23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Washington'dakiCSIS'de Türkiye ve Hazar bölgesiyle ilgili çalışmalan yürüten Dr. BülentAlinza ile konuştuk İSLAMKAKI1GERİTEP1İ Fatura Türkiye'ye çıkıyor - Brüksel'de imzalanan ve Yunanistan 'dan geçeceği söylenen bir enerji nakil anlaşması var. Bunun hayata geçme derecesi nedir? Yunanistan bundan çok rahatsız olduğunu belli ederken Türkiye bunun bayraktarlığını yaptu Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Bir ön anlaşmanın bu şekilde, "böyök *başan" olarak sunulması, ilgili * bürokratlann bu tür başanlara ne kadar ihtiyaç duyduklannı gösteriyor. Özellikle Ankara'da, Enerji Bakanlığı'ndaki aynı bürokratlar, Trans Hazar projesinin tökezlemesi ve Bakû- Ceyhan projesinin de söylendiği kadar iyi gitmemesi yüzünden baskı altındalar. Böyle bir ön anlaşmanın imzalanmasının bu şekilde sunulmasını ben böyle değerlendiriyorum. Bu gaz anlaşması artık AB'nin böyle konularda rol oynamak istediğini gösteriyor. Birlik halinde hareket etmek isteyen AB'nin, "Bu konuda ben de söz sahibryim" demek istemesidir. Buradaki sorun, gazın Türkiye'ye gelmesi durumunda Yunanistan, olmazsa Italya ve başka bir ülkeye sevk edilmesi. Böyle harika projeler çizebilirsiniz. Ama her şeyden önce o gazm Türkiye'y e gelmesi lazım. Trans Hazar projesinin şu anda tehlikeye girdiği gerçeğini göz önünde tutarsak bu projenin bugün yann gerçekleşeceğini düşünmek aşın iyimserliktir. Buradaki sorun, çok dağınık bir biçımde sürdürülmekte olan ve dış politika hedefleriyle enerji ihtiyaçlannı birleştiren politikayı sadece Enerji Bakanlığı Müsteşarlığı'na bırakmanın yarattığı sorunun yeni bir göstergesidir. Türkiye, en erken zamanda entegre enerji politikasına geçmelidir. Fakat birtakım özel nedenlerden, Türkiye'nin böyle bir adım atacağına inanmıyorum. Şu anda hâkim olan bürokratlar, konuyu ellerinden kaçırmak istemiyorlar. Konuyla ilgili öbür devlet birimlerinin işe girmelerine sıcak bakmayan bu çevrelerin başansızlığının faturası ne yazık ki Türkiye'ye çıkıyor. Boğazlar için tehlike - Bu arada Novorossisk'epetrol aküacak boru hattı gelecekyü bitecek. O zaman Karadeniz ve Boğazlar 'ın hali ne olacak? - Evet, Caspian Pipeline Consortium (CPC) hatü gelecek yıl bitecek. Bu petrol Karadeniz ve Boğazlar'dan geçecek. Türkiye'nin bu petrolün Istanbul için oluşturacağı tehlikeyi nasıl göğüsleyeceğini hem kendisi değerlendirmesi hem de ilgili petrol şirketleriyle çok ciddi bir biçimde konuşması lazım. Uzun vadede Boğazlar'ı kulianan petrol şirketleriyle de, hacmin bir noktaya gelmesi durumunda, mutlaka temas kurup ciddi bir politika oluşturulması gerekiyor. Ne yazık ki şu anda böyle bir yapı olmadığını görüyoruz. Bir noktayı da vurgulamak istiyorum. ABD son birkaç yıldır, başka konularda Türkiye'yle herhangi bir anlamazlık konusu olduğunda. "Biz sizi Bakû- Ceyhan'da destekkdik" diyerek işin kolayına gitmiştir. Türkiye de işin kolayma gidilmesini kabul etmiştir. Türk- ABD ilişkileri bu gibi geçiştirme oyunlanna tahammül etmeyecek kadar önemlidir. Buna Washington ve Ankara'nın dikkat etmesi ve özellikle seçimlerden sonra (ABD başkanlık seçimleri) ilişkileri daha sağlam bir temele oturtup Bakû-Ceyhan'ın ne olup olmadığını irdelemeleri lazım. Türkiye bunu kendisi yapmazsa seçimlerden sonra Washington'da oluşacak yeni kadrolar yapacaktır. Gönül, bunu Ankara'nın kendisinin de yapmasını ister. LEYLA TAVSANOĞLU Kafkasya kaynıyor... Türki cumhuriyetler, petrol ve doğalgaz rekabeti içinde birbirlerinin gözünü oyma aşamasındalar.. * Bu noktada Vladimir Putin 'in Rusya sı ellerini ovuşturarak olanları izliyor; bu karmaşada yeniden eski Sovyet imparatorluğunun bölgedeki etkisini canlandırma hedefini on ikiden vurmaya hazırlanıyor... Peki, ya ABDden ne haber? ABD, kasımda yapılacak başkanlık seçimleri ve kadroların değişmesi hesabını yaparak kendi içine dönmüş... Biryandan da Rusya 'yı "idare ediyor ". Bölgenin "büyük ülke "si Türkiye ise "ismi var, cismi yok " Bakû-Ceyhan projesinin peşine takılmış... Kafaya enerjiyi öylesine takmış ki Brüksel de imzalanan bir enerji nakil ön anlaşmasım bile o anda gerçekleşmişçesine kamuoyuna sunma yanılgısına düşmüş... Proje dandik mi, değil mi, ona bile bakmamış... Kajkasya 'daki hatalı siyaseti yüzünden bölgede etkisini kaybetmiş... Daha neler de neler... Bölgedeki çok boyutlu siyasi oyunları, Ankara nın sabit jikir haline gelen politikalarını, dengeleri, Hazar bölgesi uzmanlarından Dr. Bülent Alinza ile konuştuk. PORTRE / Dr. BÜLENT ALÎRIZA 1952, Lefkoşa doğumlu. Kıbns'ta 1963 olaylanndan sonrapek çok Kıbrıslı Türk gibi ailesiyle Londra 'ya göç ettL Yükseköğrenimini Londra Üniversitesi tktisat ve Siyasal Bilgiler FakültesVnde tamamladu Doktorasını Türkiye'nin NATO'yagirişi dönemiyle ilgili olarak Oxford Üniversitesi'ndeyaptu KKTC'nin fVashington Temsilciliği'ni açtı ve orada temsüci olarak görev aldu Daha sonra fVashington 'da diinyaca tanınmış düşünce üretim kuruluşlanndan (thinktank) CarnegieEndowement'ta Türkiye konusunda çalışü. Şimdiki halde fVashington 'daki Stratejik ve Uluslararası tlişkiler Merkezi'nde (CSIS) Türkiye ve Hazar bölgesiyle ilgili çalışmalan yürütüyor. - ABD 'den bakddığutda Türkiye, siyasal arenada nasdgörünü- yor? - ABD'nin şu anda kendi ıç seçimleri ve başkanın kim olacağı sorusuyla ilgilendiğini vurgulamak gerek. Kaldı ki ikinci dönemi- ni tamamlamak üzere olan Clinton yönetımi birkaç aydan ben güç kaybetti ve bu yüzden başta Ortadoğu konusu olmak üzere ilgisini çeken her konuda eskisi kadar etkili olamadı. Bu yüzden de Türkı- ye de dahil pek çok konuyu olumlu şekilde etkilemek bir yana, du- rumu incelemek, değerlendirmek ve ona göre adım atabilmek gü- cünü de kaybetti. O nedenle de, deyim yerindeyse ABD'nin otoma- tik pilota bağlı bir dönemden geçtiğini söylemek mümkün. Ben o sırada da Washington'da olduğum için bu dönemi Reagan'ın güç- süzlüğüne benzetiyorum. Bu yüzden Türkiye'deki olaylann Was- hington'dan ne dereceye kadar değerlendirilebıldiği ya da etkilene- bıldigını bu gerçeklerin ışığında söylemek gerektiğini belirtmek is- tiyorum. Onun ötesinde, doğal olarak ABD bir süper devlet oldu- ğu, kunılmuş bir sistem olduğu için Türkiye 'yi iyi izliyor ve yine Türkiye'yle ilgili, daha önce söylediğim gibi, otomatik pilota bağ- lı, çok boyutlu bir stratejısı var. Fakat özel bir ılgi ya da başanyla sonuçlanmasını beklediği bir yaklaşımdan söz etmek bence yanlış olur. - ABD'nin, Türkiye'yi de Ugilendiren bir "yeşU kuşak"projesi vardu Bu proje hangi aşamada ya da ABD bu projeden vazgeçti mi? - ABD böyle bir projenin, kendisinin resmı politikası olduğunu hiçbir zaman açıklamadı. Bunlann dışandan yapılan yorumlar ve analistlerin kendi değerlendırmeleri olduğunu söylemek daha doğ- ru olur. Özellikle Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a girmesinden sonra ve aynı kendisinin Vietnam'a girmesiyle birlikte Afganis- tan'da Sovyetler Birliği'nin zayıflamasım isteyen ABD'deki birta- kım şahin güçler, deyim yerindeyse, özellikle "tsfaun karo n nı Sov- yetler Birliği'ne karşı kullanmak istedıler, bunu başanlı bir biçim- de de uyguladılar. Onun üzerinden uzun bir dönem geçti. Sov> etler Birliği dağıldı. Geçmişte kullanılmışsa, lslam kartı gen tepti, denilebilir. "Yeşfl ku- şak" çerçevesinde, lslamla ışbırlığı yapan yerine, eh' silahlı köktendincilikten kor- kan bir ABD'yle karşı karşıyayız. Bunun başlıca etkenlennden birisi de Usame bin Ladm, ama sadece o da değıl... ABD şu anda kendisini teronzmle kü- resel bir savaşta görüyor. Burada eli silah- lı Islami teröristler ya da yeşil kuşak de- ğil, sadece kendisini tehdit eden unsurla- n bertaraf etmeye yönelik kısa vadeli bir strateji uyguluyor, demek daha doğru olur. Kaldı ki, geçmişte ehlileştirilmiş lslam modelini savunan yönetimde de görev al- mış birtakım ABD'li analistlerin şu anda Washington'da eski rağbeti görmedikleri- ni söylemek de mümkün. Ankara İle lllşkller - Türkiye'nin kendisinin ABD siyase- tinegelirsek... Birtakım ABD 'liyetküiler, bizdeki birtakım yetkililerin Türkiye 'yi ABD'nin sömürgesiymişçesine takdim etmek istediklerini ve her atacaklan adımda da ABD 'nin iznini almaya gerek duyduklannı söyleyerek bundan yakınıyoriar. "ABD, Türkiye'yi egemen, kendi ayaklan üzerinde durmayı başarabilen, güçlü bir devlet olarak görmek istiyor " diyoriar. Bu gerçekten samimi ABD görüşü mü? - Ben, Türkiye'nin NATO'ya girişine Avrupalılann oluşturduk- lan engeli ABD'nin nasıl ortadan kaldırdığını inceleyen bir dokto- ratezihazırlamıştım. Türkiye'nin NATO'ya girişi 1952'deoldu. Tür- kiye'yi Batı dünyasına bağlayan en önemli antlaşma da hâlâ o. Bu 48 yıl boyunca ABD'yle ilişkdler, inişli çıkışlı olmasına kar- şın Türkiye için çok önemli bir unsurdur. Soğuk Savaş döneminin bitmesinden sonra o stratejik ilişki eskisi gibi devam edemezdi. Ge- rek Washington, gerekse Ankara'nın geçmişte Sovyetler Birliği'ne karşı ortak olarak geliştirilen stratejinin yerine yeni bir strateji oluş- turma konusunda başanlı olduklarını söyleyemeyiz. Bu arada bir komplıkasyon çıktı. Bunun ciddi olduğunu sanıyo- rum; Türkiye AB 'ye başvurdu. Geçmişte sadece NATO'yla sürdür- düğü stratejik ilişkinin yanı sıra oluşmakta olan AB'ye entegre ola- rak Baü dünyasına katılmak istemişti. ABD bunu destekledi ve bu desteği devamlı olarak açıklıyor. Ama AB, Türkiye'nin başvurusu- na geçmişte olumlu bakmadığı için yük, Washıngton-Ankara ara- sındakı iUşkiler üzerinde kaldı. Bu öyle bir durum yarattı ki, "ABD bize her konuya yardımcı olur. AB'ye gjrmemiz konusunda da gerekü rolü oynayabihr. Bu. Bakû- Ceyhan boru hattı için de gecerndir" duygularını körükledi. Türki- ye hemen hemen her konudakı sorunlannı gidermede çoğu zaman Washington'a bakmıştır. Washington, bu yükü sonsuza dek taşunak istemeyecektir. Kaldı ki kendi stratejisine uygun değildir. 1952'de ABD, daha önce Thıman doktriniyle açıkladığı Türkıye'yı koruma ve destekJeme görevini tek başına sürdürmek ıstememiştır. Bunu hep NATO çerçevesinde yapmak istemiştir. Aynı şekilde Türkiye'yi Ba- tı dünyasına bağlama görevini tek başına üstlenmek istemeyecek- tir. Onu AB'yle üçlü bir ilişki çerçevesinde yapmayı yeğleyecektır. Fakat Türkiye'nin AB tam üyeliği tahmin edildiğinden daha uzun bir zaman aİacağından ve Avrupa ülkelennın şu andakinden daha az istekli olmalan durumunda Türk-ABD ilişkileri yine bütün bu yükü çekme durumunda olacaktır. Bunun da sağlıklı bir biçimde sür- dürülebümesi için başkanlık seçımlerinden sonra hem Washing- ton'da, hem Ankara'da birtakım değerlendirmeler yapılıp ilişkile- rin daha sağlam ve gerçekçi bir temele oturtulmasında fayda oldu- ğuna inanıyorum. - Şu sıralarda Türk-ABD ilişkUerinde balayı dönemi yaşandığı görüsleri var. Bu doğru mu sizce? - Doğrudur. Ama politika son iki ABD büyükelçisinin (Mark Grossman ve Mark Parris) de çok bilinçli olarak olumluyu vurgu- layıp olumsuzu pek de ön plana çıkarmama stratejisi üzerine inşa edilmiştir. Mevcut sorunlann giderildiği söy lenemez. O sorunlar ile- ride de su yüzüne çıkacakur. Bunlan hesaba katıp yine de sağlıklı ilişkilerin yeni bir temele oturtulacağına inanan bir analist olarak Washington'ın burada kendisine düşeni yapması gerektiğini söyle- mek istiyorum. Şu andakı ilişkilerden son derece memnun olduğu- nu belirtmesine rağmen aynı şeyi Ankara'nın da yapmasını diliyo- rum. Oç ayrı hedef \ '-< _ - Türkiye'nin Kafkasya politikası o bölgeden beklediğiçıkarla- n, özellikle de enerji çıkarlanm nasd etkiliyor? - Türkiye'nin bir Kafkasya, bir Hazar ve bir de Hazar'ın ötesin- deki Türki devletlen de kapsayan daha genış bir stratejisinden söz edersek birbirine girmiş üç ayn hedefı ele almış oluruz. O bölgede etkili olmaya çalışan Rusya'yı ve uzaktan etkilemek isteyetı ABD'yi de işin içine katarsanız, bir de o bölgede dışlanması mümkün olma- yan Iran'ı da bu değerlendümeye alırsanız işin ne kadar çok boyut- lu ve karmaşık olduğunu görürsünüz. Önce Kafkasya'dan başlayalım. Kafkasya'da üç ülke var, ama o üç ülkeden birisiyle (Ermenistan) şu anda Türkiye'nin dıplomatık ilişkisi yok. Son olaylann da gösterdiği gibi o ilişkinin kolay kolay sağlam bir raya oturması mümkün olamayacak gibi. Buna paralel olarak Türkiye, hem Azerbaycan, hem Gürcistan'la yakın bir ilişki sürdürmüştür. Azerbaycan çok önemli bir eneıji kaynağıdır ve bu enerji kaynağı nedeniyle Türkıye için çok önemli bir ortaktır, daha da önem kazanması söz konusudur. Fakat oradan çıkacak petrol ve gazın Türkiye'ye getirilmesi yo- lu Ermenistan'dan geçemeyeceği ve Gürcistan'dan geçeceği için Gürcistan da Türkiye için önemli bir devlettir. Türkiye, orada oyu- nu tek başına oynamıyor. Türkiye'nin oyununu, özellikle oluştunıl- ması düşünülen Avrasya Enerji Koridoru'na bağlamış ohnasınm ge- tirdiği özel ve giderilmesi çok zor birtakım sorunlar var. Burada en büyük sorun, Türkiye'nin Kafkasya'da oynamak istediği rolü Rus- ya'nm kabul etmemesidir. Rusya, Sovyetler Birliği 'nın dağılmasın- dan sonra kaybettiği zemını yemden kazanmaya çalışmaktadır. Bu- nu BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) çerçevesinde yapmak is- temektedir. Arka bahçe politikasını, özellikle Hazar enerjisini de kendisine faydalı olacak biçimde bir stratejiye oturtmaya yönelmiş- tir. Bu çerçevede, geçmişte de Ermenistan'ı destekleyen stratejisi- ne paralel olarak hem Gürcistan. hem Azerbaycan'ın iç ve dış so- runlannı kullanıp bu iki ülkenin daha fazla kendisine bağımlı ol- masını amaçlamaktadır. Orada oynanan oyun, deyim yerindeyse, Rusya'nın kazancı, Türkiye'nin kaybı olabilir. Kafkasya Istikrar Paktı çerçevesinde Rusya'nın da katıümıyla sağlam bir istikrar ku- rulacağı söylenmektedir. Bence bu biraz gayri ciddi olur. -Neden? ' ' ' • • . • • • - Çünkü Rusya orada kazanmakta olduğu nüfuzu paylaşmak ni- yetinde değildir. Stratejisi, bölgeyi yeniden mümkün mertebe ken- di nüfiız alanı içine almaktır. Kuvvetler dengesl - Bu noktada sizce Türkiye ne yapabilir? - Türkıye, bölgeye askeri bir müdahalede bulunmayı düşünmez, gibi geliyor. Ermenistan-Azerbaycan savaşında bile, suıır bölgesin- de katliam olurken Türkiye. Azerbaycan'a asker göndermemiştir. Bunun NATO şemsiyesı altmda olmayan bir harekâtla Kafkasya'da düşünülebileceğıni sanmıyorum. Kaldı ki. NATO'nun Doğu Avru- pa'ya genişlemesinden sonra. hem Azerbaycan, hem Gürcistan yet- kilileri, Rusya'nın bu konudakı hoşnutsuzluğunun bedeüni o böl- gede kendilerinin ödeyebilecekJerini açık açık söylüyorlardı. Kısa vadede. Türkıye'nin Kafkasya'da kendisinin istediği gibi et- kili olabüeceğine inanmıyorum. Orada hem Rusya'nın. hem kendisinin, hem uzaktan Iran'ın oy- nadığı oyunun meydana getireceğı bir kuvvetler dengesi oluşması söz konusudur. O üç Kafkas devletinin iç ve giderilemeyen dış so- runlannuı oradakı dengeyi her an bozabileceğı bır ortamda Türki- ye, politika sürdürmeye mecbur kalacaktır. Bunda da ne kadar ba- şanlı olup olmayacağını göreceğız. Öte yandan ABD, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rus- ya ile ilişkilerine çok önem verdi. Başını Strobe Talbot'un çektığı siyaset. Gorbaçov, sonra Yeh^n ve Putin'le iyi ilişki sürdürmeye ça- lışmıştır. Orada süreklı bır reform hareketı olduğunu yineleyerek bu politikayı eleştirenlere bunun ne kadar önemli olduğunu anlatma- ya çaba göstermişlerdir. Son iki Çeçen savaşmda da eleştirmeleri- ne rağmen, Moskova'yla taruşmak ıstemediklerini göstermişlerdir. Buna rağmen ABD, Rusya'yı dışlayan bir Avrasya Enerji Kori- doru kurulması için Türkiye'yle işbirliği yapmıştır. Burada da bir çelişki vardır. Rusya'nın buna karşı çıkması durumunda ABD'nin, kendi fikri olan enerii koridorunu ne dereceye kadar parasal ve si- yasi bir biçimde destekleyeceğini ve ağırhğını ne kadar koyacağını hep birlikte göreceğiz. Washington'da Clinton yönetimini eleştirenler, paketin güzel, a- ma içeriğinin iyi ohnadığmı devamlı söylüyorlar. Kasım 1999'da Cı- rağan'da yapılan toplantıdan sonra Avrasya Koridoru'na bitmiş gö- züyle bakan Türk yetkililer, koskoca bu" süper devletin başkanımn desteklediğı bir projenin artık bundan sonra mutlaka gerçekleşece- ği görüşünü savunuyorlardı. Ama son sekız ayda da gördüğumüz gibi son yılına giren Cünton yönetimi, Rusya'yla pek kavga iste- mek, para harcamak nıyetinde değil. Avrasya Koridoru'nun ciddi bir biçimde tehlikeye girmesinde sorumluluğu üstlenme niyetinde olmadığını da belırtmıştır. Topun artık daha fazla Türkiye'de olduğunu, bir noktadan sonra bunu Türkiye'nin götüreceğini söyleyerek kendini savunduğunu göriiyoruz. Bu durum seçimlere kadar değişmeyecek. Ama seçim- lerden sonra kadro değışıklıgı söz konusu. Umanm, Türkiye bu du- rumda ABD'nin neyi yapıp neyi yapamayacagını da daha iyi bir bi- çimde görecektir. - Hazar bölgesinde Türkiye ne yapabilir ya da neyapamaz? - Yanına Iran'ı alıp Hazar bölgesinde engelleyici bir rol oynamak isteyen Rusya, kendisi için çok önemli olan Kazakistan'da, aynca Türkmenıstan ve Özbekistan'la çok yakın ilişki sürdürmektedir. Rusya, Türkmenistan'dan her yıl aldığı gaz miktannı arttırabılme- yi ve fiyat sonınunu da giderebilmeyi hesaphyor. * Böyle bir anlaşmanın ımzalanması. iki boru hattından oluşacak Avrasya Koridoru'nun saf dışı kalması anlamına gelecektır. Onun da ertelenmesi ya da gündemden düşmesi durumunda, Bakû-Cey- han boru hattının tek başına hayata geçip geçmeyeceğini tartışmak gerekecektir. Rus- lann hedefi; hem gaz, hem ham petrol ko- nusunda, Türkiye'nin boru hatlanyla bölge- ye bağlanarak daha güçlü olmasmı engelle- mektır. Türklye nin rolü - Ağızlarda çiğnene çiğnene artık sakız haline gelen Bakû-Ceyhan boru hattına ne kadar şans tamyorsunuz? Ermenistan 'ın eski cumhurbaşkanı Levon Ter Petros- yan 'ın başdanışmankğınıyapmış olan Prof. Jirayir Libaridyan, bir konuşmamızda Ba- kû-Ceyhan 'ın hayata geçmesinin en önem- li koşulunu Türldye'nin Ermenistan 'la iliş- kilerini normallestirmesine bağlamıştu Bu görüşe kaühyor musunuz? - Libaridyan ın bunu söylemesi çok doğal. Petrosyan'ın başdanışmanlığını yapan Liba- ndyan'ın konuya o açıdan bakmaması bana zaten imkânsız geliyor. Bakû-Ceyhan 'ın 2004 tarihinde açıhnasmı engelleyen faktör Ermenistan değil. Ermemstan zaten kendi kendini dışlamış. Bakû- Ceyhan için en kolay yol olmasına rağmen Azeri topraklannı ışgal ettiği için kendi kendini saf dışı bırakan Ermenistan olmuştur. Ba- kû-Ceyhan'ın gelecegıni, Soğuk Savaş sonrası Türk- ABD ilişkile- ri çerçevesine oturtmak gerekmektedir. 1991'de Sovyetler Birli- ği'nin dağılmasından sonra Türkiye ve ABD'yi stratejik açıdan bir- birine kenetleyen Sovyet tehdıdi ortadan kalkmıştır. Bundan sonra da onun yerine neyin konulacağı tartışılmaya baş- lanmıştır. 1994'te Washington'dan Ankara'ya gelmeye hazulanan Mark Grossman birtakım projeler hazırlamıştır. Bu projeler arasın- da Hazar petrolünün piyasaya sürülmesi suasmda Türkiye'nin oy- nayabileceği roldür. 1993'te Bakû'da Halk Cephesi iktidardayken Azerbaycan ve Türkiye arasında imzalanan boru hattı anlaşmasuıa ABD pek rağbet etmemişti. Fakat Ocak 1995'te Grossman. o ünlü açıklamasıyla ABD'nin Bakû-Ceyhan projesini desteklediğini dün- yaya duyurdu. Geçen son beş yıl içinde bu açıklamanın devamı ola- rak sayısız açıklama yapıldı. Bunun en üst düzey sözlü teyidi de biz- zat Clinton tarafindan Istanbul'da yapılan son AGtT toplantısında verildi. Ama Bakû-Ceyhan için ilgili şirketlerden kesin bir finans- man sözü verilmedi. ABD, kredi önerilen dışında buna tek bır ku- ruş harcama niyetinde olmadığını açık bir biçimde belirtmıştır. Hat- ta bu konuda Rusya'yla kavga etme niyetinde ohnadığmı ve müm- künse de Rusya'nm da Bakû-Ceyhan'ı kullanabıleceğinı söyleye- rek aslında gülünç ohnaktadu". Şu anda Bakû- Ceyhan boru hattını gerçekleştırecek petrol hacmi yoktur. Bu hacimdeki petrolün Azer- baycan'da çıkması mümkün değüdır. 45-50 milyon tonluk taşıma kapasıtesi olacak bu boru hattına Azeri petrolünün yanı sıra Kazak ve belki de Türkmen petrolünün eklenmesi konuşuluyor. Fakat. Ka- zakistan'da yeni petrol yataklan bulunmasma rağmen 2004 değil, 2010 yılından önce istenilen petrol hacminin, Bakû'dan başlayıp Ceyhan'da son bulacak bir boru hattından akıtılması mümkün gö- rühnemektedir. 19 Mayıs 'ta Washington 'da yapılan bir toplantıda her zaman iyim- ser görünen ABD Özel Koordinatörü John Wolf un önünde petrol şırketlerinin başı, petrolün sadece belli bır hacme ulaşmasmdan sonra boru hattından pompalanacağmı hatırlatıp ABD yönetıminin bu konuda kendilerine yönelttiği baskıyı püskürttü. BP-Amoco, bu konuda stratejik bir karar alarak bunu destekJediğıni söylemekte. a- ma ehni cebme atıp para harcamaya yanaşmamıştır. Türkiye doğal olarak bunu tek başına yapamaz. 200 milyann üzerinde borcu olan bir ülkenin uzun bir süre yan boş çalışacak bir boru hato için bü- yük para harcamasınm ne kadar akılcı bir strateji olduğunu Türki- ye'de tartışmak gerekmektedir. Bakû-Ceyhan Türkiye için önemli bir projedir. Fakat bir boru hattı sadece mevcut petrolün piyasaya sevk edilmesi için inşa edilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle