25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 I^IART 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Eğitim'de yeni adres Etektnonik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Hizbullahçılar, birkarakol yanında karargâh kurmuş... "Şeffaflıöın bu kadan da fazla!" Eğitim Bakanlığı feoridorlannda rmüsteşar yardımcısı Oevdet Cengiz hsakkında gizli bir soruşturma y-ürütüldüğü hatta gpörevden alınmasının teklif edileceği konuşuluyordu ki, söylentilerin tümüyie asılsız olduğu ortaya çıktı. Geçen seçimde _ı ^ DYP'den aday olacağı yolunda yine asılsız bir söylentiye muhatap olan Cevdet Cengiz, Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'na getirildi. 1970'lerdeki ülkücü gençliğin önde gelen isimlerinden Şevket Üzün'ün de Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı olması ile Bakanlık koridorlannda şimdilerde Demokratik Sol Partili Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun üstündeki iş yükünün epey hafıflediği konuşuluyormuş. Milli Eğitim Bakanlığı'nda bir sorunu olan artk DSP'nin değil MHP'nin kapısını çalıyormuş! ugün Dünya KadınlarGünü... Ankara'daki dostumuz Veli Yıldınm, Kurtuluş Savaşı yıl- larındaki Büyük Millet Meclisi'nin önünden geçerken, kentin üstünü bembeyaz birbu- lut kaplıyor ve zaman değişiyor. Yıldırım, Istas- yon'dan Ulus'a doğru yürüyen kadınlar görüyor: "Kocaeli-lznik cephelerinin süvari bölüğü komu- tanı mülazımı evvel Fatma Seher..." "Manisa-Uşak-Balıkesir arasındaki dağlık bölge- de aylarca işgal tümenini oyalayan, Afyon cephe- sindeki Büyük Millet Meclisi ordusuna soluk aldıran kaymakam Ibrahim Ethem'in Demirci Akıncılann- dan Makbule..." "Adana Osmaniye'de işgal karakoluna yapılan saldırıdayaşamını yitiren ve ataklığı nedeniyle ken- disine uçan anlamında Tayyar unvanı verilen Rahi- me Hanım..." "Düşmana karşı istihbarat yaparak Demirci Akın- cılarına yardımcı olan fakat işgalciler farafından eviy- Kadınlar le birlikte yakılan Nazife Hanım..." "Bilecik'te ilk Kuvayı Milliyecilerden ve kağnı kol- ları komutanı Ayşe Çavuş..." "Makedonya'dan gelerek Aydın Kuvayı Milliye- sinde kadın arkadaşlanyla biriikte savaşırken Meh- met Çavuş adıyla anılan Ayşe Aliye Hanım...." "Genç yaşında Karadeniz'in fırtınalanyla boğu- şan Cideli Halime Kaptan..." "Maraş çevresinde evinde aşını ve çocuğunu bı- rakarak Kuvayı Milliye'ye katılan Senem Ayşe Ha- nım..." "Tarsus'ta işgalci askeri biriiğe rehberlik ederek onlann pusuya düşürülmesini sağlayan Adile On- bası..." "ınebolu'dan kağnısına yüklediği cephaneyi Kü- re Dağlan'nı aşarak Kastamonu'ya taşırken tipide donarak ölen Satı Köylü genç Şerrfe ve kağnı kol- larının sürücüleri hanımlar..." "İşgal altındaki ve işbirlikçilerin kontrolündeki Is- tanbul'da, Trakya'da, Anadolu'nun her köşesinde kar- şı istihbarat işlerinde korkusuzca çalışan, yaşamla- rını ortaya koyan ve adı bile bilinmeyen yiğit kadın- lar..." "Kurtuluş Savaşı'nda ölen kadınlar..." "Kurtuluş Savaşı'nda yaralanan kadınlar..." "Kurtuluş Savaşı'nda yaralı askerterin başında bekleyen kadınlar..." "Ağlamayan kadınlar..." "Gururlu kadınlar..." "Onurlu kadınlar..." "Görevlerini yapmanın huzuru ile sonsuza dek ya- şayan kadınlar..." Bugün Dünya Kadınlar Günü... Yeni Dünya Düzeni'nde unutulan kadınlar... SESStZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE Amerikalılar'm 'milli inek' projesi Türkiye'deki milliyetçiler "milli inek" projesini sürdüredursun Amerikalılar kendi "milli hayvan" projesini çoktan tamamlamışlar bile... Manisa'dan yazan emekli ziraat yüksek mühendisi Fah- rettinKabukçu.Amerikalılar'ın özellikle süt üretimi için geliştirdikle- ri bu çok özel yaratığı, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası aracılı- ğıylatüm dünyada kullandıklannı açık- lıyor. Kabukçu, belge olarak da fotoko- pisini gönderdiği bir kitabındaki fıkra- yı gösteriyor Amerika'da pek garip bir hayvan türetmişler... - Yok canım? Neymiş? - Bir inekle birzürafayı çiftleştirerek elde etmişler bunu... - Anlamadım? - Bu çiftleşmeden elde edilen hay- van, az gelişmiş ülkelerde otlarken, Amerika'da sağılıyormuş! TCDD korictorlarındaki tabancalı Geçen yıl Nisan ayında yazmıştık. TCDD Genel Müdürlüğü Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi'nde çalışan biri cüzdanını kaybedince, savcılık izni olmadan tanıdığı polisle- ri getirip dairedeki herkesin parmak izi- ni aldırmıştı. Devreye müfettişler gir- mtş fakat dosya sumen altında kalmış- tı. Dosya sumen altında kalın- ca dairedeki malum şahıs da, Zig Zauer marka tabancasını kuşanıp ko- ridortarda dolaşmaya başlamış... Tabancasının ruhsatı "bulundurma" olduğu halde, "taşıma" ve "göster- me" iznini dosyayı sumen altında tu- tanlardan almış olmalı! POAŞ Satddı. Tiirkiye Haraç Mezat MUSTAFA KUL POAŞ sonunda satıldı. Ulu- sal onurumuz olan, yıllarca dev- leti sırtında taşımış, bütçe açık- lannda büyük faydalar sağlamış, binlerce insana iş olanağı yarat- mış, cumhuriyetin simgelerin- den POAŞ, bir banka ve med- ya ortaklığının ellerine teslim edildi. Bağımsız bir ekonomi için çok önemli olan, ulusal gü- venliğimiz için çok önemli olan bir kuruluş idi POAŞ. 1998 yılında 55. hükümet ik- tidarı sırasında gene özelleşti- rilmek istenmişti. Gerek ihale- ye katılan bazı holding sahip- lerinin şaibeli kişilikleri, gerek- se ihale koşullan, bu önemli ve kârlı KlT'imizin peşkeş çekil- mek istendiğini göstermektey- di. 1998'deyapdan ihalede, 500 trilyon liralıktaşınmazıyla biriik- te yüzde 51 hıssesi satışa çıka- nlan Petrol Ofisi Anonim Şirke- ti'nin trilyonlarca liralık aktif var- lığı bilançolarda gösterilmemiş, değer tespit çalışmalanna yön veren bilançolarda, gerçek de- ğeri 2.5 trilyon lirayı bulan 3 ge- minin ederi "3 TürkLJrası" gös- terilmiş; Istanbul, Izmir ve iz- mit'te yaptınlan "dolum adala- n" da bilançolarda yer alma- mıştı. Kısa vadelı dönem vaıiık- lan 34 trilyon lira, uzun vadeli duran varlıklan 3.2 trilyon lira ola- rak hesaplanan POAŞ'ın, top- lam 5769 istasyonu ve 6200 çalışanı bulunmaktaydı. Türki- ye'nin en göz alıcı yeflerine da- ğılmış 2 milyon 700 bin taşın- maz malı bulunan POAŞ'ın yal- nızcagayrimenkullerine2.1 mil- yar dolar değer biçilirken, 1 mil- yar 160 milyon dolara satışı ger- çekleştirilmişti. Sonra yaşanan- lan ve iptalleri biliyorsunuz. O dönem yukandaki tespit- leri yaparak TBMM Başkanlı- ğı'na bu konuyla ilgili "Meclis araştırması" verdiğimizde yer yerinden oynayacak sanmış- tım. Oysa ülkesini ve halkını gerçekten seven, bazı yayın or- ganlan dışında bu konuya, bu şekliyle yer verilmediği gibi, medyada kartel oluşturmuş çevreler, Cumhuriyet Halk Par- tisi'nin hisselerinin olduğu İş Bankası konsorsiyumunun iha- leyi alamamasından dolayı bu meclis araştırmasını verdiğimiz yalanını ortaya atmışlardı. Kim- senin aklına kolay kolay gel- meyecek bu tür yalanlaria, ifti- ralarla, medya gücünü ekono- mik ve siyasi güç olarak kulla- nan, amaçları habercilik olma- yan, çamur atmak konusunda ustalaşmış bu çevrelerin asıl kaygılarının ve beklentilerinin ne otduğunu keşke halkımız gö- rebilse. Bu son ihaleye RTÜK Yasası'ndaki engelleyici mad- deye rağmen işte bu kartel med- yası da girmiştir. Bunlarla bir- iikte birdeÖlB gibi birsorun var başımızda. Özelleştirme Idare- si'nin işlevi, başındaki şahısla biriikte zaten ortadadır. Önce- likle bu kurumun ve kişinin var- lığını, neden var olduklannı, ki- mehizmet ettiklerini anlamak la- zım. ÖİB her zaman olduğu gi- bi POAŞ ihalesinde de medya kuruluşlarına dair yasağı her nedense (!) gene dikkate alma- mıştır. Enerji ihalelerinden son- ra POAŞ, şimdi de TELEKOM ve GSM ihalelerinde aynı durum yaşanacak. Rekabet Kurulu da bu noktada görevini yapma- makta, olanlan görmezlikten gelmektedir. Ihaleyi bu kez İş Bankası ve Doğan Holding al- dı. Banka ve medya grubu or- taklığı. Son derece düşündürü- cü ye kaygı verici bir ortaklık. POAŞ, özelleştirme kapsa- mına alındıktan sonra pazar pa- yı sürekli düşürüldügü halde, Türkiye pazarında yüzde 44 ile hâkim durumdadır. Bu haliyle POAŞ'ın yüzde 51 'lik hissesini alan konsorsiyum pazann hâ- kimi olacaktır. Idarenin verdiği rakamlara göre, 1998 yılı itiba- n ile net satışı 729 trilyon 784 milyar lira iken, 1999 yılının 9 ay- lık döneminde net satışı 902 trilyon 174 milyar liraya ulaşmış, gene 1998 yılında net kân 31 tril- yon 710 milyar lirayken, 9 ay- lık dönemde 53 trilyon 408 mil- yar lira kâr etmiştir. POAŞ, 1998 yılı net satışının dahi altında bir rakamla, 1 milyar 260 milyon dolara satılmıştır. Ihaleyi alan konsorsiyum, fiyatın yüzde 40'ını peşin, kalanını 3 yıl eşit taksitler halinde ödeyecek. Ya- ni peşinat olarak 504 milyon dolar ödenecektir. Bu paranın yüzde 75'i, şirketin satışlanyla konsorsiyuma hemen geri dö- necektir. Üstelik bir de şirketin kasasında 379 milyon dolar bu- lunmaktadır. Yani neredeyse konsorsiyumun cebinden hiç para çıkmayacaktır. Bu koşul- larda muhasebe bilgisine sa- hip bir "vatandaş" da ihaleyi kazanabilirdi. Üstelik daha in- saflı davranır, daha fazla para verirdi. Türkiye pazannda çok güç- lü yabancı petrol şirketleri bu- lunmaktadır. Ve çok büyük bir ihtimalle bu yabancı şirketler- den biri POAŞ'ın ortağı olacak- tır. İhale sonrasında yapılan açıklamalar bunun ipuçlarını vermektedir. Sözcüler, işçi çıka- racak mısınız sorularına şirke- tin verimliliği adına gerekenle- ri yapacaklannı söyleyerek önü- müzdeki iç karartıcı gelişmele- rin de sinyalini vermektedirler. Bu özelleştirme ile birinci adım olarak devletin petrol üzerin- deki hâkimiyeti ortadan kaldı- rılacak, ikinci adım olarak rafi- naj kapsamındaki TÜPRAŞ özelleştirilecektir. Çokuluslu sermayenin ülke- mizde adım adım gerçekleştir- diği operasyonlar, gelecek da- ha kötü günlerin habercileri ol- maktadır. Özelleştirme için ge- rekçe uydurulurken "Zarareden KlT'leh elimizden çıkaımalıyız. Devlet buralan kârlı hale getire- miyor. Yatırım yapamıyor" di- yorlardı. Daha sonra kâr eden KlT'leri de satmaya başladılar. Üstelik ülkemizin ulusal bağım- sızlığında çok önemli yere sa- hip olan KlT'leri satıyorlar birer birer. Sendikasıyla, işçisiyle, va- tandaşıyla, aydınıyla sorumlu- luk sahibi herkesin, hepimizin hissesi olan bu KlT'lerin satışı- na engel olmak için mücadele etmemiz gerekmektedir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak(a turk.net 1 ÇlZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇ! TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 8Mart *MORBUS BEHÇEf9 1348'Oe SüGÜH, ÜNLÜ TlP S/LSİNİ, PKOF. 0r. HU- LUSİ SEHÇET SS YAŞINDA ÖLMÜŞTİİ. ÖZELLİKIB DÜAf/HPA, "&SHÇET msmUĞI ' I/SYA "MOKSUS BBHÇBT " PİYB ANflAfl/ OBRi HASmuĞlNf OK.- TAYA ÇlKA/eMAS/ytA TMAJ/A/MffTT. GEfJBL OLA- RAK O€£i HASV4UKl*e( ÜZ&RiM&e ÇALIŞAN HUUISİ ' &ut-atJMA*rmypf. "sençer SAPTAMASI, ÛÇ 7BMEL ÖĞ€ İLJE MÜMHÛAJ OLMUŞTU: A&IZOA AFT, CİfJSBL 8ÖLGE- OE ÜLSEB. BiÇ'MfNOe YAeAlAIS. , GĞZDB İLTiHAPLAAIMA i/e <AM4MA-. 8U HAS7&U- SA HBMÜZ tC£S/U TSDAVi 8UJJJAJAMADIĞIN- DAM, SO*JUÇ, <ögg/<l t/'f- CİLJJMPÜR..'.. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Sürpriz Haberlep' Hürriyet'in geçen pazar arka sayfasında, güzel memeli bir kadın fotoğrafının yanında manşete çı- kardığı haberin yine bir "Dedikodu" haberi olması asla bir rastlantı değildi. Salih Keçeci adlı maga- zin muhabiri okurların merakını kışkırtacağını dü- şündüğü bir başlık koymuştu haberine: "Bakan oğlunun kaçamağı." Bakan oğullannın nerelerde ne- ler yaptığını bir kez bile merak etmemiş bir insan dahi olsanız, ister istemez okumaya başlıyordunuz haberi... Dışişleri Bakanı Ismail Cem'in oğlu Ke- rim Cem, güzel ve sarışın bir kızla "yakalanmış", ama "diğer bakan oğullannın tersine" fotoğrafının çekilmesine hiç "aldırmamış"h... Salih Keçeci, çiftin Levent'te şık bir lokantada, "gayef rahat tavırlanyla neşe içinde" yemek yedik- ten sonra dışarı çıktığını, bu sırada "Klips" dergi- sinin muhabirierinin, otomobillerine binen çiftin fo- toğraflarını çekmeyi "başardıklannı "yazıyordu ha- berinde. Ama asıl "sürpriz" muhabire göre bundan sonra yaşanacaktı. "Hanım arkadaşlanyla yakala- nan ünlüterin tersine, Bakan Cem 'in 30 yaşındaki yakışıklı oğlu veyanındakiarkadaşı, Klips muhabir- ierinin fotoğraflannı çekmesine hiç aldırmamışlar- dı..." Haberi okurken içinizde bir yerden gizlı bir ses size, "Vayanasmı" dedirtiyordu. Öyle ya, okduğu- nuz, öğrendiğiniz her şey olağandışıydı bu üç fo- toğraflı haberde! Dahadoğrusu haberi kaleme alan muhabir veriyordu bu "olağandışılıkhissi'ni size... Hürriyet muhabirine göre söz konusu "ünlü" er- kek, güzel ve sanşın bir kızla yakalamıştı. Evet, "yaAra/anm/ş"tı! Çünkü lokanta, bar, diskotek kapı- lannda "sofa'ya yatan magazin muhabirteri yap- tıklan "gazetecilikgörevi"n\ genelde "zina baskını- na giden cürm-i meşhud memunı "nun göreviyle eş tutuyorlardı. Sosyal yaşamın olağan görüntüleri onlar için, "suçüstülük"\er, "maddi vakıalar" oluş- turan aykınlıklardı. Bir erkekle bir kadının bir lokan- tada baş basa yemek yemeleri, bu çiftin işlediği, "yakalanarak" ortaya çıkanlan suçlannın "maddi va- toas;"nı oluşturuyordu kafalannca. Bu yaklaşım, bu muhabirlerde "suçun failleh"ne yönelik olarak belli davranış beklentilerine de yol açıyordu. Bu tür "suçüstü görüntülemeleri"nde çoğu kez kafaları- na ayakkabı topuğu, çanta, şemsiye yemeye alış- tıklan için beklentileri gerçekleşmeyince büyük bir şaşkınlığa düşüyoriardı. "Dayakdelisi" olup da da- yak yiyememek "psikoz"u içinde ne yapacaklannı bilemiyorlardı... Söz konusu haberde geçen "kaçamak" sözcü- ğünün kullanım nedeni de hertıalde bu "psikoz" ol- malıydı... "Kaçamak" sözlük anlamıyla, "hoş gö- rülmeyen bir şeyi ara sıra yapma" ya da "bir şeyi belli etmeden gizlice yapmaya çalışma" demekti. Bir erkeğin, bir kadın arkadaşıyla yemek yemesi, "hoş görülmeyecek" bir şey olmadığı gibi, "gizlilik gerekHren" bir durum da değildi. Fakat muhabir düş- tüğü "psikoz"dan bir türiü kurtulamıyor, bir ola- ğanlığı olağandışılığa dönüştürme gayretıni habe- rinin son cümlesinde bile sürdürüyordu.."... fotoğ- raflannı çekilmesine hiç aldırmamışlardı..." Kendi- sine, "Niçinaldırsınlar?"sorusunu bir sorabilşe.^ej- ki aklı başına gelecekti. Ama yapamıyordu Insa^ nın kendi kendisine sorular yöneltmesi, soru-yanıt ilişkisi içinde "doğru"ya varmaya çalışması, çaba harcayarak, emek vererek elde edilen bir beceriy- di... Kimi magazin muhabirleri miydi yalnızca bu be- ceriden yoksun olanlar? Medya organları, patron- lan düzeyinde giderek, bankacılıktan inşaat müte- ahhitliğine, enerji üretiminden benzin istasyoncu- luğuna kadar, iletişim dışı her türiü ekonomik fa- aliyetle bütünleştikçe, o medya organlanndaki di- ğer haberciler de, köşe yazarian da "doğru "ya var- manın alışılageldik yöntemlerini yavaş yavaş terk ediyorlar; kendileri kadar, bizim de şimdiye kadar sahip olmalanndan övünç duyduğumuz becerile- rinden yoksunlaşıyoriardı. "Evlad-ü ayal", haber- cilerin de, köşe yazarlarının da, patronlannın "ta- raf'olduğu bir ihaleye ilişkin eleştirel yaklaşımlan- nın önünü kesiyordu örneğin... Yazmak isteseler de ne yazabilirlerdi, nasıl yazabilirlerdi? Çok satan renkli günlük gazetelerin her gün biraz daha "bul- vahaşması" da bu koşullarda, söz konusu "sürp- riz haber"\n kendisi gibi bir rastlantı değildi. Yaza- cak bir şey kalmayınca haberler de, köşeler de "magazinleşiyordu" kaçınılmaz olarak. Belki de "Klips" muhabirleri haklıydılar bu durumda. Olağan- dan olağandışılık üretmek, oiağandışılıklan olağan- mış gibi göstermekten çok daha "etik" bir davra- nıştı... Aynca bu işin ustalarıydı onlar. Yazdıklany- la eğleniyor, gülüp geçiyorduk sonuçta. Ama ötekiler?.. Ne bedeller ödüyoriardı, kimbilir?.. Faks:0 212-723 84 97 B U L M A C A SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Fizikte ener- ji, elektrik yü- kû, açısal mo- mentum ya da başka nitelikle- re ilişkin birim. 2/Şaşılacak ka- dar çirkin olan şey... Içine sulu şeyler konulan kap. 3/ Çiftçilikte top- rağı işleyerek 8 üriine ortak olan g kimse... Eterviş selamı. 4/ Grinin çeşit- litonlan kullanılarak ya- pılan ve kabartma izle- nimi uyandıran resim. 5/ Inatçı... Asya'da bir 3 ülke. 6/ Asker... Deri, 4 tahta gibi şeyleri kazı- makta kullanılan ve iki ucunda da sapı olan eğ- ri bıçak. II Denıirin sim- gesi... Söz, lakırdı. 8/ Yersiz, gereksiz... Asaf HaletÇelebi'ninbirşi- irkitabı. 9/Paylama... Satılmanuş, istifedilmiş mal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tuzak, hile, dalavere... Bir nota. 2/ Kuyruksokumu ke- tnıgi... Söz geçirme. 3/ Konuşma ya da okuma sırasında bir hece ya da sözcüğün dığerlennden daha baskılı söy- lenmesi... Sıkıntı verme, üzme. 4/ Mübalağa... Mezopo- tamya'da kurulmuş en büyük sitelerden biri. 5/ Kitap ge- tirmemiş peygamber... Kadınlann omuzlannı örtmek için kullandıldan geniş atkı. 6/ Yiyecek, besin... Duman le- kesi. 7/ Bir çalgı... Zayıf, kuru, sıska. 8/ Camilerde ikı minare arasuıa gerilen ipler üzerine elektrik ampulleriy- le yazılan yazı ya da yapılan resim... Trabzon'un Sürrae- ne ilçesine özgü bir cins peynir. 9/ Kenar süsü... Bal, yo- ğurt gibi şeyler koymaya yarar tahta kova.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle