27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLUL 2000 SAU CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sinop'ta üniversite açılışına katılan Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu, rektörlere seslendi 4 Cıımhııriyetin kaLesıne sahip çikın' • Samsun 19Mayıs Üniversitesi'ne bağlı olarak Sinop'ta kurulan ve bu yü ilk kez öğrenime başlayacak olan eğitim ve fen- edebiyat fakûltelerinin açılışı Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun katılınn ile yapddı. Törende rektörlere seslenen Bakan Bostancıoğlu "Yüce Atatûrk'ün bize mirası ne bir ayet, ne bir dogma ne de bir suredir. Yüce Atatûrk'ün bize mirası bilim ve akıldır. Üniversitelerimize düşen görev demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimize karşı sorumluluk duygusu olan bireyler yetiştirmektir" dedi. Yiırt Haberleri Servisi - Milli Eğitim Bakanı Metin Bostanaoğ- lu,"Üniversitelerinıizm üzerine dü- şen görev, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimi- ze karşı sorumluluk duygusu olan bireyler yetiştirmektir" dedi. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'- ne bağlı olarak Sinop'ta kurulan ve bu yıl ilk kez öğrenime başlayacak olan eğitim ve fen-edebiyat fakûl- telerinin açılışı Milli Eğitim Baka- nı Metin Bostancıoğlu, Sinop Mil- letvekıli Yaşar Topçu, Vali Ayhan Nasuhbeyoğhı ve Belediye Başka- m Hamza Lnce'nin katılımı ile ya- pıldı. Törende konuşan Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu rektör- lere seslenerek şöyle konuştu: "YüceAtatûrk'ün bize mirası ne bir ayet ne bir dogma ne de bir su- redir. Yüce Atatûrk'ün bize mirası bflim ve akıldır. Üniversitelerimize düşen görev demokratik, laik, sos- yal hukuk devleti olan cumhuriye- timize karşı sorumluluk duygusu olan bireyler yetiştirmektir. Cum- huriyetimizin ydmaz bekçfleri bu üniversitelerden yetişecektir, bu fa- kültelerden yetişecektir. Öğretim üyeterinden beklediğim budur. Fa- külte cumhurryetin kaleleridir, ka- le duvarlandır. Hiç Idmse bu kale- leri yıkmaya kallaşmasm, buna ce- saret etmesin." Türkiye'de kurulacak olan 8-10 üniversiteden bırinin Sinop Üni- versitesi olacağını ıfade eden Bos- tancıoğlu, "Dünya rnfllerJeriyanşı- yoriar. Dünya miDetieri biümde, üniversitelerde yanşryorlar. Türld- ye arnk kendine rol verflen ülke de- ğfl, dünyada senaryolar yazan, rol- ler veren bir ülke ohnahdır. Bunun için de üniversiteleri geliştirmeli- yiz" dedi. Bursa Uludağ Üniversitesi de 2000-2001 eğitim öğretim yılına dün başladı. Açıhş töreninde konu- şan Rektör Prof. Dr. Mustafa Yurt- kuran, Türkiye'de akademısyen başına 35 ögrenci düştüğünü, an- cak Uludağ Universitesi'nde bu sa- yuıın 58 olduğunu söyledi. Uludağ Üniversitesi'nin Türki- ye'nin 3. büyük üniversitesi oldu- ğunu ifade eden Yurtkuran, kendi- lerine aynlan bütçenin azlığma dikkat çektı. Yurtkuran, "Öğrenci yoğunluğu bizden daha az olan bü- yük kentlerdeki devlet ve vakıf üni- versiteleri bizden 2 kat daha fazla bütçeden pay ahyoıiar. Bunun iza- hı bizim açmuzdan güçtür" dedi. Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Uludağ Üniversitesi'nin kültür ve sanata verdiği önemin simgesi ola- rak ilk dersı, şef Prof. Dr. Koral Çalgan yönetimindeki Kültür Ba- kanlığı Bursa Devlet Senfoni Or- kestrası'nın vereceğini de bildirdi. Alanya Hukuk Fakûftesi Akdenız Ünıversıtesı Alanya Hukuk Fakültesi'nin açılış törenin- de ilk dersi Yargıtay Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk verdı. Selçuk, konuşmasında Türki- ye'de "Özgür beyinli insanlann" yetiştirilmesı gerektiğinı vurgula- dı. Selçuk, Türkiye'run önyargılan çok bol olan bir ülke olduğunu be- hrterek "Hiçbir konuya sağhklı yaklaşüdığmı zannetmiyorum. So- run birbirimizi dinlememekte. Türldye bir korku ülkesi" dedi. semavi dinin bir arada banş ve hoşgörü ortamı içerisinde yaşadığı Antakya'da, kilise ressamı bir Müslüman. Alattin Sürmeli nasıl kilise ressamı olduğunu anlatırken "Günün birinde bir rahip, benden ikona çizmemi istedi. Uzerinde çok çalıştım. Onu gören Hıristiyan din adamlan daha sonra sipariş üzerine sipariş vermeye başladılar" diyor. Hoşgörü keııthıde kilise ressamı Müslüman MEHMET ALİ SOLAK j ANTAKYA - 7 bin yıllık tarihiyle Hıristi- ^yanlığın doğuşuna ev sahigliği yapan, üç se- ,mavi dinın bir arada Banş ve hoşgörü ortamı içerisinde yaşadığı Antakya'da, kilise ressamı bir Müslüman. Alattin Sürmeli nasıl kilise res- samı olduğunu anlatırken "Günün birinde bir rahip. benden ikona cizmemi istedi. Uzerinde çok çalıştım. Onu gören Hıristiyan din adam- lan daha sonra sipariş üzerine sipariş verme- ye başladılar'" diyor. "Dünyaya bir kez daha gelsem, gene de res- samolmakisterim'' diyerek fırçasına ve tuva- line sınlsıklam âşık olduğunu anlatan ressam Alattin Sürmeli, ünlü tiyatrocu Nejat Uy- gur'un da çırağı. 1965-70'li yıllarda Antakya'da gerek resim, gerekse tiyatro ile uğraşan Nejat Uygur'dan çok önemli bilgiler edindiğini belirten Sürme- li, tarih, kültür ve doğa zenginliğini bir elin- de, üç semavi dini de diğer elinde tutarak ba- nş ve hoşgörü oıta/nına ^ S f e M t t takya'da doğmanın çok büy ğunu anlatıyor. Sürmeli, mesleğini anlatmadan önce An- takya'yı anlatıyor: " Yüzyıllar boyu birçok medeniyete ev sanip- üği yapmış uygaruklar beşiği Antakya'da 55 yıhm geçti. Burada yaşayan insanlann bizlere bırakügı önemli bir miras \ar. Bu miras kültür mozaigidir. Bu mozaiği yaşamak ve yaşatmak hepimizin görevi Düşunebüryor musunuz, gec- mişte bu coğrafyanm sahipleri, dünyaya hâkim olan insanlardı. Koca evrende, muhteşem An- takya'ya se\ dalanmak.- Bu apayn bir şey. Şim- di benim işim, geçmişte var olan figürİeri yeni- den yaşatma amacını taşıyor." Bir rahibin önerisiyle başlayan ve ardı ar- kası kesilmeyen resim siparişlerinin öyküsü- ne gehncc Sürmeh' m n ^ z k p 4oluyor. *•»/"•>' ' 1 ikonayla başlanM Ak düşmüş saçlannda parmaklannı gezdir- dikten sonra duygulannı sıralıyor: "Her bireyin kendine ait bir yeteneği var. Ben yülarca fzmir'de çahşüm. 1967 yıhnda An- takya'ya gelince sanattan çok geçim derdi yü- zünden tabela yazmaya başladım. Günün bi- rinde bir rahip, benden ikona çizmemi istedi Uzerinde çok çalıştım. Onu gören Hıristiyan din adamlan daha sonra sipariş üzerine sipa- riş vermeye başladılar. Süreç içerisinde yurti- çinden çok yurtdışından siparişler geldi. Da- ha çok İtalya ve Almanya'daki kiliselere iko- nalar çizdim." Bir Müslüman ressam olarak kiliseleri süs- leyen, Hz. Isa, Hz. Meryem ya da Hz. Isa'nın havanlennı tuvale geçınrken nasıl bir duygu- yakapıüyordu Sürmeh: - ><• dmi, dili, ırta oIıufÇ.fg|ıtı tüm dünya insanlanna sanulal ceken büyük armağandır. Ben ikonalan çizer- ken hep söylediğim çizgide odaklaşıyorum. Çünkü bana göre sanatsal çahşma, sadece ye- teneğin ve büginin büieşimi değil, bir anlam- da duygulann da kesradir. Zira bir anda çiz- diğiniz bir yaşanun içine giriyorsunuz. Farkm- da ohnadan tuvale işlediğiniz motiflc konuşup sohbet ediyorsunuz. Bunu sözcüklerie tarif et- mek çok zor. Bu bir de dinsel motif olunca, çok dikkatli davranmak durumundasınız." Türkiye'nin dört bir yanmdaki kiliselerde Antakyalı ressam Alaadin Sürmeli'nin çalış- malan var. O ilerlemiş yaşına rağmen hoş- görüyü tuvaline yansıtmayı sürdürüyor. T u r k - l s t o p l a n t ı s ı s o n u c b i l d i r g e s i Zorunlu tasarrufa ülke çapında eylem ERKANTUYSAL KONYA - Türk-lş, ödenmeyen zorunlu ta- sarruflar için ülke gene- linde eylem hazırlığı baş- latıyor. Türk-Iş'e bağlı sendi- ka şube başkanlannın dü- zenlediği toplantının so- nuç bildırgesi açıklan- dı.Türk-lş Konya ll Tem- silcısi Bekir Ava tarafın- dan yapılan açıklamada, 12 Eylül darbesinin sen- dikalar üzerindeki olum- suz etkileri, IMF'ye kar- şı aluunası gereken tavır- lar, îş Güvencesi Yasa Ta- sansı'ndaki gelışmeler ve işçi haklan konulan de- ğerlendinldi. Türk-îş'in IMF'nin ıs- tekleri doğrultusunda is- tikrar programına karşı olduğunun belirtildiğı bildirgede, işçi suııfı ve küçük esnafin geliştiril- Uygulamalı olarak tamtıldı 'Robot sistemi' ile deri kanserine erken teşhis tstanbulHaber Ser- visi - Deri kanserleri arasında en sık görü- len "Malin Mela- nom", robot sistemi sayesinde erken evre- de teşhis edilip, yüzde 100'e yakın iyileşme sağlanabiliyor. Alman Hastanesi ve Viyana Üniversitesi Dermatoloji Kiiniği işbirliği ile uygulan- masına başlanan "Molemaxn sistemi", Başhekim Prof. Dr. Erol Düren, Dr. Mine Maden ve Dr. Ayşe Nacak'ın katıhmıyla tanıtılarak bir hasta uzerinde uygulamalı olarak gösterildi. Uzmanlar, en sık rastlanan kanserler arasında 7. sırada olan ve deri kanserinden ölümlerin yüzde 75'i- ni oluşturan "Malin Melanom" kanseri konusunda, daha çok açık renk derili kışile- ri, çok sayıda atipik ve doğumsal benleri olanlan, yoğun güneş ışığına maruz kalanla- n ve ailesinde deri kanseri görülenleri uyanyor. mesi gerektiği vurgulan- dı. Türkiye'nin ve halkın sorunlannın dışandan çözülemeyeceğinin vur- gulandığı bildirgede, "IMF, Dünya Bankası, Dünya Tfcaret Orgütü ve çeşitii ülkelerin iç işlerimi- ze müdahale girişimleriııi protesto etmekteyiz. Baş- kanlar kurulumuz, Bele- diye-İş Sendikası'mn meşru grevlerinin erte- lenmesini protesto etmek- te, 12 Eylül mevzuatuun 17 yühk sivil yönetim dö- neminde de sürdürühne- sini ve bu antidemokratik yetkimn 21. yüzyılda kul- lamlmasını şiddetie kuıa- maktadır. Bakanlar Ku- rulu'nca kabul edilerek Meclis'e sunulan tş Gü- vencesi Yasa TasansL, her türlü işten çıkarmalarda geçeıü bir neden aranma- sını ve geçerli bir nedenin olup olmadığına mahke- melerin karar vermesini sağlayacak biçimde değiş- tirümeüdir." denildı. Bildirgede, sermaye için her türlü olanağın sağlandığı, buna rağmen 6 milyon işçi ve memu- run biriken parasının Türk-tş'in talepleri doğ- rultusunda ödenmediği, bu nedenle memurlarla birlikte Türkiye genelin- de demokratik eylemler gerçekleştirileceği vur- gulandı. e n a ı n ı z e Kalabalık aileler! Yer darlığı çekenler. Aradığınız pratik çözümü size İstikbal sunuyor. ı Klasik Katlanır Somya, Omega Katlanır Somya ve Yavrulu İkiz Yatajc. Her ev için ideal. Çok az yer kaplıyor, her yere rahatça sığıyor Üsteiik rahat, şık ve ortopedik. - , • - • > • > • 'Yafanacak çok şey var Ml 3551 www ishkbal.com.tr ARAYIŞ TOKTAM1Ş ATEŞ SolcuOlmakd) Birtakım kavramlan, bir türlü yerlı yerine oturta- mıyoruz. Kavramlan yerli yerine oturtamadığımız zaman da hem tartışmalanmız, "sağırlar diyaloğu- na" dönüşüyor hem de (doğal olarak), bir sonuca ulaşamıyoruz. Kendimi bildim bileli; "sosyalizm", "sosyal de- mokrasi", "demokratik sol" gibi kavramlarla iç jçe yaşıyorum. Bunlann ne olduğu konusunda, her- hangi birtereddüdüm yok. Ama bunu başkalanna anlatmaktan hem de defalarca ve defalarca anlat- maktan yorgun düşüyorum. Hele bir derste ya da konferansta; bunları nefesim tükenene dek anlat- tıktan sonra, "Hocam demokratik solla, sosyal de- mokrasinin aralarında ne gıbi bir fark var" gibisin- den sorular yönelınce, inanın içım kararıyor. (Ben ki en girift şeyleri, anlaşılabılir bir biçimde anlata- bildiğim için övünürüm...) Benzer şeyler: "Atatürkçülük", "laiklik", "cum- huriyet", "demokrasi" vb. kavramlan anlattığım toplantılarda da, yazdığım yazılann anlaşılmasın- da da oluyor. Ama ne gam?.. Mademki bu işe "sı- vandık"; hiç üşenmeden tekrar tekrar anlatacağız, yazacagız, çizeceğiz. Bu arada özellikle yazdıklanmla ilgili saldınl olur. Genellikle bunlan yanrtlamam. Zira hem lann duzeyine ınmek istemem hem de "değerieı dirmeyi" okurlanma bırakmak istenm. Bilindiği üzere "sağ" ve "sol" kavramlan, Frar| sız devrimı sırasında ortaya çıkmış ve o günden btf güne, "özünde" hiçbir değişiklik olmamıştır. J Fransa'da "devrimci süreci", 16. Lui'nin yefl vergiler "kopartabilmek" için "Genel Meclisler'% (Etat Generaux) toplantıya çağırmasıyla başlamış^- tır. Kökeni Fransa tarihinin çok eskilerine gıden bp meclisler, "sınıf temeline" göre toplanırlardı ve "soylulann" meclisi, "ruhbanlann" meclisi ve niha- yet "üçüncü sınıfın" meclisi olmak üzere 3 mec- lis vardı. Son meclisi ağııiıklı bir biçimde burjuva- lar oluşturuyordu. (Tabii 18. yüzyıl sonundaki du- rumdu bu). Gelenekselleşmiş yönteme göre, bu meclisler önce kralın huzurunda ortak bir toplantı yapar ve daha sonra her meclis kendi arasında toplanırdt. En sonunda, meclisler ortak bir toplantı yapar ve alman karartar, ortak bir karara donuşturulmeye çabalanırdı. 1789'da toplanan genel meclislerin ilk ortak otu- rumunda; "düzeni değiştirmekten yana" olan Üçüncü Sınıf Meclisi kralın solunda, "düzeni sür- dürmek" isteyen Soylular Meclisi temsilcileri ve "Ruhban Meclisi" temsilcilen, kralın sağında yer al- mışlardı. Ve işte o dönemden sonra, bir toplumda düzeni degıştirmek isteyenler "solcu", düzenın sür- mesinden yana olanlar "sağct" olarak isimlencfi- rilmeye başlandı. Sağcı ya da solcu olmanın tümüyle ekonomik bir kavram olduğu çok açıktır. Ancak bir de "muhafa- zakârfık" kavramı vardır. Muhafazakâriık ya da gü- nümüzdekı deyişıyte "tutuculuk" sağcılıkla ıç içe iZaterrdogaloiaraK, k, myhafazakârlı" FaRît farklı m dır. Bu farklı muhafazakârlıklar ya da tutuculuklar ıçinde en yaygın görüneni, "toplumsal tutuculuk" denilen tutucutuktur ki; ekonomik olarak değişım- den yana olan kimıleri, toplumsal degişime karşı direnmek isterler. Bu direnmeleri boşuna olsa da... Fakat toplumsal olarak değişimi savunurken ekonomik olarak "sağcı" olanlara da çok rastlantr ki günümüz Türkıyesi'nde bunun "veciz" (!) örnek- leri vardır. Türkıye'de sağ ve so) kavramlan ortaya çıkma- dan önce, "ilerici" ve "gerici" kavramlan vardı ve toptumsal tutucular, genellikle "genci" olarak isim- lendirilir, geri kalanlar kendılerini "ılericı" olarak gö- rürlerdı. Tabii bu söylediklerim, Türkiye'de "so/"a ait ne varsa unutturulmak istenen 1950'ler dönemine iliş- kindır. Daha öncelerı, elbette sağ kavramı da var- dır sol kavramı da. Galiba şimdilerde de böyle bir unutturma dönemine sokulmak isteniyoruz. Arr« umut ederim ki, bu kez bu işi beceremeyecekler. Zira maya tuttu... Solcu olmaktan yola çıkarak, gene başımızı aU dık farklı yerlere gittik. Fakat bu durum; bir ölçü- de, kaçınılmaz bir durum. Hatta biraz daha ileri gt- derek, "sağcı" ve "solcu" kavramlanndan önce, "ilerici" kavramının ekonomik boyutu üzennde du^- mak istiyorum. Solun birbirine benzer kavramlarf nın açıklanmasını, bir sonraki yazımda yapanm.» Espri yapmanın dışında, kendıni "gerici" olarak tanımlayana pek rastlanmaz. Ama "ilerici" olmdt- nın, acaba bir "ölçüsü" yok mudur? Elbette vard* Bir toplumda; ekonomik ve siyasal "yarahanr manın", geniş kesimlere yayılmasını istemek ve b uğurda mücadele etmek, ilericiliktir. Yani, "gel paylaşımı", "ekonomik fırsateşitliği've "siyasalki tılım"\n geniş birtabanayayılması... Buna karşı ç kanlarya da bu "yararianmayı" daraltmak isteyer ler, "gericidir." Konuya devam edeceğim. İstanbul Valiliği Sağlığa zararlı baz -1 istasyonu kapatılabilecek İstanbul Haber Servi- si - istanbul Valılığı ll Mahalli Çevre Kurulu, kurulmuş ve yeni kurula- cak olan cep telefonu baz istasyonlannda uyulacak kurallan belırledi. Eği- tim ve sağlık kuruluşla- nna aıt binalarda kurul- muş baz istasyonlanna insanlar üzenndekı etkı- leri özel bir dikkatle ın- celendikten sonra izın verilecek. istanbul Valiliği'nin teblığınde, düzenlı ola- rak yapılacak ölçümler- de belırlenen değerlerin üzennde değerlere rast- lanırsa ilgdiye 7 gün sü- re verilecek. Bu süre içe- risinde uygun hale geti- nlmeyen baz istasyond, Ulaştırma Bakanlığı'nc^ veya bakanlıgın büdiri- mi üzerine mülki amircfe kapahlacak veya söküle- cek. Özel kişı ve kuru- luşlara aıt yerler, hisseli veya Kat Mülkıyet Ka- nunu'na tabi taşınmaz- larda tüm hıssedarlann veya kat maliklen kuru- lunun oybırliğı ile aldığı izın karanna dayah ola- rakkurulan baz ıstasyon- lannın ölçümlennin de- ğerlenn üzennde çıkma- sı halinde bu istasyonla- nn kalduılmasına ilışkin başvuru Ulaştırma Ba- kanlığınca yapılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle