Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
ftorf CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2000 PERŞEMBE
• • •«
SSK Bir &ucizedir!
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R oiay.gonjs@cumhuriyetcom.tr
DnAIİRIZAÜÇER ?
B
ireysel Emeklilik,
SSK'nin Yeniden Yapı-
landınlması, Türkiye"*1
lş Kurumu'nun Kurul-
ması, Bağ-Kur'un Ye-
niden Yapılandınlma-
sı ve SSK ile Bağ-Kur'un Sosyal Gü-
venlik Kurumu Adı Altında Tek Çatı
Altında Toplanması alt başlıklanndan
oluşan Sosyal Güvenlik Yasa Tasan-
sı, Bakanlar Kurulu'nda tartışılarak
TBMM'nin gündemine gırmiştir. Bu
tasannın gerekçesi olarak kamuoyu-
na sunulan savlar (iddialar) oldukça dü-
şündürücüdür. Çahşma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın sık-
ça dile getirdiğı, basında ve görüntü-
lü yayında da birçok haber ve yorum-
da ısrarla vurgulandığı gibi, başta SSK
olmak ûzere sosyal güvenlik kurum-
lannın gelir-gider dengelerinin bozul-
duğu, bu kurumlann bütçede 'kara
delikler' oluşmasına yol açacak bo-
yutta bir fînansman bunalımı içinde
olduğu; öbür sosyal güvenlik kurum-
lanndan farklı olarak aynı zamanda
kapsadığı nüfusa sağhkhizmeti de su-
nan SSK'nin sigortalılanna hizmet
veremeyecek duruma geldiği ıddıala-
n ne ölçüde gerçeği yansıtmaktadu-?
SSK'nin öncelıkle sosyal güvenlik
ve sağhk alanında bölünmesi, sağlık
hizmetleri sunumundan vazgeçerek
dışandan hizmet satın alması ve ku-
ruma bağlı sıgortalılann zaman içeri-
sinde, hükümetin de desteği ile birey-
sel sigorta kapsamına kaydırüması gi-
bi girişimler neler getirecek ve neler
götürecektir? Ne yazık ki ülkemizin
sağlık hizmetlerinin sunumu ve fi-
nansmanını yaşamsal boyutta etkile-
yecek olan bu değişiklikler, kamu-
oyunda yeterince ve sağhklı bir bi-
çimde tartışılamamış, adeta bir oldu-
bitti manüğı ile yasalaştınlma aşama-
sına getirihniştir. Konunun düşündü-
rücü olan yani; bilimsel bir gözle de-
ğerlendırildiğınde SSK ile ilgili ola-
rak çok farklı bir sonuca ulaşılması-
dır.
Hizmet akdiyle çalısanlann sosyal
güvenliğini sağlamak ûzere 1946 yı-
nj. kurulan SSK, ülkemizin en ge-
niş kapsamlı sosyal güvenlik kuru-
tnudur. SSK'nin kapsadığı nüfus, 1988
yılında 1&5 mflyon iken on yıl sonra
iki katına çıkarak 32.7 mflyona ulaş-
mıştır. Yani; SSK, ülke nüfusunun ya-
nsHnkapsamaktadır. Son on yılda kap-
sadığı nüfusun hızla büyümesine rağ-
men kurumun sunduğu hizmetler, ya-
tınm harcamalan ve insan kaynakla-
nndaki nitel ve nicel gelişmeleı aynı
hıza ulaşamamıştır.
SSK'nin son on yıl içerisinde ıvak-
tan tedavi hizmetleri 1.75 katafl ırken
yataklı tedavi hizmetleri ancak 1. 15kat
artabilmiştir. Kurumun yataklı ve ayak-
tan tedavi hizmetlerinde, hizmet biri-
mi ve yatak sayılan ile ameliyat ve do-
ğum sayılanndaki artış hızlan kap-
samdaki nüfusun artış hızının geri-
sindedir.
Bu dönemde kurumun yaonm har-
camalanrun cari fîyatlarla artış hızı
da tüm gelırlerin aruş hızından dü-
şüktür. Toplam yaünm harcamalan-
nın gelirlere oranı, 1998 yıhnda on
yıl öncesi ile karşüaştınldığında yak-
laşık olarak üç kat azahmştır.
Aynı dönemde kapsamdaki nüfus
artışı yüzde 100 olurken kurumdaki
fiili kadro sayısı, ancak 54.000'den
59.000'e çıkabilmiş, yani yalruzca
yüzde 10 oranında arttınlmıştır. YaO-
nm harcamalanndaki azalma ile bir-
likte değerlendirildiğinde insan kay-
naklanndaki bu gerileme SSK'deki
sağlık hizmeti yetersizliklerini kolay-
ca açıklamaktadır.
"Karadelikmasalbn
n
na karşın bu
dönemde hastalık sigortası gelirleri,
1994-1996 dönemi dışında tüm gi-
derleri karşılamış ve açık vermek bir
yana fazla vermiştir. Bu sonuç,
SSK'nin sağhk hizmetlerinde ileri sü-
rülenin tersine,finanananbunahmıya-
şanmadığını göstermektedir.
SSK'nin sağlık tesisi giderleri, ay-
nı dönemde 4.6 kat artmıştır. Bu gi-
derlerin büyük bir bölümünü genel
yönetim ve ilaç giderleri oluşturmak-
tadır. Dönem sonunda ilaç giderleri 5
kat, genel yönetim giderleri ise 4.2
kat artmıştır. SSK'nin dolar bazında
toplam tedavi giderleri ise dönem so-
nunda dönem başına göre 4.7 kat art-
mıştır. Kapsamdaki nüfusun iki kat
arttığı göz önüne alındığında gerçek-
te bu oranlar yanya düşmüş olmakta-
dır. Kapsamdaki nürusu SSK'ye pa-
ralel olarak yaklaşık iki kat artanEmek-
li Sandığı'nın toplam sağlık harcama-
larının dolar bazındaki artışı ise 12
katolmuştur. Yani SSK bu dönemde,
dolar bazında toplam sağhk harcama-
lannda Emekli Sandığı'na göre 2£
katavantaj sağlamışür. Dışandan sağ-
lık hizmeti satın aunmasına aynlan
kaynaklar, SSK'nin sağlık giderleri-
nin yaklaşık dörttebirini oluşturmuş-
tur. Sağlık hizmetlerinin büyük ölçü-
de kurum içinde sunulduğunu göste-
ren bu oran, SSK'nin tedavi maliyet-
lerinin öbür sosyal güvenlik kurum-
larından çok daha az olmasını sağla-
yan önemli etmenlerden biridir.
Aynı dönemde SSK ilaç harcama-
lan ve özellikle bu harcamalarda ağır-
hğı oluşturan sağlık tesısındeki ilaç har-
camalan reel olarak 4 kat, dolar ba-
zında ise 6katartmıştır. 1988-1998 dö-
neminde kapsadığı nüfus, SSK'ye pa-
ralel olarak iki kat artan Emekli San-
dığYnın ilaç harcamalan ise reel ola-
rak 6 kat, dolar bazında da 10 kat art-
mıştır. tlaç harcamalanndaki artış hı-
zında da SSK, dönem sonunda dö-
nem başına göre Emekli Sandığı'na gö-
re, 15 katüstünlük sağlamışür. Emek-
li Sandığı istatisüklennde hastane har-
camalan olarak görünen kalemın içe-
risinde ilaç harcamalan da vardır ve
gerçekte bu kurumun ilaç harcamala-
n daha da yüksektir.
Bu dönemde sosyal güvenlik ku-
rumlan sağlık harcamalarmın kamu
sağlık harcamalanna oranı iki kattan
çok artarak kamu sağlık harcamalan-
nın üçte ikısine yaklaşmışbr. Bu artı-
şm nedenlerinden biri, ilgili kurumla-
nn kapsadığı nüfusun artmasıdır. Sos-
yal güvenlik kurumlannın sağlık har-
camalanndaki artışın önemli neden-
lerinden bir başkası da ilaç, übbi mal-
zetne ve öbbi teknoloji tüketiminde-
ki denetimsiz gelişmelerdir. Ancak,
SSK ile Bağ-Kur ve Emekli Sandığı
• ' & • " •
harcamalan arasında önemli bir fark
vardır. Emekli Sandığı harcamalan,
kapsadığı nüfusun artış hızından da*
ha hızh artarken (2 kat) Bağ-Kur'da-
ki arüş hızı aynı kalmakta (1.05 kat),
SSK'deki artış hızı ise gerilemektedir
(0.69 kat).
SSK'nin sağladığı üstünlüğün bir
başka kanıtı da ilgili sosyal güvenlik
kurumlannın kişi başına düşen sağhk
harcamalan ve ilaç harcamalandır.
Dolar bazında 1988 yıhnda kişi başı-
na düşen sağhk harcamalan SSK'de
20dolar, Bağ-Kur'da 35dolar, Emek-
li Sandığı'nda ise 57 dolardır.
SSK'nin ilaç harcamalannda sağ-
ladığı üstünlük daha da çarpıcıdır. Ül-
ke nüfusunun yüzde 50'sini kapsayan
kurumun 1998 yıhnda, tüketici fiyat-
lanyla ülkemizin yıllık ilaç tükerimi-
nin yahıızca yüzde 18J'ünü, nüfusun
yalnızça vüzde3'ünü kapsayan Emek-
li Sandığı'nın tüketici fîyatlanyla yıl-
lık ilaç tüketiminin yaklaşık yüzde
12'sini, nüfusun yaklaşık olarak yûz-
de9'unu kapsayan Bağ-Kur'un ise tü-
ketici fîyatlanyla yıllık ilaç tüketimi-
nin yüzde ll'ini gerçekleştirmesi dik-
kat çekicidir. Emekli Sandığı ve Bağ-
kur istatistiklerinde ilaç harcamalan-
nın bir bölümünün başka harcama ka-
lemlerinde görünmesi nedeniyle ashn-
da bu kurumlann ilaç tûketımleri da-
ha da yüksek oranlarda seyretmekte-
dir.
Bu durum göz ardı edildiginde bi-
le ülke nüfusunun yüzde 50'sini kap-
sayan SSK, tüketici fîyatlanyla top-
lam ilaç tüketiminin yüzde 18'ini ger-
çekleştirirken nüfusun yüzde 12'sini
kapsayan Bağ-kur ve Emekli Sandı-
ğı, tüketici fîyatlanyla toplam tüketi-
min yüzde 33'ünü gerçekleştirmekte-
dır. Ulkemizdeki toplam sağlık harca-
malannın yansından fazlasımn ilaç
harcaması olduğu göz önüne alındı-
ğında SSK'nin sağladığı bu üstünlük
daha da önem kazanmaktadır. Kişi ba-
şına düşen ilaç tüketimındede SSK dik-
kat çekici bir başan sağlamışör. Tür-
kiye'de 1998 yılında dolar bazında tü-
ketici fîyatlanyla kişi başına düşen
ilaç harcaması 54 dolar iken SSK'de
19.5dobr,Bag-Kurda 67dotar, Emek-
li Sandığı'nda da 205 dolar olmuştur.
Son yirmi yıldır gündemde olan ve
son on yılda ivmelenen sağlıkta özel-
leştirme girişimleri, TBMM'nin gün-
demindeki Sosyal Güvenlik Yasası ile
daha somut bir aşamaya gelmiştir.
Sosyal güvenlik kurumlannın yol aç-
tığı iddia edilen kara delikler ve dev-
letin bu alandaki yükümlülüklerinden
çekilmesini amaçlayan özel-bireysel
sağhk sigortasının yaygınlaştınlması
çabalan ile son on yıldaki sosyal gü-
venlik kurumlannın harcama verileri
örtüşmemekte; devleti iflasa sürükle-
diği gerekçesiyle bir an önce tasfiye
edilmesi savunulan SSK'nin 1980'li
yıllann ortasmda başlayan ve kapsa-
dığı nüfusun iki katına çıktığı son on
yılda personel gereksınimlennın gör-
mezden gelinmesi, yatınm harcama-
lannın donduruhııası, ısrarla kurum
hastanelerindeki yığılmayı önleyecek
olan birinci basamak hizmet düzenle-
mesinin gerçekleştirilmemesi ve sevk
zincirinin kurulmaması, toplanan prim-
lerin sıfir faize kadar düşebilen oran-
lariakamu bankalanna aktanlarak ras-
yonel biçimde değerlendiriünesinin
engellenmesi ve piyasa güçlerinin bas-
kısıyla kurum dışından alınan hizmet-
lerinin yaygınlaştınlması çabalanna
karşın toplumun yansına yakın bir ke-
simine böylesine düşük maliyetlerle
hizmet sunmaya devam etmesi muci-
zesine değinihnemektedir. SSK'nin
tasfıyesininyol açacağı en önemli so-
nın, sigortalılann ilaç harcamalanmn
toplu pazarlık gücünün yitirihnesi ne-
deniyle 3-4 kat artacak olmasıdır. Bu
durum, ilaç harcamalannda da kamu-
sal kaynaklann savurganca tüketihne-
sini arttıracak, ancak ulusötesi ilaç te-
kelleri ve bunlarla bağlantılı pazarla-
ma şirketlerimn kârlanna kâr katma-
sına yol açacaktır.
Özetle; SSK'nin silinip atılarak bi-
reysel sigortacıhğının yolunun açıl-
ması ohısal çıkarlanmıza aykm bir
gelişmedir. Bu nedenle Sosyal Gü-
venlik Yasa Tasansı'nın TBMM'de
görüşübnesi sürecinde milletvekille-
rinin konuyu bu boyutuyla değerlen-
dirmesi yaşamsal bir önem taşımak-
tadır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Ikfldap Babadan Mlras!
Birzamanlar, meydanlarado-
luşan insanlar "Kurtar bizi Ba-
ba' diye bağnşsiardı. Baba kim
mrydi? Sutoyman DemireH On
yilhk siyaset yasağı halkoylama-
sı sonucu, yüzde 50.5 oyia kal-
dınlan Süleyman Bey yeniden
yoflara düşmüştü. "Bana oy
verin" diyordu, "borç olarak
verin"... Birkezişbaşınagelse,
12 Eyiül döküntülerini, yanlış
karartannı ortadan kaldıracak,
gerçek antamda demokratik
btr düzen kuracaktı. Nrtekim
yedinci kez başbakan oldu.
Derken derken cumhurbaşka-
nı... "Baba" olarak neyi kurtar-
dı diye sormayın! Hiçbir şey
değişmedî, her şey eskisi gibi
kaldı. Şimdi yeniden duyula-
cakgibi "Baba bizıkurtar"^ses-
lenişleri...
Nerden geldim bu konuya,
"Babalar ve Oğullar" konusu-
nu yazmak istiyordum. Tur-
genyev'in ünlü romanını anım-
sayanlar olacaktır. Baba ile oğul
arasındaki düşünüş, görüş, an-
layış farkı her zaman olacaktır,
olmalıdırda...
Bir takım kişiler scdanır du-
ruıiar "Kuşafdararasınıaçmak
tehlikelidir, baba oğlunu anla-
maz oldu " derter. Oysa bu ka-
çınılmaz bir şeydir Gelişme-
dir, ilerlemedir...
Suriye diktatörü Esad öldü.
Otuz yıllık bir zorbalık yöneti-
minden sonra "Suriye neola-
cak?" diye düşünmenin yeri
yok, oğfu Beşir geçip kurula-
cak kottuğai.. Bir hekim, ne se-
çim kazandı, ne başka şey! Ba-
basının hazırladığı diktatöriük
ona miras.. Milyonlarca insan
da sevinç içinde; "Gitti Esad,
geldi Esad" diye bağnşıyor.
Politika sahnesinde babası-
nın yerini alan liderlerçoktur. Ki-
mi yasal yoldan gelir, kimi ise
yasal olmayan... Kral ölünce
oğlu kral olur. "Kral öldü, ya-
şasın kral" stoganıyla.. Dikta re-
jimterinde ise baba önceden
oğlunu bu iş için yetiştirmiştir.
Çevresindeki güçlü adamlany-
la saltanat bu kez oğul elryte sür-
dürülür. Dün Kuzey Kore'de,
bugün Suriye'de görüldüğü gi-
bi! Yann Saddam ölünce yeri-
ne oğlunun geçeceği gibi!..
Demokrasilerde bile baba-
nın yerini oğulun alması doğal
karşılanmıyor mu? Oğulun ya
da kardeşinL Kennedy öldü-
rüldü, yerini kardeşi almaya
kalktı, olmadı. ABD Başkanı
Bush'un oglu şu günlerde Baş-
kanlık seçiminin en güçlü ada-
yt değil mi? Theodore Roose-
veJtin kuzeni Frankfin Roose-
velt dort kez ABD başkanı se-
çilmişti.
Bizde de Ismet Inönü'nün
oğlu Erdal Inönü'yü uzun bir
süre parti lideri, başbakan yar-
dımcısı gorevierinde görmedik
mi? Üstelik de kendi isteği dı-
şında, salt Inönü adını taşıdığı
için... Özal'ın oğlu, Adnan
Menderes'in oğullan sırasıyia
milletvekili seçilmedi mi?
tlkokul Düzeyinde Yönetiliyoruz!
2
500 yıl önce Arfato "PoMtika"
adlı eserinde cumhuriyeti fazi-
letrejimi,demokrasiyi ise onun
bozulmuş biçimi olarak tanım-
lar. Çünkü, her toplumda yok-
sul varsıldan (zenginden) dahaçoktut Ge-
ri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde bu
fark daha büyüktür. Yoksul halk genel-
likle erdemliliğe ulaşamadığı için günü-
birlik çıkarlanna düşkündür. Varsıl taba-
ka ise sömürüye eğilimlidır. Her iki kit-
leyi karşı karşıya getirmeyen tampon ta-
baka (orta suııf) ise genel nizam duygu-
su ile hareket ederek dengeyi sağlar.
Orta sınıfin ohnadığı bir demokrasi-
de, polıtikacı oy deposu kabul ettigı yok-
sul halk kitlelerini, küçük yardımlar ve
hizmet vaatlcri ile kandınp oylannı ala-
rak Meclis'e gelir.
Bu açıdan ansiklopedi, bu tip politika-
cıyı "halk avas" olarak tanırnlar. Yani
halk sömürücüsü!
Demokrasinin bu zaafinı gören Mon-
tesquieu, "Kanunlann Ruhu" adlı ese-
rinde, demokrasiyi 3 ayak (kuvvet, güç)
üzerine oturtmuştur: Yasama, yürütme,
yargıgücü.
Devlet yönetiminde eşit olan bu güç-
ler, birbirinden bağunsız ama birbirini
bağlayıcı bir ilke içinde örgütlendirilir.
Anayasanın 1. bölümündeki yasama
gücü ulus iradesi yetkısı ile yasalar çı-
kanr. Ancak, politikacılara kendi çıkar-
lan için yasa çıkarma yetkisi vermemiş-
tir. Tersi düşünülürse, bunu sınırlamak
mümkün olamaz. Devletin yıllık bütçe-
sini yapar. Mecüs soruşturması ve gen-
sorular ile hükümetlerin tasarruflannı
denetler, uluslararası anlaşmalan onay-
lar. Yasa hükmünde kararnameler çıka-
nr, cumhurbaşkanını seçer, savaş duru-
mu ilan eder.
Anayasanın ikinci bölümünde ise yü-
rütme gücü yer ahr. Burada, Meclis'in
seçtıgı Bakanlar Kurulu'nu görüyoruz.
Ancak 112. madde, Bakanlar Kuru-
lu'nun hükümetin genel siyasetinin yü-
rütülmesınde birHkte sorumhı olduğu-
nu belirtip yürütme uygulamasında so-
rumlu, demiyor.
Oysa siyasilerin çıkardıklan yasa ve
kararnamelerle bakanlara tanınan, ikili
üçlü kararnameler ve bakanlara verilen
yedrilerle, yaptıklan tasarruflar sonucu
yönetimde ne istikrar ne huzur kahnış-
ör! öyle ki iktidar olanparti yönetimi ken-
di çiftliği gibi kullanrnak gayretinde bu-
lunmaktadır.
Bunun doğal sonucu olarak genel yö-
netim ve bağımsız genel müdürlüklerin
şube müdürleri hatta şeflerine kadar par-
tizanca görevden alrna ve atamalar ya-
pıhnaktadır.
Devletin miryarlar sarf ederek okulla-
nnda okuttuğu ve uzmanlık sağladığı
deneyimli yöneticilerden devlet güven-
cesi de kahnamıştır.
Yönetime ilk adunı atan bir memurun
ideali, o teşkilatın en yüksek kademesi-
ne çıkmak amacı ile huzur içinde çalış-
maktır. Oysa hiç ummadığı bir zaman-
da nedensiz görevden alınarak yerine li-
yakat aranmadan siyasal amaçlı kişiler
atamrsa, o yönetimde ne huzur kalır ne
deneyim. Dürüst görev yapamayan me-
mur, zamanla kendi geleceği endişesi ile
politikacının yasadışı isteklerine uyma-
ya başlar.
Sonuçta ise en alt dereceden, en yük-
sek dereceye kadar yeni atamalarla gö-
reve gelenler, o teşkilaün yetki ve faali-
yetlerini bUmediklerinden yönetimi sı-
radan memurlan ve kapıcılardan öğren-
dikleri bilgilerle yöneltmeye kalkarlar.
Böyle yapılan işlemlerin bilgi düzeyi de,
ilkokul düzeyinde olmaktadır. iktidar
partisi değişince, onlar da değıştiğinden
ilkokul düzeyi devamlüık göstermekte-
dir.
Yönetsel (idari) değil, yalnız siyasal so-
rumluluğu olan Bakanlar Kurulu'nun,
yönetime bumunu sokmasını gören bü-
yük Atatürk, 1926 yılında bakanlann
yönetsel sorurnluluğunun da olması için
yasa çıkanhnasını istemiş ise de, yazık
ki bugüne kadar çıkanhnamışnr. Bu so-
rumsuz yetki gittikçe dozunu arttırarak
günümüzde yönetim, politikacılann çı-
karlannı korurduruma getirilmiştir. Böy-
lece demokrasinm yürütme ayağı da fı-
ilen kaldınhnıştır.
Oysa, Avrupa ülkelerindeki bakanlar
kurulunun, yönetime müdahalesi yalnız
bakanlık müsteşarlan ve bağımsız genel
müdürlennin tayıni ile kısıtlıdır.
Idarenin kendi içinde nasıl teşkilatla-
nacağı, memur alma, atama, terfi, emek-
li etme ve disiplin komisyonlannın ter-
tip ve karar verme esaslann yasalarla
düzenlenmesi sonucu, keyfı işlemler de
son bulacaktır.
Bürokrasi, endişesiz olarak görevini ob-
jektif esaslara göre yerine getirecek ve
kendisini yetiştirecektir. O derece ki, bir
polis memuru güneş battıktan sonra se-
çim konuşmasına devam eden bir başba-
kanı ikaz ederek kürsüden indırebilir!
Bakanlann seçip getirdikleri müste-
şar ve bağımsız genel müdürlerin kuru-
lacak olan bu komisyonlarda yalnız bi-
rer oyu vardır.
Onlann görevi ise başında bulunduk-
lan idareyi temsil ve yıllık bütçe harca-
malannı tanzim ve takip etmek, yasala-
nn uygulanmasmı sağlamaktır.Bugün,
HSYK'nin başma da bakanın getirilme-
sindeki amaç anlaşılamamıştır. Yönetsel
sorumluluğu olmayan bakanın, yargının
atama mekanizmasında ne işi var. Yargı
gücü, Anayasa Mahkemesi ile yasama gü-
cünü sınırlamak karşıhğı yasama da Ada-
let Bakanlığı müsteşan ile yargıyı sınn--
layacaktır. Ne acıdır ki, politikacı, son
günlerde yargıyı da devre dışına çıkanp
seçilmişlik kompleksi içinde, devleti
kendi yönetmeye soyunmuş görünmek-
tedir.
PENCERE
. . .Kayıkçı Kavgaları
MHP "korrfinizmle mücadele" üzerine kurul-
mustu "komlniz™ tehlikesi" artık yok; Orta As-
ya"daki "esir Türklert kurtaracakn, kurtuldulan
"mukaddesatÇiy^' Islamcılarla işbirliği yapıyor-
du orduirticaVa karşı vaziyetalıncao kaptkapan-
dr PKK'ye karŞi savaşımı bayrak edınmışti, Apo'yu
asacaktı vazgeçmekzorunda kaldı; sol düşman-
lığını ben'imsemişti, solcularla ortak hükümet kur-
du; kırsal kesimin partisiydi, buğday fıyatına koy-
duğu narhla köylünün anasını ağlatmayı göze al-
dr aşın millryetçiydi. CottareJli'nin birdediğini iki
etmiyor, "gayıi milli güçler"\n emrü kumandasına
girdi.
Şimdi Başbakan Ecevit ne istiyor
-Istikrankoruyalım, ANAP ve DYP liderferinin
kirii dosyalanm aklayalım, koalisyonu bozmaya-
lım.
MHP buna "hayır" mı dedi?..
Diyorlarki: . .
- MHP merkez sağa oturmak ıçın manevra ya-
pıyor, hedefi Tansu ile Mesut'un müşterileri...
Olabilir...
Devlet Bahçeli akıllı bir lider, partisini nereden
aldı, nereye getirdi?.. s »^
Türkiye'de bugün politika yapıp hükümetçilik oy-
namanın tek yolu:
IMF'cilik!..
Uzun süreli t>ir programla IMF'ye bağlanan ül-
kede ekonomiyi düze çıkanmak için düzenlenen
kurgu nedir?.. Türkiye iç ve dış borç sarmalında
boğuluyordu. Dışardan borçlanma olanağı kal-
mamış gibiydi. İç borçlanma yüzde 100'ü aşan fa-
izlerte yürüyordu. Toplanan vergiler borçlann fa-
izine gidiyordu. Enflasyon canavan azgınlaştıkça
azgınlaşıyordu. Şimdi etoğlu diyor ki:
- Ben ne dersem onu yapacaksın!.. Kamunun
nesi varnesiyok, haraç mezat satacaksın!.. Iste-
diklerimi "Küreselleşmede yapısal uyum reform-
lan" adı altında bir bir gerçekleştireceksin!.. "Dış
ekonomik çevreler"/n emirierini hızla yasama ge-
çireceksin. Gelir-gider dengesini düzeltmek için
emekçi halkın gözünün yaşına bakmayacaksın!..
Sen bunlan yaparsan, ben de kesenin ağzını ya-
vaş yavaş açanm; ama, tependeyim, senidenet-
leyeceğim, uyaracağım, kulağını çekeceğim, sa-
kın sözûmden şaşma!..
lyi mi?..
ryi de ülkede zaten sosyal adalet dengesi bo-
zuk, zengin-yoksul uçurumu derin!.. IMF progra-
mının toplumda tepkiler yararması doğal değil
mi?..
Çoğu ülke, IMF programında "istikrar" ararken
Istikrârsızlığa yuvartanır.
•
2000'lerin Türklyesi'nde "IMF'ye testfmiyet"\n
dışında birseçeneği geliştiren, somutlaştıran, öne-
ren, açıkça dile getiren siyasal parti parlamento-
dayokl..
Fazilet mızıldanıyor...
Ancak söyledikten fasaftsodur, Fazilet hükümet-
te olsaydı, Cottarelli'nin karştsında haztr ola ge-
çer, bir de temenna çakardı. • •
MHP muhalefetteyken mangaJda kül bırakmaz-
dı, şimdi ne yapıyor?.
Kurt değil kuzu!.. • ^
Partiler arasındaki atışmalar ya da bu atışma-
lara bakarak yapılan yorumlar, politika dünyamız-
daki "kayıkçı kavgalan" ile halkı oyalamaktan baş-
ka bir şey değil...
.L
ŞİŞLİ2. ASIİYE HUKUK
HAKİMLtĞt'NDEN
J
«
l
Dosya No: 1998/967
Davacı Kudret Ay vekili taranndan davah Bahıt Ay
aleyhine ikame olunan boşanma davasının yapılan du-
nışması sonunda, Haleplı Çeşme Sokak No. 13 D: 1
Kanhca/Beykoz adresinde ikamet eden davalı Bakhyt
Baunakhanova adına üanen tebligat yapılmasına karar
verilmiş olmakla, Mahkememizin 1998/967 esas sayı-
ü dosyasında verilen 11.4.2000 tarihli karann davacı
Kudret Ay vekili Av. Coşkun Çağlayan taranndan
6.6.2000 tarihinde temyiz edihniş olduğu, tetnyiz di-
lekçesı tebliği yerine geçerli olmak ûzere ilanen tebliğ
olunur. 6.6.2000 Basm: 31773
ŞİŞLİ 2. ASIİYE HUKUK
HAKtVflJĞl'NDEN
Dosya No: 1998/967
Davacı Kudret Ay vekili taranndan davah Bahıt Ay
(Bakhyt Baimakhanova) aleyhine ikame olunan boşan-
ma davası sebebiyle, Halepli Çeşme Sokak No: 13 D:
1 Kanhca/Beykoz adresinde ikamet eden davah Bakhyt
Baimakhanova adına üanen tebligat yapılmasına karar
verilmiş olmakla, Mahkememizce verilen 11.4.2000
tarihli karar gereğince davacı taranndan davah aleyhi-
ne ikame olunan davanın reddıne, 774.000 -TL harcın
ilam harcından mahsubu ile kalan 1.306.000.-TL ilam
harcının davacıdan tahsilı ile Hazine'ye gelir kaydına,
davacı tarafindan yapılan masraflann kendisi uzerinde
bırakılmasına. Yargıtay yolu açık olmak uzere karar ve-
rilnuş olduğu karar tebliği yerine geçerli olmak üzere
ilanen tebliğ olunur. 18.5.2000 Basın: 31772
Her eve bir AEGHJedivesi süpürge!
AEG 2000 serisi bcyaz cşyalar şimdi elcktrikli süpürge
Aynca. AEG küçük ev aletleri pcşin fiyatına S ay taksrtii.
Hemen bir AEG yctkili satıcıstna uğrayın, hem AEG
2000 serisi bcyaz eşyanızı, hem clektrikli sûpürgenizi
hemen tcslim ahn! V, ı
83' ı Ormp The mnüTt No. 1 <*ow».
I&-:
Vaygm Scr
AEG BİLGİ
_ _
r
J 0800 211 61 ı