Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 AĞUSTOS 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
»• ••
l U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
KENTLER VE KÜLTÜRLER / Madrid TURGAY FİŞEKÇt
• Geçmişin anılanm duyabilmek o denli kolay
değiL 1936'nm Madrid'iyle bugünün Madrid'i
arasında benzer ne kalmıştır kimbilir? O dönemin
fotoğraflanna baktığımda, bugün gördüğüm kentle
arada bir bağ kuramıyorum.
oksulluktan varsıllısaMadrid'e kara yoluyla geliyorsanız, tahıl eki-
li, bitmek bilmeyen tarlalardan sonra kendinizi
Ankara'da bulacağınızı düşünebüirsiniz. Ama
daha kenar mahallelerden derli toplu, planlı bir
yerleşim merkezine yaklaştığınızı anlıyorsunuz.
Atocha Istasyonu'na girdiğinizde artık uygar
ve varsıl bir kente ulaşmanın rahatlığı kaplıyor
içinizi. Aynı ıstasyondan yirmi beş yıl önce geç-
miş olan Mahir Oztaş, bu denli değişıme inana-
maz gibi nunldanıyor: "Burası bizim Anado-
hı'nun kasaba istas>onJanndan farksızdı. Elleri
slahh, ûniformaJarının renkleri solnıuş Franco
askerierijdi,JrendenindiğiııizdeUkgözeçarpan.
n
Şımdı ıse peronlarda yolculannı bekleyen hız-
lı trenleri geçince kendinizi bir istasyonun bek-
leme salonlannda değil de, büyük bir parkta bu-
luyorsıınuz. Ortada genış bir alan, koca koca pal-
miyeler, tûrlü tropik bitkilerle kaplanmış vahşi
bir koru.
Başınızı kaldırdığınızda üstü kapalı bir sera
içinde bulunduğunuzu anlıyorsunuz. Asma kat-
larda yine yeşil bitkilerle donanrruş kahveler, lo-
kantalar. Yürüyen merdivenler sizi istediğiniz
yönde dışanya çıkanyor.
Önemli yapıtiarla dolu müzeler
Karşıruzda Paseo del Prado Bulvan. Solunuz-
da Kraliçe Sofıa Müzesi. Madrid'in Prado'dan son-
ra ikinci önemli müzesi. Çağdaş Ispanyol sana-
tının ûrünlerini içeriyor. Pkasso'nun ünlü Guer-
nica'sı ve sanatından başka örnekler burada iz-
leyenleri bekliyor. Yanı sıra çok sayıda Miro,Da-
ti resimleri de müzeyi ilginç kılıyor.
Geniş bulvar boyunca yürürsenız az sonra Pra-
do Müzesi bütün görkemiyle sizi karşılar. ElGre-
co, Goya, Velasquez'in çok sayıda tablosu bura-
da. Yanı sıra Hollandalı ustalar HieronymusBosch
ve Pieter Paul Rubens ile Itaryan ressamlar Tin-
toretto, Htian ve RaphaeL
Prado'dan çıkışta karşı kaldınmda bu kez
Thyssen-Bornemisza Müzesi karşuııza çıkıyor.
Ünlü Alman-Macar ailenin sekiz yüzden fazla res-
mi içeren koleksiyonunun sergilendiği bu müze
de kentin en heyecan verici yerlerinden.
Madrid'deki en önemli üç şeyi sorsanız, bu üç
müzedir derim.
Anıtsal yapı düşkûnlûğû
Gerisi öyle ya da böyle her kentte olan şeyler.
Geniş, ağaçlı bulvarlar, heykellerle süslü, şakır
şakır sulann aktığı havuzlann güzelleştirdiği
alanlar. Anıtsal yapılar.
Bu anıtsal yapı düşkünlüğünü anlamakta güç-
lük çekiyorum.
L.
. adrid'deki anıtsal yapılardan birinin çatısına çıkıp kente hem
merkezden hem de tepeden bakma olanağmı da buldum. Aşağıdan
yukan baktığınızda etkileyici görkem, yukardan bakınca kayboluyor.
Bir dizi, ozelliği olmayan çatı çıkıyor ortâya.' "'"
lVl
Silueti olmayan bir kent Madrid.
Neyin simgesidir böylesi anıtsal yapılar?
Gücün mü?
Güçse, kime karşı?
Kendi halkına mı? Başkalanna mı?
Güç simgelen demokratik gelmiyor bana. Ar-
dmda hep öyle ya da böyle bir sindırici yaklaşı-
mın olduğunu düşünüyorum.
Oysa yapı dediğin, kent dediğin sıcacık, insa-
nı, çekici olmalı. Evine girer gibi girmelisin bir
kente. sokaklannda da evinde dolaşır gibi dolaş-
malısın.
Madnd bu duyguyu vermıyor insana. Ben güç-
lüyüm, ben zenginim diyor sürekli.
Haksız da sayılmaz. - »
20. yüzyılın yoksul Avrupalısı Ispanya, Avru-
pa Birliği'ne girdiği 1986'dan bu yana hızlı bir
gelişim içinde. Gözle görülür bir zenginlik ve re-
fah fışkınyor kentin her yerinden. Böylesine hız-
lı zenginleşmenin getirdiği şımanklük da elbet.
Ispanya, eski sömürgeleri olan Latin Amerika
ülkeJerinde artık sermaye ihracı yoluyla yenıden
etkinlik kurma yolunda.
Avrupa fonlannı Madrid kenti başanyla değer-
lendirebilmiş. Kentteki yapıların büyük bölümü
yenileme görmüş, yüzeyleri pınl pınl.
Caddeler, sokaklar, ağaçlar, her şey düzenli.
Madrid, yirminci yüzyılda ağırladığı sanatçı-
lanyla da övünüyor tabii. Bunlann başında da He-
mingway geliyor.
1936'da Ispanya Iç Savaşı'nın başlaması üze-
rine Madrid'e gelen Hemingway, burada hem
gazetecilık yaptı hem de en ünlü romanlanndan
biri olan 'Çanlar Kimin İçin Çahyor?'u yazdı.
Bugünün Madrid'i için Hemingway önemli
bir ticari öğe. Kaldığı otellerin kapısında mutla-
ka, Hemingway şu tarihlerde otelimizde kalmış-
tır gibi bir tabelaya rastlıyorsunuz. Yine kahve-
ler, lokantalarda Hemıngway burada otururdu ta-
nıtımını sık sık kullanıyorlar.
Bunlann en ünlüsü Cafe Gijon. Salonunun,
döşemelerinin, duvarlannm tarihsel bir havası
var. Çalışan garsonlanndan sunduklan yemekle-
re dek yerleşik bir beğeni egemen.
Ne ki böylesi yerlerde geçmişin anılannı du-
yabilmek o denli kolay değil. 1936'nın Mad-
rid'iyle bugünün Madrid'i arasında benzer ne
kalmıştır kimbilir?
O dönemin fotoğraflanna baktığımda, bugün
gördüğüm kentle arada bir bağ kuramıyorum.
Bu yüzden, istediği kadar Hemingway'in kah-
vesi olsun, bugün orada oturan insanlar, bugü-
nün yazarlan olabilselerdi belki durum değişir-
di ama, bugün gezginler ve parah bürokratlann
oturduğu bir kahve ve Iokanta Gijon. Geçmiş, geç-
mişte kalmış. Ne o insanlar yerinde ne de o Mad-
rid.
Öteki kahvelerde de aynı şeyi gözlemek olası.
Yan bodrum, oda oda bölmeli bir kahvede yaşlı
sahip anlatıyor, "Şu köşede Lorca ile Bunuel bu-
hışur.otunırlardr diye. Bakıyorum o köşeye, bi-
ralannı bıtinp bılardo oynamaya gitmek için ha-
zırlanan iki genç. Ne Lorca umurlannda, ne Bu-
nuel.
Fincanlann üzerinde Lorca'run, Bunuel'in re-
simleri. Sanki onlar olmasa, kahvehane batacak.
Onlar oturmuş diye insanlar geliyor, para bıra-
kıp gidiyorlar.
Şu sıralar kentin duvarlannı kaplayan bir tiyat-
ro oyununun afışinde de üç ünlü sanatçıyı bir ara-
da görüyoruz: Lorca - Bunuel - Dali. Üçünün iliş-
kileri çevresinde gelişen oyun büyük ilgi görü-
yormuş.
Kitapfiıanve çok dilMk ^
Bağımsızhk Alanı, kentin Napofyon işgalinden
kurtuluşu anısına yapılmış, yine görkemli bir
alan. Hemen yanında da büyük bir park olan Bu-
en Retiro Park başlıyor.
Madrid Kitap Fuan da bu parkın içinde. Yaym
etkinlikleri, yeryüzünün en çok konuşulan dille-
rinden birini göstenrcesine canh. Burada basılan
kitaplar okyanus ötesine dek ulaşıyor, okunuyor.
Ispanya, demokrasiye geçmesiyle birlikte ül-
kede konuşulan öteki dillere de özgürlük tanımış.
Katalanca, Bask dili ve Galicia dilinde basın ya-
ym alanında etkinhkler son derece canlı.
Parkta soyguncular da eksik değil. Atlı polis-
ler devriye geziyor.
İçinde sandalla dolaşılan büyük havuz, Anka-
ra'nm Gençlik Parkı'nı anımsatıyor ister iste-
mez.
Pirenekr'in alti ve üstü
Çok değil, yirmi yıl önce Pireneler'in altı Av-
rupa sayılmıyordu. Kuzeydeki güçlü komşu, se-
vilse de, sevilmese de Pireneler'in altını hep et-
kiledi.
Madrid'in en ünlü alanlanndan Plaza Mayor'a
bakıp da Paris'teki Place de Vosges'i anımsama-
mak elde değil. Birbırinin kopyası neredeyse.
Ortak kültürler de denebilir, bir kültürün öte-
kini ezmesi de.
56 yıllık operet, tiyatro, sinema ve televizyon sanatçısı Güzin Özipek'i yitirdik
Şöhreti 'babaanne
9
rolüyle yakalamışb
TURHANGÜRKAN
Sanat dünyamızdan bir yıldız daha
kaydı. Artık ondan da "Bir Güzin Özi-
pek vardı'' diye geçmişe uzanarak söz
edeceğiz. Yanmyüzyü öncesinin şen şak-
rak operet yıldızı, yetenekli tiyatro, si-
nema sanatçısı, son yıllarda televizyon
dizilerinin vazgeçümez olgun oyuncu-
su Güzin Özipek, vücudunu saran lenf-
bezı tümörüne ve solunum yetmezlıği-
ne yenik düşerek 75 yaşında aramızdan
aynldı. 56 yıldırperde ve sahne dünya-
mızın gündeminde olan bu değerli sa-
nat emekçisi, ardındabüyük birün, say-
gınbir ad, güzel anılar, milyonlarcahay-
ran, alkış ve gözyaşı bırakarak sonsuz-
luğa doğru yola çıktı. Yıllar boyu film
setlerinde yüz yüze geldiğimiz sanatçı-
yı en son geçen yüın bahannda Bolu'da-
ki dinlenme tesislerinde gönnüştüm.
Eşiyle tatil yapıyordu. Bembeyaz saç-
lanna karşın diri, yaşam dolu ve mut-
luydu. Ancak ölümcül hastahk çok geç-
meden onu dapençesine almakta gecik-
medi.
Güzin Ozipek'in sanat yaşamını üç ay-
n bölümde ele almak gerekir: 1944 yı-
lında başladığı operet yıldızlığı ve he-
men ardından gelen tiyatro oyunculu-
ğu. İkinci bölümde sinema yaşamı ve
fılmleri. Son dönemde ise olgunluk ça-
ğımn asıl ününü sağladığı, onu doruğa
çıkaran televizyon dizileri. Günümüz
kuşağı için Özipek, ekranlann en uzun
soluklu dizisi "Bizinıkfler''in babaanne-
sidir. Umur Bugsy'ın yazıp Yalçm Ye-
lence'nin yönetmenliğini yaptığı dizinin
12 yıldır saygın babaannesi Leyla Ha-
nım'ı başany-
la canlandır-
maktadır.
Özipek, "Bi-
zimİdler''in
kadrosuyla
dı. Ses'ten aynldıktan sonra bir grup
oyuncuyla Anadolu turnesine çıkarak
TuarY*ka", "LüküsHayat", "DdiDo-
lu", "Alabanda" gibi operetler sahnele-
yen Muammer Karaca'nın trupunda
Güzin Özipek de vardı. 1956'ya dek
kaldığı Karaca Tiyatro'da "Etoan Bey
Duymasm'',"CibaiiKarakohı''ndahiz-
metçi, "Sonna Gir"de Madam Mari,
"KiralıkOdalar''da Lütfıye, "Kâtibin
Kana''nda Cemile, "LüküsH^at*ta Şa-
doluydu. Sonra ailece Istanbul'a dön-
düler. 1965'te Suadiye'deki evlerinde
parlak bir sahne önerisi geldi. Gülriz
Sunıri-Engin Cezzar Tiyatrosu Hakfaın
Taner'in ünlü müzikal oyunu "Keşan-
h Ali Destanı"nda daha önce Semiha
Berksoy'un oynadığı Şerif Abla rolü
için onu uygun görmüştü. Eşi de anla-
yış gösterince tiyatro ve sinema dünya-
sına kesin dönüş başladı. Şerif Abla'dan
sonra "DirekterArasmda"da Madam Ka-
• Güzin Ozipek'in sanat yaşamını üç ayn bölümde ele almak gerekir:
1944 yılında başladığı operet yıldızlığı ve hemen ardından gelen tiyatro
oyunculuğu. İkinci bölümde sinema yaşamı ve filmleri.
Son dönemde ise olgunluk çağının asıl ününü sağladığı, onu doruğa çıkaran
televizyon dizileri.
çevrilen "Yazhkçılar" dizisinin de oyun-
cusuydu.
11 Mart 1925'te Istanbul'da doğan
Güzin Özipek, Sultanahmet Ticaret Li-
sesi orta bölümünü birirdikten sonra
başlangıçta adı Fransız Tiyatrosu olan,
Beyoğlu'ndaki Ses Opereti'nde 1944'te
Cemal ve Ekrem Reşh Rey kardeşlerin
"HavaQva" operetinin Izmir turnesin-
de sanat yaşamına başladı. 1945 'te Mu-
ammer Karaca'nın Karaca Opereri'ne
gınp -Yofculuk Var", "TatüSert", "Zır-
defiler", "Yaman Şey", "Ptatin Palas",
"Kâtflnn Kanst" gibi operetlerde oyna-
diye rolleriyle büyük beğeni topladı.
1952 de Mehniet Muhtar ve Orfaan
Atadeniz in yönetmenliğini yaptığı "ts-
tanbul YUdHJan" fılminde Muammer
Karaca ile başrolde oynayarak sinema
yaşamına başladı. Toto Karaca, Muzaf-
fer Hepgüler, Celal Sururi rol arkadaş-
lanydı. O yıllarda mühendıs Aydm Te-
zel'le evlenip Zonguldak'a gitmiş, baş-
ka kentlerde de uzun süre kaldığı için
sanat yaşamına 12 yıl ara vermişti. Bu
evlilikten Mehmet (1953) ve Ahmet
(1957) adh iki çocuğu olmuştu. Tiyat-
rodan aynydı, ama kalbi sahne aşkıyla
merya'yıoynadı. 1966'daGen-ArTıyat-
rosu'nda AzizNesin'in "AhBizEşelder",
"Hizmetçiler^Mücap Ofluoğlu-Özkm
Tiyatrosu'nda "Bit Yeniği'', "Şeytannı
OyumT, "Arkaa Yarm", "Oiver" oyun-
lannda rol aldı. Hakhın Dormen'in 1971
Londra rurnesinde Erol Günaydm'ın
yazıp Cemal ReşitRey'inbesteledığı "ls-
tonbulMasah","Yaygara70''teki Altm-
taş Mensure rolü, "Bit Yeniği"ndeki
Orympye, Colette'in "Gigi" müzikalle-
rinde büyük başan sağladı. 50 dolaym-
daki oyunuyla olgun, yetenekli bir sa-
natçı olduğunu kanıtladı. Tiyatroyla bir-
likte sinema yaşamına dönüş başlamış-
ü. 1966'daMetinErksan'ınEmüv Bron-
te'unromanındanuyarladığı "Öhneyen
Aşk" fılminden sonra Türk sinemasının
önemli ya da sıra işi filmlerinde oyna-
dı. Oynadığı rollerin seslendirmesini de
kendı yapıyordu. Mühendis koca da
onunla birlikte fotoromanlarda, füm-
lerde oynamaya başladı. Hatta ondan
daha ivmeli gidiyordu. Kan-koca birlik-
te 1969-1974 yıllan arasında "SevşBBa-
bam", "YaşamakKolay Değfl", "Bir Te-
seffi Ver", "Beyoğhı Ğüzeti", "Bfl Ye-
tim", "İki Süngü Arasmda" gibi fılm-
ler çevirdiler. 1967'de Memduh Ün'ün
Reşat Nuri Güntekin'den uyarladığı
"Yaprak Dökümü"nde fedakâr anne
Hayriye Hanım'da unutulmaz bir kişi-
ük yaratü. Aynı_yönetmenin "ZilH Na-
nfe", 1974te Omer Kavurun Refık
Halit uyarlaması "Yatık Emine"de,
1970te Bi^e Olgaç'ın Kerim Korcan
uyarlaması "Linç''te, ErtemEğOmez'in
Mahmut Yesari uyarlaması "Sürtük",
*SûrtüğûnKın'',''SonHıçkınk'',''Kal-
bimin Efendisi''nde başanlı portreler
çizdi. Öbür fılmleri arasında "Deü F1-
şek", "Şe>h Şamü", "Canım Annem",
"Ana Hakkı Ödenmez", "Aa ile Kan-
şık", "Ah Müjgan Ah", "Son Nefes",
•VorPattem^ 1 OynasnT, "Afecan Kü-
çökSerseri", "Kaderin Pençea", "Haz-
rrti Ömer'in Adakd", "Zmdan", "Za-
vaJh", "Parastdar'', "Kutu" bulunuyor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL -
Kerim Sadi'yi Anınca
Edebiyat ve sanat yaşamımıza Afşar Timuçin,
Ayşegül Yüksel, Eray Canberk, Aydın Hatiboğ-
lu, Egemen Berköz, Gürol Sözen gibi değerieri
kazandıran Yelken dergısınin basıldığı matbaada
sayfa düzeni yaparken tanıdım Kerim Sadi'yi.
Doğanın yağmur sonu güzelliğine kavuşması gi-
bi 27 MayısAnayasaa'nın toplumu güzelleştirdiği gün- .
lerin tadına vanyorduk. "Eski Tüfekçi"\er birikimle- ,
riıxlenevarsaortayakoyarakvaroluşbilinçterininürün- ,
lerini kamuoyunda sergilemeye başlamışlardı. y
Demokratikleşmenin somutlandığı günler.
Türkiye Işçi Partisi en küçük biriminden en yük-
sek organına kadar haklılık savaşımının uygarca ör-
neğini veriyor.
Kerim Sadi, iğneyle kuyu kazmanın ustası, tarih- ;'
sel olanı dönemin aydınlık kafalanna sunmak için iş- _
başı yapıyor yeniden.
Sabnnın unutulmaz meyvesi, andığım günlerden
on dört yıl sonra okuruna kavuşacak olan "Türkiye'de
Sosyalizm Taıihine Katkı" (1975).
Kerim Sadi (dog. 1900), Şevket Süreyya, Hikmet •
Knnlcımlı, Nâzım Hikmet ve pek çok akranı gibi ço-
cukluk ve ilkgençlik yıllannı benim hızlı degişmeler
dönemi olarak nitelemeyi sevdiğim II. Meşrutiyet ve
Mütareke dönemlerinde yaşayan kuşağın aydınlık ka- ;
falanndan biriydi.
Ortaöğrenimini tamamladıktan sonra birkaç yıl Tıp
Fakültesi'nde okudu. Bitirmeden ayrılarak Aydınlık
dergisi (1921-25) çevresine katıldı.
Dr. Şefik Hüsnü, Sadrettin Celal (Prof. Antel) ve
arkadaşlanmn yayımladığı bu dergiyi, Marksçı kuram
ve eylem adamlannın çıkardığı Türkiye'nin ilk sos-
yalist organlanndan biri olarak biliyoruz.
Dönemin başat ideolojileri milliyetçilik, Islamcılık.
Her iki akımın da düşün tarihimizde yeri olan Genç
Kalemler, Türk Yurdu, Türke Doğru, Sebilürreşat, Sı-
rat-ı Müstakim vb. dergileri var.
Aydınlık'ın ilk sayısında Sadrettin Celal, Ziya Gö-
kalp ve arkadaşlanmn temsil ettiği "Tûrkçülük" ha-
reketine karşı gorüşlerini belirtirken "...bilimselsos-
yalizmin kuruculan K. Manc ve F. Engels'/n 'insan
cemiyetlerinin ve tarihsel olaylann objektrf tetkikleri
sonucunda' insan toplumlannın tarihlerinin sınıfmü-
cadelesine dayandığını ortaya koyduklannı"Vurgu-
luyor. Dr. Şefik Hüsnü'yse "Bizde IçtimaıSınıflar" (sa-
yı 1), "Türkiye'de Içtimaı Sınıflar" (sayı 17) adlı ma-
kaleierinden anlaşılacağı gibi ülkenin toplumsal/si-
yasal yapısı üzennde, günümüze de ışık tutacak de-
ğeriendirmeler yapıyor.
Aydınlık'ın edebiyat tarihimizdeki yeriniyse genç
Nâzım Hikmet'in ilk "serbest nazım" örnekleri olan
şiirierinin sağladığını biliyoruz.
Aydınlık'ın "Fevkalâde Gençlik Sayısı"nda iki ya-
zısıyla görünen Kerim Sadi, derginin kapatılmasın-
dan sonra Sabiha ve Zekeriya Sertel'lerin yayım-
ladığı Resimli Ay (1924-29) dergisinın yazarlan ara- .
sına katıldı. Aynı yıllar, dönemin düşün yaşamında
yankılar uyandıran küçük kitaDçıklaryayımlayarakdün-
ya görüşüne koşut eylem adamı kimliği gösteriyor-
du.
Tek parti dönemi, savaş yıllannda sıkıyönetim ko-
mutanlıklan emirieriyle, Istanbul dışına sürgün ede-
rek ödüllendirdi Kerim Sadi'yi. 1946'da sürgün ya-
şamı sona ererek Istanbul'a döndüğünde Aziz Ne-
sin ve arkadaşlanmn çıkardığı Baştan dergisindeki
yazılanyla yeniden göründü.
Az önce, asıl çalışmalarını 1960'tan sonra gün yü-
züne çıkardığını belirttığım Kerim Sadi'nin Plehanov,
Carlo Caflero, Maks Beer, Paul Louis vb. çeviri-
lerinın yanı sıra bu donemdeki ilk önemli yapıtı "Bir
Islâm Reformatörü-Mehmet Akif"tir (1964). Bu kita-
bında, "SafartaC'taki dünya görüşüne koşut şiirieri-
nin çözümleriyle birlikte, şairin Ittihat ve Terakki Fır-
kası'na yandaş olduğu günlerdeki manzumeleriyle,
Cemalertin Ef ganî, Şeyh Abud gibi Islam düşünür-
lerinin etkilerini taşıyan yazıları değeriendiriyor.
1969 tarihini taşıyan başka bir önemli çalışması da
Nâzım Hikmet'in hece döneminde, Yeni Mecmua,
Alemdar, Ümit, I. Kitap, II. Kitap ve Yeni Gün dergi
ve gazetelerinde çıkan (1918-21) şiirierinin toplan-
dığı (ve bu şiirler üzerine aynntılı bilgi verilen) "Nâ-
zım Hikmet'in İlk Ş/;rferi"dir.
Sabnnın unutulmaz meyvesi olarak nitelediğim,
"Türkiye'de Sosyalizm Taıihine Katkı" bu alandaki
çalışmalara kaynak niteliğindedir. Yapıtta XIX. yüz-
yılın ilk yansından Cumhuriyet dönemine kadar ki-
tap, dergi, gazete ve Meclis zabrtlannı tarayarak ya-
kın tarihimizin bilim, sanat, politika alanlannda ün yap-
mış kişilerin sosyalizme ilişkin görüşlerinı derliyor.
Kerim Sadi, 12 Ağustos 1977'de aynldı dünyamız-
dan. Yararlanmasını bilenler için çabalan boşa git-
medi.
Altın Leopar'ı l
Baba' adlı film
kazandı
• Kültür Servisi - tsviçre'nin Locarno kentinde
53.sü düzenlenen Uluslararası Locarno Film
Festivali'nde. Altın Leopar'ı Çinli yönetmen
Wang Şuo'nun 'Baba' adlı fılrni kazandı. Hong
Kong'lu yönetmen Fruit Şan'm 'Küçük Şiang' ve
Alman Romuald Karmakar'ın 'Manila' adlı
fımleri ise ikincilik ödülünü paylaştılar.
Alman yönetmen 'Aşk, Para, Aşk' ve Avusturyah
Florian Flicker'in 'der Uberfall' filmleri de
ortaklaşa olarak üçüncülüğe değer görüldü.
Çin'de otoritenin yıkılışını sembolıze eden ve bir
babayla oğlunun arasmdaki ilişkilen konu edinen
1996 yapımı 'Baba' filmi, Çin'de yasaklanmışü.
Temiz bir dünya için
Bergama'dan Akkuyu'ya'
• Kültür Servisi -1998 yılında düzenlenen
'Dünya Gençlerinin Bergama Buluşmasf nın
ardmdan bu yıl yine Bergama,
19-25 Ağustos tarihleri arasında gençlerin, bilim
adamlannın, yazarlann, tiyatroculann,
müzisyenlerin buluşma noktası olacak.
"Temiz Bir Dünya için Bergama'dan Akkuyu'ya
Akdeniz Gençlik Buluşması" adıyla bu yıl bir
araya gelecek çok sayıda insan,
Akkuyu halkının nükleer santral kurulmaması
için verdikleri mücadeleye destek olmayı
amaçlıyor. Bilimden felsefeye,
sanattan spora pek çok konuda söyleşiler,
paneller düzenlenecek olan etkinlikler boyunca
sorunlar tartışıhp çözümler üretilmeye
çalışılacak. Ustalara saygı gecelerinde Yümaz
Güney fihnlen ve belgeselleri gösterilecek,
Nâzım Hikmet şiirleri okunacak.
Çeşitli gruplann vereceği konserlerin dışmda
Sunay Akın, Tevfik Taş, Adnan Yücel, Mustafa
Köz, Gülsüm Cengiz'in katılacağı şiir akşamlan
düzenlenecek.