Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 NİSAN 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Mepzîfon'un
çekicisi
Merzifon'da doktor
muayenehanelerinin,
eczanelerin, avukat
yazıhanelerinin,
banka şubelerinin
bulunduğu ve
alışveriş yapılan en
işlek caddesi
Cumhuriyet Caddesi,
ilçe trafik
komisyonunun aldığı
bir kararla tek yönlü
yapılmış ve yanı sıra
park yasağı
getirilmiş. Tek
yönlü trafik
uygulaması
daha önce
denentniş ama
umulduğu gibi trafiği
rahatlatmadığı için
vazgeçilmiş.
Okullann ve evlerin
bulunduğu yan
yollarda trafik şişmiş.
Şimdi aynı deneme bir
daha yapılıyormuş.
Tek fark, tek yön
uygulamasıyla birlikte
park yasağına
uymayan taşıtlann
çekilmesine de
başlanmış.
Bu işte ne ilginçlik var
derseniz, yeni
uygulamaya
müteşebbis bir
vatandaşın çekici
almasıyfa geçilmiş...
Çekicide, üç kişilik
ekip nefes almadan
çalışıyormuş. Çekici,
park yasağına
uymayan bir otomobili
yedeğine aldığı anda
22 milyon liralık fatura
kesiliyormuş.
Elektronik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Özelleştirme mafyası
oluşmuş...
"Serbest pivasa kurallan
tıkır tıkır islivor!"
dalet Partisi Genel Başkanı Süteyman De-
mirel, 25 Ocak 1973'te partisinin ortak
grup toplantısında konuşuyor "Zihinlerini-
z\ işgal eden suali biliyorum. Hertarafta, Tür-
kiye'de Cumhurbaşkanı kim olacak?' konuşması
yapılmaktadır. Bunu yadırgamıyorum. Gayet tabii
ki, bir memlekette Devlet Başkanlığı önemli bir gö-
revdir ve vatandaşın zihninde bu sualin yer alması
da yadırganacak bir husus değildir.
Arna zihinlerde yer alan sual, bundan ibaret de de-
ğildir. Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği, kimin se-
çileceğinden önemli bir hale gelmiştir.
Yadırgadığım husus budur. Çünkü, cumhurbaş-
kanının nasıl seçileceği, konuşularak halledilecek bir
konu değil, anayasada usule ve hükme bağlanmış
bir konudur. Anayasadan uzaklaşarak, olağandışı ça-
relere başvurularak olağanüstü haJden nasıl çıkıla-
caktır? Kanaatimce, bu meselenin bir endişe ve te-
dirginlik konusu olması son bulmalıdır.
'Giinün suali'Zira TBMM, günü gelince cumhurbaşkanını seçe-
cektir. Hür iradesiyle seçecektir. TBMM'yi kendi hür
iradesiyle hareket edemez gibi görmek ve göster-
mek, başta Devlet Başkanlığı, sonra parlamento ve
daha sonra da hükümet müesseselerini tümüyle
tahrip eder."
5 Mart 1973'te Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Faruk Gürier, emekliliğini istiyor ve kontenjan se-
natörü oluyor. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın
görev süresinin uzatılması yolundaki anayasa deği-
şikliğine tabii senatör Ismet Inönü "Bunu yapma-
yınız. Bu O'na bir iyilik değildir. Vazifesini bırakma-
sını bilirse şerefli bir iş yapmış olur" diyerek karşı çı-
kıyor. Cumhurbaşkanlığına aday olan Gürler, umdu-
ğunu bulamıyor.
SESSİZ SEDASIZ (!)
iF—\
NURİKURTCEBE
l
Demirel, 12 Mart 1973'te konuşuyor:
"Görevi yapmış olmak, başlıbaşına bir neticedir.
Haklı davaların uğrunda mücadele edilir. İşte o ka-
dar. Itibarı sağlayan budur. Sıyaset bu çerçevenin
içinde yapılır. Itibar, kaybetmememız gereken en
önemli varlıktır."
Demirel, 6 Nisan 1973'te yapılan seçimden son-
ra partisinin ortak grup toplantısında konuşuyor:
"Bir bağımsız aday üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi ile ön muta-
bakat tesis olundu. Bu aday kontenjan senatörü
emekli oramiral Fahri Korutürk idi. Arkadaşlarım-
dan, Korutürk'e destek olmalarını rica ettım. Bu,
grup kararını gerektiren bir husus değildi. Arkadaş-
larımın bu ricamı, hür vicdanlarında vazıfe şuuru ile
değerlerdireceklerine inanıyordum. Seçim, bu inan-
cımda yanılmadığımı gösterdı. Türk Parlamentosu,
Türkiye Cumhuriyeti'nin altıncı cumhurbaşkanını
kendi hür iradesiyle seçti."
HIAadamöUürmeye devam etfyor mu?'
Amerika'da ulusal polis örgütü
FBI'dan sonra merkezi haberalma ör-
gütü CIA da kapılannı turistlere açtı...
Kirfi geçmişiyle dünya çapında ün
sahibi olan CIA, kurulmakta olan ye-
ni dünya düzeninde "imaj" değiştir-
mek istiyor olmalı ki, ilk aşamada öğ-
rencileri ağırlamış... CIA'nın seçkin
casuslanndan ve Operasyonlar Di-
rektör Yardımcısı Jim Pavitt, Was-
hington'daki Macfarland Ortaokulu
öğrencilerini gezdirirken bakın neler
olmuş:
Pavitt, kendisini "İşte James
Bond'a en çok benzeyen bir yüzle
karşı karşıyasınız" diyerek tanıtınca
öğrencilergülmeyebaşlamış... Pavitt,
"Galiba benzetemediniz" dedikten
sonra "Hiç olmazsa okuldaki futbol
hocanızı da mı andırmıyorum" soru-
sunu yöneltince çocukların kahka-
hası daha da artmış. Pavitt de gül-
meye başlamış... Ve neşeli ortamı bir
öğrencinin "CIA adam öldürmeye
devam ediyor mu" sorusu bozmuş.
Pavitt, "Kesinlikle hayır" deyince baş-
ka biröğrenci:
"lyi ama CIA, Fidel Castro'yu öldür-
mek için çok uğraşmıştı."
Pavitt:
"O günler çok geride kaldı. Şimdi
sadece yabancılardan sır çalıyoruz."
13 yaşında bir kız öğrenci:
"Çalmak, doğru bir şey değil. CIA
hırsızlık mı yapıyor?"
Pavitt:
"Biz teröristlerle ulusal düşmanla-
rımızdan sır çalıyoruz."
Konuyu değiştirmek için Pa-
vitt, elindekı gazete sayfasını
küçük parçalara bölüp avu-
cuna doldurduktan sonra "ho-
kus-pokus" diyerek hokkabaz-
lığa başlamış ve avucunu açtığında ga-
zete sayfası yırtılmamış haliyle duru-
yormuş...
GORUŞ
Prof. Dr. FARUK ŞEN
Bir Dost Olarak Johaımes Rau
Türkiye Cumhuriyeti, 14yıl-
lık bir aradan sonra ekonomik
ve politik olarak, sıkı bağlar
içinde bulunduğu, 2 milyon
400 bin yurttaşının yaşadığı
Federal Atmanya^tn Gura- -»
hurbaşkanı'nı ağırlıyor. Bu z\-
yaretin özel bir anlamı var. Bi-
lindiği gibi Lüksembürg zir-
vesinde Avrupa Birliği Türki-
ye'ye tam olarak sırtını dön-
müş ve bu sonuçta, Hıristiyan
Demokratlar'ın, "Avrupa, Hı-
ristiyan kültürü ile tarif edilir.
Türkiye bu kültürün dışında-
dır" ya da o zamanın Başba-
kanı Kohl'ün deyişiyle, "Av-
rupa coğrafyası Boğazlar'da
biter" söylemleri ağırlık ka-
zanmıştı. Bu tablo, Alman-
ya'da Sosyal Demokratlar'ın
seçimi kazanıp Yeşiller'le ko-
alisyon kurması ile değişti.
Almanya'da hükümet deği-
şikliği, 20 yıl boyunca Kuzey
Ren Vestfatya Eyaleti'nde baş-
bakanlık yapmış olan Sosyal
Demokrat Dr. Johannes
Rau'nun cumhurbaşkanlığı-
na seçilmesi ile taçlandı.
Johannes Rau yalnızca Al-
manlar için ideal bir cumhur-
başkanı değil, aynı zamanda
Almanya'da yaşayan yaban-
cılar, göçmenler için de ideal
bir devlet başkanı oldu. Cum-
hurbaşkanlığt görevine baş-
larken yaptığı konuşma, mu-
hafazakâr kanadın eleştirisiy-
le karşılaştı. Çünkü, Rau bu
konuşmasında, "Ben yalnız-
ca Almanlann değil, bu ülke-
de yaşayan herkesin cumhur-
başkanıyım" demişti.
Bugüne kadar da bu sözü-
ne uygun davrandı. Gerçek-
te Johannes Rau, Kuzey Ren
Vestfalya Eyalet Başbakanı
iken de yabancılar, göçmen-
ler için elinden gelen her tür-
lü desteği vermiş bir başba-
kandı. Solingen'de ırkçılann
kundakladığı evde canlannı
kaybeden Türk vatandaşları
için düzenlenen törende de
"Bu olaydan sonra başbakan-
lıktan istifa etmeyi ciddi ola-
rak düşündüm" diyerek, so-
rumluluklannın bilincinde, çok
kültüriü bir Almanya'nın de-
ğerini bilen bir devlet adamı
olduğunu göstermişti.
İşte şimdi burada kısaca
anlatmaya çalıştığımız Johan-
nes Rau, Türkiye'ye resmi bir
ziyaret yapıyor. Helsinki zirve-
sinde Türkiye'nin aday üye-
liğinin kabul edilmesinde en
önemli rolü oynamış bir ülke-
mrrcumhurfoaşkanı otaraktou»
ziyareti yapan Federal Cum-
hurbaşkanı Johannes
Rau'nun bir iki özelliğine de-
ğinmekte yarar var.
Johannes Rau, gerek baş-
bakanlığı, gerekse cumhur-
başkanlığında halkla diyalo-
ğu en iyi olan politikacılann
arasında en başta geliyor.
Hangi eğilimden olursa ol-
sun, hangi kökenden gelirse
gelsin, ister Alman olsun is-
ter göçmen, Almanya'da ya-
şayanlar Rau'yasaygı ve sem-
pati duyuyorlar.
Johannes Rau, benim yö-
neticiliğini yaptığım Türkiye
Araştırmalar Merkezi'ne (TAM)
de bugüne kadar hep özel bir
ilgi göstemniştir. Kuruluşumu-
zun 10. yıl törenine katılmış,
Türkiye ziyareti öncesi yoğun
programına rağmen Türkye
Araştırmalar Merkezi'nin Ber-
lin bürosunun açılışını yap-
mış, bununla yetinmeyerek
bu tören öncesi Almanya'da-
ki Türk toplumunun önde ge-
len on uzmanı ile TAM büro-
sunda Türkiye ziyareti ile ilgi-
li bir toplantı düzenlemiş ve
uzmanların Almanya'daki
Türklerin sorunlan ve Türkiye
konusundaki görüşlerini din-
lemiştir.
Türkiye ziyaretinde de
Rau'nun dost kişiliği, sıcak
tutumu öne çıkacakbr. Rau, in-
san haklan konusunda duyar-
lı bir devlet adamıdır. Söy-
leyeceklerini her zaman açık
açık söylemeyi tercih etmiş-
tir. Ama Rau, Türkiye ziyaretin-
de Türk devlet adamlarının
karşısına, bir öğretmen,
AB'nin en önemli ülkesinin
yukarıdan bakan temsilcisi
edasıyla çıkmayacaktır.
Umuyoruz ki, bu ziyaret,
Türkiye ile Almanya'nın bun-
dan sonra karşılıklı olarak
daha yakınlaşmasına hizmet
edecek, Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ve
Federal Cumhurbaşkanı
Johannes Rau arasında sıcak
bir dostluk, bu yakınlaşmanın
işareti olacaktır.
İLAN
ÇORLU ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1998/934
Davacı Oyak Sigorta A.Ş. vekili Av. Tuncay Yavuz tarafından da-
valı Orhan Uğur Uzel aleyhine ikame olunan rucuen tazmınat dava-
sında \enlen karar gereğıne;
Davalı Orhan Ugur Uzel'e dava dılekçesi teblig edriemeyip tüm
ıdarı araştırmalara rağmen adresı de tespıt edılemediğinden, duruşma
gününün ilanen tebliğ edilmesine karar venlmış olup, duruşma günü
olan 8.6 2000 günü saat 10.40'da mahkememızde hazır bulunmadığı
veya kendını bir vekılle temsil ettirmediği takdirde yargılamaya yok-
Euğunda devam edılıp karar verileceği hususu ilan olunur.
Basın: 16537
KtM KİME DUMDUMAB£fl/ç^
»>• *">« ' » ^ v « N « N T 4K«r «r <h)Ml
>* *
II '
V
behicak(a turk.net
ÇİZGİLİK K4M/L AL4SAR4C/
^&îc*. ^ *^_^
HARBt SEJV/ff POROY semihporoyCgyahoo.com
//
!'
:
: y ' ı." ; •
'J % l »-
* *
KEDt LEVO APTÜUK4
Jİ4E YAHl KEMALİSr D£ĞIL MİS///Jj
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 5 \isan
FOTOĞRAfCi KARI'KATÜRCÜ VE YAZAR
132O '0£ 8USUN, ÜfJLÜ
Ü \/£
ÇOK, VEV/ G£UŞME<r£ OLA/V
Çr<WC/ O*/CUi-lJĞÛVC£
T/ĞI STuDroO* ED£Sıynr,
GEKIIÇ Ç£VA*£Sf 8U AOOMUOA ÇJOK
A// SA6tAMtf77. leSB'OE, l'UC KE2.
FOTOĞKAF Ç£KM£y/ &4ŞA&MIŞ, DAHA SON/BA
PANO
DE6İN FOT&G&4FLA UĞG4ŞM/Ş, Bu
AM/LA&TA// ZIA/L^r/tA/ Kr7X/O/L4& r
DENİZ ILİVUKÇUOGLU
v
Anlar
f
Altımdaki araba sağa doğru savrulmaya baş-
ladığı ilk "an"da gnlamıştım yapacak bir şey ol-
madığını... Belki de otoyolun ortasındaki demir
bariyerden uzaklaşmak güdüsüyle, üzerindeki
denetimimı tümüyle yitirdiğim arabanın direksi-
yonuha sıkı sıkı y'apışmış, son bir çabayla sav-
rulduğumuz yöne doğru çevirmeye çalışmıştım...
Araba sağa kaymayı sürdürürken aynı zamanda
birfırıldak gibi dönmeye başlamıştı... Gördüğüm,
gördüğümüz; yaşadığım, yaşadığımız her şey
"an"lıktı artık... Önce üzerine sabah güneşinin vur-
duğu Büyükçekmöce Gölü'nün puslu mavisi...
Sonra yolun kenanndaki beton yağmur akağının
hemen bitiminde yükselmeye başlayan üzeri çim-
lenmiş toprak... Sonra gri bir yılan gibi kıvrılarak
uzanıp giden demır bariyer... Sonra ön, arka, ile-
ri, geri kavramlannın birbirine karışıp anlamsız-
laştığı, yönsüzleştığimiz, korkuyla, ölüm korku-
suyla yuz yüze, çırılçıplak kaldığımız o ilk "an"...
Sonra üzerımize doğru hızla, büyüyerek yaklaş-
tıklannı gördüğümüz, her göndüğümüzde "ölüm"ü
bize bir öncekinden daha yakın duyumsatan,
sonra hangi yanımız olduğunun ayırdına varama-
dığımız yanımızdan, yanlarımızdan geçip giden
otomobiller... Sonra, "yenidenyaşamak"duygu-
su... Bir "an" daha yaşamak... Sonra...
Sonra aynı hızla otoyolun kenanndaki yağmur
akağına girmiş, büyük bir şidetle akağın alçak be-
ton setine çarpıp takla atmaya başlamıştık. "Se-
niseviyorum... Seni sevıyorum..." Ö\ümün haya-
ta en yakın durduğu bir "an'da duyulabilecek, du-
yabileceğim en güzel sözlerdi bu sözler... Sev-
gi'nin elini tutmak istemiştim o "an". Ama yap-'
mak istenen, yaşamak istenen "an'lar için her şey
o kadar geçti ki artık... İlk sarsılışla birlikte ara-
ba binlerce cam kırığıyla dolmuştu. Arabanın içı
her taklada bıraz daha küçülüyordu sanki... Her
yuvarianışımızda başım, ayaklanm, kollarım bir
yerlere çarptıkça, "Bu son! Bu son" diye geçırı-
yordum içimden. Ikimiz de bağırmıyorduk. Da-
ha önce de bağırmamıştık. Arabanın her yanı
eziliyor, kırılan camlarından içeri topak topak top-
rak doluyordu. Çamaşır makınesıne atılmış bir çıft'
lastik ayakkabı gibiydik. Tepetaklak dönüp yu-
1
varlandıkça arabaya dolan toprak topakları ufa-
lanıyor, cam kırıklarıyla birlikte pantolon paçala-
rımızdan, giysilerimizin yakalarından içeri gıri-
yordu.
Nedense hep boynumun kınlacağını düşün-
müştüm yuvarlanırken... Araba ters dönünce ba-
şım tavana çarpacak, boynum bedenimın ağır-
lığını taşıyamayarak kırılacaktı... Ikincı taklada
olmalıydı... Başımı, ikı elımi üzerinde kenetleyip
öne eğerek koltuğumun arkalığına bastırmayı,
aynı anda da dizlerimi karnıma çekip, o hengâ-
mede ne kadar becerebileceksem, büzülmeyi
denemiştim... "Bu son! Bu son!" Araba iki takla
daha attıktan sonra biri otoyolda patlayıp fırla-
mış; öbür ikisi de beton sete çarptığımızda par-
çalanıp, dağılmış tekerlerinin üzerinde durmuş-
tu... O ölümcül gürültü, o ölümcül karmaşa bir
"an"da son bulmuştu... Yaşadığımız o ölüm
"an"larının sonrasında gömülüverdiğimiz o de-
rin sessizliği ikimiz de bozmak istememiştık bir
süre... Yaşamla ölüm arasındaki son saniyeleri-^
miz birfilm şeridi gibi gözlerimin önünden geçer-
ken, Sevgi'nin "son sözleri"iri\ anımsamış, "Ben
de..." demiştim, "Ben de seni seviyorum..." Son-
ra kapılannı açamadığımız, hurdaya dönmüş ara-'
bamızda, toz toprak içinde birbirimize sarılmış,
1
"ikinci hayatımız"\n gözyaşlannı dökmüştük... v
Göl manzaralı bir otoyola inen ufak bir yamaç
üzerinde burnu ters yöne dönük bir sac yığının-
dan çekilip kurtanlmak, ilk kez yaşadığımız, bir
daha da yaşamak istemediğimiz "ilginç" bir duy-'
guydu. O "y/3/n"dan bumumuz bile kanamadan,
tek bir sıyrık bile almadan kurtulmamıza, bizi kur-
taranlar kadar biz de şaşırmıştık... "Şans" deni-
len şey bu olmalıydı herhalde...
Hayat bu "şans"la birlikte yeniden başlıyordu
bizim için...
(Burun buruna geldiğimiz 'ölüm'ün yanında
'hiç' sayılabilecek bir iki bereyle atlattığımız kaza
sonrası bize 'Geçmiş olsun' dileklerini ileten ar-'
kadaşlanmıza, dostlanmıza ve değerli okurlan-
ma teşekkür edehm.)
Faks: 0 212 723 84 97
BULMACA SEDAT YASAYAS
SOLDAN
SAĞA:
1/ Çogunluk-
la mor kadife
üzenne sırma
ile kabartma
dal, yaprak ve ^
çiçekişlenmiş 5
giysiyadaör- c
tü. 2/ Ciltle-
b
nerek bir ara-
ya getirilmiş
harita ya da
şema derle-
mesi...IçerinSili.
ilçesinde antik bir
kent. 3/ Eski Mısır'da '
güneş tannsı... Sıva- 2
cılann ve duvarcılann 3
cetvel gibi kullandık- 4
lan uzun ve düz tah-
ta. 4/ Maydanozgil-
lerden. özel kokulu
otsu bir bitkı. 5/U>un
sürecinselilişkidebu-
lunmadığı için a.îın
9
_ ^ _ . . . . ....
istek duyan kımsc... Radyum elementinın simge-
sı. 6/ Şarap mahzeni... Anakara. 7/ "Çalma, hırsız-
lık" anlamında arg 0 sözcük... Ticari değer taşıyan"•
yaprak tûtünlenn düşûk kaliteli olanı. 8/ Hamam-
da müşten yıkayan kadın.. Şarap. 9/ Saplı tence-
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sulann akması için duvara açılan dar ve uzun
yank. 2/ Verme, ödeme... Tüyiü bir av köpeği cin-
sı. 3/ Hollanda nmp la ka işareti... Sert ve fazla kı-
zarmayan bir dorrates tûrü. 4/ Ahır... Geminin ar-
ka tarafı. 5/ Başkaannın sırtından geçinen kımse...
Arjantin'ın plaka »şareti. 6/ Kınk ya da çıkık II Su-
samurunden eldeeclilen kürk... Cehennem. 8/ Ka-
rakter... Aşının tu>ması için yinelenmesi. 9/ Meriç
Irmağı'nın bır ko!u... Avuç içi.