27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1S HAZİRAN 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J I U İ V kultur@cumhuriyetcom.tr 15 Birbirine kenetlenerek süren iki yaşam A'dan Z'ye Abidin ve Gel Zaman Git Zaman'da C. Aral'ın objektifînden Abidin'in eDeri Gûzin ve Abidin (1950'H yıllar) 'Acmın Resimleri'Dden. Ibidin Dino'nun kişiliğinin veyaşamımn harîtasmı çıkaran A'dan Z'ye Abidin adlı, resimlerie, fotoğraflarla dopdolu nefis kitapla, Güzin Dino 'nun Gel Zaman Git Zaman adlı, belgesel önemi ve edebî değeri yarışan anılar küabının üçüncü baskısı, birkaçgün arayla çıkageldi, biryaz müjdesi gibL Çiçekleme ; • • • - * * Dino'lam keyifli yolculukFÜSUNAKATLI Çok şanslılarmış, hep çok şansh ol- muşlar! En umarsız görünen durum- larda önlerinde bir kapı açılnuş; en parasız kaldıklan gün, bir resim satıl- rruş... Güzin Dino, Abidin Dino ile or- tak yaşamlanndaki şans faktörü kar- şısında hiç nankör değü. Bu yaşam; sür- gûnler, hasretler, polis takipleri, "se- ramüderiıı tunıklanmas" (!), hastahk- lar, para sıkıntılan ve daha bin türlü kara bulutla gölgelenmiş olsa da ne gam! Dino'lar bardağın dolu kısmını görerek ve göstererek keyifle, sindire sindire yaşamışlar hep. Gerçekten de şanslılar mı ne? Abidin Dino'nun kişiliğinin ve ya- şamının haritasını çıkaran A'dan Z'ye Abidin adlı, resimlerie, fotoğraflarla dopdolu nefis kitapla, Güzin Dino'nun Gel Zaman Git Zaman adlı, belgesel önemi ve edebî değeri yanşan anılar kitabının üçüncü baskısı, birkaç gün arayla art arda çıkageldi, bir yaz müj- desi gibi. Mutlu bir rastlantı gerçek- ten. Bu iki kitaptan birbirine açılan yollan izlemek, 1920'lerde başlayıp 1943 yılında kesişen ve birbirine ke- netlenerek süren bu iki yaşamı; kâh Abidin Dino desenleri, resimleri, si- nema çalışmalan, bir edebiyatçı yet- kinliğiyle kaleme getirdiği düşünce- leri, dünya görüşünün ve siyasal tav- rının bıçimlediği kültür misyonu pen- ceresinden mercek altına almak; kâh 'öûzinüino'mm, yûzyılımızın dörtte üçünü katederken çok çalkantıh, ne- tameli dönemlerin içinden geçerken derlediği, ılginç, paha biçılmez dost- luklarla zenginleşen, yapıtlar ve yorum- larla anlamlanan gözlem ve ızlenim- leriyle oluşturdugu albümün içine dal- mak, her iki kitabın sunduğu okuma keyfıni ikıye katlayacaktır. Şimdi kitaplann ikisi de masamın üstünde. Paris'te Dino'lann evınin he- men yakınında, iki küçük sokağın ke- siştiği yerde küçücük bir üçgen mey- dan vardır. Bir dostlan, ikisinin ardın- dan oluşan bir ad koymuş bu meydan- cığa: Gübidin meydaru. Işte masamın üzerinde açıldıkça açılıyor, büyüyor şimdi o meydan. Gübidin'deyim. ••• Gel Zaman Git Zaman bir anılar ki- tabı sayılabilir; ama zamandan ziya- de mekânlann izini süren, kronolojik düzenlemeden çok atmosferi öne çı- karmak peşinde, anılann sahibini baş kişi ya da "kahraman" olarak konum- lamamaya adeta özen gösteren deği- şik bir biçemle yazılmış. Biçem söz- cüğü kendiliğinden gelip yerini alı- verdi burada. Gerçekten de, Güzin Di- no'nun neredeyse üç çeyrek yüzyüı ta- rayan bu ilginç kitabı, insanı sanyor, sürüklüyor. Ama dümdüz, kuru bir anlaümla aktanlsa "ügmç" ohnakla kalacak, yoğun bir duygusallıkla hi- kâye edilse, zaten yoğun olan özü yıp- ratabilecek bir malzeme var yazann elinde. Bu malzemeye biraz ironi ve humorla yaklaşmayı, zaman zaman biraz geri çekilerek seyirci koltuğun- dan bakmayı, kiıni yerde ise olanca çıp- laklığı ve yalınlığı ile "olanıoiduğu gi- bi'' sergileyivermeyi seçmiş Güzin Dino. Bir yandan da, kelime kelime, cümle cümle tadı çıkanlan nefis bir Is- tanbul Türkçesi, adeta gözü atlaüp ku- lağa sesleniyor. Altyazısız anlarımı benimsiyor Bu anılar, eksene evler yerleştirerek git gellerle dokunmuş. Beşiktaş'taki Ni- şantaşı'ndaki, Tatavla'daki, Adana'da- ki, Paris'teki, Harmas'taki, Biot'taki evler... O hayatı çökertebilecek yo- ğunluktaki yaşantılar hep evler ekse- Tîne bagîânTyörtiîryerlerinden. Yazff- nn, adeta bir dönemin ve bir yaşam bi- çiminin rölövesini çıkaran aile birey- lerinin, hayatının çeşitlı dönemlerin- de tanıdığı, irili ufaklı rollerdeki diğer kişilerin ve bunlann yanı sıra, Nâ- znn'dan Aragon'a, Abidin'den Picas- so'ya, Tristan Tzara'dan, Meiih Cev- 'e çağımızın dünyaca tanınrraş biF" ^çok önemli sanatçısının sahneye girip AL'dan Z'ye Abidin Dino, alfabetik esasa göre düzenlenmiş bir kitap. Bir çeşit sözlük ya da monografîk ansiklopedi. îster bir maddeden öbürüne atlaya sıçraya, ister A'dan Z'ye sırayla okunsun, Abidin Dino'nun benzersiz kişiliğinden yansıyan bir coşku, bir hercümerc sanp sarmalıyor okuru. Görsel bir zenginlikle de çeşitleniyor kitapta derlenen belgesel malzeme. Uü/ın İJımı (JH./.AMAN GjT ZAMAN' Abidin Dino ve MeHh Cevdet Anday (üstte), NâamHikmet, Abidin ve V'era Paris'te (solda), Ara Güler'in objektifînden Abidin ve Güzin Dino (sağda). rin ve atmosferin anlatıldığı birçok yerinde, birkaç fırça darbesi ile, ora- ya buraya atılıvermiş birkaç renkle belirleniyor sahneler. Fazla söze gerek kalmayıveriyor oralarda. Altyazısız anlatımı benimsiyor G.Dino. Bir pentimento fıgürü gibi '68 olaylannın anlatıldığı dokuz- on sayfalük bölümü alıntılayabilsem keşke.. ya da Nâzım'ın Çiftehavuz- lar'daki eve gelişini, Paris'e gelişleri- ni anlatan bölümleri.. ya da Rue de la Huchette'ın çatılanndan birinde, bir ak- şamüstü Vivaldi'nin mandolin kon- çertosunu çalan adamı... Abdülhamit istibdâduıın dokuz yıl Sanâ zindanla- nnda sabahın telâşmı... Bu olacak şey değü ya, ben başka bir şey yapacağım. Yunus Emre'nin, Nâzım Hikmet'in, MeBh Cevdet'ın, YaşarKemal'in, da- ha birçok Türk şair ve uzmanlığıyla akademik yayınlar yapan, öğrenci ye- tiştiren Güzin Dino GelZamanGit Za- man'da üçüncü şahıs olarak konum- lamış hep kendini. Hiç öne çıkmıyor, merkeze yürümüyor. "O" diye, ''Gü- zin'' diye geçiyor, tüller içinde, bir pentimento fıgürü gibi. Ta kitabın so- nunda, tek bir yerde "Ben" giriyor işin içine. Işte tam da o dönüşü akta- racağım sizlere. Gerisini kendiniz ge- tirin. "Bir de çift mekân kanşryor araya. Anlatması zor bir boyut daha_ Iç içe bir mekân ve zaman cinsL. Hem ora- dasm, hem burada. Hem Pariste, Hem Istanbul'da, Hem Aix'de, hem Ada- na'da. Gün ohır. 13,Quai StJVGchel,Ko- nur Sokağı'na kadar uzanır. Kimi gün, Rue SLJacques'da Guimart bist- rosu, Ankara'daki Kürdün meyhane- sine kanşır, Mouffetard çarşısı Bahk- pazan'na dönüşür. Hem tstanbul'un Çiçek Pazan Notre-Dame'm arkasm- da değil mi? Boğaziçi nerede, Seine nehri nerede? Eyfei Ktıksinin Kız Ku- lesine benzer hiçbir yanı yok! \lne de kimi akşam, ikisi birden ışıklanryor karanhkta. Evet, ikisi birden_ aym an- da, tüsımh bir düğmeye basarcasma» Kimi gece. sabaha karşu uyku Ue uya- nıklık arasında, nerede olduğumu şa- şuTyorum. Sanki, Caddebostandayım daha. Gözümü açmca camlann dışın- da kocaman ağaçlar göreceğimi sanı- yorum._ Oysa, Biot'dayun. Otuz yıl geçmiş aradan. Deryay a karşı Kaba- taş'dald evden kopup, Rue de l'Eu- re'ün dokuzuncu katmda işimjzne?(_) tstanbtü, Ankara ya da Adana geçmiş- te değil, hemen şimdi var olan bir Pa- riste birleşiy or_ Yıllar boyunca sürü- yorbu yaşama biçimi. Gerçi kimi gün, ne orada, ne burada yaşanıldığı düşü- nühnüyordeğü. Gurbetin sırça bir ya- şam cinsi olduğuna inanmak müm- kün." ••• A'dan Z'ye Abidin Dino. alfabetik esasa göre düzenlenmiş bir kitap. Bir çeşit sözlük ya da monografîk ansik- lopedi. Ama zengin belge ve bilgi içe- riğiyle bir başvuru kitabı niteliği taşı- makla birlikte, sıradan, kuru, heye- cansız bir nesne sanılmasın. İster bir maddeden öbürüne atlaya sıçraya, is- ter A'dan Z'ye sırayla okunsun, Abi- din Dino'nun benzersiz kişiliğinden yansıyan bir coşku, bir hercumerç sa- np sarmalıyor okuru. Görsel bir zen- güüikle de çeşitlenıyor kitapta derle- nen belgesel malzeme. Hemen her sayfada birkaç görsel öğe yer alıyor. Bir desen, bir resim, bir fotoğraf. Abidin maddesiyle başlıyor, Zaman maddesiyle bitiyor kitap. Ne zaman başlamıştı, bitti mi son sayfada? Kim- bilır! ZeynepAva, bütün ınceliklen gö- zeterek, titızlıkle, adeta dantel gibi iş- lemiş derlediği malzemeyi. Bir haya- tın nomenklatürünü çıkartmak çok zorlu bir iş. Hele Abidin'inki gibi bir hayatın. "Resimlere bakayun önce" diyorsunuz, şu satırlar (veya başkala- n) çeliyor gözünüzü: "O gecelerin bi- rinde, ne okra, nasıl okluysa, arük eü- me hâkim olamadığınn fark ettim. O andan başlayarak ortaya çıkan resim- ler -bunlara resim denebilirse- irade- min dışında ohışuyor, beni başkasuıın elindeuysal bir kalem haline sokuyor- du. Ürkütücüydü bu duygu, ve ürkün- tü ile beraber bir çeşit sevinç başlan- gıcı duyuyordum; ne Id kiğrt üstünde parmaklar anatomik manbktan ko- pup (resimleşmekten başka kaygı duy- maksızın) özgürce istif oluveriyorlar- dı kendi kendilerine." Okuduklannıza dahyorsunuz, re- simleri sonraya bırakıyorsunuz.. bir- denbire: bir, iki, üç, dört Istanbul.. ef- lâtun, kırmızı, mor, san! Kalakalıyor- sunuz. Sürprizli, cıvıltıh, girift, yalm, mahzun, tutkulu.. bir nesne işte bu ki- tap. 'Arük böyfc yaşanmıyor" Abidin Dino'nun bellibaşlı temala- n: eller, yüzler, çıplaklar, Istanbul, çi- çekler, işkence.. bırer madde başhğı. Hayatında yeri olmuş kişiler harf sı- rasına girmişler: MeHh Cevdet Anday, Aragon, Atatürk, Mehmet Ali Aybar, Ayzenştayn, John Berger, Ferit Edgü, Nesuhi Ertegün, Fikret Muattâ,Ara Gü- ler, tlhan Koman, OnatKuüar, Meyer- hold, Yves Montand, Nâzım Hikmet, Picasso, Oktay Rifat, Sait Faik, Andr- e Valter, Yaşar Kemal bunlardan bir- kaçı sadece. Fata Morgana'dan, Ada Yapı Kredi, Galeri Nev, Adam Yayın- lanndan çıkmış kıtaplannı; yaşadığı şe- hirlen, yaşadığı acılan, yaşadığı evle- ri, sergi açtığı galerileri de harfı har- fıne bulabilirsinız Abidin sözlüğünde. Hiçbir şey ihmal edilmemiş gibi du- ruyor. tbrik maddesı de var, Polis mad- desi de. Hat Sanab da var, Kızübaş- lar da. Sağhk, ağırlıklı maddelerden biri. Seramik de öyle. Bunlann kimi- lerinden çok çekmiş, kimileriyle mut- lu olmuş. Çoğunun resmini yapmış, ba- zılannı yazmış... Sonra da, bütün mad- de başlıklannı ve maddeleri bıraJap git- miş. Bıraktıklannı Güzin Dino derlemiş toplamış ZeynepAva'ya emanet etmiş. Ferit Edgü, Enis Batur, Yapı Kredi Yayınlan Zeynep Avcı'ya el vermiş- ler; bize sadece yûzyılımızın cins bir adamını biraz daha yakından tanıma çabası ve bu dört başı mamur kitabın, sür sür eksilmeyecek sefası kalmış. Başta Abidin, hepsinin ellerine sağlık. Önsözde okudum; Samih Rifat kitabı okuyup bitirince Enis Batur'a "Arök böyle yaşanmryor." demış. O kadar doğru ki, "böyte" yaşamlar zaman- dan taşıyor, bizlerin, "böyle" yaşama- mış, yaşayamamış olanlann yaşamı- na akıyor, katılıyor. Bize hanyayı kon- yayı gösteriyor. Juanito, yeni albümünün tanıtımı için îstanbul'a geldi 6 Türldye benim de aşkıın9 çıkügı zengin, renkli, hareketli bir tab- lo ik karşı karşıyayız. Elli yüı bir res- "samla birlikte yaşaınış bir hayattan süzülen anılan okurla paylaşmaya gi- rişince, sanki kimi yerde kalem fırça- _ya dönüşüveriyor yazann elinde. Gel ZamanGit Zaman'ın özellikle kişile- Kültür Servisi - Yıllar önce 'Arkaâaşmun Aslasm' şarkısiyla Türkiye'de ünlenen altmış dört yaşındaki Juanito, yeni albûınönön tanıtnnı için istanbuPa ge!di. Juanito, Odeon plak şirketiyle yaptığı anlaşma sonucu eski şarkılannın bir araya getırıldığı 'Canan Vatamm' adlı yeni albümde, müzikseverlere otuz yü öncesinin nostaljisini tekrar yaşatıyor. Los Alcorson Grubu'yla Avrupa'da çalışmalar yaptıktan sonra kendi isteğiyle gruptan ayrüan Juanito, 1965 yılında tzmir'e gelmiş ve 197 l'e kadar yaşamış. Kısa sürede dilimızi öğrenen ve THtanffl,lCördönboytrtrefn7 Bogaziçi'nHi tiryakisi < ianatçı gazino hayatına başladıktan sonra gîderek oluşan koleksiyonıma Juanıto'nun da albümünü eklemek isteyince gelen teklifı kabul etmiş. Elinden "geidiğince Türkiye'deki pop müzigini lakip etliğini belirten Juanito, özellikle Sezen Aksu ve Nilüfer'i beğendiğini dile getıriyor.'Genç popçulan kendime benzetiyorum, sanki ben ne yapnuşsam onu vapıyorlar" diyerek şarkılannın hâlâ dınlendığını ve eskimediklerini görmekten mutlu. Her fırsatta Türkiye'ye tatile geldiğını ve buranın ikincı vatanı olduğunu belirten Juanito, "Paris'te yaşadığım söre V genişleyen bir hayran kitlesi yaratmış. "Türkıye'deyken çok mutlu} dum fakat bir süre sonra eşim ve çocnklanmla Paris'e dönmek zonmda kaidnn, burada grdak kanserine de yakataaınca müziği bırakam, taksi şöförlüğü yapmaya baştadmın diyen sanatçı, Odeon şırketı Nesris Sipahi, Yaşar Özel, Mustafa Sağvaşar'dan "âteneyecegml anladml Geyen yH eşimı kavîıem\ten sonra arük beni oralarda tutacak hiçbir şe>' kalamamıştı, çocuktannun desteğini de ahnca buraya dönmeyc karar vernte* diyor. Aibün^, günümûzde biie çeşitlı düzenlemeîeri yapüan 'Arkadaşnnın Aşkısm',' Sus Sus Sus',' Ay Beyaz Deniz Mavi', 'Gardiyan' adlı parçalan bulunuyor Juanito otuz yü öncesmi annnsatıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Şanat Eğitiminde Ütopyalar... Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül- tesi'nce, 1 -25 Haziran 2000 tarihleri arasında, Kül- tür Bakanlığı'nın da katkılanyla ve 13 ülkeden 19 sanat eğitimi veren kurumun katılımıyla düzenle- nen "2. Uluslararası öğrenci Trienali" çerçevesin- de, 6 Haziran Salı günü çok ilginç bir sempozyum gerçekleştirildi. "2000'li Yıllarda Sanat Eğitimi Utopyalan" başlıklı sempozyuma Türk konuşma- cılann yanı sıra ABD, Almanya, Avustralya, Azer- baycan, Fransa ve Italya'dan gelen konuklarda ka- tıldı. Sanat ile ütopya arasında aslında neredeyse or- ganik diye nitelendırilebilecek bir bağ vardır. Çün- kü otan ile hiçbir zaman yetinmeyip eserierinde hep kendince olması gereken'ı somutlaştıran sanat- çı, sonuçta kendi ütopyalannı dile getirmekten başka bir şey yapmaz. Burada "kendince" söz- cüğünü de vurgulama gereğini duydum, çünkü Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi De- kanı Prof. Hüsamettin Koçan'ın sempozyumda haktı olarak belırttiğı gıbı, yalnızca sanat alanında- ki ütopyalann değil, fakat bütün ütopyalann kişi- sel bir yanı vardır. Ütopyalar, tek tek bireylerin ya- ratıcı imgelemlerinin ürünleri olarak ortaya çıkar; gerçekleştirilmeleriyle birlikte toplumsal etki yarat- maları, bundan sonraki evredir. Sanat ve sanatçı açısından bunca önem taşıyan bir kavram olan ütopyayı, üstelik genelde öğren- cileri ütopyalarında özgür bırakmayı değil, onlara bir şeyleri hep ezberletmeyi öngören bir eğitim sisteminin egemen oiduğu bir ortamda, bir sem- pozyum çerçevesinde ele almak, kanımca son de- rece yerinde bir davranıştı. Aynca öğrencileri ken- di ütopyalannı üretmeleri için yüreklendiren bu tu- tumun sandığımdan daha fazla sayıda öğretim elemanınca desteklendiğini göımek, benim için mutluluk verici bir sürpriz oldu. Örneğin Hacette- pe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Ferhat Özgür, sempozyumda kendi fakültesinde öğrencileri ile birlikte gerçek- teştirdikteri 'ütopya üretme" çalışmalannı ve bu ça- lışmalardan alınan sonuçlan anlattı. Ferhat Oz- gür'ün açıklamalan, sürekli ütopya üretmenin özel- likle sanat öğrencileri için ne denli büyük ve önem- li bir gereksinim olduğunu çok açık biçimde gös- terdi. Sanatın öğrencilerini kendi ütopyalannı üretme- leri için desteklemenin uygulamada ne denli şa- şırtıcı ye olumlu sonuçlar verebileceğini ıse, Mar- mara Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Mel- tem Eti Proto'nun dıyalar eşliğinde yaptığı ve "mobilya tasanmında doğadan esinlenmeler" di- ye adlandınlabilecek konuşması ortaya koydu. Türkıye dışından sempozyuma katılan konukla- ragelince, onlann konuşmalannı dinledikçe kafam- da şu sorunun biçimlenmesini engelleyemedim: Acaba ülkelerin -özellikle ekonomik açıdan- geliş- mişlik düzeyleri ile, ütopyalar üretme gereksinile- ri ters orantılı mıdır? Bu soruya verilecek evet ya- nıtı, sanınm bugün Batı sanat düşüncesinde birso- run olarak ele alınan bir konuyu, başka deyışle bi- çim zenginliği ile içerik zenginliği arasındaki uyum- suzluk konusunu doğru açıdan görebilmenin ka- pılannı açabilir... Sempozyumun Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Hasan Bülent Kahraman'ın kendi görüşleriyle son derece önemli noktalara dikkati çekerek yönettiği ve tartışmalara ayrılan son bö- lümünde, gerek konuşmacılar. gerekse salondan söz alan izleyiciler, ikıbinli yılların sanat eğitiminde en önemli ütopyalardan birinin, sanatın öğrenci- lerini utopyalannda özgür bırakmak olduğunda görüş biriiğine vardılar. İki haftaönceki yazımı şöyle noktalamıştım: "...en büyük korkumuz, gençlerin yollannın bizterden öte- ye düşebileceğı değil mı? Merak etmeye gerekyok: Onlann yollan, biz istesek de istemesek de her za- man bizden öteye düşer, düşmekzorundadır; çün- kü bu, doğanın ve gelişimin yasasıdır. Iyisimi, biz- ler de artık bu yasaya boyun eğelim ve gençleri- mize, insandan yana bir eğitim aracılığıyla acrtı- cı olmayan bir gelecek yolculuğu hazırlayalım!" Aynı şeyleri ütopyalar için de düşünüyorum. Genç- ler, genç olmalan gereği, biz istesek de istemesek de ütopyalar kuracaklardır. Onun için iyisi mi, biz yetişkinler de artık bu gerçeğe boyun eğelim ve gençlerimizin ütopyalan nedeniyle ayaklanmızın altındaki halının çekildiği (!) karabasanından bir an önce kurtulup, onlan utopyalannda özgür bırak- mayı, yetişkinliğimize ve eğitimciliğimize düşen en önemli görevlerden biri sayalım! e-posta: ahmetcemal ı superoniine.com acem20(5 hotmail.com BUGUN • tTALYAN KÜLTÜR ^RKEZİ'nde Be>1erbeyi Müzik Okulu Öğrencüeri nın vereceği konser izlenebilir. (293 98 48) • BABYLON'da saat 21.30'da Tegemeo grubunun konseri dinlenebilir. (292 73 68) • tSTANBUL LİSESt 9. KÜLTÜR ETKtNLİKLERt HAFTASI çerçevesinde saat 10 00 da 'Istanbul lisesi Müzik ve Dans Gruplan'nm gösterilen izlenebilir. (512 64 62) • GALATASARAY LİSESİ 15. KÜLTÜR VE SANAT FESTÎYALİ kapsamında saat 11 .OO"de 'HiroşimaSevgOim', saat 13.00'te 'The Wall' filmlerinin gösterimi, saat 15.00'te 'Eşeğin Gölgesi Davası' isimli oyun, 16.30'da halkoyunlan, saat 17.30'da okul müzik "gfuplannın könseri, saat 19.50'de Galat Lisesi Tango Gösterisi, saat 20.00'de ise Okay Temiz'in konsen izlenebilir. (249 11 00) I AYAİRİNİ MÜZESt'nde saat 19.30'da • f\rârgtm,im »|i|*nın lrf\rıc/*ri İTİ*»n^h • CEMtL TOPUZLU AÇIKHAVA TtYATROSU'nda saat 21.30"da Hoşgörü Imparatorhığu' adlı tarihi müzikal gösten^ izlenebilir. (231 54 97) ^T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle