27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2000 PERŞEMBE 14 kuttur@cumhuriyet.com.tr Bu yıl 61'incisi gerçekleşen Devlet Resim ve Heykel Sergisi'ne ilişkin bir model önerisi Seçici kurulun büeşimi değişmeii Prof. Dr. TURAN EROL Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde 6 Haziran'da açılan ve 30 Haziran 2000 tarihine kadar sürecek olan 61. Devlet Resim ve Heykel Ser- gisi. beni bu etkinliğin geçmişi ve ge- leceği üzerinde bir kez daha düşündür- dü. Devlet Resim ve Heykel Sergisi ûl- kemizde sanat alanında devlet deste- ğinin tipik bir örneğidir. Altmış yüı aşan tarihinde sanatçılar arasında en çok tartışılan bir organizasyon olması, bir bakıma bu sergiden yana kaydedil- mesi gereken olumlu bir nottur. Dev- let Resim ve Heykel Sergisi ressam- lanmız ve heykeltıraşlanmız için de- ğerli bir olanak, özellikle genç sanat- çılar için kendini sınama ve kanıtla- ma alanı sayılagelmiştir. Çünkü Tür- kiye'de seçici kurul ve ödül sistemini öngören ilk büyük toplu sergi Devlet Resim ve Heykel Sergisi'ydi. tlk kez 1939 yılında Ankara Sergi Evi'nde önceki yıllarda düzenlenen "tnkılap ReHmleri", 1. ve n. "Krie?kSergi"ler- den edinilen deneyımlerin ardından ulaşılmış nihai bir çözüm olarak açı- lan Devlet Resim ve Heykel Sergisi, devlet eliyle sanat yaşamımıza getiril- miş, kurumlaşnnlmış bir organizasyon olsa bıle, özgür yaratıcıhğı özendiren yönetmeliğiyle plastik sanatlar ala- nında resmi havadan uzak, bağımsız, güdümsûz bir sanat hareketı özniteli- ğinı günümüze kadar koruyabilmiştir. Zaman zaman işleyiş, yürütme, dü- zenleme konulannda bazı teknik de- ğişıklikler geçimıiş olsa da sergi yö- netmeliğinin özgür yaratıcıhğı öngö- ren, sanatçılan eğilim, anlayış ve mal- zeme seçiminde serbest bırakan mad- desi hiç değişmeden süregelmiştir. Doğrusu, sanatçılanmız da, bazen de- ğişen siyasal koşullar altında iktidar- lann yersiz müdahalelerini savuştur- mayı bilmişler, özgür yaratıcılıktan ödün vermeye yanaşmamışlardır. Plastik sanatlar yaşamımızda dev- letin izlediği yol, aslını söylemek, ge- rekirse yön vermek şöyle dursun, ge- nelde yürek burkan bir ilgisizlik ve işi doğal akışına bırakmak olmuştur. Gerçekten de devletin sanatsal yara- tıcılık karşısındaki tutumu, hiçbir za- man radikalleşmemiş, olaya biraz da kenardan bakan bir seyirci tavnnı pek aşmamıştır. Bu durum kuşkusuz he- saplı olarak tercih edilmiş bir yakla- şım biçimi değildir, bunda bazı kül- türel ve toplumsal nedenler aramak mümkündür, ancak konuyu böyle bir yazının sınırlan içinde irdelemeye gi- nşmeyip asıl sorunlan ele alalım: Yaşadığımız süreçte devletin sanat alanındaki işlevi ne olacaktır? Tablo, heykel ahm satımının giderek verim- li bir iş alanı olmaya başlamış bulun- ması ve bu gelişmenin yanı sıra özel girişimlerce bankalar ve vakıflarca yürütülen etkinlikler, devlet desteği- nin biçim değiştirmesine yol açacak- tır. Devlet desteği başarıh, önemli ürünleri satın alma, iyi düşünülmüş ve hazırlanmış projelere parasal destek sağlama biçiminde yürütülecektir. Bu- nunla birlıkte gelenekselleşmiş, ku- rumsallaşmış bir sanat hareketinin de- vam etmesi de güzeldir. Ancak Dev- let Resim ve Heykel Sergisi, adından başlanarak yönetmeliğinde yapılacak değişikliklerle çağa uydurulmalıdır. Bu sergiye giderek zayıflayan ilgiyi canlandırmanın yollan istenirse bulu- nabilir. 61. serginin seçici kurulunun eleme ve değerlendirme çalışmalan sırasm- da yaşanılan çelişkilerden söz ermek- te yarar görüyorum. Adı Devlet Re- sim ve Heykel Sergisi olsa da, sergi yönetmeliği, resim, heykel, özgün bas- kı ve seramik ohnak üzere dört dala aynlıyor ve sanatçılara dört ayn dal- da sergiye katılma ve yanşma olana- ğı veriyor. Gözlemim, bu aynmın gi- derek zorlanmaya başlamış olduğu- dur. Örneğin seramik dalında yanşma- ya katılmış olduğu halde seramik sa- natının ilkeleriyle hiç ilgisi olmayan, pekâlâ heykel sayılabilecek bir işe se- ramik ödülü, özgün baskının çoğaltı- labilirlik özelliğine hiç uymayan bir çalışmanın resim dalında yanşması daha uygun olacakken nedense özgün baskı dalında sergiye katılmış olması seçici kurulda tereddütlere, tartışma- lara neden olmaktadır. Öte yandan do- kuz üyeden oluşan seçici kurulun oluş- __ turulmasında her dal için uzmanlaş- mış temsilciler bulunmasına çalışılmış gözükülse de, bütün dallarda eşit oy hakkına sahip bu üyeler tercihlerinde çelişkiye düşebiliyorlar. Örneğin de- jnjr ayaklar üzerine yerleştirilmiş ve ^ suyla doldurulmuş akvaryumlardan oluşan bir "yerleştinne'' (installation) akvaryumlann içine cam ve seramik parçalan atılmış olduğu için seramik yapıt sayılıyor, üstelik de ödüllendi- nliyorken resim dalında fotoğrafa ya da bılgısayara dayandınlan işlere kıiş- kuyla yaklaşılıyor. Günümüzde plastik sanatlar alanın- da kategorik dal aynmı yapmak dün- yanın gidişine ters bir tutumdur. Dev- let Resim ve Heykel Sergisi ad ve kav- ram (concept) değiştınneli ve kendi- ni yenilemeli, adı belki de "DevletSa- eçici kurul üyelerinin saptanmasında güne uygun farklı ölçütler getirilebilir. Ödül sisteminden vazgeçerek Kültür Bakanlığı'nın bir yıl içinde yapacağı bütün satın almalann 'Devlet Sanat Sergisi'nden yapıt satın alma biçiminde gerçekleşirse, olumlu bir hareket geliştirebilir. nat Sergisi" olmalı... Her şeyden ön- ce dal aynmı kaldınlmalı, her ne bi- çimde gerçekleştirilmiş olursa olsun, "yaprt" (eser, iş, tasanm) değerlendi- rihneye alınmalıdır. Nasıl ki 1970'le- rin başında birinci, ikinci gibi sırala- ma biçiminden vazgeçilerek "başan ödüDeri" sistemine geçihnişse, bun- dan sonra da yapıt, iş, tasanm, her ne biçimde ve hangi tür gereçlerle ger- çekleştinlmiş olduğuna bakılmaksı- zın özgünlük, buluş, teknik beceri, düşünce, duyarlık değerlendirilmeli- dir. Seçici kurul, devletçe satın alına- cak yapıtlan bu ölçütlerle saptamalı- dır. Şimdi asıl soruna geliyoruz: Seçici kurul (jüri) sorunu. Günümüzde eski zamanlann sergi komiseri, yetkileri çok genişletılerek tek seçici kimliği ve "curator" adı ile karşımıza çıktı. Dev- let sanat sergisi (ya da "KüitürBakan- hğı Sanat Sergisi'') için tek seçici mo- delini öneriyor değilim; ancak seçici kurulun bileşimi çok ciddi bir konu- dur. Her koşul ve durumda geçerli, mutlak bir güzellik ömeği olsaydı, ya- pıtlar kafadaki bu modele göre değer- lendirilir, seçici kurullann işi pek ko- laylaşmış olurdu. Belki de bireyin öte- sinde ortak bir estetik duyumdan söz edilebilirdi. Ancak her yapıtın öznel yaratılma koşullannı yaşamadan o ya- pıtı anlamak mümkün ohnuyor. Her yapıt, onu yaratanın benliğinde oluşan örneğe uygunluğu oranında değer ka- zanacağına göre, değerlendiricinin her şeyden önce sanatçmın niyetini anla- maya çalışması gerekiyor. Bu yüzden olumlu ya da olumsuz bütün değerlen- dirmeler, bütün ret ve kabuller tartış- maya yol açabüiyor. ÖzeUikle gelenek- sel, kurumsal ve kabul görmüş sana- ta karşıt ve yeni olanlar, bir başka an- latımla "avandgarde" olanlar, yeni ve alışılmadık olanlar, kabul görme bağ- lamında riski göze alanlardır. Sarsıcı olma, mesaj ıletme dıleğı, bıçimlen- dirme ve anlatımda yeni yollar ve araç- lar karşısında eleştirinin, anlatımda yeni yollar ve araçlar karşısında eleş- tirinin, değerlendirme işlevinin çare- sizliğini düşünelim... Eleştirmen bil- mediği ya da şöyle böyle bildiği bir arazide yol göstericilik görevi üstlen- meye cesaret etmiş bir şaşkından baş- ka nedir? Yanşmalann sonuçlan üze- rine kaleme alınmış gerekçeler çoğun işlerin amacının dışında yorum ve açıklamalar olmaktan öteye gideme- miştir. Seçici kurullara yöneltilmiş iti- razlan, kuşkulan bu nedenlerle kişi- sel olarak haksız bulmuyor, bir yan- dan da hiçbir seçici kurulun herkesi inandırabileceğini de mümkün gör- müyorum. Seçici kurul üyelerinin saptanmasın- da güne uygun farklı ölçütler getiri- lebilir. Ne var ki ödül sisteminden vaz- geçerek Kültür Bakanlığı'nın bir yıl içinde yapacağı bütün satın almalann "Devtet Sanat Sergfci"nden yapıt sa- tın alma biçiminde gerçekleştirilme- si sanat yaşamımızda farkh bir hava- nın esmesine yol açabilir, olumlu bir hareket geliştirebilir. Duyurma işleri- ne de artık gerektiği ölçüde önem ver- menin zamanı gelmiş geçiyor. Yıllar- dır Devlet Resim ve Heykel Sergisi tam bir sessizlik içinde açıldı kapandı. Oy- sa Devlet Resim ve Heykel Sergisi gi- bi, daha çok gençlerin katıldığı bir et- kinlik yurtta her yıl bir sanat bayramı havası estirebilirdi. Serdar Akaryeni fılmi 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ın çekimine başladı Futbolagönülveren kahmmanlar AJeı KnltârServisi- Yönetmen SerdarAkar'ınuçun- cü fihni 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ın çekimi Bursa'da başladı. Yapımcılığını Lmut Sanat Criin- leri'nin gerç_ekleştirdiği filmin senaryosunu yö- netmen ile Onder Çakar birlıkte hazırladı. Akar gerçek bir öyküden yola çıkarak tasarladığı film- de, futbola gönül vermiş, isimsiz kahramanlann hi- kâyelerine yer veriyor. 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar', farklı umut ve beklentilerin, rutkulann. aşklann süregeldiği, de- taylan ve insan ilişkıleriyle seyirciyi içine çeken, bir yaşam öyküsünü anlatıyor. Son dönemlerdefiıtbohmgündemde olduğu Tür- kiye'de, hazırlıklan bir yıl öncesine dayanan pro- jenin zamanlaması tesadüf değil. Dokuz yüz alt- mış bir oyuncu, yardımcı oyuncu ve figüranın rol aldiğı projenin başrol oyunculan, Müjde Ar, Sa- vaşDinçel, RafetElRoman, ErkanCan, SezaiAy- dm, Şahnaz Çakıralp, Uğur Polat Müşfik Kenter gibi sinema ve tiyatronun ünlü isimlerinden olu- şuyor. Aynca profesyonel rutbolcular ve antrenörlenn de oynayacağı fılmde, Müjde Ar (Aynur) mahal- lenin bir köşesinde kendi kurallanyla yaşayan tut- kulu bir aşkın karşısındaki bir kadını, Savaş Din- çel (Hacı) takımın başındaki teknik direktörü, Er- kan Can (Suat) amatör ligden profesyonelliğe ge- çerken zorlanan yaşı geçkin bir kaleciyi, Sezai Ay- drn (Fınncı Hamdi) kulübün başkanı olan mahal- lenin fınncısını, Rafet El Roman (Suat) ise takıma sonradan transfer edilen bir rutbolcuyu canlandı- nyor. Çekimleri alü hafta sürecek olan film, yeni se- zonda gösterime girecek. 1983 yılında Bursa'nın bir kenar semtinde geçen, bir amatör semt takımıy- la ilgili proje hakkında yönetmen Serdar Akar şun- lan söyledi: "1983 yıhnda amatör kulüplere profes>onel ol- ma şaosı çıkü, devlet kredi verdL O zamanlar ama- tör ftıtbol taiamlan çok kuvvetli taknnlardı, şa an- daki profesyonel ligde mnayabilecek takunlar var- dı içterinde. Ama amatördüler. O zaman Özal on- 'erdar Akar, 1983'teTurgut Özal'ın döneminde profesyonel olduktan sonra parçalanan amatör ftıtbol takımlarını anımsatıyor yeni fılminde. 961 kişinin rol alacağı projede ünlü oyunculann yanı sıra profesyonel futbolcular ve antrenörler var. ian profesyonel yapü. İşte o takımlann hepsi birti, hdakok}u.parçalandı. Sonradan tekraramatöroian- lar da bitti. Benim büyüdûğüm kasabada da böy- le bir şe> oldu. Hatta öyle bir şey okhı ki kasabanuı ezeü rakip iki takımı büieşti ve ikisi birden bitti. Fflm,Rırsada birsemtte çeküecek. Oradaba- ko- löp bînası var, hâlâ bir amatör taknnları var. Bizim takımımızın rengi san-yeşüdi. o kulübün rengi de san-yeşil ve binajı san-y^şile boyarmşlar. Otakmun tarihi, resimkri gibi bir derdimizdeyok, çünkübü- tfln duvarlar san-yeşil fotoğraflarla dohı." Serdar Akar'a göre fihrün politik ve toplumsal bir bakış açısı var: "Ortadaki durumu gösterece- ğİA Ama bu sadece şahitiik eden bir durum, unu- tulmaması için. Bence o takımlann yok otaıası bir Tamanlar seks ruryasmdan sonra sinema salonla- nnın kaybolması gibi bir şc\. Sinema salonlan ka- sabalann hoUerh di, bir kültür buluşması yaşam- j'ordu,düğûntersalonlaroradayapıb>t>rdu.Fuftol maçlan da öyleydL Teyzemler maçlara gjderfcr, hastane duvannm arkasından izleıierdL" Tiyatro Yazarlan Derneği'nden açıklama Tiyatro Eleştırmenleri Birlıği, tiyatro alanındaki 'tatsız' gehşmelerden tedirgin olduğunu açıkladı. O tedirgirdiğı paylaşan derneğımız, söz konusu gelişmelere yol açan post kavgalannda taraf değildir. Biz, kişısel çekışmelerin yerini ilke ve düşünce tartışmalannın almasını, 'Kım' diye sormakla yetinmeyip 'Ne yapümalf sorusuna öncelikle önem verilmesini, Türk tiyatrosunun kendi birikimimiz, kendi kişiliğimız doğrultusunda değerlendirilmesiyle geliştırilmesıni desteklıyoruz. Eleştırmenler Birliğı, "ülkedeki siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal platformlardaki olaylar karşısında suskun kalınmaması" dileğınde bulunuyor. O dileğı de paylaşmakta ve o yönde elüruzden geleni yapmaktayız. Tiyatro yazarlannın görevi duyunı değil, oyun yazmaktır. Üyelenmizin her yıl ürettikleri yüzlerce yapıt, kendi insanımızı işleyerek toplumumuzu ve sorunlannı sahnelere yansıtıyor, pek çogu yığınlar kadar aydınlanmızca da coşkuyla karşılanıyor. Görevlen kalıte yükseltip bilinç bıleyerek o süreci hızlandırmak olan eleştırmenlerimizın bir bölümü ise yazık ki müzmin kompleksimize sıkışarak ısrarla çıfte standart uygulamakta, kendi ortamımıza sırt çevirip körü körüne yabancı amigoluğu yapmaktalar. Yıl boyunca basınunızda Türk oyunlannın eleştirisine aynlan yer sıfira yakındır. Bugünkü çizgıyi benimseyen eleştırmenlerimizın gereksiz ve anlamsız polemiklen bırakıp artık gerçek görevlenni yapmaya başlamalannı dılıyoruz. IgDLDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Çeşitliliğin Uyumu Uluslararası Istanbui Müzik Festivali'nde bu yıl bir "çeşitlilik'e tanık olduk. Bu, tematik kökünü Ana- dolu uygartıklannda bulan kültürel bir çeşitjilikti... Dünyaca ünlü Kronos Dörtiüsü ile Burhan Öçal'ın Aya Irini konseri bu çeşitliliğin, belki de banşçıl bir durumun -ya da postmodem bi durumun- göster- gesiydi. Şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu kadar keyifli bir kon- ser; sanatsal yaratıcı bir bileşimdi. • • • Bir tarafta klasik müzik eğitimi almış Amerikalı müzisyenler, öte yanda Kırklarelili alaytı bir müzis- yen. Klasik Batı yaylılan ile bizim geleneksel vurma- lı, ut ve tamburun oluşturduğu, çeşitliliğin birlikte- liği, uyumu, "banş"\ vardı. Burhan öçal'ın düzenlemesi olan Rast, Nihavent ve özellikle de Ritimlerin Dansı, icra ediş biçimiy- le de böylesine bir çeşitlilikti. Batı ile Doğu'nun el sıkışması olarak da tanım- layabileceğimiz, belki de postmodem bir durum vardı kısaca ortada. Bu postmodem bir durum mudur, yoksa moder- nizm buna olanak tanıdığı için böylesine bir tanım gereksiz midir? (Neyse, bu çokderin birsorunsal!) Geçen yıl da müzik festivali kapsamında Burhan ûçal'ı dinlemiştik (izlemiştik). Coşkusunu sahne- ye yansıtan, samimi, içten belli ki evinde, stüdyo- da, sokakta nasıl davranıyorsa, sahnede de öyle davranan, insani "sıcak"lığını dışanya yansıtan ve paylaşmak isteyen bir sanatçı. Burhan Öçal'ın parmaklannın marifetine diyecek yok. Ama burada asıl önemli olan böylesine bir bi- leşime ulaşmak. Belki de banş bu demekl Bir yanda akıl ile yoğrulmuş bir yaratıcılık, öte yanda sanatsal bir sezgiyle örülmüş duygusallık. Bir yanda sistematik klasik bir eğitim, öte yanda alaylı, babadan görme bir "gelenekçilik..." Bir el sıkışma, insanlann birbirleriyle el sıkışma- sı, farklı müziklerin el sıkışması. Aletlerin, müzik te- malannın el sıkışması. Kıtalann el sıkışması. Farklı farklı düşüncelerin el sıkışması. Doğu ile Batı'nın el sıkışması. • • • Aslında bu el sıkışma, bu çeşitlilik, bu banş Ana- dolu'da, Anadolu uygartıklannda var olagelmiş. Anadolu topraklan, yeryüzünün bir başka böl- gesinde görülmeyen kültürel bir çeşitliliğe tanık olmuş. İki bin yıl önce, Kommagene Kralı I. Antiokhos, Nemrut Dağı'nın zirvesine günümüze kadar gelen stelleri diktirirken amacı evrensel banş, tannlar ile insanlar, doğa ile insanlar arasında banştı. Bu steller, anlamını Büyük Iskender'de bulan ve günümüz "evrensel düşüncesine" kadar uza- nan Doğu ile Batı'nın el sıkışmasıydı. Biz, ne yazık ki Anadolu'nun zenginliğine, kül- türel çeşitliliğine sahip çıkamadık. Koruyamadık. Hete Ösmanlı döneminde hiç koruyamadık. Bu konunun öncüleri (Sabahattin Eyuboğtu, Azra Er- hat, vb.) de olmasa kimbilir daha neler olurdu! Onlar Anadolu'nun kültürel çeşitliliğinin tarihsel ve evrensel öneminin altını çizmişlerdi. Ylne de kulak arkası edildi. Günümüzde, zamanın kültürel taşıyıcılannı hâ- lâ sular altında bırakıyoruz! • • • özcesi, 26 Haziran konseri şaşırtıcı, farklı bir konserdi. caz festivalinde bir kez daha Burhan Öçal'ı izleme olanağı bulacağız. Onümüzdekı yıllarda da Kronos Dörtiüsü ile Bur- han öçal birtikteliğini ya da benzer yaratıcı birlik- telikleri görmek dileğiyle... Steinbeck festival • Kümlr Servisi - John Steinbeck, Kaliforniya'daki evinde 20. Steinbeck Yıldönümü Festivali'nde eserleriyle birlikte anılacak. 3-6 Ağustos tarihlerinde yapılacak bu festivale katılan ziyaretçiler, Ulusal Steinbeck Merkezi'nde gördüklerinden daha özel bir etkinlikle karşılaşacaklar. 20. Steinbeck Yıldönümü Festivali'nde, yazann sinemaya, tiyatroya, dansa ve müziğe uyarlanan eserlerine ve kitaplanna da yer verilecek. BoAyvvood'un en iyleri Dome'da sahiplerini buldu • Kümlr Servisi - Londra'daki Dome binası, Milenyum Gecesi Açılışı'ndan beri ilk defa yeni bir olaya ev sahipliği yaptı. Bollywood sinemasuu yaygınlaştırmak için Dome'da 'Uluslararası Hint Fihn Ödûlleri' töreni düzenlendi. AngeUna Jolie ve Thora Birch gibi Hollywood'dan ünlü isimlerin katıldığı gecede, aksiyon filmlerinin ünlü oyuncusu Jackie Chan 'Ömür Boyu Başan Ödülü' aldı. Törende Chan, artık komedi fihnlerine ağırlık vereceğini belirtti. Londra'ya ilk defa gelen ünlü Hintli yönetmen Shekhar Kapur ise 'En başarıh yönetmen ödülü'nün sahibi oldu. Törende en iyi fihn ödülü 'Hum Dil De Chuke Sanam' a verilirken en iyi erkek oyuncu ödülüne Sanjay Dutt ve en iyi kadın oyuncu ödülüne ise Aishwarya Rai layık görüldü. BUGUN • AKSANAT'ta saat 18 30'da Ayser Vançin (obua) ile Türgay Atamer'in (gitar) konseri izlenebilir. (252 35 00) • BABYLON da saat 21 30'da D&R Party&Laço Tayfa'nın konsen yer alacak. (292 73 68) • tFSAK'ta saat 19.30'da Ankara Ünhersitesi İküşim Fakûltesi Radyo-TV-Sinema Bölümü Öğrencieri Filmlerinin göstenmi ve söyleşi gerçekleşecek. (292 42 01) tSUUVUL MÜZk RSTtUIÜIOE BUGÜN • AYA t R M MÜZESİ'nde saat 19.30'da Juhan Lloyd \Vebber (viyokmsel) De Rebecca Woofcock'm (piyano) konseri izlenebilir. • AKM'de saat 21.30'da Adventures in Motion Pictures'm 'Kuğu Gölü' balesi yer alacak. (292 08 46) BOĞAZİÇİFtSTtVAÜTttEBUCOHi • CRR'de saat 19.00'da Marwan Zoueini'nın konseri izlenebilir. (232 98 30)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle