Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 0 HAZİRAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
JVLJI-iJ. L J 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Ali Özgentürk, 'Balalayka'yı son derece eğlenceli bir yolculuk olarak tanımlıyor
Yaşama dair her şey bu fîlındeKüMrSeırö-Afi Özgentürk, 1997
yılında çektiği 'Mektup' fılminden
sonra yeni filmi 'Balalayka'nın çe-
kiınlerine 1 Temmuz'da Batum'dabaş-
lıyor.
Özgentûrk'ûn 'SOD derece eğlence-
li bir yolculuk filmi' diye tanımladığı
'Balalayka' Batum'dan tstanbul'a gi-
den otobüste bir araya gelen değişik
mesleklerden, farklı düşlerle yola çı-
kan insanlann öyküsûnü anlatıyor. Uç
erkek kardeş, babalannın isteği üze-
rine babalannın arkadaşının tabutunu
Rusya'dan Istanbul'a getirmek üzere
yola çıkar. Bu otobüse çeşitlı durak-
larda tiyatrocudan balerine, doktor-
dan çalgıcıya kadar türlü türlü insan
biner. Böylece üç günlük yolculuk bo-
yunca neşenin, hüznün, düğünün duy-
gulanyla bir otobüs yolculuğu yaşa-
nır.
Filmin oyuncu kadrosu da hayli ka-
labalık. Kemal SunaL Cem Davran ve
1997 'de Oscar ödüllerinde 'En lyi Ya-
bancı Fttm Adayı' olan 'Hırsız' fılmi-
nin başrol oyuncusu Yekaterina Red-
nikova başrolü paylaşıyor. Dığer önem-
li rollerde ıse Nadezha Gorelova, Ozan
Güven, Kutay Köktürk ve Anlay Uhı-
ışık yer aüyor. Ali Özgentürk, filmin,
adını taşıdığı Balalayka dansı gıbi ha-
reketli, neşeli ve eğlenceli bir fılm
olacağından emin: "Hem oyuncular,
hem set ekibi hem de ben eğJenerek bu
filmi çekeceğiz. Bu da filmin kendia-
ne de yansıyacak."
Sinemada herkesin bazı kahplaş-
mış düşüncelerle hareketettiğini söy-
leyen Özgentürk, kendi filmini kome-
di, polıtik ya da duygusal olarak nıte-
lemekten kaçınıyor: "Her film, kendi
yolunda gider. Benim filmde de yaşa-
ma dairher şe>'var. PoGtikada vu;duy-
gudavar."
Kendisinin yarattığı bir hikâyeden
yola çıkarak dört- beş kişi bir araya ge-
lerek oluşturulan senaryonun danış-
manlığıru Zeki Ökten ve Rüstem lb-
rahhnbekov yaprruş. Özgentürk, bir-
takım ters rastlantılan bir araya getır-
Hertnitage
ışbımğı
ST. PETERSBURG (AA) - Dün-
ya sanatının sergilenmesinde iki dev
mûze olan Guggenheim ile Hermi-
tage, uluslararası müze ağı oluştur-
makve geniş yelpazedekı koleksiyon-
lannın bır kısmını paylaşmak ama-
cıyla uzun vadeli bir anlaşma imza-
ladı. Rusya'nın Hermitage Müzesi,
Amerika'nın Guggenheim Müze-
si'nin modern sanatın sergüenme-
sindeki tecrûbesinden yararlanıp fa-
aliyetlerini yeniden canlandıracak.
Işbirlıği çerçevesinde, Hermitage
Müzesi Saray Meydanı'nda St. Pe-
tersburg genel personel binasında ye-
ni bir sergıleme alanı geliştirüecek.
Hermitage Müzesi yönetimi, bu ye-
ni alanın bir kısmını 20. yüzyılın sa-
nannın sergilenmesine ayınnayı plan-
hyor. NevvYork'taManhattan'ındo-
ğu yakasındaki Wall Street'te yerala-
cak Guggenheım'm yeni müze bi-
nasında, Hermitage Müzesi koleksi-
yonlan için ayn yer hazırlanacak.
Vütorio
Gassman öldü
ROMA(AFP)-ltalya'nınenönem-
li aktörlennden Vittorio Gassman
I dünevindegeçirdiğikalpkrizisonu-
| cu hayata veda etti. 78 yaşmdaki
f Gassman, sinema hayatına 1946 yı-
î hnda çevirdiği fılmle başlamıştı.
j 1975 yılmdaçevirdiği 'Kadın Koku-
|, su' filmi üe Cannes Film Festiva-
| li'nde en iyi erkekoyuncu ödülüka-
| zanmıştı. 'Acı Pırinç', 'Anna', 'Bir-
% birimiziokadarçoksevmiştikki' 'Te-
-f> ras' ve 'Büyük Isyan' gibi önemli Ital-
; yan yapımı filmlerin yanı sıra King
| Vidor'un'SavaşveBanş'veRobert
5. Altman'm'AWeddmg'adhfilmle-
h de sanatçının Amenka'da gerçek-
leştirdiği yapımlar arasında yer ab-
yor. Cenova doğumlu oyuncu, Ro-
ma'dakı 'Uluslarası Drama Sanatla-
n Akademısi'nde öğrenim gördük-
ten sonra 40 tiyatro oyununda rol al-
mıştı. Yönetmenliği de deneyen Gass-
man'ın İtaryan Halk Tiyatrosu' ad-
lı bir tiyatro ştrketi vardı.
ilmde politika da var, duygu da var. Birtakım ters
rastlantılan bir araya getirmeye çalıştım. Aslında
günlük yaşamda bir araya gelmesi mümkün olmayan
değişik sınıflardan karakterleri kullandım. Insanlar
dans ederek, şarkı söyleyerek, gülerek, aynlarak,
kızarak, ağlayarak bir yolculuk yapıyorlar. Bu bir yol
değil, bir yolculuğun filmi. • v - • , • ? .
meye çahşmış: "Ashnda günlük yaşam-
da bir araya gelmesi mümkün olnıa-
yan değişikişkrden, değiak sınıflardan
karakterleri kullandım. Insanlardans
ederek, şarkı söyleyerek, birbiıierine
gülerek, aynlarak, kızarak, ağlayarak
bir yolculuk yapıyorlar. Bu bir yol de-
ğil, bir yoJcuİugun filmi."
Filmin iç mekânı olarak genellikle
otobüsü kullanacaklannı ifade eden
özgentürk, daha çok otobüsün verdi-
ği mola yerleri, dağlar, ovalar, göller
eşliğinde görsel bir film ortaya çıka-
racaklannı da sözlerine ekledi.
'Balalayka'nın senaryosu ise Isıl öz-
gentürk'e ait: "BufOmde önemliolan,
her kosulda. her zorhığa karşın yaşan-
bmtzdaki en önemli ölçeğin gerçeköz-
gürlük olduğuna dair bir mesaj içer-
mesi. Otobüste bir araya gelen tdşfler
arasında aşk, hayat, ölüm arasında gi-
dip gelenduygular üç-dört günlük bir
ölçekteyaşanrvor. Yaşamda varolan her
şey burada yasamyor. Potitika, sanat,
sorumluluklar ve duygular-''
Yaşam kadar komik ve acıkh
Başrol oyunculanndan Kemal Su-
nal, üç kardeşten en büyüğü olan Ne-
cati'yi canlandınyor. "Dürüst, doğ-
ru, değeıierinden şaşmayan bir insa-
m oynuyorum. Bence Türkiye'deki in-
sanlann çoğunu temsil edryorum."
Aıleden küçük yaşta aynlan ve uzun
yıllar denizcilik yaptıktan sonra ağa-
beyi ve kardeşi ile bir araya gelen or-
tanca kardeşi canlandıran Cem Dav-
ran, Kemal Sunal'la aynı filmde yer
almalan yüzünden 'Balalayka'nın bir
komedi filmi olarak nitelenmemesi
gerektiğinin altmı çiziyor: "Bu, ayn
hikâyeleri ve hayanan gefişmiş,ama or-
takpaydada iyi insan ohnakla birleşen
insanlann hikâyesi. Komik öğeler de
var. Ama aslında çok derin ve günü-
müzdeki var olan birçok problemi or-
taya koyan biryapan. Yaşam kadar ko-
mik ve yaşam kadar acıkh."
Almanya'dan gelen tanımadığı ba-
bası ve uzun süredir görmediği ağa-
beyleri ile karşılaşan en küçük kardeş
Mehmet'i canlandıran Ozan Güven,
'Babüayka'da aşkın gücünün kamt-
landığını vurguluyor: "Sadece iki ld-
şideğO, dört,hattabeşkişiarasındage-
nşen bir aşk söz konusu. Bence daha
da ilginç olanı, minibüse binen kadm-
lann kendiözelsosyalkünlflderi dışm-
da çok farkh yapıda in«ml^r oklukla-
n ortaya çıkîyor ve aşk bu noktada
devreye giriyor.''
Rus başrol oyunculanndan Nadez-
ha Gorelova, küçük kardeş Mehmet'in
âşık olduğu tiyatrocu Nina'yı canlan-
dınyor. Nina karakteri için 'bıçaksır-
tmda yürüyen biri' tanımlamasını ya-
pıyor: "Nina, Batum'daki tiyatro ka-
pamnca tstanbul'a gelen bir genç kız.
Ama gelmeden önce başanh otanayı
hedefliyor. Hatta bu yüzden Türkçe
bîle öğreniyor. Daha sonra bir anda
gelişen bir aşk yüzünden işi ve duygu-
lan arasında kalryor. Ashnda tstan-
bul'da onu nelerin bekkdiği de meç-
huL Doğru bir karar vermesi lazmı ve
bunu çok çabuk vermesi lazım. Ashn-
da bu açıdan pek çok kadının yaşadı-
ğı evrensd bir problemi açjğa çıkan-
yor."
Gorelova, filmde doruk noktalarda
Türkçe konuşacağı için hâlâ ders ab-
yor. Filmdeki diğer aşk ise muavin ile
balerin Olga arasında gelişiyor.
Atüay Uluışık, Olga'yı bu bataktan
kurtanp onunla evlenen muavin ro-
lünde: "Fflm, ashnda Rusya'dan Tür-
kiye'yeumutiaria gefcn kadmlarm tra-
jedisi üzerine egfliyor. Bu yüzden son-
Iara doğru mafyavari gelişmeler de
ohıyor. Oiga ve muavinin yakuüaşma-
sı, kara mizahın ve batağın içinde,
ohunnıvebeyaz bir karakterolarak or-
taya çıkîyor. Zaten filmin sonunda da
benim Olga'yla evlendikten sonra bir
köyde dans ederkenki görüntümüz
üzerine jenerik akıyor. Film, bu sıkın-
ü ve sorunlanniçinden umutmesajı ile
bitiyor."
AYDIN DOĞAN ULUSLARARASI KARİKATÜR YARIŞMASI
Rus Garif Basyrov'un
Kümlr Servisi - Aydm Doğan
Vakfı tarafından düzenlenen
'Aydm Doğan Uluslararası
Karikatür Yanşmas'nın
onyedincisinin sonuçlan
açıklandı. Seçiciler Kurulu,
XVII.Aydın Doğan Uluslararası
Karikatür Yanşması birinciliği
için Rus sanatçı Garif Basyrov'u
seçti. Sanatçı 8000 ABD Dolan
üe Aydm Doğan Vakfi Birincilik
Ödülü, Karikatür Bakanlığı
Plaketi ile Hürriyet Gazetesi Alhn
Plaketi'ni alacak.
Yanşmanın ikincıliğine Hırvat
sanatçı Ceric Zeljko seçildı.
Zeljko 5000 ABD Dolan ile
Aydm Doğan Vakfi tkincilik
ödülü'nü ve Milliyet Gazetesi
Altm Plaketi'ni alacak.
Hırvat sanatçı Oton Anton
Reisinger ise üçüncülüğe değer
görüldü. Sanatçı 3500 ABD
• Yanşmanın ikinciliğine
Hırvat sanatçı Ceric
Zeljko seçildi. Hırvat
sanatçı Oton Anton
Reisinger ise üçüncülüğe
değer görüldü.
Dolan ile Aydm Doğan Vakfi
Üçüncülük Ödülü ve Radikal
Gazetesi Gümüş Plaketi'ni
alacak. 89 ülke çizerinin katıldığı
yanşmamn Seçiciler Kurulu
Arjantinli sanatçı Guillermo
Mordflk» başkanlığında Latif
Demirci, Selçuk DemireL
Gürbüz Doğan Ekşioğhı, John
Jensen (tngiltere), Hüsamettin
Koçan, Bas Mitropoukts
(Yunanistan), Poul Erik Poulsen
(Danimarka), Turhan Selçuk.
Sergei Tunin (Rusya
Federasyonu)'den oluştu ve 372
yapıtı değerlendirdi.
Seçiciler Kurulu'nun Başan
Ödülü'ne değer gördüğu diğer
sanatçılar da şöyle:
Rumen Dragostinov (Bulgaristan),
Mihai Ignat (Romanya), Hafiz
Nesiroğlu (Azerbaycan), Jordan
Pop- Diev (Makedonya , .
Cumhunyeti), Vladimir "
v
Semerenko (Rusya Federasyonu),
Ali Shahah' (Iran), Ksenia Shflova
(Rusya Federasyonu), Sergey
Sichenko (Israil), Mariusz
Stavvarsld (Polonya), Hkko
Toyomasu (Japonya), Vlado Volas
(Yugoslavya Federal Cumhunyeti)
ve Zhang Jıa Xue (Çın Halk
Cumhuriyeti)
XVII.Aydın Doğan Uluslararası
Karikatür Yanşması'nda derece
alan sanatçılann ödülleri 9 Kasun
2000 tarihinde Ankara'da
yapılacak törenle verilecek.
Günseli Kato 'dan bir performans bir enstalasyon
Kimlikten kimliğegeçîş
Küttür Servisi - Osmanlı
minyatürü ve geleneksel Ja-
pon resım sanaü uzmanı ola-
rak 17 yıl Japonya'da yaşa-
yan sanatçı Günseli Kato,
Ihlamur Kasn'nda,'Abenk,
Cenkve Beden' adlı bir per-
formans gerçekleştirdi. 1998
yılmda Ercüment Kalmık
Müzesi'inde 'OMuğuGibi',
Aya Irini'de ise 'tstanbuTun
Binyıh' konulu performans-
lanyla dıkkat çeken sanatçı
bu kez gelenek ve heterojen
kımlık arasındaki uzlaşma-
lan vekarşıtlıklan irdeleyen
bir enstalasyonla Japon-
ya'dan Türkiye'ye dönüşün-
de kimlikten kimliğe geçiş
eylemı sundu. Kato'nunper-
fonnanslan geleneksel sa-
natla başladığı resim üreti-
minin öznel uyarmalannı
içerivor ve bir enstalasyon-
la tamamlanıyor. Buetkin-
Hkte 'ahenk' uygunluk, eğ-
lence ve isteği, 'cenk' hete-
rpjen ortamlardaki karşıthk-
lan ve gerilimleri, 'beden' ise
modernizmin tanımladığı
'kusıırsuz' kadın gövdesi-
nin ve post-modernizmin
'özgürleşmiş' kadmgövde-
sinin devinimini tanımlıyor.
'Ahenk,CenkveBeden'de ise
Kato, Osmaniı ve Japon kül-
türleri için düşündukLııi)*
içeren bir kurguda, gelenek
ve modernizmin çaüşması-
uyumu içinde bedenin ge-
çirdiği ve onu örten giysile-
rin yararhğı değişimlerin bir
dökümünü yapıyor.
Üd kültür arasındaki~
benzerHkler
Sanatçı önce iki kültürara-
sındaki görsel biçimsel ben-
zerliklere Osmanlı minya-
türieri ile Japon resimlerini
karşılaşunyor. Bu minyatür-
ler ve resimlerdeki yüzlerin,
giysilerin, giyün kuşam ay-
nntılannın, kumaş desenle-
rin benzerliğinin ötesinde,
kadın ve erkeğin yüz ifade-
sindeki çizgilerindeki ben-
zerlik, onlan cinsel kimlik-
lerinden sıymyor. Ancak giy-
silerinden ayırt edebileceği-
miz erkekve kadın, bu min-
yatürlerde 'cennet düzeni'
içindeki uyumu temsil eder-
ken gerçekte toplumlarda
iıyumsuz' birdüzende varol-
malan dikkat çekiyor.
Performansuı ana malze-
mesi olan Kato'nun gövde-
si, modernizmin tanımladı-
ğı 'kusursuz' kadın gövde-
sinin, postmodernizmin ta-
mmladığı 'özgürleşmiş' ka-
dın gövdesinin devinimleri-
ni irenyor. Kato'nun ikinci
malzemesı olan gıysiler ise
'geleneksel gh sfler-üretihıûş
giysiler' ve kadın-erkek giy-
sileri olarak ikiye aynhyor.
Geleneksel giysileri ararken
iki kültür arasındaki benzer-
ükletin izini süren sanatçı, Ja-
ponya'da işçilenn ve Sho-
gun'lann giydiği Cikatabi-
denilen, yumuşak deriden
yapılmış erkek ayakkabıla-
nnı giyerken erkeklere bi-
çikniş bir özgürlüğü de gi-
yinmiş oluyor. Kato'nun per-
formans sırasında giydiği
gıysilerden ilkı, Japonya'da
bulduğu üzerinde bulut de-
senleri olan, Osmanlı kültü-
ründeki kaftanı andıran, ge-
leneksel bır No tiyatrosu er-
kek oyuncu kostümü, diğe-
ri ise Işıko'nun tasanmladı-
ğı, kuyruklu siyah bir man-
to.
Kato'nun bu performans
için ürettiği üç yapıt bir kü-
re, bir silindir, ve 50 m'lik
dev birresim minyatürlerden
aktanünış ve büyütülmüş
imgelerle bezenmiş. Bu üç
yapıt, evren, dünya düzeni,
ve kadm-erkek düzeni için-
de, insanın kendine kendi
varlığını kanıtlaması için ya-
ratbğı sanat metaforlan ola-
rakperformansın içinde yer
alıyor.
KEDİ GOZU
VECDİ SA\AR
Cinayeti GÖPdiim
Suç mahallinden geliyorum: Zeugma'dan... Ora-
da yaşadıklanmı sıcağı sıcağına anlatmam gereki-
yor, cinayeti kendi gözleri ile göremeyen kedilere. An-
latmazsam, gene yanıttmaya kalkacaklar sizleri. Baş-
ladılarbile. Bakın ne diyorGaziantep Müzesi'nde gö-
revli bir arkeolog: "Yaklaşık2.5 kilometre uzunluğu-
na yayı/an bir kentin hepsini kazsanız, çıkan eserfe-
ri koruyacak yer bulamazsınız." Bir başkası: "Zaten
en önemli bölgeler suyun altında kalmadı. Meseie
abartılıyor..."
özetle, sorumlu bakan ve bürokrasi, bu cinayeti
de "olağan" dnayetierden biri olarak gösterip işin için-
den sjynlmak telaşında. Kültür Bakanı, yerel basın-
dan bir gazetecinin ısran üzerine yaklaşık bir ay ön-
ce gelmiş Zeugma'ya. Gelmiş, görmüş, dönmüş.
Tıpkı Başbakan Ecevrt gibi. O da, cinayetin ikinci per-
de finalinden bir gun önce geldi. Başbakan gelecek
diye alelacele bir yol yapıldı antik kalıntılann üst kıs-
mına. Köylüler anlatıyor: "Greyderler Başbakan için
yolkazarken mozaiklerçıktı. Alelacele kapattılarüs-
tünü..."
Bu cinayetin fazla özgün bir yanı olmadığı söyle-
nebilir "Bunun gibi nice cinayetlerişleniyor ülkemiz-
de" denitebilir. Ama olanlardan ders çıkarabilmek içTn
aynntıya inmekte yarar var.
Zeugma kenti, 2000 yıldır pek çok uygarlığa ev sa-
hipliği yapmış. Eski Yunancada "geçit" ya da "köp-
rüyeri" anlamına geliyor. Fırat'ın en kolay geçit ver-
diği yerlerden biri olan Zeugma, M.ö. 1. yüzyılda böl-
gede egemen olan Kommagenes Krallığrnın dört bü-
yük kentinden biriymiş. Büyük Iskender'in büyük
doğu seferinde Fırat'ı bu noktadan geçtiği söyleni-
yor. Roma döneminde çok zengin bir ticaret kenti ve
askeri garnizon konumundaymış. Anadolu'ya gelen
Türkler ise, Saba Melikesi Belkıs'ın ülkesine benzet-
tiklerinden, Belkıs adını vermişler.
Zeugma'da eşsiz hazinelerin yattığını bizden ön-
ce yabancılar keşfetmiş, her zaman olduğu gibi. Da-
ha 19. yüzyılda soygunlar başlamış. Bu işin öncüle-
rinden bırinin, ünlü Ingiliz casusu Lawrence (of Ara-
bia) olduğu söyleniyor. (Lawrence'ın motosikleti Ga-
ziantep Müzesi'nde sergileniyor) Birbirinden değer-
li nice yapıt, sallarla Suriye'ye, oradan da Avrupa'ya
kaçırılmış. tabıi, yertiler de keşfetmiş çevrelerindeki
taşlann değerini... Bilim adamlannın ilgisi ise 1970'ler-
de başlamış. önce yabancı uzmanlar, ardından bi-
zim arkeologlar makaleler yayımlamışlar. 1990'lann
başında bir kaçak kazı bulunmuş. Bir Dionizos ve
Ariadna mozayiği çtkmışyapılan kazılarda. Koaıma
attına alınmış bu mozaik. (Ama nasıl oimuşsa olmuş,
bu mozaiğin üçte ikisi çalınıvermiş 1998'de!)
1993'te Avustralyalı arkeolog David Kennedy
halen Gaziantep Müzesi'nde oian, oitasıncia fıskıye
bulunan değerii mozaığı çıkartmış gün ışığına. Ken-
nedy, National Geographic'in de aralannda bulun-
duğu pek çok kuruma başvurmuş, ama kazılar için
gerekli finansmanı bulamamış.
Uluslararası kuruluşlar ve yabancı basın da yıllar-
dır variığı bilinen bu değerii hazinelerie ilgilenmemiş
kısacası. Yani, suç yalnızca bizim yetkililerimizde
(bolgedeki kültür varlıklannı korumak adınayeterti bir
çabaya girişmeyen GAP Idaresi'nde, baraj yetkilile-
rinde, ontan uyarmayan -diyelim söz dinlemediler, dün-
yayı ayağa kaldırmayan- Kültür Bakanlığı'nda) de-
ğil. Agatha Christie romanlanndaki gibi kolektrf bir
suçla karşı karşıyayız.
1989-99 yıllan arasında Gaziantep Müzesi Mü-
dürlüğü'nü yapan Rrfat Ergeç, daha 9O'lı yıllann ba-
şında dünyadaki arkeoloji uzmanlanna imdat çağn-
lan göndermiş. Vakit daha da geç olmadan Zeug-
ma'yı kurtaralım diye (Ulusal basının o zamanlar ye-
terii duyariılığı göstermediğinden yakınıyor). Bir tek
yerden, Fransa Nantes Üniversitesi'nden olumlu ya-
nrt gelmiş. 1996'da Catherine Abadie Reynal ka-
zılara başlamış. Şimdi sular altında olan Roma villa-
lanna ilişkin ilk buluntular ona ait. Ne var ki, onun da
fazla uzun sürmemiş çalışması. Gaziantep Müzesi
yetkilileri, bıraktığı yerden sürdürmüşler çalışmalan.
Çıkan değerti mozaikler, heykeller ve mühürierin ya-
nı sıra, bir eski Tunççağ nekropolu ortaya çıkanlmış.
Zeugma'nın cam taneli mozaikleri, Antakya mo-
zaikleri ile boy ölçüşebilecek güzellikte. Turuncu,
koyu yeşil ve açık mavi gibi doğal taş veya mermer-
lerden elde edilemeyen renkler, cama işlenip moza-
iğe aktanlmış.
Uzmanlann bir bölümü, kentin Fırat'ın sulan altın-
da kalan kısmının en zengin kesim olduğunu iddia
ederken, resmi ağızlar tam tersini söylüyor. Ne de
olsa, "fazla bir kayıp yok" diyerek meseteyi kapat-
mak işlerine geliyor. Zaten bakanlık, arkeologlara
konuşmayasağı koymuş. Yabancı uzmanlarsa, Tür-
kiye'nin ikjisizliği karşısında şaşkın. Halen, sulann kap-
lamadığı alanlarda kazıya devam edenler ise ser ve-
rip sır vermiyor. Kazı izinlerinin iptal edilme tehlike-
si, Demokles'in kılıcı gibi üzerierinde sallanıyor çürv
kü.
Bu arada, Kültür Bakanımız da sinekten yağ çı-
kanma peşinde. Hazır, Zeugma meşhur olmuşken,
Amerika'dan gelen kayıp mozaik parçasını törenle
yenne koyacakmış. Kendi bulmuşçasına! Oysa her»
kes biliyor ki, bu parçanın geri dönüşü, "devletimi-
zin karariılığı sonucu" değil, Kanadalı mozaik uzmaf
nı Sheila Campbell'in kayıp mozaiği Amerika'dakj
Houston Rice Universitesi Menil koleksiyonunda gö-
rerek, durumdan Gaziantep Müzesi'ni haberdar et-
mesinin ve Menil koleksiyonu sorumlulannın dürüst
yaklaşımlannın sonucu. llgili ve yetkililerimizin kay-
bolan tarih ve küttür değerlerine karşı ne denli du-
yarlı olduklannı gösteren bir örneği, Zeugma drarm
New York Times'ta yayımlandığında heyecanla yar-
dıma koşan Amerikalı bir işadamının hikâyesini de
haftaya bırakalım dilerseniz.
Pekhıeller Açık Radyo'ya
konuk ohıyop
I Kültür Servisi - Dünyaca ünlü piyanistlerimiz
Güher- Süher Pekinel kardeşler, Bach bestelerini
caz tarzında yorumladıklan yeni albümleri 'Take
Bach' ile ilgili olarak, bugün saat 19.00'da Açık
Radyo'da, Açık Dergi programına konuk oluyorlar.
Pekineller, Universal Music'ten çıkan 'Take Bach'
albümünden örneklenn de yer alacağı programda,
müzikal anlayışlanndaki değişim ve gelecekteki
projelerinden bahsedecekler.
8eJçttkta aytıK dergl ,.~
yayımlanıyop
• SELÇUK (AA) - Efes antik kenti, Meryemana
Evi, Efes Antik Tiyatro gibi mekânlanyla her yıl
dünyanın her yerinden yüz binlerce turist çeken
Selçuk'ta, 'Uygarlıklar Beşiğı Selçuk' adıyla aylık
dergi yayımlanmaya başladı. Derginin fıkır, sanat,
kültür ve tunzm içerikli olacağı açıklandı. 32
sayfahk yeni derginin ilk sayısında bu yıl ilk kez
Selçuk ve Kuşadası'nda düzenlenen 23 Nisan
Uluslararası Çocuk Şenliği, Selçuk'ta Rumlardan
kalma evlerin bulunduğu Şirince Köyü, adını
Atatürk'ün koyduğu Çamlık Köyü, Efes antik kenti
ve turizmi konu edinen yazılar yer alıyor.