18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 7 AĞUSTOS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Gargantua Pazar keyfi için Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat ve Vedat Günyol'un çevirisi ile Rabelais'in Gargantua'sındaki "Theleme Tekkesinin Büyük Kapısı Ostündeki YazıTtan bir alıntı: Girmeyin buraya, ikiyüzlüler, yobazlar/ Kartlaşmış maymunlar, kalleşler, yağ tulumları,/ Yampiri çarpık boyunlular, odun kafalılar/ Got'lardan, Ostrogot'lardan beter hödükler/ Sahte çilekeşler, takunyalı kara böcekler,/ Kürklü dilenciler, safa pezevenkleri,/ Kayış suratlı, şiş göbekli fitne tellalları,/ Gidin başka yerde satın dolaplannızı./ Girmeyin buraya, havlayıp duran köpekler/ Sabah akşam asık suratlı, kıskanç moruklar,/ Siz de girmeyin hır çıkaran dırdırcılar,/ Kansını hapsedip cinlere başvuranlar,/ Yunan olsun, Latin olsun kurttan beter kişiler,/ Ne de siz uyuzlar, frengiden çürümüşler,/ Gidin başka yerde dökün kurtlannızı,/ Her yanlan kabuk bağlamış yüzü karalar./ Gitsinler başka yerde/ Saç sakal kestirmeye/ Buraya yakışmazlar/ Savulun bu tekkeden/ Insansızlık suratlarl Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eiektronık posta: som9posta.cunhunyetcom.tr - Hendekteki deprem Işıkara'yı şaşırtmış... "Depremle vaşamayı öörenememis!" ğitimci Selahattin Özakın, bilgisayarının başına geçip bir "yurttaş" sıfatıyla yazma- yabaşlamiş... "Yurttaştan Yurttaşa" başlık- lı yazısını bitirip saat tam 16.48'de Çanka- ya Köşkü'ne, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e fakslamış. Yazı şöyle: "Bizden biri, diyebileceğim birinin, 'devletin başı' olabileceği hayaliyle yaşadım yıllarca... Gençlik yıl- iarımda bu hayali kapsayan kavgalann içinde oldum hep. Bu kavgalar sırasında birçok gözaltı, tutuklan- ma ve sorgulanma yaşadım. Sorgudaki memur, 'An- lattıklann güzel şeyler. Ama boşuna uğraşma... Bu ül- kede iki sınıf var, yönetenler ve yönetilenler. Senle ben yönetilenlerdeniz. Bu ülkeyi sana bana yönettirmez- ler' demişti. O memurun söylediklerini hiç unutmu- yoaım. Siz, rastlantıyla Cumhurbaşkanı seçilene ka- dar, içimde en ufak bir umut ışıltısı kalmamıştı. Sizi, Yalova Çağdaş Yaşam Kenti'nde yakından gördüm. Siz gelmeden önce her şey kontrol edildi. Kent içine park etmiş araçlar kent dışına çıkarıldı. Va- Yurttaş li, vali yardımcılan, emniyet görevlileri, her tüıiü dü- zenlemeyi önceden yaptılar. Sizin yalıtılmanız, önce- den programlanmış görüşmeler dışında, kafanıza gö- re hareket etmemeniz için her şey düzenlenmişti. Et- rafınızdaki basın, koruma ve bürokrat çemberini aşa- bilmekzaten mümkün degildi. Yanaşabildiğim kadar yanaştım. Yüzünüzdeki ifade beni mutlu etti. Benim- le eşit koşullarda biryurttaşın (içimizden birinin) o tan- tanadan duyduğu rahatsızlığın izleriydi gördüğüm. Sanki yönetilenlerden biri, sıradan bir yurttaş, dev- letin başına nasıl olduysa birden getirilivermişti. Gün- lük yaşamın davranışlannı sürdürebilmek ya da geti- rildiği makamın standartlannın dışına çıkmadan, tıp- kı Osmanlı saraylılannın hapis olduğu saray duvaria- nnın arkasındaki görkem içerisinde boğuk kalmalan gibi boğulmak ve erişilmesi bile düşlenemeyen birol- gu olarak algılanmak. Bir birey, bir yurttaş degil! llk, trafik ışıklannda arabanızı durdurduğunuzda gözlerim pariadı. Yıllardır, bircumhurbaşkanının ge- çeceği yollar, saatler önceden kapatılan ve binlerce yurttaşın işinden gücünden alıkonulduğu, sağlığını yi- tirdiği bir ülkenin bireyi olarak duyduğum umutsuz- luğa bir ışık oldu sizin kırmızıda durmanız. Tıpkı bir yurttaş gibi. Benimle aynı hak ve sorumluluklara sa- hip bir birey gibi. Aynca, hukukun üstünlüğüne olan inancınızdan kaynaklanan tavnnızın, hiçbir politik yandaşlığı ol- mayan, sıradan yurttaşlar tarafından olumlu bulun- duğunu duyurmak isterim. Kişisel hırslarını ülke çı- kariannın üzerinde tutan ve bu nedenle kanun hük- münde karamame konusunda bir bardak suda kriz yaratan anlayışlann, kamuoyunda hak ettiği yeri bul- duğuna inanın." Yazıyı faksladıktan 20 dakika sonra telefonu çal- mış: - Ben Ahmet Necdet Sezer... Teşekkür ederim... SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE VJJ&İJJZLEJZ. < 'r^îIjLj)^^ £S£fi€ D/NLBZ3EHİZ. W1jğ& ü 1 I Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Turist gibi dolaşma yaşamın içinde; Ev sahıbi ol hayatırun biraz da! İzmir Devlet Opera ve Balesi'nde Kurumun tam adı biraz uzun; TC Kültür Bakanlığı Devlet Opera ve Ba-/ lesi Genel Müdürlüğü I Opera ve Balesi Müdürlüğü... Kısaca, İzmir Devlet Opera ve Ba- lesi diyebiliriz... Biraz daha kısaltırsak İDOB! İDOB'un bir grup çalışanı, Anka- ra'daki genel müdürlüğe, İDOB Mü- dür Yardımcısı Osman Arslan hak- kında bir şikâyet dilekçesi gönderiyor... Arslan'ın takındığı tutumla kurum içinde çalışma huzurunu bozduğu sa- vıyla yapılan şikâyet ciddiye alınıyor ve Genel Müdürlük hukuk müşaviri muhakkik tayin edilerek soruşturma başlatılıyor... Soruşturma bitiyor... ~ : Fakat... Hiçbir şey olmuyor... Olabilir, ama olmayan hiçbir şe- ye, şikâyet dilekçesi gönderenlere yanıt vermemek de dahil oluyor... Genel Müdürlük, 27 Temmuz 1998'de işleme konan dilekçeyetam 2 yıl 1 aydır yanıt vermiyor... Bu arada, Genel Müdüriük'ün ya- nıt vermemesi nedeniyle, şikâyete muhatap kişi, hiçbir görev yapma- dan her ay ücretini almaya devam ediyor... İki yıldır çalışmadan devlerten pa- ra almanın etkisi hemen kendini gös- teriyor: - Osman Arslan'a kimse bir şey ya- pamaz... Rapor almasına bile gerek yoktur; çünkü rapor, kendisidir! ÇED KOŞESÎ OKTAY EKİNCl 'Geçici' (!) 15. madde... Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, sık sık Anaya- sa'nın geçici 15. maddesınden yakınıyor. Örneğin TBMM'deki 'YÖK Komisyonu' üyelerini ka- bul ederken deaynı "soruna" de- - ğuamş ve son rektö* atamatann- dakı "gerilimlere" neden YÖK kanunu nun da "koruyucusu" durumundakı 15. maddenin ar- tık "Türkiye'nin elini kolunu bağladığT'nı belırtmış... (Mılli- yef 24 Temmuz 2000) ÇED Köşesı olaırlan bilirler... "Bizler", neredeyse 15 yıldır, bu geçici 15 maddenin bir an önce "Anayasa'dan çıkartüma- sını" ıster dururuz. Ancak, hıçbir iktidar ve hatta hiçbir siyasal par- tı buna yanaşmaz; 15. madde "geçici" olmasına rağmen "ka- hcı" bir kararlılıkla varlığını ve "misyonunu" sürdürür... Yine ÇED Köşesi okurlan iz- lerler... Bizim 15. maddenin kalk- masını istememizdekı öncelikli neden, bu "geçici" maddeyle "sürekli" koruma altına alınan "12 Eylül kurmaylarının" o yıllardaki yaptıklanndan ötürü "sorgulanmalan" falan da de- ğildır... Çünkü "tarih" ve "top- Şimdi, yıllar sonra yine "biz- ler", 1985 'ten bu yana hükümet- lerce ilan edılen yüzlerce turizm merkezindeki sayısız yağma pro- jesıne artık bir "dur" diyebil- mek için dile getirdığimiz "ge- çici 15. miaaeyı kâldırnT şek- lindeki feryadımıza "ilk kez" bir "devlet büyüğünden" de olumlu yanıt almış oluyoruz. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, 12 Eylül dönemi- nin "sözde" sona erdiği "1983" ile "2000 yılı Ağustos ayT ara- sında bu üUceyi yöneten tüm dev- let ve siyaset adamlannın aynı feryadımız karşısındaki "sns- kunluklannı" bozuyor, dahası, TBMM'ye "demokrasigörevi- ni" de anımsatmış oluyor: "Anayasa'nın geçici 15. mad- desi Törkiye'nin elini kolunu bağlıyor..." ÇED Köşesi'nin ilgi alanı açı- sından da; "Tnrkiye'nin köl- tür, doğa ve kentsel değerleri- nin. 1982 tarihli Turizmi Teş- vik Yasası'yla ve hiikiimet ka- rarlanyla yaünmcılara peşkeş çekilerek yaraOlan büyük çev- re ve tophımsal haklar tahriba- tının artık sona ermesini iste- "Geçici" 15. maddenin "kalıcı" imar hakJan... lumsal gelişme" onlan zaten sorgulamış, örneğin 12 Eylül'de tutuklananlar bile bu ülkede "cumhnrbaşkanı" ve "başba- k»n" olabilmışlerdır... Bizim geçici 15. madde ile olan asıl sorunumuz ise bu mad- denin koruduğu "12 Eylül yasa- lannın" sanıldığı gibi sadece "siyasi tahribatı" değil, ülkenin en değerlı kültür ve doğa zen- gııliklen üzerinde de "sürekü bir yığnıa ve yok etme" sürecini yme "kabcı" hale getirmiş olma- sradan ötürüdür... Ömeğın, geçen aylarda ANAP lıden Mesut Yümaz'ın "Yüce Kvan"a göndenlmesini isteyen TBMM komisyonunun, bu kara- nyla ılgılı gerekçeleri arasmda; "yandaşlarının arazilerini tu- rzm merkezi ilan ederek onla- n ayrıcalıklı imar hakkı sağ- lanak" da vardı. TBMM'mn "Yüce Divan'lüc sıç saymadığı" bu ışlemin "ya- sıl dayanağı" ise bir 12 Eylül dü- z:nlemesı olan ve 20 yıldır ge- çci 15. madde ile korunan "T^ı- rzmi Teşvik Kanunu" idi... yenler için hukuksal mücade- İe yolunu da ükıyor..." Çünkü 1982 Kasım ayuıda yü- rürlüğe giren şimdikı Anaya- sa'nın geçici 15 maddesi, 12 Ey- lül 1980 ile 1983 genel seçimle- ri arasında "darbeci yönetimce" çıkartılan tüm yasalann "Anaya- sa'ya aykırılık savıyla" sorgu- lanamayacağını hüİane bağla- mış... Böylece 1982'nin Mart ayında yine Kenan Evren ve eki- büıce yürürlüğe sokulan Turizmi Teşvik Yasası'nm da "toplum yaran yerine kişi çıkarlannı koruyan" yanlanyla Anayasa'ya aykınlığını üen sürerek iptali için dava acmak mümkün ola- mıyor... Peki, siyasiler20 yıldırbu "ge- çici" yağma yasasını neden yü- rürlükte tutuyorlar?.. Çünkü "yağmayi kabcı kılmak" he- men hepsınin işine geliyorda on- dan... Sayuı Sezer'e bir kez daha te- şekkür ediyor ve destekliyoruz. TBMM, geçici 15. maddeyi ar- tık "bitirmeli"... Yoksa yaİanda Türkiye'yi bitirecekler... HAYVANLAR ÎSMAIL CÜLGEÇ [email protected] KtM KİME DÜM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇtZGtLlK KÂMtL MASARACI I1ARBİ SEMİH POROY [email protected] TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Ağustos ÇAĞOAŞMtAMKUĞN ÖNCÛSÜ 1365TE, MİA4M CHA*US-£DOU*JWJEAHm. HBT, ÛNUJA&yiA 'L£COK8U&£#"ÖiMÜfnj. AKAPEM/K Ğİ RİKE Sy'Û2£l?ifJ£ ÇAUŞAN Kl$lOIMUÇ, . BU "mSARtMINA "OCM-tHO'AD/Nl l^fgHtlfTf. DÜNyAMN Ç£$İTU >€eLS8İNP& SeKÇEK- LBŞri&O'Ğ' >APrrLAfi,ONUN KUKALLARl- Nl İÇE&YOGPiJ'• ZBMİNIBO$•g'&U&H 7*- ŞlYtCJ KDLONLM,BA54M&2 CBPUB VE OU- L 2OmmM,Ç l , Ç ÇS YÛ2Y/L MİMARL/Ğ/NI ÇOKErkiLEYBN L£ COK8UO£#, EVf DE ÇAĞIHA UYSUH W!Z M ALGILtYOf? VE *YAŞANAN MAKİNA* 0LA8AK NİTELEAlDİRlYOfiPU... PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Hakan ile Jardel Üzerine Bir Pazar Yazısı Galatasaray-Real Madrid maçı sonrası TRT-1 'de "sporyazarlan"n\n yorumlarını dinlerken yine Sıra- seMler Caddesi'ndeki o okulu, sınrf arkadaşımız feak'ı ve bu çok çalışkan arkadaşımıza olan sevgileri bi- zim için dayanılmaz bir kâbusa dönüşen öğretmen- lerimizi anımsamıştım. Son zamanlarda hep böyle oluyordu. Nezaman Jardel üzerine bir eleştirioku- sam, bir yorum duysam Izak, o okul ve "Izak sev- gHeri" bizi o okuldan soğutacak, isyan ettirecek ka- dar "derin" olan öğretmenlerimiz geliyordu aklıma. Ailesiyle birlikte Israil'e goç etmesinin üzerinden aylar geçmesine karşın, ne zaman tahtaya kalksak, ne zaman parmak kaldırsak, hâlâ orada, aramızda, yanımızdaydı Izak! öğretmenlerimiz "Izak" diyorlar, başka bir şey demıyorlardı. "O olacaktı şimdi se- nin yerinde...", "Izak olsa, ne yanıt verirdi yavrum, bir dûşünsene...", "Onun gibisi bir daha gelmez bu okula, vallahi..." Biz istersek sabahlara kadar ders çalışalım, ağ- zımızla kuş tutalım, tüm sorulan doğru bilelim, tep- kileri hiç değişmiyordu öğretmenlerimizin. Yapa- cağımız, yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmadığını anlamıştık sınıfça! Bizden "Izakgibi" olmamız bek- leniyordu, bız de olamıyorduk, olmuyorduk. Hena istesek de başka bir insan olabilir miydik? Biz, il- kokul üçüncü sınıf çocuklarının kavradığı bu ger- çeği öğretmenlerimizin kavrayamaması tuhaftı doğ- rusu... Sınıf arkadaşlanm bu "/za/(/câbusu"ndan nş zaman, nasıl kurtuldular, bilemiyorum. Ben yıl or- tasında başka bir ilkokula geçerek kurtulmuş, ra-; hatlamıştım! Galatasaray da, Hakan Şükür Italya'ya gidince iyi bir "golcü" aramış, sonunda 28.5 milyon dolar gibi çok yüksek bir bedel ödeyerek Portekiz'in FC Porto takımında oynayan Jardel'i transfer etmiştj, Brezilyalı futbolcunun kalitesi, başarılan ortadaydı. Dört yıl arka arkaya "Avrupa Gol Kralı" olmuştu-. Ama buna rağmen bizim "sporyazarlan"r\a kendi-- ni bir türlü beğendiremiyordu Jardel! Delikanlı ne yaparsa yapsın, "Hakan" diyor, başka bir şey de? miyorlardı bizimkiler... Şimdi yerinde bir iş hanı buT lunan, Sıraselviler'deki o okulumuzun her birimizT den birer "Izak" yaratmak isteyen öğretmenleri gb- biydi onlar... Jardel'in kendisi gibi, yani "Jardel gı} bi" oynadığı için dünyanın sayılı golcüleri arasına girdiğinı düşünmeden, "Ha/cang/öroynamasını, Ha- kan'a benzemesini, onun gibi olmasını istiyoriardı!.. Jardel, Galatasaray'ın St. Gallen ile oynadığı Av* rupa Şampiyon Kulüpler LJgi ön eleme maçlannııi ilkinde iki, ikincisinde de bir gol atarak takımını bu devler ligine taşımıştı. Atılan toplam dört golün üçü- nün sahibi olarak yine de eleştirilerden kurtulamı- yordu! Galatasaray bu arada iki lig maçı oynamış, Breziryalı futbolcu bu maçlardan ikincisinde beş gol birden atmıştı. Spor yazarlanmız hâlâ "Hakan" diyorlardı. Cuma akşamı Monaco'da Avrupa Şam- piyonlar Ligi Şampiyonu Real Madrid'le oynanan maçta takımının iki golünü de atarak Galatasaray'a "SûperKupa"y\ kazandıran yine Jardel'diL Maç bit- miş, Türkiye'de insanlar sevinç içinde sokağa dö- külmüştü. Inariılacak gibi değifdi, ama Jardel hâlâ eleştiriliyordu. Maç boyunca pasif kalmıştı! Gala- tasaray'a dört yıl içinde dört Türkiye, bir de UEFA Kupası şampiyonluğu kazandıran Fatih Terim, ta- kımın başına geçtiğinde, "Vahzavallı Galatasaray'ın haline..." diyen, ama sonra ona tapınan; Hagi ılk geldiğinde "Neyapacak Galatasaraybu enkazı" de- yip, üç ay geçmeden o "enkaz"\ göklere çıkartan "sporyazarlanmız" ekranlarda beliriyorlar, "Ama..." diyoriardı, "onunyerine Hakan olsaydı..." Galatasaray'da oynadığı ilk beş resmi maçta on gol atan Jardel de, Galatasaray'a nice maçlar, ku- palar kazandıran, sırasında takımını tek başına sırt- layan Hakan da büyük futbolcuydu. Ama her ikisi de düşünceleriyle, anlayışlarıyla, stilleriyle farklı sporculardı. Birbirlerinin yerine konulamayacak, birbirlerinin yerinde düşünülemeyecek kadar özgün, sağlam, oturmuş sporcu kişiliğine sahiptiler. Böy- le olduklan için de başarılı değil miydiler zaten?.. Değişmesi gereken Jardel değil, bizim "sporyazar- lanmız"dı. Jardel şunun şurasında iki aydır Tür- kiye'deydi. Yeni Teknik Direktör Lucescu'nun sis- temi oturdukça takım da, Jardel de daha başarılı olacaktı kuşkusuz. Ya o "sporyazarlan"!.. Onlar hep burada yaşıyorlardı ve hep aynıydılar... Onlar nasıl değişecekti?.. e-posta: [email protected] Faks:0212-723 84 97 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ÇarhkRus- 1 yası'nda top- rak sahibi zen- 2 gin çiftçilere 3 verilen ad... . Osmanlılarda gümrükvergi- 5 si. 2/ Ürenin 5 kanda birik- mesi sonucu ortaya çıkan 8 hastalık... Is- g yankâr. 3/ Su- udi Arabistan'ın para birimi...Hayyanlarda 1 semızlık.4/Öğlevak- 2 ti 12.00'yi başlangıç 3 olarak alan saat. 5/ 4 Tabanı tahtadan yapı- 5 lan bir tür sandalet... g Gelir. 6/ Siyah, sert 7 ve ağır bir tahta. II „ Yurdumuzun en bü- yük gölü... Bir müzik 1 2 3 4 5 6 7 M U H A C E R E T A L E M •L •S U R A | E T A P •R 1 | A L 0 | A B A H A R | M A R U L U Zı | T A B A K A A V L A K | ç A M N A 1 P •B 0 Ğ A A Y R 1 c A L l K parçasımnsonbölümü. 8/ Bir etkinlığin geçici ola- rak durdurulduğusüre...Özen. 9/ Birkümeshay^ vanı... "Biz dünyadan gider olduk/Kalanlara — oK- sun" (Yunus Emre). YUKARTOAN AŞAĞIYA: ; 1/ iyi bakım ve ilaç tedavisi... Birbarajın fazla sıi- yunu akıtmak için yapılan düzen. 2/ tsviçre'de bir kanton... Tarlalarda açılan su yolu. 3/ Roman^ ya'nın para birimi... Uşak'ın bir üçesi. 4/ îri yan, güçlü kuvvetli ve erkeksi kadın. 5/ Tahıl ölçmede kullanılanbirölçek... Işyeri. 6/ Hekimin hastane- deki hastalan dolaşıp yoklaması. II Zatürree... Aftika'da bir ırmak. 8/ Ermeni terör ve cinayet ör- gütü... Temel, esas. 9/ Sanlığını gidermek için ça- maşınn son suyuna kanştınlan toz boya... Mikros- kop camı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle