Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
LU- CUMHURİYET 4 MAYIS 2000 PERŞEMBE
O L A Y L A K . V E CJO.K.LJİŞLJljIt olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
19Mayıs'âî)oğru.
VedÜBİLGET Emekli Amiral
M
ustafa Kemalin,
ulusalbilinçle"Ye-
diDmeTekarşısür-
dürdüğü kavganm
anlamı, gerçek ba-
ğımsızhktır. "Ke-
maliznın
Ln. ortaya çıkmasına yol açan
nedenlerin bugüne değin süregeldiği-
ni, sonuçta bugün de var olduğunu bil-
mek, ulusumuz ıçin bir ölüm kalım so-
runudur...
Mustafa Kemal'e, Müdafaa-i Hu-
kuk'a, Kuva-yi Milliye'ye ve tam ba-
ğımsızlığtmıza saldıran, Türkiye'yi par-
çalamaya ve yok etmeye karar veren iç
ve dış düşmanlanmızı günümüzün bü-
tün boyutlan içinde tanımak binncil
görevimizdır...
•*•
"Ak koyunla kara koyunun" belli
olduğugünlerde, çözümü, yabancı efen-
dilerinin koruyuculuğunda arayanlara
karşuı, Anadolu halkının öz istemleri-
ni dıle getiren dolaysız bağımsızhk sa-
vaşçısı Mustafa Kemal, sıyasal, ekono-
mik ve askersel çizgisini belirledi: "Ya
boğnnsızbkyaötünr Buda Sıvas Kong-
resi'nin kesın ve buyurucu karan oldu.
Sonuç: Başkomutanımız, "Düşma-
nı vatanın harim-i ismetinde boğdu"
ve îzmir'imizin kıyılannı bezeyen ba-
nşsever sulannda utkuyla kucaklaştı.
Temel yaşantı biçimi olarak benim-
sediğimiz "Kanafizm" ezilen tüm ulus-
lann özünde bulunan bir başkaldınnın
Tûrkiye topraklan üzerinde, bunun ya-
nı sıra da Mustafa Kemal'in kışilığın-
de dile gelişidir.
Emperyalistlerin bütûn hesaplannı
bozan, gözûnü yıldıran ve bagımsızlık
özü üzerinde Kurtuluş Savaşı smavı
veren Mustafa Kemal, tüm uluslann
kendi gücüne dayanabüırüliğinın güven-
cesini de, bağımlı olmak istemeyen bir
ulusa boyunduruk vurabilecek denli
güçlü zorbalar yeryüzünde kalmamış-
tır, diyerek vurgulamıştır.
Mustafa Kemal, devletin gerçek ba-
ğımsızhk yapısını bütünleyecek ikti-
sadi yenileşim gereklerini de, kimile-
rinin sanüanıun ya da sanısına kapılan-
lann tersine, açıkhkla ve önemle belirt-
miştir.
11 Mart 1922'de Mustafa Kemal,
TBMM'deki konuşmasıhda kesinlikle
demiştir ki, "Halk yararuu doğrudan
doğruyaflgilendirenhususiaria girişün-
ler devietieştirilmetidir."
tzmir'de toplanan iktisat kurultayını
etkileyen öğelerin bu çağdaşlaşımını
ve ileriye açılımını engellemeye yelte-
nenlerle birlikte, "KemaKzmin* saptı-
nlmak ıstenmesi dönemi de başlayacak-
örsonradan...
"Sevr" ile tam bağımsızlığımızı bü-
yük törenlerletoprağaverme hazuiığın-
daki "düveM muazzama" biç bekle-
mediği, bir askersel yenilgiden sonra,
Lozan'da askersel, siyasal ve iktisadi he-
zimetini kabullenmek zorunda kaldı,
ama durmadı. Artık askerleriyle ülke-
mize girmiyorlar. Aslında daha acıma-
sız insanlık dışı yöntemler kullanıyor-
lar. Çok boyutlu emperyalizmin kendi-
ne özgü yeni yasalan var. Ama, insan-
lık dışı "yeni dünya dûzeni", hiçbir va-
kit çözümleyemeyeceğı sorunlan önü-
müze koymamalıdır.
Önûmüze konulanlar nedir?
"Tüm temel kamu hizmederi ve kn-
rumlan, küresei sermayenin kâr kova-
ladığı alanlar konumuna getirflmekte-
dir. Devletimizin iktisadivesosyal gerek-
kriküreselpiyasanındevgûçferineterk
edflmektedic Bununbbirtikiesiyasal ab-
nunız da bu güçkrin emrine girecektir.
Ulusalegemenükaraçlaniledemokra-
si kurumlannuz ve uiusal yargmuz da
işievsizkalacaknr. Giderekdûnya gene-
finde, 'sermaye' doğaya ve insana fliş-
kinen temel değerieri ortadan kaldıra-
caknr. Ozetie, Tûrkiye de, dûnya tari-
hinin dönüm noktasmda ustaca örgüt-
lenmiş, çok boyutlu emperyalist eyle-
min içine hflmişthf Descartes'ın akla
çagnsı, araşurma, soru sorma yöntemi-
ni belırler. Soru kuşkuyu açığa çıkanr,
kuşkunun olmadığı yerde bilim ve bi-
hnç olmaz. Körü körüne tapınma olur.
Önemli olan akıldır, biünçtir, koşulsuz
siyasal ve ekonomik çıkarlanmızdır.
Ve en önemlisi bellektir.
Kurtuluş tarihidir, "Sevr''dir, Lo-
zan'dır, tarihsel bellektir. Tam bagım-
sızlık, tarihinüz boyunca Türkiye'yi
hasım belleyen ve küçûmseyen emper-
yalizmin çıkarlannı savunmak değildir.
Bugün güncel anlamıyla IMF'ye, Dün-
ya Bankası'na, Dünya Ticaret Merke-
zi'ne, Çok Taraflı Yaönm Anlaşma-
sı'na, özelleştirmeye teslim olmak de-
ğildir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk döne-
mi Türkiyesi'nde, halkımızın yaşam
gereksinirnlerini yamtlayan ekonomi-
nin başanlı bir ekonomiyle gerçekleş-
mesinin temelinde, halkımızın yaran-
nı gözeten kuruluşlann hallaç pamuğu
gibi atılarak haraç mezat saühnasına ve
özelleştirihnesine teslim olmak değil-
dir. Çok boyutlu emperyalistlerle Mus-
tafa Kemal Türkiyesi'ni süreç içinde
müstemlekeleştirmeye azmeden Mond-
rosıleSevTarasınasıkıştınlrruşkımımü-
tareke dönemi artıklarırun yanılgılan-
nı vurgulayarak anımsatmanın bir ka-
mu görevi olduğunu aynmsadım.
Atatürk'ün gür sesine kulak verelim:
"Her sırası geldikçe betirttiğinı gibi
bir daha söyiemek ve pekiştirmek iste-
rim ki bizüİkemizin ve ulusumuzun ba-
ğnnsıziığuu kotarmakiçin karar verdi-
ğimiz zaman kendi görüşlerimize uyu-
yorkendigücümüzedayanıyordukHiç-
bir kimseden ders almadık. Hiç kimse-
nin aldatKi sözterine kanarak işe giriş-
medik."
Türkiye'yi IMF'lere, MAI'lere, özel-
leştirmelere prangalayan, özelleştirme-
lerle açık pazar haline getiren, bagım-
sızhğımızdan yoksun kimi politikacı-
lara karşı, Atatürk'ûn gür sesine kulak
verenİCT olarak susmak niçin? IMF'le-
ri, MAI'leri ve özelleştirmeleri, "sis-
tem"in çıkarlanna uyumlubiçimde ya-
salaştıranlar şimdi iktıdardadır...
Gaflet ve dalalet içinde olmadığımı-
zı gösterelim, yaklaşan 19 Mayıs Genç-
lik Bayramımızı bu anlayışla kutlaya-
lım.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Değişmek, Değişmemek...
"Siz niye değişmediniz?"
Peki, si2 niye değiştiniz? Soruya
karşı soru! Biz değişmedik, ama siz
değiştiniz. Değişimin sözlük karşılığı
çok: tebeddül, tegayyür, ihale, tehav-
vül... Bir süredir değişenler, değiş-
meyelilere 'Dinozor' adını verdiler.
Değiştnlere ne ad vermeli ki?
Yozlaşma mı, bozulma mı, kendi-
ni yadsıma mı, çıkar karşılığı kişili-
ğinden kopma mı, birtakım çevrele-
re yaranma mı? Ne? Hangisi?..
Değişme kaçınılmaz bir şeydir. Hiç-
bir şey eski yerinde durmaz. Kişi yaş-
lanır, organlan eskir, derken tam bir
değişime uğrar, yani ölür, yok olur.
Madde değişkendir. Kayalar yıpra-
nır. Yapılar çöker. Ev yıkılır, yerine
apartman dikilir. Mezarlıklar pafk olur.
Zaman akar, bir şeyleri alır götürür.
Birkimse, 'ben değiştim'diyedü-
nünü yadsıyabilir mi? Bu, kendini
yadsımak olmaz mı? Beş on yıl ön-
oe böyle düşünüyordum, şimdi tam
tersini savunuyorum, ne var bunda..
diyebiten o kişi, birdüşün adamı ise,
belirli bir görijşü, bir fikri gereğinde
canı pahasına savunmuş, bu yüzden
nice insanı çıkmazlara, bataklara sü-
rüklemişse!... Şimdi kalkıp 'dûn dün-
dü bugün bugün' anlayışıyla değiş-
mesini, yani bozulmasını savunurdu-
ruma düşmüşse, ona ancak acınır.
Her şey değişiyor, evet, ama değiş-
meyen şeyler de var. önce inançlar,
düşünler, kişilikler... Gençleri biran-
larnda hoş görmek olasıdır. Bilmiyor-
du, okumuyordu, çaresiz o yolda gi-
diyordu.. ama zaman geçfl okudu,
öğrendi, anladı dünkü yanılgısını; şim-
di doğru yolu buldu diyebilirsiniz bel-
ki!.. Ama bakıyorum geçmişlerinde-
ki kişiliklerini yadsıyan, üstelik de de-
ğişmeyenleri, tuttuklan sağlam yolda
gkJenleri de kınamaya kalkanlann de-
ğişimi özel çıkartarın etkısinde birde-
ğişim... Bol para, bol olanak, bol öv-
gü, bol alkış!.. Dün bir yana, dünkü
yanılgılar bir yana, varsa bugün, bu-
günün getirdiği çıkarlar...
Bakın, Bütent Ecevrt 'Ben değiş-
tim' dedi. Böylece yaşamının en
önemli bölümünü, o bölümdeki söz-
lerini, eylemlerini sıfıra indirdi! Kaç
yaşındayken? Yetmişini aşmışken!..
Demek, önceki önemli görevlerde
yaptıklan ettikleri, Başbakanlıkları,
parti liderlikleri gereksiz, boş işler-
miş. 'Umut' sayıldığı, dağa taşa adı
yazıldığı günlerde, hem kendini hem
çevresini.. en önemlisi halkını aldat-
mış... Yetmişine gelmesi gerekltymiş
"doğru yolu" bulmak için!..
Bir de "değiştim" diyerek hiç mi hiç
değişmeyenter var. Onlar dün de yan-
lış yollarda idiler, ters tutumlardaydı-
lar, bugün de... MHP bunun örneği:
Ülkücü denen insanlar kırk yıl önce
böyleydiler, bugün de... Adam döv-
mek, yol kesmek, zorbaca tehditler
savunmak!.. Degişmenin, değişmek
istememenin örneği...
Her değişim iyi midir? Her değiş-
meme kötü müdür? Basında arkadaş-
lar var, 70'lerde, 80 öncesinde kimi
Mao'cu, kimi TKP'ci, kimi bilmem
neci idiler; mahkemeler, sürgünler,
idamlar yaşadılar. Içlerinden çoğu
inandıkları düşünce uğruna acılar
çekti, ölümlerden ölüm beğendi. öy-
leleri var ki yine eski yerlerindeter. Ki-
mileri de 'şu tatlı dünyanın nimetle-
ri'ni tatmak için dünlerini silip, ken-
dilerini çagdaşlık dedikleri yozlaşma,
bozulma aşamasına kaptırdılar. Şim-
di kalkıp da emeği, emekçtyi, halk
yarannı, ülke bağımsızlığını o gün bu-
gün dirençle savunanlan dinozor di-
ye adlandırarak kendilerini utançtan
kurtarmak hevesindeler.
Böylelerini heptanırsınız. Içleri kin,
nefret doludur 'siz niye değişmedi-
niz' diye saldırdıklan insanlara!... Ni-
ye kendileri gibi yozlaşmamışlar, bo-
zulmamışlardiye... Birteki yok ki iyi..
olumlu yönde değişmiş olsun.
Küreselleşme, karşılıklı bağımlılık,
ulusallıktan kopma!.. Siz değişenler
bu yozlaşmalan savunun! Btrakın ken-
di yollarında dirençle yürüyenleri, bı-
rakın.. halktan, gerçek özgürlükten,
bağımsızlıktan, emekten yana olan-
lann 'değişmezliği'ne bari kartşma-
yın!...
Garanti
Halkbank'tan
para mı
çekilirmiş?
Akbank, Dışbank, Garanti. Halkbank,
Osmanlı Bankası, Vakıfbank.
Hepsinin kartıyla hepsinin ATM'sinden para çekilir.
Yaman Bir Eğitimci!
YusvdZiya BAHADINU
Y
aman bir eğitimci
olan Tooguç, Köy
Enstitülerinin "Ba-
bt"sıdır. Rume-
li'nin bir yoksul kö-
yünden yürüyerek
gehr Istanbul'a. Tek isteği okumak-
ür. Her çaldığı kapı yüzüne kapanır;
kapılar acımasızdır. Bir Osmanlı pa-
şası var ki, düzenın yapısı yüzüne
vurmuştur!
Sonunda Kastamonu öğretmen
Okulu'na girmeyi başanr.
Yürümek kaderi! Onlarca köy-
den geçer; evler virane, insanlar ça-
putlara sanlı. Sezgisi öfkeye dönü-
şür, öfke de, içindeki
a
insan"ı uyan-
dınr.
Oysa, bu yollardan başkalan da
geçmiştir!
O zamanlar, Istanbul'un beyi, pa-
şası.. çocuklannın kaba işini köylü
hizmetçi yapar, öğretmen okullan-
nı bitirenler de bu çocuklara okuma-
yazma, matematik, müzik dersi ve-
rirdi.
tsmafl Hakkı, Kastamonu yolun-
da karar verir: Osmanlı paşasmm
çocuğuna ders vermeyecektir. Öğ-
renimini, Istanbul öğretmen Oku-
lu'na aktanr, kimi öğretmenlerinden
yurtseverhk, Baû uygarhğı, ideahzm
gibi şeyleri o gördüğü virane köy-
lere taşıma öğüdü alır. iyi öğretmen,
her zaman için bir şansOr!
öğretmen okulunu bitirince Al-
manya'ya gönderilir. Orada Güzel
SanatlarOkulu'nda, Güzel Sanatlar
Akademisi'nde, Beden Eğıtimi Ens-
titüsü'nde öğrenim görür.
Ahnanya sokaklannda, ögrendik-
lerini Kastamonu yollanndakı köy-
lere nasıl götüreceğini düşünür.
Almanya'da KırEğjtim Yurdu'nu
görür: Burada öğretmen, öğrenci-
nin üstü değil, yardımcısıdır. tşlik-
lerde ciltçiük, marangozluk, bahçe-
ciük başlıca çahşma alamdır. Oku-
lun kurucusu Lietz'in "yeni Abnan-
ya insan tipini" amaçladığını öğre-
nir. "Doğayısûrekhmceleyen.araş-
üran,jşbaşaran insan yetiçtirmekis-
tiyoruz" der Lietz. Mümh'te Kersc-
hensteiner'le tanışır (Ama o 'işoku-
hı" düşüncesinden zamanla uzakla-
şır). Leipzig'de bir deneme okulu-
nu gezer; yöneticıler: "Biz bflmeyi,
yapmaya çevireceğiz" der. "Çocu-
ğu çahşmaortammda eğiteceğfc ez-
Eğitimci, Eski TlP Milletvekili
berci okuUarda yetişealer, başkala-
nnı hizmetçi yapmak isterler; sö-
mürmevi doğal görürler." Burada
bir de "Bauhaus" ekolünü tanır:
Sanayileşen Ahnan toplumunda hal-
kın sanat eğıtımınden geçmesi ge-
rektiğine inanılmaktadır.
Tonguç, gördüğü ve edindiği bil-
ginin ışığında, daha çok tsviçreli
Pestaloza'ye yakınlJc duyar. Pesta-
lozzi, sosyalist olmamakla birlikte
sosyaüst öğretiye çok yaklaşmışür.
O, birülkede toplumsal, siyasal dev-
rim olmadan, sosyal adaletin sağla-
namayacağmı bilmektedir. Yine de
her düzen içinde yapılacak ilerici
çalışmalarm olabilecegi, hatta başa-
nya bile ulaşabileceği kanısındadır.
Tonguç'un Almanya'dan getirdi-
ği kitaplarda şu satırlar vardır:
"tşj, makme de yapar, ama eseri
yaffliz insan yaraür."
"Klasikeğitimin,aşırıotoriterbas-
loa niteüği teori ve pratiğin biribi-
rinHpn kftpııkhıgıı, yalnız sagıkhhir
vapaungefişmesİDdekıyeterstzlikso-
nucu değil, yûzyıllardır sûren bağ-
naz bir sistemin ve kapitafizmin so-
nucudur." (x).
Almanya'dan dönerken birlikte
olduğu arkadaşlanndan kimileri, bu-
run alüna birer Hitier bryığı yapış-
tırmışken onun bavulunda kıtap var-
dır ve o, sımfsal algılaması daha da
belirlenmiş, idealist, iyi görmüş, iyi
özümsemiş bir örgütçû, devrimci
bir eğitimcidir artık. Arkadaşlan,
iktidardaki partinin yönetim kuru-
lu üyehğine seçilirken ya da bürok-
rasinin en yüksek tepelerinde yer
alırken, o hayatının sonuna kadar
yoksul köylüye bilgi ve bilinç taşı-
ma amacından caymaz.
Tonguç, siyasal bir kişiliktir; eği-
tim siyasal bir eylemdir çünkü ve ta-
rafsız eğitimci yoktur.
Köytülük, toplumlann en tutucu-
sudur: Gelişmeye karşı, bihme kar-
şı bir davranış biçimidir. Tonguç
böyle bir ortama özgür düşünceli, so-
ru soran, sorgulayan, eşitçi, payla-
şımcı, okuyan, üreten binJeri gön-
dermek istedi.
Enstitü çıkışhlann (mezunlannın)
görevi, kapitalizm öncesi smıf ve
tabakalann sömürüsüne karşı çık-
makken: genç öğretmenler, kapita-
list sömürüye karşı çıkn. Işte sorun
buradaydı!
Kimi der, Tonguç urkekti, sakın-
gandı.
Bacon, "Kimileri. öyle çekmgen,
öyle salangandır ki, saOhk mahm
ancak alacakaranhkta ortaya çıka-
nr" der.
Kimi der, Tonguç, "Buzlar Çö-
zûhneden''i oynuyordu.
Tonguç, yönetimi ehnde tutan par-
tinin, özellıkle sağ kanadımn faşi-
zan yapısım iyi biliyordu. Hele "sı-
nıfsız toplum" ılkesıne hiç inanmı-
yordu (bu Atatürk'ûn bir özlemiy-
di). Köylü, sömüren sımf karşısm-
da sömürûlen bir sınıftı. Tonguç,
daha çok Köy Enstitüsü, daha çok
öğrenci ve bir an önce de köye öğ-
retmen istiyordu. Ne yazık ki, buz-
lar tezçözüldü!
Kimi der, Tonguç'un köylü gibi
aslmda tutucu bir sınıfla işe başla-
ması, devrim stratejisi açısından
doğru degildi.
Brezilyalı Eğitimci Pauk> Preire
da der ki: "Sekteıük, hangi siyasal
kampt» nhına ntaın, maınhğm iom. .
tohışuna bir engeldir (xx).
Kimi dfer, Tonguç Kemalist'ti.
Tonguç Man'tan, Lietz'den, Küh-
ne'den, Bauhaus ekolünden, Kersc-
hensteiner'dan, daha çok Pestalo-
zi'den ve sonra BlonskiMen (ele da-
yah, iş içinde öğretün yanlısı) süzü-
lüp gelen bir iş eğitimi ilkesi be-
nimsemiştir.
Marksist öğretiye göre, "lş,bflgi-
nm hareket noktasıdır. tş sadece or-
tamı değiştinnekfc kalmaz, ghtikce
daha mükemmel hale gelen âlet ve
tekniğin de doğmasım sağlar. Bilgi,
işsayesinde ilerier, yanhşlannıduzel-
tir, genişler, derinleşir ve inceiir. tş,
duşünceyi harekete geçirir ve gittik-
çezenginleştirir,daha kesin kavram-
h m otuşmasmaelverişMkoşuDanya-
raür(m).
Yine Paulo Freire, "Benim bil-
gim, benim gerçekfiğimdir. onlann
gerçekliği değfl. Ben onlan benim
gerçekfiğime getirmek için onlann
gerçeldiğinden yolaçıkmafayım'' der.
Bana göre Tonguç, söylemiyle
Kemaüst, davranışı ve eylemiyle
sosyaüsttL
(x) Engin Tonguç, BirEğitim Dev-
rimcisi, l.Hakh Tonguç, I, s.158.
(xx) Paulo Freire, Ezilenlerin Pe-
dagojisi, s.18.
(xxx) Georges Cogniot, Engels 'e
Göre Tabiatın Diyalektiği, s.58.
"I I I \ t \ " U , I \ I ' A K A l I k \ U S i s i I \ ! i
KIRIKKALE ASLtYE 1. HUKUK MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 1999/460
Davaa: Zekıye Kılıçdoğan Vekiü: Av. Hıdır Çaynak Davah: Mehmet Kılıçdogan Dava: Boşanma
Davacı veküi dilekçesinde tarafların 20 yılhk evli olduklannı ve bu evlilikten ikı tane çocuklannın olduğunu, dava-
hnın belirli bir işi olmadığını, bu nedenle de genelde yurtdışında kaldığını ve evine nadiren geldiğini, evıne sadakatsiz
olduğu, piyasaya çok miktarda borçlu olduğu, bu nedenle de alacaldılann bu borçtan dolayı rahatsız ettiklennı, bu se-
beplerle davacının Mersin'de bulunan babasının evıne taşındığını ıddıa ederck mahkememize boşanma davası açmışUr.
Tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen davah Mehmet Kıhçdoğan'a dava dilekçesi ve duruşma gününûn ila-
nen tebhğıne karar verilmiştir.
Mahkememizde yapılacak olan 24.05.2000 günü saat 11.30'daki dunışmaya bızzat katılmanız veyahut da bir vekil
ile temsıl ettirmeniz, duruşmaya mazeretsiz olarak gelmez veyahut da bir vekıl ile temsil ettirmediğiniz takdirde yargı-
lamaya yokluğunuzda devam olunacağı ve karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 05.04.2000
Basın: 23350
KUŞADASI tCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANEN TEBLİGAT
DosyaNo: 1999/4377
Kambiyo senetleri (çek, pohçe ve emre muharrer senet) ûzerinde haciz yolu ik yapılacak takip taleplerinde ödeme
emn.
1- Alacakh ve varsa veküinin adı, soyadı ve ikametgâhı: Incisel Yavaş, vekili Av. Hüseyin Yavaş, Bozkurt Sokak 3/3,
Kuşadası
2- Borçlunun ve varsa kanunı temsilcisinin adı, soyadı ve ikametgâhı: 1. Gûlşahin lnş Ulus Nak. Taş ve San. Tic. Ltd.
Şti. adına Zekı Gûlşahin, Gölü Köyû, Mardin
2. Anf Kanat, Seçkın Otel Çarşı Içi, Davutlar v
3- Alacağın Türk parasıyla tutan, faiz nüktan ve işlemeye başladığı gün: 3.5OO.OOO. 000.-TL. Asıl Alacal +
115.000.000.000.-TL. Işlemış %80 Reeskont Faiz + 175.000.000.-TL. Çek Tazminatı %5 + 18.860.000.-TL. îhtiyati Ha-
ciz Masrafı = 3.808.860.000.-TL. toplam alacak asıl alacağın takip tanhinden itıbaren işleyecek %80 reeskont faizi ic-
ra gid. icta vek. üc. ile birlikte tahsili.
Senet ve TarihL Emlak Bankası Mardin Subesi'nin 15.12.1999 tarih ve 3.50O.0OO.OO0.-TL meblağh çeki.
Yukanda yazıh borç ve masraflan işbu ödeme emrmin tebliği tarilunden itıbaren yirmıbeş gün içinde ödemeniz, ta-
kibin dayanağı senet kambiyo senedı nıtehğıne haiz değilse yinnı gün içinde merciye şikayet etmeniz, takip dayanağı
senet alhndaki ımza size ait değilse yine bu yirnü gün içinde aynca ve açıkça bir dılekçe üe tetkik meTciine bıldınne-
niz, aksi takdirde kambiyo senedindeki imzanın sızden sadır sayüacağı, im7anı?i haksız yere üıkâr ederseniz takip ko-
nusu alacağın % 10'u oranrnda para cezasına mahkûm edileceğınız, borçlu olmadığınız veya borcun itfa veya imhal edil-
diği veya borcun zamanaşımma uğradığı ve yetki hakkında itirazınız varsa bunu sebepleri ile birlikte yirmi gün içinde
icra tetkik mercıine bıldirerek merciden ıürazın kabulüne dair bir karar getirmedığmiz takdirde cebri icraya (kvam olu-
nacağı, itiraz edilmediğı veya borç ödenmediğı takdirde 30 gün içinde 74. maddeye göre mal beyanında bulunmanız,
bulunmazsanız hapisle tazyik olunacağımz, hiç mal beyanında bulunmaz veya bakikate aykın beyanda bulunursanız
aynca hapisle cezalandırılacağınız ihtar olunur. 24.4.2000 Basın: 23126
PENCERE
AnayasaiCumhurlıafkanhğı
Kavramı...
Ahmet Necdet Sezer haklı:
Cumhurbaşkanının yetkileri azalttlmalı, anayasai
bir dengeye kavuşturulmalı!..
Neden?..
Çünkü hukukta 'sorumluluk' ile 'yetki' bir bütün-
dür, deviet düzeninde sorumluluk taşımayan kişi
yetkilerle donatılırsa çarpıklık doğar.
Sorumsuz kral ya da sultanlann yetki kullanma-
lan dönemi geçmişte kaldı.
Işin özüne bakarsanız 82 Anayasası, cumhurbaş-
kanına ülkeyi yönetme yetkisi vermiyor, 82 Anaya-
sası'nın 112'nci maddesine göre Meclis'ten aldığı
yetkiyle, "genel siyaseti" hükümet saptar ve yürü-
tür.
Cumhurbaşkanının yetkileri ise 104'üncü madde-
de 'tadat' edilmiştir. Tadat 'adet'ten gelir; cumhur-
başkanının yetkilerinin anayasada bir bir sayılması,
hiçbir esneidiğe yer vermeyecek biçimde sınırlan-
dınlması demektir. Bu yetkiler arasında cumhur-
başkanının ülke politikasını çekip çevirmesine iliş-
kin bir görev yoktur.
•
Her şey gibi cumhurbaşkanlığının da şirazesi 12
Eylül'den sonra dağıldı.
Evren..
Özai..
12 Eylül'den sonra on yıl 'Evren-özal ikilisi' ülke-
nin canına okudular. Hukuk mukuk hak getire!.. Ir-
tica bu sürede palazlanıp siyasal iktidara adaylığı-
nı koydu; PKK bu dönemde tohumlandı ve Anado-
lu'da 30 bin cana malolan üstü örtülü savaş yaşan-
dı; yirmi yildan beri süregelen enflasyon bu ilginç 'ilo-
//'nin yönetiminde kurumlaştı.
Ya Süleyman Bey?..
Demirel'in de "anayasai cumhurbaşkanlığı"r\\r\
oiçülerine uyduğu söytenemez; keşke Çankaya'dan
aynlması bir büyük soruna dönüşmeseydi; "Baba
Cumhurbaşkanrnm "başkanlık sistemi"ne yaptığı
yatınmlar, Çankaya'yı ülkeyi tek başına çekip çevi-
recek bir makama dönüştürme heveslerinin türeti-
miydi; 'Köşkte dile getirilmeseydi, daha doğru olur-
du.
•
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Se-
zer"in sözleri doğrudur Cumhurbaşkanının yetkile-
ri azaltılmalı ve anayasai bir dengeye kavuşturulma-
lıdır.
Ancak bir gerçeğin daha altı çizilmelidir
Çankaya'nın yetkileri, son üç cumhurbaşkanının
kullandığı boyutlarda değildir; anayasai sınırtann
aşılması daTürktye'ye yararlı olmamıştır.
Evren'in eski NATO Başkomutanı General Ha-
ig'le acıklı serüveni, özal'ın Körfez Savaşı macera-
sı dillere destan "skandallar" oluşturmadı mı?..
Süleyman Bey daha deneyimli bir kişilikle Çan-
kaya'ya çıkmıştı.
Yine de, Tûrkiye bir hukuk devletiyse, sorumlu-
luğu olmayan cumhurbaşkanının hükümeti aşarak
ülkeyi yönetmeye kalkışmasını kimse benimseye-
mez.
Ahmet Necdet Sezer'e Çankaya yolu açıldı; aday-
lar arasında en çok göz dolduran ve güven veren
bir kimliği var; Köşk'te neler yapacağı ise ancak de-
neyimlerie ortaya çıkacak; yaşanarak görülecek...
Dileriz ki Sezer, anayasai cumhurbaşkanlığı kav-
ramını Köşk'te yerli yerine oturtur.
•affedersin \a fontaine
Çınar Yayınlan, Rrfat llgaz Kültur Merkezı,
Sıraselvıler Cad No 90/3 80O60 Taksım - Istanbul
Tel&Fax (0212)293 28 96
e-maıl cınaryay@hotmaıl com "". -^
www cinaryayın com
BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 2000/106
Mahkememizde görülmekte olan vasi tayini davası se-
bebiyle, Sakarya, Merkez, Karaosman Mah. C: 0007, K:
1214'denüfusakayıtbMuhittınveNennın'denolnıa 1965
d.lu Hasan Hamdi Karaferyeli'ye mahkememızce verilen
200/106-370 Es. ve Ka. sayılı ilam ile kardeşı Mevcin Ka-
raferyeli vası tayin edilmiştir. ttirazı olanlann yukarda nu-
marası yazıh dosyamıza müracaat etmelen, aksı halde ke-
sinleşecegi hususu ilan olunur. 21.4.2000 Basın: 23260
MANİSA SULH HUKUK
MAHKEMESİ SATIŞ
MEMURLUĞU'NDAN
DosyaNo- 2000/18 Satıs
Matkemede saülarak ortaklığın gıdenlraesıne kararverilenMa-
nisa Horozköyû'nde kaın tapunuo 2246 ada, 3 parselıade kayıtlı
taşınmaz toplam 352 m2 olup Imar Kanunu'na göre 5 kata mûsa-
deli olduğu, taşınmazın yola olan cephesının önunden yenı yapı-
lan oto yolun geçeceğı ve bir metrekaresinin 25.0OO.0OO.-T15İen
tamamı 8 800 000 000 -TL olduğu Satış Memurluğu"nca bilirkişi
manfetıyle yapılan 19 4 2000 tanhlı Takdır Kıymet Tutanağı'nda
belirtılmışnr Tapuda Hüseyin luzı. Nebahat Çece'nin 535/2400
hissesı vardıı. Nefoahat Çece tüm aramalara rağmen adresi tespit
edilememiştir. Takdir bymet tutanağı tebliği yerine kaim olmak
ûzere ilan olunur. 24.4.2000 Basm: 23130