Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 2000 ÇABŞAMBA
14 J. U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr
Tiyatro izleyicide düş gücüyaratr'
Panelde kültürler arası etldleşimintiyatroyakattıklan ve olumsuz sonuçları tartışıldı
KültürServisi-Tıyatronun ya-
bancı küKürlerin öğelerini kullan-
rnası, bu sanat dalına ne kanyor?
Küitürler arası alışvenşın tıyat-
roya kattıklan nelerdir? Farklı
kültürierin, birbirlerinin tiyatro
geleneğinden etkilenmesi olum-
lu sonuçlar doğuruyor mu?
AKM'de, yapılan 'Tivatroda Kül-
tüner Arası Etkflesün' başlıklı
panelde bu tür sorulann irdelen-
mesı yoluna gidildi. Istanbul Dev-
let Tıyatrosu ve tO Tiyatro Bö-
lümü'nün, Istanbul Goethe Ens-
titüsü'nün katkılanyla gerçek-
leştırildi.
Berlin Hür Üniversitesi'nden
Prof Dr Erika Fischer-Lichte,
İÜ Tiyatro Bölümü'nden Doç.
Dr. Dikmen Gürüa Devlet Tiyat-
rosu oyuncusu Dr. Okday Koru-
nan, Münih Üniversitesrnden
Prof. Dr. Bernd Sucher, AÜ
DTCF Tiyatro Bölümü'nden
Prof Dr. Sevda Şener, Köln Üni-
versıtesi'nden Prof. Dr. Zehra
İpşiroğhı'nun katıldıklan pane-
lin başkanlığını ve açılış konuş-
masını tÜ Tiyatro Bölümü'nden
Dr. Hasibe Kalkan Kocabay yap-
h.
Panelın yabancı konuklanna,
tıyatroda kültürler arası etkile-
şimden ne anladıklan sonısunu
yönelttık.
ERIKA FISCHER-UCHTE-
Kültürler arası etkileşim yerine
kültürler arası değışim kavramı-
Paneie Sevda Şener, Oktay Konınan, Zehra tpşiroğlu, Hasibe Kalkan, Bernd Sucher, Dikmen Gûrün ve Erika Fischer-Lichte kaükhlar.
nı kullanmayı yeğliyorum. Kav-
ramdan, başka kültürlerin tiyat-
rolanndan yararlanmayı; sahne-
leme, oyunculuk üslubu, kostüm
vb. birtakım tekniklerin alınma-
sını anlıyonım.
Tıyatroda kültürel değişim, bir
ülkenin kendi kültürünü zengin-
leştirmeyi sağlıyor. Tiyatro, fark-
lı kültürlerden etkilenerek günü-
müze gelmiştir. Ancak bu du-
rum, 70'li yıllarda büyük bir hız
kazandı. Hemen her kültürde
böylesine birahşveriş söz konu-
su oldu. Hareket, bazı kültürie-
rin kendisini çok hızlı moderni-
ze etmesıne dayanıyordu. Her
kültür kendi içinde çok güçlü.
Başka kültürlerden etkılense,
öğeler alsa bıle her zaman ken-
di kültürünün bir parçası halıne
getinyor. Onun ıçın genel bir kül-
tür söz konusu olamaz.
BERND SUCHER - Kültür-
ler arası tiyatrodan şunu anlarru-
yonım. Japon ya da Çin tiyatro-
sunun iyi olup olmadığını değer-
lendırecek bir merci değilim.
Ama şuna kesinlikle karşıyım.
Bir şekilde taklıt ya da özenme
yoluyla başka kültürleri kullan-
mayı yanlış buluyorum. Ariane
Mnouchkine'in Japon geleneğı-
ni alıpShakespeareoyunu çıkar-
ması buna verebıleceğım iyi bir
örnek. Japonya'ya ait bir öykü-
yü alıp Japonca sunmak çok an-
lamlı geliyor bana. Ömeğin, Fa-
ust'takı Gretchen'i oyunda, gey-
şa olarak ele almanın öyküye ne
kattığını anlamıyorum. Katacak
bir şey varsa, bir ülkenin kendi
kültüründeki öyküyü alıp o dili
sunmak gerekir diye düşünüyo-
nım. Yönetmenin düş gücüne
karşı değilim.
Örneğin benim en çok beğen-
diğim yapımlar, Feter Brook'a
aıt Onun yaptığı bir oyunun hıç-
bır zaman nerde geçtiğinı bile-
mezsiniz. Bu ızleyicinin düş gü-
cüne bırakılmışnr. Düş gücünü
göstermek sinemamn işidir. Iz-
leyıcının kafasında düş gücünü
yaratmak ise tiyatronun işidir.
Esas iyi tiyatro böyle yapılır. Al-
man tıyatrosu dışında Fransız ve
lngilız tiyatro alanlannı tanıyo-
rum. Birtiyatroyutanıyabilmem
için bütün şifrelerini bilmem ge-
rekir. Çok iyi tanıdığım, kültür
kodlannı bildiğim bir üyatro üze-
rine eleşriri getirebilirim.
Dikmen Gürün konuşmasın-
da, konuyla ilgili olarak Avig-
non Festivali projesi, 'The-
orem'den örnek verdi. Projenın
amacının, Avrupa'nın batısı ile
bir dönemin demirperde ülkele-
ri arasında, tiyatro alarunda ile-
rişim kurma olarak açıkladı: "Tî-
yatroiar, sanatçılar hangi denge-
leriçinde, nasıl buluşacaknr? Bu
sağtiklı bir buluşma nudır?' Bır-
lıkte ne yapabüınz' tsıvn mı,yok-
sa bir kültürün diğerini bssDrma-
ya çahşması mı? Bunu zaman
gösterecek-." Geçen yıl, Yunan
Attis Tiyatrosu ile Türk tiyatro-
culann ortak çalışması olan 'He-
rakles Üçlemesi' adlı oyunun da
bu konuda atılmış bir adım oldu-
ğunu söyledi. "Yüzûmûzü keo>
dimizedöoersek: Zengm birknl-
türelyapıya sabibiz ama bundan
yeterince yararlanıyor muyuz?
Bırdkın düırvaya açümajı kendi
kültürel geçmişünizk hesaplaşı-
yormuyuz? ZengpmAnadohı mit-
leri,ritûeler,sevirlikoyıınlarade-
ta kendi kaderterine terk edil-
miş.''
Gürün, Roma'da yapılan, Ak-
deniz ülkeleri tiyatrolan arasın-
da ıletişim arayışlanmn tartışıl-
dığı MEDA toplanösma, Akde-
nizli nüfusun yoğun olduğu Al-
manya ve HoUanda'mn da ka-
tıldığuu belirtti. Buülkelerde ya-
şayan ikinci ve üçüncü kuşak
Türklerin tiyatro ve sahne sanat-
lanna yoğun ilgisinden ve verdık-
leri uğraştan söz etti. 2. MEDA
toplanösınm, bu yıl tstanbul'da
düzenleneceği haberinı verdi.
Sevda Şener, kültürler arası ti-
yatro bağlarrunda, Brecht'in epik
tiyatrosundan etkilenerek Türk ti-
yatrosuna yenilikler getiren ti-
yatro adamı Hg
Mim Taner'den ör-
nekler verdi.
Zehra Ipşiroğlu, Köln Üniver-
sitesi'nde, ikinci üçüncü kuşak
Türk öğrencilerle yapılan eğı-
tımde tiyatro çalışmalannın ya-
m stra yönetmen Roberto Ciuffi
ile gerçekleştirilecek tpek Yolu
projesınden söz etti.
S l n e m a O y u n c u l a r ı D e r n e ğ l
Ödiifler 'Üçüncii Sayfa'ya
Kültür Servisi- Çağ-
daş Sinema Chıınculan
Derneği-ÇASÖD, Gele-
neksel Oyuncu ödüllen-
nı Pera Palas'ta düzen-
lenen bır törenle açıkla-
dı ZekiDetnirkubuz'un
yönettığı 'Üçüncü Say-
fa"dakı rolüyle Başak
Köklükaya 'en iyi kadın
ojTincu ödülü'nün sahi-
bi olurken aynı filmde-
ki rolüyle Ruhi San 'en
ıyı erkek oyuncu ödü-
lü'ne layık görüldü.
Köy-Tür'ün sponsor-
luğunu üstlendığı gece-
de, ÇASOD Başkanı
Rutkay Aziz; Handan İpekçi, Engin Ayca, Vecdi Sa-
yar. Doç. Selahartin Yddız ve Aytaç Arman'dan olu-
şanjünnın, 1999 yılı içerisinde gösterime giren 14 Türk
fılmındekı oyunculann performanslannı değerlendir-
dığini belirtti. Törende aynca Türk sinemasının usta
yönetmeni Lütfı Ömer Akad'a 'emek onur ödülü'
venldi. Olumsuz hava koşullan nedeniyle törene ka-
Ruhi San, en iyi erkek oyuncu ödühıne layık görüidü.
Yeşim L'staoğlu Nevruz Baz'ın yerine ödülü akü.
tılamayan Akad'ın ödü-
lünü Kültür Bakanı Is-
temihan Talay, AüfYıl-
maz'a verdi.
Jürı Başkanı Vecdi
Sayar'ın ödülleri açık-
ladığı gecede, en iyi
oyuncu ödülünün yanı
sıra Ye^m Ustaoğfu'nun
yönettiğı Güneşe Y<A-
culukfilmindesergile-
dığı yalın ve ölçülü
oyunculuk nedeniyle
Nevruz Baz'a ve Fer-
zan Ozpetek'in Harem
Suare filmmdekı usta-
lıklı yorumu nedeniyle
Avia AJgana jüri özel
ödülü verildi. Hasta olduğu gerekçesiyle törene kan-
lamayan Başak Köklükaya'mn yerine ödülü Savaş
Yurttaş aldı. Daha önce Antalya ve Adana Filnı Fes-
tivalleri' nde' umut veren erkek oyuncu' ödülünü alan
ve ilk defa 'en iyi erkek oyuncu' ödülüne sahip olan
Ruhi San ise inandıklan bir şeyi insanlara sevdırdık-
leri için çok mutlu olduğunu ifade etti.
7 eski tiyatro genel müdürü birlikte ortak bildiri hazırladı
'Bakanlık kurumdan elini çeksin'
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - Cumhuriyet tari-
hınde ilk kez Devlet Tiyatrola-
n'nın 7 eski genel müdürü bir ara-
ya gelerek, ortak bir bildiri hazır-
ladılar. Müdürler, kuruma "mü-
dahaketmekk" suçladıklan Kül-
tür Bakanlığf nın Devlet Tiyatro-
lan'nın içinden elini çekmesini ve
200'e yakın sanatçı hakkrnda sür-
dürülen soruşturmalann durdu-
rulmastnı isterken "Bu teröre son
verilmesini talep ediyoruz" dedi-
ler.
Devlet Tiyatrolan'nın eski ge-
nel müdürleri Turgut Ozakman,
Ergin Orbe>; Yücd Erten,Mehmet
Ege. Bozkurt Kuruç, Lemi Bilgin
bir araya geldıler. Toplantıda ha-
zu"lanan metne eski Genel Müdür
Raik Alnıaçık da imza atn. Açık-
lamada. Devlet Tiyatrolan'm son
yıllarda "sarsan,örseleyen,sanat-
çuann büyük böiümünü mutsuz
eden" sorunun Kültür Bakanlı-
ğı'nın kuruma doğrudan ya da do-
laylı olarak sık sık müdahale etme-
sınden kaynaklandığı belırtüırken,
Devlet Tiyatrolan'mn tüzelkişili-
ği bulunduğuna ve "bağfi" değıl,
"ilgüi" bir kurulus olduguna işa-
ret edildr "Ama kültür bakanlan
kaç zamandır, Devlet Tiyatrola-
n'nı doğrudan kendisine bağtı bir
genel müdüriük gibi görüyor ve
eliniDevletTiyatrolan'nıniçinden
çekmiyvr. O kadar ki genel mü-
dürlüğe bağh tiyatro müdürlerini.
hatta idari kademedetd şefleri bi-
tedeğiştnTyonverkrinetavmvapı-
yor ya da yapürryor. Sık sık genel
müdürierdegtjiyor. Hep birfflrte ta-
nığız. Bu tür yasa, töre ve sanat dı-
şı müdahaleler, tiyatroyu ilerlet-
memiş, tersine tiyatrolarda düzen-
sizük, istikrarsıznk, huzursuztuk
ve mutsuzluk yaratnuşör."
Bakanhğm Devlet Tiyatrola-
n 'nın içinden elini çekmesini, ya-
saya ve tiyatro sanatına saygı gös-
termesini talep edilen açıklamada,
"DevletTîyatrolan'na bâkünkıtan-
mak istenen zinniyet ve tutumun,
günün Devlet Ti\atrolan yöneti-
mi taranndan mevcut yasanın çtğ-
nenmesipahasma, sempatiyie kar-
şdanmasmıda onaylanuyoruz" gö-
rüşü kaydedildi.
Aynca bakanlık ve yönetime,
"yönetiten elemanlann çoğunlu-
ğunun sanatçılar, Devlet Tiyatro-
lan' nın da birsanat kunımu oldu-
ğu" anımsatılarak, kurumun daha
anlayış ve özenle yönetılmesi ge-
rektigi ve cezanm akla en son gel-
mesi gereken bır önlem olduğu
vurgulandı. 'Devlet Tiyatrolan'nın
gekceği ve esenüği icinjbu anlam-
sız, yararsız, sonuçsuz soruştur-
malann durdurubnasuu, bu terö-
re son verilmesi' ıstendi.
Venedik'te karnaval
coşkusu sona erdiKültür Servisi - Şatafatlı kostümleri, ifa-
deleriyle büyüleyen maskeleri, sınırsız ve sa-
vurgan eğlenceleriyle ünlü Venedik Karna-
valı, bu yıl 25 Şubat-7 Mart tarihleri arasın-
da gerçekleştirildi. Dün sona eren karna-
valda, yeni binyıl nedeniyle düzenlenen özel
eğlenceler yer aldı.
Aynı yaşta olduğu Avrupa kentlerinden,
tarihi ve konuınu bakımından aynlan, fan-
teziler şehri Venedik, bugünü ve geleceğiy-
le de karnavahn temasıydı. 10 bm yabancı
turistin en göstenşlı ohnak için birbırleriy-
le yanştığı geleneksel karnavahn tarihi yak-
laşık 1000 yıl öncesine dayamyor.
Venediklilerin düş gücü ve yaraücılığı
yanmda atmosferi ile de anılann ve arzula-
nn buluştuğu kent olma özelliğini asırlar-
dır koruyor, rüyalar şehri... Karnaval ile Ve-
nedik'in sokaklanna, evlerine sinmiş olan
geçmişin izleri, renkh' giysiler içmde gezi-
nen gizli yüzlenn coşkusuyla yemden ha-
yat buluyor.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Yazar-Yayıncı-Dağıtıcı-
Kltapçı-Okur
Geçen haftaki yazım beklemediğim bir ilgiyle kar-
şılandı. Kıtabevlennden yana dertli okurlann yanı sı-
ra yazarfar, yayıncılar da arayarak konuya ilişkin gö-
rüşlerini dile getirdiler.
Sorunun temelinde bence, yayıncılık sektörünün
farklı birimlerini oluşturanlann, kendilerini ötekilerden
ayn sayıp tek başına varoluş ya da kazanç çabası-
na yönelmeleri yatıyor.
Yayıncılık sektörünün beş temel unsuru var Ya-
zar, yayıncı, dağıtıcı, kitapçı ve okurlar. Bu beş un-
sur birbirlenne organik olarak bağh. Biri olmadan
ötekilerin yaşama olanağı yok.
Buna karşın bu beş unsurun, birbirlerinin yaşama
koşulu olduklannın bilincinde davranabıldıklerinı söy-
lemek zor. işbırliği olması gereken alanlarda çıkar ça-
tışmalannın rekabetı gözleniyor.
Yazarlardan başlarsak, yayınevinden hoşnut ya-
zarsayısı çok azdır. Çoğu yazar, yayınevinin kitabıy-
la yeterince ilgilenmediğinden başlayıp, yayına ha-
zırtamadan basıma, tanıtımdan dağıtım ve alacak-
lanna dek yakınmalar sıralayacaktır.
Yayıncı için yazar ya da çevirmen kendisine bası-
lacak kitabı sağlayan kimsedir. Satılacak kıtap geti-
riyorsa "iyi", satılmayacak kitap getiriyorsa "kö-
tü "dür. Kitabı teslim ettıkten sonra hiç ortada görün-
mese daha iyi olur!
Kitap basıldıktan sonra yayıncının bütün ilgisi sa-
tışa döner. Dağıtcılar basılan kitaptan kaçar tane ala-
caklardır? Karşılığında alınacak senet ya da çekler,
vadeleri geldiklerinde ödenebilecek midir?
Yeni çıkan kitabın özellikleri fakslaıia dağıtıcılara
duyurulur.
Dağıtıcılar, kitabı yayınevinden alıp kıtabevlerine
götüren kuruluşlardır. Bu iş için kitabın kapak fıyatı-
nın genellikle yüzde 15'ıni alırlar. Dağıtıcı için zorluk
şuradadır: Yayınevinden aldığı kitabın parasını üç-
dört ay sonra ödemek zorundadır. Oysa kitabı gö-
türüp dağıttığı kitabevinin, üç-dört ay sonra .aynı
ödemeyı kendisine yapacağından emin değildir. Çün-
kü yayıncılık sektöründe nedense günu gelen borç-
lann gününde ödenmesi yaygın bir alışkanlık değil-
dir. Dağıtıcı Istanbul'da, kitapçı Anadolu'dadır. Kita-
bevi ödemezse ne olur? Yeni kitap alamaz. Ondan
alamazsa başkasından aiır.
Bu nedenle ışı kıtap dağıtmak olan dağıtıcı, daha
baştan yayınevinin çıkardığı kıtaba bakmakta, sata-
cağına aklı yatarsa almakta, satamayacağını düşün-
düğü kitabı ise almamaktadır.
Bu kez dağıtıcı, yayınevinden aldığı kitabın özet-
liklerini belirten bilgilen faksla kitabevlerine duyurur.
Kitabevleri de yeni çıkan kitaplann duyurulduğu
fakslara bakar, satılacağını düşündüğünü ısmarlar,
satılmayacağına düşündüğünü kapısından içeri sok-
maz. Geçen haftaki yazım üzerine arayan bir oku-
runsöylediği gıbi, ünlü kıtabevlerinın "havaalanlann-
daki gazete-dergı satan büfelerden farklannın kal-
mayışı" bundandır.
Okurun yeni çıkan kitaplardan ya ilanlar ya da ga-
zete ve dergilerde çıkan tanıtım-değini yazılanndan
haberi olur. Kitabevı raflannda yeni çıkan kitaplan tz-;
leyebilme olanağı yoktur. istediği kitabı edinebilmek
için kitabevlerine gkJip sorduğunda, "dağıtıcı getir-
medi" yanıtını alır. Dağıtıcıya gittiğinde, "yay/new
göndermedi" denir. Bu arada yazar da kitabevle-
rinde kitabını aramaya çıkar ve o da okurun aldığı
yanıtlan alır, üstelik bunlara inanıp yayıncısına kızar,
kitabımı niye dağıtmıyor diye.
Bu süreçte çok sıkılan Aziz Nesin, Yaşar Kemal
gibi kimi ünlü yazarianmız, geçmışte kendi kitapla-
nnı kendilerinin bastıklan yayınevleri kumnuşlar, an-
cak bu da çözüm olamamıştır.
Bütün bu karmaşık ilişkiler, yıllardır yazan da, ya-
yıncıyı da, dağıtıcıyı da, kitapçıyı da, okuru da ca-
nından bezdirmiştir.
Küçük, günlük çıkarlar üzerine kurulan bütün iliş-
kiler gibi yayın sektörünün ıçindeki bu ilişkiler de te-
melden anlayış değişikliğıne gidilmediği sürece sü-
rüp gidecektir.
Aynı sektörün dallan olan bırimler, bırbirierini güç-
lendirdikçe kendilerinin de daha güçleneceğini birgün
elbet anlayacaklar.
Yıllardır söylerim, TÜYAP kitap fuariannın bunca
ilgi çekmesi, sayılan yüz binlerie açıklanan okurlann
hücumuna uğramasının tek temel nedeni vardır:
Okur, kitapçıda hiçbirzaman bulamadığı kitaplan, ya-
yınevlerinin bütün kitaplanyla yer aldığı TUYAP'ta
bulabilmektedir. Yoksa niye o binlerce kişinin arasın-
da kitap alacağım diye itiş kakış içine girsin?
7. Avrupa Caz Festivali
sonaeriyor
• IZMtR (AA) - Izmir Kültür Sanat ve Eğrtim
Vakfi tarafindan düzenJenen '7. Avrupa Caz
Festivali', George Gruntz Concert Jazz Band ve
Burhan Öçal'ın bugün verecekleri konserle sona
erecek. Orkestra caznıın Avrupa'da öncüsü olan
George Gruntz, farklı kültürlenn müzisyenleriyle
çahşıyor. Öu yıldan ben, 'türler arasında ritim
dağarcığının en etkin ısmı' olarak mtelendınler
Burhan Öçal ile çahşan Gruntz, Türk müziğini
farklı ve ilginç buluyor. 'Aşk Makinesı' adım
verdiği orkestrası ile çok sayıda ülkede konser veren
Gruntz, orkestranm piyanist ve şefliğinı yapıyor.
B o j a n Z Q u a r t e t , T ü r k , Y u g o s l a v v e S l a v e z g i l e r i n i m o d e r n c a z l a b i r l e ş t i r i y o r K U L T U R # ç i z t K
'Müuldegücü, öfkeyi, boşkoldmyıgösteriyoruz'
K A M İ L M A S A R A C I
BARIŞ BEHRAMOĞLU
Balkanlann folklorik müziğiyle
cazı bir araya getiren Bojan Z Qur-
tet topluluğunun piyanisti Bojan
Zutfikarpasic, Fransız Kültür Mer-
kezı'nde konser verdi.
Balkanlar'da ve dünyanm dört
bir tarafında yaşanan savaşlara tep-
ki olarak müziğı ve kültür kardeş-
liğini öne çıkanyor Bojan Z Qu-
artet. Doğaçlama çaldıklan par-
çalarda Türk, Yugoslav ve Slav
ezgilerini 'modern' cazla birleş-
tırerek, müzığin, msanlar arasuı-
daki banşçıl Uişkileri pekıştirme-
suun altını çiziyor.
"Bana öyle gehyor ki insanla-
ra siyaset adamlarnun tam tersi-
ne rybikv'apıyoruz. Güzel bir dün-
yadayaşıyonız. Tekhatamız'ka-
na kan dışe diş' yöntemini kul-
lanmamm söyteyen ban' çağdışı insan-
lara' inanmak. Müzikinsanlarla bir fle-
fiym laınrtamm «aghynr 'sanılanın fam
tersine sırfgüzel şeyleri de göstermiyor.
Sahnedeyken o günün siyasi ve toplum-
sal çanşmalannı da dillendirryoruz. Gü-
cü, öfkeyi,başkakunyı buyöntemlegös-
termej'e çanşryoruz.'*
Metodi, ritim ve doğaçlama
1968 'de Belgrad'da doğan ve Çankı-
n kökenli bir Yugoslav aileden gelen Zul-
fikarpasıc, Belgrad'da yaşadığı dönem-
lerde folklorik müzikten nefret edıyor-
muş:" Bize ait,köklerimizden gelen tür-
küleri ve ezgileri, bo>alı saçlarrv la ses-
lendiren sartacılar vardı ve özgün mü-
ziğı mah\ edr>T)rlanh. Bu benim'iyi mü-
zık' anla>TŞuna tamamen ters dûşûyor-
du. Fakat askertiğe gittiğünde aal gele-
neksel Balkan müziğini ve zengin re-
pertuvannı keşfertim."
1988'de Fransa'ya giden Bojan Zul-
fîkarpasic, avangard Fransız cazıyla ta-
nışma fırsatıru bulmuş. Daha önce Knd-
si Erguner'le çalışarak, sanatçının re-
pertuvanndaki Tanburi Cemil Bey'in
yapıtlannı kendi grubunun repertuva-
nna aldı. Türk ezgilerini cazla birleşti-
ren Zulfıkarpasic, bu bileşimin nede-
nini şöyle açıklıyor:" Cazla geleneksel
ezgflerin birarayagetirflmesi kendffiğin-
den oluşuyor. Bunu şöyle acıklayabübiz:
Üç önenüı özellik bir arada, \*ani melo-
di, ritim ve doğaçlama. Klasik Osman-
h müziği de tamamıyla doğaçlamadan
oluşuyor. Kâğrtüzerinde görünenle,yo-
rumlanan ezgi arasında çok büyük fark
var. Notalar sadece bir anahtar görevin-
de kuuanıhyor. Vurgular, iniş çıkışlar -
ki buna diksiyon da diyebfliriz- hiç biri
kâğıt üzerinde yazıh değü. Mesela tak-
simdenilen müzikrümüyiedoğaçlama.
Bu özgün ve bir ülkenin kültürünü İçin-
de banndıran melodiler, kendiliğinden
cazlabiruyumiçerisindebütünleşiyor.''
Yugoslav piyanistin Bojan Z grubuy-
la 'Bojan Z Quartet\ 'Yopla' ve 'Ko-
reni' adında üç ve dokuz ayn grupla da
'Caravanserail' (Kervansaray), 'Tur-
kish Blend' (Türk kanşımlan), 'Impro
Primo', 'An Indian's Week' (Bır Hınt
Haftası), 'Mas Nomad', 'Dockings'
(Rıhtımlar), 'Instant Blue' (Derm Ma-
vi), 'Maghreb & Friends' (Magreb ve
Arkadaşlan) ve 'Mosak Man' (Moza-
ik Adam) ısirnli albümleri var. Aynca
'Ivanov' adh oyunun müziklerini yap-
ü. Afrika müziğinin gelişiminı izleye-
rek, blues ve caz'm derinliklerine uıen
ve soyadı Zulfikar Paşa'dan gelen Zul-
fikarpasic, Balkan, Türk ve diğer öz-
gün müziklerin cazın içinde büyük yer
tuttuğunu ama popüler müzik bunu sö-
mürdüğü için çoğu insanın bu kaynaş-
mayı reddettiğini vurguluyor.