25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 0 HAZİRAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA JVLJI-iJ. L J 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Ali Özgentürk, 'Balalayka'yı son derece eğlenceli bir yolculuk olarak tanımlıyor Yaşama dair her şey bu fîlındeKüMrSeırö-Afi Özgentürk, 1997 yılında çektiği 'Mektup' fılminden sonra yeni filmi 'Balalayka'nın çe- kiınlerine 1 Temmuz'da Batum'dabaş- lıyor. Özgentûrk'ûn 'SOD derece eğlence- li bir yolculuk filmi' diye tanımladığı 'Balalayka' Batum'dan tstanbul'a gi- den otobüste bir araya gelen değişik mesleklerden, farklı düşlerle yola çı- kan insanlann öyküsûnü anlatıyor. Uç erkek kardeş, babalannın isteği üze- rine babalannın arkadaşının tabutunu Rusya'dan Istanbul'a getirmek üzere yola çıkar. Bu otobüse çeşitlı durak- larda tiyatrocudan balerine, doktor- dan çalgıcıya kadar türlü türlü insan biner. Böylece üç günlük yolculuk bo- yunca neşenin, hüznün, düğünün duy- gulanyla bir otobüs yolculuğu yaşa- nır. Filmin oyuncu kadrosu da hayli ka- labalık. Kemal SunaL Cem Davran ve 1997 'de Oscar ödüllerinde 'En lyi Ya- bancı Fttm Adayı' olan 'Hırsız' fılmi- nin başrol oyuncusu Yekaterina Red- nikova başrolü paylaşıyor. Dığer önem- li rollerde ıse Nadezha Gorelova, Ozan Güven, Kutay Köktürk ve Anlay Uhı- ışık yer aüyor. Ali Özgentürk, filmin, adını taşıdığı Balalayka dansı gıbi ha- reketli, neşeli ve eğlenceli bir fılm olacağından emin: "Hem oyuncular, hem set ekibi hem de ben eğJenerek bu filmi çekeceğiz. Bu da filmin kendia- ne de yansıyacak." Sinemada herkesin bazı kahplaş- mış düşüncelerle hareketettiğini söy- leyen Özgentürk, kendi filmini kome- di, polıtik ya da duygusal olarak nıte- lemekten kaçınıyor: "Her film, kendi yolunda gider. Benim filmde de yaşa- ma dairher şe>'var. PoGtikada vu;duy- gudavar." Kendisinin yarattığı bir hikâyeden yola çıkarak dört- beş kişi bir araya ge- lerek oluşturulan senaryonun danış- manlığıru Zeki Ökten ve Rüstem lb- rahhnbekov yaprruş. Özgentürk, bir- takım ters rastlantılan bir araya getır- Hertnitage ışbımğı ST. PETERSBURG (AA) - Dün- ya sanatının sergilenmesinde iki dev mûze olan Guggenheim ile Hermi- tage, uluslararası müze ağı oluştur- makve geniş yelpazedekı koleksiyon- lannın bır kısmını paylaşmak ama- cıyla uzun vadeli bir anlaşma imza- ladı. Rusya'nın Hermitage Müzesi, Amerika'nın Guggenheim Müze- si'nin modern sanatın sergüenme- sindeki tecrûbesinden yararlanıp fa- aliyetlerini yeniden canlandıracak. Işbirlıği çerçevesinde, Hermitage Müzesi Saray Meydanı'nda St. Pe- tersburg genel personel binasında ye- ni bir sergıleme alanı geliştirüecek. Hermitage Müzesi yönetimi, bu ye- ni alanın bir kısmını 20. yüzyılın sa- nannın sergilenmesine ayınnayı plan- hyor. NevvYork'taManhattan'ındo- ğu yakasındaki Wall Street'te yerala- cak Guggenheım'm yeni müze bi- nasında, Hermitage Müzesi koleksi- yonlan için ayn yer hazırlanacak. Vütorio Gassman öldü ROMA(AFP)-ltalya'nınenönem- li aktörlennden Vittorio Gassman I dünevindegeçirdiğikalpkrizisonu- | cu hayata veda etti. 78 yaşmdaki f Gassman, sinema hayatına 1946 yı- î hnda çevirdiği fılmle başlamıştı. j 1975 yılmdaçevirdiği 'Kadın Koku- |, su' filmi üe Cannes Film Festiva- | li'nde en iyi erkekoyuncu ödülüka- | zanmıştı. 'Acı Pırinç', 'Anna', 'Bir- % birimiziokadarçoksevmiştikki' 'Te- -f> ras' ve 'Büyük Isyan' gibi önemli Ital- ; yan yapımı filmlerin yanı sıra King | Vidor'un'SavaşveBanş'veRobert 5. Altman'm'AWeddmg'adhfilmle- h de sanatçının Amenka'da gerçek- leştirdiği yapımlar arasında yer ab- yor. Cenova doğumlu oyuncu, Ro- ma'dakı 'Uluslarası Drama Sanatla- n Akademısi'nde öğrenim gördük- ten sonra 40 tiyatro oyununda rol al- mıştı. Yönetmenliği de deneyen Gass- man'ın İtaryan Halk Tiyatrosu' ad- lı bir tiyatro ştrketi vardı. ilmde politika da var, duygu da var. Birtakım ters rastlantılan bir araya getirmeye çalıştım. Aslında günlük yaşamda bir araya gelmesi mümkün olmayan değişik sınıflardan karakterleri kullandım. Insanlar dans ederek, şarkı söyleyerek, gülerek, aynlarak, kızarak, ağlayarak bir yolculuk yapıyorlar. Bu bir yol değil, bir yolculuğun filmi. • v - • , • ? . meye çahşmış: "Ashnda günlük yaşam- da bir araya gelmesi mümkün olnıa- yan değişikişkrden, değiak sınıflardan karakterleri kullandım. Insanlardans ederek, şarkı söyleyerek, birbiıierine gülerek, aynlarak, kızarak, ağlayarak bir yolculuk yapıyorlar. Bu bir yol de- ğil, bir yoJcuİugun filmi." Filmin iç mekânı olarak genellikle otobüsü kullanacaklannı ifade eden özgentürk, daha çok otobüsün verdi- ği mola yerleri, dağlar, ovalar, göller eşliğinde görsel bir film ortaya çıka- racaklannı da sözlerine ekledi. 'Balalayka'nın senaryosu ise Isıl öz- gentürk'e ait: "BufOmde önemliolan, her kosulda. her zorhığa karşın yaşan- bmtzdaki en önemli ölçeğin gerçeköz- gürlük olduğuna dair bir mesaj içer- mesi. Otobüste bir araya gelen tdşfler arasında aşk, hayat, ölüm arasında gi- dip gelenduygular üç-dört günlük bir ölçekteyaşanrvor. Yaşamda varolan her şey burada yasamyor. Potitika, sanat, sorumluluklar ve duygular-'' Yaşam kadar komik ve acıkh Başrol oyunculanndan Kemal Su- nal, üç kardeşten en büyüğü olan Ne- cati'yi canlandınyor. "Dürüst, doğ- ru, değeıierinden şaşmayan bir insa- m oynuyorum. Bence Türkiye'deki in- sanlann çoğunu temsil edryorum." Aıleden küçük yaşta aynlan ve uzun yıllar denizcilik yaptıktan sonra ağa- beyi ve kardeşi ile bir araya gelen or- tanca kardeşi canlandıran Cem Dav- ran, Kemal Sunal'la aynı filmde yer almalan yüzünden 'Balalayka'nın bir komedi filmi olarak nitelenmemesi gerektiğinin altmı çiziyor: "Bu, ayn hikâyeleri ve hayanan gefişmiş,ama or- takpaydada iyi insan ohnakla birleşen insanlann hikâyesi. Komik öğeler de var. Ama aslında çok derin ve günü- müzdeki var olan birçok problemi or- taya koyan biryapan. Yaşam kadar ko- mik ve yaşam kadar acıkh." Almanya'dan gelen tanımadığı ba- bası ve uzun süredir görmediği ağa- beyleri ile karşılaşan en küçük kardeş Mehmet'i canlandıran Ozan Güven, 'Babüayka'da aşkın gücünün kamt- landığını vurguluyor: "Sadece iki ld- şideğO, dört,hattabeşkişiarasındage- nşen bir aşk söz konusu. Bence daha da ilginç olanı, minibüse binen kadm- lann kendiözelsosyalkünlflderi dışm- da çok farkh yapıda in«ml^r oklukla- n ortaya çıkîyor ve aşk bu noktada devreye giriyor.'' Rus başrol oyunculanndan Nadez- ha Gorelova, küçük kardeş Mehmet'in âşık olduğu tiyatrocu Nina'yı canlan- dınyor. Nina karakteri için 'bıçaksır- tmda yürüyen biri' tanımlamasını ya- pıyor: "Nina, Batum'daki tiyatro ka- pamnca tstanbul'a gelen bir genç kız. Ama gelmeden önce başanh otanayı hedefliyor. Hatta bu yüzden Türkçe bîle öğreniyor. Daha sonra bir anda gelişen bir aşk yüzünden işi ve duygu- lan arasında kalryor. Ashnda tstan- bul'da onu nelerin bekkdiği de meç- huL Doğru bir karar vermesi lazmı ve bunu çok çabuk vermesi lazım. Ashn- da bu açıdan pek çok kadının yaşadı- ğı evrensd bir problemi açjğa çıkan- yor." Gorelova, filmde doruk noktalarda Türkçe konuşacağı için hâlâ ders ab- yor. Filmdeki diğer aşk ise muavin ile balerin Olga arasında gelişiyor. Atüay Uluışık, Olga'yı bu bataktan kurtanp onunla evlenen muavin ro- lünde: "Fflm, ashnda Rusya'dan Tür- kiye'yeumutiaria gefcn kadmlarm tra- jedisi üzerine egfliyor. Bu yüzden son- Iara doğru mafyavari gelişmeler de ohıyor. Oiga ve muavinin yakuüaşma- sı, kara mizahın ve batağın içinde, ohunnıvebeyaz bir karakterolarak or- taya çıkîyor. Zaten filmin sonunda da benim Olga'yla evlendikten sonra bir köyde dans ederkenki görüntümüz üzerine jenerik akıyor. Film, bu sıkın- ü ve sorunlanniçinden umutmesajı ile bitiyor." AYDIN DOĞAN ULUSLARARASI KARİKATÜR YARIŞMASI Rus Garif Basyrov'un Kümlr Servisi - Aydm Doğan Vakfı tarafından düzenlenen 'Aydm Doğan Uluslararası Karikatür Yanşmas'nın onyedincisinin sonuçlan açıklandı. Seçiciler Kurulu, XVII.Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yanşması birinciliği için Rus sanatçı Garif Basyrov'u seçti. Sanatçı 8000 ABD Dolan üe Aydm Doğan Vakfi Birincilik Ödülü, Karikatür Bakanlığı Plaketi ile Hürriyet Gazetesi Alhn Plaketi'ni alacak. Yanşmanın ikincıliğine Hırvat sanatçı Ceric Zeljko seçildı. Zeljko 5000 ABD Dolan ile Aydm Doğan Vakfi tkincilik ödülü'nü ve Milliyet Gazetesi Altm Plaketi'ni alacak. Hırvat sanatçı Oton Anton Reisinger ise üçüncülüğe değer görüldü. Sanatçı 3500 ABD • Yanşmanın ikinciliğine Hırvat sanatçı Ceric Zeljko seçildi. Hırvat sanatçı Oton Anton Reisinger ise üçüncülüğe değer görüldü. Dolan ile Aydm Doğan Vakfi Üçüncülük Ödülü ve Radikal Gazetesi Gümüş Plaketi'ni alacak. 89 ülke çizerinin katıldığı yanşmamn Seçiciler Kurulu Arjantinli sanatçı Guillermo Mordflk» başkanlığında Latif Demirci, Selçuk DemireL Gürbüz Doğan Ekşioğhı, John Jensen (tngiltere), Hüsamettin Koçan, Bas Mitropoukts (Yunanistan), Poul Erik Poulsen (Danimarka), Turhan Selçuk. Sergei Tunin (Rusya Federasyonu)'den oluştu ve 372 yapıtı değerlendirdi. Seçiciler Kurulu'nun Başan Ödülü'ne değer gördüğu diğer sanatçılar da şöyle: Rumen Dragostinov (Bulgaristan), Mihai Ignat (Romanya), Hafiz Nesiroğlu (Azerbaycan), Jordan Pop- Diev (Makedonya , . Cumhunyeti), Vladimir " v Semerenko (Rusya Federasyonu), Ali Shahah' (Iran), Ksenia Shflova (Rusya Federasyonu), Sergey Sichenko (Israil), Mariusz Stavvarsld (Polonya), Hkko Toyomasu (Japonya), Vlado Volas (Yugoslavya Federal Cumhunyeti) ve Zhang Jıa Xue (Çın Halk Cumhuriyeti) XVII.Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yanşması'nda derece alan sanatçılann ödülleri 9 Kasun 2000 tarihinde Ankara'da yapılacak törenle verilecek. Günseli Kato 'dan bir performans bir enstalasyon Kimlikten kimliğegeçîş Küttür Servisi - Osmanlı minyatürü ve geleneksel Ja- pon resım sanaü uzmanı ola- rak 17 yıl Japonya'da yaşa- yan sanatçı Günseli Kato, Ihlamur Kasn'nda,'Abenk, Cenkve Beden' adlı bir per- formans gerçekleştirdi. 1998 yılmda Ercüment Kalmık Müzesi'inde 'OMuğuGibi', Aya Irini'de ise 'tstanbuTun Binyıh' konulu performans- lanyla dıkkat çeken sanatçı bu kez gelenek ve heterojen kımlık arasındaki uzlaşma- lan vekarşıtlıklan irdeleyen bir enstalasyonla Japon- ya'dan Türkiye'ye dönüşün- de kimlikten kimliğe geçiş eylemı sundu. Kato'nunper- fonnanslan geleneksel sa- natla başladığı resim üreti- minin öznel uyarmalannı içerivor ve bir enstalasyon- la tamamlanıyor. Buetkin- Hkte 'ahenk' uygunluk, eğ- lence ve isteği, 'cenk' hete- rpjen ortamlardaki karşıthk- lan ve gerilimleri, 'beden' ise modernizmin tanımladığı 'kusıırsuz' kadın gövdesi- nin ve post-modernizmin 'özgürleşmiş' kadmgövde- sinin devinimini tanımlıyor. 'Ahenk,CenkveBeden'de ise Kato, Osmaniı ve Japon kül- türleri için düşündukLııi)* içeren bir kurguda, gelenek ve modernizmin çaüşması- uyumu içinde bedenin ge- çirdiği ve onu örten giysile- rin yararhğı değişimlerin bir dökümünü yapıyor. Üd kültür arasındaki~ benzerHkler Sanatçı önce iki kültürara- sındaki görsel biçimsel ben- zerliklere Osmanlı minya- türieri ile Japon resimlerini karşılaşunyor. Bu minyatür- ler ve resimlerdeki yüzlerin, giysilerin, giyün kuşam ay- nntılannın, kumaş desenle- rin benzerliğinin ötesinde, kadın ve erkeğin yüz ifade- sindeki çizgilerindeki ben- zerlik, onlan cinsel kimlik- lerinden sıymyor. Ancak giy- silerinden ayırt edebileceği- miz erkekve kadın, bu min- yatürlerde 'cennet düzeni' içindeki uyumu temsil eder- ken gerçekte toplumlarda iıyumsuz' birdüzende varol- malan dikkat çekiyor. Performansuı ana malze- mesi olan Kato'nun gövde- si, modernizmin tanımladı- ğı 'kusursuz' kadın gövde- sinin, postmodernizmin ta- mmladığı 'özgürleşmiş' ka- dın gövdesinin devinimleri- ni irenyor. Kato'nun ikinci malzemesı olan gıysiler ise 'geleneksel gh sfler-üretihıûş giysiler' ve kadın-erkek giy- sileri olarak ikiye aynhyor. Geleneksel giysileri ararken iki kültür arasındaki benzer- ükletin izini süren sanatçı, Ja- ponya'da işçilenn ve Sho- gun'lann giydiği Cikatabi- denilen, yumuşak deriden yapılmış erkek ayakkabıla- nnı giyerken erkeklere bi- çikniş bir özgürlüğü de gi- yinmiş oluyor. Kato'nun per- formans sırasında giydiği gıysilerden ilkı, Japonya'da bulduğu üzerinde bulut de- senleri olan, Osmanlı kültü- ründeki kaftanı andıran, ge- leneksel bır No tiyatrosu er- kek oyuncu kostümü, diğe- ri ise Işıko'nun tasanmladı- ğı, kuyruklu siyah bir man- to. Kato'nun bu performans için ürettiği üç yapıt bir kü- re, bir silindir, ve 50 m'lik dev birresim minyatürlerden aktanünış ve büyütülmüş imgelerle bezenmiş. Bu üç yapıt, evren, dünya düzeni, ve kadm-erkek düzeni için- de, insanın kendine kendi varlığını kanıtlaması için ya- ratbğı sanat metaforlan ola- rakperformansın içinde yer alıyor. KEDİ GOZU VECDİ SA\AR Cinayeti GÖPdiim Suç mahallinden geliyorum: Zeugma'dan... Ora- da yaşadıklanmı sıcağı sıcağına anlatmam gereki- yor, cinayeti kendi gözleri ile göremeyen kedilere. An- latmazsam, gene yanıttmaya kalkacaklar sizleri. Baş- ladılarbile. Bakın ne diyorGaziantep Müzesi'nde gö- revli bir arkeolog: "Yaklaşık2.5 kilometre uzunluğu- na yayı/an bir kentin hepsini kazsanız, çıkan eserfe- ri koruyacak yer bulamazsınız." Bir başkası: "Zaten en önemli bölgeler suyun altında kalmadı. Meseie abartılıyor..." özetle, sorumlu bakan ve bürokrasi, bu cinayeti de "olağan" dnayetierden biri olarak gösterip işin için- den sjynlmak telaşında. Kültür Bakanı, yerel basın- dan bir gazetecinin ısran üzerine yaklaşık bir ay ön- ce gelmiş Zeugma'ya. Gelmiş, görmüş, dönmüş. Tıpkı Başbakan Ecevrt gibi. O da, cinayetin ikinci per- de finalinden bir gun önce geldi. Başbakan gelecek diye alelacele bir yol yapıldı antik kalıntılann üst kıs- mına. Köylüler anlatıyor: "Greyderler Başbakan için yolkazarken mozaiklerçıktı. Alelacele kapattılarüs- tünü..." Bu cinayetin fazla özgün bir yanı olmadığı söyle- nebilir "Bunun gibi nice cinayetlerişleniyor ülkemiz- de" denitebilir. Ama olanlardan ders çıkarabilmek içTn aynntıya inmekte yarar var. Zeugma kenti, 2000 yıldır pek çok uygarlığa ev sa- hipliği yapmış. Eski Yunancada "geçit" ya da "köp- rüyeri" anlamına geliyor. Fırat'ın en kolay geçit ver- diği yerlerden biri olan Zeugma, M.ö. 1. yüzyılda böl- gede egemen olan Kommagenes Krallığrnın dört bü- yük kentinden biriymiş. Büyük Iskender'in büyük doğu seferinde Fırat'ı bu noktadan geçtiği söyleni- yor. Roma döneminde çok zengin bir ticaret kenti ve askeri garnizon konumundaymış. Anadolu'ya gelen Türkler ise, Saba Melikesi Belkıs'ın ülkesine benzet- tiklerinden, Belkıs adını vermişler. Zeugma'da eşsiz hazinelerin yattığını bizden ön- ce yabancılar keşfetmiş, her zaman olduğu gibi. Da- ha 19. yüzyılda soygunlar başlamış. Bu işin öncüle- rinden bırinin, ünlü Ingiliz casusu Lawrence (of Ara- bia) olduğu söyleniyor. (Lawrence'ın motosikleti Ga- ziantep Müzesi'nde sergileniyor) Birbirinden değer- li nice yapıt, sallarla Suriye'ye, oradan da Avrupa'ya kaçırılmış. tabıi, yertiler de keşfetmiş çevrelerindeki taşlann değerini... Bilim adamlannın ilgisi ise 1970'ler- de başlamış. önce yabancı uzmanlar, ardından bi- zim arkeologlar makaleler yayımlamışlar. 1990'lann başında bir kaçak kazı bulunmuş. Bir Dionizos ve Ariadna mozayiği çtkmışyapılan kazılarda. Koaıma attına alınmış bu mozaik. (Ama nasıl oimuşsa olmuş, bu mozaiğin üçte ikisi çalınıvermiş 1998'de!) 1993'te Avustralyalı arkeolog David Kennedy halen Gaziantep Müzesi'nde oian, oitasıncia fıskıye bulunan değerii mozaığı çıkartmış gün ışığına. Ken- nedy, National Geographic'in de aralannda bulun- duğu pek çok kuruma başvurmuş, ama kazılar için gerekli finansmanı bulamamış. Uluslararası kuruluşlar ve yabancı basın da yıllar- dır variığı bilinen bu değerii hazinelerie ilgilenmemiş kısacası. Yani, suç yalnızca bizim yetkililerimizde (bolgedeki kültür varlıklannı korumak adınayeterti bir çabaya girişmeyen GAP Idaresi'nde, baraj yetkilile- rinde, ontan uyarmayan -diyelim söz dinlemediler, dün- yayı ayağa kaldırmayan- Kültür Bakanlığı'nda) de- ğil. Agatha Christie romanlanndaki gibi kolektrf bir suçla karşı karşıyayız. 1989-99 yıllan arasında Gaziantep Müzesi Mü- dürlüğü'nü yapan Rrfat Ergeç, daha 9O'lı yıllann ba- şında dünyadaki arkeoloji uzmanlanna imdat çağn- lan göndermiş. Vakit daha da geç olmadan Zeug- ma'yı kurtaralım diye (Ulusal basının o zamanlar ye- terii duyariılığı göstermediğinden yakınıyor). Bir tek yerden, Fransa Nantes Üniversitesi'nden olumlu ya- nrt gelmiş. 1996'da Catherine Abadie Reynal ka- zılara başlamış. Şimdi sular altında olan Roma villa- lanna ilişkin ilk buluntular ona ait. Ne var ki, onun da fazla uzun sürmemiş çalışması. Gaziantep Müzesi yetkilileri, bıraktığı yerden sürdürmüşler çalışmalan. Çıkan değerti mozaikler, heykeller ve mühürierin ya- nı sıra, bir eski Tunççağ nekropolu ortaya çıkanlmış. Zeugma'nın cam taneli mozaikleri, Antakya mo- zaikleri ile boy ölçüşebilecek güzellikte. Turuncu, koyu yeşil ve açık mavi gibi doğal taş veya mermer- lerden elde edilemeyen renkler, cama işlenip moza- iğe aktanlmış. Uzmanlann bir bölümü, kentin Fırat'ın sulan altın- da kalan kısmının en zengin kesim olduğunu iddia ederken, resmi ağızlar tam tersini söylüyor. Ne de olsa, "fazla bir kayıp yok" diyerek meseteyi kapat- mak işlerine geliyor. Zaten bakanlık, arkeologlara konuşmayasağı koymuş. Yabancı uzmanlarsa, Tür- kiye'nin ikjisizliği karşısında şaşkın. Halen, sulann kap- lamadığı alanlarda kazıya devam edenler ise ser ve- rip sır vermiyor. Kazı izinlerinin iptal edilme tehlike- si, Demokles'in kılıcı gibi üzerierinde sallanıyor çürv kü. Bu arada, Kültür Bakanımız da sinekten yağ çı- kanma peşinde. Hazır, Zeugma meşhur olmuşken, Amerika'dan gelen kayıp mozaik parçasını törenle yenne koyacakmış. Kendi bulmuşçasına! Oysa her» kes biliyor ki, bu parçanın geri dönüşü, "devletimi- zin karariılığı sonucu" değil, Kanadalı mozaik uzmaf nı Sheila Campbell'in kayıp mozaiği Amerika'dakj Houston Rice Universitesi Menil koleksiyonunda gö- rerek, durumdan Gaziantep Müzesi'ni haberdar et- mesinin ve Menil koleksiyonu sorumlulannın dürüst yaklaşımlannın sonucu. llgili ve yetkililerimizin kay- bolan tarih ve küttür değerlerine karşı ne denli du- yarlı olduklannı gösteren bir örneği, Zeugma drarm New York Times'ta yayımlandığında heyecanla yar- dıma koşan Amerikalı bir işadamının hikâyesini de haftaya bırakalım dilerseniz. Pekhıeller Açık Radyo'ya konuk ohıyop I Kültür Servisi - Dünyaca ünlü piyanistlerimiz Güher- Süher Pekinel kardeşler, Bach bestelerini caz tarzında yorumladıklan yeni albümleri 'Take Bach' ile ilgili olarak, bugün saat 19.00'da Açık Radyo'da, Açık Dergi programına konuk oluyorlar. Pekineller, Universal Music'ten çıkan 'Take Bach' albümünden örneklenn de yer alacağı programda, müzikal anlayışlanndaki değişim ve gelecekteki projelerinden bahsedecekler. 8eJçttkta aytıK dergl ,.~ yayımlanıyop • SELÇUK (AA) - Efes antik kenti, Meryemana Evi, Efes Antik Tiyatro gibi mekânlanyla her yıl dünyanın her yerinden yüz binlerce turist çeken Selçuk'ta, 'Uygarlıklar Beşiğı Selçuk' adıyla aylık dergi yayımlanmaya başladı. Derginin fıkır, sanat, kültür ve tunzm içerikli olacağı açıklandı. 32 sayfahk yeni derginin ilk sayısında bu yıl ilk kez Selçuk ve Kuşadası'nda düzenlenen 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği, Selçuk'ta Rumlardan kalma evlerin bulunduğu Şirince Köyü, adını Atatürk'ün koyduğu Çamlık Köyü, Efes antik kenti ve turizmi konu edinen yazılar yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle