25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 7 HAZİRAN 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA JvLJl-iJ. LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Wagneraüesinin Bayreuth Festmdi'ninyönetmenliği için savaşı, ulusalsoruna dönüştü Tutucular yenilenmeye karşıKüJtür Servisi-Almanya'nınkuze- yinde küçük bir kasaba olan Bayreuth büyük bir savaşa tanık oluyor. Her yıl Alman besteci RichardVVkgner'in ya- pıtlannın sunulduğu mûzik festivali- nin yönetmenliğini kimin üstlenece- ği konusunda aile içinde yaşanılan kavga neredeyse küçük çapta bir sa- vaşa dönüştü. Yanm yüzyıldır bu festıvali yöneten ve Wagner'in 80 yaşındaki torunu YVbifgang VVagner'in yaşlılık nedenıy- le görevınden aynlmaya karar verme- siyle başlayan yönetim savaşı için bir- birinden nefret eden üç aday; VVolf- gang'ın ikinci eşi Gudrun. birinci eşin- den olankızı Eva ve Wolfgang'ın kar- deşi VVîeland'ın kızı Nike arasındaki sıkı çekışme kolay kolay sonuçlana- cağa benzemiyor. Bayreuth 'ta Alman besteci Wag- ner'i anmak ve onun yapıtlannı ses- lendirmek amacıyla her yıl düzenle- nen 'Bayreuth Festivali' aslında müzik- ten çok daha fazla şey ifade edıyor. Bir- çok kişi için bestecinin yapıtlan bın- lerce yıllık 'Alman Kültürü'nün doruk noktasını ifade ediyor. Hatta Wagner aleyhine söylenen bir söz neredeyse S-atana ihanet' olarak düşünülüyor. Bu yüzden Bayreuth Müzik Festiva- li'nin yönetimini kimin üstleneceği sadece klasik müzikseverleri değil, bütün Almanya'yı ilgüendiren ulusal bir konu halini almış durumda. VVotfgang, Gudrun için ısrarh FranzLiszt ın kızı ve VV'agnefın eşi Cosima tarafından kurulan vakfı, 1966'dan bu yana Wolfgang yönetiyor. Wagner opera endüstrisıru tican bir ış ve sanatsal prestiji yüksek bir nokta- ya taşıyan VVolfgang, eşi Gudrun'un lehine oy lcullanıyor. Festivali eskı standartlannda ve geleneksel biçim- de yürütmeyi düşünen Gudrun, yıllar boyu eşinin asistanlığını yapmış. Bu- na karşın bırçok kişi, VVolfgang'ın, ti- yatro üzerine eğitim gören 22 yaşın- daki kızı Katharina'nın yöneticiliği devralacak olgunluğa gelmesine kadar Gudrun'un bu görevi sürdürmesini uygun bulduğunu düşünüyor. Wolfgang'ın ilk evliliğinden olan 1Özî Eva \Yagner-Pasquier ise bu gö- reve gelebilmek için yıllardır çok sı- kı bir çalışma yapıyor. Bastille Ope- rası, Covent Garden ve Houston Ope- rası'nda çalışmış olan Eva, Saizburg Mozart Vakfi'nın başkanı, kuzenı Wi- orun Wolfgang Wagner'in yaşlılık nedeniyle görevinden aynlmaya karar vermesiyle başlayan iktidar kavgası birbirinden nefret eden üç aday arasında sürüyor. Wolfgang'ın eşi Gudrun, festivali geleneksel biçimde yönetmeyi düşünüyor. Bu görev için yıllardır çalışan kızı Eva tek başına savaşıyor. Kardeşinin kızı Nike ise köklü ve yenilikçi değişiklikler yapmayı planlıyor. eland Laffemetz'ın desteğı ile bu işe atılmış. Fakat Laffernetz'in "Eva'nm bu işi yapacak kadar deneyimli oldu- ğuna inanmıyorum" gerekçesıyle des- teğuıı çekmesı, en ıddıalı adaylardan biri olan Eva'yı güç duruma düşürdü. Bayreuth Festivali'nde yapmayı dü- şündüğu değişiklikleri açıklamaktan özellikle kaçınan Eva, şimdi tek başı- na savaşmak zorunda. Üçüncü kadın aday Nike Wagner ise Bayreuth Festivali'nde yapmayı düşündüğü köklü ve aykın değişik- likleri açıklamaktan kaçınmıyor. Ay- nı zamandsredebiyat ctejtimıeni elan- Nike, Berlin Philarnıonic orkestrası- nın direktörü Elmar VVeingarten ile birlikte oluşturduğu ekip ile festival- de müzikal bir devrim yaratacaklan- nı vaat ediyor. "Konserierin yapıldığı Festspielhaus binası ilk açıldığında VVagner'in bırakoğı müzikal mirasın anısına Beethoven'ın 9. Senfonisi ses- lendirilmişti. Anton Bruckner, Alban Berg'in yapıtlan gibi VVagner'e saygı adına>aâiandaha birçokbeste var. Bay- reurh Festivali yeni sezonu yepyeni ça- hşmalarla açmata" dıyen Nike, özel- likle Beethoven'ın bestelerine ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyor. Tabulan yıkacak görûşler Bu tür fıkırler, Richard VVagner'in kutsanmasına dönüşen Bayreuth Fes- -4ivaii ıçm-bifçok-Ubuaua anlamına geliyor. Repertuvann geniş- letilmesi gerektiğini savunan Nike, festivalin kendini tekrarlarhale gelme- sinden şikâyetçi. Festivah yılda iki kez yapmayı düşünen Nike, aynca Wag- ner'in yapıtlannın kapalı binadan çı- kanlıp açık havada verilecek konser- lerde seslendirileceğini belirtiyor. Fes- tivalin daha çok sponsor ile gelişme- sini ve reklamlardan kaynak yaratıl- ması gerektiğini söyleyen Nike, mü- ziğin sınırlannın da kalkması gerek- tiğini savunuyor. Festivalin sadece dört 'Ring' opera ve VVagner'in son yapıt- lan çevresinde dönüp durduğunu, 'Die Feen' ya da 'Das Liebesverbot' gibi ilk dönem yapıtlanna da yer verilmesi gerektiğini belirten Nike, aynca kasa- banın merkezinde düzenlenecek olan ulaştırmayı düşünüyor. Fakat Nike'ın yapmayı tasarladığı en radikal değişiklik, festrvale VVagner'den etkilenmiş çağdaş ve modem besteci- leri de davet etmek: "Bayreuth, ope- radünyasındayaşanandeği^mrüzgâ- nna gözterini kapamış. Halbuki bun- lann yansıması gerekiyor. Opera sah- nesindeVVagner'in özgünyapıtlannın çevresinde farkh bestecilere yer vere- rek 19. yüzyıl VVagner'i ile 21. yûzyıl arasında bir köprü kurmak ve çağdaş VV'agner'Ieri de sahneye taşunak gere- kiyor.'' Nike, ünlü füm yönetmeni ve ırk- çılık karşıtı Steven Spielberg'i de pro- je içine dahil ederek aynca basının da dikkatini çekecek bırçok etkinlik ta- sarlıyor. 'Kurum da yönetici de bunadı' Bayreuth standartlanna göre olduk- ça aykın olan bu fikirler, şimdiden yönetici Wolfgang tarafindan 'absürd' bulunarak reddedildi. Eşi Gudrun ise yaptığı açıklamada, "Bayreuth Festi- vali hiçbir zaman özel bir thatronun repertuvan gibi olmamıstır. Her za- man kendi özelliğini ve özgünlüğünü korumuş ve ortaya çıkan tüm yeni akunlara ve modalara karşı kendi ge- leneğini sürdürmüştür. Bu istekler bir devrim değil, ancak evrim olarak ni- teJenebilir'1 dedı. Nike ise bu görüşü şöyle yanıtladı: "Herkes Gudrun'un bugünkü pozis- yonuna sanat ve kültür çalışmalan ile değfl, yaptığı evtilik ile geMiğinin far- kmda. Ben tiyatro ve müzik çevresin- dekilerin bu adayhğı 'komik bir şaka' gibi gördüklerine inamyonım. Bayre- utb kurumu da, yöneticisi de arnk bu- nadı. Bu yüzden acD bir degJşim içine girihnesi gerekiyor. r Geçen hafta toplanan 24 üyelik ko- mıte hâlâ bir karara varabilrniş değil. Bavyera ve Beriin hükümeti yetkili- leri, Bayreuth kenti sakinleri ve VVag- ner ailesinin üyelcrinden oluşan komı- te, yine de VVolfgang'ın ısteği dışına çıkamıyor. Hâlâ sağlığı yerinde olan Wolfgang, isterse ölene kadar bu kol- tukta oturabilir. Hatta bir ara eşi Gud- run'un yerini alma ihtimalinin düşük olduğunu görünce, ölene kadar festi- vali yönetmeye hakkı olduğunu ve bu- nu sonuna kadar savunmaya kararlı olduğunu belirtti. Her ne kadar Beriin de değişim is- ÎPSPIJC h\\ np S'rndİ^' yönpfimin np rtp Gudnın'un etkısı altında olacağa ben- ziyor. önceleri en iddialı aday olarak gösterilen Eva tekbaşına kalınca, şim- di sadece Nike bir alternatif olarak komitenin karşısına çıkıyor. Türkan Şoray 'Huma Kadın'ı oynayacak. Osman Şahin 'in sekiz öyküsü fılme alınıyor KühürServisi-Geçenyıl 36. Antalya AltınPor- takal Film Festivali'nce, "sinemamıza yaptiğı kat- kuardanötürü', 'YaşambovııAltınPbrtakalOnur Ödülü' ile onurlanduılan öykü yazan Osman Şahin'in, içinde on bir öykünün yer aldığı 'So- nuncu tz' adlı öykü dosyası bitmek üzere. Aynca Osman Şahin'in sekiz öyküsü daha fil- me alınıyor. Yazarm, 1998 Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü atan Mahşer adlı öyküsündekf*Huma Kadın'ı Türkan Şoray'ın; 'General', 'Çukan' se- naryolanndakı başrollen KadirInanır ın. 'Üzüm- ler'de ise Aydan Şener'in oynayacağı kesınleş- miş durumda. 'Mahşer'ın senaryo çalışmalan sürüyor. Osman Şahin'in filme alınacak olan diğer öy- kü ve senaryolanrun adlan şöyle: General, Mu- hatrik, Çukau, Kuşlard Bak KuşlararÜzümleT, Za- man Suçlusu, Bulca. Bunlafdan Mahşer, ral, Çukan, Zaman Suçlusu sinema filmi olarak cekilecek ötekiler televizyon filmı olacak. 'Bulca', TRT tarafindan televizyon filmi ola- rık çekılıyor. Yine Osman Şahin ile Erden Kı- ral'ın yıllar önce birükte yazdıklan ve YıhnazGü- ney'in yaşamından bir kesit veren, 'Ustam* adlı senaryonun çekimi için ise yapımcı aranıyor. Öğrenci Trienali, samimi bir dünya gençliğini müjdeliyor Ütopya yine gerçeldeştirildi FERHATÖZGÜR Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin düzenlediği uluslararası öğrenci trienalinin ikincisi 1-25 Hazi- ran tarihleri arasında bu kez fakültenin kendi binasında gerçekleştiriliyor. Et- kinlik kapsarnında "2000'K Y ıllarda Sa- nat Eğitimi Ütopyalan" başhğını taşı- yan bir günlük sempozyum ve bu sem- pozyumda tartışılanlar trienali daha da çekici kıldı ve ciddi boyutlara taşıdı. Hiç- birimiz ne yapabileceğimızi denemeden bilemeyeceğimız için, yapabüecekleri- miz konusunda tek ipucumuz şimdiye ka- dar yaptıklanmızdır elbet. Çünkü bu et- kinlik aslında ütopyalann bize o kadar da uzak olmadığuıı ve istenirse ulusal ve uluslararası çapta bunun gibi daha pek çok ütopyayı gerçekleştirebileceğimizi gösteriyor. Bir başka anlamda ise bu et- kinlik bir ütopyanın ikinci kez gerçek- leştirildiğinin kanıtıdır. Trienal Istan- bul'un Asya ayağındaki ilk uluslararası etkinlik. Etkinliğin bu amaçla fakültede gerçekleştirilmesi, öncelikle o fakültede- ki öğrencilerin sanatı yaşayarak öğren- meleri açısından çok önemlidir. Ancak, keşke bina olduğunun üç katı kadar da- ha fazla ve genış olabilseydi. Bazı öğren- cilerin yakındığı gibi, geniş bir mekânın işleri var edebilmesi gibi işlerin birbir- lerine bu kadar yakın ve sıkışık durduğu bir mekânın olumsuzluklannı da hesaba katmak gerekiyor. Yanşmadan çok bir pa\ laşım örneği Trîenali gezerken bazı noktalaruzennde dü^ şünmeye başladmı. Globalleşen dünyada kül- türler gibi sanatta da usluplann birbirlerine yaklaşması "khnlik'' sorununu ortadan kal- dınyor muydu yoksa bız böyle bir dönemde bu kadar farklı ülkelerden gelmiş işlerde be- lirli, okunabılecek bir ulusal kımlik, yerel bir duyarlık aramaya devam edecek miydik? ÖKİlikle~biTyâ^arltek tip bir tüketim ve ya- şama modeline doğru giderken öte yandan da etaık özellıklenn o oranda muhataza meye çalışıldığı bu dönemde bu sorun daha da önem kazanıyor. Acaba genç sanatçılar bu tür buluşmalara farklı kimlikleri anlaya- bihne, tanıyabihne ve yorumlayabilmeleri açısından mı yaklaşıyorlar yoksa ortak bir üslupta kendi kimliklerini eritmek mi isti- vorlar. Örneğin Azerbaycan'dan katılan bır öğ- renci reden kendısını "öteki'' gibi hıssediyor Eda Eminağa, 1980, 'tsimsiz', resim, kolaj. ve kendi ülkesinin disiplinlerarası bir tutum- dan uzak oluşundan yaîonıyordu? Burada çö- züm gençlerin birbirlerini ve kendilerini "öte- ki"leştirmeden, kendi değerlerinden kuşku duynıadan yeniyi aramalarında ve anlatım dillerihi bu yönde zenginleştirmelerinde ya- tıyor olabilir miydi? Bir başka nokta ise tri- enalin gerçekten bir öğrenci sergisi oluşu ve tamdabu anlamda hiçbir ülkenin, hiçbir sa- natçının öne çıkmadıgı gıbı hiç kimsenin de geride kalmaması ve gençlerin bu sergide bir yanşmadan çok, bir paylaşım örneği sergili- yor olmalandır. _ _ _ _ ^ _ _ _ _ _ ~J. Uluslararası OğrencîTriehali yarahda tek- düzeliği kıran, sanatta malzemeler arasında- güncel eğilimleri ve güncel sorunlan kendi değerlerine yabancılaşmadan iz- lemelerinde hocalara düşen görevlerin neler olduğunu da göstermektedir. Bu- rada öğrenciler sanatta yenihğin ancak risk almakla mümkün olabileceğini var- sayarak sanatın var olan anlayışlara kar- şı bir direnç mekanizması olduğuna ina- nıyorlar ve birçok çalışma bu inancın iz- lerini taşıyor. Böyle olduğu için trienal, hocalann da direnen ve risk alan öğren- cilerin yanında ohnalan gerektiğini ve kendilerini de aynı oranda riske atabil- melerinin ne kadar önemli olduğunu is- patlamaktadır. Arnk görüyoruz ki bugün sanat eğitimi alan öğrencilerin ütopya- larına çok ihtiyacımız var. 'Ulusal Mezuniyet Sergisi' 2. Uluslararası Öğrenci Trienali'nin or- taya çıkardığı bir gerçek daha var: Tür- kiye'de öğrenciler sanatı yaşayarak de- neyerek ve çok kültürlü ortamda öğren- tnek istiyorlar. Oysa Türkiye'de sanatın nabzının hâlâ üç büyük kentte atıyor ol- ması yadırganacak bir olgudur. Sanatın ve kültürün çok merkezli ortamlarda ge- lişeceğine inanıyorsak bu tür öğrenci etkinliklerini başka kentlere de kaydıra- bümemiz çözüm yollanndan birisi ola- bilir. Türkiye'deki güzel sanatlar fakül- teleri sayısal yönden tatmin edici boyut- tadır ancak bu fakültelerin niteliksel yönleri henüz enli boylu tartışıhnamıştır. Bu açıdan eğer her yıl Türkiye'nin tüm güzel sanatlar fakültelerinin bölümlerinin birinci, ikinci ve üçûncûsûnden oluşacak "Ulusal Mezuniyet ki değer farkını önemsemeyen, samimi, he- yecanlı bir dünya gençliğini müjdeliyor. Ki- milerinin iddia ettiği gibi tuval ve boya gibi yüzey resmi hiç de ölmüyor, tam tersi genç- ler o yüzey resminin olanaklanru cesurca kul- lanıyor, çok çeşitli malzemelerle sınırlan ge- nişletiyorlar. Trienal bugün, öğrencilerin ken- dilerine özgü dillerini bulmalannda, farklı malzemeler kullanmaya özendirilmelerinde Sergisi'' adı altında, bir girişim gerçekleşti- rilirse, Türkiye'de o yıl güzel sanatlar eğiti- minde gelinen noktayı eksiği ve gediğiyle tartma imkânımız doğacak. fakülteler ve öğ- renciler arasındaki diyalog güçlenecek, kar- şılıklı etkileşim artacaktır. Her yıl bir başka fakültenin sırayla üstleneceği bu etkinlik fa- kûltelen zorunlu olarak sorumluluğa itebile- ceğî gibi ev sahipliğT yapan kentin kültüreT dokusunda da kaha ızier bırakabılir, kente ye-- ni bir hareketlilik kazandırabilir ve sözünü et- tiğim çok merkezlilik gerçekleşebilir belki. Son sözde uluslararası öğrenci trienali ile ni- telikli sanat etkinliklerinin olduğu, yaşamın içine kanşmış bir okulda, hoşgörülü ve bir- birleriyle çelişen görüşlerin yine birbirlerinı güçlendirdiği bir ortamda öğrencilerden ne kadar nitelikli ve farklı sonuçlar çıkabilece- ğini görmüş olduk. 6. MEDFILM Festivali Jiiıibaşkanı Hülya Uçansu Kültür Servisi -Istan- bul Kültür ve Sanat Vak- fı'nın düzenlediği Ulus- lararası Istanbul Film Fes- tivali'nin yönetmeni Hül- ya Uçansu. Roma'da dü- zenlenen 6. MEDFİLM 2000FesuvaB"nınjün baş- kanlığını yapacak. Festival 10-18 Temmuz tarihleri arasında Ro- ma'da 'Göç, Sinema ve Kimlik' başhğı altında. Birleşmış Milletler'in iş- birliği ile gerçekleşecek. Festivalin yanşma bö- lümünde Türkiye'den Si- nanÇetin'in 'Propogan- da' adlı filmı yer alacak. Aynca, 'Window ofNew Europe/Yeni Avrupa'nın Penceresi' adlı bölümde, yine Türkiye'den Canan Gerede'nin 'Parçalaıuna' isimli filmi gösterilecek. lnsan haklanna adan- mış tematik bir festival olan 1995 yılında kuru- lan MEDFİLM'ın ama- cı; "film, görsel-işitsel programlar, atöiye çalış- malan, toplantüar ve di- ğer sanatsal faaliyetler aracıhğıyla, Avrupa-Ak- deniz ülkcleri arasında sosyal ve kültürel deği- f şjmleri yüreklendirmek" olarak belırtılıyor. MED- FlLM 2000 FestıvBh'nde, 'Amore e Psiche/Aşk ve Ruh', 'Speacial Menti- on/Özei Mansiyon', 'Ar- tistic Expression/ Sanat- sal Anlatım' ödüllerinin yanı sıra 'UN Avvard for Human Rights/Birieşmiş Milktler lnsan Haklan Ödülü' de verilecek. Istanbul Kültür ve Sa- nat Vakffnda 1983 yı- lında 'Sinema Günle- ri'nin sorumlusu olarak göreve başlayan Hülya Uçansu, 1988'den ben Uhıslararası Istanbul Film Festivali'nin yönetmenli- ğini sürdürüyor. ksabella Aıyani'den boykot • PARİS (AA) - Fransız oyuncu Isabelle Adjani, Fransa Cumhurbaşkanı lacques Chirac'ın koniil. Lc/auı Devlel Başkanı Abdulazız Buteflıka onuruna dün akşam verdiği yemeğe katılmadı. Fransız Liberatıon gazetesıne açıklama yapan Adjani, Cezayir'deki insan haklan ihlallennı protesto ettiği için çağnlı olduğu halde Chirac'ın verdiğı yemeğe katılmadığını bildirdi. Aşın dıncı akımlann teröre ^üıükledığı Cezayırae halen lObin msanm olduğunu hatırlatan Adjani, "Cezayir devletinin işbirlıkçısı olmayı reddederim. Cezayir"de adalet yok. Hükümet, suçlu örgütlerin ölüme gıttığini belirtiyor ve onlarla bağlantıh tüm aileler düzmece mahkemelere çıkanhyor. Bu arada da Bayan Buteflıka devletin en yüksek ıtibar mevkıinde kabul görüyor" dedi. Pi Artvvorks'te çocuklarla sanat • Kültür Servisi - Erken yaşta başlayan sanat eğtiminin çocuklann sosyal ve kişilik gelişmelerinde önemli rol oynadığı bilindiğinden Pi Artworks, yaz döneminde seramık, resim ve mum alanında çocuk atölyelen başlatıyor. Temmuz ayında başlayacak olan sanat atölyelen 6-8,9-12 yaş arası iki grup olarak planlandı. Pi Artvvorks'te yapılacak çalışmalar sekiz hafta sürecek ve bu çahşmalar galende yapılacak bir çocuk şenliğı ve sergisi ile sonuçlanacaktır. (236 68 53) Artteologiar Türk Arkeoloü Enstitüsü' istiyor • İZMİR(AA)- Anadolu'nun sahıp olduğu zengin tarih varhğınm komnması ve gelecek kuşaklara aktanhnası için 'Türk Arkeolojı Enstitüsü' kuruhnası gerektiği bildirildi. Uzun yıllardan ben 'Anadolu kültür envanteri' çıkanlmasını isteyen arkeologlar, kazı ekiplen ve müzelerin iyi niyetli çalışmalannın sonuç vermediğini, daha sistemli bir çalışma için yurtdışında örneği bulunan bır arkeoloji enstitüsü kuruhnası görüşünde birleşiyor. Türk Arkeoloji Enstitüsü'nün özerk bir kurum olması gerektiğini kaydeden Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan, bunun hem Kültür Bakanlığı'nm yükünü hafıfleteceğini hem de arkeologlann çalışmalannı düzenleyip denetleyebileceğinı söyledi. BUGUN • NİŞANTAŞI D&R KİTABEVİ'nde saat 15.00'te Kostas Mourselas'ın imza ve söyleşisi yer alıyor. (224 24 15) • BABYLON'da saat 22.30 da Up, Bustle And Out grubunun konseri izlenebilir. (292 73 68) • YAPIKREDİYAYINLARIGALATASARAY KİTABEVİ'nde 15.00-17.30 saatleri arasında Çetin Altan'm imza günü yer alıyor. (252 47 00) • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TİYATROSU'nda saat 21,30'da Azerbajcan Devlet Balesi'nın sahncleycceğı '1001 Gcce Balesi izlenebilir. (23154 97) ----.—.. • ^ • KÜÇÜK ÇAMLICA KÖŞKLERÎ'nde saat 20.30'da Taşkın Sa\aş Mii/ik Tnplnhıgıı'nıın -seslendiiecegı Ş UQ?) İS1MBUL MÜZİK FESTtVAÜTUC BUGUN • AKM'de saat 17.30'da Genç SoKsticr Dizisi'nin konsen dınlenebilir. (292 08 46) • AYA İRİNt MÜZESt'nde saat 19.30'da The Orchestra of the Age of EnKghtenment'm vereceği konser izlenebilir. (292 08 46)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle