25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2000 CÜMARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Laikliğe ve Hukuk Devletine Saygısızlık... M. Iskender ÖZTURANLI PENCERE E rbakan, 1969 tarihinde bağımsız milletvekili olarak Konya'dan Pariamento'ya girmiş, 26 Ocak 1970 tarihinde de "Müli Nizam Partisi"ni kurmuştur. 0 güalerde "BLrim temel prensibimiz Baühlaşmak degfl, tslamiyete dönmektir" biçiminde konuşmakta, "Anayasayıdin knraHanna göre değiştireceğiz" gıbi tutnceler kullanmaktadır. Bu nedenle ülkemizin tum gericileri ve şeriatçılan kendisini desteklemeye başlamıştır. Ne var k i t u parti 20 Mayıs 1971 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce kapaülmıştır. Onun ycrine kurdugu «Milli Selamet Plartisi" 1974'te CHP'nin iktidar ortağı olmuştur. Erbakan başbakan yardımcısıdır. Sayın Ecevit o yıllarda bunun "siyasal bir yanılgr olduğunu söyleyerek ortaklığı bozmuştur. Arkasından Demirel'in başkanlığında kurulan 1. ve 2. Milliyetçi Cephe hükümetlerinde Erbakan, yeniden başbakan yardımcısı olmuştur. Ve bu iktidarlar Türkiye'yi 1980 darbesine götürmuştur. Necmettin Erbakan, Milli Selamet Partisi Genel Başkanfdır. 5 Aralık 1977'de yapılan yerel seçimier sırasındaTCY'nin 163.maddesikapsamınagiren birsuç işlemiştir. Siyasal iktidar, hiç vakit geçirmeden Partiler Yasası'nın 111. maddesini değiştirerek Erbakan'ı kurtarmışrır. O günlerde Erbakan, "Önce beni kurtann, sonra 141 ve 142'yi değistiririz" biçiminde konuşmaktadır. tş pazarlığa dökülmüş; hukuk, erdem, ahlak kavramlan satışaçıkartılmıştır. "Yasalarm geneUigJ" kuralı hiçe sayılarak, Erbakan içın yasa değiştirilmiştir. Kamuoyu haklı olarak bu yasaya "Erbakan'ı Kurtarma YasasT adını vermışt!T. Bu olaydan 22 yıl sonra tarihten ibret almasmı bilmeyen siyaset adamlanmız, aynı oyunu bir kez daha oynamaya kalkışrruşlar, Fazilet Partisi'nin "Tahkim Yasası"na destek vermesi koşulu ile Ağustos 1999'da Erbakan ve arkadaşlannı bagımsız milletvekili olarak Meclis'e sokmak istemişlerdir. Siyasal Partiler Yasası'nın 95. maddesinden "mflletvekilliği için aday olamazlar" tümcesini çıkararak amaçlanna ulaşacaklannı sanmışlardır. Ama yanılmışlardır. Anayasanın kurallan bellidir: "Din ve mezhep aynmı yapdarak yeni bir devlet düzenj kurulamaz." (m. 14) "Devtetin sosyai, siyasal ve hukuksal düzeni din kurallanna göre degiştirilemez." (m. 24) Aynca laiklik, Türkiye Cumhuriyeti 'nin temel taşı ve değişmez ilkesidir. Laiklik aleyhine işlenen suçlar, "devietfn ülkesi ve miüetiyle böiflnmez bütünlüğünü bozmak" amacmı içermekte ve eylem suçu sayılmaktadır. Çünkü böylesi davranışlar, düşünce açıklaması değil, düşüncenin eyleme dönüşmesidir. Kışkırtıcı eylem niteliğindedir. Bilındiğı gibi anayasa rüm öteki yasalann ustündedir ve bir uygulama yasasıdır. Anayasa hükümleri "vasama, yüriitme ve yargı organlannı, idare makamlanm, diğer kurulus ve kişfleri baglayan" kurallarbütünüdur. (m. 11) Yüksek Mahkeme, Anayasanın 69. maddesine dayanarak Erbakan ve arkadaşlanna beş yıl sureyle siyaseti yasaklamıştır. Daha doğrusu bu kişiler siyasal bakımdan beş yıla hüküm giymişlerdir. Suçlan laikliğe aykın davranmak, devletin laik temellerini yıkmaya kalkışmaktır. Anayasanın 3,4,14 ve 24. maddeleriyle ilgilidir. 87. maddede ise "14. maddedeid eylemJerden ötürii hüküm giyenleri TBMM'nin affedemeyeceğj" yazılıdır Erbakan ve arkadaşlan, bu nitelikte bir suç işlemişlerdir. Haklannda çeşitli ceza davalan da acılmıştır. Bu davalardan biri 10 Mart 2000 tarihinde sonuçlanmış ve Erbakan Diyarbakır DGM'ce TCY'nin 312/2. maddesi gereğince bir yıl süreyle hapis cezasına çarptınlmışnr. Bu suç, Erbakan'ı politikadan alıkoyacak niteliktedir. Karar, Yargıtay'ca onaylanacak olursa, yaşam boyunca siyaset yapamayacak demektir. Anayasamn 14. ve 87. maddelerini savunmak olanaksızdır. Çünkü bu maddeler düşünceyi suç saydığı ve bağışlanmasını da engelledigi için çağdaşhğa ve uygarlığa aykındır. 1961 Anayasası'nda bulunmayan bu maddelerin bugüne değin yürürlükten kaldınlmaması büyük bir yanılgıdır. Ne var ki anayasa değiştirilmeden Erbakan ve arkadaşlannın gizli birpazarlık sonucunda bagışlanmak istenmesi daha büyük yanılgıdır. Siyasal Partiler Yasası'nda yapılan 1999 düzenlemesi, hukuka ve anayasaya aykındır. Daha açık bir deyişle, "hukuka karşı hile, anayasaya karjı aldatnuca"dır. Anayasaya göre bağışlanması olanaksız kişüeri, başka bir yasa ile bağışlamaya çalışmaktır. Yapılacak şey, önce anayasaıun 14. ve 87. maddelerini değiştirmek, ondan sonra Siyasal Partiler Yasasf nda değişiklik yapmaktır. Kaldı ki büyük Atatürk'ün çok doğnı belirlemesiyle söyleyecek olursak, laiklik karşıtı davranışlar, "Türk ulusunun bağnna saplanmak istenen zehirü bir hancerdir". Ve bu suçlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini yıkmayı amaçladığı için, düşünce suçu değil, eylem suçu sayılmaktadır. Bu suçlara ödün vermek, laik cumhuriyetten vazgeçmek demektir. Aynca 95. maddenin yeni yazılış biçimine göre de sözü edilen kişiler bağımsız milletvekili olamazlardı. Bilindiği gibi bu maddeden "mflJervekiffiği için aday olamazlar" rümcesi çıkanlmıştı. Çıkanlmıştı, ama maddede "beş yıl süreyle bir başka partinin kunıcusu, üyesi, yönetkis ve denetkasi oiamayacaklarT belirtildiğine ve "bir siyasal partiden aday gösterüemeyecekleri" vurgulandığına göre, bagımsız aday olabilirler miydi hiç? Bir kişiye parti üyeliğini bile çok gören anayasa yapımcısı, millervekilliğıni bağışlarmıydı ona? Bağışlarsa, getirilen yasağın anlamı kalır mıydı? Anayasanın ve Anayasa Mahkeme si'nin onuru zedelenmez miydi? Böyle bir uygulama hukukla ve mantıkla bağdaşır mıydı? Bu nedenlerle de Erbakan ve arkadaşlan beş yıllannı tamamlamadan milletvekili adayı olamazlardı. Milletvekilliği siyasal bir ugraşti. Bu gerçeği gizlemeye, gözleri boyamaya kalkışmak, aymazlıktan başka bir şey değildi. Bu tartışmalar artık geride kalmıştır. Yargı devreye girmiş ve bu konuda noktayı koymuştur. Yargıtay'ın karan onaylaması halinde siyaset kapılan Erbakan'a kapatılacaktır. Kapatılacaktır, ama siyasal iktidarlann Erbakan'ı yeniden kurtarmaya kalkışmayacaklannı kimse söyleyemez. Nitekim Sayın Ecevit, vakit geçirmeden "biryıJ ceza alan bir kişinin \ aşam boyıı sryasetten yoksun bırakılama>acagını" vurgulamaktadır. Demirel de aynı düşüncede olduğunu söylemiştir. Bu nedenle bugüne değin 'devrimci cumhuriyetten verilen ödünler yetmiyormuş gibi bu ikili şimdi de laik cumhuriyet karşıtlanna yeni bir ödün vermeye hazırlanmaktadır. Ne yazık ki bu madde ile cezalandınlan bir kişinin, iyi hale dönüşmesi ve pişmanlık duyması durumunda, belirli bir süre sonra bağışlanabtleceği yolunda yasalanmızda yargılar bulunduğunun, yaşam boyu yasaklı kalması ya da kalmaması o kişinin kendi elinde olduğunun bilincinde değillerdir. Hoşgörü doğanın bir yasasıdır. Ne var ki hoşgörülü olmak, laik cumhuriyetten ödün vermeyi gerektirmez. Böylesine birdavranış, cumhuriyeti tehlikeye atmak demektir. Nitekim Erbakan'ın bağışlanması yanında şimdi de hoşgörü adına laik cumhuriyetten bir ödün daha verilmekte, Fazilet Partisi kurtanlmaya çalışılmaktadır. Haürlanacağı üzere, Siyasal Partiler Yasası değiştirilirken, 95. madde ile birlikte 103. madde de değiştirilmiş, "laik cumhuriyete aykın davranışiann odağı olma" durumu yumuşatılmış ve parti kapatma zorlaştınlmışrır. Milli Nizam, Milli Selamet ve Refah partilerini laikliğe aykın davranışlanyla kapattıran Erbakan, dışandan verdiği komutlarla Fazilet Partisi'ni de kaparılma noktasına getirmiştir. Cumhuriyet Başsavcısı Sayın VuralSavaş,bu parti hakkjnda açtığı davada 103. maddede yapılan değişikliğin anayasanın 69. maddesine aykınlığı nedeniyle iptalini istemiştir. Ne var ki siyasal iktidar, 5 artı 5 formülü ile Demirel'in yeniden seçilmesini amaçlarken, anayasanın 69. maddesini de Siyasal Partiler Yasası'na uydurmaya çalışmaktadır. Böyle bir düzenleme I2EyIülrejiminin geri getiribnesinden başka bir şeydeğildir. Nasıl o yıllarda, önce anayasaya aykın yasalar çıkanlmış, bu yasalann anayasa ile çelişmesi halinde anayasa yargısı ortadan kaldınlarak, çıkanlan yasalar anayasa yargısı sayılmışsa, şimdi de önce yasa değiştirilmekte, daha sonra anayasa bu yasaya uydurulmaya çalışılmaktadır. Bu yanlış tutumdan vazgeçilmelidir. Anayasa yasalara değil, yasalar anayasaya uygun hale getirilmelidir. Hukukun gereği budur. Başka türlüsü, hukuku ve hukuk devleti kavramını hiçe saymaktır. Kaldı ki böyle bir değişiklik, Fazilet Partisi hakkındaaçıIan kapatma davasını etkileyecek niteliktedir. Ve karar aşamasında yargıya müdahaleden başka bir şey değildir. Bu nedenle de sakıncalıdır. Hukuk, bir ulusun yaşayan hak anlayışıdır. Parlamentolann görevi bu hak anlayışı doğrultusunda "yasalann geneU^i*' kuralına uyarak genel nitelikte yasalar çıkarmaktır. Türlü pazarlıklar sonucunda yasa yapmak, kişiler için anayasayı zorlamak değildir. Ne var ki ülkemizde hukukun bu çok önemli kuralı hiçe sayılmakta, 1977ve 1999'da nasıl Erbakan için yasa değiştirildiyse, şimdi de Demirel için anayasa değiştirilmek istenmektedir. Ama nasıl o günlerde çıkanlan yasaya "Erbakan'ı Kurtarma Yasası" adı verildiyse, şimdıki anayasa değişikliğine de hiç kuşkusuz, "Demirel'i Seçtirme Anayasaa" denilecektir. Böylesine davranışlar karşısında hukuk devletini ve laikliği savunmak hepimizin görevidir. Bütün RenkJer Kirlenirken... Cum"nuriyet'in çalışanlannı gazeteye ortak ettikten sonra okurlanna açılımı projesi bir soru cümbüşünü de başlattı... Soru üzerine soru... Bir CUMOK dedi ki: İyi de Cumhuriyet okuhannda para ne gezer?.. Herkesin aklında fikrinde bir yanılgı var. Sanılıyor ki Cumhuriyet okuru yalnız yoksul işçi, fakir gecekondulu, ay başını zor getiren öğretmen, iki yakasını bir araya getiremeyen emekliden oluşuyor. Oysa gerçek bu değil!.. Cumhuriyet büyük kentlerin varsıl kesimlerinde satan bir gazete.'.. Üstelik yapılan tüm araştırmalara göre bir Cumhuriyet'i 56 kişi okuyor... CUMOK'a dedim ki: Cumhuriyet okuru işçi de olabilir, patron da; öğretmen de olabilir, öğrenci de; diplomasız da olabilir, üniversite profesörü de; parasız da olabilir, paralı da!.. Yeter ki Cumhuriyet okuru olsun... Yani?.. Çağdaş kafalı yurtsever olsun!.. Kimi gazete fiyatını indirdi, 100 bin liraya satılıyor, hem de ben diyeyim 50 sayfa, siz deyin 54 sayfa... Medyanın patronlan diyorlar ki: " Enflasyonu biz düşüreceğiz!.." Olur mu olur... Bir meraklı hesap etmiş, 100 bin liraya piyasaya sunulan gazete, dağıtım şirketine en azından yüzde 15 veriyor; gerçekte 85 bin liraya satılıyor, kâğıdının fiyatı da 85 bin lira... Cumhuriyet 250 bin lira... Türkiye'nin en pahalı gazetesi.. Î:; Ben okur olsam Cumhuriyet'i almam. Kâğıdı kötü... Sayfası az... Renkli değil.. • " Ben okur olsam 100 bin liraya satılan gazeteyi alınm... Neden?.. • • • • < • • • Gerekçe?.. .=• u : EVET/HAYIR En Beğemlen Şairlepimiz! "Kitaplık" dergisinde bir soruşturma: "Son 25yılın en beğemen şiir kitabı..." Yani 1975'ten tju yana yayımlanan şiir kitaplan araandan tirtakırwaydınlanmızın beğendikleri şairler ve şiirieri... tlhan Berk, Vüsat Bener, Izzet Yasar, Cevat Çapan, Tahsin Yücel, Guven Turan, Talat Halman, Ahmet Oktay vb. beğendikleri şiirkitaplannı bildirmişler, tam yirmikişi... Insan ilgileniyor ister istemez. Yapt Kredi Bankası Yayınlan'nın değerli blrdergisi 'Kitaplık". Son sayısında Tanpınar konusunda yazılar, incelemeler, anılar da var. Böyle bir derginin önemli bir konuda açtığı soruşturmanın daha kapsamlı olması gerekmez miydi? Ancak yirmi kişiye sormuşlar, son 25 yılın en güzel şiir kitabını!.. Bu yirmi kişinin 14'üne göre en beğenilen şiir kitabını Enis Batur yazmış... Oktay Rifat'a 13 oy, Edip Cansever'e 12 oy, Melih Cevdet Anday'la Turgut Uyar'a 10 oy verilmiş... Geride kalanlar şöyle sıralanıyor: llhan Berk 9, Ece Ayhan 8, Behçet Necatigil 7, Cemal Süreya 6, Can Yücel 5, Attilâ ilhan ve Hilmi Yavuz'a 4... Bir ya da iki oy alanlar: Metin Altıok, Cevat Çapan, Ahmet Oktay, GOten Akm, Onat Kuflar, Arif Damar, Özdemir Asaf, Güven Turan, Bütent Ecevit, Necati Cumalı, Özdemir Ince, Sezai Karakoç, Murathan Mungan vb. Geçen günlerde Istanbul'da önemli bir olay yaşandı. "Dünya ŞiirGunü" büyük ödülü Fazıl Hüsa nü Dağlarca'y verildi. 86 yaşında, yüzden çok şiir kitabı yayımlamış, dünya ölçüsünde ün kazanmış bir büyük şaire böyle bir onur çok yakışıyor... Ne var kj "Kitaplık" dergisindeki soruşturmada en az oyu alanlann başında Dağlarca geliyor! Ancak iki kişi oy vermiş! O kadar ki, şiirferini Ingilizceye çeviren, Amerika'da şiir ödülü aimasını sağlayan Talat Halman bile onu son çeyrek yüzyılın en beğenilen şairieri arasında saymarnışi. Böyle soruşturmalar ağır bir sorumluluk taşır. Denecek ki, derginin bazı kişilere sorduğu bu soru gerçek bir soruşturma değildir. Gelişigüzel yaprimış stnırtı biraraştırma! öyle olsa da okura verilen bir mesaj!.. Yapı Kredi Yayınlan, değerli kitaplar yayımlıyor. Edebiyatımızın eski, ama eskimemiş yazariannı, günümüzün yazarlannı güzel baskılı kttaplarda bir araya getiriyor. özel/ikle "Kitaplık" dergisi edebiyatımız açısından bir kazanç. Derginin son sayısı Ahmet Hamdi Tanpınar'a aynlmış. Şiirleriyle, romanlanyla, bilimsel çalışmalanyla çağdaş kültürümüzün önde gelen bir kişisidir Tanpınar... Dergide ilginç biryazısı var "Suçüstü"... Kitaplanna ginmemiş bir yazı... 27 Mayıs 1960 olayının sevinciyle, coşkusuyla yaz;lmış!... Bir de çok güzel bir öykü! Louis de Barni'ers'in "Mehmet Erbil'in Bir Günü." Son günlerde dört yüz öykü okudum, doğrusu ya Barni'ers'inki ile eşdegerde bir öykü göremedim. Son yirmi beş yılın en beğenilen şairieri ve şiir kitaplan soruşturmasında, hem de Dünya Şiir Günü'nde en büyük şair diye övgülere neden olan Dağlarca'nın genç arkadaşlarca unutulmasına akıl erdiremedim. Kimi şairler zamanJan aşar, Dağlarca onlardan biri... Yazımı "Dünya Şiir Günü"nün bildirisini yazan Melih Cevdet Anday'ın sözleriyle bitireyim: "Şiir bütün sanatlar içinde, bireyle tek başına buluşan sanattır; çünkü o, anadilden baska hiçbir aracıyı gereksemez. Işte bütün güçlük de buradan doğmaktadır. Ozan, anadili içindeki şiiri ortaya çıkarandır. Şiir tarihi değişiyorgörünse de bu, dilin tükenmez bir hazine olduğunu gösterir; şair de onun simyageridir." OKTAY AKBAL Amerikan Sığınağı RahmiKUMAŞHukukçu, A Parlamenter merika'da, bu yılın Kayılın üstüne çıkması önlenmiş olacaktır. sım ayında başkanlık seŞimdi ise Amerika 44. başkanını seçme çimi var. Bizde de var sürecine gırdı. öyle ki burada, şimdıki başMayıs 2000'de.Bizim sıkan Clinton'ın üçüncü kez seçilmesi için ğındığımız kurallar ile bir anayasa değişikliği düşünülmemekABD'nin sığındığı kutedir. Oysa ABD ekonomisi en başanlı rallan karşılaştırmayı, bizi yönetenlerin durumda. Gelir dağıhmı en yüksek düne garip olduğunu anlamak için yapmak zeyde. tşsizlik en az oranda. Üstelik suç gerekir. işleme oranı en düşük düzeyde. Aynca ABD yeryüzüne egemen ve çok yerde ba1787 yılında ABD Anayasası yapıldı; şı sıkıntıda. Clinton 53 yaşında. Ama 1788'de de ilk başkanlık seçitni uygulaAmerikahlar böyle birortamda Clinton'ı masına geçildi. O günden bu yana Ameüçüncü kez seçelim, 4+4+4 demiyorlar. rika'da her dört yılda bir başkanlık seçiÇünkü onlar kurallara sığınıyorlar, kişimi yapılagelmektedir. ABD bir iç savaş lere değil. geçirmişken bile bu dizi bozulmadı. Bizde ise 19231960 arasında her dört yılda Türkiye Cumhuriyeti ise 1923, 1927, bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, ama 1931, 1935, 1938, 1939, 1943, 1947, ortak sapması 4 olan bir aritmetik dizi oluş1950, 1954, 1957, 1961, 1966, 1973, turamadık bu seçimlerde. 1982 (seçim denirse), 1989,1993 ve şimABD'nin ilk başkanı G. Wutungton, di de 2000 yılında 18. cumhurbaşkanlıüçüncü kez seçilmeyi önleyen bir geleğı seçimi ile 10. curnhurbaşkanını seçmek nek oluşturdu. Ama Franklin D. Rooseiçin kişiye göre kural aramaya çıkmıştır. veft 1944'te dördüncü kez başkan seçilO da, şimdiki cumhurbaşkanına yeniden di. Bunun üzerine, üst üste iki kezden seçilme olanağı tanımaya çalışan 5+5 çok seçilmeyi yasakladı Amerikalılar. 24 düzenlemesi girişimidir. Basında haklı Mart 1947 günü önerilenbu değişiklik 27 olarak eleştirilen bu yaklaşım, "5+5 yetŞubat 1951 günü onaylandı. Bu, ünlü 22. mez, 5x5 gerekir" diye eleştiriliyor. Ben anayasa değişikliğidir. Öyle ki, seçilmiş de, bir matematikçi olarak, 5x5 de yetbir başkanın yerine geçen kişi (genelde mez 5* olsun diyorum. 5^= yardımcısı), görev süresinin iki yıldan 5x5x5x5x5=3125 yıl yapar. Gerçi bir kiuzun bölümünde bu görevi yüklenmiş şinin yaşama süresi, o kişi cmuhurbaşolursa bir kez başkan se.çilebilecektir. kanı da olsa böyle bir sayı ile niteleneAçıkçası, başkanın görev süresinin sekiz mez. O zaman, bu da, Türkçeye ölünce ye dek ya da yaşam boyu cumhurbaşkanİığı diye geçer. Bizde ekonomi çok mu iyi? Gelir dağıhmı çok bozuk değil mi? tşsizlik en yüksek oranda değil mi? Ya suç işleme oranı?.. Onu hiç sormayın, en üst sınırda. Durum böyle iken, üstelik bu ülkenin 12 Eylül yıkımına gelmesinin siyaset olarak baş sorumlusu Demirel i le Ecevit iken, şimdi bunlar yaşamlannın son döneminde birbirlerini kurtancı gibi topluma sunma büyüklüğünü gösteriyorlar! Sağolsunlar! Hani Demirel'in siyasal bakımdan ilk çıkış yerini belirleyen Celal Bayar'ın 20 Ekim 1957'de lstanbu] Taksim'desöylediği sözler.. Celal Bayar.orada, "30yılsoora Türkiye küçük Amerika olacak" demişti.tnanın, insanın, kurtuluşu kuralda arama bağlamında Amerikan olma isteği geliyor. Koskoca Amerika 1787'den bu yana kurallaruun geçerliğini korumaya çalışırken Atatürk Türkiyesi de kişilerin geçerliğiyle kendini avutmaya çalışıyor. Geçmişi, kesinlikle sorumluluklarla dolu Süleyman Demirel, bu yüce katta bir parça başanlı da oldu. Ama ülkenin gelecek 5 yılında Demirel olmazsa bu rejim yürümez diye anayasayı yazboz tahtasına çeviren anlayış kesinlikle olumsuz bir yaklaşımdır. TBMM içinden de, dışından da cumhurbaşkanlığını en az Demirel ölçüsünde başaracak kişiler çıkar. ..• Hem boyalı.. Hem cilalı.. ' . ' Hemkadınlı kızlı.. '•. :"''•' Hem dedikodulu.. Hem ucuz.. Kimbilir, belki dünya basınında şimdiye dek görülmemiş bir deneyim yaşanıyor; bankalaria bütünleşen medya, damping yaptyor ki bu kapitalizmin anavatanında yasaktır, haksız rekabettirmalını maliyetinden ucuza satıyor; Cumhuriyet buna dayanabilir mi?.. İlginç bir sınav yaşanıyor, bakalım Cumhuriyet okurunun tutumu ne olacak?.. Deve bir altın.. Devebinaltın.. • ; "'' Nedemekbu?.. . . Gazete bir akçe.. ~ ; .;7. Gazete bin akçe.. Okuldayken öğretmişlerdi: Suyun fiyatı çölde ve ırniak kenannda bir olmazJ.. Sonra? • • Tertemiz içme suyuyla kirli su aynı fiyata satılmaz... Okulda belletilenler kimi zaman yaşamda geçerli olamıyor; evdeki hesap çarşrya uymuyor; bizim şu güzelim Türkiyemiz artık zıvanadan çtktı; ne kural ne mural, ne etik ne metik, ne denge ne menge, ne istikrarne mistikrar, neölçü ne mölçü, binmişiz bir alâmete gidiyoruz kıyamete; ama, bu işin doğrusunu isterseniz biz sevgili Özdemir Asaf ın özdeyiş yerine geçen şiirine vurgunuz: . .,f., "Bütün renkler aynı hızla kirieniyordu ; r ' Birinciliği beyaza verdiler." Ülkemizde bugün bütün renkler hızla kirleniyor, birinciliği kime verecekler? Biz Cumhuriyet okurianna güveniyoruz; Cumhuriyet onlarfa birlikte, bütünlükte bir kurum... .. Ezberci Eğitime Hayır MuzafferGÜRBOĞA B ir ülkeyi çökertmenin en sağlam yolu eğitim sistemini çökertmektir. Dayatılan ezber illeti nedeniyle bu çöküş ivme kazanmış görünüyor. Ezberle yetişenlerin denetim merkezleri genellikle dışanda olur. Böyleükle yönlendirme kolay olur. Otoriteye bağlı, dış denetime duyarlı, iç denetimi gelişmemiş birey, kendini özgürce ifade edemez. Yaratıcılığı gelişemez. Sorun çözme yeteneği kazanamaz. Kendine güven oluşmadığmdan, sorumluluk bilinci de yetersiz olur. Yuıttaş mı, yoksa kul mu ikileminde ona uygun düşen, kul statüsüdür. Ezberiemek'le akıliı olmak farklı şey lerdir. Akıliı olmak, iki şey arasında bağlantı kurabilmek, bildikleriyle sorun arasında ilişkilendirme yapabilmektir. Ezbere karşı eğitimcilerin yapması gereken, öğrencilere bilgi edinme alışkanlığı kazandırmak olmahdır. Okula hevesli başlayaa öğrenci bıkkın çıkmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri ezber eğitim, öbürü de okulda doğal öğrenme ortamlannın oluşturulamamasıdır. Yaratıcı yönleri açığa çıkarmak için öğrencilerde düşleyebilme gücünü, olanaklannı geliştirmek gerekmiyor mu? Aktarmacı bir eğitim sisteminde bu ne kadar olanaklı? Eğitimde tam bir sınav fetişizmi oluşmuştur. Sınav maratonu nedeniyle kitap okuma ve sanata yönelme çok azdır. Sınav ya da değerlendirme eğitimin sadece bir aşaması olarak kalmalıdır. Sınav yüzünden öğrenme süreci önemsenmemekte, feda edilmektedir. Çocuğu tanımalı, çıtayı ona göre koymalıyız. Böylesi bir yöntem, bireysel farklılıklara değer veren gerçekçi bir tutumdur. Sanatla düşünce arasındakı yoğun bağı görebilmeleri, gençlerin sanatla buluşmalan, özgürce kendini ifade etmede önemli bir araçtır. Su nasıl 100 derecede kaynayıp niteliksel bir dönüşüm gösterirse, eğitim kurumlannda yapılacak ezbersiz eğitim çalışmalan da birikimler, sıçramalar oluşturabilir. EsasNo: 1991/239 Karar No: 1998/158 Davacılar Gülzade Çakı vs. ile davalılar Münevver özdal (Izmir) arasında mahkememizde görülmekte olan kadastro tespitinin iptali ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda; davacısının Hazine olan davalar yönünden davamn reddine, davacısının Şahsine Sezgin olan dava yönünden davanın feragat nedeniyie reddine, davacısının Gülzade Çakır olan dava yönünden davanın kabulüne, dava konusu Meriç ilçesi Akçadam K. 145 ada 11 parselin tespit gibi tesciline, 145 ada 12 parselin kadastro tespitinin iptali ile tamamı 192 hisse kabul edilerek 138 hissesinin Gülzade Çakır, 54 hissesinin davalı uhdesinde bırakılarak davalı Mustafa Çankaya adına tespit ve tesciline, harç ve masraflann taraflardan tahsiline karar verilmiş, fakat davahlardan Münevver Izmir'e (Özdal) tüm çabalara rağmen tebligat yapılamamıştır. Bu nedenle ilanen tebliğ yapılmasına karar verihniş olup, ilanen tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde temyizi kabil olmak üzere bu ilam ve yasal süresi içerisinde davacı Hazine ve davalı Mustafa Çankaya tarafindan bu ilam temyiz edilmiş olduğundan, işbu ilam ve temyiz talebi davalı Münevver Izmir'e (özdal) tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 17.2.2000. Basın: 10683 MERİÇ KADASTRO MAHKEMESİ P hayatının geri kalan kısmının ilk günü." CHAfüiSOEOERfCH KEEP ^VVALKING
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle