Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 -TEMMUZ 2000 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERÎN DEVAM 19
V *
GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
"Yargıtay, mahkeme kararını onadığından beri
31 2. maddenin düşünce özgüriüğü ile ilişkisi ke-
sikdi. Çabalar Erbakan'ın yeniden siyasete dönme-
sini sağlayacak af hareketine dönüştü.
Erbakan 'ın hapse girmesini engelleyecek gerek-
çe iki öğe içeriyor.
(1)- Eski bir başbakan ilk kez hapse giriyor, gir-
memeli.
Ç2.)- 76 yaşındaki bir ınsanın hapishaneye gön-
derilmesi insanlığa, evrensel siyasal geleneklere
ters düşüyor. t • "
Her iki öğe de palavra!
27 Mayıs'tan sonra Menderes Yassıada'da hap-
sedildi ve asıldı.
Altı yıl önce söyledikleriyte "halkı din, ırk ve böl-
ge farklılığı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa
tahrik eden" Erbakan, geçen altı yılda, hatta ona-
ma karanndan sonra bugünlerde "yanlış anlaşıldı-
ğını" söyleyerek affını sağlayacak kapıyı aralama-
dı bile.
Peki, ne yaptı Erbakan? Onamadan sonra da
mahkeme karanna dayanak olan sözlerini belge-
leyen TV kasetinin "montaj" olduğunu söyledi.
Böylece, hâlâ ve hâlâ "malum konuşmanın" ar-
kasında durduğunu, bir santim geri adım atmadı-
ğını kanıtlıyor.
Bu tutumdan olası birsonuç çıkmaz mı? Çıkmaz
derler ama, çıkar!
Erbakan'ın ve onu yaşlı eski başbakan zırhına so-
karak savunanlann düşünce özgüıiüğünü engelle-
yen kurallan ortadan kaldırmak gibi niyetleri olma-
dığı, değişmez asıl amacın Bingöl konuşmasında-
ki öğeleri sürdürmek olduğu bal gibi ortada.
Bu adama bugün yann siyaset yapma olanağı
tanınacak olursa: Hiç kuşkunuz olmasın, partinin
başına geçtikten sonra yeni biralan bulacak ve her
gittiği yerde her konuşmada ülkeyi laikler ve anti-
laikler olarak bölmeye yönelen hareketler yapa-
cak, inciler sıralayacak.
Gelecekteki Erbakan'ın ne mene bir tehlike ol-
duğunu anlayabilmek için bakınız geçmişine,
1970'ten bu yana siyasal çizgisine.
Affedilen Erbakan'ın siyasete dönmesinden içer-
de ve dışarda kımlerin yararlar umduğu, laik cum-
huriyetin daha neler yaşayacağı kolaylıkla anlaşı-
labilir.
Ne kadar övünsek..
Partiler arasında henüz 312. maddeyle ilgili uz-
laşma işaretleri görülmüyor.
Siyasetçiler daha çok Erbakan'ı hapisten kurtar-
ma çabasındalar.
Örneğin, ANAP'lı Devlet Bakanı Rüştü Kâzım
Yücelen, "Ülkede başbakanlık yapmış bihsinin
ceza alması, yasaklı olması, hazmedilecek bir şey
değil" diyor. 312. maddenin yeniden düzenlenme-
sine değil, kendisiyle aynı düşüncede olanlara so-
mut bir örnek veriyor.
Hukuk devletini sürekli savunan kimileri ise, ör-
neğın Başbakan Ecevit ve ortağı Bahçeii; neden-
se yorumcuların, medyanın üzerine gitmediği ga-
rip bir tutum sergiliyoriar.
Ecevit, seçmen gözünden düşürmek için gide-
rekyükselen CHP'yi; Anayasa Mahkemesi'ndeda-
vası görülen HADEP'le işbirliği yapmakla suçlar-
ken; ası) amacı söylechği gibi reftm değil, parti ya-
rarlan! Rejime aykın suçlamalarla kapatılacağını
üstü örtülü ustaca ifadelerle duyurduğu HADEP'le
CHP arasında organik biriiktelik kurmaya çalışıyor.
Devlet Bahçelı ise, Anayasa Mahkemesi'nin he-
nüz tartışmadığı bir dava sürerken; FP'nin kapatı-
lacağını gösteren hesaplar yapıyor. 53 ilde ara se-
çimler yapılacağına genel seçime gidilmesini öne-
riyor.
Her iki siyaset adamı; üçtü koalisyonun bel ke-
miği. Hâlâ legal olan iki partinin kapatılacağını du-
yumsatıyorlar.
Partisel yararlannı gözeterek.. oysa doğmamış
çocuğa don biçiyoriar.
Fakat her ikisinin amacı birbirine koşut. Ecevit,
halkın büyük çoğunluğunun Kürtçülüğe olumsuz
baktığını bildiği için, ilk hamlede 18 Nisan seçim-
lerinde DSP'ye giden oylannı geri alacak olan
CHP'yi halk indinde karaJamak amacıyla "Kürtçü-
lüğe kolkanatgeren"bir parti gibigöstermeyeça-
balıyor.
Bahçeii ise; yeni bir oluşumda kendini toparia-
yamadan genel seçimde kapatılmasını beklediği
FP'nin oylanna sahip çıkmayı ve böylece semirme-
yi hedefliyor.
Hukukun üstünlüğüne, hukuk devletine bağlılı-
ğa ant içen, demokratlığı kimseye kaptırmayan
siyasetçilerimizle...
Ne kadar övünsek azdır! ,
Cenevre'de mektup krizi
KKTC önerileri
basına sızdınldı
CENEVRE (Cumhuri-
yet) - Cenevre'de devam
eden Kıbns dolaylı görüş-
meleri, gizli kalması ge-
reken KKTC önerilerinin
basına sızdınlması ile ye-
ni bir boyut kazandı. KK-
TC nin perşembe günü
Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Kofi Annan'ın
Kıbns Özel Temsilcisi
Alvaro De Soto'ya verdi-
ği yazılı önenler, Rum te-
levızyonu Mega TV tara-
findan dün gece yayım-
landı. KKTC önerilerinin
basına nasıl ve neden ve-
rildıği öğrenilemedi. Ce-
nevre'de bulunan Türk
heyetınden yetkililer İse
durum değerlendirmesi-
ne başladıklannı belirtti-
ler. 12 Temmuz'a kadar
devam etmesı planlanan
gönişmelerin, bu geliş-
meierden nasıl etkilene-
ceğı bıluımiyor.
Kıbns'ta kalıcı bir barış
için. KKTC Cumhurbaş-
kan Rauf Denktaş ile
Kıbns Rum Kesimi lide-
ri GlafkosKleridesınbır
araya gelmesine zemin
oluşturmayı amaçlayan
görüşmelerde, Birleşmiş
Milletler tamamıyla ta-
rafsız bir rol üstlendiğini
açıklamıştı. Görüşmeler
öncesinde KKTC tarafi-
nın görüşlerini Rum Ke-
simi'ne, Rum Kesimi'nin
görüşlerinin de KKTC ta-
rafına iletilmeyeceğinı
belirten Birleşmiş Millet-
ler, bu unsura her iki tara-
fin da uyması için uyan-
da bulunmuştu.
Öte yandan Alvaro De
Soto, dün Klerides ile
yaptığı görüşme öncesin-
de görüşmelere 12 Tem-
muz'da ara verilecek ol-
masından ûzüntü duydu-
ğunu belirterek "Bazı po-
Btiksebepler, görüşmelere
ara vermemize neden ola-
cak. Bugüne kadar prose-
dûre ilişkin çahşmalan
sürdürmüştük. Aynnola-
n daha yeni görüşmeye
başladık. Üeriki görüşme-
lerde Birleşmiş Mflkderin
de bazı öneri ve katkılan
oiacakbr" dedi. . •_-
AB^ııiıı Kemalizm ranoru
• Baştarafı 1. Sayfada
söylemın savunmacı-reaksiyoner
ve otoriter bir tarzda öne sürülme-
si oldu.
# Aslında bu anlayış CHP'de
temsil ediliyordu. Fakat hem
CHP'nin zaafıyeti ve yetersizlıği
ve hem "Atatürk ve Atatürkçülük
karşra" tehditlenn gücü ve boyut-
lanna dair Kemalist algı böyle bir
sivil inisiyatifin harekete geçiril-
mesine katkıda bulundu.
# Kemalist STK'lerin ortaya çı-
ktşı ve yayılması, cumhuriyetin
kurucu ideolojisi olarak Kemaliz-
min hem devlet aygıtlannın birleş-
tiricı ilkesini sağlamaktan uzaklaş-
ması hem de devlet aygıtlannın et-
nik ve dinsel hareketler karşısuıda
Kemalist siyasal projeyi yeniden
öne sürmekte ve dayatmakta zayıf
kalması karşısında gelişen sivil
inisiyatifin ürünüdür.
# Kemalist STK'ler, cumhuri-
yetin kurucu ıdeolojisını savunma-
lan nedeniyle devletle ve resmi
ideoloji ile özdeşleşirken bizzat
devlet iktidannın kendisi değüse
de bazı devlet görevlileri tarafın-
dan örselenebihnektedir. Bu duru-
mun anlaşılması, Kemalist
STK'lerin toplumsal-siyasal alan-
daki konumunun çözümlenmesi
açısından son derece önemlidir.
# Yeni Atatürkçülüğün ve Ke-
malist STK'lerin telaffuz ettiği
mağduriyet söylemi, laik ve de-
mokratik cumhuriyetin ve ülke bü-
tünlüğünün "yeni bir Sevr zoria-
ması" ile karşı karşıya olduğu ta-
savvuruna dayamr. Türkiye,
1950'lerden ıtibaren bir karşı dev-
rim sürecıne sokulmuştur. Bu sü-
reç, Kemalist güçlerin tırpanladı-
ğı, alın teri, göz nuru ile oluştur-
duklan kurumlann kapatıldığı
"ihanet dohı" bir süreçtir.
9 Yeni Atatürkçülüğün, tehdit
algısının odağında şu manzaranın
yattığı söylenebilir:
"Atatürk'ün adım ağzından dü-
şürmeyip ülkeyi Osmanh'nm son
günlerinegötürenişbirBkçisryaset-
çfler, maaşabağlanmış ajanlar, em-
peryalizmin ayak işlerini gören
'yerli' holdingler, bol parah 'şeri-
atçılar', kaçakçı ırkçılar, eğhümiş
bölücüler, devleti yıkmak isteyen
devlet görevlileri, medreseleşen
üniversitekr, yüzde 6O'ı borca gi-
den bütçeler, artan yoksulhık, top-
lumsal çılgınlığa dönüşen sosyal
yozlaşma, tarikatlaşan partiler,
gfimrük birtiğinisavunan Atatürk-
çüler, Kberal sokular, halktan ve
gerçeklerden uzak, karanhk kafa-
lı aydınlar', devlet kadrolanndan
uzak rutulan örgütsüz Kemalist-
let"
9 Söylem, cumhuriyetin ve ide-
olojısının bir "ihanet çemberi üe
kuşaolmıs" olduğunu vaaz eder.
# Mağduriyet söyleminin baş
teması, MuammerAksoy,Bahriye
Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Ta-
ner Kışlah gibi kalpaksız kuvvacı
aydınlann suikasta kurban gitme-
si ve devletin bu cinayetlerin ay-
dmlatıhnası için çaba gösterme-
mesi ya da buna yanaşmamasıdır.
# Yeni Atatürkçülük, kamu
sektörunün ve özel sektörün "be-
yaz irtka, kara irtka ve PKK ne-
ferieri" ile doldurulurken Atatürk-
çü düşünceden ve cumhuriyetin
varoluş değerlerinden ödün ver-
meyen yurtsever yurttaşlara kapa-
tılmasından şikâyetçidir.
# Sivil toplum ve yurttaşlık
vurgulanna rağmen, yeni Atatürk-
çülük resmiyet ve sivillik arasında
salınıp duruyor. Yeni Atatürkçülü-
ğün devletle kurduğu çelişkili iliş-
ki, Kemalizmi bir sivil toplum ha-
reketi olarak düşünme veya sivil
bir Kemalist inisiyatıf gehştirme
kaygısı, başta 28 Şubat sürecinde
olduğu üzere orduyu Kemalist
devrimlerin güvencesi olarak gör-
me anlayışının iç içe geçmesinde
en somut ifadesini bulur.
# Bir yandan demokrasiye ve
Kemalist devrime karşı eylemle-
rintt
tophımıınsivflinisiyatifiyleöıı-
lenmesigerektiği'', zıra Atatürk'ün
"Cumtauriyeti askere degfi, devri-
minveçağmgereklerinegöreyeti-
şen gençliğe emanet ettiği'' söyle-
nırken hemen ardından, gençliğin
cumhuriyeti koruma bilinciyle ye-
tiştirilmediği ve bu nedenle
"Cumhumetin askerierce korun-
masmınasıleleştirebfliriz'' diye so-
rulması gerektiği belırtilmektediı.
# Dahası siyasal partiler birya-
na, tslamcılar'ın iktidara yürüdük-
lerinin ayırdmda olan TSK'nin, si-
yasilerin oyununa gelmemesi için,
Kemalist aydmlanma devrimini
yaşatacak sivil toplumun zaman
yitirmeksizin örgütlenmesi gerek-
tiği söylenerek hem Kemalist bir
sivil toplum yaratma ihtiyacı ve
hem de ordunun rejimin bekçisi
olma işlevini sağlama alma kaygı-
sı telaffuz edılmiş olur.
9 Kemalist gelenegin otoriter
refleksleri yeni Atatürkçülük'te de
kendini göstenr. 28 Şubat süreci-
nin ve başörtüsü yasağının savu-
nulması gibi örnekleri bir kenara
koyarsak, ADD'ye göre, ezanın
Türkçe okunması uygulamasmın
1950'de kaldınlması "geridliğeve
yobazhğa kurban edilen ilk ör-
nek"tir ve yeniden uygulanmaya
başlamalıdır.
9 Kemalizme yöneltilen, Ata-
türk'ü mitleştirme, putlaştırma
eleştinsi yeni Atatürkçülük tara-
fından da yapılmakta, ancak bu
kez eleşnrinin yönü sahte, yoz Ata-
türkçülüğe yöneltihnektedir. Tam
da bu putlaşörma ednninin kendi-
sinin Atatürk'ün düşüncesini onun
anısıyla gölgeledıği ve fosilleştir-
diği, Atatürkçülüğün özünde yat-
tığı varsayılan eleştirel, akılcı dü-
şünceyi katlettiği, "devlet yöneti-
mine getirdigi çizgileri izlemek" ve
çizdiği "rejim kaüplannı koru-
mak" yerine vaz ettiği kanunlan
aynen uygulayarak doktnnleştırdı-
ğı savunulmaktadır. Bu açıdan {2
Eylül rejimi, Atatürkçülüğün eleş-
tirisi, yeni Atatürkçülüğün, Kema-
lizmi yeni bir vurguyla yeniden ek-
lemlemesmin uğraklanndan biri-
dir ve devletle özdeşleşme ile dev-
letin "büyüsünün kav^olması" ve
mağdunyet arasmdakı muğlak ko-
numu dillendirir.
9 12 Eylül, "Kemanzme yöne-
ük saldınlann" bir uzantısı olarak
görülür. Zira, 12 Eylül rejimi, Ata-
türk'ün kurduğu kurumlan kapat-
tığı gibi lslamcı hareketı de kış-
kırtmışnr.
'AB sözünü tutmadı
J
Küreselleşmeyle çelişiyör
İZMİR (Cıunhuriyet Ege Büro-
su) - Türkiye'nin Gümrük Birli-
ği'ne (GB) girmesiyle uğradığı
ekonomik kayıplann, söz verilme-
sine karşın Avrupa Birliği (AB) ta-
rafından bugüne kadar karşılan-
madığı belirtildi. AB'nin Türki-
ye'ye yönelik politikalannın, sö-
mürüyü arttıran IMF ve Dünya
Bankası politikalanndan farklı ol-
madığma da dikkat çekildi.
AB Türkiye Ekonomik ve Sos-
yal Karma Istişare Komitesi'nin
10. Toplantısı dün Izmir Hilton
Oteli'nde yapıldı. Toplantıda, l\e\-
sinki Zirvesı sonrası dönemde,
"AB-T-üfkiye Ekonomik ve Sosyal
Karma Istişare Komitesi'nin oy-
nayacağı roller ve stratejiler ele
alındı. Toplantıda konuşan Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürd, Türki-
ye'nin Helsinki Zirvesi'yle AB'ye
adaylıgmı, 1963'ten bu yana ya-
şanan ilişkilerden ayn tutmak ge-
rektiğinı belırterek "Türkiye için
AB'ye adayuk, ulaşmayı hedefledi-
ği uygartık düzeyinde bir kiktmet-
re taşıdır. AB, Türkhe'yi genişle-
mesinin, geüşmesinin bir parçaa
olarak görmetidir. Çok kültürhı ve
kaohmcı bir Avrupa nu. smırlı bir
Avrupa mı isteniyor" dedi.
Türkiye'nin AB'ye adaylığıyla
yolun başında olduğunu vurgula-
yan Dışişleri Bakanlığı AB Genel
Müdür Yardımcılığı Daire Başka-
nı Haluklhcak, AB'nin GB Anlaş-
ması'nm Öncesinde ve sonrasmda
ortaya koyduğu yükümlülükleri
yerine getirmediğini söyledi.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su)-AB'nin desteğiyle hazırlanan
çalışmada, Kemalist, sivil toplum
örgütlennin yeni ekonomik düze-
ne bakışlarma ilişkin şu değerlen-
dirmeler yer aldı:
9 Yeni AtatürkçülükJCemaliz-
mi, Kadro ve Yön hareketlerinden
Ecevit CHP'sine uzanan bir çizgi-
de, savunulan bir tez olarak kapi-
talızm ile sosyalizm arasında
"üçûncü yol" olarak tanımlıyor.
Yeni Atatürkçülüğün milliyetçi
öğesı "sol Kemalist gdeneğm" iz-
lerini taşıyan antiemperyalist vur-
guya sahiptir. Yeni dünya düzeni-
mn sömürgeci siyaseti, globalleş-
me, gümrük bıriığı, MAI ve ulusal
piyasamn korunmayarak ekono-
mik bağunsızlığın yağmalanması,
ülkenin zengin ülkelenn teknoloji
çöplüğüne dönüşmesine yönelti-
len eleştiriler buna işaret eder.
9 Globalleşme, özelleştırme ve
devletı küçültme gıbı sloganlar,
"emperyalizmin yeni dünya koşul-
faumda getişmekteolan ülkelereda-
yatması"ndan ibarettir. Globalleş-
me, emperyalizmin yeni dönem-
deki adıdu- ve Kemalizmın bağun-
sızlıkçı ve antiemperyalist özü ile
çelışkı içmdedu-. USlAD'm yeni-
den ulusal ekonomi önerisi de ay-
nı çerçevede yer ahr.
9 USlAD'ın en önemli görev-
lerinden biri, emperyalizmin ulu-
sal ekonomiyi teslim alması karşı-
sında "ulusal uyanış ve direnişin -
örgütlenmesi'', "ulusal direnişhat-
tının knnıtmag*.
BBB •• • •• • • •• • ••
uyuk muzık solenı!
, BlltNA
•• t" t U B
Buoun 21.00 de
Bugün 00.30 da
H e n i f ı • r \> i n
(0212) 355 55 55
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
Tam tersine, 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan
FP'nin birinci olağan kongresinde satılan "Erba-
kan Devrimi" adlı kitabın arka kapağında yer alı-
yordu.
Erbakan'ın bir yıl hapis cezasına çarpt}nlması, bu
kesimin aklına hemen demokrasiyi, insan haklan-
nı getirdi. Şablon basit:
- Erbakan 312. maddeden hüküm giyerse Tür-
kiye'de demokrasi yok, giymezse var! i
öyle anlaşılıyor ki demokraside 21. yüzyılın de- -
ğerlerini yaratıyoruz: >
Kişiye özel demokrasi! '*
Konunun üç boyutunu ele alalım: :
FP'nin içi, siyasi partilerin bakışı ve demokrasit
tartışması... -t
Erbakan hakkında Diyarbakır DGM'nin verdiği"'
karann Yargıtay'ca onanmasının ardından FP ge- '
nel merkez yönetiminde bir kıpırdanma dikkati •
çekti. Genel Başkan Recai Kutan hemen Başba-.
kan'ı, siyasi partileri ziyaret etti. Gerekirse Meclis'in
olağanüstü toplanmasını ve 312. maddenin Erba-
kan'ın durumuna göre yeniden düzenlenmesini is- •:
tedi. z
Aynı gün akşam da Erbakan'ın evinde toplantı;
vardı. Ancak ne milletvekilleri ne de partinin ileri-;
geri gelenleri olağanüstü bırtelaşla Erbakan'a koş- .•
tu. FP hareketi açısından Erbakan'ın "tek belirle-
yici" olduğu süreç geride kalmış görünüyor. Bu *
partide hesaplar, Erbakan'ın yeniden siyasete
dönmesi ya da yasaklı kalmasına göre değil, Ana-..
yasa Mahkemesi'ndeki FP davasına göre yapılı- .
yor.
özellikle yenilikçi kanadın, Erbakan'ın yasaklı,
kalmasından ve FP'nin kapatılmasından büyük bir
üzüntü duymayacağı, hatta hesaplannı buna gö-
re yaptığı söylenebilir. Önümüzdeki sonbahar, FP
cephesinde yeni gelişmelere gebe...
Bu gelişmeleri Demirel de izliyor. Yeri gelmişken
küçük bir aynntının altını çizelim; Demirel, 7 yıllık
Köşk yaşamında her sabah Muhafız Alayı Cami-
si'nden gelen ezan sesini duyduğu halde, Güniz
Sokak'a taşınınca ilk şu demeci vermişti:
- Ezan sesiyle uyandım!
Sonbahar hesapları
Ötekı partiler FP'dekı gelişmeleri "dikkatli ve he-
saplı" izliyor. Tüm siyasiler Erbakan'ın hapis ceza-
sına çarptınlmasına üzüldüklerini söylediler. Ancak
onlann kafasında da tıpkı FP'liler gibi, Erbakan'ın
yasaklanndan çok FP davası var.
53 ilde milletvekili çıkaran FP kapatılırsa ne olur?
İki seçenek var:
Ya ara seçim yapılır ya da erken genel seçime
gidilir...
Meclis'in yaklaşık beşte birinin yeniden belirle-
neceği bir seçime "ara" demek güç. Kaldı ki bu
seçimin sonuçlan Meclis'teki sıralamayı da değiş-
tirebilir. Meclis'in içindeki ve dışındaki iddialı par-
tiler, isteselerde istemeseler de bu olasılığı dikka-
te almak durumunda.
Üçüncü şıkka, demokrasi arayışına gelince...
Böylesi durumlarda ilk akla gelenler arasında Vol-
taire'in şu sözü vardır
"Düşüncelerine katılmıyorum. Ancak düşünce-
lerini söyleyebilmen için her şeyiyapanm!"
_ Şu evrensel söze biz de katılıyoruZj. ,^A
s .• Ancak sürmekte olan tartışma, düşünce özgür-
lüğünün önündeki engellerin kaldınlması yönünde
değil. Her ne kadar Kutan, "Bu değişıklik salt bi-
ze değil, tüm Türkiye'ye lazım" diyorsa da buna
kendisinin de inandığını sanmıyoruz. Kaldı ki tar-
tışma, 312'nin kaldınlması değil, tadilat yapılması
yönünde. Düşünülen tadilat da Erbakan'ın hüküm
giymemesini sağlayacak sihirli birtümceyi içeriyor.
Orneğin, "tahrik edici konuşma sonunda yasadı-
şı eylemler olmuşsa.." gibi bir tümce eklenecek.
Erbakan'ın konuşması sonrasmda olay çıkmadı-'
ğına göre, ceza da almayacak.
önümüzdeki günlerde Erbakan birtrafik suçu iş-
lerse yandık!
FP'liler hemen trafik cezalannın demokratik ol-
madığı yönünde çalışma yapariar, taraftar da bu-
lurlar!
balbay@cumhuriyetcom.tr
Kirayı ödeyemediler
İstanbulHavayoüarı 'nın
uçağına el konuldu
sadece
Ekonomi Servisi - Uzun
zamandır maddi sıkıntı
ıçınde bulunan Istanbul
Havayollan'nm (ÎHY) bir
yolcu uçağına, aylık kıra
bedelini ödemediğı gerek-
çesıyle önceki gün Lond-
ra'da el konulduğu bildı-
rildi. tHY Genel Müdürü
Safı Ergin ise kiralık uçak-
lardan ikisinin geri verildi-
ğini, el konulmanm söz
konusu olmadığını söyle-
di.
Istanbul-Londra seferi
için tngiltere'ye giden
İHY'nin uçağına, Türki-
ye'ye dönüş hazırlığı ya-
parken tngiliz yetkililer ta-
rafindan uçağın kiralandı-
ğı firmaya borcun öden-
mediği gerekçesiyle kal-
kış izni verilmediği kay-
dedüdi.lHY Genel Müdü-
rü Ergin, 1997 yılından bu
yana özel havayollannın
uçak sayısuun 72'den 41 'e
indiğini belirterek "Tür-
khe'de bütün uçaklar ki-
ralıkbr. Biz iki uçağı iade
ettik. tkiyıkhr ciddi sorun-
larumz var. Bunlan hükü-
mete ilettik. Ancakbugüne
kadar destek verilmedi"
dıye konuştu. Özel hava-
yollanndaki sıkıntılann
turizm sektörüne de yansı-
dığına işaret eden Ergin,
şöyle konuştu:
"Şirket geçen yü 70 trü-
yon, son üç ayda 32 trilyon
zarar ettiğini açıkladL An-
lamadığunız taraf, devlet
şirketine destek veriyor,
özel sektöre neden vermi-
yor. Ozel hava\r
oUan turiz-
min geüşmesinin lokomoti-;
fî olmuştur. Bu olumsuz
tablodan Avrupa'daki •
Türk operatörleri de etid-
leniyor. Bu da Türk turiz-
mine zarar veriyor."
IHY, içinde bulundugu
zor durum nedeniyle uçak
sayısını 4'e kadar çeker-
ken sektörde 6 özel hava-.
yolu şirketinin aynı du-.
rumda olduğu ileri sürülü-
yor. Geçen yıl 80 milyon
dolann üzerinde zarar e-
den özel havayollan şir-
ketlerinin uçaklanm kal-
dıracak yakıt parasım da-
hi çok zor temin ettikleri
belirtilirken TURSAB'ı
da yanlanna alan Türkiye
Özel Sektör Havacılık Iş-
letmeleri Derneği'nin
Başbakan Ecevit'ten, acil
yardım istegine ise henüz
yanıt gelmedi.
Euro'nun dolar karşı-
sında hızla değer kaybet-
mesi ve maliyetlerdeki ar-
tış nedeniyle artık taşıdık-
lan her turistin cebine 100
dolar üste koyduklanm
belirten sektör temsilcile-
ri, böyle giderse şirketle-
rin birer birer iflas bayra-
ğım çekeceğini belirtiyor-
lar. 1997'de72uçakvel4
bin koltuk kapasitesine sa-
hip olan özel havayollan
şirketlerinin bu sayıyı 41
uçağa indermesınin ar-
kasında ise bu nedenler
yarıyor.