Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 7 HAZİRAN 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JvLJl-iJ. LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Wagneraüesinin Bayreuth Festmdi'ninyönetmenliği için savaşı, ulusalsoruna dönüştü
Tutucular yenilenmeye karşıKüJtür Servisi-Almanya'nınkuze-
yinde küçük bir kasaba olan Bayreuth
büyük bir savaşa tanık oluyor. Her yıl
Alman besteci RichardVVkgner'in ya-
pıtlannın sunulduğu mûzik festivali-
nin yönetmenliğini kimin üstlenece-
ği konusunda aile içinde yaşanılan
kavga neredeyse küçük çapta bir sa-
vaşa dönüştü.
Yanm yüzyıldır bu festıvali yöneten
ve Wagner'in 80 yaşındaki torunu
YVbifgang VVagner'in yaşlılık nedenıy-
le görevınden aynlmaya karar verme-
siyle başlayan yönetim savaşı için bir-
birinden nefret eden üç aday; VVolf-
gang'ın ikinci eşi Gudrun. birinci eşin-
den olankızı Eva ve Wolfgang'ın kar-
deşi VVîeland'ın kızı Nike arasındaki
sıkı çekışme kolay kolay sonuçlana-
cağa benzemiyor.
Bayreuth 'ta Alman besteci Wag-
ner'i anmak ve onun yapıtlannı ses-
lendirmek amacıyla her yıl düzenle-
nen 'Bayreuth Festivali' aslında müzik-
ten çok daha fazla şey ifade edıyor. Bir-
çok kişi için bestecinin yapıtlan bın-
lerce yıllık 'Alman Kültürü'nün doruk
noktasını ifade ediyor. Hatta Wagner
aleyhine söylenen bir söz neredeyse
S-atana ihanet' olarak düşünülüyor.
Bu yüzden Bayreuth Müzik Festiva-
li'nin yönetimini kimin üstleneceği
sadece klasik müzikseverleri değil,
bütün Almanya'yı ilgüendiren ulusal
bir konu halini almış durumda.
VVotfgang, Gudrun için ısrarh
FranzLiszt ın kızı ve VV'agnefın eşi
Cosima tarafından kurulan vakfı,
1966'dan bu yana Wolfgang yönetiyor.
Wagner opera endüstrisıru tican bir ış
ve sanatsal prestiji yüksek bir nokta-
ya taşıyan VVolfgang, eşi Gudrun'un
lehine oy lcullanıyor. Festivali eskı
standartlannda ve geleneksel biçim-
de yürütmeyi düşünen Gudrun, yıllar
boyu eşinin asistanlığını yapmış. Bu-
na karşın bırçok kişi, VVolfgang'ın, ti-
yatro üzerine eğitim gören 22 yaşın-
daki kızı Katharina'nın yöneticiliği
devralacak olgunluğa gelmesine kadar
Gudrun'un bu görevi sürdürmesini
uygun bulduğunu düşünüyor.
Wolfgang'ın ilk evliliğinden olan
1Özî Eva \Yagner-Pasquier ise bu gö-
reve gelebilmek için yıllardır çok sı-
kı bir çalışma yapıyor. Bastille Ope-
rası, Covent Garden ve Houston Ope-
rası'nda çalışmış olan Eva, Saizburg
Mozart Vakfi'nın başkanı, kuzenı Wi-
orun Wolfgang Wagner'in yaşlılık nedeniyle görevinden
aynlmaya karar vermesiyle başlayan iktidar kavgası birbirinden
nefret eden üç aday arasında sürüyor. Wolfgang'ın eşi Gudrun,
festivali geleneksel biçimde yönetmeyi düşünüyor. Bu görev için
yıllardır çalışan kızı Eva tek başına savaşıyor. Kardeşinin kızı Nike
ise köklü ve yenilikçi değişiklikler yapmayı planlıyor.
eland Laffemetz'ın desteğı ile bu işe
atılmış. Fakat Laffernetz'in "Eva'nm
bu işi yapacak kadar deneyimli oldu-
ğuna inanmıyorum" gerekçesıyle des-
teğuıı çekmesı, en ıddıalı adaylardan
biri olan Eva'yı güç duruma düşürdü.
Bayreuth Festivali'nde yapmayı dü-
şündüğu değişiklikleri açıklamaktan
özellikle kaçınan Eva, şimdi tek başı-
na savaşmak zorunda.
Üçüncü kadın aday Nike Wagner
ise Bayreuth Festivali'nde yapmayı
düşündüğü köklü ve aykın değişik-
likleri açıklamaktan kaçınmıyor. Ay-
nı zamandsredebiyat ctejtimıeni elan-
Nike, Berlin Philarnıonic orkestrası-
nın direktörü Elmar VVeingarten ile
birlikte oluşturduğu ekip ile festival-
de müzikal bir devrim yaratacaklan-
nı vaat ediyor. "Konserierin yapıldığı
Festspielhaus binası ilk açıldığında
VVagner'in bırakoğı müzikal mirasın
anısına Beethoven'ın 9. Senfonisi ses-
lendirilmişti. Anton Bruckner, Alban
Berg'in yapıtlan gibi VVagner'e saygı
adına>aâiandaha birçokbeste var. Bay-
reurh Festivali yeni sezonu yepyeni ça-
hşmalarla açmata" dıyen Nike, özel-
likle Beethoven'ın bestelerine ağırlık
verilmesi gerektiğini düşünüyor.
Tabulan yıkacak görûşler
Bu tür fıkırler, Richard VVagner'in
kutsanmasına dönüşen Bayreuth Fes-
-4ivaii ıçm-bifçok-Ubuaua
anlamına geliyor. Repertuvann geniş-
letilmesi gerektiğini savunan Nike,
festivalin kendini tekrarlarhale gelme-
sinden şikâyetçi. Festivah yılda iki kez
yapmayı düşünen Nike, aynca Wag-
ner'in yapıtlannın kapalı binadan çı-
kanlıp açık havada verilecek konser-
lerde seslendirileceğini belirtiyor. Fes-
tivalin daha çok sponsor ile gelişme-
sini ve reklamlardan kaynak yaratıl-
ması gerektiğini söyleyen Nike, mü-
ziğin sınırlannın da kalkması gerek-
tiğini savunuyor. Festivalin sadece dört
'Ring' opera ve VVagner'in son yapıt-
lan çevresinde dönüp durduğunu, 'Die
Feen' ya da 'Das Liebesverbot' gibi ilk
dönem yapıtlanna da yer verilmesi
gerektiğini belirten Nike, aynca kasa-
banın merkezinde düzenlenecek olan
ulaştırmayı düşünüyor.
Fakat Nike'ın yapmayı tasarladığı en
radikal değişiklik, festrvale VVagner'den
etkilenmiş çağdaş ve modem besteci-
leri de davet etmek: "Bayreuth, ope-
radünyasındayaşanandeği^mrüzgâ-
nna gözterini kapamış. Halbuki bun-
lann yansıması gerekiyor. Opera sah-
nesindeVVagner'in özgünyapıtlannın
çevresinde farkh bestecilere yer vere-
rek 19. yüzyıl VVagner'i ile 21. yûzyıl
arasında bir köprü kurmak ve çağdaş
VV'agner'Ieri de sahneye taşunak gere-
kiyor.''
Nike, ünlü füm yönetmeni ve ırk-
çılık karşıtı Steven Spielberg'i de pro-
je içine dahil ederek aynca basının da
dikkatini çekecek bırçok etkinlik ta-
sarlıyor.
'Kurum da yönetici de bunadı'
Bayreuth standartlanna göre olduk-
ça aykın olan bu fikirler, şimdiden
yönetici Wolfgang tarafindan 'absürd'
bulunarak reddedildi. Eşi Gudrun ise
yaptığı açıklamada, "Bayreuth Festi-
vali hiçbir zaman özel bir thatronun
repertuvan gibi olmamıstır. Her za-
man kendi özelliğini ve özgünlüğünü
korumuş ve ortaya çıkan tüm yeni
akunlara ve modalara karşı kendi ge-
leneğini sürdürmüştür. Bu istekler bir
devrim değil, ancak evrim olarak ni-
teJenebilir'1
dedı.
Nike ise bu görüşü şöyle yanıtladı:
"Herkes Gudrun'un bugünkü pozis-
yonuna sanat ve kültür çalışmalan ile
değfl, yaptığı evtilik ile geMiğinin far-
kmda. Ben tiyatro ve müzik çevresin-
dekilerin bu adayhğı 'komik bir şaka'
gibi gördüklerine inamyonım. Bayre-
utb kurumu da, yöneticisi de arnk bu-
nadı. Bu yüzden acD bir degJşim içine
girihnesi gerekiyor.
r
Geçen hafta toplanan 24 üyelik ko-
mıte hâlâ bir karara varabilrniş değil.
Bavyera ve Beriin hükümeti yetkili-
leri, Bayreuth kenti sakinleri ve VVag-
ner ailesinin üyelcrinden oluşan komı-
te, yine de VVolfgang'ın ısteği dışına
çıkamıyor. Hâlâ sağlığı yerinde olan
Wolfgang, isterse ölene kadar bu kol-
tukta oturabilir. Hatta bir ara eşi Gud-
run'un yerini alma ihtimalinin düşük
olduğunu görünce, ölene kadar festi-
vali yönetmeye hakkı olduğunu ve bu-
nu sonuna kadar savunmaya kararlı
olduğunu belirtti.
Her ne kadar Beriin de değişim is-
ÎPSPIJC h\\ np S'rndİ^' yönpfimin np rtp
Gudnın'un etkısı altında olacağa ben-
ziyor. önceleri en iddialı aday olarak
gösterilen Eva tekbaşına kalınca, şim-
di sadece Nike bir alternatif olarak
komitenin karşısına çıkıyor.
Türkan Şoray 'Huma Kadın'ı oynayacak.
Osman Şahin 'in
sekiz öyküsü
fılme alınıyor
KühürServisi-Geçenyıl 36. Antalya AltınPor-
takal Film Festivali'nce, "sinemamıza yaptiğı kat-
kuardanötürü', 'YaşambovııAltınPbrtakalOnur
Ödülü' ile onurlanduılan öykü yazan Osman
Şahin'in, içinde on bir öykünün yer aldığı 'So-
nuncu tz' adlı öykü dosyası bitmek üzere.
Aynca Osman Şahin'in sekiz öyküsü daha fil-
me alınıyor. Yazarm, 1998 Yunus Nadi Öykü
Ödülü'nü atan Mahşer adlı öyküsündekf*Huma
Kadın'ı Türkan Şoray'ın; 'General', 'Çukan' se-
naryolanndakı başrollen KadirInanır ın. 'Üzüm-
ler'de ise Aydan Şener'in oynayacağı kesınleş-
miş durumda. 'Mahşer'ın senaryo çalışmalan
sürüyor.
Osman Şahin'in filme alınacak olan diğer öy-
kü ve senaryolanrun adlan şöyle: General, Mu-
hatrik, Çukau, Kuşlard Bak KuşlararÜzümleT, Za-
man Suçlusu, Bulca. Bunlafdan Mahşer,
ral, Çukan, Zaman Suçlusu sinema filmi olarak
cekilecek ötekiler televizyon filmı olacak.
'Bulca', TRT tarafindan televizyon filmi ola-
rık çekılıyor. Yine Osman Şahin ile Erden Kı-
ral'ın yıllar önce birükte yazdıklan ve YıhnazGü-
ney'in yaşamından bir kesit veren, 'Ustam* adlı
senaryonun çekimi için ise yapımcı aranıyor.
Öğrenci Trienali, samimi bir dünya gençliğini müjdeliyor
Ütopya yine gerçeldeştirildi
FERHATÖZGÜR
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nin düzenlediği uluslararası
öğrenci trienalinin ikincisi 1-25 Hazi-
ran tarihleri arasında bu kez fakültenin
kendi binasında gerçekleştiriliyor. Et-
kinlik kapsarnında "2000'K Y ıllarda Sa-
nat Eğitimi Ütopyalan" başhğını taşı-
yan bir günlük sempozyum ve bu sem-
pozyumda tartışılanlar trienali daha da
çekici kıldı ve ciddi boyutlara taşıdı. Hiç-
birimiz ne yapabileceğimızi denemeden
bilemeyeceğimız için, yapabüecekleri-
miz konusunda tek ipucumuz şimdiye ka-
dar yaptıklanmızdır elbet. Çünkü bu et-
kinlik aslında ütopyalann bize o kadar
da uzak olmadığuıı ve istenirse ulusal ve
uluslararası çapta bunun gibi daha pek
çok ütopyayı gerçekleştirebileceğimizi
gösteriyor. Bir başka anlamda ise bu et-
kinlik bir ütopyanın ikinci kez gerçek-
leştirildiğinin kanıtıdır. Trienal Istan-
bul'un Asya ayağındaki ilk uluslararası
etkinlik. Etkinliğin bu amaçla fakültede
gerçekleştirilmesi, öncelikle o fakültede-
ki öğrencilerin sanatı yaşayarak öğren-
meleri açısından çok önemlidir. Ancak,
keşke bina olduğunun üç katı kadar da-
ha fazla ve genış olabilseydi. Bazı öğren-
cilerin yakındığı gibi, geniş bir mekânın
işleri var edebilmesi gibi işlerin birbir-
lerine bu kadar yakın ve sıkışık durduğu bir
mekânın olumsuzluklannı da hesaba katmak
gerekiyor.
Yanşmadan çok bir pa\ laşım örneği
Trîenali gezerken bazı noktalaruzennde dü^
şünmeye başladmı. Globalleşen dünyada kül-
türler gibi sanatta da usluplann birbirlerine
yaklaşması "khnlik'' sorununu ortadan kal-
dınyor muydu yoksa bız böyle bir dönemde
bu kadar farklı ülkelerden gelmiş işlerde be-
lirli, okunabılecek bir ulusal kımlik, yerel bir
duyarlık aramaya devam edecek miydik?
ÖKİlikle~biTyâ^arltek tip bir tüketim ve ya-
şama modeline doğru giderken öte yandan da
etaık özellıklenn o oranda muhataza
meye çalışıldığı bu dönemde bu sorun daha
da önem kazanıyor. Acaba genç sanatçılar
bu tür buluşmalara farklı kimlikleri anlaya-
bihne, tanıyabihne ve yorumlayabilmeleri
açısından mı yaklaşıyorlar yoksa ortak bir
üslupta kendi kimliklerini eritmek mi isti-
vorlar. Örneğin Azerbaycan'dan katılan bır öğ-
renci reden kendısını "öteki'' gibi hıssediyor
Eda Eminağa, 1980, 'tsimsiz', resim, kolaj.
ve kendi ülkesinin disiplinlerarası bir tutum-
dan uzak oluşundan yaîonıyordu? Burada çö-
züm gençlerin birbirlerini ve kendilerini "öte-
ki"leştirmeden, kendi değerlerinden kuşku
duynıadan yeniyi aramalarında ve anlatım
dillerihi bu yönde zenginleştirmelerinde ya-
tıyor olabilir miydi? Bir başka nokta ise tri-
enalin gerçekten bir öğrenci sergisi oluşu ve
tamdabu anlamda hiçbir ülkenin, hiçbir sa-
natçının öne çıkmadıgı gıbı hiç kimsenin de
geride kalmaması ve gençlerin bu sergide bir
yanşmadan çok, bir paylaşım örneği sergili-
yor olmalandır. _ _ _ _ ^ _ _ _ _ _
~J. Uluslararası OğrencîTriehali yarahda tek-
düzeliği kıran, sanatta malzemeler arasında-
güncel eğilimleri ve güncel sorunlan
kendi değerlerine yabancılaşmadan iz-
lemelerinde hocalara düşen görevlerin
neler olduğunu da göstermektedir. Bu-
rada öğrenciler sanatta yenihğin ancak
risk almakla mümkün olabileceğini var-
sayarak sanatın var olan anlayışlara kar-
şı bir direnç mekanizması olduğuna ina-
nıyorlar ve birçok çalışma bu inancın iz-
lerini taşıyor. Böyle olduğu için trienal,
hocalann da direnen ve risk alan öğren-
cilerin yanında ohnalan gerektiğini ve
kendilerini de aynı oranda riske atabil-
melerinin ne kadar önemli olduğunu is-
patlamaktadır. Arnk görüyoruz ki bugün
sanat eğitimi alan öğrencilerin ütopya-
larına çok ihtiyacımız var.
'Ulusal Mezuniyet Sergisi'
2. Uluslararası Öğrenci Trienali'nin or-
taya çıkardığı bir gerçek daha var: Tür-
kiye'de öğrenciler sanatı yaşayarak de-
neyerek ve çok kültürlü ortamda öğren-
tnek istiyorlar. Oysa Türkiye'de sanatın
nabzının hâlâ üç büyük kentte atıyor ol-
ması yadırganacak bir olgudur. Sanatın
ve kültürün çok merkezli ortamlarda ge-
lişeceğine inanıyorsak bu tür öğrenci
etkinliklerini başka kentlere de kaydıra-
bümemiz çözüm yollanndan birisi ola-
bilir. Türkiye'deki güzel sanatlar fakül-
teleri sayısal yönden tatmin edici boyut-
tadır ancak bu fakültelerin niteliksel yönleri
henüz enli boylu tartışıhnamıştır. Bu açıdan
eğer her yıl Türkiye'nin tüm güzel sanatlar
fakültelerinin bölümlerinin birinci, ikinci ve
üçûncûsûnden oluşacak "Ulusal Mezuniyet
ki değer farkını önemsemeyen, samimi, he-
yecanlı bir dünya gençliğini müjdeliyor. Ki-
milerinin iddia ettiği gibi tuval ve boya gibi
yüzey resmi hiç de ölmüyor, tam tersi genç-
ler o yüzey resminin olanaklanru cesurca kul-
lanıyor, çok çeşitli malzemelerle sınırlan ge-
nişletiyorlar. Trienal bugün, öğrencilerin ken-
dilerine özgü dillerini bulmalannda, farklı
malzemeler kullanmaya özendirilmelerinde
Sergisi'' adı altında, bir girişim gerçekleşti-
rilirse, Türkiye'de o yıl güzel sanatlar eğiti-
minde gelinen noktayı eksiği ve gediğiyle
tartma imkânımız doğacak. fakülteler ve öğ-
renciler arasındaki diyalog güçlenecek, kar-
şılıklı etkileşim artacaktır. Her yıl bir başka
fakültenin sırayla üstleneceği bu etkinlik fa-
kûltelen zorunlu olarak sorumluluğa itebile-
ceğî gibi ev sahipliğT yapan kentin kültüreT
dokusunda da kaha ızier bırakabılir, kente ye--
ni bir hareketlilik kazandırabilir ve sözünü et-
tiğim çok merkezlilik gerçekleşebilir belki.
Son sözde uluslararası öğrenci trienali ile ni-
telikli sanat etkinliklerinin olduğu, yaşamın
içine kanşmış bir okulda, hoşgörülü ve bir-
birleriyle çelişen görüşlerin yine birbirlerinı
güçlendirdiği bir ortamda öğrencilerden ne
kadar nitelikli ve farklı sonuçlar çıkabilece-
ğini görmüş olduk.
6. MEDFILM Festivali
Jiiıibaşkanı
Hülya Uçansu
Kültür Servisi -Istan-
bul Kültür ve Sanat Vak-
fı'nın düzenlediği Ulus-
lararası Istanbul Film Fes-
tivali'nin yönetmeni Hül-
ya Uçansu. Roma'da dü-
zenlenen 6. MEDFİLM
2000FesuvaB"nınjün baş-
kanlığını yapacak.
Festival 10-18 Temmuz
tarihleri arasında Ro-
ma'da 'Göç, Sinema ve
Kimlik' başhğı altında.
Birleşmış Milletler'in iş-
birliği ile gerçekleşecek.
Festivalin yanşma bö-
lümünde Türkiye'den Si-
nanÇetin'in 'Propogan-
da' adlı filmı yer alacak.
Aynca, 'Window ofNew
Europe/Yeni Avrupa'nın
Penceresi' adlı bölümde,
yine Türkiye'den Canan
Gerede'nin 'Parçalaıuna'
isimli filmi gösterilecek.
lnsan haklanna adan-
mış tematik bir festival
olan 1995 yılında kuru-
lan MEDFİLM'ın ama-
cı; "film, görsel-işitsel
programlar, atöiye çalış-
malan, toplantüar ve di-
ğer sanatsal faaliyetler
aracıhğıyla, Avrupa-Ak-
deniz ülkcleri arasında
sosyal ve kültürel deği-
f
şjmleri yüreklendirmek"
olarak belırtılıyor. MED-
FlLM 2000 FestıvBh'nde,
'Amore e Psiche/Aşk ve
Ruh', 'Speacial Menti-
on/Özei Mansiyon', 'Ar-
tistic Expression/ Sanat-
sal Anlatım' ödüllerinin
yanı sıra 'UN Avvard for
Human Rights/Birieşmiş
Milktler lnsan Haklan
Ödülü' de verilecek.
Istanbul Kültür ve Sa-
nat Vakffnda 1983 yı-
lında 'Sinema Günle-
ri'nin sorumlusu olarak
göreve başlayan Hülya
Uçansu, 1988'den ben
Uhıslararası Istanbul Film
Festivali'nin yönetmenli-
ğini sürdürüyor.
ksabella Aıyani'den boykot
• PARİS (AA) - Fransız
oyuncu Isabelle Adjani,
Fransa Cumhurbaşkanı
lacques Chirac'ın koniil.
Lc/auı Devlel Başkanı
Abdulazız Buteflıka
onuruna dün akşam verdiği
yemeğe katılmadı. Fransız
Liberatıon gazetesıne
açıklama yapan Adjani,
Cezayir'deki insan haklan
ihlallennı protesto ettiği
için çağnlı olduğu halde
Chirac'ın verdiğı yemeğe
katılmadığını bildirdi. Aşın dıncı akımlann teröre
^üıükledığı Cezayırae halen lObin msanm
olduğunu hatırlatan Adjani, "Cezayir devletinin
işbirlıkçısı olmayı reddederim. Cezayir"de adalet
yok. Hükümet, suçlu örgütlerin ölüme gıttığini
belirtiyor ve onlarla bağlantıh tüm aileler düzmece
mahkemelere çıkanhyor. Bu arada da Bayan
Buteflıka devletin en yüksek ıtibar mevkıinde kabul
görüyor" dedi.
Pi Artvvorks'te çocuklarla sanat
• Kültür Servisi - Erken yaşta başlayan sanat
eğtiminin çocuklann sosyal ve kişilik
gelişmelerinde önemli rol oynadığı bilindiğinden
Pi Artworks, yaz döneminde seramık, resim ve
mum alanında çocuk atölyelen başlatıyor. Temmuz
ayında başlayacak olan sanat atölyelen 6-8,9-12
yaş arası iki grup olarak planlandı. Pi Artvvorks'te
yapılacak çalışmalar sekiz hafta sürecek ve bu
çahşmalar galende yapılacak bir çocuk şenliğı ve
sergisi ile sonuçlanacaktır. (236 68 53)
Artteologiar Türk Arkeoloü
Enstitüsü' istiyor
• İZMİR(AA)- Anadolu'nun sahıp olduğu
zengin tarih varhğınm komnması ve gelecek
kuşaklara aktanhnası için 'Türk Arkeolojı
Enstitüsü' kuruhnası gerektiği bildirildi. Uzun
yıllardan ben 'Anadolu kültür envanteri'
çıkanlmasını isteyen arkeologlar, kazı ekiplen ve
müzelerin iyi niyetli çalışmalannın sonuç
vermediğini, daha sistemli bir çalışma için
yurtdışında örneği bulunan bır arkeoloji enstitüsü
kuruhnası görüşünde birleşiyor. Türk Arkeoloji
Enstitüsü'nün özerk bir kurum olması gerektiğini
kaydeden Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği
Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan, bunun hem
Kültür Bakanlığı'nm yükünü hafıfleteceğini hem
de arkeologlann çalışmalannı düzenleyip
denetleyebileceğinı söyledi.
BUGUN
• NİŞANTAŞI D&R KİTABEVİ'nde saat
15.00'te Kostas Mourselas'ın imza ve söyleşisi
yer alıyor. (224 24 15)
• BABYLON'da saat 22.30 da Up, Bustle And
Out grubunun konseri izlenebilir. (292 73 68)
• YAPIKREDİYAYINLARIGALATASARAY
KİTABEVİ'nde 15.00-17.30 saatleri arasında
Çetin Altan'm imza günü yer alıyor. (252 47 00)
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA
TİYATROSU'nda saat 21,30'da Azerbajcan Devlet
Balesi'nın sahncleycceğı '1001 Gcce Balesi
izlenebilir. (23154 97) ----.—.. • ^
• KÜÇÜK ÇAMLICA KÖŞKLERÎ'nde saat
20.30'da Taşkın Sa\aş Mii/ik Tnplnhıgıı'nıın
-seslendiiecegı Ş
UQ?)
İS1MBUL MÜZİK FESTtVAÜTUC BUGUN
• AKM'de saat 17.30'da Genç SoKsticr Dizisi'nin
konsen dınlenebilir. (292 08 46)
• AYA İRİNt MÜZESt'nde saat 19.30'da The
Orchestra of the Age of EnKghtenment'm
vereceği konser izlenebilir. (292 08 46)