09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 MART 2000 PERŞEMBI 14 KULTUR [email protected] Brechfin gölgesindeki besteci 'Üç Kuruşluk Opera'nın bestecisi, belgeselniteliklimüziğiyleKurt WeilllOO. doğum, 50. ölümyıldönümündeAlmanya ve Amerika'daçokyönlü etkinliklerleanılıyor GÜNER YÜREKLtK BERLİN - KurtWeül ismi Bertolt Brecht ile ak- la geiir. Sanat dünyası, 1.60 boyundaki kara göz- lü, koca gözlüklü bu küçük adamı, Brecht'in "Üç Kuruşluk Opera", "Mahagonny Kentinin Yükse- lişi ve Düşüşü", "Happy End" ve "Küçük Burju- vanın Yedi Büyük Günahı" gibi oyunlan için yap- tığı müziklerle tanır. Bir başka büyük sanatçının gölgesinde kalmak, ancak onun ismiyle anılmak ne kadar acı. Kurt Weill- Brecht ilişkisini, Mozart- Hofinannsthal ilişkisine benzetenler var. Oysa Kurt Weill. Brecht'e yaptığı müziklerin dışında, 1922- 1950 yıllan arasmda tiyatro için 30'dan fazla bes- te yapmış, bu bestelerinin önemli bir kısmı, özel- likle Amerika'da bir rönesansın habercisi olmuş- tu. O yüzden Weill Amerika'da, doğum yeri olan Almanya 'dan daha çok tanınır. Sanatçı adına ku- rulan vakfın. "Kurt VVeifl Foundation"ın Alman- ya "da değil, Amenka'da oluşu da bir rastlantı de- ğil kuşkusuz. Nitekim sanatçının doğum ve ölüm yıldönümü nedeniyle dûzenlenen dört haftalık et- kinlıkler çerçevesinde, bu ay başında New York'ta, 63 yıl sonra yeniden sahnelenen "Der Weg der Verheissung" adlı operasının 2 bin kişi tarafından coşkuyla izlendiğini ve eserin dakikalarca ayakta alkışlandığını öğrendik. Weill'ın "Bir Amerikan Operaa" olarak nitelediği "StreetScene" adlı oyun için 1947'de yaptığı müziğin bir saatlik konseri de Amerika'da büyük ilgi gördü. Sergi yedi bölümden oluşuyor Almanya'da da Kurt VV'eiH'ın 100. doğum ve 50. ölüm yıldönümü nedeniyle bir dizi etkinlik düzen- lendi. İlgi burada da büyük. Sanatçının doğum ye- ri olan Dessau'da, iki hafta süren konserlerdüzen- lendi. Miha,GiselaMaygibisanatçılarVvfeüTıneser- lerini yorumlayan konserler verdiler. Sanatçının kışiliği ve yaratıcılığı üzerine açıkoturumlaryapıl- dı. Yapıtlan arasında tek operet olan "Der Kuhhan- del (Inek TTcareti)" sahnelendı. Dünyanın dört bir yanından ilgi gördüğü söylenen Dessau'daki et- kinlıkler hâlâ sürüyor. Bugüne dek biraz ihmal edildıği kabul edilen sanatçı, özellikle Broadway müzikalleriy le daha sık anılmak ve böylece doğum yeri Dessau. "Kurt VVfeilI Kenti" olarak tüm dün- yanın ilgi odağı halıne getirilmek isteniyor. Berlın'de, VVeıll'ın bir zamanlar öğrenım gördü- ğü Sanatlar Akademisi'nde de görkemli bir sergi açıldı. Yedi bölümden oluşan, "MüzikalSahneler: Kurt Weill ve Onun Yüzyüı" adlı geniş kapsamlı sergide, sanatçının yaşamı, fotoğraflar, afişler, mektuplar. video bantlan, ses kayıtlan ve orijinal notlan, partisyonlan ile kronolojik bir biçimde gözler önüne seriliyor. Bu vesileyle 98 mark de- ğerinde dev bir sergi kataloğu da çıkanldı. Avru- pa'da ilk kez açılan ve hazırlıkian üç yıl süren ser- giyi, Kurt Weü Foundation ile Nevv York Public Lib- rary düzenledi. Serginin en büyük amacı, izleyici- ğı bulmuş, temalı (dramatik) müzikallerin yayıl- masına öncülük etmiştir. Weill'a "Amerikan ope- rasuıın yaraücısı" denilmesi de bundan kaynakla- nır. ye Kurt WeiH'ın, Brecht'in gölgesinde bir sanatçı olmadığını, sadece "Üç Kuruşluk Opera" ile "Ma- hagonny "nın müziklerini yapmadığını, aksine, ge- riye çok sayıda dünya çapında yapıt bıraktığını göstermek. Bunda başanlı da olundu. Çok sayıda sanatsever, VVeiH'ın Broadvvay müzikallerinin ya- ratıcısı da olduğunu bu sergi sayesinde öğrendi. Bü- tün bu müzikallerde sanatçının savaş, soykınm, ırkçı aynmcılık gibi temalara eğilmesi, onun mü- zığıne yansıyan sosyal-kritik tavnndan ABD'den iken de vazgeçmediğini gösteriyor. Sergide Kurt Weill'ın müziğini seslendiren Lo- uis Armstrong, Bing Crosby, Doors, David Bovvie, Stinggibı sanatçılann çıkardığı plaklara da yer ve- riliyor. Bu bıze, WeiH'ın cazdan rock müziğe ka- dar uzanan bir yelpaze ıçinde ne denli çok yönlü bir besteci olduğunu kanıtlıyor. Önümüzdeki ni- san ayı ortalanna kadar sürecek olan sergi, daha sonra Nevv York'ta açılacak. Öte yandan, çok yön- lü Kurt Weill konserleri de nisan ayı ortalanna dek sürecek Berlin'de. 2 Mart 1900 doğumlu Kurt Weill, Almanya, Fransa ve Amerika'da yaptığı bestelerde hep yerel r oğum yeri Dessau'da dûzenlenen konserlerde Milva, Gisela May gibi sanatçılar VVeill'm eserlerini yorumladılar. Açıkoturumlar yapıldı. Tek opereti 'Der Kuhhandel (Inek Ticareti)' sahnelendı. Berlin'de 'Müzikal Sahneler: Kurt Weill ve Onun Yüzyılı' başlıklı geniş kapsamlı bir sergi açıldı. motifleri kullanmış, ama kendine özgü biçiminden hiçbir zaman ödün vermemişti. Onun müzik anla- yışı, Almanya'mn 20'li yıllannın smıf kavgası iz- lerinı taşır. "Sanatkimin için?" taruşmalannın ay- yuka çıktığı yıllarda Weill karannı vermiş, müzi- ğini halk için yapmaya koyulmuştu. Onun için ona, toplumsal eleştirileri olan "halk müzikçisr de de- nir. Sanatta estetik unsurdan çok insan öğesine ağırlık vermeyi yeğlemiş, geniş izleyici kitlesi için, herkesin anlayacağı ve seveceği bir müzik yapma- yı kafasına koymuştu. Ona ilk büyük başanyı, 28 yaşında iken Brecht'in "Üç Kuruşluk Operası"sı için yaptığı müzik ge- tirdi. Bugün hâlâ müzik otoriteleri "Uç Kuruşluk OpenTdaki müziğin "20'li yıllann sesi" olduğu- nu söylerler. Bu açıdan Weill'ın müziği bir yerde "belgesel'' nitelık taşır. Geçmiş zamanın notalar- daki izdüşümü gibidir bu müzik. Aynı şey, "Ma- hagonny" için de söylenebilir. Değişen, daha doğ- rusu aradaki çok küçük nüans sadece. farklı zama- nın, farklı yörenin notalan oluşlandır. Weill Ame- rika'dayken uzun yıllar kafasında kurduğu müzik biçimini yoğun bir şekilde gerçekleştirme olana- Almanya'yı anımsamak istemedi Kurt VVeill'ın müziğe olan ilgisi ve yeteneği çok küçük yaşlarda başlar. Sinagogda piyano ve org ders- leri ahr. Yahudilerin külrür yaşamına ve amatör ti- yatro çalışmalanna etkin bir jekilde katılır. Daha 13 yaşındayken şarkı besteleri yapar. 18 yaşında doğduğu kenti terk eder ve müzik öğrenimi gör- meye Berlin'e gider. Daha sonra tekrar Dessau'ya döner ve bir süre besteci, orkestra-bando şefî ola- rak cahşır. Tiyatro oyunlan için müzik yapmaya ka- rar verdikten sonra Berlin'e geri gelir ve Ferrucio Busoni gibi bir ustanın yanında çalıştr. 26 yaşın- dayken "Der Protagonist" adlı ilk operasını beste- ler. GeorgKaiser, Bertolt Brecht, Lion Feuchrtvan- ger gibi tiyatroculara oyunlan için müzik yapar. Ge- org Kaiser'ın metnini yazdığı "Çar Fotoğraf Çek- tiriyor" adlı operası olağanüstü büyük ilgi görür ve 20'li yıllann sonunda Almanya'nın 40'tan faz- la tiyatrosunda; Londra, Paris, New York sahnele- rinde oynanır. Aynı yıllarda bestelediğı "DieBürgsc- haft (Kefalet)" adlı operası "Alman diUndeki en usta yapıt" olarak nitelendirilir. Alman Yahudilerinden olan Weill, 1933 yılında Nazilerden kaçarak, şarkıcı ve oyuncu olan eşi Lotte Lenya ile birlikte Fransa'ya sığınır. Paris'e yerleşen sanatçı, burada çok sayıda "chanson" bes- teler. Müziğini elden geldiğince "Alman ruhundan" anndırmaya çalışır. 1935'te Max Reinhard'ın da- veti üzerine ABD'ye göç eder. Weill ABD'dey- ken, kendisinin "Halk Operası" diye nitelediği müzikaller yazar "Lady in Dark" (1942), "Street Dance" (1947), "Down"in Valley" (1948) ve "Lost in Stars" (1949), ABD'de ona büyük başan ve ün kazandıranyapıtlandır. Kurt Weill'ın ABD'de iken yaptığı besteler, bugüne dek Broadway için yazıl- mış en büyük, en başanlı müzikaller arasında sa- yılıyor. 1941 yılında yaptığı birkonuşmada. "Ben Amerikalryım. Kendimi hiçbir zaman bir Alman besteci olarak görmedim" diyen Kurt VVeıll. 3 Ni- san 1950'de New York'ta geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. Ölmeden önce son olarak, Maxwell Anderson ile birlikte, Mark Twain'den sahneye uyarlanan "Huckleberry Finn" üzennde çalışıyor- du. Para kazanmak için iki Hollyvvood filminin müziğini de yapan Weill, bu çalışmalannı "fahi- şelik" olarak nitelendirdi. Bunlardan biri. Fritz Lang'ın 1937 yılında çektiği "You and Me" adlı fılmdi. 1947 yılında bir kez daha Avrupa'ya gelen ve Fransa ile tngiltere'ye giden Weill, Almanya'ya hiç uğramadı. Nazi döneminde partisyonlannın yakılışını unutmamıştı. Ölünceye dek, eserlerinin Almanya'da yok edildiğıne ınanarak yaşadı. Doğ* duğu kenti ve Almanya'yı hiçbir zaman anımsa- mak istemedi. ûzgün desenleri ve kttçiik heykellerl sergllenecek Yaratıcı düşüncenin sınırsızlığı: Joseph Beuys Külrür Servisi - Avrupa sanatı- na damgasını vurmuş Alman sa- natçı Joseph Beuys'un özgün de- senleri ve küçük heykellerden olu- şan sergisi, 30 Mart-6 Mayıs ta- rihleri arasında. Borusan Sanat Galerisi 'nde sa- natseverlerle buluşu- yor. Coğrafı, kültürel ve fiziksel sınırlann aşılması gerektiğini belirten ilk sanatçılar- dan biri olan Beuys'un sanatı, toplumsal, ekono- mik, küJtürel ve siyasal konu ve so- runlara yönelık göndermeleriyle dik- kat çekiyor. lnsanın tinsel ve düşün- sel gelişimine ılişkin iyimser bir boyut banndıran yapıtlanyla sanatı iyileştiri- ci bir araç olarak öneren Beuys, kimi za- man da 'Şaman' olduğunu öne sürdü. Sanatçı, yapıtlannı 'Toplumsal HeykeF başlığı altında bir araya getirerek yara- tıcı düşüncenin yeniden biçimlendi- rilmesi \e varatıcı gücün özgürleşti- rilmesini savundu. Istanbullu izleyicınin ilk kez '4. ts- tanbul Bienali' kapsamındaki işle- riyle tanıdığı Joseph Beuys'u ye- niden v e kapsamlı bir şekilde gün- deme getiren bu sergi, düşüncele- ri ve yapıtlanyla 'bütüncül birsa- natyapm' üretmek açısından, gü- nümüz sanatçısına da yol göste- riyor. Borusan Sanat Galerisi'nde Beuys'un öğrencilerinin işle- rinden oluşan bir başka sergi daha yer alacak. 1921 tarihinde Almanya'da doğan Joseph Beuys, ilk kişi- sel sergisini 1953 tarihinde Kranenburg'da gerçekleştir- di. 1961 tarihinde, sanat eği- timi aldığı Düsseldorf Sanat Akademisi 'ne profesör ola- rak atanan Beuys, 1972 yı- lına dek bu kurumda çalış- tı. 70'lerin başından itiba- ren çeşitli Avrupa kentlerin- de ve Amerika'da sergiler gerçekleştiren Beuys, 1976 tarihli Venedik Bienali'nde Almanya'yı temsil etti. Be- uys, 1986'da sanat yaşamı- mn önemli birbölümünü ge- çırdıği Düsseldorf'ta öldü. Geçen yıllarda, Berlin (1988) ve Paris'te (1993-94)sanat- çıyı konu alan retrospektif sergiler düzenlendi. 'T X heNext Best Thing' ile dört yıl aradan sonra sinemaya dönen Madonna "Ben yeni bir şeye başlayınca bıçaklannı bileyenler var" diyor. ü ikmüzik yazıyorum GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Madonna şu anda Londra'da, DorchesterHotel'de kalıyor. Yakında vızyona girecek olan yeni filmi "The Next Best Thing"i tanıtmaklameşgul. Sonba- harda dünya turnesine çıkacak olan ünlü sanatçı, lsveç'in Aftonbladet ga- zetesinin sorulannı yanıtladı. Filmin başrollerini Madonna ile Rupert Everett paylaşıyor. Gerçek hayatta da homoseksüel olan Eve- rett, bu filmde de bir homoseksüeli canlandınyor. Konu ise bol içkili bir geceden sonra sadece arkadaş- lığın, bir hamilelikle sonuçlanması üzerine kurulu. - Filmin konusu, gerçek konumu- muza çok benziyor. Rupert'le özel bir dostluğumuz var. Birlikte alışve- riş ederiz, gülüşürüz ve birbirimize sırlarunızı dökenz... Filmden tek farkı, ortak bir çocuğumuz olma- ması, diyor Madonna. "The NextBest Thing", ünlü yıl- dızın 4 yıl aradan son- ra yeniden sinemaya dönüşünün ürünü. Bu aranın nedenini şöyle açıklıyor: -"Evita"danbuya- na 4 yıl geçti. Her şey- den önce anne oldu- ğum için kızımla ilgi- lendim. Buarada 'Ray ofLighfın videosunu yaptım. Onun tanıtı- mıyla uğraştım. Böy- le şeyler çok zaman alıyor. "The Nert Best Thing" bana önerilen film projelerinin en il- ginciydi. Madonna, Isveçli rejisör Jonas Akerlund'un çekimini yaptığı "Ray of Lighfın gördüğü ilgiden çok hoşnut. Bir başka Isveçli rejisör, StakkaBo'nun çektiği "NothingRe- alryMaöers" da aynı şekilde büyük ilgi görmüştü. - Isveçli rejisörlerle çalışmak ga- yet iyi ve verimli oluyor, diyor. Ben zaten daha şarkıyı yazarken video sahnelerini gözümde canlandınyo- rum. Her zaman videolanmın neye benzeyeceği üzerine görüş belirten bıriyim. lsveçli video yönetmenle- rine ben "görsel dâhiler" diyorum! Ben de görsel müzik yazıyorum. Birbirimize iyi uyum gösteriyoruz. "The Next Best Thing" halen ABD'de gösterilmekte. Eleştirmen- ler film hakkında acımasız davranı- yorlar. Madonna buna alışkın: - Benim yeni bir şeye başladığı- mı duyar duymaz bazı kişiler bıçak- lannı bilemeye başlıyorlar, diyor. Kendi önyargılanndan ötesini göre- memeleri yazık bir şey. "Vanity Fair" dergisi geçenlerde Madonna için "Dünyanm en ünlü ka- dını" ıfadesini kullandı. Madon- na'nın yorumu şöyle: - Ben kendimi bazen o kadar ün- lühissediyorum, bazen de alelade bi- ri. Ünlü olmanın olumlu yanlann- dan biri, dünyayı dolasarak ilginç ki- şilerle tanışmak. Olumsuz yanlann- dan biri de bıçaklannı bileyen insan- lara her yerde rastlamak. Madonna"nın kızı Lourdes 3 ya- şında. - Kızım benim hayatımı tümüy- le bambaşka yaptı, diyor ünlü yıl- dız. O benim için kariyerimden da- ha önemli. Onun doğuşundan son- ra hayanmda hiçbir şey eskisi gibi değil. Madonna'nın, yönetmen Guy Ritehi ile Londra'ya yerleşeceği söy- lentisi \ar. Yıldızın bu kentte bir ev almış olması bu söylentiyi daha da arttırdı: - Evet, Londra'da bir ev aldım. Ben bu kenti çok seviyo- rum, ama o evı arada bir geldiğimde kullanmakiçin aldtm. Ama ben Amen- kalıyım ve vatanım ABD. "Ray ofLight"ın deva- mı olarak tanımladığı ye- ni videosu sonbaharda ha- zıroiacak. Ardından dün- ya turuna çıkacak. Yeni film ne zaman? - Daha aklımın ucun- dan bile geçirmedim, di- yor Madonna. hele şu vi- deoyu ve turneyi hallede- yim de ondan sonra baka- Son fOminde başrohi Rupert Everett'le paylaşıyor. lım artık... IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BtRKtYE Tüm 0 Masallar , Bizimdi' Pazargünkü Cumhuriyet'te birhabervardı: Is- tanbul Valiliği'nin, HADEP ll Başkanlığı'nın 21 Mart'ta yapmak istediği Nevruz kutlamalarına izin vermemesi. Konuyla ilgili afiş de yasaklan- mış. Gerekçe olarak da siyasi partilerin, Türkçe- den başka dil kullanamayacaklan gösterilmiş. Çünkü Nevruz, Newroz yazılmıştı. (Pazartesi gü- nü de tepkiler yer aldı.) 2000 yılında güler misin ağlar mısın? Hani bil- dik öykü, padişah sadrazamına demiş ya: "Ba- na öyle bir şey söyle -ya da yap- ki özrün kaba- hatinden büyük olsun." Kendi adıma ben de "Nevruz" biçimiyle yaz- maktan yanayım. Ama bu eğilimim ne siyasi ne de sosyolojik. Kullandığımız dilin mantığıyla ilgi- li. Örneğin "show" sözcüğünü de şov olarak ya- zıyorum. Çünkü, Türkçede böylece sesletebili- yorum. Bu, işin bir yanı. Siyasi partiler Türkçeden başka dil kullana- maz deniliyor. Yabancı kökenli bir sözcük kulla- namazdenmiyor, hemalde. Evet, işin "demago- jiyanı", ama en az gerekçe kadar "sağlam". 2000 yılındayız. Türkçemizi, -özellikle Ingiliz- ce- yabancı sözcükler kuşatrrMş, dilimizin man- tığı, kurallan durmadan çiğneniyor; her gün her an hemen hemen ülkenin tüm televizyonlannda ve de birçok gazetesinde çiğneniyor, siz kalkmış "Nevvroz" yazıldı diye izin vermiyorsunuz! Belli ki hesap başka. Ama hiç gerek yok. Yir- mi birinci yüzyıla böylesine siyasi tavırlar yakış- mıyor. Yasaklama yakışmıyor. Ne yazık ki bir tür- lü "hoşgörü", "demokrasi" gibi kavramlara ısı- namadık. • • • Nevruz Farsçadan gelen bir sözcük ve "yeni gün" anlamına geliyor. Ana Britannica'daki (dünyanın en ünlü ansik- lopedilerinden birindeki) Nevruz maddesi şöyle başlıyor. "Ortadoğu ve ÖnAsya'daki çeşitlihaklarcaye- niyılın başlangıcıya dabaharbayramı olarakkut- lanan gün. Efsanelerle örülerek çok değişik bi- çimleralmış olan Nevruzgeleneğinin Zerdüşt di- ninden geldiği sanılmaktadır." Birçok ülkenin kültüründe Nevruz geleneği, Nevruz'u bir bayram olarak kutlama geleneği var ve hâlâ bu gelenek sürüyor. Çeşitli uluslar- da, kültürlerde farklılıklar gösteriyor.Yine aynı maddenin sonu da şöyle: "...Kürtlerarasında bir bayram olarakyaşayan Nevruz geleneği, Kawa adlı demircinin zalim hükümdar Dehhak'ı alt etmesini anlatan biref- saneyle özdeşleştirilir." • • • 21 Mart aynı zamanda Dünya Şiir Günü. Şiirsiz kalan bir toplum için gerekli kutlama günlerinden biri. Asıl önemli otan da, modern şiirimizln'Okaf Itf 1 taplarında hakkıyla yer alması, hakkıyla okırtıi- ması... Bejan Matur son yıllarda dikkati çeken şair- lerden biri. İki şiir kitabı var. Ikisi de geçen yıl Me- tis Yayınlan'ndan yayımlandı. (RüzgârDolu Ko- naklar, ikinci basım; Tann Görmesin Harflerimi). Bejan Matur hakkında yazılanlan okuduğum- da, Kürt diye (bilmiyorum şimdi suç mu işledim) "şjşiriyorlar" diye düşündüm açıkçası. Çünkü biz- de çok sık görülen bir "durum"dur bu. Politik konumundan dolayı kimi şairler, yazar- lar, sanatçılar övülmüştür. Estetik açıdan kimse bakmamıştır. Içerde olması, yaprtının politik bir "bildirisi" ya da konusu olması ne yazık ki yet- miştir. Ne var ki Bejan Matur'un her iki kitabını oku- duğumda yanıldığımı gördüm. Kendi şiir dilini ve yapısını oluşturmuş. (Bazı etkilerden söz etme- mek olanaksız ki, bu da çok doğal bence.) Da- ha önünde çok yol var. Şair olmak zor iş. İyi şiir yazarsanız şair olursunuz. Yalın bir "söyleyiş" üstünde, -zaman zaman şa- şırtıcı olan- bir imge düzeneği oluşturmuş. Be- nim en sevdiğim yanı şiirin izleğini "lirik biran- latıcı" eksenineoturtması. Bu söylemsel özellik- te "çukur"\ar yok değil. örneğin, düzyazıyla giderek "gereğinden faz- la" yakınlaşmak ve ikinci kitapta görüldüğü gi- bi, her ne kadar "işlevsel" de olsanoktalama işa- retlerini fazlaca kullanmak. Şiirde -dahaçok-, söz- cüklerin durumuyla "duraklan" belirlemek gere- kir. Bana Eskimo masallannı anımsatan "Ada, Ben ve Defne" şürinden bir bölüm: "Buğulu birsabahta Yaratılan deniz Söyledi bana 'tüm o masallar bizimdi' Bizimdi o kesik gövdeler. Ve bir gizdi yaratılan. Şimdi bu taşlann eksik ruhuyla. Bu gözlerin, göğüslerin. Yapmaya yetmediği insanlığımızla. Bizimdi o geçmiş." Steven Spielberg 'Yapay Zekâ' fflmiyle tartışma konusu olacak • A N K A R A ( A A ) - "Sinemanmharikaçocuğu' Steven Spielberg'in, geçen yıl ölen yönetmen Stanley Kubrick'in 'Artificial Intelligence' (Yapay Zekâ) adlı bilim kurgu hikâyesini fılme çekeceğini açıkJaması, bir anda sinema dünyasının en çok konuşulan konusu haline geldi. Kubrick'in ölmeden önce çekmeyi düşündüğü 'Yapay Zekâ' adlı film için hazırlanan Oscarlı yönetmen, proje için oyuncu arayışına girdi. lnternet'teki ünlü sinema sitesi 'mrshowbiz'deki habere göre, 'Hollyvvood Reporter' gazetesi, bugünkü sayısında yeni filmi için iddialı bir kadroyla çalışmayı düşünen Spielberg'in 'En tyı Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Oscar'ın 2 önemli adayıyla temasa geçtiğine yer verdi. 'Altıncı His' filminin küçük yıldızı Haley Joel Osment ve 'Yetenekli Bay Ripley' filminde rol alan Jude Law, de\ projenin 2 önemli adayı olarak ön plana çıkıyor. Onlü yönetmen ile film için görüştükleri belirtılen adaylardan minik oyuncu Osment'ın. daha önce de Gerard Depardieu ile bir bilim-kurgu filminde rol aldığı, bu türe yatkm olduğu, genç oyuncu Jude Lavv'un ise yetenekli ve etkileyici oyunu nedeniyle bu film için ideal bulunduğu belirtilıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle