23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 2000 PERŞEMBE 14 İ \JMX kultur@cumhuriyet.com.tr İtalyan şarkıcı Andrea Bocelli, kendiyaşamını konu alanfilmde başrol oynayacak 'Oyunculuktan korkmuyorum'Küitür Servisi- Ünlü italyan şarkıcı Andrea Bocelli, 6 Tem- muz'da New York'ta Özgürlûk Anıtı'nda verdiği dev konser- le adından çok söz ettirdi. Bo- celli, Amerika'yagöç eden Ital- yanlann rüyalannı, vatanlan- na duyduklan özlemlen, yaşa- dıklan umutsuzluklan, başan- lannı sımgeleyen bu konsenn- den sonra şımdi de sınema oyunculuğuna atıldı. Bocel- li'nin, kendı yazdığı 'Musica dd silenzio' (Sessizliğin Müziği) adlı kıtaptan uyarlanan fılmde şarkıcı kendini oynayacak. IH- no De Laurentiis yönetmenli- ğinı üstlendığı filmın çekımle- nne önümüzdeki yılın yaz ay- larında başlanacak. Andrea Bo- celli ile Cornere della Sera'da film üzerine yapılmış bırröpor- tajı yayımlıyonız: - New York'ta başanta konse- rinizden söz edersek, göç üze- rine konser verme fîkri nasıl doğdu? Vatanınızda buluna- madığınız için siz de kendinizi göçmen olarak raı hissediyor- sunuz? ANDREA BOCELLt - Bu fikir, 1994'dekı Sanremo Mü- zik Festivalı'ni kazandığımda, babamdan çıktı Sonra mena- jerim Michele Torpedine bu olayı geliştirdi. Ama babam bu olayın gerçekleştiğini göreme- di. Kendımi göçmen olarak his- settığım aslında bir bakıma doğru. Amerika herkes için 'umut vaat eden toprak' ola- rak görülüyor. Bu umudun pe- şinden 1900'lenn başında ok- yanusu aşıp bu kıtaya gelenler anısına bu konseri düzenhyo- rum. Ama kendı ülkemde hiç bir zaman dışlanmış hissetme- dim kendımi. İtalyan halkı be- ni seviyor. - Hafif müzikten opera sa- natçıhğına geçiş yapmış otma- rua bir eksiklik olarak dûşün- dûğünüz oldu mu? BOCELLt - Başan kazanın- ca, eleştıriler de peşi sıra gelir. Müzığe ancak hafif mûzık ıle başlayabilirdim. Sonra haya- limdeki operaya yöneldim. Ca- rusove GigB gıbı ünlü opera sa- natçılan da zaman zaman o dö- nemın ünlü şarkılan ıle halka ulaşıyorlar.Tabiı ki 'saT opera sanatçılan bunu bir ihanet ola- rak görüyor. Ama sanat yaşa- mımda önemli değışiklıklere neden olan Pavarotti başta ol- mak üzere birçok meslektaşım beni destekliyor ve cesaretlen- dinyor. MaazeL, Mehta, Steven Mercurio gıbı orkestra şeflen de bana hiçbır zaman önyargı ileyaklaşmadı. - Şimdi de sinemaya aolıyor- sunuz™ BOCELLİ - Evet ama bazı endişelerim olduğunu da sak- lamayacağım. Oyunculuktan korkmuyorum. Bu konuda zor- lanacağımı sanmanı. Benı uzun ve sürekli yinelenen sahne çe- kımleri endişelendinyor. Çok sıkılabilirim. - Yani, yaşamınızı kendiniz anlatacaksınu... BOCELLİ - Fılm, yaşamun üzenne kurulu. Ama bazı ger- çeklen sonuna kadaranlatabıl- mek için bazen düşgücünü de kullanmak gerekiyor. Tabıı be- nim gibi bir sanatçının yaşamı, özel ve karmaşık problemler- le dolu. Çocukluğumdan baş- layıp çeşitli yaşlardaki genclik yıllanmdan bugüne kadar ge- "Film, yaşamun üzerine kurulu. Ama bazı gerçekleri sonuna kadar anlatabilmek için bazen düşgücünü de kullanmak gerekiyor. Benim gibi bir sanatçının yaşamı, özel ve karmaşık problemleıie dolu. Aslında piyanist David Helfgott'un yaşamını anlatan 'Shine' filmi gibi bir şey olacak." leceğiz. Aslında, piyanist Da- vid Helfgott'un yaşamını anla- tan 'Shine' filmi gibi bır şey ola- cak. - Sizeeştikedecekoyuncular- la nasdbir üetişinıiçindeoiacak- suuz? BOCELLt- Fıziksel proble- mim yüzünden çok iyi bir si- nema ızleyıcısı olamadım. Bu yüzden aslında nasıl ıletışim kurulacak, neler yapacağım pek bilemiyorum. Ama rol ar- kadaşımın Sharon Stoneolma- sını isterdim doğrusu. Onu gör- medim ama çok güzel olduğu- nu hayal edebiliyorum. - Bir keresnde, biraz da ken- dinirin mfcahını yaparak, ÇO- nıkfaıgıınırarla h^Kanr7m an «PS- sizfflroegötûrdüğÜDÜsöyienıiş- tiniz. Sizin insanlann görerek lüssettüderinisesleriehayaüniz- de fnlandtiThgınry doğni nJU? BOCELLt - Evet. Yıllarca GraceKely'yi sesiyle hayal et- tim.Ben bir oyuncuyu ses tonu- na ve onu nastl kullandığına göre beğenir ve severim. Stal- fcme'nin tok sesini ve Roberto Benigniyi çok beğenıyorum. özgürlûk AnnVnda verdiğim konseri izlemeye Robert De Niro da gelmiş. Bunu duydu- ğumda onun filmlerinı izleme- dığim için çok üzüldüm. - Başan ve boJ para kazan- mak özel yaşamınızı değiştirdi mi? BOCELLt - Mükemmel bir eşım ve çok güzel iki çocuğum var. tyi bir koca ve iyı bir ba- ba olduğuma inanıyorum. Tur- nelere çıkmadığım zamanlar- da hep ailemın yakınında ol- dum. Tabii ki paranın önemi- nı yadsımıyorum. Benıgni'nin dediğı gibi "Eger paranın mırt- lulukgetinnediği doğruvsa,o zamanyaşam boyufakirtiğin w- receği huzuru bekle." - Eğer çocuklanmz da sizin gibi bir yaşam seçerierse onla- ra ne öğürjersiniz? BOCELLİ - Onlan bu konu- da ne köstekler, ne de destek- lenm. Ama hiçbır şey öğütle- mem. Çünkü insanın kendi de- neyimleri, kazanılmış bir pı- yango bıleti kadar değerlidir. Sadece kendi ışıne yarar, baş- ka kimseye faydası olmaz. KONSER BU AKŞAM SAAT 21.00'DE AÇIKHAVA'DA tsmail Hakkı Demircrâğfu ve Erkan Oğnr, 1980'lerin başmdan bu vana birlikte çabyorlar. 'Türküler kokusunu hiç yitirmemeli' CUMHUR CANBAZOĞLU Açıkhava Tryatrosu'nda bu gece halk mü- zığıne farklı bir bakış getırmeye çalışan ikıli ErkanOğnrıle ismaüHakkıDemfaöoğnı'nun konsen var. Temmuz başında ıkıncı ortak albümleri Anadolu Beşik'ı, Kalan Mûzik etıketıyle pi- yasaya çıkartan ikıli, ılk çalışmalan GülünKo- kusu Vardı'yla günden güne yozlaşan halk müzığı piyasasına ılginç bir gönderme yap- mış, zamanla keşfedilen albüm ıyi bır satış ti- rajı yakalamıştı. Hiç tanıtımı yapılmamasına karşın satışı 140 bını aşan bu yapıtı takip eden Anadolu Beşik de ilk bır ay 65 bin alıcı bul- du. Sevdikleri türküleri, abartıya kaçmadan, te- miz, farklı yorumla ve her şeyden önemlısı, doğru söylemek için gelişen buproje nihayet Türkiye popüler müzik camiasının en önem- li sahnesine kadar ulaştı. Bize ulaşan ilk tepkilere göre Gülün Koku- su Vardı'ya oranla zor rüketilen parçalara sa- hip Anadolu Beşik daha rafine kulaklara ses- lenecekmış gibi gözüküyor... Bırçoğunun aniden şöhret olup kartviziti- ne sanatçı yazdırma cesaretini gösterdiği ga- rip ortamda Erkan Oğur ve Ismail Hakkı De- mirrioğlu uzun süren maratondan sonra bu nok- taya gelmişti. Belirttiklerine göre talep de- vam ettıği sürece projedeki albüm sayısı ar- tabilirdi. Projenin öyküsüne gelince; konservatuvar döneminden arkadaş olan ikıli arada sırada bir araya gelip çalıyor söylüyordu. Demircioğlu üçüncü solo albümü için Erkan Oğur'dan yar- dımını ıstemışti. Stüdyoda araştırmalar yaparken ortak ıyi iş- ler çıktığını fark etmişler ve solo albümden vazgeçip bunlan ortak bır çahşmada toplama- yı kararlaştırmışlardı... Oğur'un müzikal kariyeri sürekli deneyler- le şekilleniyor. Oğur, çeşitli önemli projeler- de yer aldıktan sonra Doksanlar'ın ıkinci ya- nsnıdaözeldeneyleregirişti. 1974'ten 1980'e kadar Federal Alinanya 'da fızık eğitimi gören Oğur o dönem perdesız gitan keşfetti. Türkiye'ye döndükten sonra Çekirdek Sa- natevi'nde deneysel bazı çahşmalaryaptı. Bu dönemde Maznar Fuat Özkan'la tanıştı. on- lann ilk albümlennde yer alan Güllerin Içm- den'e perdesiz gıtanyla çok şeyler kattı. Ardından yerli popun bir başka özgün is- mi Bülent Ortaçgil'le çalışmaya başladı ve halen birlikte müziküretmeyi sürdürüyorlar... _ Sonra bireyselçalışmalaragınşti.Once Bir Ömürlük Mbafir, ardından Eşkrya filminin müzıği, tsmail Hakkı Demircioğhı ile Gülün Kokusu Vardı albümlerini ürettikten sonra geçen yıl da Okan Murat Öztürk'le birlikte IDç adlı projeye hayat verdı Oğur. Anadolu ınsanının yaşamını yansıtan halk müziğıyle ta- savvufezgıleri arasrndakı ortaknoktalan araş- tınyorduHiç... Ismail Hakkı Demircioğlu ise Oğur'a göre fazla tanınmayan bir sanatçı. Bu proje doğ- duktan sonra medyanın bağlamadaki maha- retini övmeye başladığı Demircioğlu 43 ya- şında. 1984'te konservatuvardan mezun olduktan iki yıl sonra ilk albümü Türkükrimiz'i çıkar- dı. 1988 'de Çekirdek Sanat Merkezı 'nde ver- diği konser Sırdaş Türküsü adıyla yayımlan- dı. Doksanlar'ın ortalanna dek profesyonel anlamda müziğe ara vermesıne rağmen çalış- malannı sürdürdü ve yeniden bir albüm yap- maya karar verdiğinde okul arkadaşı Erkan Oğur'dan yardım istedi ve birlikte Gülün Ko- kusu Vardı albümüne hayat verdiler. Ertuğrul Ateş Danimarka'daki ilk kişisel sergisini açacak Sürekliliği olan resimler KüMr Servisi -Ressam Ertuğrul Ateş geçen mart aymdaki New York sergisinın ardından 12 Ağustos-1 Ey- lül tarihleri arasında Kopenhag'da iki ayn sergı gerçekleştırecek. Sergıler, Galeri X ve Galen Chhnstensen'de ızlenebılecek. Sanatçının son dönem çalışmalanndan derlenen 26 resim- den oluşan sergimn küratörlüğünü ise ünlü galencı Tomas Toftyapıyor. Da- nimarka'daki ılk kişisel sergisini ger- çekleştırecek olan Ertuğrul Ateş, re- simlennde sürrealıst birortamda Ana- dolu mıtolojisine göndermeler yapı- yor. Ressamın yapıtlan etkileyici mis- tık yorumlar da ıçeriyor. Sergı kataloglanm hazırlayan sa- nat tarihçi ve Kfabüll Modern Dans Topluluğu'nun kurucusu olan Loise KlL\bülL 'Obir anlabcı, onun hikâye- lerinin nasıl başiadtğını ve nerede bit- tiğini merak ederdim. Onu sevreder- ken farkma vardım Id. onun resimle- ri baslamıyor hep de\am edrvor' yorumunu yapı- yor. Ateş, yurt dışındakı bu sergılenn ardından ekim aymda, Adana ve Istanbul'da da sergiler gerçek- leştırecek. Yeni yılda çalışmalanna bır süre Mı- amı'de devam edecek olan sanatçı, galericı ve kü- ratör StephanieReed ile çalışacak olan Ateş, 2001 yılının başlannda bır kitap çıkaracak. Kitabm edi- törlüğünü Deme Anoba ve galerici Leslie Nolen yapıyor. Dünyadabirçok koleksiyonda yapıtlan bu- lunan sanatçı halen New York'ta yaşıyor. arihe son bir bakış,.. KülrürServisi-Antık kent Ze- ugma, Halfetı ve Rumkale'yı ko- nu alan, Nezih Başgelen \e Rıfat Ergeçin Tarihe Son Bakış' ad- lı çahşması Arkeolojı Sanat Ya- yınlan'ndan çıktı. Çalışma, baş- ta Belkıs/ Zeugma antik kentinde bu güne kadar gün ışığına çıkar- tılan eserler olmak üzere, Bıre- cik Barajı göl havzasında yeralan küitür ve doğa değerlerinı tanıt- mak, yitip gıdenleri göstermek üzere hazırlandı. •Tarihe Son Bakış'. Nevv York Tımes'da 'Roma Kahntısı İçin Suhı Mezar' başhklı bır haberin bir anda yerli ve yabancı basının ılgısını Gazıantep'teki Belkıs/Ze- ugma'daki kazılara çekmesıyle başlayan kurtarma çalışmalan sı- rasında çekilen Nezih Başgelen, Rıfat Ergeç, Mehmet Önal ve Güftekin Tetik'in fotoğraflann- dan oluşuyor. Nezih Başgelen'in önsözüyle başlayan yayın, bölge- den çıkanlan Zeugma Akropolü, Roma Vıllası, Vılla'mn Tablını- um taban mozaiği, Dionysos, Me- tinox, Partenope, Okeanos moza- ikleri, Roma Hamamı, Belkıs'ın Çingene Kızı 'Mona LJsa' bu- luntulannın yanı sıra sular altın- da kalacak Halfetı ve Rumkale bölgelen hakkında da bılgıler içeriyor. Fırat'ındoğukıyısında, Şanlıurfa iline bağlı ilçe merke- zi Halfetı ve Gazıantep merkezi- nin 62 km kuzeydoğusunda, Mer- zimen Çayı'nuı Fırat Nehri'ne döküldüğü yerde kurulu Rum- kale'nin belki de son görüntüle- nnin yeraldığı yayın, tüm bu kül- türel zengnıliklerin sular altında kalmasına neden olacak Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santralı tşletmesi'nin havadan çekılmış bır fotoğrafiyla sona eriyor. Tarihe Son Bir BaJaş' proje- si, barajm gövdesinın ve çevre- sinin oturması için su tutma iş- lemınm yüz günlüğüne durdu- rulmasının, belki de sonsuza dek yitirmek üzere olduğumuz tari- hın kurtanlmasına olanak sağla- yabileceğini hatırlatarak, kamu- oyunu daha duyarlı olmaya çağı- nyor. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE DouinaySE Bir Yazı Her yazı dolunaylı mı olmalı, sonjsu gelebilir aklınca, başlığı okuduktan sonra Bu yazının baş- lığı "Bir Kısa Dinlencede Dolunaysız Bir Ya- zı "ydı. Kısa bir dinlencede olduğumuzu nasıl ol- sa bir şekilde anlatınz diye başlığı kırptık. Aslında "perşembeyazımın" ne başlığı buy- du ne de konusu. Her yazının bir yazılma süre- ci olduğuna göre, bir öyküsü de var demektir. Bunun da şöyle: Istanbul'un sıcak günlerinden bunalıp ama iş-güç meselesinden dolayı kenti terk edeme- diğimden birtürlü denizin serinliğiyle buluşama- dım, bu yıl. Ancak bıçak kemiğe dayandı ve 1972'den beri her yaz gidesürdürdüğüm Sa- ros'un yolunu tuttum geçen cuma. Zaman zaman Saros'un insanı yürekten ya- kalayan güzelliklerini de perşembeleri yazagel- dim. Hüznünü, denizin olağanüstü temizliğini ve dayanılmaz çekiciliğini yazageldim. Akşamüstü kahvelı bağaltı sohbetlerini, saba- hın erken saatlennde ağ atmalarını ve dönüş- teki buz gibi denizini, özellikle de kumsaldaki gençlik ateşlerini yazageldim. Ve tabii ki Saros'a, o rüzgârlı körfeze, genç- lik aşklannın yaşandığı, aşklann ve hüznün bı- rakıldığı körfeze duşen dolunayı yazageldim. İki günlük Saros kaçamağında geceler dolu- naysızdı. Yıllardır, hep aylı günleri hesaplayıp Sa- ros'a gelir olmuştum. Bu kezdenkdüşmedı, ama ilk kez bunu önemsemedim. Oysa, gençliğimin tıril tınlhğinı kumsala bir şi- irin coşkun dizelen olarak bırakır ve dolunayın şarkısını içime çekerken körfezin rüzgârlı daJ- galannı hep yüreğimde duyumsamıştım. Yayla köyü sahilinde, rüzgârlar ıle soğuk su- lann öpüştüğü yerde, doğanın guzellığı hep esin kaynağım olmuştu. Hem yazımın, hem yaşamı- mın... Ama bu kez... Saros, benim için artık anın ya- şanagelen güzelliği değil, "geçmişin güzel anı- sı" olarak kalacak. Yalnız benim için mi... Yıllar- ca körfezin şarkısını söyleyen "bizim sahil sa- kinleri" için de... Birçok görkemlı doğa parçası gibi, hem insan, hem yapı açısından bir felakete dönüşmüştü. Üstelik birkaç yılda. Çarpık bir kent kuruluyor- du, dünyanın sayılı körfezlerinden birinin kıyı- sında... Dolunaylı geceler de olsa, artık eskı güzellik- ler olmadığı gibi, karşımızdakı bir felaket ve re- zalet görüntüsüydü. Her şey rant için... Sonuçta, pazartesi dönecektim. Ne var ki tüm "yeni çirkinliklere" karşın annemin yaprak dolmasından, sardalyanın lezzetinden, bızim sitenin hâlâ varlığını sürdüren geniş yeşilliğin- den ve geceleri ıslık çalan ağaçlanndan, birkaç dostun sohbetinden, denizin bana kalan sa- bah ve akşam cezıbesinden dolayı dönüş gü- nümü erteîeyip durdum. • •••> Bildiğimız, güzelliğınde büyüdüğümüz Saros, deniz, doğa, ayçiçeği tarialan olmasa da birkaç gün daha kalmalıydım. Ancak yazımı nasıl gön- derecektim. Neredeyse unutageldiğimiz kalem- kâğrtia yazmanın keyfine vardıysam da, nasıl gön- derecektim. Bu yazıyı okuyabiliyorsanız; her türiü maddi ve manevi bozgunluğun içinde, "medeniyetin nimetlerinden"yararlanmışım demektir. Kim bi- lir belki bundadabir "mutluluk bulmalı" \nsan... tazfi Dosyalar'ın çekimî srasmoa DIP KIŞI omu • LOS ANGELES (AA) - 'Gizli Dosyalar' (The X Files) adlı dizi fıbnin setinde elektriğe çarpılan çalışanlardan biri öldü, 6'sı da yarâlandı. Itfaiye sözcüsü Jim Wells, kazanın, çalışanlann fiütı iskelesi üstünde dururken sete 4 bin 800 voltluk elektrik verilmesiyle meydana geldiğini, ancak elektnğin yerden 4 buçuk metre yükseklikteki ıskeleye nasıl ve niçin gönderildiğinin bılınmediğmı söyledı. 'Gizli Dosyalar'ı çeken 20th Century Fox film şirketi başkan yardımcısı ve medya ilişkileri sorumlusu Steven Melmck, kazanın, dizinin yeni sezon için yapılan çekimlen sırasında meydana geldiğini belirtti. Mehıick, kazada ölen kışinin Jim Engh adlı bir çalışan olduğunu, ancak yaşuıı ve ne zamandır dızide çalıştığım ise bilmediğını kaydettı. Yaralananlardan bir kışınin durumunun ciddı olduğunu söyleyen Melmck, diğer 5 kişının ise tedavılerinden sonra taburcu edildiğku ifade etti. Seflm Naşit Özcan yoğun bakımdan ç M • Küitür Servisi - Kadıköy Şifa Hastanesi'nde pankreas kanserine bağh karaciğer yetmezlığı nedeniyle tedavi gören tiyatro sanatçısı Selim Naşıt Özcan yoğun bakımdan çıktı.Hastanenin başhekım yardımcısı Dr. Alper Tunga Demirarslan 72 yaşındaki sanatçımn sağük durumunun daha iyı olduğunu ancak tamamen iyileşmesmin mümkün olmadığuıı belirtti. Anadokı'da etnik caz • Küitür Servisi - Ankara'ya bağlı tipik bir Anadolu kasabası olan Kesikköprü'de 5-6 Ağustos tarihlen arasuıda suadışı bir müzik festivali gerçekleştirilecek. Hollanda'da faaliyet gösteren Külsan Vakfı ve Müzikalite dergisinin düzenlediği festival, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde düzenlenen festivallerden farklı bir konsepte sahip. Vakıf. Türkiye'den davet ettikleri sanatçılan yeni ıçeriklerle Hollandalı izleyicilerle buluştururken Hollandalı sanatçılan da Türkiye'ye getirerek sanatsal ve kültürel anlamda bir sirkülasyon oluşturma çabasmda. Farklı müzik kültürlerinın bir araya getirildiği festivalde 'De Amsterdam Klezmer Band', son zamanlarda oldukça ılgı gören etnik caz türünün iyi bir örneğini oluşturuyor. The Senem Diyici Quartet, Musa Eroğlu, Izzet Altınmeşe, Tolga SağTErdal Erzincan, Orhan Hakalmaz ve Melda Duygulu festivale katılacak diğer sanatçılar arasında yer alıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle