Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 2000 PAZAR
HABERLER
DUNYADABUGUN
AÜSlRMEN
Parisvelki
PARİS -
Sevgili,
Ingilizlerin hoş birâdetleri var. Bütün müzeler be-
dava, yalnızca oralardaki özel sergiler için para ve-
riyofsun. Büyük Ingiliz ressamı Turner için de, Bri-
tish Museum'un harikalan için de hiç para ödemi-
yorsun.
Evet orada da açıkça görebileceğin gibi, kimi par-
çalar çalıntı, ama hiç değilse çalıntıyı da para ver-
meden izletiyoriar insanlanna ve ülkelerini ziyaret e-
den herkese.
Çarşamba akşamı Paris'te 'Le Vın des Rues'de
' otururken, Ingiltere ile Fransa'nın ortak bir şirketin-
de çalışan dostum Frederic, kendi ülkesini eleşti-
„• riyor ve Fransa'da da müzelerin bedava olması ge-
rektiğini söyiüyordu.
Ama hemen belirtmeliyim ki, şu anda Luxembo-
. tırg Parkı'nın Edmond Rostand Meydanı'na bakan
. kapısından başlayıp, Odeon Tiyatrosu'nun önüne
kadarki parmaklıklannda Jean Arthus Bertrand'ın
"Dünya'nın Gökten Görûnüşû, Planetin2000 Yılın-
da BirPortresi" adlı, gerçekten nefes kesen bir açık-
hava sergisi var. Gelen geçen herkes para verme-
r
den izleyebiliyor.
•••
; Bu kez Luxernbourg Parkı'na gittiğimde, tıpkı
Marne Nehri üzerinde gemiyte gezerken olduğu gi-
bi, Hıfzı Topuz'un "Paris'te Son Osmanlılar" kita-
bını anımsadım.
Türkiye'de 1947 ile 58 yıllan arasında pariak bir
gazetecilik yaşamından sonra gittiği Fransa'da,
1960'tan sonra geçirdiği çeyrek yüzyıldan fazla za-
manı dile getirdiği anılan "Parisli Yıllar" ile birlikte 20
kitabı olan Hıfzı Topuz, özellikle "Taif'te ölüm" ve
son kitabı "Paris'te Son Osmanlılar''da, hem yakın
sayılabilecek tarihimizin ilginç oiaylannı anlatıyor,
hern de bazı bölümterde uzun uzun 19. yüzyıl sonu
Paıis yaşamından sahneler veriyor.
Örneğin, "Paris'te Son Osmanlılar"da, Abdül-
mecit'in kızı Mediha Sultan'ın ilk kocası Necip
Bey'den söz ederken, o zamanlar çok moda olan
.Marne Nehri üzerindeki Nogent'daki "Guinguet-
teieri anlatıyor.
Guinguette, bir zamanlar, nehirkıyılanndayapılan
- yemekli danslı hafta sonu eglencelerine deniyor.
Nogent sur Marne, bir zamanlar empresyonist
ressamlann hücumuna uğramıştı.
Manet'nin ünlü "Kırda Yemek", Renoir'ın "Kayık-
çılann Oğle Yemeği" hep Nogent'da yapılmış resim-
lerdir.
Zamanla guinguetteler moda olmaktan çıktılar. A-
ma bu kez Mame Nehri'nden Nogent'a gittiğimde
hâlâ guinguette yapılan yerier olduğunu öğrendim.
Bunlann en ünlüsü, o zamanlar da var olan Mar-
tin Le Pecheur. •' -
•••
Paris ile ilgili ikinci kitap ise Tansuğ Bleda'nın
diplomatlık yıllannı anlattıgı "Maskeli Balo."
Eşi Erel Hantm ile birlikte Paris Büyükelçiliği sı-
rasında tanıştığım Tansuğ Bleda'nın Maskeli Ba-
lo'sundaki ince, ama yeryer insanı kahkahalarla gül-
düren mizah, bu çok esprili diplomatımızı tanıyan-
lan hiç şaşırtmıyor.
Ama böytesine ince humour ile bezenmiş, aynı za-
manda bir dönemin çok ilginç olaylannın perde ar-
kasını da zaman zaman aralayan bir yaprta az rast-
ladığımı söylemeliyim.
ikisi de Galatasaray 'dan büyükterım olan bu iki ya-
zann kitabını, yalnız Paris sevenlere değil, herkese
salık veririm.
Sen de Sevgili, Paris'e gelecek olursan bu yakın-
larda, 'Bu iki kitabı da mutlaka oku da öyle gel" de-
rim.
Hoş, gelmesen de oku ya! Her ikisini de bir ne-
feste bitirirsin.
Paris'in havalannı soracak olursan, her zamanki
gibi, bir yağıyor bir açıyor; güneşte iliklerine kadar
ısındıktan birkaç dakika sonra, sağanaktan kaçıp
sığınacak yer bulamazsan, sınlsıklam ıslanabiliyor-
sun.
Izmir/Bergama
Cezaevindeki
eylem sona erdi
İZMtR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Bergama
Cezaevi'nde 105 metre-
lik bir tûnelin ortaya çı-
kanlmasından sonra si-
yasi tutuklu ve hûkümlü-
lerin sayım vermeme ey-
lemi dün sona erdi. 75 tu-
tuklu ve hükümlünün
Buca Cezaevi'ne nakle-
dildiği cezaevinde nor-
mal koşullara dönüldüğü
bildirildi. Adalet Bakan-
lığı ile tutuklu ve hüküm-
lüler arasında süren gö-
rüşmelerin ardından dün
öğlen saatlerinde, Buca
Cezaevi'ne gerçekleşen
nakille sorunun çözûldü-
ğü kaydedıldı.
Çağdaş Hukukçular
Demeği (ÇHD) Istanbul
Şube Başkanı Murat Çe-
fik ve Insan Haklan Der-
neği (IHD) tzmir Şube
Başkanı Ercan Demir'ın
Bergama Cezaevi'ne ara-
buluculuk yapmak üzere
gelmelerinin arduıdan 4
gûn süren eylem dün so-
na erdi. Çelik ve Demir,
Bergama Cumhunyet
Başsavcısı Ahmet Berke,
Cezaevi Savcısı Güman
Ühanoğiu, tutuklu ve hü-
kümlü temsilcileriyle 6
saat süren bir görüşme
yaptı. Görüşmede vanlan
anlasma sonucu, sıyası
tutuklu ve hükümlü 75
kişi, 5 araçla Buca Ceza-
evi'ne gönderildı.
Demir, Buca Ceza-
evi'ne sevk edilen tutuk-
lu ve hükümlülerin bura-
da ne gibi sorunlarla kar-
şılaşacaklannı bilmedik-
lerinı de belirterek "Ya-
şanacak geiişmelerden
endjşetiyiz" dedi.
Bu arada. tutuklu ve
hükümlüleraraçlarla Bu-
ca Cezaevi'ne gönderilir-
ken aileleri ve yakınlan
alkışh gösteride bulundu.
Bergama Cumhunyet
Başsavcısı Berke. nakil
sonrası yaptığı açıklama-
da. cezaevınin bulundu-
ğu havzanın Bakırca hav-
zası olması nedeniyle ze-
minin kayalık ve taşlık
değil, yumuşak toprak
olduğunu ve bu nedenle
tünelin kolayca kazılabi-
leceğini, ancak toprağuı
çökmeye de müsait oldu-
ğunu söyledi. Berke,
DHKP-C'lilerin kaldığı
4 koğuşun tamamen, 2
koğuşun da kısmen yan-
dığını bildirdi. Berke,
mahkûmlar hakkında
"tünel kazmak suretiyle
fırar teşebbüsünde bu-
hınmak", "isyan çıkar-
mak" ve "kaünu mahnı
zarara uğratmak" suçla-
nndan soruşturmaaçddı-
ğını da bildirdi.
Insan haklan örgütleri, üzerinde büyük tartışmalann yaşandığı F tipi cezaevi raporunu tamamladı
'Bakanbk da hücre diyor?ANKARA (Cumhunyet Bürosu) -
Insan Haklan Derneğı (IHD), Tutuk-
lu Aileleri ile Yardunlaşma ve Daya-
nışma Derneği (TfYAD), Türkiye In-
san Haklan Vakfı (TfHV) ve Maz-
lumlar tçin Dayamşma Derneği
(Mazlum-Der) temsilcileri, Sincan F
Tipi Cezaevi'ni icelemelerinin ardın-
dan hazırladıklan raporu tamamladı.
Raporda, girişte yapılacak aramaJar
için teknolojik cihazlann kullanılma-
sına karşın bir de elle arama yapılma-
sının ^teknolojik yannmın genel zib-
niyeti değiştirmediğini" ortaya koy-
duğu vurgulandı. Yüklenici şirketin
ve kontrol mühendisliğinin yazılı bel-
gelerinde cezaevindeki bölümlerin "1
kişilik hücre ve3 kişilik hücre" olarak
adJandınldığına dikkat çekildi.
IHD, TlYAD, TlHV ve Mazlum-
Der temsilcüerinin cezaevini incele-
melerinin ardından hazırladıklanra-
poru IHD Genel Başkam Hüsnü Ön-
dül basuı toplantısıyla açıkladı. Rapo-
run "Değerlendirme" başhklı bölü-
münde şu görüşlere yer verildi:
• Cezaevınin ulaşımı zor ve geniş
kamu arazisi içerisinde kurulmuş ol-
ması, cezaevi kompleksini kamunun
en dolaysız haber alma ve inceleme-
sinden mutlak şekilde izole ettiği
açıkür. ilgili kişilerin (avukat, görüş-
çü) ulaşım ve iletişimi açısından so-
run yaratacak, hak ihlallerinin tespit
ve takibini ciddi biçimde zorlayacak.
• Bekleme yeri 40-50 kişi kapasi-
telidir. Cezaevinin muhtemel kapasi-
tesinin 368 kişi olacağı düşünüldü-
ğünde bekleme yeri kapasitesi, avukat
ve aile görüşlerinin süre, sayı ve pe-
riyotla sınırlanacağı izlenimi uyandu"-
maktadır.
Geniş acık arazi içerisinde başkaca
bir bekleme yeri bulunmadığından ai-
le ve avukatlann bekleme süresince
hava koşullanndan ve fiziki zorluk-
lardan korunması mümkün değildir.
Her iki durumun da hukuksal ve sos-
yal açıdan eleştirilmeye ve degiştiril-
meye muhtaç olduğu açıktır.
• Bekleme odasında x-ray cihazı
ve el ayası taraması cihazı bulunaca-
ğı beürtümesine ve giriş kapısuıda ay-
n bir x-ray cihazı ve boydan dilimli
elektronik turnike kapı bulunduğu gö-
rûhnesine rağmen, giriş bölümünde
yer alan "erkek arama odası" ve "ka-
dın arama odası" anlamdan yoksun-
dur. Bu ikinci kez elle arama anlamı-
na da gelmektedir. Bakanlığın önem-
li teknoloji yatınmı yaptığını açıkla-
dığı cezaevi girişine aynca birer elle
arama odası yerleştirihnesinin tekno-
lojik yatınmın genel zihniyeti değiş-
tirmediğı endışesini uyandırmıştır.
• Kapatma bölümlerine geçihne-
den incelenen ve başta 90 metrekare
cıvannda üç adet salon olmak üzere
değişik boyutlarda doğal ışık ve hava-
landırması bulunmayan mekân mes-
cit, depo, çok amaçlı salon, çöp çıkı-
şı, sığınak şeklinde isimlendirilmişti.
Cezaevi iç mimarisi yönünden tutuk-
lu ve hükümlülerin kapatılacağı bö-
lümlere uzak ve isimlendirildikleri
amaçlara elverişli görülmeyen bu bö-
lümler hakkında yapılan açıklama tat-
min edici bulunmamıştır.
Sosyal hizmet uzmanı
• Idari bina içerisinde. idari perso-
nel ile birlikte "Sosyal Hizmet Uzma-
nı" ve "Psikolog" için odalar aynldı-
ğı görülmüştür. Bu iki personelin he-
kim, diş hekimi, revir sağlık persone-
linden aynlarak idari bina içerisine
yerleştirihniş olması, bakanlığın bu
mesleklere yaklaşımmdaki ciddi ya-
nılgıyı göstermektedir. Bu meslek
gruplannın fonksiyonel bir varlık
gösteremeyecekleri açıktır.
• Cezaevi merkezi yaktnlannda bir
kantın bölümü göstenlmış olmakla
birlikte tutuklu ve hükümlülerin bu
mekânı kullanması ünkân dışıdır.
Böyle bir halde kantin kullanımı ta-
mamen idarenin tasarrufiı altında ve
infaz koruma personeli dolayımıyla
mümkün olacaktır.
• Gerek yüklenici firmanın gerek-
se kontrol mühendisliğinin yazılı bel-
gelerinde (metraj gibi teknik evrakın-
da) bu birimlerden 1 kişilik hücre ve
3 kişilik hücre şeklinde baksedildiği
belirlenmiştir. Üç kişilik izolasyon
üniteleri ses ve ısı yalıtımlıdır. Kulla-
nılan çok miktarda yalıtım malzeme-
sinin ısı izolasyonu yönünden avantaj
sağlaması mümkün olmakla birlikte
ciddi bir ses izolasyonu yaratarak tec-
rit fonksiyonunu arttıracağı değerlen-
dirilmiştir. Gerek havalandırma alanı-
nın gerekse ikinci lcat ve birinci kat
pencerelerinin görüş açısı olarak sa-
dece duvara karşılık geldiği görül-
müştür.
• Tek kişilik hücrelerin havalandır-
maları tüm örneklerinde bir de dış ka-
pı (infaz koruma personeli kapısı) ba-
nndırmaktadrr ve her koşulda bu hüc-
relerde havalandırmaya çıkış cezaevi
iradesinin inisiyatifinde olacaktır. Bu
durum ılgılilerce de kabul edihnekte-
dir.
• Tek kişilik hücreler ve üç kişilik
izolasyon ünitelerinin elektrik, su,
ısıtma, merkezi yayın sistemleri ba-
ğımsız döşenmiştir ve dışandan kont-
rol edilmektedir. Teknik refakatçiler
tarafindan, bunun "sorunhı'' bölme-
lere müdahale için bakanlık tarafin-
dan önerildiği açıklanmıştır. Isınma,
aydınlanma ve su kullanma gibi en
temel haklann dahi bu ölçüde merke-
zi idarenin kontrolüne terk edilmesi
ve hatta infaz koruma personelinin bi-
reysel amaçlı kötü kullanımına im-
kân tanınması kabul edilemez.
• Açık futbol sahasuım tamamen
cezaevi kapalı alanının dışında, niza-
miye kapısuıa ve dış duvara yakın yer-
de tahsis edildiği, değil yüksek gü-
venlik iddiasmda bulunan bir ceza-
evinde, sıradan bir cezaevinde dahi
tutuklu ve hükümlülerin bu alana çı-
kanlmasımn mümkün olmadığı be-
lirlenmiştir. Ortak yemekhane bulun-
madığı belirtihniştir. laşe bedelleri ki-
şi başma 700 bin lira civannda ve dı-
şandan kuru gıda alınmayacağı açık-
lamasıyla birükte düşünüldüğünde bu
durum tutuklu ve hükümlülerin bes-
lenmesinde tamamen idari tasarrufa
bağlı çok ciddi sorunlar yaşanabılece-
ğini göstermektedir. ,,
İstanbul'da
48 gözaltı
F tipi cezaevlerini protesto eden
tutukhı ve hökümlü yaknüan bir kez
daha poBsin müdahalesivle
karşılaştüar ve 48 kişi gözalüıu
aimdı. F tipi cezaevlerini protesto
etmek için Galatasarav Lisesi
önfinde dün öğle saaderinde
toplanan "Partizan şehh ve tutsak
aileleri, TAYAD, ÖMP, Kızd BajTak,
Emek Kûitür Merkezi ve Dayamşma
Evleri" ûyeleri basın açıklaması
yapmak istedl Ancak açıklamaya
izin vermeyen polis gruba müdahale
etti. Müdahale sonucu 26 kişi
tartakl^narak göyattına alınHı ve
İstanbul Emniyet Müdürlüğü
binasma götürüldü. Bakırköy 'de
F tipi cezaevini protesto için toplanan
HADEP İstanbul Gençük Kolu'nun
eylemine de müdahale eden pohs, 22
kişjyigözaltîna aldL
(Fotoğraf: UĞUR DEMİR)
Aydın ve Sanatçılar Girişimi, Mimarlar Odası'nda bir günlük sembolik açlık grevine başladı
F tipi cezaevi direnişi sürüyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - F
Tipi Cezaevlerine Karşı Aydın ve
Sanat Girişimi'nde yer alan aydınlar
"1 günlük sembolik'' açlık grevine
başladı. Girişimde yer alanlar. Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürü Afi
Suat Ertosun'a gönderdikleri
mektupta. paranın açamayacağı kapı
olmadığını ve F tipinin "farkh
düşünceyi ıslah hastanea" olduğunu
söylediği için teşekkür ettiler.
Girişimde yer alan aydınlar, Mimarlar
Odası 'nın Konur Sokak'taki adresinde
dün açlık grevine başladılar.
Ayduılar, Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürü Ali Suat Ertosun'a
televizyonda yaptığı açıklamalar için
tepki mektubu gönderdiler.
Mektupta. "Tredman olarak
adlandınlan. özetle. tutukhmun kimlik
ve kişüik değiştinnesi için hazuianan
bir dizi beyin yıkama programmı, üstü
kapah olarak açıkladığınız;
rehabürtasyon eğitimi başhğryla
tutukhmun, yönetimin bütün
emirlerine uyacağı, bu arada ona
sunulan pişmanhk vasası da dahil
olmak üzere, yönetimle işbirhgini
saglavacak eğhim sisteminin ipuçlannı
verdiğiniz; iktidara karşı muhah'f
duşüncede olanlan, özelHkle de
sosvaüstieri hasta kişiler olarak
tammlayıp F tipi cezaevlerinin aslmda
birer farkh düşünceyi ıslah hastanesi
olduğunu beurttiğıniz;
cezaevlerinde herkesin maddi
durumuna göre yaşayabUeceğine
iUşkin yasa maddesim okuyarak,
paranın açamayacağı kapı ounadıgma
bizi ikna ettiğiniz; buna bagh olarak
da sosyal adaJetsi/Jiğin cezaevlerinde
de açık biçimiyle sürdüğünü
en yeddli ağızdan itiraf ettiğiniz için
teşekkür ediyoruz.'' denildi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
Tantan
büyük
sorun
yolsuzluk'
İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Içişleri Ba-
kanı Sadettin Tantan, yol-
suzluk ekonomisinin bi-
rinci derecede bölücü un-
sur olduğunu belirterek
"Bu belayı ortadan kal-
dmnakiçinvar gücümüz-
kçalışmalıyız
r
dedi. Yol-
suzluğa karşı mücadeleyi
önceükli görev saydıkla-
nnı söyleyen Tantan, tüm
mülki idare amirlerinin
bu konuda hassas olması
gerektiğini vurguladı.
Mteükli insan
tçişleri Bakanı Sadettin
Tantan, lzmir'de bakanlı-
ğına bağlı amirlerle
a
gü-
venHk'' toplantısı düzen-
ledi. Izmir Vali Vekili Ra-
mazan Urganaoğlu, vali
yardımcılan, Izmir Em-
niyet Müdürü Hasan Yü-
cesan ve emniyet amirle-
rinin katıldığı toplantının
basına açık bölümünde
konuşan Tantan, mülki
idare amirlerinin, ellerin-
deki yetkileri kullarurken
nitelikli insan faktörünü
ön planda tutmalannı is-
tedi.
"Bir ülkenin büyüme-
si, kütüphanelerinin ço-
ğalmasıyla oranühdûr"
diyen Tantan, nitelikli in-
sanlann kütüphanelerden
çıktığmı kaydetti.
Toplantıda konuşan Iz-
mir Vali Vekili Ramazan
Urgancıoğlu da yurttaşla-
nn mülki idareye karşı
olan güveninin azaldığını
belirterek "Mevcut du-
rumda belediye başkan-
lan tek söz sahibi konu-
muna gekh" dedi.
oralcalislar@yahoo.com
Başbakan Bülent Ecevit, ANAP'lı-
lann dayatmaya çalıştığı nükleer sant-
rallara karşı çıkarak, çok önemli bir
karann oluşturulmasında tayin edici
bir rol oynadı. Akkuyu Nükleer Sant-
ralı projesinden vazgeçilmesi, birçok
olumsuz karara imza atıldığı günü-
müzde hepimizi mutlu eden bir geliş-
me olarak sevinçle karşılandı. Çevre
duyariılığı konusunda verilen müca-
delede İlk kez bu ölçüde başanlı bir
sonuçalınmışoldu. Ecevrt'e teşekkür
ediyoruz. Çevrecileri kutluyoruz.
Çevre konusunda böylesine duyar-
lı bir karara imza atan Ecevit, Kıbns
konusunda hâlâ neden Denktaş'ta ıs-
rar ediyor, anlamak mümkün değil.
Denktaş, son 26 yılda Kıbns'ta izle-
nen siyasetlerin neredeyse tek so-
rumlusu. Türkiye tarafindan zaman
zaman çözüm konusunda bazı ara-
yışlar başladığında, bu arayışlann
önünü kesmek için Tûrkiye'nin iç si-
yasetlerini kanştırmaktan bile çekin-
medi, birçok kez gelişmelerin tıkan-
ması için özel bir çaba gösterdi. Kıb-
ns'ın bu ölçüde dramatik bir dava ha-
line gelmesinde de Denktaş'ın özel
bir rolü olduğunu kimse inkâr ede-
mez.
Ecevit'in Denktaş'taki Anlamsız Isran
Ecevit, kendisine yüklenen "Kıbns
Fatihi" misyonundan hep mutluluk
duydu. Bu nedenle Kıbns sorununa
yaklaşımında bu misyonundan gelen
bir duygusallık etkili oldu. Denktaş'ın
da Ecevit'in bu duygusallığını ve so-
runa olan özel ilgisini, zor zamanlann-
da kullandığına tanık olduk. Kıbnsta
çözüm bugüne kadar ne yazık ki
mümkün olmadı. Denktaş, çözüm-
süzlüğün faturasını hep Yunanistan'a
ve Kıbns Rum kesimine çıkardı. Bu
tutum, statükoyu koruması ve kendi
egemenliğini sürdürmesi için en ko-
lay yoldu.
KKTC'nin bir 'Denktaş Cumhuriye-
ti' haline dönüştüğünü artık kabul et-
mek gerekiyor. Her adımda Kıbns'ta
ortak çözüm Denktaş tarafindan saf
dışı bırakıldı. Bugün gelinen nokta ise
artk Kıbns'ta Türklerie Rumlann bir
arada yaşamalannın mümkün olma-
dığı noktasıdır. Tam Denktaş'ın iste-
diği çözüm de buydu. Kıbnslı Rum-
larla Türkler birlikte yaşamayınca ne
oluyor? Kıbns Türkleri Denktaş'a ve
Türkiye'ye daha bağımlı hale geliyor.
Bu bağımlılık Türkiye'ye ne sağlı-
yor? Yani Türkiye, Kıbns'ta ikiye bö-
lünmüş ve bir arada bulunması im-
kânsız iki toplumun yaratılmasına
destek vererek ne kazanıyor? Hiçbir
şey kazanmadığı gibi, uluslararası
alanda Kıbns sorunu Tûrkiye'nin ba-
şını ağntmaya devam ediyor. Kıbns
sorunu, Yunanistan'la ilişkileri kilitli-
yor, Batı'yla, hatta tüm dünyayla ye-
ni sorunlar yaratıyor. Buna ilaveten
KKTC'nin bütün ekonomik ve siyasi
sorunlan Tûrkiye'nin üzerine yükleni-
yor.
Şu anda olan da budur. KKTC'nin
Denktaş önderliğinde kangren oimuş,
siyasi ve ekonomik tablosu Türtd-
ye'nin sırtına yüklenmiş durumda.
Denktaş'a kilitlenen Kıbrıs siyaseti,
şimdi yeniden Denktaş'a dayanarak
çözülmek isteniyor. 26 yıldır iyice
arapsaçına dönen siyasetler, onun
yaratıcısı tarafindan nasıl çözülebilir?
Başbakan Eroğlu'nun da bu geliş-
melerin sorumlulanndan birisi olduğu
ısraıia vurgulanıyor. Doğru, Eroğlu da
bu işin sorumlulanndan. Peki, Eroğlu
mu esas sorumlu? Eroğlu tasfiye edi-
lirse ve Denktaş kalırsa bugüne kadar
gelinen noktadan farklı bir çözüm mü
bulunacak?
Eroğlu, son dönemde Kıbns'taki
muhalefete yakın bir çizgi izliyor.
Denktaş'la cumhurbaşkanlığı reka-
betinden bu yana yollan aynldığı için
Denktaş'a karşı olanlarla aynı kaderi
paylaşmaya çaJışıyor. öyle görünü-
yor ki "bağımsız KKTC, Tûrkiye'nin
müdahalesiyle hükümetini ve başba-
kanını değiştirecek ve Denktaş'a ba-
ğımlı oimaya devam edecek.
Ecevit de, Denktaş'ı sahiplenerek
bu siyasetin sorumluluğunu üstlen-
miş olacak. Başansızlığı tescil edil-
miş bir siyaset ve bu siyasetin baş
temsilcisi, hükmünü yürütecek ve
ikinci dereceden sorumlu bir politika-
cı tasfiye edilerek sorunun çözüldü-
ğü sanılacak.
Denktaş'ın, Kızılay Başkanı Kemaf
Demir'den, YÖK Başkanı Kemal
Gürüz'den ve RTÜK'çülerden ne far-
kı var? Türkiye'yi yönetenler yıllardır
bu isimlere yatınm yaptılar. Bunlann
bir çiftlik kâhyası gibi, bulunduklan
koltuklarda oturmalanna destek sağ-
ladılar. Sonuç ise tam anlamıyla birfi-
yasko.
Kıbns'ta Eroğlu tasfiye edilince so-
run çözülecek mi? Kıbnslı Türklerin,
kendi kaderlerini kendilerinin tayin et-
mesi isteği hayata geçecek mi? Kıb-
ns'ta, son olaylann da ortaya koydu-
ğu gibi ciddi bir demokratik muhate-
fet oluşmuş durumda. Belki de çö-
züm bu muhalefetin güçlenmesinden
geçecek. Türkiye'nin yukandan aşa-
ğıya düzenlemeleri bugüne kadar işe
yaramadı; Denktaş'a verdiği kayrtsız
şartsız destek de...
1974 müdahalesi, Kıbns'a yeni bir
yol çizmişti. Ecevit bu yolun çizilme-
sindeki tayin edici isimdi. Şimdi yeni
bir yol çizilmesi gerekiyor. Ecevit, sta-
tükoda, yani Denktaş'ta ısrar etmek
ve Kıbns'ta çözümsüzlüğü kışkırtmak
yerine nükleer santrallarda olduğu gi-
bi yeni girişimlere öncülük etse daha
iyi olacaktı. Umanz, bu ısranndan
vazgeçer.