Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26EYLÜL2000SAU
14 J V U J L l U.II. kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Tükeficiye erideksli BroadwayOn bir yıllık bir aradan sonra bir kez daha Nevv
York'taydım. Yalnızca iki gûn iki gece için. Ya-
hn eyalet ya da kentlerde oturup da arada sırada
"NewYork'uyaşamak" içinailecek "seferdüzen-
leyen" tipik Amerikalı hafta sonu turistleri gibi...
Ancak oalar gibi bu dünya başkentinde geçe-
cek her hafta sonu saatini aylarca önceden proje-
lendirmiş değilim. Herhangi bir restoranda rezer-
vasyonum olmadığı gibi, aylarca önce alınmış ti-
yatro biletlerim de yok. Bir açık hava turisti ola-
cağım.
Ozellikle cuma akşamlanna özgü ağır bir ka-
rayolu trafığiyle cebelleşerek girdiğimiz kentte-
ki son anda bulunmuş otelimize adım attıktan ya-
nm saat sonra Broadway'deyiz. özlediğimden fa-
lan değıl, gecenin ilerlemiş saatlerinde zaman ge-
çirecek en şenlikli yer olduğu için.
Otuz-otuz beş yıl önce, 45 dolayındatiyatronun,
bir dolu sinemanın ve restoranın bulunduğu, yak-
laşık üç bin metrekarelik bir alanı kaplayan bu yö-
rede dikkatli davranırsanız, başmıza bir şey gel-
meden sıtadan bir gece geçirebilirdınız. On bir yıl
önce ise durum fılmlerde izlediğimiz denli se-
vimsiz görünüyordu. Bir ITI etkihliği dolayısıy-
la ikijün geçirdiğimiz New York'ta, RefıkErdu-
ran, OzdemirNutku,Genco Erkal ile taksiyle do-
laşmayı yeğlediğimizi anımsıyorum. Bu cuma ge-
cesi heyheyi içinde ise nerede taksi!
Metro'dan42. Cadde'ye çıknğınızdabirnem yağ-
muruyla karşılaşıyorsunuz. Gûn boyu o yüksekbi-
naların duvarlannda toplanan nem şimdi cadde-
lere iniyor. Soluk alınamıyor. Gençliğimde de ay-
nı boğucu havayı solurdum kuşkusuz. Ama o za-
manlar kimin umurunda. Zaten Times Square ve
Broadvvay'in şenlikJi geceleri çoğunlukla Noel
ya da yılbaşı sırastnda önemliydi. Metropolitan Ope-
rası, Carnegie Hall, off-ofifya da off- Broadvvay
tiyatrolan varken tecimsel Broadvvay tiyatrolan-
nın yûzûne kim bakar... zaten paranız yetmez.
Şimdi de yetmez ya.. o başka mesele.
Broadway'de o gece tüm dûnyanın kalabalığı top-
lanmış. Her ırk, her ulus ve herhalde ABD'nin tüm
eyaletlerinden insanlar itiş kakış tur atıyorlar cad-
de boyu, o bunaltıcı sıcakta. Çantalanmıza sıkı sı-
kıya yapışmış yürürken, öğrencilik yıllanmda da,
on bir yıl önce de rastlamadığım bir yenilikle kar-
şılaşıyorum. On metrede bir, kadın ya da erkek,
çeşitli ûniformalar içinde polisler. Öylece, gü-
lümseyerek duruyorlar. Ama herkes biliyor ki en
küçük bir kanşıklıkta yakalanna anında yapışa-
cak bir güvenlik görevlileri ordusu var. Bu neden-
le kanşıklık çıkmıyor. Başanlı bir belediye baş-
karunın uzun çabakr sonucunda, Nevv York'u (en
azından turistik Broadvvay yöresini) herkesin ra-
hatçadolaşabileceği bir kente dönüştürdüğü söy-
leniyor.
Ancak, eskiden beri turistik bir ya-
paylıgı içeren Broadvvay çevresi boy-
İece iyice bir yapaylaşarak, büyükler için
düzenlenmiş bir Disneyland'e, dev bir
lunaparka dönüşüyor. Tiyatrolar da bu
lunaparkın bir parçası...
Çoğunun revü, varyete tûrü gösteri-
ler içerdiği bu tiyatrolarda en büyûk at-
raksiyon müzikaller. Bu acıdan Broad-
vvay Londra ile yanşıyor. Sağa sola ba-
kıyorum. şu ya da bu biçimde duyma-
dığım, tanımadığım, daha önceki yıl-
larda afışini görmediğim birmüzikal yok
gibi.
Işte "Cats"! Son otuz yıldır müzikal
piyasasının en büyük ismi olan Andrew
Ltoyd Webber'in T.S. Eliot'un şiirleri-
ne (oyunu izlemediğim için nasıl oldu-
ğunu bilmediğim bir biçimde) dayan-
dınlmış bu yapıtı. 1983 Tony en iyi
müzikal ödülünü aldı alalı Broadway'e
yerieşmiş durumda. On bir yıl önce de
vardı, şimdi de var.
Zaten o "sünrli" Tony en iyi müzi-
kal ödülünü aldmız mı sırtınız yere gel-
miyor. Yine VVebber'in müziğiyle 1988
en iyi müzikal Tony'sine kavuşan, Gas-
ton Lerous'un "Operadaki Hayalefi
(Phantom of the Opera) de övgü alma-
yı ve kapalı gişe oynamayı sürdürüyor.
1987 Tony ödüllü tt
Les Misarebtes"
bir başka Broadvvay şampiyonu. Alain
Boublil vc Oaude-Mkhd Schönberg'in.
Victor Hugo'nun ünlü romanı "Sefil-
kr"den müzikale dönüştürdükleribuya-
pıtın başansı, aynı sanatçılan "MissSa-
jgon"u da kotarmaya yöneltmiş. 199 l'de
üç Tony kazanan bu müzikal Pucci-
ni'nin "MadameButterfly'ını Vietnam
Savaşı'nın son günlerine taşıyor. Puc-
cini'nin "LaBoheme"i ise "Rent" (Ki-
ra)başlığı altında GreemvkhVulage'ın
Doğu yakasmın genç sanatçılannı an-
latan bir öyküye taşınmış. Gündemde-
ki müzikaller arasında en sanatsal olan-
lardan biri olarak niteleniyor. Broad-
vray'in sonnumaralanndanbiri de 2000
Martı'nda başlayan ve EftonJohn-Tim
Rkeeliyle müzikale dönüştürülen, Ver-
• Eskiden beri turistik bir yapaylığı
içeren Broadvvay çevresi iyice bir
yapaylaşarak, büyükler için
düzenlenmiş bir Disneyland'e, dev bir
lunaparka dönüşüyor. Tiyatrolar da bu
lunaparkın bir parçası... Çoğunun
revü, varyete türü gösteriler içerdiği bu
tiyatroda en büyük
atraksiyon müzikaller.
di'nin ünlü operası "Aida"~
Bu arada büyüklere ve çocuklara masallar se-
risi de göz ardı edilmemiş. Disney çizgi film kla-
siklerinden "Asian Knü" 1998 Tony'sini Elton
John-Tim Rice müzikali olarak kapıvermiş. Sebas-
tian Bach'ın, ünlü RL. Stevensonklasiğine dayan-
dırdığı "Jekyll ve Hyde" 1997'den bu yana sürü-
yor. Alan Menken'in Oscar ödüllü müziğine da-
yalı, ünlü "Çirkin ve GüzeP (The Beauty and the
Beast) de 1993'ten bu yana Broadvvay'de.
Bir de zamanında büyük sükse yapmış müzi-
kallerin "yeniyapım''lan söz konusu. (Dolayısıy-
ladaen iyi "eski müzikalinveniyapıınr TonyÖdü-
lü var. Bu Tony ödülleri yaman. Yalnız riyatro sa-
natını değil, riyatro endüstrisini ve Nevv York'un
tecimsel yaşamını birinci elden etkiliyor. Kapita-
list sistemi iyice hazmetmiş bir ödül kurumu!)
"Eski müzikallerin yeni yapunlan"nın başmda
Tim Rice-Andrew Lloyd Webber'in 1970'lerde mü-
zikal dünyasını sallayan çok ünlü "Jesus Christ
Superstar"ı var. Analarbabalar gençliklerinde iz-
lemiş. Şimdi de çocuklanyle izleyip "nostalji ya-
pacak"lar. Ardından bizde bile çok ünlü (Cûneyt
Gökçer'ın başrolünü oynadığı ve yurtdışında da
sergilenen) "Kiss Me Kate" geliyor. (Reklamla-
nnda "Snakespeare bilginizi yenileyin" deniyor.
Malum, Shakespeare'in ünlü "Hırçın Kız"ından
dönüştürülmüş bu müzikal). Cole Pbrter'ın mü-
ziği de en az Shakespeare kadar satacak.
Demeye kalmıyor, ne göreyim, Lisa MincDi'li
filminden de, Gülriz Sunıri'li sahne yapımından
da yakından tanıdığımız "Cabaret" de bir kez da-
ha yerieşmiş Broadvvay'e. Anlaşılan yakında
1960'Lann "My Fair Lady"si ile "West Side
Story"sine de bir kez daha sıra gelecek...
Bizde eski bir başanlı yapıtın yenilenmesi ge-
nellikle düş kınklığı getirir. Broadvvay ise işini sağ-
lam tutuyor. ABD'deki bir dolu riyatro okulunun
çoğunda çok iyi eğitim görmüş, yalnız oyuncu-
lukta değil, ancak sahne gösterisinin gerektirdiği
her alanda beceri kazandıktan sonra diploma ala-
bilmiş yüzlerce sanatçı adayı arasından seçiyor
oyunculannı. Başansı kuşkulu olan yapıtlara ge-
çit vermiyor. Son derece gelişmiş bir tiyatro tek-
nolojisi, bu teknolojiyi yetkinlikle kullanabilecek
sayıda teknik ekipleri, yaratıcılığını "ben yaptun,
oMu" düşüncesiylesınırlamakyerine, "Neyapar-
sam başanyı garanti ederim'' boyutlanna götüren.
kısacası hem gösterının kusursuzluğunu önkoşul
olarak görebilen, hem de piyasayı kollamada ka-
şarlanmış yönetmenleri ve yapımcılan var. Üste-
lik de yapımcılar arasında kıyasıya bir yanşma...
Bu nedenle de yerli ve turist seyirciye satacağı ma-
lı hazırlarken çok titiz davranıyor Broadvvay. Sı-
radan olanı "şaşırtıcı'' kıhnayı başanyor. Yeni ya-
pıtlarda, eski yapıtlann yeni yapımlan da seyir-
ciyi düşkınklığına uğratmıyor. Bu nedenle, Bro-
advvay memnun, "Broadvray'de oyun izkdün" di-
yerek eyaletine ya da ülkesine dönen, popüler kül-
türe endeksli seyirciler memnun. Öyle ya, Met-
ropolitan'a gitmeden operadan, Puccini ve Ver-
di'den söz edecek, iki satır okumadan, Shakespe-
are, Victor Hugo izledimdiyecek, üstelik de Lond-
ra ve Nevv York'ta "sükse yapmış'' müzikallerin
coşkusunu yaşayan bir "sanat olaylannın takipçi-
a" kimliğine bürünecek. Broadvvay, "kotay anb-
şüabifcn"ı ve "yorulmadan tüketilebilen"ı "nhe-
Kkli" göstermenin gizini çözdüğü için Broad-
vvay...
"Gösteri işTnin ("sbow busüıess") tüm incelik-
lerinı kavTamış bu dev tiyatro panayınndan tiyat-
ro adına alabileceğimiz birtek olurnlu ders var bel-
ki. "Iş'in hiçbir tavsamaya ve aksaklığa izin ve-
rilmeksızın, ödünsüz birdisiplinle yapılıyor olma-
sı...
Ertesi gün öğle saatlerinde yine Broadvvay'den
geçerken caddenin trafığe kapatıldığını görüyo-
rum. Orta yere koca bir platform kurulmuş, or-
kestra yeni bir "şov"un promosyonunu yapıyor.
Bir kilometrelik alana gökten trilyonlarca renkli
kâgıt kırpığı yağmur gibi iniyor. Çoğu "görme-
seniz de olur" sınıfına giren birtakım gösteriler
adına yaratılan şenlik.
Milyonlarca dolann milyonlarca dolar kazaml-
sın diye sokaklara saçüdığı... Az sonra son kezper-
desini açacak olan "Cats"e girmek için sıra bek-
leyen inanılmaz bir kalabalık. u
Treni kaçmna-
dm''diyeceklerülkelerine, eyaletlerinedönünce...
Broadvvay'in bir gece önceki nemli ışıklanndan
ve ertesi günün renkli şamatasından sıynlıp Gre-
envvich Village'ın gün ortası dinginliğine sığmı-
yoruz. Actor's Studio'nun kapısı kapalı. Ameri-
ka'nın en güçlü oyunculannı yetiştiren bu nitelik-
li kurumun gösterişsizliğine şaşmamak gerek. O
ülkenin sahne ve gösteri sanaüan Broadvvay'le
sınırh değil ki...
Barbra Strelsandın LOS Angeles'takf son konserl hınca hınç doluydu
Son albümünde yaşamını anlattı
Kültûr Servisi- Barbra Streisand'ın
Los Angeles'taki Staples Center'da
verdiği konser tıklım tıklım doluydu.
Dûnyanın dört bir yanından gelen ün-
lü isimler ve Streisand hayranlan ar-
tık konser vermeyeceğini açıklayan
bu ünlü sesi bir kez daha duyabilmek
için Los Angeles'a gelmişti. Güney Af-
rika'dan gelen bir hayranı "Buraya ge-
lebümek için arabamı.rad>onıu satüm
ve bütün biriktirdikkrimi harcadun"
diyordu. Biletlerin 2500 dolara kadar
alıcı bulduğu konserde pek çok ünlü
yıldız da vardı. Barbra Streisand ile bir
fılmde oynamayı çok istediğini söy-
leyen John Travolta. eşi oyuncu Kefly
Preston ile konsere gelmişti. Travol-
ta, " O, drvalann divası. Şarküannı
dinlediğim her an içünden ağlamak
geHyor" diyordu.
'SometfaingWonderfüI', 'Evergre-
en' gibi ünlü şarkılannı seslendiren
Streisand herkesi büyüledi. Fotoğraf
çekimlerinden teşekkür yazılanna ka-
dar her aynntısı ile kendisinin ilgilen-
diğı son albümü 'Tbneless-LivelnThe
Cwıcert"ın tanıtımı için Amerika'da
dört konser veren Streisand, geniş bir
izleyici kitlesi önünde son kez şarkı
söyledi.
- Neden hayatmızdalti her ajnntrjı
kontrol etmeye çahşryorsunuz?
BARBRASTREISANfD- Çünkü
uzun zaman önce yaptığım her şeye
başkalan karar veriyordu. Bugün, her
yaptığım ve söylediğim sözün arkasın-
da ben durmak istiyorum. Medyanın
yeni kontrol mekanizması tam benim
• "Yapmayı istediğiniz
işlere kendınizi
tamamen adadığınız bir
dönem oluyor. Şimdi de
ben sinema ile
ilgilenmek istiyorum.
Yaşadığım olaylardan ve
gördüklerimden yola
çıkarak deneysel fîlmler
çekeceğim. Bir yapım
stüdyom ve elimde
ilginç senaryolar var."
için yaratılmış ve ben ne istersem onu
anında izleyiciye ulaştınyor. Ama ar-
tıktelevizyonlara çıkıp kendimi anlat-
maya çalışmaktan sıkıldım. Olgun-
laştıkça kendi benliğinizi daha iyi ta-
nır hale gehyorsunuz. Sınırlannızı öğ-
reniyorsunuz. Şarkı söylemek dışın-
da artık mikrofonla ilgili hiçbir şey
beni ilgilendirmiyor. Son albümüm
'Timdess'ı da kendı hayaümı anlatmak
için yaptım. Böylece bir döneme son
noktayı koyuyorum.
- Canh konsere çıkmaktan korktu-
ğunnz söyleniyor. Bunun ardında ar-
tık halka kendinizi göstermek isteme-
me isteği yaüyor mu?
STREİSAND-Yapmayı istediğiniz
işlere kendinizi tamamen adadığınız
bir dönem olüyor. Şimdi de ben sine-
ma ile ilgilenmek istiyorum. Yaşadı-
ğım olaylardan ve gördüklerimden yo-
la çıkarak deneysel filmler çekece-
ğim. Bir yapım stüdyom ve elimde
çekilmeyi bekleyen ilginç senaryolar
ve hikâyeler var. Sanırım halkın önün-
de olmak benim kişiliğimle bağdaşmı-
yordu ve beni artık yordu.
- Kendinizi gizlediğiniz bir yaşam
stiMnizardında da bu çekingeniik duy-
gusu mu yaüyor?
STREİSAND - Malibu'da eşim Ja-
mes BroKn ve benim için önemli olan
arkadaşlanmla birlikte yaşıyorum.
Arada birde ilgilendiğim fihnlerin ilk
gösterimlerine gidiyorum. Aslında
kendimi tecrit ettim demek pek de
doğru olmaz. Genç şarkjcüan dinliyo-
rum, yeni gruplan takip ediyorum.
Hatta Backstreet Boys'un bile konse-
rine gittim. Ama şubatta Avustrah/a'ya
yaptığım tur çokyorucuve sıkıntı için-
de geçti. Üstelik, artık insanlara yar-
dım ettiğim projeler yüzünden çok
meşgulüm.
-Orneğin?
STREİSAND - Göğûs kanserine
karşı savaşan pek çok derneğe katılı-
yorum. Aynca doğanm ekolojik den-
gesini koruma amacıyla kurulan 'Na-
turalResources'ın etkinliklerinin de ön-
de gelen takipçilerindenim.
-Bugünkû Streisand'ıniçinde 19421-
lerin "Funny GirTünden neler kaldı?
STREİSAND - Her şey aynı. Ama
artık bazı önceliklerim var. Özel ha-
yatım mesela. Çalışmaktan asla sıkıl-
mam. Gençken insan sürekli devam
eden bir enerjiyle, bir şeyleri bulma ve
hayatmı kurma içgüdüsüyle çalışıyor.
Ama bir zaman sonra ne yaptığım dü-
şünmeye başlıyor. Ben, mutluluğu, ef-
sanevi kadın karakterinden çok, dün-
ya işlerinde, bahçeyle ilgilenmek,
gençleri dinlemek ve onlann yeteri
kadar iyi olduğuna manınca başkala-
nnın dinlemesi için çabalamakta bul-
dum. Yaşlandıkça iş ve insan ilişkile-
rimde dürüstlüğe daha da çok ihtiyaç
duyar oldum.
- Peki sizi bir ilah gibi gören, sesini-
zeve müziğinize ha>Tanlık duyan din-
leyici Idtlenize ne söylemek istersiniz?
STREİSAND- Neşe, iyi niyet ve in-
saniyet. Hayatlannm her aynntısma
özen göstermelerini, ilişküerinde dü-
riist olmalarını ve her zor dönemin
onlan daha güçlü kıldığım asla unut-
mamalannı öğütlüyorum.
Müjdat Gezen SanatMerkezi'ndeActorStııdio
Kültûr Servisi - Dûnyanın en büyük
" aktörokuhıolan Amerika'daki Actor Stu-
dio'nun dünyadaki ilk şubesi olma hak-
kınıkazanan Müjdat Gezen Sanat Mer-
kezi, bir yılı aşkın süredir sürdürdûğü
çalışmalar sonucunda ünlü Amerikalı
yönetmen Neil Fkckman ıle bir sözleş-
me imzaladı. MSM binasında 3
Ekim'den itibaren özel olarak hazırla-
nan stüdyolarda başlayacak olan Actor
Studio programmınkurulıış amacı; çağ-
daş Tüikçe ve îngilizce eğitim vererek
modern bir tiyatro atölyesi anlayışıyla
salt tiyatroda değil, sinema ve televiz-
yonda da yeni arayışlara nasıl girilece-
ğini araştırmak.
MSM Başkanı sanatçı Müjdat Ge-
zen, dûzenlenen basın toplantısındahe-
deflediklerinin profesyonel sanatçı ye-
tiştirmek olmadığını belirtirken sadece
kendini geliştirmeyi seven ve dünyaya
farklı bir çerçeveden bakabilen insan-
lan; kendisinin ve öğretmen kadrosu-
nun deneyimleriyle yetiştirerek eğer
onlar da isterlerse sanat dûnyasına ka-
zandırmak olduğunu belirtti. "Bura-
dan çıkan herkes oyuncu olacak diye
bir garanti vennemiz mümkün değB,
çünkü Idşjnin tektorpili kendisidir" di-
ye konuşan Gezen, tiyatronun bir usta-
çırak ilişkisi olduğunu ve MSM'deki
tüm öğretmenlerin de kendi dallannda
ustalaşmış isimlerden oluştuğunu ifade
etti. Amerikah yönetmen Neil Fleckman
Ingüizce oyunculukve doğaçlama ders-
leri verirken Sumru DinçeL Fleckman'a
simültane tercüme yaparak îngilizce
seviyeleri birbirinden farkh öğrencile-
rin derse anmdakonsantre olmasmı sağ-
layacak. Actor Studio'nun öğretmen
kadrosundaki diğer isimler ve dersleri
ise şöyle: Terena Haiflova - solfej, pi-
yano; Ludnio Montefusco- opera, şan;
Erol Kesldn - vücut dili, Taiçi Çu Yan;
Ann L. GökyiğH - Amerikan tiyatrosu;
CerenAküboğhı - diksiyon; YıknzTun-
bul - şan, operet, müzikal; Göksel Kor-
tay- oyunculuk; Yeşim Toker - dans.
Amerika'daki Actor Studio'nun üç
yıllık müfredatı MSM'de bir yıla indir-
genmiş. Aynca, Türkiye'de ilk defa kul-
lamlacak teknik olanaklarla MSM, Ac-
tor Studio öğrencilerine köklü bir eği-
tim vermeyi amaçhyor.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
"CicinTden tzdüşümler (2)
OZevkler...'i (lletişim Yayınlan, Bütent Boysan'ın
çevirisi) okuduğumda, Cotette'e bir kez daha hay-
ran olmuştum. Cinselliğin kural tanımazlığını böyie-
sine incelikli, duyarlı anlatabilmek...
"Zevklerden hüzünle söz edecek böyle bir kita-
bın başlangıcına da kibirii, hayal kınklıkianyla dolu
ve tülle örtülü bir kadın yüzû denk düşüyor."
Ama Cicim'deki cinsellik de, O Zevkler...'in sarsın-
tılı dünyasını aratmaz.
L'ea, genç bir erkekle, çocuğu yaşındaki sevgilt-
siyle cinselliği yaşarken aşkı ölümsüz kılar bir yan-
danda.
Burjuva ahlâkının erdem dışı saymaya çalıştığı
L'ea, genç bir çocuğa aşkı 'öğretmekte', toplum ta-
rafındansa, körpe et tutkunu olmakla aşağılanmak-
tadır.
Ne var ki, yaşını başını almış L'ea, aşktaki kınk in-
celiği bir başka insana, o çok genç, çok yakışıklı Ci-
cim'e sunmaktadır. L'ea'yı burjuva ahlâkının da ka-
lıplan içinde kavrayabiimek imkânsızdır.
Tolstoy'un Anna Karenina'sına kadarevli kadının
başka bir erkeği sevebileceği düşüncesi bile ürkünç
ahlâksızlıktı. Yani yasamak açısından değil, 'yazmalc'
açısından. Tolstoy, Anna'yı mahkûm edemedi.
Colette'e gelince, Anna'nın ya da Madame Bo-
vary'nin macerası umurunda değildi. L'ea'yı doğru-
dan doğruya yaşamak macerasından seçiyordu.
Collette'i, bize öğretilen ahlâkın tam karşısında
yakalayabiliriz. Üstelik kendinden emin, söylemek is-
tediklerinden kaçmayan bir tavırla.
Yazann yaşamöyküsüne göz atanlar, hayli fırtına-
lı günler saptariar:
Pandomimacı Colette, sahneye yan çıplak çıkmış
ve tutucu çevrelerin hışmına uğramıştır...
Romancı Colette dile getirilmesinden çekinilecek
kişilerden söz açmış; fahişeler, jigololar, kadın ve er-
kek eşcinseller, metresler kaleme getirmiştir...
Ne var ki söz konusu kimlikleri bir fırsat rantı gibi
kuüanmaya yanaşmamıştır. Colette, edebiyatn ve do-
ğallığın yordamına güvenmiştir.
Lea'ya fahişe, Cicim'ejigolo demek olası mı? Ro-
manı okuyunca, geçkin fahişeler ve yakışıklı jigolo-
lar konusunda bildiklerimizi, bize ögretileni yeniden
değerlendirmek zorunda kalınz.
Bir kez daha vurgulamak gerekirse, 'ruhu genç'
yaşlı kadınların aşkı, burjuva ahlâkınca oldum bittim
mahkûm edilmiştir. Bir 'jigolo'nun, ruhu genç yaşlı
kadınlara gerçekten âşık olamayacağı düşünülmüş-
tür. Oluyorsa, bu bir sapıklık, sapkınlıktır... Para kar-
şılığı sevişmeyi ruh hastalığı saymayan burjuva ah-
lâkı, aşka gönül rahatlığıyla sapıklık teşhisini koya-
bilmektedir.
Colette çoktan kemikleşmiş, ikiyüzlü değer yargı-
lannın gerçek aşklara getirdiği yıkımı anlatır Cicim'de.
Cicim'in kaleme alındıgı dönem (1920'ler) hatıria-
nılırsa, yirminci yüzyılın başındaki törel değerier dü-
şünülürse, bu romanın başlı başına bir itiraz olduğu
hissedilecektir.
İtiraz, fakat karşı tarafın aşağılayıcı söylemiyle de-
ğil. Tersine, L'ea'yı da, Cicim'i de eşsiz, biricik kıla-
rak.
"Kapıyı Cicim'in üzerine kapadı. L'ea'nın bu boş,
umutsuzsözleri sessizlik içinde yitti. Cicim'in mer-
divende ayağını çarptığını duydu, pencereye koş-
tu. Büyük kapı önündeki merdivenden indiğini, ama
sonra avlunun ortasında durduğunu gördü. L'eaei-
lerini kaldırarak:
- Geri dönüyor, geri dönüyor diye haykırdı."
Hâlâ soranm:
L'ea mı yaşlanışı kabullenen, yoksa Cicim mi yaş-
lanışı reddeden?
Takvimde tz Bırakan:
"Hemen yanıt vermiyor, eğilmiş. Artık yalnızca
bumunu, o güzel hayvan kirpiklerini, herzaman ağ-
lamakisteyen, dertli ağzının uçlannı görebiliyorum."
Colette, Duygusal Sürgûn, Tahsin YücePin çeviri-
si, Can Yayınlan, 1991.
Itayatımızıiaki Ince Şeylere Dair'
internene satılacak
• ANKARA (AA) - Pan Yayınevi, felsefeci Ahmet
Inam'ın yazdığı 'Hayatımızdaki tnce Şeylere Dair'
adlı kitabı, sadece internet üzerinden satışa
çıkararak Türkiye'de bir ilki gerçekleştiriyor. Daha
önceden 'Müziği okuyabilirsiniz' sloganıyla
yalnızca müzik kitaplan yayımlayan Pan Yayıncılık,
intenıet üzerinden satış yaparak farklıhk yaratmayı
amaçhyor. ODTÜ Felsefe Bölümü'nde öğretim
üyesi olan Prof. Dr. Ahmet tnam'ın hayatın
birçok aynntısını sorguladığı kitabı, IDEeFIXE adlı
internet sitesinde satışa çıkanlacak. Kitapseverler,
aynca sitenin kırk bin kitabm veri tabanına sahip
arşivinden de yararlanabilecekler.
Televizyon, Kadın ve Şidder
• Kümır Servisi - Dünya Kitle Araştırma Vakfi,
'Festivalin 10 Yılı', 'Türk Sinemasında Kısa Fibn'
ve 'Dünden Bugüne Bir Sinema Güncesüıden
Notlar' kitaplannrn ardından kitle iletişim
alanındaki yayınlanna bir yenisini ekledi:
'Televizyon, Kadın ve Şiddet'. Prof. Oğuz Onaran
yönetiminde on iki araştırmacının 1998 yıluıdan bu
yana yaptıklan çalışmalann derlendiği kıtap,
Türkiye'de televizyon anlatılannda kadının temsil
edilme biçimleri ve bu temsilde var olan şiddetı
sorguluyor. Televizyon kanallannın, kadının temsili
açısuıdân bir eleştirisini de yapan ve Avrupa
Birliği'nin katkılanyla hazırlanan kitapta, yerli
drama, güldürü programı, reality show, talk show,
Yeşilçam fılmleri, yabancı film, müzik videolan ve
televizyon reklamlanndan da örnekler veTCTek
kadının temsiline ilginç bir bakış açısı getiriliyor.
Boğaziçi Kitap Günleri
• Kültür Servisi - Feshane Uluslararası Fuar ve
Kongre Merkezi'nde 20-29 Ekim 2000 tarihleri
arasında 'Boğaziçi Kitap Günleri' düzenleniyor.
'însan Haklan ve Hukuk' ana teması üzerine
dûzenlenen fuar etkinlikleri kapsammda,
akademisyen ve yazarlann katdacağı paneller,
konferanslar, imza günleri düzenlenecek. Akademi
Fuarcılık tarafından gerçekleştirilen fuarda,
Türkiye'de şu ana kadar yayımlanmış 55 bin kitap
ilk kez sergilenecek. Fuar kapsamında aynca
yayınevlerinin ve ziyareçilerin desteği ile,
Güneydoğu'daki kütüphanesiz okullara birer
kütüphane kazandırma kampanyası başlatılacak.
Fuann onur konuğu ise Kırgız romancı Cengiz
Aytmatov olacak. Sovyet Yazarjar Birliği üyesi olan
Aytmatov 1963 yılında 'Lenin Ödülü' nü almıştı.