27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 M A 3 T 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 Bu yıl Amerikan Akademi Ödülleri'ni gündeme getirmek için 'türlü oyunlar' denendi Oscar'ın gideceğiculres• Seltiz Oscar adaylı Amenkan Güzeli çok tutuJuyor. Film kesinlikle bir başyapıt değil, ama zaten Akademi de başyapıt sevrniyor. En iyi yönetmen dalında bahislerde Sarn Mendes önde gidiyor. Tek gerçek favori ise en iyi yabancı film dalındaki Pedro Almodovar'ın filmi. CUIVIHUR CANBAZOĞLU 72. Oscar ödülleri bu yıl 26 Martge- cesi Los Angeles Shrive Auditorium'da sahiplerine ulaşacak. Tarih yaklaştıkça, sinema sektörünün en popüler ödülleriy- le ilgili tansiyonu yükseltmeye başladı medya. Nedeni çeşitli; öncelikli Iiste- lerde Titanik, Schindler'in Listesi ya da ErRvan'ıKurtarmakgıbi 'ağır birflbn' olmayınca bol bol magazinini yapacak kadar kuvvetli bir malzeme geçmedi el- lerine. Adaylann açıklandığı günden be- ri aşağı yukan tüm eleştirmenler, çare- siz, orta sınıfı yansıtan, herkesin kendin- den bir şey bulabileceğı Amerikan Gü- zeB'yle (Amencan Beauty), filmin baş- rolündeki Kevin Spacey'nin üzerine gıt- ti. 34 yaşındakı Sam Mendes'in bu ilk yönetmenlik denemesinin, Oscar'ın ha- bercisi olduğu söylenen AJtın Küre'yi ka- zanması da eleştirmenlerin tahminleri- ni güçlendirdi. Ancak bu kalem, dikkatleri Oscar'da uzun süre toplamaya yetecek kadar sağ- lam olmayınca, iki hafta önce, bir bak- tık, Akademi üyelerinin oylannın kay- bolduğu haberi geldi. Birincileri sapta- yacak 5607 Amerikan Film Akademisi (Academy of Motion Picture Arts and Sciences) üyesinin 4000 tanesinin oyu binien yok olmuştu. Haber şok etkisi yapmıştı; kısa süre- de bu kadar oy pusulası nasıl üyelere dagıtılacak ve ne zaman geri almacak- tı. Törenin ertelenmesinden başka se- çenekyoktu... Bereket versin, nasıl olduysa, oylar kısa sürede bulundu; ama ardından, bu kez, törende dagıtılacak 55 adet Oscar heykelcıği (bir tanesinin degeri 300 do- l^i^ükndv. Taın FJİikbilgıgetirecekLe-, re para ödülü koymuşken bir ihbar so- nucu heykelcikler bir marketin çöplüğün- de 'de geçti'. Bu kadar 'şanssızbk'tan sonra Akade- mi Başkanı Bruce Davis ortaya çıktı ve Haky Joel Osment ve Toni Colette. Pedro Abnodovar, 'Annem Haklanda Her Şey' ile iddialı. olaylaria ilgilerinin bulunmadığını, san- sasyon için böyle yollara kalkışmayacak- lannı belirtti. 'Attıncı His' zoriayacak Tabii neyin doğru. neyin yanhş oldu- ğunu şu anda bilmek olası değil. ama Os- car tarihinde 1939'dabasın. birincilerin isimleriru Jörende açıklanmadan ele ge- çirmeyi başarmış ve Hollywood hafta- larca bu skandalla çalkalanmıştı... Oscar'ın bu yılki serüveni şimdilik böyle; ödül gecesine kadar neler ola- cak, heykelciği kim evine götürecek bı- linmez, ama adaylardan kimlerin daha şanslı gözüktüğü konusunda fikirler farklı. Bu konuda tek gerçek favori, en ıyı ya- bancı film dalında yanşan Ispanyol yö- netmen Pedro Almodovar'ın 'Annem Hakkında Her Şey' adlı yapıtı. Nisan- da 19. Istanbul Uluslararası Film Festi- vali'ni de açacak bu film her listede, moda'deyimle, tek geçtliyor. '"" Gelelim göz önündeki dallara; en iyi filmde, sekiz Oscar adaylı Amerikan Güzeli çok tutuluyor. Yaşamını renklen- dirmeye çabalayan orta yaş kuşağında- kı bir adamın kansı ve kızıyla yaşadık- lannı anlatan film kesinlikle bir başya- pıt değıl: Ama zaten Akademi'nin baş- yapıt sevmediğini de biliyoruz. Amncı His (The Sixth Sense), Ame- rikan Güzeli"nı zorlayacakmış gibi gö- züküyor. Şu ana dek 600 milyon dolar- Iık hasılat toplayan Altmcı His gibi Kös- tebek de (The Insider) sürpriz yapabi- lü. AncîA, u.nm verofrı&mik\4»jil'¥cil un (The Green Mile) \e Miramax'ın bü- yük lobısiyle listeye girebilmiş Tann'nın Eseri Şeytanuı Parçası'nın işi zor (The CıderHouse Rules).. En iyi yönetmen dalında. bahislerde Sam Mendes (A. Güzeli) önde gidiyor; onu, tütün pazanndaki üç kâğıtçıhklan gözler önüne seren Köstebek fılminin yö- netmeni Mkhael Mann izliyor. Uzak bir olasılık olsa da, N. Shyamalan da (Al- tıncı His) heykelciğe uzanabilir. En iyi erkek oyuncuda Kevin Spa- cey'nin zaferi bir aydır ilan edilmiş gi- bi bir şey. Bugüne dek hep iyi rollerle gelen Spacey'i dördüncü kez aday olan Denzel VVashington (The Hurricane) ra- hat bırakacağa benzemiyor. Diğer aday- lararasında Russefl Crowe(Köstebek) ve Sean Penn de (Svveet and Lowndown) rol- lerinde çok başanlılar, ama popülerlik- leri yetmeyecek gibi. 79 yaşmdakı Ric- hard FarnsVvorth ise listeye renk katıyor... Kadınlarda 12. kez aday gösterilip Katherine Hepburn'ün rekorunu egale eden Meryl Streep yine listede, ama fa- vori değil. Yanşma iki isim arasında ge- çeceğe benziyor; Altın Küre alarak avan- tajlı dururna geçen Hillary Swank (Boys Don't Cry) ile Annette Bening (A. Gü- zeli). Dokuz aylık hamile Bening, 'kar- nı buraunda' fotoğraflanyla yaptığı söy- leşilerle Akademi üyelerinin sempatisi- ni kazandı bile... Çekişme yardımcı erkekte En iyi yardımcı erkek oyuncu dalı biz- ce en çok çekişmenin yaşandığı bölüm. Ömeğin TomCnıise(Manolya); Yağmur Adam'dan ben iyi oynuyor, ama hâlâ Oscar ödülü yok. Michael Caine'in (Tan- n'nın Eseri Şeytanın Parçası) sinema sanattna yapüğı katkılar unutulmaz cins- ten. Alrıncı His'in 11 yaşındaki ufaklı- ğı Haley Joel Osment de magazini hay- li bol bir malzeme. Bu üç ismin dışında kalan Ingiliz Ju- de Law (Yetenekli Bay Ripley) ile Mk- hael Clarke Duncan'ın (Yeşil Yol) şans- lı olduğunu söylemek zor. En iyi yardımcı kadın oyuncuda iki ısim önde; son olarak Nicholas Cage ve Antonio Banderas'la oynayan Angelina Joüe (John Voight'in kızı) ile Avustral- yalı yıldız Toni Colette (Altıncı His). Bu yıl yerli sinemasever Oscar aday- lannın büyük bir bölümünü izleme ola- nağını buldu \e Hollywood'un en iyile- ri için kendi listesini yaptı bile. Şüphe- siz aralannda, kendi favonlerini aday- lar arasında göremeyip Oscar'ın adil ol- madığını iddia edenler, örneğin Jam Carrey (Aydaki Adam) ile Edward Nort- hOh"m(Dövü^ Kulübü)hakkıfiln y^ridi- ğini söyleyenler olacaktır. Holl^ood bu; sinemanın eğlencelik yanını ön plan- da tutan bir pazann. hayal tacirlerinin bu kadar kusuru olacaktır tabii. Sado-mazo fanteziler, hemcinsler arası sınırsız ilişkilerle dolu iki film, Oscar için yanşıyor 'Kahraman' erkek devri sona erdi BTA'dan '1yi Hava Kötü Hava 9 Kültür Servisi-Bflsak Tî- yatroAtölyesfnin, Çehov'un öykülerinden uyarladığı 'İyi Hava Kötü Hava' adlı oyun 24 Mart Cuma gününden itibaren her perşembe, cuma ve cumartesi saat 20. 00'de Bilsak'ta sahnelenecek. Efes Pilsen'in sponsorlugunda gerçekleştirilen oyun Jene- rik, Kazlar, Şiir, Pencere, Ciddi Adun, Şarkıcı Kız, Korku ve Evlenme. Kötü Hava. Münrtaz Şahsiyet ve Toplann adlı on bölümden oluşuyor. Dramatürjisi ve projelerini Şehsuvar Aktaş, AyBn Deveci,Murat Ergun, GâzeSaner ve Aj-şeSeten'in yaptığı oyunun, tasanm ve kurgusunu ise NihalG. Kd- daş yaptı. (243 28 79) Hasan Hüseyin Akbulut müsteşar yardımcısı oldu ANKARA(CumhuriyetBü- rosu) - Devlet Opera ve Bale- si Genel Müdürü Hasan Hüse- yin .Akbulut, Kültür Bakanhğı Müsteşar Yardımcılığı 'na atan- dı. Akbulut'un yerine henüz bir atama yapılmazken, genel müdürlük için çok sayıda ismin dile getirildiği öğrenildi. Halen müsteşar ve bir müs- teşar yardımcılığı görevlerinin vekaletle yürütüldüğü Kültür Bakanlığı'nda uzun süredir boş duran 2 müsteşar yardımcılığı kadrolanndan biri- ne Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hasan Hüseyin Akbulut getirildi. 1943 yı- lında Kayseri'de doğan Akbulut, Gazi Eği- tım Enstıtüsü Müzik Bölümü'nü bitirdik- ten sonra 1965-1969 yıllan arasında Isra- il'de Rubin Academy Of Music'te öğre- nim gördü. Türkiye'ye dön- dükten sonra 1977 yılında ka- dar Gazi Eğitim Enstitüsü Mü- zik Bölümü'nde öğrenm üye- liğı görevinı sürdürdü. 1977'de girdiği Cumhurbaşkanlığı Sen- foni Orkestrası'nda (CSO) mü- dür yardımcılığı, yönetim ku- rulu üyeliği ve müdürlük gö- revlerinde bulundu. 1995 yı- lında Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'ne atandı. Hasan Hüseyin Akbulut'tan boşalan ge- nel müdürlüğe kimin getirileceği konu- sunda yetkililer herhangi bir açıklama yap- mazken, bu makam için çok sayıda kişi- nin istekli olduğu belirtildi. Ancak genel müdürlüğe yapılacak atamaya ilişkin he- nüz bir karamame hazırlanmadığı bildi- rildi. Kültür Servisi - Anthony Nlinghel- la'nın 'The Talented Mr. Ripley'in (Ye- tenekli Bay Ripley) Matt Damon'ı ile PaulThomas Anderson ın 'Magnolia' (Manorya) fılminin oyuncusu Tom Cru- ise'un, kimlik bunalımı içinde. farklı ara- yışlann ve cinselliğin peşinde koşan iki karakteri canlandırmalan Hollywood sinemasında yeni bir dönemi başlattı. 'Magnolia'nın üç, 'The Talented Mr. Ripley'in beş ayn dalda Oscar'a aday gösterilmesi artık 'kahraman erkek' kavTamınm tersine döndüğünün. fettan, yakışıklı ve kusursuz erkeklerin tarihe kanştığının işareti sayılıyor. Fakat bu sıra dışı roller, yıllardır ho- moseksüelliğe uygun görülen ve Nico- leKidman'la yaptığı evliliği 'göstenne- Hk' olarak nitelenen Cruise'u zor du- ruma düşürürken VVlnona Ryder ile evienme hazırlıklan içinde olan Matt Damon'ın ise yakın arkadaşı Ben Aff- teck ile gizli bir aşk yaşadığı hakkın- da söylentiler ve dedikodulann yayıl- masına neden oldu. 'Kusursuz olmaktan bıkti' Matt Damon kendıne güvensizliği- ni ve yaşadığı krizleri dışa vurmaktan çekinmediği için 'geleneksel Ameri- kan erkekleri' tarafından benimsen- meyeceğinin farkında olmasma karşın bir homoseksüeli canlandırma fıkri- nin onu korkutmadığını belirtiyor. Cin- sel açıdan kadınlan çekici bulduğunu da ifade eden Damon, tersi olsaydı bi- le bunu açıkça söylemekten asla çekin- meyeceğini sözlerine ekliyor. Günümüz sinemasında, 'erkek karak- ter' kavramının değişim geçirdiğini be- lirten Damon, sürekli yenilmez olmak yerine insani taraflannı ve eksiklerini keşfeden 'kahramanlann' sinemada varlıklannı hissettirmeye başladıkla- nıu ifade edıyor. Damon erkeklerin bu tür rolleri tercih etmelerini ise şöyle açıklıyor: "Galibaerkeklerartıkbaşa- nİL, kusursuz ve hissiz makinc gibi ya- ratıklar olmaktan bıkti. Bugünün er- kekleri gerçekçi, hem başansız. hem kaybeden. hem de duygulu ripleri gör- meyi tercih ediyor. Ama ne yazık ki top- lumda var olan genel kanı, erkekleri her zaman güçlü görünmeye ve zaafla- rmı saklamaya iti\or. ÖzeUikle kadın- lar. kendilerine benzeyen lanlgan Idşi- ler görmek yerine gerçekte var olma- yan 'makineleri' izlemekistiyorlar. Bu- na karşılıkerkeklerin birbirleri ile kur- dukları vakm dostluklan ise birer teh- 'att Damon ve Tom Cruise'un son filmlerinde kimlik bunalımı içinde, farklı arayışlann ve cinselliğin peşinde koşan iki karakteri canlandırmalan Hollywood sinemasında yeni bir dönemi başlattı. Günümüz sinemasında artık insani taraflannı ve eksiklerini keşfeden kahramanlar varlıklannı hissettiriyorlar. dit olarak görüp reddediyoriar. Bay Riple> karakterine baktığımızda belki birazabarülı bir tip ortaya çıkryor. Çün- kü kendisi gerçekten patolojik incelen- mesi gereken ve "hasta" olarak nitele- nebilecek bir insan. Zengin, yakışıklı ve gösterişli olma isteği kendi gerçekle- ri ile karşılaştığında onun trajedisi or- taya çıkıyor. Ben kendimle karşılaştır- dığımda. fakir bile olsam, kitaplanm- la >eyan defterierimle her zaman mut- lu olmayı becerirdim diye düşünüyo- rum." 'Kendini tanımak istiyor' Tom Cruise, homoseksüel dedikodu- lannı reddederek annesi \ e kız kardeş- leriyle büyümüş olduğu için kadmlar- dan hiçbir zaman korkmadığını ve sağ- lıklı ilişkiler yürüttüğünü belirtiyor. Günümüz erkeklerinin yıllar boyun- ca beyazperdede izledikleri 'kusursuz kahramanlar' karşısında, kendilerini güvensiz ve kolay incinebilir hisset- tiklerini ifade ederek şunlan ekliyor: "Hemcinslerim, sonunda bu 'kostüm- lenn" anlamsızlığuun farkına vardılar. Ama bu davranışlannı değiştirmekten hem çeküıiyor hem de korkuyoriar. Bu yüzden kendi aralannda bir çeşit da- vanışma geliştirmişler; bu da insanla- nn 'homoseksüellik' üzerine konuş- malann orta>a aübnasuun en önemli se- beplerinden birL" Her zaman. duygulu ve anlayışlı bir karakteri. hırslı ve kıskanç bir tipe ter- cih ettiğini ifade eden Cruise. 'Magno- Ba'daki Frank karakterftıin ashnda 'Eyes WideShuttakı kıskançlıktan gözleri kör olmuş kocadan farklı olmadığım söy- lüyor ve şunlan ekliyor: "Frank astını gbJemek için kendini ortava aö\t)r. Kub- rick'in karakteri ise herkes tarafından tanınma tehlikesine karşı kendini ko- rumaj-a çalışıyor. Fakat sonuç olarak iki- si de aynı derecede kınlgan ve kendile- rini tanıma ve anlamaya ihtiyaç duyu- yor. Frank'in kendini bu kadar özgür bırakabilmesine hayranlık duydum. Ben de onun gibi korkmadan ve özgür- ce kendini yenileyebilen bir adam olmak isterdim." ODAK NOKTASI AHMET CE1V1AL Yaşlı Dostun Ölümü... "Anne, beni düşünme ve git artık!" 22 Ocak Cumartesi akşamüzeri, Anadolu Üni- versitesi Kampusu'ndaki Mavi Hastane'nin bir odasında, iki günden ben derın bir uykuda olan annemin elini tutarken, böyle demıştim. Çünkü gitmek istediğini biliyordum. Tükenmış- ti. Seksen altı yıllık ve neredeyse tamamı bana adanmış bir hayatın taşıyıcısı olan o bedene ba- karken, bunu hissedebiliyordum. Daha bir önce- ki pazar akşamı, özel ambulans olabildiğince hız- la Istanbul'dan Eskişehir'e yol alırken bir son yol- culuğu paylaşmakta olduğumuzun bilincindey- dim. Aynlacağımız durağa yaklaşmaktaydık. Tükenmişti. Tek isteği, bundan böyle dinlen- mekti. Ama hastanede, aziz dostlarZühtü ve Mü- beccel Altan'a, benim odada bulunmadığım bir sırada, beni yalnız bırakmak istemediğini söylemiş- ti. Yaklaştığını hiç kuşkusuz bildiği ölüme, beni yalnız bırakmamak için, kalmamış gücüyie karşı koy- maktaydı. O cümleyi, onu rahatlatmak için söylemıştim: "An- ne, beni düşünme ve git artık!" Sanki bunu benim ağzımdan duymak istiyormuşçasına, çok rahat iki soluk almış, ardından sessizlik, onun sonrasız sessizliği başlamıştı. Yaşlı dostum, yoktu artık. Ölümüne kadar, paylaştıklarımızın adını koyma- yı hiç düşünmemiştim. Gerek yoktu, çünkü onla- rı yaşıyorduk. Öldükten sonra ise "yaşlı dost" ad- landırması, sankı kendiliğinden gerçekleşiverdı. Evde olduğumda ikındi vakitleri, sütlü kahvele- rimizin başında konuştuklarımız, gece çaylarımızı yudumlarken konuştuklanmız, tatil günleri uzatma- lı öğlen sofralarında konuştuklanmız- sessizlik, o'nun geride bıraktığı sessizlik bunlann bitmesiy- le başladı. Mutsuz bir evliliğin ardından bana adanmış ya- şamıyla yaşlı dostum, bana hep yoldaşlık yaptı. Ha- yatın nice ciddi dönemeçlerinde birlıkte savaştık. Ve ben, kimi zaman kendim için savaşırken bile ken- dımı savaşa tümüyle vermezken, o benim galibi- yetlerim için hep her şeyini verdı. Orta ve lise yıllarımda, sonra üniversıte yıllarım- da, sınav öncelerinde bitip tükenmez bir sabırta ge- celer boyunca ettiği dualar; gripten yatağa düştü- ğümde, gerektiğinde çatılardan buzların sarktığı ge- celerde tek başına nöbetçi eczane arayışları, yü- zümdeki en ufak bir değişiklikte -son günlerine kadar- sevecenlikle dolu bir: "Nen var" sorusuyla eğilışi; ve son günlerınde, Eskişehir'in o karlı gün- lerinde, hastaneye gelişlerimde: "Üşütmedin ya" deyişleri... Ve sonra, bütün bunlardan geriye kalan, daha doğrusu bütün bunların bitmesiyle. sonrasız bit- mesiyle geriye kalan sessizlik. Daha önce ölümü hiç böyle düşünmemiştim. Ölüm. benim için hep birisinin, birilerinin yokluğu ile eşanlamhydı. Şımdi ise ölümü biraz farklı algılıyorum. Her çok sevilenin ölümünden geriye bir de ses- siztik Kafryor. Onun artık her bakımdan susmastn- dan, onunla paylaşılmışların bir daha kimseyle paylaşılamayacağını bilmekten kaynaklanan bir sessizlik. Ve bana öyle geliyor ki, birinin sessizli- ğine alışmak, onun salt yokluğuna alışmaktan çok daha zor. Bu anlamda olmak üzere, belkı ölüm kültü- rü'nden değil, fakat ölümden sonraki sessizli- ğin kültürü'nden söz etmek, daha doğru. Yıllar önce, babamın cenazesınin ardından ha- lam Kâmran Cemalı Türk Hava Yolları'nın Şişha- ne tenmınalıne bıraktığımda, kısa süre terminalin bannda oturmuştuk. Halam, iki konyak ısmarlamış- tı. "Beniçmem", dediğımde: "Iç, sessizliğeiyige- lir, buradan yalnız döneceksin" demişti. , Içmiştim. Şimdi anlıyorum. Şeref ve Cem Serdengeçti ile de yaşadıklan sürece uzunca zamanlar görüşmediğimız olurdu. Yani "yokluklan" sorun değildi. Sessizliklerine ise alışamadım. Tıpkı şimdi annemin, benim biricik yaşlı dostu- mun sessizliğine de hiçbir zaman alışamayacağım gibi. Ama "hayat devam ediyor"muş ve bunlarla bir- likte yaşanacakmış. Ne demekse! e-posta:ahmetcemal(« superonline.com acem20(q hotmail.com Tiyatro Tî, Polonya'da ülkemizi temsil ediyor • Kültür Senisi- Tı\atro Tı 'Bekleme Odası" adlı oyunuyla Polonya'da bugün başlayıp 27 Mart'a dek sürecek olan "25. Uluslararası K.rakow Alternatif Tiyatro Festivali'ne konuk oluyor. llki 1975 yılında düzenlenen Polonya'nın en eski tiyatro festivaline bu yıl ltalya. Belçika, Polonya, Hırvatıstan. Macanstan \e daha birçok ülkeıien ti>atro gruplan katılacak. Türkiye. bu festivalde ilk kez yer alı> or. Paata Burchuladze AKM'de • Kültür Servisi - Ktanbul Dev let Opera ve Balesi bugün saat 19.00"da. AKM'de ünlü opera sanatçısı bas Paata Burchuladze'yi konuk ediyor. Verdi ve Mozart yorumlanyla seçkinleşen sanatçının solist olarak katılacağı konser. orkestra şefi Ivan Anguelov'un yönetıminde gerçekleşecek. BUGÜN • SABANCI CEMER'da, saat 19.30-da şef Cem Mansur yönetiminde. Hakan Şensoj ve Seda Subaşf nın (keman) solist olarak katıldıklan Akbank Oda Orkestrası'nın konseri izlenebilir. (252 35 00) • NÂZIM HİKMET KÜLTÜR \T SANAT \AKFTnda 18.30'dj 'Kadın Şairlerden Şiirler' izlenebilir. (252 63 !4) • JAZZ CAFE'de saat 22.00'de Gürol ,\ğırbaş'ın bas şarkılan konseri izlenebilir. (245 05 16) • ADAM YAYLNEVt'nde, saat 18 00'de Fiona Tomkinson tarafıncan \enlecek Agaben'in Felsefesinde Çıplak Vaşam Kavranu1 konulu konferansa katılınaK,|ir (293 41 05) • BABYLON'da s;dt ? ı .00'de Açık Radvo'nun partisi gerçekleşece< (292 73 68) • ADAKÜLTÜR'çe s a a t 18.30'da Vasıf Kortun'un "80'lerden Gününifee Plastik Sanaüar" konulu söyleşisi yer alacak (2ji j$ 7$/
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle