21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4- MAYIS2000PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Sokaklar Istanbul Maltepe'de E-5'in üst kısmındaki Doğuş Kent sakinlerinin anlattğına göre geçen hafta farklı bloklardaki beş daireye hırsız giriyor. Kan-koca çalışan ailelere ait daireler gündüz saatlerinde soyuluyor ve evi talan eden hırsızlar para ya da mücevher anyor. Bazı görgü tanıklan dairelerin 15-16 yaşlanndaki çocuklar tarafından yoklandığını anlatyor. Semt sakinleri son zamanlarda bölgede peydahlanan yaşlan 18'den küçük sekiz-on kişjlik gruplardan tedirgin oluyor. Beiki de geleceğin "sokak çeteleri" yetişiyor fakat karakoldaki polisler münferit olaylar dışında ciddi bir durum olmadığını söylüyor. Eğitim Almanya'da Türk çocuklannın da dersine giren eğitim sendikasına üye bir grup Alman öğretmen Türkiye'de inceleme yapıyor. Dikkatlerini, öğrencilerin tek tip giyinmesi, rahat olmayışlan, ders kitaplannın paralı olması çekiyor! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronık posta: somoposta.ciflnhuriyetcom.tr - Fazilet, kongreye kilitlenmiş... "Anahtan kimde dersiniz!" dalet Bakanlığı'na bir dilekçeyle de başvurabilirdim ama bendeniz için dilekçe yazmak oldukça zor bir iş. Alışkanlıktan olsa gerek gazetede Adalet Bakanlığı'na yazmak daha kolay. Ustelik, olaylar bugüne dek hep kamuoyunun önünde geliştiği için konuyu di- lekçeyle sınırlandırmamak ve dolayısıyla kamuoyu ile paylaşmak gerekiyor... Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün bu yazımı- zı dikkate alacağını umarak gelelim konuya... Konu, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde- ki kadrolann mahkeme karanyla gönderdiği tekzip- ler... Son birkaç yıldır gelen tekziplerin sayısını tam anımsamıyoruz ama son tekzip dün yayımlandı. Hem de iki tekzip birden... Yargı karanna asla itirazımız yok. Kaldı ki tekzip müessesesinin herkes için vazge- çilmez bir hak olduğuna inanıyoruz... Yayımlanma- yan tekzip metni için yasanın öngördüğü yaptırımın para cezası olması ve para cezasının da yüksek ol- maması nedeniyle neredeyse Cumhuriyet'ten baş- ka gazetede bu hakkın kullandınlmadığını da biliyo- ruz... Ve fakat: Demokratik bir hukuk devletinde tekzip hakkının kimilerince kötüye kullanıldığına tanık oluyor ve yar- gının da bu konuda üzerine düşen görevi tam ola- rak yapmadığından kuşku duyuyoruz. Şöyle ki... Ondokuz Mayıs Üniversitesi'ndeki kadrolara iliş- kin ne yazarsak yazalım, soruşturma konusu olma- sı gereken gelişmeleri belgeleriyle ortaya koysak bile tekzip alıyoruz. Bir üst mahkemeye sunduğu- muz belgeler, tekzip karannın iptali için yeterli olmu- yor. Hata bizde olabilir... Ama, rektöründen anabilim dalı başkanına, fakülte sekreterinden öğretim görevlisine ka- dar bu köşede kimin adı geçerse geçsin, her- kesin elinde tekzip karanyla mahkemeden çıkma- sında bir gariplik hissediyoruz. Hakkında soruştur- ma açılmış, dava açılması için idarenin kararı bek- lenen şahısların tekzip kararlarıyla kendilerini akla- maya çalışmasında bir adaletsizlik görüyoruz. Dün yayımladığımız tekziplerden birinde açıkça gö- rüldüğü gibi, şahıs kendisini doğrudan ilgılendirme- yen bir konuda bile, tek bir cümle içinde adı bir kez geçtiği için "çarşaf" kadar tekzip metnini mahkeme- ye götürüp karar çıkartabiliyor. Hukuk devletine olan inancımız gereği mahke- menin bu karanna da saygı duyuyor ancak, Adalet Bakanlığı'nın da bugüne dek yayımladığımız ve kro- nik bir "vak'a" haline gelen "Samsun Tekzipleri"ni inceleme konusu yapmasını istiyoruz. SESStZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Futbol fakirin ekmeği, ye Türkiyem ye! Su medeniyetindeki meymenetsizlik Faziletli Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın yüksek himayeleri ile istanbul Su ve Kanalizasyon Idaresi Genel Müdürü Veysel Eroğlu tarafından "Osmanlı Su Medeniyeti" sempozyumu düzenleniyor Istanbul'da. Hem de uluslararası ve yalnızca "Islam alimleri"nin katılımıyla. Sempozyumun tanıtım broşüründe şöyle bir tümce geçiyor: "Osmanlı Medeniyeti'nin en önemli unsurlarından biri de su olmuştur. Insanlık tarihi boyunca kültürü, edebiyatı, dini ve sosyal hayatı ile suyun böylesine kaynaştığı, içiçe geçtiği bir ikinci medeniyet gösterilemez." Devekuşu kafasını kuma gömünce çevresini görmediği için sorunları çözdüğünü sanır... Istanbul'da musluklardan akan su pislik içindeyken Osmanlı'ya öykünüp "sû medeniyeti"nden söz etmenin ciddi bir yanı olmasa gerek. Hele, tarih boyunca Osmaniı'dan başka "su medeniyeti" tanımayacak denli bir bağnazlık söz konusu olunca... Osmaniı'dan başkasını tanımadıklan için, bugün bile hayranlık uyandıran bir düzende suyu taşıyan, dağıtan ve atık suyu altyapı tesisleri ile boşaltan Anadolu'daki antik çağ uygarlıklarını bilmezden, Osmanlı çadırdan çıktığında "hamam kültürü"nü Roma ve Bizans uygaıiığından aldığını görmezden geliyorlar! AB ŞÛRASPNDAN ÎZLENtMLER 'Devlet, dini inançlara karşı tarafsız olmalı' ERDOĞAN AYDIN Diyanet Işleri Başkanlığı'nın organize ettiği Uluslararası Av- rupa Birliği Şûrası'nın açılı- şında konuşan Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yıl- maz, konferansın amacını şöy- te anlatıyordu: "Başkanlık olarak uyum çalışmalarına katkıda bulun- mak. hizmet politikalarıraızı gözden geçirerek uj umu ko- laylaştıracak boyutlara ulaş- tırmak. (...) amacıyla bu şû- rayı düzenlemeyi uygun bul- duk (...) Diyanet olarak bu birlikteliğin ülkemiz için ya- rarlı ve hayırlı sonuçlar orta- ya çıkaracağını düşünmek- teyiz." Yılmaz, konuşmasıyla, Di- yanet'in. devletin yeni politika- sı çerçevesindeki yeni tavnnı or- taya koyuyordu. Yılmaz, "Türkiye külrürü- ne rengini veren" öğenin ts- lamiyet olduğu vurgusunu özel- likle yaptığı konuşmasında, söz konusu endişelere karşı Avru- pa bütünleşmesinin "aynileş- mek olmadığuu", aksine "çok kûltürlü, çok dil ve dinli bir bünye olarak karşımıza çık- tığını"özellikle belirtme gere- ği duyuyordu. Yılmaz, bu olum- lamanın, Avrupa entegrasyonu çerçevesinde, bugüne kadar Di- yanet aracılığıyla da sürdürû- len tektipleştirme politikasının sonunu getireceğinden ise "do- ğal"olarak söz etti. Konferansın en anlamlı ko- nuşmasını, Avrupa Komisyo- nu Ankara Temsilcisi N. Le- onard yaptı. Helsinki karannın, "aday ülkenin vatandaşlan- nın önemini anlamasının vur- gulandığı bir sürecin başlan- gıcı" olduğunu belirterek baş- ladığı konuşmasında, Avrupa'da "devlet ve din arasındaki iliş- ki konusunda tek bir model bulunmadığını. ancak bunun, konuya ilişkin genel bir kon- sensus bulunmadığı anlamı- na gelmediğini" kaydetti. Le- onard, "Dini inancın her bir vatandaş için kişisel bir konu olduğuna ve devletin bu ko- nuda tarafsız kalması gerek- tiğine inanılmaktadır. Örne- ğin şu anda AB üye devietle- ri, bir kimsenin Idmlik belge- lerinde hangi dine mensup olduğunun belirtilmemesi ko- nusunda mutabakata varmış- lardır ve farklı inançları be- nimseyen vatandaşlar arasın- da ayrımcılık yapmak yasak- lanmıştır. Ihtilaf durumlann- da ise devletin görevi zayıf olanı korumaktır" diye ko- nuştu. Bu yaklaşımının tersi bir ku- rumlaşmanın temsilcisi duru- mundaki Diyanet'in uygula- malanna karşı diplomatik dil- le sorunlara yollama yapan tem- silci, "Problemlerin düzeltil- mesi gerekmektedir ve ka- nımca düzeltilecektir" diye- rek konuşmasını bitirdi. Fazilet Partisi Genel Başka- nı Recai Kutan, "AB'nin taa- len en ileri medeniyeti temsil ettiğini, ancak geçmişte de biz- lerin daha ileri bir medeniye- ti temsil ettiğimizi", esasen dindeki "kul hakkı"nın insan haklannın ilk hali olduğu, "AB kriterleri benimsenirse dini hayat tartışma konusu olmak- tan çıkar" gibı demagojik söy- lemlerinin akabinde, Türki- ye'nin Kopenhag Kriterleri'ne karşı sürdürdüğü gizli açık di- renişi acilen sona erdirerek AB katılımı önündeki pürüzlerin gi- derilmesini talep etti. Konferansın açılış bölümü- nün son konuşmasını ise Bas- bakan Bülent Ecevit yaptı. Ko- nuşması devletin resmi tezleri- nin sıralandığı, vizyonsuz, da- hası Ecevit' in tarihi duruşu açı- sından nasıl bir dönüşüm yaşa- dığının birgöstergesiydi. Ece- vit, Avrupalı kimliğimizin tar- tışılamazlığını gerekçelendirir- ken, aynı zamanda bizlerin "Orta Asyalı, Ortadoğulu, Kafkasyalı, Karadenizli, Do- ğu Akdenizli" olduğunu da vurguladı. Başbakan'ın Türki- ye'yi "Dünyayı ve uygarhğı et- kileyen bir sürecin anahtar ülkesi" ilan etmesi, kendimi- zi nasıl sunacağımız noktasın- da devletin netlikten ne kadar uzak olduğunu ve kimlik açı- sından yaşanan şizofreninin bo- yutlannı göstermek açısından çarpıcıydı. Ecevit'in, kafalar böylesi kanşıkken Avrupalıla- n "hâlâ Avrupalı kimliğimi- zi tartışmalan ilginç bir ay- mazlık" diye suçlaması vebu- nu "Avrupa ırkçılığı ile ken- dilerini bir Hıristiyan kulü- bû olarak görmelerine" bağ- laması ise ilginçti. Avrupa ile sorunlann çözü- münde hangi adunlann atılma- sını düşündükleri veya sürecin tıkanıklıklannın nedenleri ve nasıl aşılacağına ilişkin hiç bir açılımın yapılmadığı bu konuş- mada, Başbakan'ın Yeniçeri- lerin "Yabancı müstevliler" olmadığı, "zoria devşirme ya- pılmadığı" ve "bizim daha Osmanlıdan beri Avrupab ol- duğumuz" gibi vurgular yap- ma gereği duyması daha da il- ginçti. __. Gorünen o ki, bu konferans- la Diyanet, ABJconusundagi= derek belirginleşen devletin ye- ni tavn doğrultusunda kendisi- ni değişitiriyordu. Bu kapsam- da kendinden beklenen kabuk değişimini gerçekleştirme ve yeni süreci din nezdinde meş- rulaştırarak etki alanındakı kesimlerin yönlendirilmesini sağlamaya çalışacaktı. HAYVANLAR ÎSMAIL GVLGEÇ KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakCaturk.net ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBÎ SEMİH POROY semihporoyuiyahoo.com KEDl LEVO APTÜÜKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 Mayıs CEL£Bf MEHMET ÖLDÛ. **21 *PE SUSÛN, ANKARA SAVAÇt/VCMN SONIZA DA- 77. Tf'z UtUJ OS^ LUM MUfMD V SET/KfH. B£N BU OÖ. &TK- &İRM£ T>UŞUK. TEDAKIM eo/y, VBFAT/M OaYULMAYA "Oeo/'ğf İÇ/N OĞLU A4a/ZA£>(a) AMASYfftlAAJ 6£. LJf> 7»V7>I ÇlKAAJA PE6İN ĞUj/uü SİZt-t ALİS HARİKALAR DtmRINDA 1852 '&&, ALICE L1DDGU- , İMSİLTEBE- &£ DO&C*J.AfL£OO£TLj*/Qf t-m**ı AAATEAAATfKÇ.1 CHARLES • LunVIDGE OOPGSOAI, ICÜÇJJK K/2 3 YAŞ//V- t>AVK£N OMA B'G MA. SAL YA2&I. ADI DAHA SONHA İ.EVVIS BAfKA \ ÇOCOff EPEŞJrt*- TtNtN KLÂS/MLERÎH. DÜZ ÇİZGÎ UMİT ZlLELt Onlar Cumhuriyete DüşmanL Ben hiç mi hiç şaşırmadım!.. Tam zamanıydı!. Bir türlü hazmedemedikleri, ele geçiremedikleri, batacak, tarihe karışacak diye bekledikleri Cumhu- riyet, okurlarına açılıyor, radyosuyla televizyonuyla bir "güç" olma yolunda dev adımlar atmaya hazır- lanıyordu. - Haddini aşıyordu!.. Cumhuriyet'ten kurtulabilmek için neler yapma- dılar?.. 6 Kasım 1991 'de ilhan Selçuk ve arkadaş- ları gazeteden ayrıldığında, "Bu iştamam. Kapan- masa bile bize benzer, Cumhuriyet ayncalığı da tarihe kanşır" diye sevindiler. Ama hevesleri kur- saklarında kaldı. Yalnızca beş ay sonra istifa eden- ler, üstelık davet edilerek geri döndüler!. Medyayı "kapatma"ya çevirenler müthiş öfkelen- diler. Hatta bazılan işi zorbalığa döküp, Cumhuriyet'i silah zoruyla ele geçirmeye bile çalıştı. Yine sökme- di!._ "Öyleyse para konuşur. Hadi bakalım, el mi ya- man bey mi yaman" dediler; akıllara seza paralar harcayıp, allı pullu "solcu "gazeteler kurdular. Cum- huriyet'in içini boşaltma harekâtı çerçevesinde, za- manın parasıyla "m/7yaW;/c"transferleryaptılar. Yine olmadı!. Bu ülkenin aydınlık insanlan, Amerikan pa- tentli "solcu"gazetelere itibaretmemişti!.. Bu defa, Cumhuriyet'in artık biryaşam biçimi ha- line gelen "zorkoşullannı" kullanıp gazeteyi satın al- maya çalıştılar. Ellerinde bol sıfırlı çeklerle Babıâlı yo- kuşunu tırmanan gazete, banka, holding patronla- rına bizzat ben şahidim. Yine beceremediler!. Çok iyi becerdikleri son kozlanna sıra gelmişti ve vakit yitirmeden, Cumhuriyet atılıma geçmeden oy- namaları gerekiyordu; - Belden aşağı vurma oyunu!.. ••• ilhan Selçuk kim?. < Adı Cumhuriyet'le özdeşleşmiş, neredeyse yanm yüzyıldır çizgisinden ödün vermedef dimdik ayak- ta duran, aydınlanmayı, Türk devrimini savunan bir yazar. ,_. . . . - Neyle suçlanıyor? Değişmemekle!.. Ülkemizde "değişim" sözcüğü, ne yazık ki "başkalaşma, uşaklaşma, kalemini ve ruhunu bağlandığı kapının efendilerine kirala- ma" olarak anlaşıldığı için haklılar; İlhan Selçuk de- ğişmedü. Suçlayanlar kim?. Hilmi Yavuz, Şahin Alpay, Okay Gönensin, So- li Özel, Osman Ulagay ve henüz seslerini çıkarma- yan digerleri.. Kim bunlar?.. Ortak özellikleri, bir zamanlar "sıkı sojcu" olmala- n. Bir dığer ortak özellikleri, tümünün Özal'ın "rah- le-i tedhs"\nden geçip "değişmeleh!.." Değişenler- den bir iki ömek verelim ki nerelere savrulduklan açık- ça anlaşılsın!.. Örneğin, bir zamanlann "solcu şairi" Hilmi Ya- vuz, bugün Fethullah Gülen yanlısı Zaman gazete- sinde Osmanlıya kasideler düzüp solcu geçmişine söverek maaş alıyor. Onlara ait vakıftan yönetim ku- rulu üyesi sıfatıyla ne kadar aldığını ise bir o, bir de Allahbilir!..' Cumhuriyet'te çalıştığı on yıl içinde İlhan Selçuk'u on kez bile okumadığını söyleyen 70'lerin "militan solcusu" Şahin Alpay ise bugün "Entellektüel Bakış" köşesinde, Alman Istihbarat Örgütü BND ile içli dış- lı Bilım ve Politika Vakfı'nın "Türkiye uzmanı" görev- lisi Heinz Kramer'in, Batı dünyasınaTürkiye'nin na- sıl köleleştirileceğini öğütleyen kitabtnın reklamını ya- pıypr!.. Örnek çok, ama değmez!.. Yukandaki iki örnek, "değişen" zevatın nereye doğru evrildiğini ya da devrildiğini anlamaya yeter de artar bile!.. Cumhu- riyet gazetesine bu düşmanlıklan, bu hınçlan neden diye soracak olursanız yanrtı açık; Cumhuriyet bir ay- na, baktıkça yüzleri kızanyor. Zor durum tabii!.. Be- nim duygularıma gelince; İlhan Selçuk'un, "Karanlığa Karşı Yazılar" kıtabım için yazdığı önsözün orijinali, odamda Mustafa Ke- mal'in resminin yanında asılı duruyor. "Değişmedi- ğim" sürece orada duracak!. - Pekiya onlar?.. Onlar beni zerre kadar ilgilendirmiyor!!! İŞBİRLİKÇİLER: Son iki haftadıryazdığım "Işbiriik- çiler" başlıklı diziye, bu hafta, yukanda okuduğunuz yazı nedeniyle ara verdim. Bu "zorunlu" ertelemeyi bağışlayacağınıza eminim. Yine bir zorunluluk doğ- mazsa önümüzdeki hafta işbirlikçilerin encamını an- latmayı sürdüreceğim. . . Eposta:uzileli(oixir.com Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 1/ Yalnızca ah- lak üzerine ku- rulu yönetim biçimi. 2/ Amerika'da yaşayan yırtı- cıbirhayvan... Hintli kadınla- nn ulusal giy- sisi. 3/ " — Kuyruğu": AzizNesin'in öykü kitabı... Süt şekeri. 4/ Bir çe- şit zamklı ve mat su- luboya ile yapılan re- 2 sim... İki tarla arasın- 3 daki sınır. 5/ Akıl... Kediyadaköpekyav- 5 rusu. 6/Soyundan ge- 5 linen kimse... Itici ne- den, güdü. 7/ Yuvar- lak ve bombeli bir şapka... Kimse, kişi. 8/ Polonya halkından olan kimse... Kalın ve enli di- ken. 9/ Eski bir ağırlık ölçüsü birimi... Şarkı, tür- YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Yerme amacıyla yazılmış, genellikle nükteli bir şekilde sonuçlanan kısa şiir. 2/ Ipotek... KumaşlS ^^^ astar arasına konularak giysinin dik durmasını Î layan kolalı bez. 3/Kemflderin yuvarlak ucu... ] din şapkalanna konulan ve yüzü örten ince tül. 4/ Kalın biçümiş uzun tahta... Elektrik direnç birimi. 5/ Yemek... Küçük mağara. 6/ Kimi mantarlarda üre- me orgaru... Bir gıda maddesi... "Güzelliğin — paretmez / Bu bendeki aşk olmasa" (Aşık Vey- sel). 7/ Felsefe ve edebiyatta şeytanı ve kötülüğü yü- celtme anlayışı. 8/ Bir şeyin tersini söyleyerek edi- len alay... 2!aviye. 9/ Belirti... Asya'da bir ülke.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle