Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEMMLZ 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Memuplar12 Eyiül döneminde
yapılan bir yasa
değişikiği ile "devlet
memurian, ikamet
ettikleri il
hudutlannı
tatillerde
ancak yetkili
amirin izniyte
terk edebilirier"
hükmü getirilmişti.
Tekel Mjfettişleri
Derneği, Insan Haklan
Evrensel
Beyannamesi'nin ve
Anayasa'nın sağladığı
seyahat özgürlüğü
hakkıyla çelişen bu
maddenin "devlet
memurian, ikamet
ettikleri il hudutlannı
tatillerde terk ederken
yetkili amire bildirir"
diye değiştirilmesini
istiyor; iktidardaki
siviller yanrt vermiyor!
Öngöpü
Çay-Kur'un
özelleştirilmesi
halinde neler
olacağına ilişkin ADD
Rize Şubesi'nin
öngörüsünü
kamuoyuna
duyuralım, bir belge
olarak kayıtlarda
dursun: "Işsiz kalan
Türklerin yerine
Ruslara bir süre iş
olanağı sağlanır, daha
sonra Türkiye çayı
işlevsiz kalarak Rize
hayalet bir kente
dönüşür veya halk,
Niğde örneğinde
görüldüğü gibi kendi
toprağında yevmiyeci
duruma düşer."
Dektronik posta: somdposta.cwnhifliyBtcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Işsiz kadınlar daha çok
okuyormuş...
"Işsaerkeklerde
evdekil&rin canına okuvort"
B
itmeyen bir enerjiyle yazıyor Muazzez ll-
miye Çığ... Türkiye'nin yetiştirdiği, dünya
çapında bir Sumerolog; bilgisini ve biriki-
1 mini şimdi de gençlere aktanyor... Kaynak
Yayınian'ndan çıkan "Hititler veHattuşa'da, 3 bin
yıl öncesi Anadolu'yu anlatıyor, "Iştar'ın Kale-
mi'nden" Anadolu'nun bugünkü çocuklanna...
Iştar, Muazzez llmiye Çığ'ın çocukluğundan ölü-
müne dek can arkadaşı ve meslektaşı Hatice Kı-
zılyay'ın kızı... 1958 yılında Boğazköy'deki kazı ça-
lışmalarına 14 yaşındayken annestyle birlikte gelmiş
Iştar... Handiyse 40 yıl sonra Çığ, diyor ki:
"Sumerliler gibi Hititlerin de tanıtılması için ne ya-
pabilirim diye bir hayli düşündüm. Daha çok genç-
lere yönelmeliydim. Iştar'ın oraya gidişi, orada gör-
dükleri ve yaşadıklanyla ilgili bir kitap yazmaya ka-
rar verdim ve hemen yazıya başladım. Fakat, bulu-
nan tabletlerdeki konuları nasıl anlatacaktım? O za-
man Iştar'a bir günlük yazdırmanın yerinde olaca-
Anadolu
ğını düşündüm."
Iştar'ın günlüğünden; 22 Temmuz 1958:
"Hitit dilinin çözülmesi, Akadca ve Sumercenin çö-
zülmesi gibi uzun zaman almamış. Birincisi, onlann
dillerini yazmak için aldıklan çivıyazısı işaretlerinin
okunuşu biliniyor; ikincisi, Hititler kelimeleri, isimle-
ri bizım gibi birbirinden ayırarak, aralanna biraz boş-
luk bırakıp yazmışlar. Konuları paragraflara ayırmış-
lar. Halbuki, Akad ve Sumerliler kelimeleri ayırma-
dan bırbiri ardına yazıyorlarmış. Bu yüzden kelime-
leri, eklerini anlamak kuşkusuz çok zor. Şimdi ben
yazdıklarıma hiç ara vermeden yazsam, dili bildiği-
miz halde onları okumak ne zor olurdu!
Bilim insanlanna şaşıyorum, bu bilinmeyenleri na-
sıl çözüyorlar diye. Hititlerin bu yazı yöntemi dilin çö-
zülmesine yardımcı olmuş. llk olarak 1915 yılında Çek
bilgini Hrozny bir cümleyi çözmüş. Cümleyi bura-
ya yazmadan olmayacak; ama onu bizim harflerle
yazacağım. Annem çiviyazılannı bizim harflerle yaz-
maya 'transkripsiyon' dendiğini söytedi. Cümle şöy-
le:
'nu NlNDA-an ezzateni watar-ma ekkuteni.'
Bu cümlede NİNDA kelimesi Sumercede ekmek
demekmiş. Onu Hititler kendi dillerinde okuyormuş.
Ondan sonraki '-an' ile 'ekmeği' oluyormuş, ezzat
kelimesi Almanca yemek anlamına gelen essen ola-
bilir, teni'yi de Latincedeki sizlerolmalı demiş Hrozny.
Böylece cümleyi 'yemek yiyorsunuz' olarak çözüm-
lemiş..."
Tümcenin çözümü bu kadar değil.
Sonrasında tabletlerin çözümü var...
Nazan Erkmen'in resimlediği kitap, Muazzez ll-
miye Çığ'dan Anadolu çocuklanna, gençlenne ve de
Anadolu'dan bihaber yetişkinlere bir armağan.
SESSİZ SEDASIZ (!± NURlKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hatb
Erdinç UTKU
Türk usulü diyet: Bııbınnizin başmın etini yeyın!
Çağdaşlaşmak ve çağdaş müzecHikl
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği
Ikinci Başkanı Turgut Batur, Anıtlar
ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pa-
sinli'ye sesleniyor:
"Sayın Genel Müdür; sen artık Is-
tanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü de-
ğilsin, kişilerte uğraşacağın yerde, ya-
pacağın daha ciddi işlerin olmalı...
Mesleğe alın teri ile senelerini ver-
miş meslektaşlanmızı pazifize etmen,
onlara görev vermemen, onla-
nn yerine iş bitirici zekâsı ile
kendi kişisel düşünceleri doğ-
rultusunda arkeoloji ve kazı bi-
lim konularında hiçbir deneyimi
olmayan kişilere itibar etmen, en azın-
dan mesleğe duyduğun saygısızJıktır...
Bizler, senin Taksim Meydanı'nda
yapılması düşünülen cami için Ku-
rul'da nasıl bir karar verdiğini çok iyi
bilmekteyiz. Bizler, senin nasıl Genel
Müdür olduğunu da en az senin ka-
dar bilmekteyiz. Çünkü bürokrasiye se-
neterimizi verdik... Sen, hangi güçle-
ri kullanarak oraya geldiysen, onlara
değil müze çalışanlanna, mesteğine
ve meslektaşlanna eğil, iletişim kur
ve tüm müze çalışanlannın sorunla-
nna çözüm ara. Işte o zaman daha ha-
yırlı ve doğru işler yaparsın.
Kin, nefret, öfke ve tehditle hiçbir
yere vanlmaz. Hele 'Seni görevden
alınm, seni sürerim' gibi ilkel kelime-
lerle asla çağdaş olunmaz. Çağdaş-
laşmanın ne olduğunu öğren ondan
sonra çağdaş müzecilikten bahset...
Şunu unutma ki bir gün getecek, sen
de görevden alınacaksın..."
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Ani'de 'Ortak Sorumluluklar'
"Tarihi Ani kenti, öncelik-
le bu kentle kültürel bağları
olan kafkas ülkeleriyle or-
taklaşa projeler geliştirilerek
Anadolu-Kafkasya ve dünya
mirasına kazandınlmalıdır../
1
< Bu ifadeler, 28-30 Haziran
2000 günlerinde yapılan Kars
Kent Kurultayı'nın "sonuç
bildirgesinde" yer alıyor...
Kanlımcılann "ortak dilek-
lerinin" belgelendiği aynı bıl-
dirgedeki "Kafkasya'da kalı-
cı banşın ancak kültürler ara-
sı da.vanışmayla sağianabile-
ceğini" vurgulayan bölümde
ise özetle şu "anımsatma" ya-
pılıyor:
"Azerbaycan ve Ermenis-
tan'ın Avrupa Konseyi'ne
(AK) üyelikleri kabul edildi.
Gürcistan ise önceki yıl AK
üyesi olmuştu. Böylece Kars
artık Avrupa ülkeleriyle kom-
şu durumda...'"
Işte bu nedenle "Ani" kentı
yokmudur?..
Örneğın. özellikle de Erme-
nistan'ın. Ani'nin kendi sınır-
lan ıçinde kalan kesimınde göz-
lediğimız "taş ocakları tah-
ribatını" durdurması, Arke-
olojik SlT'te dinamit patlat-
maktan, tarihle bütünleşen do-
ğada dev çukurlar açmaktan ar-
tık vazgeçmesı gerekmiyor
mu?..
Işte bu "karşıhklı sorum-
lulukların" da yenne getirile-
bilmesi için, Kars Kent Kurul-
tayı'nın "Ani'yi birlikte ku-
caklayalım, yok olmaktan bir-
likte kurtaraüm" çağnsı, ger-
çekten tanhsel bir önem taşıyor.
Bu çağnnın uygulamaya dö-
nüşebilmesi için de ilk atımın
elbette kı yıne "Türkiye Cum-
huriyeti Hükümeti"nce atıl-
ması gerekiyor. Türkiye, örae-
ğin Mostar Köprüsü'nün res-
torasyonunda nasıl görev üst-
lendiyse, Azerbaycan'ın, Gür-
Ani'yi onaralım derken "dümdüz" ettiler...
de Türkiye'deki ve Kars ılinde-
kı bir kültür mırası olarak, ay-
nı AvTupa ülkelerinın "ortak
mirası" konumunda...
••*
Ani kentinde, tarih boyunca
hem Azerbaycan 'a, hem Gür-
cistan'a. hem Ermenistan'a.
hem de Türkiye'ye uygarlık
bırikimleri kazandırmış "dost
ve komşu kültürlerin" ızlerı.
kalıntılan, eserleri ve "anıla-
n" yan yana, iç içe ve üst üs-
te...
Türkiye-Ermenistan sınınnı
da oluşturan Arpaçay Irma-
ğı'nın "iki kenarındaki"
Ani"yi gezerken. Azeri, Gür-
cü, Ermeni ve Türk sakinleri-
nin miras bıraktıklan "camile-
ri, kiliseleri, anıtsal yapılan"
bir arada görebıleceğiniz gibi,
Doğu Roma (Bızans) dönemi-
ne aıt kalıntılan da izleyebüir-
sıniz.
Ani'nin büyük bîrkesimi Ar-
paçay'ın batısında (yani "biz-
de"ı olduğu için, bu "ortak"
kültür zenginliğinin korunma-
sındı Türkiye elbette kı "ön-
celikle görevli" bir konumda.
Ancık, böyle olsa bile "Kaf-
kas ölkelerinin" de aynı kül-
tüıierekarşı "sorumluluklan"
cistan'ın ve Ermenıstan'm da
"Ani'nin restorasyonunda"
benzer görev almalanna ortam
hazırlamah, bunu özendirme-
li...
• • •
Ne var ki buna girişmeden
önce galiba "bize" düşen asıl
sorumluluk da Ani'de sürmek-
te olan "onanm"(!) çalışma-
lanndakı "tarihe saygısız" mü-
dahalelere engel olmak.
Meslek yaşamını neredeyse
Ani'ye "adamış" olan ÇE-
KÜL Yüksek Danışma Kuru-
lu üyesı mimar M. Fikri Ak-
tan dıyor ki: "Ani bilinçsiz el-
lerde daha da tahrip oluyor.
Ebu'l Ma'merain Camisi'nin
beden duvarları hataü yapıl-
dı... Arslanlı Kapı üzerinde-
ki sivri kemerin özgün şekli
değiştirilip yuvarlatıldı..."
F. Aktan'ın aynntılı sapta-
malannı okudukça insanın yü-
reği burkuluyor. Çünkü Ani,
yılların ihmalinden ve tarihi bı-
nalanndakı taşlann bile yağ-
malanmasından sonra şimdi de
"koruma" adına can çekışı-
yor...
Kars Kent Kurultayı'nın bil-
dırgesı de "yetkililerin" il-
gısinı bekhyor...
HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ lgulgec@yahoo.com
ÇİZGlLlK KÂMtL MASARAC1
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
BULUT BEBEK NURAY çtfrçt • • - • • ' ,
i
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 28 Nisan
OTTO VON B/SMAKCK..
isae'ee »USÜN, Ü/VLÜ ALMAN OEVLET AOAHU cnro
ISOH BrSAO48CK(gtSUAKK) 83 mŞMDA ÖLÛÜ.
Ll ZENGİNBie 7OPRAIC S4H/8İ*JİN OSOJ OLAN
1B4?'pe POÜTHCAYA G/gM/Ş, MONA&Çİ YANUSl Bifi 7U-
TUCU OLABAZ MeOJSTE Y&2 ALAMŞTf. AVUSTUeYA £GS-
leuÜĞİNPejri ALMANYft'MN8AĞHUSIZUg( VE"ALA+*AJ
Ç MUCADELE YEBEN 8/SM4&C*:, 1862'DB
BAŞBAtOWUĞtMA 6eTtRİU>i/a~EH SOA//&), BU
UN 6EBÇ£IU£Şr<&LM££rNPE 8AŞGOUİ OY-
KJAMIÇTI. OfJUN ZAMAAllMpA ALAAAAİ İMf¥VZ*!7XiGUJ-
ĞU DÜNYAAJ/N £A/ BÜYUK GOCU HAUA/eGeUA/Ş,
AYM ZAAAANDA,SAAJAYÎOe ÇOK /LEJ3İ-EM/ŞT/'. AN -
CAK, İBSO'OA, Y&Jİ 8AŞA S£ÇSA/ HIBSU İMPARA-
TDAlt. H//JMELM, OAfU, /XT/OAJÇ/AM C/£>£» StH £N-
SEİ. OLARAIC 6ÖIZÜP İT
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN 2000/257 lz Şu
Davacılar Ayşe Şen. Şahın Çay, Şadan Çay vekılı Alı Kotra tarafından davalılar Habibe Çay ve Tanju Çay (velayeten Habibe Çay) aley-
hıne mahkememızde açılan ortakJjğın gıdenlmesı davasmda venlen ara kaıan gereğınce;
Davacı vekilı dilekçesınde lstanbul Kadıköy Içerenköy Tepetarla Mah. 4. Bölge Dere Sk. No: 8 sayılı adreste kâın tapuda 251 pafta,
2417 ada, 4 parselde kayıtlı 140 m2 miktarlı arsanın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesi talebinde bulunmuş, davalılann tebligat ad-
resi olarak Içerenköy Tepetarla mahallesi Dere Sk. No: 8 Kadıköy adresinin bildirildiği, ancak yapılan tebligatlara ve araştırmalara rağ-
men davalılara ulaşılamadığı gibi diğer bir adresleri de tespit edilememiş olup Ugililerin duruşma günü olan 3.10.2000 günu saat 09.55'te
mahkememızde hazır bulunması, HUMK 509-510 maddeleri gereğince özürsüz olarak mahkemede hazar bulunmadıkları veya bir ve-
kille temsil edılmedıklen takdirde yargılamaya gıyaplannda devam olunacağı duruşma gününün teblığı yerine kaim olmak üzere ılan
olunur. 11.7.2000
Basın: 40348
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Banka Batar mı Hiç?Derslerini kaçırmamaya özen gösterdiğinı ho-
calanmdan biri de maliyeci Prof. Günther Sam-
mer'di okulda. "Finansman Modelleri ve Seçenek-
ler" adlı iki ciltlik yapıtı salt bizim için değil, başka
üniversitelerdeki ekonomi öğrencileri için de "o/-
mazsa olmaz" bir başvuru kitabıydı. Genç, enerjik
ve çok konuşkan bir adamdı hocamız. Gelişmiş ka-
pitalist ülkelerde ekonomi bilimiyle uğraşan mes-
iektaşlannın büyük çoğunluğu gibi o da liberal eko-
nomiden yana, ekonomik yaşama devlet müdaha-
lesini reddeden inançlı bir "sajjc/"ydı. Ama ders-
lerini izleyen "solcu" öğrencilerine karşı da alabil-
diğine hoşgörülüydü. 1968 yılının o kıpır kıpır ay-
lannda kendisine hazıriadığımız "tuzak"\ara önce
düşer gibi yapar, bızlen heyecanlandınr, sonra da
bu tuzaklara niçin düşmediğinı anlatırdı. Bir der-
sinde, onu "mat etmek" umuduyla evde bir hafta
boyunca gece gündüz çalışıp hazıriadığım, "eko-
nomide sağlam bir mali zemin için bankalann dev-
tetleştirilmesi gereği" üzerine yaptığım konuşma-
yı sabırla dinlemiş, sözlerim bittiğinde, "Anlattık-
lannızda kuşkusuz birgerçekpayı var..." demişti,
"fakat bir varsayımdan yola çıkıyorsunuz siz... Ma-
li sermayenin özel kişilerin, gruplann elinde tekef-
leşeceğini, dolayısıyla da bunlann ekonomiye, do-
layısıyla da siyasal yaşama hükmedeceğini öngö-
rüyorsunuz..."Sonraeklemiştı, "79. yüzyıldayada
yüzyılımızın başlannda yaşıyor olsaydık belkigeçer-
li olabilirdi bu düşüncelerinız... Ama buna -belki La-
tin Amerika'daki birtakım oligarşik yapılanmalann
dışında-, hangi uygar ülkenın hukuku, demokrasi-
si, halkının toplumsal bilinci izin verebilir ki?"
Konu derste uzun uzun tartşılmıstı. Hocamız, te-
kelleşmenin kapitalizmin doğasında olduğuna,
önüne geçilemeyeceğine inanan bizleri ikna ede-
memiş <je olsa, yeni kavramlarla tanışmıştık o gün.
Bir buçuk saatlik dersin sonuna doğru, bir arka-
daşımız tartışmayı, özel bankacılıkta küçük mev-
duat sahiplerinin tasarruflarına getirmiş, "Banka
batarsa bunlann parası ne olur" diye sormuştu.
Hocamız önce soruyu anlamamış gibi bir süre dur-
muş, sonra yine bir soruyla karşılık vermışti arka-
daşımıza. "Banka batar mı hiç?" Bu sorularta bir-
likte yeni birtartışma açılmış, ders uzamıştı. O der-
sin sonunda bankacılığın, kapitalist ekonomide
mali sermayenin en temel dayanağı, en mükem-
mel, en olgunlaşmış, en güvenılir kurumu olduğu-
nu, mutlaka da öyle olması gerektiğini, bankalann
batmayacağını, eğer batan bir banka duyarsak,
bunun batmış değil "batınlmış" olacağını düşün-
memiz gerektiğini öğrenmiştik. Hocamız dersi ka-
patırken bana dönmüş, gülerek "Işte o zaman... *
demişti, 'ozaman bankalann devfetteştirilmesiniben
de düşünmeye başlayabilırim belki..."
Bankacılık yasalannın öngördüğü kuruluş ve iş-
leyiş koşullan yerine getirilen, bu koşullann yerine
getirilip getirilmediği sürekli denetlenen hukuk dev-
letlerinde bankalar batmıyordu. Özünde, ucuza
toplanan parayı pahalıya satmak demek olan, bu
temel işleyişiyle ucuza alınan kuru fasulyenın üze-
rine kâr payı konularak daha fazlasına satıldığı bir
bakkal dükkânının ışleyışinden farkı olmayan ban-
kacılıkta, hesaplanna az buçuk dikkat eden bir
bakkalın bilgisi, titizliği ve tabii ahlakı yetiyordu bir
bankanın batmamasına. Bankalar batmıyor, batı-
nlryordu. Mali sermayenin hırsızlann, ahlaksızlarm
ellerinde toplanıp tekelleştiği; büyük nufus kesim-
lerinin kayıtsız ekonomiden beslendiği; kara para-
nın kol gezdiği ülkelerde rastlanıyordu "batıkban-
kalar'a...
Bizler bunlan, başımıza gelecekleri, olup bitecek-
leri çok önceden görmüştük. Çünkü biz Türtctük.
Ekonomisi, "kriminolojik" kavramlarla tarif edilme-
ye başlanmış bir ülkenin çocuklanydık. Gördükle-
rimiz kılavuz istemiyordu!.. 12 Mart'ta, 12 Eylül'de
anamızdan emdiğimizin burnumuzdan getirilme-
sinin, o kanlı kıyımlann nedeni de yaşayacaklan-
mızı önceden görrnemiz, bunun için sokaklaradö-
külmemiz değil miydi?
Şimdi ise "batık banka mağdurian" sokaklara
dökülüyorlar. Başka bir "Türk" vatanında, Kuzey Kıb-
ns Türk Cumhuriyeti'nde "Meclis" basıyorlar. Bu-
rada da, orada da devlet bu bankalan hâlâ özen-
diriyor. Zarariannı üstlenip yeni soygunlara kapt
açıyor. Olan bitenleri gördükçe hocamı, Prof. Sam-
mer'i anımsıyorum zaman zaman... O bir "Türk" ol-
saydı da yaşadıklanmızı görseydi, ne yapardı aca-
ba? Sonra bizimkiler, bizim "hocalanmız", bizim
"özelleştirmeci profesörierimiz" geliyor aklıma...
Onlar ne diyor bu işlere sahi? Niçin hiç konuşmu-
yorlar? Niçin hiç ağızlannı açmıyoriar? Hep böyle
suskun mu kalacaklar? Peki, derste ne yapacak-
lar o zaman? Tuhaf olmayacak mı?
Faks:0212-72384 97
e-posta: dkavukcuoğlu@tuyap.com
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/ Genellikle 1
yelken bezın-
den ya da 2
meşinden ya- 3
pılmış büyük .
heybe... Nazik
olmayan. 2/
"Ne atom
bombası / Ne
Londra Kon-
feransı / Bir 8
elinde cımbız/ g
Bir elinde — /
Umurunda mı dünya"
(OrhanVeli)...Önem- 1
li tarihsel olgu. 3/Bır 2
nota... Çirozluktan 3
sonra yağlanmaya 4
başlayan uskumru. 4/ 5
Yankı... Boşlukta 6
300.000 km/sn'lik bir 7
hi2İayayılanışıktane- „
ciği. 5/ Giyım süsle-
mede ya da şapka,
çanta, sepet örmede kullanılan parlak ve dayanık-
h şerit. 6/ Göğün yedınci katında olduğu varsayı-
lan bir makam... Fizikte kullanılan bir güç birimi.
II Ev makarnası... Brezilya'nın plaka işareti. 8/ Ka-
naat... Bir tür deniz taşımacıhğı. 9/ Eski Mısır'da
güneş tannsı... Üstün, çok iyi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Ayın ve kimi yıldızlann dolayındaki ışık çevre-
si... Kâğıt üretimiyle ilgili kuruluşumuzun kısa ya-
zılışı. II Kafıye... Gelir. 3/ Radon elementinin sim-
gesi... Bir poliçenın arkasına yazılan havale emri.
4/ Denizli'nın bir ilçesi... Eskı bir uzunluk ölçüsü.
5/ Namus. 67 Kısa tüylü bır av köpeğı... Bir işi yap-
tırabilme gücü. II Az tavlı toprak... "Cezmi —:"
Atletimiz. 8/ Avukatlann bağlı olduğu meslek ku-
ruluşu... Bir değiş tokuşta üste verilen şey. 9/ Din-
sel tören... Sürütme ağı.
s
1
M
Ü
L
T
A
N
E
A
N
A
C
iE
R
E
N
L
S
D
|
O
M
|
O
D
Y
A
•A
B
B
A
•O
A
F
T
|
R
U
T
IN
N
I
s
u
IT
E
G
Y
Ü
K
1A
|
Z
O
L
U
R
|
O
L
A
Y
Z
u
1u
R
T
A
A