Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1S HAZİRAN 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
J I U İ V kultur@cumhuriyetcom.tr 15
Birbirine kenetlenerek süren iki yaşam A'dan Z'ye Abidin ve Gel Zaman Git Zaman'da
C. Aral'ın objektifînden Abidin'in eDeri Gûzin ve Abidin (1950'H yıllar)
'Acmın Resimleri'Dden.
Ibidin Dino'nun kişiliğinin veyaşamımn harîtasmı çıkaran A'dan Z'ye Abidin adlı, resimlerie,
fotoğraflarla dopdolu nefis kitapla, Güzin Dino 'nun Gel Zaman Git Zaman adlı, belgesel önemi ve
edebî değeri yarışan anılar küabının üçüncü baskısı, birkaçgün arayla çıkageldi, biryaz müjdesi gibL Çiçekleme
; • • • - * *
Dino'lam keyifli yolculukFÜSUNAKATLI
Çok şanslılarmış, hep çok şansh ol-
muşlar! En umarsız görünen durum-
larda önlerinde bir kapı açılnuş; en
parasız kaldıklan gün, bir resim satıl-
rruş... Güzin Dino, Abidin Dino ile or-
tak yaşamlanndaki şans faktörü kar-
şısında hiç nankör değü. Bu yaşam; sür-
gûnler, hasretler, polis takipleri, "se-
ramüderiıı tunıklanmas" (!), hastahk-
lar, para sıkıntılan ve daha bin türlü
kara bulutla gölgelenmiş olsa da ne
gam! Dino'lar bardağın dolu kısmını
görerek ve göstererek keyifle, sindire
sindire yaşamışlar hep. Gerçekten de
şanslılar mı ne?
Abidin Dino'nun kişiliğinin ve ya-
şamının haritasını çıkaran A'dan Z'ye
Abidin adlı, resimlerie, fotoğraflarla
dopdolu nefis kitapla, Güzin Dino'nun
Gel Zaman Git Zaman adlı, belgesel
önemi ve edebî değeri yanşan anılar
kitabının üçüncü baskısı, birkaç gün
arayla art arda çıkageldi, bir yaz müj-
desi gibi. Mutlu bir rastlantı gerçek-
ten. Bu iki kitaptan birbirine açılan
yollan izlemek, 1920'lerde başlayıp
1943 yılında kesişen ve birbirine ke-
netlenerek süren bu iki yaşamı; kâh
Abidin Dino desenleri, resimleri, si-
nema çalışmalan, bir edebiyatçı yet-
kinliğiyle kaleme getirdiği düşünce-
leri, dünya görüşünün ve siyasal tav-
rının bıçimlediği kültür misyonu pen-
ceresinden mercek altına almak; kâh
'öûzinüino'mm, yûzyılımızın dörtte
üçünü katederken çok çalkantıh, ne-
tameli dönemlerin içinden geçerken
derlediği, ılginç, paha biçılmez dost-
luklarla zenginleşen, yapıtlar ve yorum-
larla anlamlanan gözlem ve ızlenim-
leriyle oluşturdugu albümün içine dal-
mak, her iki kitabın sunduğu okuma
keyfıni ikıye katlayacaktır.
Şimdi kitaplann ikisi de masamın
üstünde. Paris'te Dino'lann evınin he-
men yakınında, iki küçük sokağın ke-
siştiği yerde küçücük bir üçgen mey-
dan vardır. Bir dostlan, ikisinin ardın-
dan oluşan bir ad koymuş bu meydan-
cığa: Gübidin meydaru. Işte masamın
üzerinde açıldıkça açılıyor, büyüyor
şimdi o meydan. Gübidin'deyim.
•••
Gel Zaman Git Zaman bir anılar ki-
tabı sayılabilir; ama zamandan ziya-
de mekânlann izini süren, kronolojik
düzenlemeden çok atmosferi öne çı-
karmak peşinde, anılann sahibini baş
kişi ya da "kahraman" olarak konum-
lamamaya adeta özen gösteren deği-
şik bir biçemle yazılmış. Biçem söz-
cüğü kendiliğinden gelip yerini alı-
verdi burada. Gerçekten de, Güzin Di-
no'nun neredeyse üç çeyrek yüzyüı ta-
rayan bu ilginç kitabı, insanı sanyor,
sürüklüyor. Ama dümdüz, kuru bir
anlaümla aktanlsa "ügmç" ohnakla
kalacak, yoğun bir duygusallıkla hi-
kâye edilse, zaten yoğun olan özü yıp-
ratabilecek bir malzeme var yazann
elinde. Bu malzemeye biraz ironi ve
humorla yaklaşmayı, zaman zaman
biraz geri çekilerek seyirci koltuğun-
dan bakmayı, kiıni yerde ise olanca çıp-
laklığı ve yalınlığı ile "olanıoiduğu gi-
bi'' sergileyivermeyi seçmiş Güzin
Dino. Bir yandan da, kelime kelime,
cümle cümle tadı çıkanlan nefis bir Is-
tanbul Türkçesi, adeta gözü atlaüp ku-
lağa sesleniyor.
Altyazısız anlarımı benimsiyor
Bu anılar, eksene evler yerleştirerek
git gellerle dokunmuş. Beşiktaş'taki Ni-
şantaşı'ndaki, Tatavla'daki, Adana'da-
ki, Paris'teki, Harmas'taki, Biot'taki
evler... O hayatı çökertebilecek yo-
ğunluktaki yaşantılar hep evler ekse-
Tîne bagîânTyörtiîryerlerinden. Yazff-
nn, adeta bir dönemin ve bir yaşam bi-
çiminin rölövesini çıkaran aile birey-
lerinin, hayatının çeşitlı dönemlerin-
de tanıdığı, irili ufaklı rollerdeki diğer
kişilerin ve bunlann yanı sıra, Nâ-
znn'dan Aragon'a, Abidin'den Picas-
so'ya, Tristan Tzara'dan, Meiih Cev-
'e çağımızın dünyaca tanınrraş biF"
^çok önemli sanatçısının sahneye girip
AL'dan Z'ye Abidin Dino, alfabetik esasa göre
düzenlenmiş bir kitap. Bir çeşit sözlük ya da
monografîk ansiklopedi. îster bir maddeden
öbürüne atlaya sıçraya, ister A'dan Z'ye sırayla
okunsun, Abidin Dino'nun benzersiz kişiliğinden
yansıyan bir coşku, bir hercümerc sanp
sarmalıyor okuru. Görsel bir zenginlikle de
çeşitleniyor kitapta derlenen belgesel malzeme.
Uü/ın İJımı
(JH./.AMAN
GjT ZAMAN'
Abidin Dino ve
MeHh Cevdet Anday
(üstte),
NâamHikmet,
Abidin ve V'era
Paris'te (solda),
Ara Güler'in
objektifînden
Abidin ve Güzin
Dino (sağda).
rin ve atmosferin anlatıldığı birçok
yerinde, birkaç fırça darbesi ile, ora-
ya buraya atılıvermiş birkaç renkle
belirleniyor sahneler. Fazla söze gerek
kalmayıveriyor oralarda. Altyazısız
anlatımı benimsiyor G.Dino.
Bir pentimento fıgürü gibi
'68 olaylannın anlatıldığı dokuz-
on sayfalük bölümü alıntılayabilsem
keşke.. ya da Nâzım'ın Çiftehavuz-
lar'daki eve gelişini, Paris'e gelişleri-
ni anlatan bölümleri.. ya da Rue de la
Huchette'ın çatılanndan birinde, bir ak-
şamüstü Vivaldi'nin mandolin kon-
çertosunu çalan adamı... Abdülhamit
istibdâduıın dokuz yıl Sanâ zindanla-
nnda sabahın telâşmı... Bu olacak şey
değü ya, ben başka bir şey yapacağım.
Yunus Emre'nin, Nâzım Hikmet'in,
MeBh Cevdet'ın, YaşarKemal'in, da-
ha birçok Türk şair ve uzmanlığıyla
akademik yayınlar yapan, öğrenci ye-
tiştiren Güzin Dino GelZamanGit Za-
man'da üçüncü şahıs olarak konum-
lamış hep kendini. Hiç öne çıkmıyor,
merkeze yürümüyor. "O" diye, ''Gü-
zin'' diye geçiyor, tüller içinde, bir
pentimento fıgürü gibi. Ta kitabın so-
nunda, tek bir yerde "Ben" giriyor
işin içine. Işte tam da o dönüşü akta-
racağım sizlere. Gerisini kendiniz ge-
tirin.
"Bir de çift mekân kanşryor araya.
Anlatması zor bir boyut daha_ Iç içe
bir mekân ve zaman cinsL. Hem ora-
dasm, hem burada. Hem Pariste, Hem
Istanbul'da, Hem Aix'de, hem Ada-
na'da. Gün ohır. 13,Quai StJVGchel,Ko-
nur Sokağı'na kadar uzanır. Kimi
gün, Rue SLJacques'da Guimart bist-
rosu, Ankara'daki Kürdün meyhane-
sine kanşır, Mouffetard çarşısı Bahk-
pazan'na dönüşür. Hem tstanbul'un
Çiçek Pazan Notre-Dame'm arkasm-
da değil mi? Boğaziçi nerede, Seine
nehri nerede? Eyfei Ktıksinin Kız Ku-
lesine benzer hiçbir yanı yok! \lne de
kimi akşam, ikisi birden ışıklanryor
karanhkta. Evet, ikisi birden_ aym an-
da, tüsımh bir düğmeye basarcasma»
Kimi gece. sabaha karşu uyku Ue uya-
nıklık arasında, nerede olduğumu şa-
şuTyorum. Sanki, Caddebostandayım
daha. Gözümü açmca camlann dışın-
da kocaman ağaçlar göreceğimi sanı-
yorum._ Oysa, Biot'dayun. Otuz yıl
geçmiş aradan. Deryay a karşı Kaba-
taş'dald evden kopup, Rue de l'Eu-
re'ün dokuzuncu katmda işimjzne?(_)
tstanbtü, Ankara ya da Adana geçmiş-
te değil, hemen şimdi var olan bir Pa-
riste birleşiy or_ Yıllar boyunca sürü-
yorbu yaşama biçimi. Gerçi kimi gün,
ne orada, ne burada yaşanıldığı düşü-
nühnüyordeğü. Gurbetin sırça bir ya-
şam cinsi olduğuna inanmak müm-
kün."
•••
A'dan Z'ye Abidin Dino. alfabetik
esasa göre düzenlenmiş bir kitap. Bir
çeşit sözlük ya da monografîk ansik-
lopedi. Ama zengin belge ve bilgi içe-
riğiyle bir başvuru kitabı niteliği taşı-
makla birlikte, sıradan, kuru, heye-
cansız bir nesne sanılmasın. İster bir
maddeden öbürüne atlaya sıçraya, is-
ter A'dan Z'ye sırayla okunsun, Abi-
din Dino'nun benzersiz kişiliğinden
yansıyan bir coşku, bir hercumerç sa-
np sarmalıyor okuru. Görsel bir zen-
güüikle de çeşitlenıyor kitapta derle-
nen belgesel malzeme. Hemen her
sayfada birkaç görsel öğe yer alıyor.
Bir desen, bir resim, bir fotoğraf.
Abidin maddesiyle başlıyor, Zaman
maddesiyle bitiyor kitap. Ne zaman
başlamıştı, bitti mi son sayfada? Kim-
bilır! ZeynepAva, bütün ınceliklen gö-
zeterek, titızlıkle, adeta dantel gibi iş-
lemiş derlediği malzemeyi. Bir haya-
tın nomenklatürünü çıkartmak çok
zorlu bir iş. Hele Abidin'inki gibi bir
hayatın. "Resimlere bakayun önce"
diyorsunuz, şu satırlar (veya başkala-
n) çeliyor gözünüzü: "O gecelerin bi-
rinde, ne okra, nasıl okluysa, arük eü-
me hâkim olamadığınn fark ettim. O
andan başlayarak ortaya çıkan resim-
ler -bunlara resim denebilirse- irade-
min dışında ohışuyor, beni başkasuıın
elindeuysal bir kalem haline sokuyor-
du. Ürkütücüydü bu duygu, ve ürkün-
tü ile beraber bir çeşit sevinç başlan-
gıcı duyuyordum; ne Id kiğrt üstünde
parmaklar anatomik manbktan ko-
pup (resimleşmekten başka kaygı duy-
maksızın) özgürce istif oluveriyorlar-
dı kendi kendilerine."
Okuduklannıza dahyorsunuz, re-
simleri sonraya bırakıyorsunuz.. bir-
denbire: bir, iki, üç, dört Istanbul.. ef-
lâtun, kırmızı, mor, san! Kalakalıyor-
sunuz. Sürprizli, cıvıltıh, girift, yalm,
mahzun, tutkulu.. bir nesne işte bu ki-
tap.
'Arük böyfc yaşanmıyor"
Abidin Dino'nun bellibaşlı temala-
n: eller, yüzler, çıplaklar, Istanbul, çi-
çekler, işkence.. bırer madde başhğı.
Hayatında yeri olmuş kişiler harf sı-
rasına girmişler: MeHh Cevdet Anday,
Aragon, Atatürk, Mehmet Ali Aybar,
Ayzenştayn, John Berger, Ferit Edgü,
Nesuhi Ertegün, Fikret Muattâ,Ara Gü-
ler, tlhan Koman, OnatKuüar, Meyer-
hold, Yves Montand, Nâzım Hikmet,
Picasso, Oktay Rifat, Sait Faik, Andr-
e Valter, Yaşar Kemal bunlardan bir-
kaçı sadece. Fata Morgana'dan, Ada
Yapı Kredi, Galeri Nev, Adam Yayın-
lanndan çıkmış kıtaplannı; yaşadığı şe-
hirlen, yaşadığı acılan, yaşadığı evle-
ri, sergi açtığı galerileri de harfı har-
fıne bulabilirsinız Abidin sözlüğünde.
Hiçbir şey ihmal edilmemiş gibi du-
ruyor. tbrik maddesı de var, Polis mad-
desi de. Hat Sanab da var, Kızübaş-
lar da. Sağhk, ağırlıklı maddelerden
biri. Seramik de öyle. Bunlann kimi-
lerinden çok çekmiş, kimileriyle mut-
lu olmuş. Çoğunun resmini yapmış, ba-
zılannı yazmış... Sonra da, bütün mad-
de başlıklannı ve maddeleri bıraJap git-
miş.
Bıraktıklannı Güzin Dino derlemiş
toplamış ZeynepAva'ya emanet etmiş.
Ferit Edgü, Enis Batur, Yapı Kredi
Yayınlan Zeynep Avcı'ya el vermiş-
ler; bize sadece yûzyılımızın cins bir
adamını biraz daha yakından tanıma
çabası ve bu dört başı mamur kitabın,
sür sür eksilmeyecek sefası kalmış.
Başta Abidin, hepsinin ellerine sağlık.
Önsözde okudum; Samih Rifat kitabı
okuyup bitirince Enis Batur'a "Arök
böyle yaşanmryor." demış. O kadar
doğru ki, "böyte" yaşamlar zaman-
dan taşıyor, bizlerin, "böyle" yaşama-
mış, yaşayamamış olanlann yaşamı-
na akıyor, katılıyor. Bize hanyayı kon-
yayı gösteriyor.
Juanito, yeni albümünün tanıtımı için îstanbul'a geldi
6
Türldye benim de aşkıın9
çıkügı zengin, renkli, hareketli bir tab-
lo ik karşı karşıyayız. Elli yüı bir res-
"samla birlikte yaşaınış bir hayattan
süzülen anılan okurla paylaşmaya gi-
rişince, sanki kimi yerde kalem fırça-
_ya dönüşüveriyor yazann elinde. Gel
ZamanGit Zaman'ın özellikle kişile-
Kültür Servisi - Yıllar önce 'Arkaâaşmun Aslasm'
şarkısiyla Türkiye'de ünlenen altmış dört yaşındaki
Juanito, yeni albûınönön tanıtnnı için istanbuPa ge!di.
Juanito, Odeon plak şirketiyle yaptığı anlaşma sonucu
eski şarkılannın bir araya getırıldığı 'Canan Vatamm'
adlı yeni albümde, müzikseverlere otuz yü öncesinin
nostaljisini tekrar yaşatıyor. Los Alcorson Grubu'yla
Avrupa'da çalışmalar yaptıktan sonra kendi isteğiyle
gruptan ayrüan Juanito, 1965 yılında tzmir'e gelmiş ve
197 l'e kadar yaşamış. Kısa sürede dilimızi öğrenen ve
THtanffl,lCördönboytrtrefn7 Bogaziçi'nHi tiryakisi <
ianatçı gazino hayatına başladıktan sonra gîderek
oluşan koleksiyonıma Juanıto'nun da albümünü
eklemek isteyince gelen teklifı kabul etmiş. Elinden
"geidiğince Türkiye'deki pop müzigini lakip etliğini
belirten Juanito, özellikle Sezen Aksu ve Nilüfer'i
beğendiğini dile getıriyor.'Genç popçulan kendime
benzetiyorum, sanki ben ne yapnuşsam onu vapıyorlar"
diyerek şarkılannın hâlâ dınlendığını ve
eskimediklerini görmekten mutlu. Her fırsatta
Türkiye'ye tatile geldiğını ve buranın ikincı vatanı
olduğunu belirten Juanito, "Paris'te yaşadığım söre V
genişleyen bir hayran kitlesi yaratmış. "Türkıye'deyken
çok mutlu} dum fakat bir süre sonra eşim ve
çocnklanmla Paris'e dönmek zonmda kaidnn, burada
grdak kanserine de yakataaınca müziği bırakam, taksi
şöförlüğü yapmaya baştadmın
diyen sanatçı, Odeon
şırketı Nesris Sipahi, Yaşar Özel, Mustafa Sağvaşar'dan
"âteneyecegml anladml Geyen yH eşimı kavîıem\ten
sonra arük beni oralarda tutacak hiçbir şe>' kalamamıştı,
çocuktannun desteğini de ahnca buraya dönmeyc karar
vernte* diyor. Aibün^, günümûzde biie çeşitlı
düzenlemeîeri yapüan 'Arkadaşnnın Aşkısm',' Sus Sus
Sus',' Ay Beyaz Deniz Mavi', 'Gardiyan' adlı
parçalan bulunuyor Juanito otuz yü öncesmi annnsatıyor.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Şanat Eğitiminde
Ütopyalar...
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül-
tesi'nce, 1 -25 Haziran 2000 tarihleri arasında, Kül-
tür Bakanlığı'nın da katkılanyla ve 13 ülkeden 19
sanat eğitimi veren kurumun katılımıyla düzenle-
nen "2. Uluslararası öğrenci Trienali" çerçevesin-
de, 6 Haziran Salı günü çok ilginç bir sempozyum
gerçekleştirildi. "2000'li Yıllarda Sanat Eğitimi
Utopyalan" başlıklı sempozyuma Türk konuşma-
cılann yanı sıra ABD, Almanya, Avustralya, Azer-
baycan, Fransa ve Italya'dan gelen konuklarda ka-
tıldı.
Sanat ile ütopya arasında aslında neredeyse or-
ganik diye nitelendırilebilecek bir bağ vardır. Çün-
kü otan ile hiçbir zaman yetinmeyip eserierinde hep
kendince olması gereken'ı somutlaştıran sanat-
çı, sonuçta kendi ütopyalannı dile getirmekten
başka bir şey yapmaz. Burada "kendince" söz-
cüğünü de vurgulama gereğini duydum, çünkü
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi De-
kanı Prof. Hüsamettin Koçan'ın sempozyumda
haktı olarak belırttiğı gıbı, yalnızca sanat alanında-
ki ütopyalann değil, fakat bütün ütopyalann kişi-
sel bir yanı vardır. Ütopyalar, tek tek bireylerin ya-
ratıcı imgelemlerinin ürünleri olarak ortaya çıkar;
gerçekleştirilmeleriyle birlikte toplumsal etki yarat-
maları, bundan sonraki evredir.
Sanat ve sanatçı açısından bunca önem taşıyan
bir kavram olan ütopyayı, üstelik genelde öğren-
cileri ütopyalarında özgür bırakmayı değil, onlara
bir şeyleri hep ezberletmeyi öngören bir eğitim
sisteminin egemen oiduğu bir ortamda, bir sem-
pozyum çerçevesinde ele almak, kanımca son de-
rece yerinde bir davranıştı. Aynca öğrencileri ken-
di ütopyalannı üretmeleri için yüreklendiren bu tu-
tumun sandığımdan daha fazla sayıda öğretim
elemanınca desteklendiğini göımek, benim için
mutluluk verici bir sürpriz oldu. Örneğin Hacette-
pe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim
üyelerinden Doç. Ferhat Özgür, sempozyumda
kendi fakültesinde öğrencileri ile birlikte gerçek-
teştirdikteri 'ütopya üretme" çalışmalannı ve bu ça-
lışmalardan alınan sonuçlan anlattı. Ferhat Oz-
gür'ün açıklamalan, sürekli ütopya üretmenin özel-
likle sanat öğrencileri için ne denli büyük ve önem-
li bir gereksinim olduğunu çok açık biçimde gös-
terdi.
Sanatın öğrencilerini kendi ütopyalannı üretme-
leri için desteklemenin uygulamada ne denli şa-
şırtıcı ye olumlu sonuçlar verebileceğini ıse, Mar-
mara Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Mel-
tem Eti Proto'nun dıyalar eşliğinde yaptığı ve
"mobilya tasanmında doğadan esinlenmeler" di-
ye adlandınlabilecek konuşması ortaya koydu.
Türkıye dışından sempozyuma katılan konukla-
ragelince, onlann konuşmalannı dinledikçe kafam-
da şu sorunun biçimlenmesini engelleyemedim:
Acaba ülkelerin -özellikle ekonomik açıdan- geliş-
mişlik düzeyleri ile, ütopyalar üretme gereksinile-
ri ters orantılı mıdır? Bu soruya verilecek evet ya-
nıtı, sanınm bugün Batı sanat düşüncesinde birso-
run olarak ele alınan bir konuyu, başka deyışle bi-
çim zenginliği ile içerik zenginliği arasındaki uyum-
suzluk konusunu doğru açıdan görebilmenin ka-
pılannı açabilir...
Sempozyumun Sabancı Üniversitesi öğretim
üyelerinden Hasan Bülent Kahraman'ın kendi
görüşleriyle son derece önemli noktalara dikkati
çekerek yönettiği ve tartışmalara ayrılan son bö-
lümünde, gerek konuşmacılar. gerekse salondan
söz alan izleyiciler, ikıbinli yılların sanat eğitiminde
en önemli ütopyalardan birinin, sanatın öğrenci-
lerini utopyalannda özgür bırakmak olduğunda
görüş biriiğine vardılar.
İki haftaönceki yazımı şöyle noktalamıştım: "...en
büyük korkumuz, gençlerin yollannın bizterden öte-
ye düşebileceğı değil mı? Merak etmeye gerekyok:
Onlann yollan, biz istesek de istemesek de her za-
man bizden öteye düşer, düşmekzorundadır; çün-
kü bu, doğanın ve gelişimin yasasıdır. Iyisimi, biz-
ler de artık bu yasaya boyun eğelim ve gençleri-
mize, insandan yana bir eğitim aracılığıyla acrtı-
cı olmayan bir gelecek yolculuğu hazırlayalım!"
Aynı şeyleri ütopyalar için de düşünüyorum. Genç-
ler, genç olmalan gereği, biz istesek de istemesek
de ütopyalar kuracaklardır. Onun için iyisi mi, biz
yetişkinler de artık bu gerçeğe boyun eğelim ve
gençlerimizin ütopyalan nedeniyle ayaklanmızın
altındaki halının çekildiği (!) karabasanından bir an
önce kurtulup, onlan utopyalannda özgür bırak-
mayı, yetişkinliğimize ve eğitimciliğimize düşen
en önemli görevlerden biri sayalım!
e-posta: ahmetcemal ı superoniine.com
acem20(5 hotmail.com
BUGUN
• tTALYAN KÜLTÜR ^RKEZİ'nde
Be>1erbeyi Müzik Okulu Öğrencüeri nın vereceği
konser izlenebilir. (293 98 48)
• BABYLON'da saat 21.30'da Tegemeo
grubunun konseri dinlenebilir. (292 73 68)
• tSTANBUL LİSESt 9. KÜLTÜR
ETKtNLİKLERt HAFTASI çerçevesinde saat
10 00 da 'Istanbul lisesi Müzik ve Dans
Gruplan'nm gösterilen izlenebilir. (512 64 62)
• GALATASARAY LİSESİ 15. KÜLTÜR VE
SANAT FESTÎYALİ kapsamında saat 11 .OO"de
'HiroşimaSevgOim', saat 13.00'te 'The Wall'
filmlerinin gösterimi, saat 15.00'te 'Eşeğin
Gölgesi Davası' isimli oyun, 16.30'da
halkoyunlan, saat 17.30'da okul müzik
"gfuplannın könseri, saat 19.50'de Galat
Lisesi Tango Gösterisi, saat 20.00'de ise Okay
Temiz'in konsen izlenebilir. (249 11 00)
I AYAİRİNİ MÜZESt'nde saat 19.30'da
• f\rârgtm,im »|i|*nın lrf\rıc/*ri İTİ*»n^h
• CEMtL TOPUZLU AÇIKHAVA
TtYATROSU'nda saat 21.30"da Hoşgörü
Imparatorhığu' adlı tarihi müzikal gösten^
izlenebilir. (231 54 97) ^T