Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 5 HAZİRAN 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 3
Depremde şehircüik ve mimarhk alanındafdtemsüiyet gereksizsayıhyor
Konsey 'özürlü' doğduOKTAYEKİNCİ
Başbakanlık genelgesıyle TÜBİ-
TAK eşgüdümünde kurulan Ulusal
Deprem Konseyi'nin (UDK) kamuoyu-
nun en fazla ilgisini çeken özelliği
Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'mn
yer almaması oldu.
Kimı gazeteler bu durumu "hayret"
başhğı altında venrken kımı medya or-
ganlan da olayı "polemik haberciüğT
için yeni bir fiirsat olarak değerlendiri-
yorlar. 9 Haziran 2000 günü UDK'yi
basına taıutan TÜBİTAK. Başkan Yar-
dımcısı Prof Dr Tuğrul Tankut'un,
"Ügili kuruluşlardan Prof. Dr. Işıka-
ra'ya destek çıkmadığı için konseyde
bulunamadr şeklındekı açıklaması da
bu polemiğın dayanağı olarak kullanı-
lıyor.
Oysa UDK'nin zaten "oluşum biçi-
• Toplam 20 üyeden oluşan Ulusal Deprem Konseyi'nde, "depremi gözeten bir
şehircilik" ile "depreme dayanıklı mimarlık kültürü" yeterince ele alınamayacak.
Çünkü sadece "bir" plancı ve "bir" mimar var. Konseyde, bu iki kişiye de diğer alanJar
başhğı altında yer veriliyor.
mine" bakıldığında, "ügüJkuruluşlar"
desteklemiş ve istemiş olsalar bile,
Prof. Dr. Işıkara'ya pek de "uygun"
bir tablo görünmüyor.
Çünkü Prof. Işıkara, 17 Ağustos
1999 depreminın daha ilk dakikalann-
dan itibaren "Deprem değü, binalar öt-
dürüyor" dıyerek Türkiye'de deprem-
leraı felakete dönüşmesinin "temeJ ne-
denini" en kısa ve özlü olarak kamuoyu
bılıncıne de taşımış oldu. Bınalann
"ölümcül" olmalannın başlıca iki ana
dayanağıru ıse "plansız ya da bflfan dışı
ptanlarla yerfeşme" ve "depreme du-
yarlı mimarlık kültüründen uzaklaş-
ma" oluşturuyor. Nıtekım özellıkle
"Adapazan- lzmit-Gölcük ve Yalova"
kuşagı ile istanbuTun Avalarbölgesin-
deki on binlerce kışının yaşamını yitır-
mesıne neden olan büyük yıkımlann
en önemli nedenınin de "Kuzey Anado-
lu Fayı'nı ve arazflerin jeofizik verüeri-
ni gözetmeyen imarve jw seçimi poüti-
kalanyla yaranlnuş yoğun nüfiıs ve ya-
pı ytğümasr olduğu, sayısız resmi ve
büımsel raporda dıle getınldı.
Benzer şekilde bu yoğun ve riskli
yer seçimine dayalı yapılaşmanın, aynı
zamanda "tarihsel deprem kültürün-
den yoksun", denetimsız ya da teknıği-
ne aykın "betonarme sistem egeroenli-
' ötürii onca yıkımlara ve ölüm-
lere neden olduğu da ilgili uzman çev-
relerde açıkça tarnşılmaya başlandı.
lşte bu "gerçekkr" ile UDK'yi oluş-
turan üyelenn "uzmanhk alanlan" kı-
yaslandığında, hükümetın bu konsey-
de "planh ve güvenilir yapdardan ohı-
şan bir kentieşme" hedefı yerine, dep-
remle ılgılı yorumlarda "Türkiye'nin
imar gerçeğini sorgulamayan" bir ge-
nel söylemin egemen olmasını ıstedi-
ği açıkça gözleniyor. Böyle olunca da
Prof. Dr. Işıkara'nın aynı imar gerçe-
ğini özetleyen "depreme dayanıkazya-
pılaşma" vurgulamasına yönelık uz-
manlıklardan "şehircilik" ve "mimar-
lık" gıbı tenıel iki alanı, 20 kışilik kon-
Alp'in iddiası
Deprem
önceden
ölçülecek'
ERZURUM(AA)-
Başbakanlık
Başdanışmaru Prof. Dr.
Ahmet Vefik Alp, 2 Türk
bılım adamı tarâfından,
depremi önceden ölçecek
yeni bir cihaz icat
edildiğini iddia ederek bu
cihaz sayesinde
depremın, meydana
gelmeden 1 saat ile 5 gün
arasında önceden
öğrenilebilecegini
açıkladı. Merkezi
Erzurum'da bulunan
Güneş VakfVnın davetlisi
olarak dün Erzurum'a
gelen Prof. Dr. Alp,
Atatürk Üniversitesi
KültürSitesi'nde
konferans verdı
Türkiye'nin Marmara
depremiyle büyük bir
tecrübe yaşadığım
belirten Prof. Dr. Alp,
ÎTÜ'deki öğretim
üyelerirun bu konuda
ciddi çalışmalan
bulunduğunu belirtti.
Türkiye'de 2 bilim adamı
tarâfından depremi
önceden ölçecek yeni
cihazın icat edildiğini
beürten Alp,
"Bu cihaz sayesinde
deprem, meydana
gelmeden 1 saat ile 5 gün
arasında önceden
öğrenikbüecek. Bu
cihazın büimsel olarak
olurunun ahnması
hatinde, deprem
konusunda can kaybmı
en aza indirebiieceğiz.
Depremden çok önce
hayvanlann depremi
hissetmesinden
esinlenilerek yapdan
rihazda, yeramndaki
kayalann
_ dektrUdeşmesinden
doiayı hayvanlann
rahatsız oiduğu tespit
_edflmiştir. lşte bu iki
l_bflim adamı, b
tespit ederek bu cihazı
yapmışlannr. Bu cihazın,
muhalefet edUmeden
(KSOCKKUIİICSI ifl'/MHfflF-
Bu buluş, dünya
üzerindeki en büyük
bulustur"dedı. _ _ _
Prof. Dr. Alp, sorular
üzerine, 2 bılim
adamuun ismini vermedi.
.ı|^ıl*V M£Z
seyde sadece "üd 1051" temsil ediyor.
Üstelik yıne UDK oluşumu içinde
"diger alanlar" başhğı alhnda yer ve-
nlerek ve dahası her iki uzmanhğın
meslek kuruluşlan düzeyinde UDK'ye
kahlımlan da tümüyle "dışlanarak"...
'Planlama' devre dışında
Peki, acaba böylesine yaşamsal bir
"ihmal", hangi anlayışın ürünü olarak
karşunıza çıkıyor? örneğin, 20 kişi-
lik UDK'de 8 kişi ile yer alan "yerbi-
Kmciler", Anadolu'daki fay zonlan-
nın yoğun yerleşme ve yapılaşma için
"saİancair olduğunu söylediklerin-
de, bu alanlardakı imar kararlannın
"şehircüik ve mimarhk ilkeleri" ışı-
ğinda nasıl almması gerektiğine, do-
layısıyla "deprem riskini gözeten bir
planhuna ve yapılaşma tarzı" için na-
sıl bir imar ve yatırım pohtıkasının
izleneceğine yine UDK
içinde yanıt verilmeyecek
Samsun'dakiAtatürk heykeli ilgi bekliyor
derek tahrip oluyor. Siyah bronz Atatürk heykelinin rengi asit yağmurlan nedeniyle yeşüe dönmeye başladı. YıDar önce Mimar Sinaıı
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Böiümü Başkanhğı'nın. heykelin arapsabumı ve sıcak suyla yıkanması ve korunması için
basit teknikier önermesine karşm hiçbir önlem aünmaması dîkkat çekiyor. Yapunı tam 4 yıl süren Atatürk heykeh\ Samsun'da 15 O-
cak 1932 tarihinde açümışü. Açıhş törenine kanlan heykelüraş Krippei, "Uğraştan doğan ve uğraşı dile getiren bu heykel, GazTnin sa-
vaşçı görünümünden başka bir biçimde canlandınlamazdı. Gazi taştan daha sert, çeükten daha bükühnez, yüksek ruhunun ateşinde,
büyük eserini yarattL Onun yurdu kurtarma emri, yurtta yaşamı canlanduth" demiştL (Fotoğraf: CEMİL ClöERİM)
GÜRELt, MEDY4NIN TİCARİYATTRIM OLARAK GÖRÜLMEMESİ GEREKTİĞİNt SÖYLEDÎ
^Editoryal bağunsızbk zedelendi'
Istanbul Haber Senisi - Tür-
kiye Gazeteciler Cemiyeti
(TGC) Başkanı Nafl Gürefi,
medya sektöründe editoryal ba-
uı çok önemli olduğu-
• Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği'nce
düzenlenen "Medya-Toplum-Eğitim" paneline katılan
gazetemiz yazan Şükran Soner, medya tekellerinin
dünyada "yöneten güç" olmaya doğru gittiğini belirtti.
nu vurgulayarak günümûzde
Türkiye'deki medyada editoryal
bağımsızlığm siyasetçi-medya
sahibi arasmdaki çıkar ilişkiİe-
rinden ötürü artık söz konusu ol-
madığını söyledi.
Üniversite Öğretim Üyeleri
Derneği'nce düzenlenen "Med-
•paneli,ÎTÜ^ ^ p p
Maçka Işletme Fakültesi Kon-
ferans Salonu'nda yapıldi:
Istanbul Üniversitesi öğretim
^ e « Prof. Dr. Burhan Şenata-
tar'm yönettiği panele konuş-
macı olarakkanlan TGC Başka-
nı Güreli, medyanınbirinci işle-
vinin haber vermek olduğunu
vurgulayarak "Bunun yerine ge-
tirüdiğini söylemek ise çok güç"
dedi. Güreli, sadece Türkiye'de
değil bütün dünyada siyasi çı-
kar odaklannın medyayı dene-
tim altma alma çabası içinde ol-
duğunu belirterek "Gazete çı-
karmak, televizyon sahibi ol-
mak. yerel gazeteler de dahil bir
itibar ve etkuüik vesilesidiıv Fa-
kat medya sah bir tkari yaünm
olarak görfihnemeft Medyanm
diğer sektörierden farklı olması
diye
Ancak günümûzde füan siyasi
kadronun harcanması işaretive-
rildiğinde, kraldan fazla krafcı
olan medya sahipieri ve yöneti-
cffleri editoryal bağımsnhgı göz
ardı ediyor" dedi
Boğaziçi Üniversitesi öğretim
üyesi ProH Dj, Ayşe Öncü de
Türkiye'de medya sektörünün
«np tf) yılHa rirari tplffv
Güreli, medyanın etkinliğin-
den çeşitli güç kaynaklannın ya-
rarlanmak isteyebileceğini be-
lirterek "Editoryal bağunsızbk,
tekelleşmenin zaraıiannı bir 51-
çüde giderebUmekiçin elzemdir.
nn yaym hayatma hâkim olma-
ya başladığını vurguladı.
Gazetemiz yazan Şükran So-
ner de geçmişte basm özgürlü-
ğü denildiğinde akla, basının si-
yasi iktidara karşı korunmasının
geldığini, bugün ise gazetecinin
medya tekehne karşı korunma-
suım da gündemde olduğunu
vurguladı.
Medya tekellerinin dünyada
"yöneten güç" olmaya doğru
gittiğini belirten Soner, "Bizde
isemedvadakitekefieşme her an-
lamda kuralsız olarak büyüdü.
Sh-asetçüer, bu kuralsızuğı gide-
recek düzenlemeferi, medyadan
çekindikieri için yapmryor" de-
di.
Şükran Soner, Türkiye'de si-
yasi iktidarlann "varhk neden-
lerini medyaya borçhı otduklan
içinbu konuda denetim yapmak
istemedikterini" de söyledi.
Paneli yöneten Prof. Dr. Bur-
han Şenatalar, teknolojik geliş-
me ve küreselleşmenin medya
ve toplumda değişımlere neden
olduğunu, medyanm tekelleş-
meye yöneldığıni, bunun ide-
olojik bir hegemonyaya neden
olduğunu vurguladı.
. mi?,,. .
.öcnzer şekilde, aynı 2J)
kişilik kadroda diğer b|ı><>
"8 kişflik'' ağırhğa sahip
olan "inşaat mühendisle-
ri" depreme dayanıklı ya-
pılaşma için öneri gelişti-
rirken Türkiye'de inşaat
mühendishği eğitıminden
ve pratığınden adeta
uzaklaştınbnış olan "be-
tonarme sistem dtsmdaki
gekneksel yapı tarzlaruun
tarihsel mimariden esin-
leoSerekçağdas mimarive
yeni teknolojik girdilerle
şeklin-
deki "mimari'' arayışlar
UDK'yi hiç ilgılendirme-
yecek mi?
Hatta betonarme kar-
kas sistemin bıle "mima-
ri tasanm ve uygulama
sürecinde" doğru kulla-
nılmasıru sağlayacak mi-
mari ilkeler ve kurallar,
20 kişide 1 kişinin bu
meslekten olduğu bir
konseyde sadece 8 inşaat
mühendisinin "uzmanhk
dtşT yorumlanna mı terk
edilecek?
Bütün bu sorular da
açıkça gösteriyor ki Baş-
bakanhğın UDK oluşu-
muyla ilgili genelgesi,
Türkiye'de 1950'lerden
beri süren ve sadece dep-
remleri değil, selleri ve
hatta su baskınlannı bile
felakete dönüştüren, sü-
reklı tahribatı da "çarpık
çevre düşmanı ve tophım-
sal haklara saygısız bir
spekülatif kentleşme ya-
ratarak" gerçekleştıren,
planlama karşıtı "rant po-
ütikalannın" ürünü.
Bu politikalann, hâlâ
terk edihnemiş ohnası da
siyasetin arsa ve arazi
rantıyla ne denli "bütün-
leştigini'' kanıthyor... Ba-
kalım, her biri kendi alan-
lannda gerçekten uzman
ve saygtn kişilerden olu-
şan 20 kışilik UDK heye-
ti, "kendi iradeleri dışın-
da" gerçekleşen bu bilim
ve kültür yoksunu konsey
yapılanmasını, hiç değil-
se çalışmalan sırasmda
"konuk uzmanlaria top-
bmarakx>
bir ölçûde bite
olsa düzeltecek mi?
—Böylece belkr
Jt
B«jfa«-^
kanhk" yaptığı hatayı an-
lar da yeni bir genelgeyle
şehircilik ve mimarlık
alanının da UDK içinde
etkin ve kurumsal olarak
temsiliyetini kısa sürede
sağlar...
ÂRAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Bir Rektör Adayı
Tüfkiye'ntn değışik üniversrtelennde rektörlük
seçimleri yapılacak. Aslında, yapılacak olan "ışle-
min" ya da "oylamanm" bir seçim sayılması çok
zor. Toplanan öğretim üyeleri, adaytardan bırine oy
verecekler; en çok oy alan altı aday YÖK'e bıldi-
rilecek ve YÖK, bu 6 adaydan 3'ünü cumhurbaş-
kanına bildirecek ve nihayet Sayın Cumhurbaşka-
nı, bu 3 adaydan birinı rektör olarak atayacak...
Ben bu işleme, seçim değil "eğilim belırleme"
diyorum, ama atanmış rektörlerin büyuk bir ço-
ğunluğu, aldıklan yüzde 25-30 oyla kendilenni se-
çim kazanmış zannedıyoriar ve "burunlanndan kıl
aldırmıyoriar." Sırasmda, demokrasi nutukları at-
maktan da geri kalmıyoriar...
önümüzdeki günlerde yapılacak oylamalara a-
day olan kimi meslektaşlarım, hazırlamış oldukla-
n bir tür seçim bildirilerini bana da göndermek lüt-
funda bulunmuşlar. Seçildikleri ve atandıklan tak-
dirde neler yapmayı planladıklarını anlatıyorlar.
Bunlar arasında, Uludağ Üniversitesi Rektörlu-
ğü'ne aday olmuş olan Prof. Dr. Mustafa Yurtku-
ran'ın gönderdiğı broşür, özellıkle ılgımı çektı. Sa-
yın Yurtkuran'ın vaatleri, hem "nostaljık kımı duy-
gulanmı" canlandırdı hem de beni Uludağ Univer-
sitesi'nin kurulduğu günlere göturdü.
Daha Önce değişık vesilelerle dile getirmıştim.
Uludağ Üniversitesı'nin kuruluşuna, "kannca ka-
rannca" benim de katkım olmuştu. Kaldı kı; şım-
di ormana dönüşen Görükle Yerleşkesi'nde, en
azından 10 ağacın dikımini de ben yapmıştım.
Biraz aşağıda bazı alıntılaryapacağım bu türden
güzel broşürierin, oy almakta ne denli etkili olaca-
ğını bilemiyorum. Benim görebildiğım kadanyla;
rektörlük seçımlerinde oy alabilmenin temef koşu-
lu, haJıhazırdaki rektöre yakın olup, hatta bizzat
rektör olup; fakültelere öğretim üyesı kadrosu da-
ğıtmak. Dağıtılan 0 kadrolar, mutlaka "oy olarak"
geri geliyor. Hele birkaç dekanın seçiminde etkili
olunabıldiyse ve o dekanları peşınıze takarak fa-
külteleri "turiarsanız" en çok oy alan aday olmayı
neredeyse garantiliyorsunuz... Sayın Yurtkuran,
bu konularda ne gibi çalışmalar yapıyor acaba?
•••
Mustafa Yurtkuran, "neden rektör adayı oldu-
ğunu" açıklarken Uludağ Üniversitesi'nin değer-
lendirme sıralarındaki yerinı yetersiz bulduğunu
açıklıyor ve şöyle sürdürüyor:
"... Uludağ Üniversitesı'nin sıralamalardakı bu
konumunun temelnedeni, öğretim üyelennin aka-
demik coşkulannı yitırmeleridir. Öğretim üyesinin
saygınlığını ve bılimsel motivasyonunu aşındıran,
kurumsal ılke ve ideallerden uzaklaştıran, öğretim
üyesinin yeterince katılmadığı ve doğal olarak da
sorumluluğunu üstlenmedığı kararlarla yönetilen
üniversite modeli, öğretim üyelennı ünıversıtesi-
ne yabancılaştırmıştır.
Kurumunayabancılaştınlan öğretim üyesı, aka-
demik coşkusunu yitirmiş, akademik coşkunun
yitirilmesi de hem eğitim ve öğretimde hem de
araştırmada, akademik üretimin azalmasına ve ni-
teliğinin yitirilmesine neden olmuştur..."
Hiç tanımadığım. adını duymadığım ve yüzünü
bile görmediğırn bujdeğarii meslektaşım, brojü-
tfjjnün giriş tjölümynü şöyle sürdürmeMe:
,. "... Tüm bu sapta/nalann ı&jmai:..
- Öğretim üyesinin Uludağ universitesi'ne ya-
bancilaşmasını, yüksek öğretim mevzuatı sınıria-
n içinde de önleyebileceğime ve öğretim üyesi-
ne akademik coşkusunu yeniden kazandırabile-
ceğime inandığım için,
- Yasalann akademik ve idari personele ve ça-
lışmalara sağladığı haklan koruyan, yasal olmayan
hiçbir uygulamaya göz yummayan, her konuda
şeffaf ve katılımcı idari yapıyı birtikte kurabılece-
ğimize inandığım için,
Uludağ Üniversitesi Rektörtüğü 'ne aday oldum"
diyor. Uludağ Üniversitesi Rektörlüğu'ne aday
olan diğer meslektaşlanmı bilmiyorum. Aralannda,
mutlaka çok değerii başka isimler de vardır. Hem
Mustafa Yurtkuran'a ve hem de diğer adaylara
başanlar diliyorum.
Sayın Yurtkuran'ın broşüründe defalarca vur-
guladığı "akademik coşku", benim de çok önem-
sediğim bir konudur. Bundan neredeyse 20 yıl ön-
ce, YÖK yaşamımıza yeni girerken 15 Şubat
1982'de Milliyet gazetesine yazdığım bir makale-
de şöyle diyordum: (Bkz. "Üniversiteler, Bitmeyen
Şarkı" Ümit Yayınlan, 1999 tarihli kıtabım).
"Yükseköğretim Yasası, bunun öncesı ve son-
rasındaki gelişmeler, yani sürekli horianma, suç-
lanma, akademik meslek üyelerindeki devlete sa-
hip çıkma ve devletin birparçası olma duygulan-
nı derin bir biçimde yaralamıştır. Bu yaralanmışlı-
ğın getirebileceği sakıncalar, yeni yasal çerçeve-
nin, görünen sakıncalannm çok üzerindedir." ~
Bunca yıl sonra, geriye doğru baktığım zaman,
nispeten genç bir akademısyen olarak kaleme al-
dığım bu düşüncelerin nasıl doğrulandığını, derin
bir üzüntü ve acıyla gözlüyorum.
Ve doğrusunu isterseniz, bu acıyı paylaşan mes-
lektaşlanma da hiç tanımasam bile sevgı duyuyorum.
Yaz sonuna yetiştirilecek
Taksim-4. Levent
metrosu denenecek
Istanbul Haber Servi-
si-Taksim-4. Levent ara-
sında hizmet verecek Is-
tanbul Metrosu'nun yaz
sonunda hizmete gırme-
sı beklenıyor.
Eski Istanbul Büyük-
şehir Belediye B
Nurettin Sözen
minde 1992 yıhnda y
pnn çalışmalanna başla-
nan îstanbul Metro-
su'nun tamamlanmak
üzere olduğu behrtıldi.
Büyükşehır Bekdıye-
si yetkilılen, "Tramvay
vemetronun odaknokta-
de yapdacak tüp gfcçft 9e
ulaşmmerkezihalbege-
tirileceğini" kaydcttiier
.
Tamamı dış kredi !fe=fF=
nanse edilen elektr3-me.
kanik sistem
lan yüzde 10 ve ılave ar-
tışlan, kredi artışı ile il-
gili sorunlar gıdenhnce-
ye dek belediyenın öz-
kaynaklarından karşılan-
dı. Tüm ıstasyonlarda, ıs-
tasyon girişlerinden bilet
holü katlanna, buradan
daplatforma yolcu sirkû- ^ ,
lasyonunu temınedeceTc
olan yürüyen merdıven-
lenn tamamı geldı
Elektnk kesintilerin-
de, metrodaki hizmetle-
rin aksamaması ıçın, ıs-
tasyonlann ve trenlerin
acıl enerji ıhtiyaçlanm
"sağlayacak Taksim ve~"
LeventTekTTadet Jene
ratör bınası da hizmete
hazır duruma getınldi.
^ T k ik
ia
nnnı mimari ışleri,keşfı-
nin yüzde 9O'ı o n d
tamamlanırken gtn ka-
70 bın yolcunun taşına-
bileceği metro haftının
deneme seferlen için 4
araçlık8trenolmaküze-
re 32 vagon getınldı.