Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2000 PERŞEMBE
14 kuttur@cumhuriyet.com.tr
Bu yıl 61'incisi gerçekleşen Devlet Resim ve Heykel Sergisi'ne ilişkin bir model önerisi
Seçici kurulun büeşimi değişmeii
Prof. Dr. TURAN EROL
Ankara Devlet Resim ve Heykel
Müzesi'nde 6 Haziran'da açılan ve 30
Haziran 2000 tarihine kadar sürecek
olan 61. Devlet Resim ve Heykel Ser-
gisi. beni bu etkinliğin geçmişi ve ge-
leceği üzerinde bir kez daha düşündür-
dü. Devlet Resim ve Heykel Sergisi ûl-
kemizde sanat alanında devlet deste-
ğinin tipik bir örneğidir. Altmış yüı aşan
tarihinde sanatçılar arasında en çok
tartışılan bir organizasyon olması, bir
bakıma bu sergiden yana kaydedil-
mesi gereken olumlu bir nottur. Dev-
let Resim ve Heykel Sergisi ressam-
lanmız ve heykeltıraşlanmız için de-
ğerli bir olanak, özellikle genç sanat-
çılar için kendini sınama ve kanıtla-
ma alanı sayılagelmiştir. Çünkü Tür-
kiye'de seçici kurul ve ödül sistemini
öngören ilk büyük toplu sergi Devlet
Resim ve Heykel Sergisi'ydi. tlk kez
1939 yılında Ankara Sergi Evi'nde
önceki yıllarda düzenlenen "tnkılap
ReHmleri", 1. ve n. "Krie?kSergi"ler-
den edinilen deneyımlerin ardından
ulaşılmış nihai bir çözüm olarak açı-
lan Devlet Resim ve Heykel Sergisi,
devlet eliyle sanat yaşamımıza getiril-
miş, kurumlaşnnlmış bir organizasyon
olsa bıle, özgür yaratıcıhğı özendiren
yönetmeliğiyle plastik sanatlar ala-
nında resmi havadan uzak, bağımsız,
güdümsûz bir sanat hareketı özniteli-
ğinı günümüze kadar koruyabilmiştir.
Zaman zaman işleyiş, yürütme, dü-
zenleme konulannda bazı teknik de-
ğişıklikler geçimıiş olsa da sergi yö-
netmeliğinin özgür yaratıcıhğı öngö-
ren, sanatçılan eğilim, anlayış ve mal-
zeme seçiminde serbest bırakan mad-
desi hiç değişmeden süregelmiştir.
Doğrusu, sanatçılanmız da, bazen de-
ğişen siyasal koşullar altında iktidar-
lann yersiz müdahalelerini savuştur-
mayı bilmişler, özgür yaratıcılıktan
ödün vermeye yanaşmamışlardır.
Plastik sanatlar yaşamımızda dev-
letin izlediği yol, aslını söylemek, ge-
rekirse yön vermek şöyle dursun, ge-
nelde yürek burkan bir ilgisizlik ve
işi doğal akışına bırakmak olmuştur.
Gerçekten de devletin sanatsal yara-
tıcılık karşısındaki tutumu, hiçbir za-
man radikalleşmemiş, olaya biraz da
kenardan bakan bir seyirci tavnnı pek
aşmamıştır. Bu durum kuşkusuz he-
saplı olarak tercih edilmiş bir yakla-
şım biçimi değildir, bunda bazı kül-
türel ve toplumsal nedenler aramak
mümkündür, ancak konuyu böyle bir
yazının sınırlan içinde irdelemeye gi-
nşmeyip asıl sorunlan ele alalım:
Yaşadığımız süreçte devletin sanat
alanındaki işlevi ne olacaktır? Tablo,
heykel ahm satımının giderek verim-
li bir iş alanı olmaya başlamış bulun-
ması ve bu gelişmenin yanı sıra özel
girişimlerce bankalar ve vakıflarca
yürütülen etkinlikler, devlet desteği-
nin biçim değiştirmesine yol açacak-
tır. Devlet desteği başarıh, önemli
ürünleri satın alma, iyi düşünülmüş ve
hazırlanmış projelere parasal destek
sağlama biçiminde yürütülecektir. Bu-
nunla birlıkte gelenekselleşmiş, ku-
rumsallaşmış bir sanat hareketinin de-
vam etmesi de güzeldir. Ancak Dev-
let Resim ve Heykel Sergisi, adından
başlanarak yönetmeliğinde yapılacak
değişikliklerle çağa uydurulmalıdır.
Bu sergiye giderek zayıflayan ilgiyi
canlandırmanın yollan istenirse bulu-
nabilir.
61. serginin seçici kurulunun eleme
ve değerlendirme çalışmalan sırasm-
da yaşanılan çelişkilerden söz ermek-
te yarar görüyorum. Adı Devlet Re-
sim ve Heykel Sergisi olsa da, sergi
yönetmeliği, resim, heykel, özgün bas-
kı ve seramik ohnak üzere dört dala
aynlıyor ve sanatçılara dört ayn dal-
da sergiye katılma ve yanşma olana-
ğı veriyor. Gözlemim, bu aynmın gi-
derek zorlanmaya başlamış olduğu-
dur. Örneğin seramik dalında yanşma-
ya katılmış olduğu halde seramik sa-
natının ilkeleriyle hiç ilgisi olmayan,
pekâlâ heykel sayılabilecek bir işe se-
ramik ödülü, özgün baskının çoğaltı-
labilirlik özelliğine hiç uymayan bir
çalışmanın resim dalında yanşması
daha uygun olacakken nedense özgün
baskı dalında sergiye katılmış olması
seçici kurulda tereddütlere, tartışma-
lara neden olmaktadır. Öte yandan do-
kuz üyeden oluşan seçici kurulun oluş-
__ turulmasında her dal için uzmanlaş-
mış temsilciler bulunmasına çalışılmış
gözükülse de, bütün dallarda eşit oy
hakkına sahip bu üyeler tercihlerinde
çelişkiye düşebiliyorlar. Örneğin de-
jnjr ayaklar üzerine yerleştirilmiş ve
^ suyla doldurulmuş akvaryumlardan
oluşan bir "yerleştinne'' (installation)
akvaryumlann içine cam ve seramik
parçalan atılmış olduğu için seramik
yapıt sayılıyor, üstelik de ödüllendi-
nliyorken resim dalında fotoğrafa ya
da bılgısayara dayandınlan işlere kıiş-
kuyla yaklaşılıyor.
Günümüzde plastik sanatlar alanın-
da kategorik dal aynmı yapmak dün-
yanın gidişine ters bir tutumdur. Dev-
let Resim ve Heykel Sergisi ad ve kav-
ram (concept) değiştınneli ve kendi-
ni yenilemeli, adı belki de "DevletSa-
eçici kurul üyelerinin saptanmasında güne uygun farklı
ölçütler getirilebilir. Ödül sisteminden vazgeçerek Kültür
Bakanlığı'nın bir yıl içinde yapacağı bütün satın almalann
'Devlet Sanat Sergisi'nden yapıt satın alma biçiminde
gerçekleşirse, olumlu bir hareket geliştirebilir.
nat Sergisi" olmalı... Her şeyden ön-
ce dal aynmı kaldınlmalı, her ne bi-
çimde gerçekleştirilmiş olursa olsun,
"yaprt" (eser, iş, tasanm) değerlendi-
rihneye alınmalıdır. Nasıl ki 1970'le-
rin başında birinci, ikinci gibi sırala-
ma biçiminden vazgeçilerek "başan
ödüDeri" sistemine geçihnişse, bun-
dan sonra da yapıt, iş, tasanm, her ne
biçimde ve hangi tür gereçlerle ger-
çekleştinlmiş olduğuna bakılmaksı-
zın özgünlük, buluş, teknik beceri,
düşünce, duyarlık değerlendirilmeli-
dir. Seçici kurul, devletçe satın alına-
cak yapıtlan bu ölçütlerle saptamalı-
dır.
Şimdi asıl soruna geliyoruz: Seçici
kurul (jüri) sorunu. Günümüzde eski
zamanlann sergi komiseri, yetkileri
çok genişletılerek tek seçici kimliği ve
"curator" adı ile karşımıza çıktı. Dev-
let sanat sergisi (ya da "KüitürBakan-
hğı Sanat Sergisi'') için tek seçici mo-
delini öneriyor değilim; ancak seçici
kurulun bileşimi çok ciddi bir konu-
dur. Her koşul ve durumda geçerli,
mutlak bir güzellik ömeği olsaydı, ya-
pıtlar kafadaki bu modele göre değer-
lendirilir, seçici kurullann işi pek ko-
laylaşmış olurdu. Belki de bireyin öte-
sinde ortak bir estetik duyumdan söz
edilebilirdi. Ancak her yapıtın öznel
yaratılma koşullannı yaşamadan o ya-
pıtı anlamak mümkün ohnuyor. Her
yapıt, onu yaratanın benliğinde oluşan
örneğe uygunluğu oranında değer ka-
zanacağına göre, değerlendiricinin her
şeyden önce sanatçmın niyetini anla-
maya çalışması gerekiyor. Bu yüzden
olumlu ya da olumsuz bütün değerlen-
dirmeler, bütün ret ve kabuller tartış-
maya yol açabüiyor. ÖzeUikle gelenek-
sel, kurumsal ve kabul görmüş sana-
ta karşıt ve yeni olanlar, bir başka an-
latımla "avandgarde" olanlar, yeni ve
alışılmadık olanlar, kabul görme bağ-
lamında riski göze alanlardır. Sarsıcı
olma, mesaj ıletme dıleğı, bıçimlen-
dirme ve anlatımda yeni yollar ve araç-
lar karşısında eleştirinin, anlatımda
yeni yollar ve araçlar karşısında eleş-
tirinin, değerlendirme işlevinin çare-
sizliğini düşünelim... Eleştirmen bil-
mediği ya da şöyle böyle bildiği bir
arazide yol göstericilik görevi üstlen-
meye cesaret etmiş bir şaşkından baş-
ka nedir? Yanşmalann sonuçlan üze-
rine kaleme alınmış gerekçeler çoğun
işlerin amacının dışında yorum ve
açıklamalar olmaktan öteye gideme-
miştir. Seçici kurullara yöneltilmiş iti-
razlan, kuşkulan bu nedenlerle kişi-
sel olarak haksız bulmuyor, bir yan-
dan da hiçbir seçici kurulun herkesi
inandırabileceğini de mümkün gör-
müyorum.
Seçici kurul üyelerinin saptanmasın-
da güne uygun farklı ölçütler getiri-
lebilir. Ne var ki ödül sisteminden vaz-
geçerek Kültür Bakanlığı'nın bir yıl
içinde yapacağı bütün satın almalann
"Devtet Sanat Sergfci"nden yapıt sa-
tın alma biçiminde gerçekleştirilme-
si sanat yaşamımızda farkh bir hava-
nın esmesine yol açabilir, olumlu bir
hareket geliştirebilir. Duyurma işleri-
ne de artık gerektiği ölçüde önem ver-
menin zamanı gelmiş geçiyor. Yıllar-
dır Devlet Resim ve Heykel Sergisi tam
bir sessizlik içinde açıldı kapandı. Oy-
sa Devlet Resim ve Heykel Sergisi gi-
bi, daha çok gençlerin katıldığı bir et-
kinlik yurtta her yıl bir sanat bayramı
havası estirebilirdi.
Serdar Akaryeni fılmi 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ın çekimine başladı
Futbolagönülveren kahmmanlar
AJeı
KnltârServisi- Yönetmen SerdarAkar'ınuçun-
cü fihni 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ın çekimi
Bursa'da başladı. Yapımcılığını Lmut Sanat Criin-
leri'nin gerç_ekleştirdiği filmin senaryosunu yö-
netmen ile Onder Çakar birlıkte hazırladı. Akar
gerçek bir öyküden yola çıkarak tasarladığı film-
de, futbola gönül vermiş, isimsiz kahramanlann hi-
kâyelerine yer veriyor.
'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar', farklı umut ve
beklentilerin, rutkulann. aşklann süregeldiği, de-
taylan ve insan ilişkıleriyle seyirciyi içine çeken,
bir yaşam öyküsünü anlatıyor.
Son dönemlerdefiıtbohmgündemde olduğu Tür-
kiye'de, hazırlıklan bir yıl öncesine dayanan pro-
jenin zamanlaması tesadüf değil. Dokuz yüz alt-
mış bir oyuncu, yardımcı oyuncu ve figüranın rol
aldiğı projenin başrol oyunculan, Müjde Ar, Sa-
vaşDinçel, RafetElRoman, ErkanCan, SezaiAy-
dm, Şahnaz Çakıralp, Uğur Polat Müşfik Kenter
gibi sinema ve tiyatronun ünlü isimlerinden olu-
şuyor.
Aynca profesyonel rutbolcular ve antrenörlenn
de oynayacağı fılmde, Müjde Ar (Aynur) mahal-
lenin bir köşesinde kendi kurallanyla yaşayan tut-
kulu bir aşkın karşısındaki bir kadını, Savaş Din-
çel (Hacı) takımın başındaki teknik direktörü, Er-
kan Can (Suat) amatör ligden profesyonelliğe ge-
çerken zorlanan yaşı geçkin bir kaleciyi, Sezai Ay-
drn (Fınncı Hamdi) kulübün başkanı olan mahal-
lenin fınncısını, Rafet El Roman (Suat) ise takıma
sonradan transfer edilen bir rutbolcuyu canlandı-
nyor.
Çekimleri alü hafta sürecek olan film, yeni se-
zonda gösterime girecek. 1983 yılında Bursa'nın
bir kenar semtinde geçen, bir amatör semt takımıy-
la ilgili proje hakkında yönetmen Serdar Akar şun-
lan söyledi:
"1983 yıhnda amatör kulüplere profes>onel ol-
ma şaosı çıkü, devlet kredi verdL O zamanlar ama-
tör ftıtbol taiamlan çok kuvvetli taknnlardı, şa an-
daki profesyonel ligde mnayabilecek takunlar var-
dı içterinde. Ama amatördüler. O zaman Özal on-
'erdar Akar,
1983'teTurgut
Özal'ın
döneminde
profesyonel
olduktan sonra
parçalanan
amatör ftıtbol
takımlarını
anımsatıyor yeni
fılminde. 961
kişinin rol
alacağı projede
ünlü oyunculann
yanı sıra
profesyonel
futbolcular ve
antrenörler var.
ian profesyonel yapü. İşte o takımlann hepsi birti,
hdakok}u.parçalandı. Sonradan tekraramatöroian-
lar da bitti. Benim büyüdûğüm kasabada da böy-
le bir şe> oldu. Hatta öyle bir şey okhı ki kasabanuı
ezeü rakip iki takımı büieşti ve ikisi birden bitti.
Fflm,Rırsada birsemtte çeküecek. Oradaba- ko-
löp bînası var, hâlâ bir amatör taknnları var. Bizim
takımımızın rengi san-yeşüdi. o kulübün rengi de
san-yeşil ve binajı san-y^şile boyarmşlar. Otakmun
tarihi, resimkri gibi bir derdimizdeyok, çünkübü-
tfln duvarlar san-yeşil fotoğraflarla dohı."
Serdar Akar'a göre fihrün politik ve toplumsal
bir bakış açısı var: "Ortadaki durumu gösterece-
ğİA Ama bu sadece şahitiik eden bir durum, unu-
tulmaması için. Bence o takımlann yok otaıası bir
Tamanlar seks ruryasmdan sonra sinema salonla-
nnın kaybolması gibi bir şc\. Sinema salonlan ka-
sabalann hoUerh di, bir kültür buluşması yaşam-
j'ordu,düğûntersalonlaroradayapıb>t>rdu.Fuftol
maçlan da öyleydL Teyzemler maçlara gjderfcr,
hastane duvannm arkasından izleıierdL"
Tiyatro Yazarlan Derneği'nden açıklama
Tiyatro Eleştırmenleri Birlıği, tiyatro
alanındaki 'tatsız' gehşmelerden
tedirgin olduğunu açıkladı. O
tedirgirdiğı paylaşan derneğımız, söz
konusu gelişmelere yol açan post
kavgalannda taraf değildir.
Biz, kişısel çekışmelerin yerini ilke ve
düşünce tartışmalannın almasını,
'Kım' diye sormakla yetinmeyip 'Ne
yapümalf sorusuna öncelikle önem
verilmesini, Türk tiyatrosunun kendi
birikimimiz, kendi kişiliğimız
doğrultusunda değerlendirilmesiyle
geliştırilmesıni desteklıyoruz.
Eleştırmenler Birliğı, "ülkedeki
siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal
platformlardaki olaylar karşısında
suskun kalınmaması" dileğınde
bulunuyor.
O dileğı de paylaşmakta ve o yönde
elüruzden geleni yapmaktayız. Tiyatro
yazarlannın görevi duyunı değil, oyun
yazmaktır. Üyelenmizin her yıl
ürettikleri yüzlerce yapıt, kendi
insanımızı işleyerek toplumumuzu ve
sorunlannı sahnelere yansıtıyor, pek
çogu yığınlar kadar aydınlanmızca da
coşkuyla karşılanıyor.
Görevlen kalıte yükseltip bilinç
bıleyerek o süreci hızlandırmak olan
eleştırmenlerimizın bir bölümü ise
yazık ki müzmin kompleksimize
sıkışarak ısrarla çıfte standart
uygulamakta, kendi ortamımıza sırt
çevirip körü körüne yabancı
amigoluğu yapmaktalar.
Yıl boyunca basınunızda Türk
oyunlannın eleştirisine aynlan yer
sıfira yakındır.
Bugünkü çizgıyi benimseyen
eleştırmenlerimizın gereksiz ve
anlamsız polemiklen bırakıp artık
gerçek görevlenni yapmaya
başlamalannı dılıyoruz.
IgDLDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Çeşitliliğin Uyumu
Uluslararası Istanbui Müzik Festivali'nde bu yıl
bir "çeşitlilik'e tanık olduk. Bu, tematik kökünü Ana-
dolu uygartıklannda bulan kültürel bir çeşitjilikti...
Dünyaca ünlü Kronos Dörtiüsü ile Burhan Öçal'ın
Aya Irini konseri bu çeşitliliğin, belki de banşçıl bir
durumun -ya da postmodem bi durumun- göster-
gesiydi.
Şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu kadar keyifli bir kon-
ser; sanatsal yaratıcı bir bileşimdi.
• • •
Bir tarafta klasik müzik eğitimi almış Amerikalı
müzisyenler, öte yanda Kırklarelili alaytı bir müzis-
yen.
Klasik Batı yaylılan ile bizim geleneksel vurma-
lı, ut ve tamburun oluşturduğu, çeşitliliğin birlikte-
liği, uyumu, "banş"\ vardı.
Burhan öçal'ın düzenlemesi olan Rast, Nihavent
ve özellikle de Ritimlerin Dansı, icra ediş biçimiy-
le de böylesine bir çeşitlilikti.
Batı ile Doğu'nun el sıkışması olarak da tanım-
layabileceğimiz, belki de postmodem bir durum
vardı kısaca ortada.
Bu postmodem bir durum mudur, yoksa moder-
nizm buna olanak tanıdığı için böylesine bir tanım
gereksiz midir? (Neyse, bu çokderin birsorunsal!)
Geçen yıl da müzik festivali kapsamında Burhan
ûçal'ı dinlemiştik (izlemiştik). Coşkusunu sahne-
ye yansıtan, samimi, içten belli ki evinde, stüdyo-
da, sokakta nasıl davranıyorsa, sahnede de öyle
davranan, insani "sıcak"lığını dışanya yansıtan ve
paylaşmak isteyen bir sanatçı.
Burhan Öçal'ın parmaklannın marifetine diyecek
yok. Ama burada asıl önemli olan böylesine bir bi-
leşime ulaşmak. Belki de banş bu demekl
Bir yanda akıl ile yoğrulmuş bir yaratıcılık, öte
yanda sanatsal bir sezgiyle örülmüş duygusallık.
Bir yanda sistematik klasik bir eğitim, öte yanda
alaylı, babadan görme bir "gelenekçilik..."
Bir el sıkışma, insanlann birbirleriyle el sıkışma-
sı, farklı müziklerin el sıkışması. Aletlerin, müzik te-
malannın el sıkışması.
Kıtalann el sıkışması. Farklı farklı düşüncelerin
el sıkışması. Doğu ile Batı'nın el sıkışması.
• • •
Aslında bu el sıkışma, bu çeşitlilik, bu banş Ana-
dolu'da, Anadolu uygartıklannda var olagelmiş.
Anadolu topraklan, yeryüzünün bir başka böl-
gesinde görülmeyen kültürel bir çeşitliliğe tanık
olmuş.
İki bin yıl önce, Kommagene Kralı I. Antiokhos,
Nemrut Dağı'nın zirvesine günümüze kadar gelen
stelleri diktirirken amacı evrensel banş, tannlar ile
insanlar, doğa ile insanlar arasında banştı.
Bu steller, anlamını Büyük Iskender'de bulan
ve günümüz "evrensel düşüncesine" kadar uza-
nan Doğu ile Batı'nın el sıkışmasıydı.
Biz, ne yazık ki Anadolu'nun zenginliğine, kül-
türel çeşitliliğine sahip çıkamadık. Koruyamadık.
Hete Ösmanlı döneminde hiç koruyamadık. Bu
konunun öncüleri (Sabahattin Eyuboğtu, Azra Er-
hat, vb.) de olmasa kimbilir daha neler olurdu!
Onlar Anadolu'nun kültürel çeşitliliğinin tarihsel
ve evrensel öneminin altını çizmişlerdi. Ylne de
kulak arkası edildi.
Günümüzde, zamanın kültürel taşıyıcılannı hâ-
lâ sular altında bırakıyoruz!
• • •
özcesi, 26 Haziran konseri şaşırtıcı, farklı bir
konserdi. caz festivalinde bir kez daha Burhan
Öçal'ı izleme olanağı bulacağız.
Onümüzdekı yıllarda da Kronos Dörtiüsü ile Bur-
han öçal birtikteliğini ya da benzer yaratıcı birlik-
telikleri görmek dileğiyle...
Steinbeck festival
• Kümlr Servisi - John Steinbeck, Kaliforniya'daki
evinde 20. Steinbeck Yıldönümü Festivali'nde
eserleriyle birlikte anılacak. 3-6 Ağustos
tarihlerinde yapılacak bu festivale katılan
ziyaretçiler, Ulusal Steinbeck Merkezi'nde
gördüklerinden daha özel bir etkinlikle
karşılaşacaklar. 20. Steinbeck Yıldönümü
Festivali'nde, yazann sinemaya, tiyatroya, dansa ve
müziğe uyarlanan eserlerine ve kitaplanna da yer
verilecek.
BoAyvvood'un en iyleri Dome'da
sahiplerini buldu
• Kümlr Servisi - Londra'daki Dome binası,
Milenyum Gecesi Açılışı'ndan beri ilk defa yeni
bir olaya ev sahipliği yaptı. Bollywood sinemasuu
yaygınlaştırmak için Dome'da 'Uluslararası Hint
Fihn Ödûlleri' töreni düzenlendi. AngeUna Jolie ve
Thora Birch gibi Hollywood'dan ünlü isimlerin
katıldığı gecede, aksiyon filmlerinin ünlü oyuncusu
Jackie Chan 'Ömür Boyu Başan Ödülü' aldı.
Törende Chan, artık komedi fihnlerine ağırlık
vereceğini belirtti. Londra'ya ilk defa gelen ünlü
Hintli yönetmen Shekhar Kapur ise 'En başarıh
yönetmen ödülü'nün sahibi oldu. Törende en iyi
fihn ödülü 'Hum Dil De Chuke Sanam' a
verilirken en iyi erkek oyuncu ödülüne Sanjay Dutt
ve en iyi kadın oyuncu ödülüne ise Aishwarya Rai
layık görüldü.
BUGUN
• AKSANAT'ta saat 18 30'da Ayser Vançin (obua)
ile Türgay Atamer'in (gitar) konseri izlenebilir. (252
35 00)
• BABYLON da saat 21 30'da D&R Party&Laço
Tayfa'nın konsen yer alacak. (292 73 68)
• tFSAK'ta saat 19.30'da Ankara Ünhersitesi
İküşim Fakûltesi Radyo-TV-Sinema Bölümü Öğrencieri
Filmlerinin göstenmi ve söyleşi gerçekleşecek. (292
42 01)
tSUUVUL MÜZk RSTtUIÜIOE BUGÜN
• AYA t R M MÜZESİ'nde saat 19.30'da Juhan
Lloyd \Vebber (viyokmsel) De Rebecca
Woofcock'm (piyano) konseri izlenebilir.
• AKM'de saat 21.30'da Adventures in Motion
Pictures'm 'Kuğu Gölü' balesi yer alacak. (292 08
46)
BOĞAZİÇİFtSTtVAÜTttEBUCOHi
• CRR'de saat 19.00'da Marwan Zoueini'nın
konseri izlenebilir. (232 98 30)