenmelere taşın-
ması için aracıhk yapıyor.
tsveç, gelişmiş demokrasisini koruma
yollanndan birinin, ideolojisinin değil,
ama eğitim modelinin dünyaya taşın-
ması olduğu sonucundan hareketle, 'iş,
eğitim, dayanışma, demokrasiyolu' ola-
rak çerçevesi çizilen eğitim modelinin
tekniğini dünya örgütlenmelerine aşıla-
• Hadi Orman, 'Devre Eğitim' olarak
Türkçeleştirilen, Isveç katılımcılıkla
demokrasi, örgütlenme eğitim modelinin
Türkiye'deki örgütlenmelere taşınması için
aracılık yapıyor. "Bağımsız ve dürüst birey,
güçlü demokrasidir" kuralmdan yola çıkılan
modelde bireylerin hem örgütlü hem de
katılımcı olmalah sağlanıyor.
maya çalışıyor.
Türkiye geneline, siyasi partilerden,
en küçük ölçekteki sıvil toplum örgüt-
lenmelerine ulaşılması hedeflenen eği-
tim teknığinin anahtan katılımcılık.
Böylece eğitimli, nitelikli insan kazam-
mı ile etkin örgütlenmeye, gerçek de-
mokrasiye ulaşılmış oluyor.
Türkiye'de uzun yıllar süren bir hazır-
lık sürecınden sonra 'Devre Eğitim'
yöntemi ile eğitim uygulamasını ilk ka-
bul eden DtSK'e bağlı OLEYtS'te ar-
tık tüm eğitımler bu teknıkle yürütülü-
yor. Bıldik, hocalarm gelip konuşması,
işçilerin dinlemesi yöntemi tümden ra-
fa kalkmış oluyor. Eğitimin gündemin-
deki konular için toplantılarda sadece
bir yönlendirici oluyor. Eğitime katılan
işçiler eşit katılımla sorunlann ortaya
konulmasından çözüm üretmeye kadar
her anlamda ışın içinde, aktif rol alıyor.
'Devre Eğttim' tekniğinin uyarlanma-
sı ile OLEYtS'in artık sendika üyeliği
bilinci, sorumluluğunun kazanılmasın-
dan başlayan, kolay tngilizce öğrenme-
ye uzanan bir dizi çalışması ve yayını
var. Ama biz sizlere bir yazı içinde an-
cak 'Devre Eğhim'ı anlatan kitapçıktan
söz edebıhnz...
"tnsanlar her zaman tarnşmışlar, öğ-
renmişler,öğretmişlervesorunlangrup-
lar içinde çözmüşkr.
DevTe eğitim ola> ı, grupsal bir çahşma
içinde, demokratik eğitim ve işbirliği
yapma yöntemidir. Bu yöntem, kişinin
birej sel gücünü, yüzyıhmızm başından
beri gelişen ilkeler çerçevesinde, örgütie
birleştirmiştir" diye söze giriliyor.
Aslında Hadi Orman'm OLEYİS için
hazırladığı kıtapçığuı önsözü, Isveç'in
tekniğini dünyaya yaymak istedıği eği-
tim modelinin anlamını çok daha kes-
tırme özetliyor:
"Devre Eğföm, tsveç'in yetkinleşmiş
demokrasisinin temel eğitim ögelerin-
den biridir. Bu oluşumun çüaş yıh 1902,
örgütleniş yıh 1912 dir. Düşüncenin ya-
raücüan ve örgütleyicüeri Sosyal-De-
mokrat tşçi Partisi, tşçi Sendikalan Bir-
Bğive kooperatiförgütleridir. Amacı da,
variıkh kesimlerin topluma sunduğu
kültür ve eğitim yapısmdan farkb, daha
boyuthı bir kültür ve bilgi yeteneğine îs-
veç işçilerini ka\ uşturmakör.
9 mihon nüfuslu tsveç'te çeşitti ör-
gütiere üyeük yaklaşık 34 miryona ulaş-
maktadır. Bu da, her kişinin ortalama
dört ajn örgütte üyeliğinin varhğı de-
mektir. Siyasi partüer, sendikalar, işve-
ren örgütieri, vaknlar, kooperatifler, ge-
nel kültür ve çevre konulanyla ilgilenen
dernekler, çocuk ve gençlik örgütieri,
mahalle ve semt sakinlerinin kurduğu
derneklerk spor ve hobi kulüplerL
ls\eç'te her yıl 1 miryon insan bu Dev-
re Eğitim çahşmalanna katihnaktadır.
Söz konusu çahşmalar gönüDü olarak
yapılmakta ve tümüyle kaülanlann yö-
netiminde yürütühnektedir. 'Mücade-
lemiz sadece ekmek için değildir' gibi
güçlü bir ilkeye dayandınlan bu çahş-
malarda ana hedef, İsveç işçisini ve hal-
kmı dahagüvenüır bir adaktekavuştur-
makür."
DUZYAZI
ORHAN BffiGIT
Bu, Azınhk Deyhnini
SevmiyorumBir yandan teknolojik gelişmelerin yerkürenin kü-
çülmesine yol açtığını savunanlar; öte yandan bazı
"ulus devlet"lerı olabildığince bölünmüş görmekten
de geri kalmadıkları için bu devletler içinde etnik
kökenlere dayanan bir bilinçlenmeyi harekete geçir-
mekten geri kalmıyorlar.
Yazık ki bir hayli başanlı da oluyor, mesafe kaza-
nıyoriar.
Bu tür söylemler karşısında ilk duyumlarda gös-
terdiği doğal tepki için, en azından karşı davranışta
zortanıyoruz.Tıpkı, Sydney Olimpiyatlan'nda ülkemi-
ze birer altın getiren birisi hattenötekisi judocu iki
genç yurttaşımız için,televizyonlarımızın,gazeteleri-
mizin hemen çoğunda yinelenen, "Bulgaristan do-
ğumlu" ya da "Çeçen asıllı" sözlerindeki ısıncı ay-
nmcılığı çoğumuzun omuz silkerek dinlemesi gibi bir
tür duyarsızlık içine giriyoruz.
Bursa'nınjstanbul'un özellikle batı yakasının Bal-
kanlı göçmenlerie dolu olduğunu, Adapazan, Bolu
dendiği zaman yüzyıllardan beri Çeçen ya da Gür-
cü veya Lazca konuşan insanlanmızın bu yörelerde
doğup toprağa kanştığını belleklerimizden silmiş
görünüyoruz.
Bu silme işlemini, toplumun hafızasının bir ihane-
ti olarak algılamak yerine, özellikle altını çizmekten
hoşlandığımız bir yeni moda gibi algıladığımız için,
televizyon ekranlannda ABD'ye, altın üstüne altın ka-
zandıran kız-erkek atletlerin renkleri bızı ilgılendirmı-
yor. Ingiltere.hatta Hollanda ya da Belçika ulusal
marşını binlerce sporsevere ayakta dinleten eskı ko-
loni bireylerini yadsımıyoruz bile.
Ama biz, kendi insanımız için, bir etnik köken sor-
gulamasını olmazsa olmaz saymak gibi bir sevda-
nın ateşi içinde olmayı, çağdaşlık yolculuğunun zo-
nınlu kilometre işaretleri arasında görmekten vaz-
geçemediğimiz için, mesela fanatik bir Kürt ırkçısı-
nın, dolduruluşuna geldiğimızı fark bıle etmıyoruz.
İki ay kadar oluyor.Arkadaşım Oktay Ekşi'ye, bir
sohbet sırasında bızim globalleşmecılerın dıllennden
düşürmek ıstemedikleri "azınhkhaklan"söylemınin
aslında çoktan geçerliliğinı yıtırmış olması gerektı-
ğinden söz açmıştım.
Bana göre, her dinin fanatik yandaşları dışında,
dünyamızdaki büyük çoğunluk Tann ile kendısı ara-
sında aracı kabul etmemekte eskıye göre daha öz-
gür davranıyor.Yine aynı çoğunluk, evlenmeler yo-
lu ile özellikle bir ulus-devletin topraklannda bir ara-
da yaşadığı farklı kökenlı kimselerte eskısınden çok
daha hızlı ve eskısınden çok daha geniş kaynaşma-
lann doğal sonucu ile bir kültür mozaiğine kavuşu-
yor.
Dolayısıyta yüz değil, yirmi yıl öncenin bile azınlık
kavramlan yrtiriliyor.
_ Bakanlar Kurulu'nun geçen hafta "Insan Haklan
Üst Kurvlu Raporu'nu görüşmesi sırasında.sanınm
eski alışkanlıklann sonucu olarak uzman bürokrat-
lanmızın hazırladığı maddeler arasında "gayrimüs-
lim vatandaşlar"\a ilgili bazı haklardan bahsedılmiş
olması karşısında Devlet Bakanı Şükrü Güter ile
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün gösterdiklerı
tepkiyi.genç meslektaşım Muharrem Sankaya'nın
kaleminden okurken Atatürk'ün uzak görüşlülüğü-
nün değerinı bir kez daha vurguladım.
Her iki bilim adamı-politikacı da, Müslüman oteun
olmasın hiçbir vatandaş için devletin koruma ama-
cı ile de olsa, herhangi bir ayrımcı uygulama yap-
masının doğru olmadığını söyleyerek sözü edilen
rapordaki bir iki hükmün çıkartılmasını sağlamışlar.
Çok da iyi yapmışlar.
ABD Temsilciler Meclisi'nin bir alt komisyonunda,
bu ülkedeki seçimlerin oy potansiyellerini etkileme
amacıyla vanlan bir karar taslağı için en akılcı tep-
kileri, Antakya'dakı Ermeni Cemaati Başkan Yar-
dımcısı bir televizyona yansıyan sözleriyle ortaya
koyarken 'az/nM'termınolojisinede karşı çıkıyordu.
Pazar günkü Milliyet'm ilk sayfasının manşetı ile
Istanbul'da Şişli Spor Kulübü'nde, Müslüman ve Er-
meni asıllı çocukiann omuz omuza Erivan'daki bir
voleybol karşılaşmasında ülkeleri Türkiye'yi temsil
ettiklerini söyieyen kulüp başkanı, "Azınlık değil, Türk
olarak konuşuyomm" diyordu.
Ve TBMM'de yirminci dönem Istanbul mjlletveki-
li olarak hepimizi temsil eden Cefi Kamhi,kendisi-
ne azınlık denilmesinden hoşlanmadığını belirterek
"Ben bu ulusun bir ferdi, bir Türk vatandaşıyım.
Hoşgörü kelimesinden de rahatsız oluyorum. Be-
nim hoş görülmesi gereken biryanım mı var? Her
Türk vatandaşı neyse ben de oyum" sözleriyle bir-
takım sözde aydınlarımızın bu azınlık sevdası mo-
dasına tutkunlukları karşısında bence son yılların en
akılcı yanıtını vermiş oluyordu.
Cefı Kamhi'yle aynı görüşleri paylaşmakta oldu-
ğumu görmek beni gerçekten mutlu etti.Kimsenın
bana azınlık demediğini bildiğım ve beklemediğim
halde, yıllar var ki böylesine bir ayrım üstüne oku-
yup duyduğum her söz beni gerçekten rahatsız edı-
yor.
Yaşadığımız çağda. ınsanlar artık kökenleri ve din-
sel ınançları ile degıl, düşuncelen ile çoğunluk ya da
azınlıkta olabiliyoıiar.
Her iki kavramın da, zaman zaman birbirinin ye-
rini aldığlnı unutmayaraki
Faks:0212-677 07 62
E-mail: obirgitie-kolay net
Öldüruldugu iddia ediliyor
Abnan PKK'li fVolfun
aüesinden suç duyurusu
Istanbul Haber Servi-
si- Terör örgütü P-
KK'ye katıldıktan sonra
Van'ın Çatak-Keleş ilçe-
sinde23 Ekim 1998 tari-
hinde düzenlenen ope-
rasyonda yakalanan ve
daha sonra kurşuna dizi-
lerek öldürüldügü ileri
sürülen Andrea Wbtfun
ailesi, suç duyurusunda
bulundu.
Uluslararası Bağımsız
Araştırma Komısyo-
nu'na üye 3 kişilik bir
grup ile birlikte İnsan
Haklan Derneği (IHD)
tstanbul Şubesi'nde dün
bir basın toplantısı dü-
zenleyen İHD Istanbul
Şubesi Başkanı avukat
Eren Keskin, Çatak
Cumhuriyet Savcıh-
ğı'na başvurmak üzere
hazırlanan suç duyuru-
su dilekçesinde PKK"ye
katılan Wolf'unl998 ta-
nhinde Van'ın Çatak-
Keleş ilçesinde silahsız
ve sağ olarak yakalandı-
ğını ve ağır şıddete uğra-
dığının belirtildığıni
söyledi. Dilekçede aynı
operasyonda yakalanan
Şerife Erdoğan, Fatih
Yalçınkaya, Emine Yü-
dız'm, hangi cezaev ınde
olduklan belirlenerek
ıfadelenne başvurulma-
sı ve sorumlular hakkin-
da dava açılması ıstendi.