Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2000 PERŞEMBE
8 DEI
Moskova 'ya geldiğimizde karşımıza ilk olarak adı Rus harfleriyleyazılmış bir McDonald's çıkt
Çınarlı,kubbeli mavibir gezi
* lüreğimin Sesinden
%
" Moskova, Leningrad
Notları
asaport kontroldeki polis memuru dikkatle
yüzüme bakıp pasaportumda bulunan res-
mimle beni bir güzel karşılaştınnca; üste-
likbusüreuzayıncabayağıhuzursuzlandım!.. As-
lına bakarsanız; belki yüzlerce kez yurtdışına çık-
mama karşın her pasaport kontrolünde huzursuz olu-
rum. Giriş ya da çıkışta, hep o kötü duygu yükse-
lir içimden; ne bileyim, sanki polis memuru ani-
den, "Sirişöylealahm-, "Birazbekleyecek9niz"de-
yip pasaportuma el koyacakmış, uçamayacakmı-
şım hissine kapılınm!.
- Üstelik bu kez Rusya'ya gidiyorum!..
Daha da önemlısi ilk kez gidiyorum. Gerçi "Ko-
münistler Moskova'ya" sloganlannın üzerinden
çok sular aktı, artık Rusya'da kerliferli işadamlan
ile bankacılar ve Fethullahçılar itibar görüyor ama
olsun, yine de korkuyorum!.. Ostüne üstlük; Ame-
rikan patentli bir "ilerici gazete"nin "KmDar Mos-
kova'da" başlığı birinci sayfadan sıntıyor!..
- Yazı gerçekten müthiş!..
Koca başhğm altında spotlar; "Eski tûfekkr Nft-
znn'a gkfiyor" gibisinden... Yanda da Moskova'ya
giden kızıllann listesi... Liste şöyle başhyor; - fn-
d Zeynep Oral (gazeteci), Ömer ZfiMB Uvanefioğ-
ta(sanatçı)..! Benim adım da şöyle geçiyor, "Ümit
Erkaç ZüetL." Ortadakı, kımsenin bilmediği is-
mim yanlış yazılmış. Meslek hanesi boş!.. Herhal-
de nereden aldılarsa aynen basmışlar!.. Zahmet
edip de bakmamışlar bile. Belki bilerek öyle koy-
muşlar!.. Havaalanındaki gazeteciler ve sanatçılar
arasında günün ilk konusu işte bu başlıktı. tlk tep-
kiler neredeyse aynıydı:
'Safca' haberi..
;
Once inanmaz birbakış, ardından aama do-
lu bir yüz ıfadesı, sonra dişlerin arasından
"akak" sesi ve bir tek kelime, "YaakL"
Doğan Hızlan haberi kendine özgü alaycı yüz ifa-
desiyle okuduktan sonra, "Acaba bu Ksteyi nerakn
ahnışlar" diye ortaya sordu. Yanıt, yandmıyorsam
Necati Doğnı'dan geldı:
- Olsa olsa polisten!..
Zûlfii LrvaneB çok kızmış, "Yahu Ömer Zütfü
Livaııeüoğhı diye yazıp yanına da sanatçı diye ek-
kemişler. Şu gezide kendi gnıplanndan atb gazete-
ci var. Çok yazık, çok ayıp" diye söylenıyordu. Bi-
raz sonra o gruptan bir arkadaşuı bu müthiş habe-
ri yapan gazetenin üst düzey sorumlusuyla yaptı-
ğı telefon konuşmasını öğrendık. Onca gazeteci-
nin, ülkenin yüz akı sanatçılann tepkisini duyan yö-
nerici pek şaşurnış,
u
Yahu biz şaka yapük" demiş.
-Çokgüldük!..
Neyse, sonunda kontrolden kazasız belasız geç-
tik. Birazdan Türk Hava Yollan'run bılmem kaç se-
fer sayılı uçağıyla havalanacağız...
- 2 saat 50 dakika sonra ver elını Moskova!..
Amerikan propagandasının
dayanılmaz aflırlıfli!..
~r yçaktayız... Yaıumda Refik Durbaş, elinde
I I inadına kızıl bir kitap!.. Baktım ve hemen
\*s elınden kaptım; Rusça konuşma küavu-
zu!.. Birkaç dakika sonra pes edip geri verdim.
Orada yazılı olan, ömeğin, "Bir kadeh votka verir
misiniz'' cümlesini bırakın telaffuz etmeyi, söyle-
yememiştim bile!. Aynca konuşulan dilin yazılan-
dan çok ayn olduğunu tecrübelerimle büiyordum.
Hiç yanılmadığımı, daha sonra Rusça konuşmaya
çalışanlan görüp, kahkahadan yerlere yatarken an-
ladım!.. KültürBakanı tstemihanTalay'ınNâzun'a
gelmekten son anda vazgeçtığını de yolculuk sıra-
sında öğrendik. Niçin gehnediği konusunda çeşit-
li tahminler yürütüldü ister istemez. Ortak yargıyı
şöyle özetleyebilirim:
- Bazı şeyleri sırtlamak, sırtlayabilmek zor iştir,
deli bir yürek ister!..
Hostesin, Moskova üzerinde alçalmaya başladı-
ğımızı belirten anonsuyla birlıkte bizler, Rusya'ya
ilk kez gelenler pencerelere yığıldık. Uçağûı kü-
çücük penceresinden altımda uzanan yeşilin bin-
lerce tonuna bakarken öylesıne şaşkındım ki; du-
daklanmdan, "BurasnnıMoskova" sözcükleri dö-
külüverdi!..
O anda, bu ülkeyi daha önce görenlerin alaycı
gülüşleri hiç mi hiç umurumda değildi. Ben tam o
anda geçmişten bugüne, bir diğer deyişle; dünya-
yı kendi ölçülerimle kavramaya başladığımdan bu
yana yani neredeyse çeyrek asırdır nasıl aldatıldı-
ğırru düşünüyordum!. Geçen hafta köşe yazımda
biraz anlatmıştım ama burada bir kez daha, biraz
daha detaylı tekrarlamak ıstıyorum; Ben, kapkara
dehlizleri, daracık ve de korku dolu sokaklan, ölü-
müne puslu ve sogukhavası ve de peşıme takılmış
kara gözlüklü ajanlanyla bir "kâbus kenti"ne ha-
zırlamıştım kendimi!..
- Ama suç bende değildi!..
Suçlu, milyarlarca dolarük dev Hollywood sa-
nayisı, tüm dûnyada mılyonlarca satan "bestsel-
fer" casusluk romanlan, gazeteler, televizyonlar
ve politikacılardı... "Hür dünya"run efendılen yıl-
~tarym nasıl isttyörtarsa öyte düşünmemizi sagia-
^nuş, eğer deyim yerindeyse milyarlarca insaaı "iğ-
faretmişlerdiL
A klıma George OrweJ'in ünlü "1984" roma-
/\ nındaki o tüyler ürperten cümle geldi: - Big
/ l . brother watching you!.. (Büyük kardeş seni
izliyor).
A klıma George OnvelVın ünlü "1984" romanın-
/\ daki o tüyler ürperten cümlegeldi: -Big brother
Â. 1~ watchingyou!.. (Büyük kardeş seni izliyor.) Bü-
yük kardeş; gözlüyor, izliyor ve onun istediğigibi dü-
şünmeni sağhyordu! Daha sonralan; ideolojisi ne
olursa olsun Moskova'ya gelen hemen herkesin aynı
düşünceleri taşıdığım ve daha uçak kent üzerinde sü-
zülürken aynı şokuyaşadığını da öğrendim...
uslar Hitler'i ölerek durdurdu!.. O anda,u
Şa-
yet Hitler durdurulamasaydı ne olurdu " soru-
sunun yanıtını düşündüm. Bugün belki de Al-
manfaşizminin egemen olduğu Moskova'yı geziyor
olacaktık. Belki de olamayacaktık!.. Belki de biz bile
olamayacaktık!.. Alman ordulanmn Rusya'ya saldır-
madan önce üç uzun gün Türkiye'nin Bulgar sınınmn
çokyakınlannda beklediğini anımsadım. Ürperdim!.
1) Amerikan patentli "İferici" gazetenin dedttği gflbi; Biz "Kızülar" Moskova'da!.. 2) Kızıl Meydan'da rengarenk masal şatosu
önünde. 3) Kızıl Meydan'ın tam da ortasında Rutkay Aziz_ Siz göremiyorsunuz, ama o Lenin Mozalesi'ne bakıjor. 4) Bizim
sokaklarda dolaşan çalgıcı çingene çocuklanna benziyorlanh, ama onlar "Rahmaninov, Çaykovski'" çahyorlardı!»
AslmdayaşananlarOrvverin fantezilerini de ge-
ride bırakmıştı. Büyük kardeş; gözlüyor, izliyor ve
onun istediğı gıbi düşünmenı sağhyordu!!! Daha
sonralan; ideolojisi ne olursa olsun, solcu, sağcı,
dinci, faşist Moskova'ya gelen hemen herkesin ay-
nı düşünceleri taşıdığmı ve daha uçak kent üzerin-
de süzülürken aynı şoku yaşadığını da öğrendim...
- Amerikan propagandasının dayanılmaz ağırlı-
ğı iştebuydu!..
Mosfcova'nın halierll..
Rusya'dayım... Ama bir türlü Moskova'ya
I adımımıatamıyorum. Çünkübırakmıyorlar!..
A. Bizim Istanbul Havaalanı eski terminahne rah-
met okutacak denlı kötü termınalin pasaport bölü-
münde beklıyoruz. lyice bekledıkten sonra grup-
tan ilk ben yaklaştım pasaportkontrole. Kadın po-
lis evire çevire inceledi pasaportumu, sonra bildi-
ği tek togilizce kelimeyle sordu:
- Vaucher!..
Karşüıkh bakışıyoruz!. Sonunda sıkılan kadın-
cağız elinde pasaporrum beni orada bırakıp gitti.
Biraz sonra amiriyle geldi. O da kadın. Bana şöy-
le bir bakıp, "Beni takip et" ışareti yapıp yürüdü
ve aniden yok oldu. Pasaportum yaklaşık sekiz el
değiştirdıkten sonra otel rezervasyonu sorduklan-
nıgüçbelaanladım!. i.
DeMarasyon formu ., .
G
eziyi organize eden tur şirketi Bemol'ün
sevımli, iyi yürekli rehben, Bulgar göçme-
nı, iki üniversite mezunu Hüseyinmükem-
mel Rusçasıyla imdadıma yetişti de pasaport en-
gelınıaşabildım!.. Ardımdangrupkısasüredegeç-
ti. Tam "Ohh, kurtulduk'' derken son bir engelın
kaldığını ögrendik. Kimine göre 300, kimıne gö-
re 500, kimine göre ise 1500 dolardan fazla para-
sı olanlann deklarasyon formu doldurması gere-
kiyordu. Gerçek rakamı bir türlü öğrenemeyince
herkes bu formu doldurdu ve havaalanı dışuıa ka-
pağı attık. Attık ama hâlâ gidemiyoruz!.. Bu defa
da bizi otele götürecek otobüslerin önünde bekle-
şiyoruz. Biraz sonra Zeynep Oral niçin beklediği-
mizi açıkladı:
- Arkadaşlar, Rus gümrüğü, Nâzım'ın mezanna
dikeceğimiz çınar ağacını karantinaya almış, onu
beklıyoruz!..
Çınarın lcurtuluşul..
G
ümrükten Nâzım'a görürülen leylak ve
toprak geçmiş ama güzelım çınar fidanı ge-
çememişti. Gruptan daha önce Rusya'ya
gelmişbın,
u
Hadiyineşanshsmız,Sov7erlerzama-
nında gümrükten en az beş saatte geçerdiniz" de-
yınce fenalık geçıriyorduk!.. Uzun bir bekleyiş so-
nucu çınar da kurtuldu ve nihayet yola çıkabildik.
- İşte Moskova'daydık!..
Aslında tam anlamıyla değildik. Daha kente 20
kilometre yolumuz vardı. Otobüste kendi kendim-
le ilk neyle karşılaşacağım üzerine iddiaya gir-
dim... Ve kazandım:
-McDonald's!..
Daha havaalanından aynlmıştık ki karşımıza çı-
kıverdi!. Adı Rus alfabesiyle yazılmıştı ama ünlü
renkleri ve yapısıyla tanımamak olanaksızdı.
Daha sonra ona şehrin her yerinde rastladık. İlk
şubesini henüz on yıl önce, ünlü Kızıl Meydan'uı
hemen yanı başında törenle açan McDonalds'ın bu-
gün yalnızca Moskova'da 50 restoranı olduğunu,
dünyarun en çok hamburger satan şubesınin ise
Puşkin Meydanı'nda o görkemli Puşkin heykeli-
nin tam karşısında bulunduğunu öğrendık!.. Mos-
kova gınşinde 2. Dünya Savaşı anısına yapılan anıt
yer alıyor. Rehberimiz tam o anda o korkunç sa-
vaşta 26 miryon Rus'un yaşamını yitirdiğini anla-
tıyordu. Yani Dünya Savaşı'nda yitirilen canlann
yansından çoğu Rus yurttaşıydı. 26 milyon Rus,
Hhkr'in ordulannı durdurabilmek için can ver-
mişti. Rakamın büyüklügü karşısında, heT defa-
sında olduğu gibi bir kez daha dehşete düştüm.
Rehberin bir cümlesi ise bir daha hiç çıkmamaca-
sına belleğime kazındı: ı__^^
- Ruslar Hitler' ı öleTek durdurdu!..
O anda, "Şayet Hitlerdurdurulamasaydı ne ohır-
du" sorusunun yanıtını düşündüm. Bugün belki de
Alman faşizminin egemen olduğu Moskova'yı ge-
ziyor olacakük. Belki de olamayacaktık!.. Belki de
biz bile olamayacaktık!.. Alman ordulannın Rus-
ya'ya saldırmadan önce üç uzun gün Türkiye'nin
Bulgar sınınnın çok yakınlannda beklediğini anım-
sadım. Ürperdim!. tsmetPaşa'ya şükranlanmı mı-
nldandım. "Türkhe2.DünyaSavaşı'nagirse>dil2
ada bizündi" diyen Ozal kuyrukçusu mandacılan
bir kez daha yad ettım!. Aynı duygulara, daha yo-
ğun şekilde Leningrad'da, yeni adıyla St. Peters-
burg'daki 900 gün süren o müthiş kuşatmada ya-
şamını yitiren 2 milyon Rus'un anısına dikilen ve
de meşaleleri yarun asırdır sönmeyen anıtı gezer-
ken kapıldım. Bu görkemli anıtı ve duygulanmı Le-
ningrad bölümünde anlatacağım sızlere...
Dev mobllya maflazası
M
oskova girişindeki bu anıtın beş yüz met-
re kadar sağuıda dünyaca ünlü Isveçlı
tkea fırmasının dev mobilya mağazası
vardı. Rehberimiz Okyana'nın tkea' yla ilgıli hikâ-
yesi hepimizi hem kahkahalara boğdu hem de acı
acı düşündürdü. Dev mağaza ana caddeden bir
hayli içeriye kurulmuş. Firma temsilcileri Rus yet-
kililere başvurarak ana yola bağlanan bir cadde
Isim babası DenizL
- Hay Allah, acaba başlık
olarak ne koysam?!.
Aslma bakarsanız, ben
genel olarak önce yaznnı
yazar, sonra başlığı
düşünürûm... Ama bu kez
öyle olmadı!.. TakıTdım
kaldım... Sonunda çoğu kez
olduğu gibi Deniz Som'a
telefon açtım:
- Sence ne olabilir?..
Deniz, biraz düşündükten
sonra sordu:
Seyir defterini başkası
yazsm.
Çmarlı, kubbefi, mavi hir
Hınan.
Beniolimana
akaramazsm—"
Deniz, odasının kapısında
asılı olan, benim de
yüzlerce kez içim acıyarak
okuduğum Nâzım'ın bu süa
ve sevda şiirini okuduktan
sonra noktayı koydu:
- Hem Nâzım'a selam ver
- Sen Nazirrı a grttın degri faem de ğeziyı anlatmıs
~ mi?.. dizirrin ismi "Çmarlı,
- Evet ama, Rusya'yı, kubbeli mavi bir geri"
Moskova'yy l^nîngrad'4 da—olsıın .. Üslhaşl^ da beû
anlatacağım... koydum; "Yöreğimin
- Yaz öyleyse!.. sesinden Moskova,
"Çok yorgunum, beni Leningrad noüan_"
bekJeme kaptan - Sağ ol Deniz!..
Lenin; sanki uyanacak!.
ızılMeydan 'dal91"Ekim Devrimi'nin önderi
Vladimir tlyiç Lenin 'in mozolesi, yalnız, uzak,
hüzünlü duruyorl. önünde artık çeükgibiyü-
rüyen askerleryokl. Sıkınnyla gezinen askerler var!..
Zaten Lenin MüzesVnin adı Devrim Müzesi olarak de-
ğiştirümiş. Lenin Kütüphanesi'nin adı da Rusya Kü-
tüphanesi olmuş. Can Dündar'ın deyişiyle; Lenin tarih
olmak üzere, devrim ise zaten müzelik olmuş!..
yaptırmak istediklerini bildirmişler. Parasını da
peşın ödemışler. Ruslar ölçmüşler biçmişler, böy-
le bir yolun anıta zarar vereceği karanna varmış-
lar ve isteği reJdetmişler.
Ancak tsveç fırmasının peşin ödediği parayı da
iade etmemişler. Firma yıllardır parasını kurtarma-
ya uğraşıyormuş!.. Biliyorum; sizin de akluııza
hemen, "Verdimse ben verdim'', "Çankaya'ıun
bahçesinibile açanm" yollu meydan okumalar, su-
lar altında kalacak Belkıs harabeleri, muhteşem
Hasankeyf geldi...
- Acı acı güldünüz!.. ^ ^
Rusya'nın son durumu " :
-T7' ente girerken Rusya'mn son durumunu da
wC öğrendık. Sağh sollu bloklar işçilere ait En
/ V ucuz konutlar da bunlar. Şehrin içine doğ-
ru ilerledikçe konutlann fiyatlan da artıyor. En
önemli kriter metroya yakm olmak. 147 milyon-
luk Rusya'da kişi başına milli gelir 3 bin dolar ci-
vannda. Ancak 1998 'deki büyük kriz bu ülkeyi fe-
na vurmuş. Insanlarbir anda dört kat yoksullaşmış.
Bugün halkın yüzde 90'dan fazlası 100-150 dolar
yani 3-5 bin ruble maaşla yaşamını sürdürmeye ça-
İışıyor. Ama bu sizi yanıltmasın; hâlâ ev kıralan
çok düşük. Doğalgaz, elektrik çok ucuz. Bütün ev-
lerde sıcak su akıyor. Şehir içi ulaşım neredeyse
bedava... Sağlık bizmetleri ve eğitim zaten beda-
va. Ülke içi telefon ücreti de yok!..
Ama, asıl önemlisi kültür ve sanat faaliyetlen-
nin sudan ucuz olması. Opera, bale, tiyatro, kon-
ser etkınlikleri Rus yurttaşlanna 100 ruble, biz tu-
ristlere 60-70 dolardan başhyor!.. Bir gazeteci ar-
kadaşımız bu durumu rezalet olarak nitelediğinde
Necati Doğru aynen şu yanıtı verdi:
- Doğrusu bu arkadaş!. Asıl tersini yaparsa ken-
di halkının üzennden sana rant sağlamış olur. O sen-
den aldığı paralarla kendi insanlannın bu sanat et-
kinliklerini bu kadar ucuza seyretmesini sübvanse
ediyor, eserlerinin korunmasmı finanse ediyor!..
Ben de, örneğin Londra'da ya da Paris'te bir ti-
yatro ızJeme bedelının bu rakamın üzerinde oldu-
ğunu söyleyince kafalar yukandan aşağıya sallan-
dı, hakverildi!..
Kızıl Meydan kızıl depllı..
Tr^enti, tarihsel dokuyu hayranlıkla seyrede-
wC rek Kızıl Meydan'a ulaştık... Unutmadan;
J. \ - rehberimizin "sokak" diye tarif ettiği o de-
vasa bulvarlara nasıl imrendim anlatamam!. Ok-
yana'nın sokak dediğı, neredeyse bizim Vatan ve
Millet caddelerinin toplamına eşitti!.
Cadde ve bulvar diye niteledıklerini ise vann siz
hesap edüı!. Moskova insanın içinde bir ferahkk
hissi uyandınyor. Biraz yorgun ve yıpranmış duy-
gusu verse de müthiş bir estetik ve zarafet hep ön
plana çıkıyor... Ashna bakarsanız tonlarca boya ve
biraz restorasyon bu yıpranmışlığı da silıp götürür!..
Puşkin Meydanı cıvıl cıvıl..
Rus dilinin yaratıcısı büyük şairin halkın ken-
di arasmda para toplayarak yaptırdığı görkemli
heykeli meydanın tam ortasmda duruyor. Dört
bir yam yabancı reklam panolanyla kaplı, öyle-
ce dikiliyor!.. Yine dört bir yanda cafeler, sine-
malar, tiyatrolar.. ve tabii McDonald's!.. Aklıma
nedense Taksim Meydanı, Istiklal Caddesi düş-
tü, derin bir iç geçirdim. NebilÖzgentürkile ba-
kışıp gülümsedik!.. Dev Cola reklamlannın ara-
smdan süzülüp Kızıl Meydan'a girdiğimizde yü-
reğimden bır gıpta, daha doğrusu bir kıskançlık
duygusu geçmedi desem yalan olur!.
Bihneyenler için not; Kızıl Meydan adım, adı-
na dökülen kanlardan ahmş, renginin adıyla bir
ilgisi yok. Meydamn sağ köşesinde 1917 Ekim
Devrimi'nin önderi Vladimir Üyiç Lenin'in mo-
zolesi, yalnız, uzak, hüzünlü duruyor!. önünde
artık çelik gibi yürüyen askerler yok!.. Sıkınüy-
la gezinip, turistleri gözleyen askerler var!.. Za-
ten Lenin Müzesi'nin adı Devrim Müzesi olarak
değiştirilmiş. Lenin Kütüphanesi'nin adı da Rus-
ya Kütüphanesi olmuş. Can Dündar'ın deyişiy-
le;
- Lenin tarih olmak üzere, devrim ise zaten
müzelik olmuş!..
Lenin'in Kızıl
Meydan'daki mozolesine
gitmedim!..
Daha doğrusu
gidemedim... îçimden
gelmedi!.. 75 yıl ön<
askerler yok!» 'Mesai
bitse de gitsek' tavniı yeni
düzen askerierinin
arasmdan geçtik, karanhk
bir dehli/de ik rledik.
ölen bir devrim liderini o
şekilde görmek istemedim
belki... Belki de ürktüm,
bilemiyorum... Ama
sevgili Refik Durbaş'tan
rica ettim; öyle canlı
anlatü ki sanki ben de
oradaydım
Işıklar içinde Lenin'le
karşılaştik- Uyuyor
gibiydL.
Sanki birazdan dikikcek
ve hesap soracakgibi!..
Bir eli açık, diğeri yumnık
halindeydL^
son-
îşte Durbaş'tn anlatrmıyla
kapıldım...—zamanlanndabtrtaraBn»
"Zaten, topu topu iki
dakika sürdü!..
Arnkosertadımlaria
yürüyen, nöbet tutan çelik
felçinnüşti.
UOKuirıaı, nuıınyauuna
sırasmda eö açmakiçin
kemiklerin kuıhnası
gerektiğini söyleyince o
şekilde bıraknuşlan."
Kremlln Sarayı -" .'
Jk ^eydanınalttarafindaiseKrernlinSara-
l\/l y
1
^"B görkemiyle yükseliyor. Gaze-
-L VJ. teciler ve sanatçılar meydanın ortasm-
da, sırtımızı Kremlin'e vererek anı fotoğraflan
çektirdik; bir gün çocuklanmıza, gerçeği, yalnız-
ca gerçeği anlatacağımıza söz vererek!..
Kalacağımız Metropol Oteli'ne ulaştığımızda
T^skhoş bir sürprizleklrşılaştık; otelimiz tam Bol-
şoy Tiyatrosu'nun karşısındaydı. Az sonra otelin
lobisinde taa A\-ustralya'dan Nâam'ı anmaya ge-
len Özen Hanım'ın anlattıklannı dinledim.
Bizden üç gûn önce gelen Özen Hanım bir ge-
ce önce Bolşoy'da opera seyretmiş, çok etkilen-
mişti. Hem oyundan hem de seyredenlerden:
tt
Safc)nnktatıklımdLBüvükbaürrıüdeRus'nı_
Çoğunun gryinüeri eski fakat ta temiaHI
~ canla iztiyor. al^ışlıyoriardL Ama beni asıl efltfle-
yen, hemen yaıumdaki yaşlı adamla 10-12 ya^a-
nndaki çocuk oldu. Yaşh adam büyük obsıiıkla
sahnevi bir bir anlatö. Oyun bittiğindeo parmak
kadar çocuk dakikalarca avakta alkışladı sanat-
çüan_."
SÜRECEK